Ali Haydar Beşer | Istanbul Medeniyet University (original) (raw)
Kitap Bölümü by Ali Haydar Beşer
Giriş 19. yüzyılın ortalarında teşekkül etmeye başlayan, II. Meşrutiyet'le beraber ayırt edilebil... more Giriş 19. yüzyılın ortalarında teşekkül etmeye başlayan, II. Meşrutiyet'le beraber ayırt edilebilir, kendisi içerisinde bütünlüklü bir yapı hâline gelen, Cumhuriyet sonrasında farklılaşan ve çoğullaşan Türkiye İslamcılığının gayesini ve ufkunu izzet arayışı, yolunu ve yöntemini ıslah oluşturmaktadır. Araçları, stratejileri, üslupları ve müktesebatı değişse de İslamcılar dışarıya (düşmana) karşı hep bir izzet arayışı, içeriye (dosta) yönelik ise hep bir ıslah çabası içerisinde olmuşlardır. Zaman zaman birinin daha ön plana çıktığı bu ikili ilişki ve dengenin seyri ise en iyi dergiler üzerinden takip edilebilir. Sırât-ı Müstakîm ve Sebilürreşad ile başlayan yüzyılı aşkın bu süreçte yüzlerce İslamcı dergi yayımlanmıştır. Bunların bir kısmı uzun soluklu olmuş ve bir okul hâline gelmiş, bir kısmı ise bir heyecanla çıkmış ama arkası gelememiştir. Bazısı büyük bir kitleyi etkilemiş bazısı ise çok sınırlı sayıda okuyucu bulabilmiştir. Kimisi bir cemaat veya kurumun organı olarak yayımlanmış kimisi bir kişinin gayretleriyle var olmuştur. Ama sonuçta hepsi birden Türkiye'de İslamcılığın en önemli göstereni, hatta çoğu zaman temsilcisi ve yönlendiricisi olmuştur. Bir yandan İslamcı kitlenin kimlik arayışı ve inşasının sonucu olmuş, diğer yandan bu kitleyi dönüştürmüş ve şekillendirmiştir.
Akademik Makale by Ali Haydar Beşer
Bu çalışmada son dönemlerde kullanımı hızlı bir şekilde artan " sosyal sermaye " kavramı eleştire... more Bu çalışmada son dönemlerde kullanımı hızlı bir şekilde artan " sosyal sermaye " kavramı eleştirel bir gözle ele alınmıştır. Kavramın tarihsel seyri ve öne çıkan teorisyenleri zikredilmiş, sonrasında kavrama eleştirel bakmanın imkanı üzerinde durulmuştur. Eleştirel bakmayı zorlaştıracak unsurlar olduğu tespit edilmiştir. Sosyal sermayeye yönelik eleştirilerin üç kategoride veya düzeyde toplanabileceği görülmüştür: 1. Kavramsal/felsefî eleştiriler, 2. Sosyal sermaye teorilerine ve metodolojisine yönelik eleştiriler, 3. Sosyal sermaye ölçümlerine yönelik eleştiriler. Bunlar arasından sadece ilki ele alınarak literatürdeki kavramsal/felsefî eleştiriler zikredilmiş ve değerlendirilmiştir. İki kelimeden meydana gelen bir kavramsal terkip olarak sosyal sermaye tahlil edilmiş; tanımındaki aşırı muğlaklığın kavramın bilimselliğini zedelediği tespitinde bulunulmuş; sosyal bilimler ve hatta doğa bilimleri tarafından fazla sorgulanmaksızın birçok konu ile ilişkili olarak kullanıldığı ve bu popülerliğinin akademisyenleri cezbettiği vurgulanmış; OECD ve Dünya Bankası gibi uluslararası resmî kurumların da kullanımıyla politik bir yöne çekildiği belirtilmiş ve fakat diğer taraftan kavramın sosyal bilimlerin bazı problemlerini aşma potansiyelini de bünyesinde barındırdığı teslim edilmiştir.
