Aydın Usta | Mimar Sinan Fine Arts University (original) (raw)
Uploads
Papers by Aydın Usta
12 Ekim 1937 tarihinde Denizli’nin Tavas ilcesi Nikfer Koyu’nde dunyaya geldi. Cocukluk yillarind... more 12 Ekim 1937 tarihinde Denizli’nin Tavas ilcesi Nikfer Koyu’nde dunyaya geldi. Cocukluk yillarinda babasinin kendisine elif-ba’yi ogretmesiyle birlikte egitim hayatina ilk adimi atti. Daha sonrasinda 1944 yilinda koyde yer alan ilkokula basladi ve cok kisa sure de okumaya yazmayi ogrendi. 1949’de ilkokuldan mezun olmasinin ardindan hafizlik egitimine basladi ve 1951’de bu egitimini tamamladi. Sonrasinda Nazilli ilcesindeki bir Kur’an kursu hocasinin tesviki ve yonlendirmesiyle Imam Hatip Ortaokuluna kaydini yaptirmak uzere Istanbul’a geldi. Zeyrek Camii’nde, diyanete bagli Edirnekapi Camii etrafindaki medrese ve Karagumruk’deki Ucbas medresesinde kaldi.
Artuklular ve Haclilar (Haclilarin Bolgeye Gelislerinden Belek'in Olumune Kadar 1098- 1124)
Sur şehri mevcut coğrafi konumu dolayısıyla kurulduğu dönemin sonrasında bilhassa ticarî anlamda ... more Sur şehri mevcut coğrafi konumu dolayısıyla kurulduğu dönemin sonrasında bilhassa ticarî anlamda her zaman önemli bir yer olmuştur. 1099 yılı itibarıyla Ortadoğu'ya yerleşen Haçlıların anavatanlarıyla denizden bağlantı kurma istekleri şehri onların hedefi haline getirmiştir. 1124 yılında bu amaçlarına ulaşan Haçlıların hâkimiyeti Sur için yeni bir dönemin de kapılarını aralamıştır. Kudüs Krallığı topraklarına dâhil edilen şehirde İtalyan denizci şehir devletlerine ticarî imtiyazlar tanınmıştır. Öncelikli olarak Venedikliler, Haçlılara verdikleri desteğe mukabil şehrin 1/3'ü elde etmişlerdir. Onları Ceneviz ve Pisalılar takip etmiştir. Adı geçen İtalyan devletlerinin sayesinde Sur, bölgenin önemli ticaret noktalarından biri haline gelmiştir. Bununla birlikte Haçlı hâkimleri zaman zaman İtalyanlara tanıdıkları imtiyazları geri alabilmek adına hamleler yapmaktan da çekinmemişlerdir. Aynı şekilde İtalyan denizci şehir devletleri de bölgedeki ticarî hegomonya adına birbirleriyle ...
XI. yy.’da baslayan Hacli seferleri boyunca olaylarin gidisatina yon veren bir cok gelisme yasanm... more XI. yy.’da baslayan Hacli seferleri boyunca olaylarin gidisatina yon veren bir cok gelisme yasanmistir. Haclilar acisindan bakildiginda ; Musluman emirlerin birbirleriyle olan cekismelerinin yani sira Avrupa’dan gonderilen askeri destek, onlarin Ortadogu’daki varligi acisindan belirleyici olmustu. Muslumanlar tarafinda ise ; Haclilara karsi mucadelelerde birbiri ardina sahne alan lider guclerin varligi onemli rol oynamistir. Bunlardan ilki olan Artuklular, Haclilar karsisinda Islam dunyasinin toparlanmasini saglamis ve mucadelenin liderligi ustlenmislerdi. Artuklular sayesinde Haclilarin, bolgenin daha da iclerine nufuz etmeleri onlenmis, Haclilar karsisinda Muslumanlar yeni bir atilim gucu kazanmisti. Artuklularin baslattigi mucadeleyi bir ileri safhaya yani “Toparlanma safhasindan, Taarruz safhasina” tasiyan kisi ise Imadeddin Zengi olmustur.Calismamizda Haclilara karsi mucadelede birbirlerine halef-selef olan bu iki gucun arasinda liderligin devirtesliminde yasanan olaylar ele al...
the Journal of Academic Social Sciences
Belleten Turk Tarih Kurumu, 2011
The Legends Avrupa Tarihi Çalışmaları Dergisi
Prof. Dr. Erdoğan Merçil'e Armağan, İstanbul 2013, s. 96-111.
İslam Öncesinden Çağdaş Türk Dünyasına Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu'na Armağan, İstanbul 2015, s.293-310.