Özet: Bu çalışmada 19. yüzyılın ortalarında yapılan sayımlar neticesinde tutulmuş kayıtlardan olu... more Özet: Bu çalışmada 19. yüzyılın ortalarında yapılan sayımlar neticesinde tutulmuş kayıtlardan oluşan Temettuât Defterleri ana kaynak olarak kullanılmıştır. Bu defterlerdeki kayıtlar hane esaslı düzenlenmiş ve her bir hanenin ödediği vergiler, sahip olduğu gelir getirici mallar, üretimini yaptığı tarımsal ürünler ayrı ayrı kaydedilmiştir. Temettuât Defterleri bu özellikleri dolayısıyla 19. yüzyılın sosyal ve iktisadî tarihi için vazgeçilmez bir kaynaktır. Bu çalışmada, mezkur defterlerden hareketle bir Balkan şehri olan Plevne'nin o dönemdeki sosyal ve iktisadî durumunun resmi çizilmeye çalışılmıştır. Sosyal yapı açısından Plevne'nin nüfusu, dinî dağılımı ve yerleşim biçimi üzerinde durulmuştur. İktisadî yapısı olarak da ekonomik sektörler incelenerek, iktisadî refah düzeyi çeşitli verilerden hareketle tespit edilmeye çalışılmış ve en son olarak gelir-vergi ilişkisi konu edilmiştir. Elde edilen verilerden hareketle Plevne'nin büyük ölçüde Osmanlı şehir yapısına uygunluk arzettiği görülmüştür.
Özet Farklı sosyal bilim disiplinlerinin bir düşünüre yaklaşımı genellikle kendi disiplinleri açı... more Özet Farklı sosyal bilim disiplinlerinin bir düşünüre yaklaşımı genellikle kendi disiplinleri açısından olmaktadır. Bu yöntemin yeni okuma biçimlerine imkân vererek çıkarımlarda bulunulmasını sağladığını belli ölçüde kabul etsek de kesinlikle o düşünürü daha anlaşılır kılmış olmamaktadır. Bir disiplinden hareketle bir düşünüre bakan araştırmacı, çoğu zaman düşüncenin bütününe vâkıf olamamakta, araştırmasını kendi disiplinini ilgilendiren kısımlarla sınırlandırmakta, akademik pragmatizm diyebileceğimiz bir yaklaşım içerisinde bulunmaktadır. Diğer bir deyişle düşünce yeniden üretilmemekte, disiplin için tüketilmektedir. Bu çalışmada, belirtilen bu metodolojik hataya düşmeden Said Halim Paşa'nın düşüncesi kendi bütünlüğü içerisinde ele alınmaya çalışılmıştır. Düşünce dünyası içerisinde önemli bir yer tutmayan iktisadî meselelere bakışı bir yere oturtulmaya çalışılmıştır. Bununla beraber İslâmcılık düşüncesinin önemli bir temsilcisi olması dolayısıyla bu fikrî akımın iktisadî konulara yaklaşımını da göstermek amaçlanmıştır.
Kitap Değerlendirme by Ali Haydar Beşer
İçinde yaşamakta olduğumuz dünyanın ayırt edici özelliklerinin başında iktisadi ilişkilerin tarih... more İçinde yaşamakta olduğumuz dünyanın ayırt edici özelliklerinin başında iktisadi ilişkilerin tarihte olmadığı kadar sosyal hayatın merkezinde yer alıyor oluşu gelir. 19. yüzyıldan itibaren sosyal bilimlerin oluşumunda etkili olan ve sonrasında da cevabını aramaya devam ettiği temel sorulardan biri esasen bu yeni durumun nasıl anlaşılacağı meselesidir. Siyaset bilimi, ekonomi ve sosyoloji başta olmak üzere sosyal-bilimsel disiplinler bir yandan mevcut gerçekliğin/yapının resmini çizmeye çalışırken diğer taraftan tarihsel süreci dikkate alarak değişimi anlamaya çalışır. Sosyal bilimler esasında süreklilik-değişim bileşimi bakımından, modern olanı önceki bütün değişimlerden büyük bir değişim olduğu önkabulüyle ele alır. Avrupamerkezciliği de zorunlu olarak bünyesinde taşıyan ve tarihte ilk defa değişimin süreklilikten çok daha fazla baskın ve bu denli belirleyici olduğu varsayılan bu dönem ne zaman başlamıştır, kırılma noktaları nelerdir ve hangi izlekleri takip etmiştir soruları 19. yüzyıldan beri çeşitli disiplinler tarafından çeşitli şekillerde cevaplanmaya çalışılan temel sorulardandır. Bu yeni dünyanın tarihini bir yerlerden başlatma gerekliliği aslında bir tür "hareket etmeyen hareket ettirici"yi bulma çabası olarak da okunabilir. Jan De Vries'in 2008'de yayımlanan ve Türkçe'ye yeni çevrilen kitabı, söz konusu tarihin literatürde kısmen yerleşik hale gelmiş bazı kabullerini yapıbozumuna tâbi tutup, farklı değişkenleri dikkate alarak yeniden inşa etme teşebbüsünde bulunuyor.
Deneme by Ali Haydar Beşer
ZİHNİYET DARALMASI KARŞISINDA ISLAHI YENİDEN KUŞANMAK Günlük kaosun girdabında kaybolup çaresiz ç... more ZİHNİYET DARALMASI KARŞISINDA ISLAHI YENİDEN KUŞANMAK Günlük kaosun girdabında kaybolup çaresiz çırpınışlarla öfke yağdırmak yerine asıl gündeme bir an evvel dönmenin vaktidir. Akif Emre (2013) Merhum Akif Emre, 2013 yılındaki Gündemi Hatırlayan Var mı? başlıklı yazısında Müslüman aydınların yaşadığı zihnî daralmayı konu edinmişti. Orada güncel politik tartışmalarda kaybolan müslümanları, hayattan kopmadan asıl ve kendi gündemlerine dönmeye çağırmıştı.
Şehirlerin kendilerine has renklerinin olduğu kabul edilir. Bunların bir kısmı o şehir anılınca h... more Şehirlerin kendilerine has renklerinin olduğu kabul edilir. Bunların bir kısmı o şehir anılınca herkesin aklına gelen ilk renk iken (Yeşil Bursa), çoğunluğu ise kişilerin baktığı şeye göre değişebilen edebî yakıştırmalardır. Dolayısıyla bazı şehirler farklı kişilerce farklı renklerle tanımlanabilir. İstanbul gibi bazı şehirler ise hiçkimse tarafından tek renk zikredilerek tanımlanamaz. On günlük Kahire seyahatimde gözlerim hep bir rengi gördü ve zihnim hep o renk etrafında dolaştı: Kahverengi. Şehre ister içinden, isterse de üstünden bakılsın, görülen tek renk kahverengi. Hava, rüzgâr kahverengi. Binalar, piramitler kahverengi. Ve Nil kahverengi. Kahire: Kahverengi.
Giriş 19. yüzyılın ortalarında teşekkül etmeye başlayan, II. Meşrutiyet'le beraber ayırt edilebil... more Giriş 19. yüzyılın ortalarında teşekkül etmeye başlayan, II. Meşrutiyet'le beraber ayırt edilebilir, kendisi içerisinde bütünlüklü bir yapı hâline gelen, Cumhuriyet sonrasında farklılaşan ve çoğullaşan Türkiye İslamcılığının gayesini ve ufkunu izzet arayışı, yolunu ve yöntemini ıslah oluşturmaktadır. Araçları, stratejileri, üslupları ve müktesebatı değişse de İslamcılar dışarıya (düşmana) karşı hep bir izzet arayışı, içeriye (dosta) yönelik ise hep bir ıslah çabası içerisinde olmuşlardır. Zaman zaman birinin daha ön plana çıktığı bu ikili ilişki ve dengenin seyri ise en iyi dergiler üzerinden takip edilebilir. Sırât-ı Müstakîm ve Sebilürreşad ile başlayan yüzyılı aşkın bu süreçte yüzlerce İslamcı dergi yayımlanmıştır. Bunların bir kısmı uzun soluklu olmuş ve bir okul hâline gelmiş, bir kısmı ise bir heyecanla çıkmış ama arkası gelememiştir. Bazısı büyük bir kitleyi etkilemiş bazısı ise çok sınırlı sayıda okuyucu bulabilmiştir. Kimisi bir cemaat veya kurumun organı olarak yayımlanmış kimisi bir kişinin gayretleriyle var olmuştur. Ama sonuçta hepsi birden Türkiye'de İslamcılığın en önemli göstereni, hatta çoğu zaman temsilcisi ve yönlendiricisi olmuştur. Bir yandan İslamcı kitlenin kimlik arayışı ve inşasının sonucu olmuş, diğer yandan bu kitleyi dönüştürmüş ve şekillendirmiştir.