Prof. Dr. Ramazan Şeşen Armağanı, İRCİCA İSAR Vakfı yay., İstanbul 2006, s.355-367.
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi) XXXIX, 465-467.
Oğuzlar; Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri, V. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Ankara 2015, s.127-132.
Tarih boyunca dünya üzerindeki çok az topluluk olayların gidişatına Türkmenler kadar güçlü ve etk... more Tarih boyunca dünya üzerindeki çok az topluluk olayların gidişatına Türkmenler kadar güçlü ve etkili şekilde yön verebilmek ayrıcalığına sahip olabilmiştir. Bunun en önemli amili ise onları at üzerinde uzak mesafeler kat etmeye yönlendiren göçebe ve maceracı hâletiruhiyeleri idi. Bahse konu özellikleri, göçebeliğin getirdiği sert ve güçlü mizaçları ile birleştiğinde yerleşiklerle aralarında tarihin her döneminde pek de dostça denilemeyecek mücadeleleri de beraberinde getirmişti. Dolayısıyla sahip oldukları değerler kimi zaman onların talihi kimi zaman ise felaketleri hâline gelebilmekteydi. Nitekim güçlü potansiyelleri sayesinde Selçuklu Devleti'nin temellerinin ana harcını teşkil etmelerine karşılık yerleşiklerle geleneksel rekabetleri, onlara karşı gösterdikleri şiddet Türkmenlerin bir anda ikinci plana itilmelerine yol açmıştı. İbn Haldun göçebelerle ilgili şiddet ve kuvvet bunlar için bir yaradılış olmuştur demektedir (1990, I, s. 315). Bu tanımlamaya Türkmenleri de dâhil etmek mümkündür. Ganimet ve yağmaya olan meyilleri ile başlangıç için etkili bir silah olmalarına rağmen kabilecilik anlayışından gelen itaatsizlikleri nedeniyle yeni oluşan devletin düzeni için tehlikeli görülmüş ve batıya doğru yönlendirilmişlerdir.
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi) XLII 391-392
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi) XLIV, 391-394.
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi), XXXVI, 64-68.
SA MAK OV mektedir. 1970'lerde mimar Nikola Mushanov tarafından restorasyonu gerçekleştirilen Bay... more SA MAK OV mektedir. 1970'lerde mimar Nikola Mushanov tarafından restorasyonu gerçekleştirilen Bayrakit Cami'nin yakınlarında 1845'te Samakov'da ölen Hüsrev Paşa' nın eşi Saide Hanım'ın mermerden yapıl mış mezar taşı durmaktadır. Mahmud Efendi Çeşmesi'yle birlikte bu mezar taşı kasabanın Türk-İslam geçmişiyle ilgili görülebilir en son eserleri oluşturur. BİBLİYOGRAFYA : İstanbul Vakıflan Tahrir Defteri 953 (1546), s. Efendi ot Samokov-Edin mesten tvorets i daritel ot kraya na XVIIparvata polovina na XVIII vek", fstoriya na MJusulmanskata Kultura po Balgarija (ed. R. Gradeva). Sofia 2001, s . 72-99; St. Kenderova, Knigi i biblioteki-nositeli na fl1jusjulmanskata kultura po Balgarskite zem (Samokov prez XVIIf-parvata polovina na XIX vek), Sofia 2001, tür. yer.; R. Kovacev, Samokov i Samokovskata Kaza prez
Türkler, VI, Ankara 2000, s.471-481.
Türkler, IV, Ankara 2000, s.897-903.
12 Ekim 1937 tarihinde Denizli’nin Tavas ilcesi Nikfer Koyu’nde dunyaya geldi. Cocukluk yillarind... more 12 Ekim 1937 tarihinde Denizli’nin Tavas ilcesi Nikfer Koyu’nde dunyaya geldi. Cocukluk yillarinda babasinin kendisine elif-ba’yi ogretmesiyle birlikte egitim hayatina ilk adimi atti. Daha sonrasinda 1944 yilinda koyde yer alan ilkokula basladi ve cok kisa sure de okumaya yazmayi ogrendi. 1949’de ilkokuldan mezun olmasinin ardindan hafizlik egitimine basladi ve 1951’de bu egitimini tamamladi. Sonrasinda Nazilli ilcesindeki bir Kur’an kursu hocasinin tesviki ve yonlendirmesiyle Imam Hatip Ortaokuluna kaydini yaptirmak uzere Istanbul’a geldi. Zeyrek Camii’nde, diyanete bagli Edirnekapi Camii etrafindaki medrese ve Karagumruk’deki Ucbas medresesinde kaldi.
Artuklular ve Haclilar (Haclilarin Bolgeye Gelislerinden Belek'in Olumune Kadar 1098- 1124)
Sur şehri mevcut coğrafi konumu dolayısıyla kurulduğu dönemin sonrasında bilhassa ticarî anlamda ... more Sur şehri mevcut coğrafi konumu dolayısıyla kurulduğu dönemin sonrasında bilhassa ticarî anlamda her zaman önemli bir yer olmuştur. 1099 yılı itibarıyla Ortadoğu'ya yerleşen Haçlıların anavatanlarıyla denizden bağlantı kurma istekleri şehri onların hedefi haline getirmiştir. 1124 yılında bu amaçlarına ulaşan Haçlıların hâkimiyeti Sur için yeni bir dönemin de kapılarını aralamıştır. Kudüs Krallığı topraklarına dâhil edilen şehirde İtalyan denizci şehir devletlerine ticarî imtiyazlar tanınmıştır. Öncelikli olarak Venedikliler, Haçlılara verdikleri desteğe mukabil şehrin 1/3'ü elde etmişlerdir. Onları Ceneviz ve Pisalılar takip etmiştir. Adı geçen İtalyan devletlerinin sayesinde Sur, bölgenin önemli ticaret noktalarından biri haline gelmiştir. Bununla birlikte Haçlı hâkimleri zaman zaman İtalyanlara tanıdıkları imtiyazları geri alabilmek adına hamleler yapmaktan da çekinmemişlerdir. Aynı şekilde İtalyan denizci şehir devletleri de bölgedeki ticarî hegomonya adına birbirleriyle ...
XI. yy.’da baslayan Hacli seferleri boyunca olaylarin gidisatina yon veren bir cok gelisme yasanm... more XI. yy.’da baslayan Hacli seferleri boyunca olaylarin gidisatina yon veren bir cok gelisme yasanmistir. Haclilar acisindan bakildiginda ; Musluman emirlerin birbirleriyle olan cekismelerinin yani sira Avrupa’dan gonderilen askeri destek, onlarin Ortadogu’daki varligi acisindan belirleyici olmustu. Muslumanlar tarafinda ise ; Haclilara karsi mucadelelerde birbiri ardina sahne alan lider guclerin varligi onemli rol oynamistir. Bunlardan ilki olan Artuklular, Haclilar karsisinda Islam dunyasinin toparlanmasini saglamis ve mucadelenin liderligi ustlenmislerdi. Artuklular sayesinde Haclilarin, bolgenin daha da iclerine nufuz etmeleri onlenmis, Haclilar karsisinda Muslumanlar yeni bir atilim gucu kazanmisti. Artuklularin baslattigi mucadeleyi bir ileri safhaya yani “Toparlanma safhasindan, Taarruz safhasina” tasiyan kisi ise Imadeddin Zengi olmustur.Calismamizda Haclilara karsi mucadelede birbirlerine halef-selef olan bu iki gucun arasinda liderligin devirtesliminde yasanan olaylar ele al...
the Journal of Academic Social Sciences
Belleten Turk Tarih Kurumu, 2011
The Legends Avrupa Tarihi Çalışmaları Dergisi
Prof. Dr. Erdoğan Merçil'e Armağan, İstanbul 2013, s. 96-111.
İslam Öncesinden Çağdaş Türk Dünyasına Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu'na Armağan, İstanbul 2015, s.293-310.
Prof. Dr. Ramazan Şeşen Armağanı, İRCİCA İSAR Vakfı yay., İstanbul 2006, s.355-367.
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi) XXXIX, 465-467.
Oğuzlar; Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri, V. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Ankara 2015, s.127-132.
Tarih boyunca dünya üzerindeki çok az topluluk olayların gidişatına Türkmenler kadar güçlü ve etk... more Tarih boyunca dünya üzerindeki çok az topluluk olayların gidişatına Türkmenler kadar güçlü ve etkili şekilde yön verebilmek ayrıcalığına sahip olabilmiştir. Bunun en önemli amili ise onları at üzerinde uzak mesafeler kat etmeye yönlendiren göçebe ve maceracı hâletiruhiyeleri idi. Bahse konu özellikleri, göçebeliğin getirdiği sert ve güçlü mizaçları ile birleştiğinde yerleşiklerle aralarında tarihin her döneminde pek de dostça denilemeyecek mücadeleleri de beraberinde getirmişti. Dolayısıyla sahip oldukları değerler kimi zaman onların talihi kimi zaman ise felaketleri hâline gelebilmekteydi. Nitekim güçlü potansiyelleri sayesinde Selçuklu Devleti'nin temellerinin ana harcını teşkil etmelerine karşılık yerleşiklerle geleneksel rekabetleri, onlara karşı gösterdikleri şiddet Türkmenlerin bir anda ikinci plana itilmelerine yol açmıştı. İbn Haldun göçebelerle ilgili şiddet ve kuvvet bunlar için bir yaradılış olmuştur demektedir (1990, I, s. 315). Bu tanımlamaya Türkmenleri de dâhil etmek mümkündür. Ganimet ve yağmaya olan meyilleri ile başlangıç için etkili bir silah olmalarına rağmen kabilecilik anlayışından gelen itaatsizlikleri nedeniyle yeni oluşan devletin düzeni için tehlikeli görülmüş ve batıya doğru yönlendirilmişlerdir.