Bu çalışmada son dönemlerde kullanımı hızlı bir şekilde artan " sosyal sermaye " kavramı eleştire... more Bu çalışmada son dönemlerde kullanımı hızlı bir şekilde artan " sosyal sermaye " kavramı eleştirel bir gözle ele alınmıştır. Kavramın tarihsel seyri ve öne çıkan teorisyenleri zikredilmiş, sonrasında kavrama eleştirel bakmanın imkanı üzerinde durulmuştur. Eleştirel bakmayı zorlaştıracak unsurlar olduğu tespit edilmiştir. Sosyal sermayeye yönelik eleştirilerin üç kategoride veya düzeyde toplanabileceği görülmüştür: 1. Kavramsal/felsefî eleştiriler, 2. Sosyal sermaye teorilerine ve metodolojisine yönelik eleştiriler, 3. Sosyal sermaye ölçümlerine yönelik eleştiriler. Bunlar arasından sadece ilki ele alınarak literatürdeki kavramsal/felsefî eleştiriler zikredilmiş ve değerlendirilmiştir. İki kelimeden meydana gelen bir kavramsal terkip olarak sosyal sermaye tahlil edilmiş; tanımındaki aşırı muğlaklığın kavramın bilimselliğini zedelediği tespitinde bulunulmuş; sosyal bilimler ve hatta doğa bilimleri tarafından fazla sorgulanmaksızın birçok konu ile ilişkili olarak kullanıldığı ve bu popülerliğinin akademisyenleri cezbettiği vurgulanmış; OECD ve Dünya Bankası gibi uluslararası resmî kurumların da kullanımıyla politik bir yöne çekildiği belirtilmiş ve fakat diğer taraftan kavramın sosyal bilimlerin bazı problemlerini aşma potansiyelini de bünyesinde barındırdığı teslim edilmiştir.
Özet: Bu çalışmada 19. yüzyılın ortalarında yapılan sayımlar neticesinde tutulmuş kayıtlardan olu... more Özet: Bu çalışmada 19. yüzyılın ortalarında yapılan sayımlar neticesinde tutulmuş kayıtlardan oluşan Temettuât Defterleri ana kaynak olarak kullanılmıştır. Bu defterlerdeki kayıtlar hane esaslı düzenlenmiş ve her bir hanenin ödediği vergiler, sahip olduğu gelir getirici mallar, üretimini yaptığı tarımsal ürünler ayrı ayrı kaydedilmiştir. Temettuât Defterleri bu özellikleri dolayısıyla 19. yüzyılın sosyal ve iktisadî tarihi için vazgeçilmez bir kaynaktır. Bu çalışmada, mezkur defterlerden hareketle bir Balkan şehri olan Plevne'nin o dönemdeki sosyal ve iktisadî durumunun resmi çizilmeye çalışılmıştır. Sosyal yapı açısından Plevne'nin nüfusu, dinî dağılımı ve yerleşim biçimi üzerinde durulmuştur. İktisadî yapısı olarak da ekonomik sektörler incelenerek, iktisadî refah düzeyi çeşitli verilerden hareketle tespit edilmeye çalışılmış ve en son olarak gelir-vergi ilişkisi konu edilmiştir. Elde edilen verilerden hareketle Plevne'nin büyük ölçüde Osmanlı şehir yapısına uygunluk arzettiği görülmüştür.
Özet Farklı sosyal bilim disiplinlerinin bir düşünüre yaklaşımı genellikle kendi disiplinleri açı... more Özet Farklı sosyal bilim disiplinlerinin bir düşünüre yaklaşımı genellikle kendi disiplinleri açısından olmaktadır. Bu yöntemin yeni okuma biçimlerine imkân vererek çıkarımlarda bulunulmasını sağladığını belli ölçüde kabul etsek de kesinlikle o düşünürü daha anlaşılır kılmış olmamaktadır. Bir disiplinden hareketle bir düşünüre bakan araştırmacı, çoğu zaman düşüncenin bütününe vâkıf olamamakta, araştırmasını kendi disiplinini ilgilendiren kısımlarla sınırlandırmakta, akademik pragmatizm diyebileceğimiz bir yaklaşım içerisinde bulunmaktadır. Diğer bir deyişle düşünce yeniden üretilmemekte, disiplin için tüketilmektedir. Bu çalışmada, belirtilen bu metodolojik hataya düşmeden Said Halim Paşa'nın düşüncesi kendi bütünlüğü içerisinde ele alınmaya çalışılmıştır. Düşünce dünyası içerisinde önemli bir yer tutmayan iktisadî meselelere bakışı bir yere oturtulmaya çalışılmıştır. Bununla beraber İslâmcılık düşüncesinin önemli bir temsilcisi olması dolayısıyla bu fikrî akımın iktisadî konulara yaklaşımını da göstermek amaçlanmıştır.