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi) XLII 391-392
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi) XLIV, 391-394.
DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi), XXXVI, 64-68.
SA MAK OV mektedir. 1970'lerde mimar Nikola Mushanov tarafından restorasyonu gerçekleştirilen Bay... more SA MAK OV mektedir. 1970'lerde mimar Nikola Mushanov tarafından restorasyonu gerçekleştirilen Bayrakit Cami'nin yakınlarında 1845'te Samakov'da ölen Hüsrev Paşa' nın eşi Saide Hanım'ın mermerden yapıl mış mezar taşı durmaktadır. Mahmud Efendi Çeşmesi'yle birlikte bu mezar taşı kasabanın Türk-İslam geçmişiyle ilgili görülebilir en son eserleri oluşturur. BİBLİYOGRAFYA : İstanbul Vakıflan Tahrir Defteri 953 (1546), s. Efendi ot Samokov-Edin mesten tvorets i daritel ot kraya na XVIIparvata polovina na XVIII vek", fstoriya na MJusulmanskata Kultura po Balgarija (ed. R. Gradeva). Sofia 2001, s . 72-99; St. Kenderova, Knigi i biblioteki-nositeli na fl1jusjulmanskata kultura po Balgarskite zem (Samokov prez XVIIf-parvata polovina na XIX vek), Sofia 2001, tür. yer.; R. Kovacev, Samokov i Samokovskata Kaza prez
Türkler, VI, Ankara 2000, s.471-481.
Türkler, IV, Ankara 2000, s.897-903.
Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2017.
The history of the Crusades is filled with stories that are sometimes ironic, sometimes interesti... more The history of the Crusades is filled with stories that are sometimes ironic, sometimes interesting, sometimes admirable and sometimes horrific. Sometimes a fated war could have been tied to hours, siblings and friends could be subjected to pillage and massacre, and an anathematized emperor could take Jerusalem back in the name of Christianity, in a single voyage as well as a single sword.
The story in question is the main source feeding the prejudices against shall notify each other of the parties fighting alongside the phenomenon of religion, hatred and anger or generosity that show the contrary be full and in good faith. From Belek to Saladin and from I. Baudouin to Richard the Heart of the Lion, the stories of the heroes came out like this.
In this book, the stories that appeared as a reflection of the mentioned situations in the history of the Crusades were told and the Crusades were tried to be told from a different point of view.
Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016
Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2015.
Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2008, (I. baskı), İstanbul 2016(II. baskı).
Yeditepe Yayınevi, (2. baskı), 2013
İmam-ı Azam ve Hanefilik Sempozyumu , Eskişehir 2015
İnanç, askerî ve ekonomik gücün yanında devletlerin dayandığı temel esaslardan biridir. Din ve in... more İnanç, askerî ve ekonomik gücün yanında devletlerin dayandığı temel esaslardan biridir. Din ve inananlarının bazı farklılıklarla birbirinden ayrıldığı mezhepler her daim devletlerarası ve devlet içi siyasette önemli bir yere sahip olmuştur. Bunun bilincinde olarak devletler saliki bulundukları dinin/mezhebin korunması ve yayılması için çaba sarf etmişlerdir. İslam dünyasının merkezî bölgelerinde resmî mezhebin kabulü konusunda baskı ya da şehirlerdeki mezhep çatışmaları şeklinde kendisini gösteren bu durum sınırlarda ihtida faaliyetleri haliyle yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla Ortaçağ İslam Dünyasında sınır bölgelerindeki devletler gaza ve tebliğ politikasının doğal birer temsilcisi durumundaydılar. Bu çerçevede X. yy. dâhilinde Daru'l-İslam'ın doğusunda Hanefilik ve Sâmânîler Devleti'nin ön plana çıktığı görülmektedir. Türkler arasında İslamiyetin yaygınlık kazandığı bu yüzyılda Hanefilik yeni ihtida edenler için problem teşkil eden iman-amel ilişkisi konusundaki müsamahakâr duruşu nedeniyle her zaman öncelikli tercih olmuştur. Bir diğer önemli neden ise Hanefiliğin örfe verdiği değer ve İslam'ın temel kaidelerine karşı olmadığı sürece eski geleneklerin yaşanmasına müsaade etmesidir. İmam-ı Azam'ın öğrencilerinden ilk kadı'l-kudat Ebû Yusuf'un gayretleriyle Abbasîlerin resmî mezhebi haline gelmesi zaten Hanefiliğe İslam dünyasının genelinde bir yaygınlık kazandırmıştır. Ancak bu üstünlük Abbasi halifelerinin de kabul ettiği Mutezile'nin yol açtığı sosyal karmaşa nedeniyle ciddi bir darbe almıştır. Kur'an'ın mahlûk olduğunu savunan Mütezili anlayışının kurduğu Mihne Teşkilatı'nın din âlimleri üzerinde tesis ettiği ağır baskı bir süre sonra hamilerini kaybetmesiyle tersine dönmüştü. Nihayetinde Mutezilenin kurucularının Hanefi kimliği bu mezhebin batıda Şafiilik karşısında gerilemesine sebebiyet vermişti. Diğer taraftan farklı coğrafî ve sosyo-kültürel dinamikleri yanında Sâmânîlerin de mevcudiyeti İslam Dünyası'nın doğusunda Hanefi ağırlığının devamına olanak sağlamıştır. Ayrıca Hanefilik bölgede İslama karşı bir duruş sergileyen gnostik inanç sahiplerinin gösterdikleri etkin propaganda araçlarını da kullanarak gösterdikleri sistematik dirence karşı Müslüman tarafının dayanak noktası olarak Maturudilik ile birlikte ön plana çıkmıştır. Dolayısıyla bu yönüyle de Hanefilik, İslamiyetin bölgede yayılmasında önemli roller üstlenmiştir 1 . Sâmânîlerin, Hanefilik tercihini ise onların etnik kimliği ile ilişkilendirmek mümkündür. Dönemin diğer Türk devletleri gibi Sâmânîler de düşünce ve uygulamalar açısından kendilerine uygun gördükleri Hanefiliği benimsemişlerdir. Bunu yaparken diğer ehl-i sünnet mezheplerinin taraftarlarına karşı adalet ve müsâvât göstermekten de geri durmamışlardır. Nitekim devletin hâkim olduğu coğrafya içerisinde Hanefiliğin ardından ikinci önemli mezhep durumundaki Şafiilik mensuplarına görev vermekten ve devrin ileri gelen Şafii âlimleri için medreseler kurmaktan da kaçınmamışladır. Ebû Abdullah Muhammed b. Nasr el-Merverzî, İbn Hibban el-Büstî, el-Hâkim el-Kebir, el-Hâkim en-Nisaburî bunlardan bazılarıdır. Ancak her şeye karşın Sâmânîler nezdinde Hanefilik, diğerlerinden hep bir adım önde olmuştur. Nitekim hukuk alanında yaptıkları atamalarda tercihlerini daha çok Hanefi kadılardan yana kullanmışlardır. Bu ise mezhepler arası nüfusun dengeli seyrettiği Nisabur gibi şehirlerde zaman zaman münazaalara sebebiyet vermekteydi ki Sâmânîlerin son döneminde sıkça karşımıza çıkan isyan hareketlerinde asiler böyle olaylardan ellerinden geldiğince istifade etmeye çalışmışlardır. II. Nuh devrinde Horasan'da isyan eden Ebû Ali es-Simcurî örneğinde bunu açık şekilde görmek mümkündür. Öyle ki Ebû Ali es-Simcurî, metbuna karşı başlatacağı isyan girişiminin öncesinde yaptığı askerî ve ekonomik hazırlıkların yanında Nisabur'daki Şafiilerin desteğini kazanmaya özellikle gayret göstermiş ve Ebû Bekir Ahmed el-Hirî el-Hareşî'yi şehre kadı tayin etmişti. Fakat bir süre sonra merkezin baskısıyla Hanefi Ebû Â'la Said b. Muhammed'i, Nisabur kadılığına getirmek zorunda kalmıştı 2 . Ebû Ali es-Simcûrî, Sâmânî Hükümdarı II. Nuh'a isyanı sırasında bir ara muhatabının müttefiki Sebüktegin'in baskısı dolayısıyla Cürcan'a sığınmak zorunda kalmıştı. Bu arada Nisabur Valiliği görevi de Sebüktegin'in oğlu Mahmud'a verilmişti. Fakat 995'de