İçinde yaşamakta olduğumuz dünyanın ayırt edici özelliklerinin başında iktisadi ilişkilerin tarih... more İçinde yaşamakta olduğumuz dünyanın ayırt edici özelliklerinin başında iktisadi ilişkilerin tarihte olmadığı kadar sosyal hayatın merkezinde yer alıyor oluşu gelir. 19. yüzyıldan itibaren sosyal bilimlerin oluşumunda etkili olan ve sonrasında da cevabını aramaya devam ettiği temel sorulardan biri esasen bu yeni durumun nasıl anlaşılacağı meselesidir. Siyaset bilimi, ekonomi ve sosyoloji başta olmak üzere sosyal-bilimsel disiplinler bir yandan mevcut gerçekliğin/yapının resmini çizmeye çalışırken diğer taraftan tarihsel süreci dikkate alarak değişimi anlamaya çalışır. Sosyal bilimler esasında süreklilik-değişim bileşimi bakımından, modern olanı önceki bütün değişimlerden büyük bir değişim olduğu önkabulüyle ele alır. Avrupamerkezciliği de zorunlu olarak bünyesinde taşıyan ve tarihte ilk defa değişimin süreklilikten çok daha fazla baskın ve bu denli belirleyici olduğu varsayılan bu dönem ne zaman başlamıştır, kırılma noktaları nelerdir ve hangi izlekleri takip etmiştir soruları 19. yüzyıldan beri çeşitli disiplinler tarafından çeşitli şekillerde cevaplanmaya çalışılan temel sorulardandır. Bu yeni dünyanın tarihini bir yerlerden başlatma gerekliliği aslında bir tür "hareket etmeyen hareket ettirici"yi bulma çabası olarak da okunabilir. Jan De Vries'in 2008'de yayımlanan ve Türkçe'ye yeni çevrilen kitabı, söz konusu tarihin literatürde kısmen yerleşik hale gelmiş bazı kabullerini yapıbozumuna tâbi tutup, farklı değişkenleri dikkate alarak yeniden inşa etme teşebbüsünde bulunuyor.
ZİHNİYET DARALMASI KARŞISINDA ISLAHI YENİDEN KUŞANMAK Günlük kaosun girdabında kaybolup çaresiz ç... more ZİHNİYET DARALMASI KARŞISINDA ISLAHI YENİDEN KUŞANMAK Günlük kaosun girdabında kaybolup çaresiz çırpınışlarla öfke yağdırmak yerine asıl gündeme bir an evvel dönmenin vaktidir. Akif Emre (2013) Merhum Akif Emre, 2013 yılındaki Gündemi Hatırlayan Var mı? başlıklı yazısında Müslüman aydınların yaşadığı zihnî daralmayı konu edinmişti. Orada güncel politik tartışmalarda kaybolan müslümanları, hayattan kopmadan asıl ve kendi gündemlerine dönmeye çağırmıştı.
Şehirlerin kendilerine has renklerinin olduğu kabul edilir. Bunların bir kısmı o şehir anılınca h... more Şehirlerin kendilerine has renklerinin olduğu kabul edilir. Bunların bir kısmı o şehir anılınca herkesin aklına gelen ilk renk iken (Yeşil Bursa), çoğunluğu ise kişilerin baktığı şeye göre değişebilen edebî yakıştırmalardır. Dolayısıyla bazı şehirler farklı kişilerce farklı renklerle tanımlanabilir. İstanbul gibi bazı şehirler ise hiçkimse tarafından tek renk zikredilerek tanımlanamaz. On günlük Kahire seyahatimde gözlerim hep bir rengi gördü ve zihnim hep o renk etrafında dolaştı: Kahverengi. Şehre ister içinden, isterse de üstünden bakılsın, görülen tek renk kahverengi. Hava, rüzgâr kahverengi. Binalar, piramitler kahverengi. Ve Nil kahverengi. Kahire: Kahverengi.