Soner Uysal | Muğla Sıtkı Koçman üniversitesi (original) (raw)
Papers by Soner Uysal
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2017
In this study, the effects of 24 January 1980 decisions, which has a critical prescription for Ne... more In this study, the effects of 24 January 1980 decisions, which has a critical prescription for Neo-liberal policies, on the sectoral linkages in the Turkish economy were analyzed by input-output method. This analysis was carried out by taking all the input-output tables published by TURKSTAT into a common classification by the method of consolidation. According to the findings, it can be seen that the main metal industry, which was not a key sector before 1980 and imported more intermediate inputs than the output it has exported, appears to be both a key sector and exported more output from the imported intermediate after 1980. In addition, the construction sector, which has no export capability and uses imported intermediate inputs, has been the key sector for the first time since 1973.
Journal of International Social Research, 2016
Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik... more Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik bir perspektiften bakılacak olursa, küreselleşmenin ulus devlet anlayışına, işgücü piyasalarına, ülkelerin kalkınmalarına ve büyümelerine olan etkilerinin literatürde geniş yer bulduğu görülmektedir. Söz konusu tartışma konularının önemlilerinden birisi de küreselleşmenin gelir dağılımına olan etkileri üzerinedir. Küresel gelir dağılımında eşitsizliğin ne olduğu, eğer eşitsiz bir gelişim söz konusuysa buna hangi faktörlerin neden olduğu ve söz konusu eşitsizliğin nasıl giderilebileceği ile ilgili literatürde farklı tartışmalar söz konusudur. Bu çalışmada da küresel gelir dağılımındaki gelişmeler, küresel gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen yeni bir endeks yardımıyla incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre küresel gelir dağılımındaki eşitsizlik, 2008 küresel finansal kriziyle birlikte az da olsa azalma eğilimine girse de 1980'li yıllardan bu yana önemli ölçüde artmıştır.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Öz Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıy... more Öz Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıyla yatırımlarının düşük olmasıyla sonuçlanan bir döngüye sebep olmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler tasarruf kapasitelerinin üzerinde yatırım yapmak ve daha hızlı büyümek amacıyla yabancı sermayeyi kullanmaktadırlar. Uluslararası sermaye hareketlerinin tümü dikkate alındığında ise doğrudan yabancı yatırım (DYY)'ların portföy yatırımları ve diğer yatırımlara nazaran daha avantajlı olduğu belirtilmektedir. DYY akımları Neo-liberal politikaların popülerlik kazandığı 1980'li yıllardan sonra dünya çapında önemli ölçüde artış göstermiştir. Küreselleşme süreci ile birlikte çokuluslu şirketlerin sayısı artmış, faaliyet alanı genişlemiş ve yönettiği sermaye miktarı da devasa boyutlara ulaşmıştır. Nitekim 1980'li yılların başından itibaren dışa açık politikalar izleyen ve 1989 yılında da sermaye hareketlerinin önündeki engelleri tamamen kaldıran Türkiye, devasa boyutlara ulaşan bu sermayeyi yönetenlerin yatırımda bulunduğu ülkelerden birisi olmuştur. Peki diğer uluslararası sermaye hareketlerine göre daha avantajlı olduğu belirtilen DYY'ların dezavantajları var mıdır ve Türkiye'ye yapılan DYY'lar gerçekten yararlı mıdır? Bu çalışmada ilgili sorulara DYY'ların birleşmeler ve satın almalar bazında, sektörel açıdan ve teknolojik düzeyde izlediği seyirler incelenerek cevap aranmıştır. Analiz sonuçlarına göre Türkiye'ye yönelik DYY'lar 2000'li yıllardan sonra özelleştirmeler de dahil olmak üzere çoğunlukla birleşmeler ve satın almalar şeklinde gerçekleşmiştir. Sektörel açıdan bakıldığında DYY'lar özellikle finans sektörü olmak üzere hizmetler sektörüne yönelik yapısal bir dönüşüm geçirmiştir. Sanayi sektörüne yönelik yatırımların payı azalmaktadır ve sanayi sektörü içerisinde imalat sanayine yönelik yatırımlar da azalmaktadır. İmalat sanayinin teknolojik yapısı da düşük düzeyde yoğunlaşmaktadır.
Turkiye ekonomisi Cumhuriyetin kurulus yillarindan gunumuze sanayide onemli basarimlar gostermesi... more Turkiye ekonomisi Cumhuriyetin kurulus yillarindan gunumuze sanayide onemli basarimlar gostermesine karsin, geleneksel bazi sektorler disinda kendi teknolojisini ureten bir uretim mekanizmasini kuramamis, sanayilesme surecine sonradan katilan bir ulke olarak teknoloji farkliliklari Turkiye’nin aleyhine hizla acilmistir. Imalat sanayinde meydana gelen yapisal degisimin analizi icin alt sektorlerdeki uretim, dis ticaret ve istihdamin yapisi teknoloji duzeyine gore siniflandirilarak yapisal degisimin yonu belirlenebilmektedir. Teknoloji duzeyine gore yapilan analizde alt sektorler dusuk, orta-dusuk, orta-yuksek ve yuksek teknoloji olarak siniflandirilmaktadir. Bu calismada Turk imalat sanayinin uretim ve katma deger yapisi ile birlikte dis ticaretinin ve istihdamin teknolojik yapisinin incelenmesi amaclanmaktadir. Calisma 2003-2015 yillari arasi donemi kapsamakta olup, calismada TUIK Yillik Sanayi ve Hizmet Istatistikleri ile Dunya Bankasi Kalkinma Gostergelerine ait veriler kullanilmi...
the Journal of Academic Social Sciences, 2016
Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal politikaların get... more Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal politikaların getirdiği sonuçlar iktisat literatüründe önemli bir tartışma konusudur. Nitekim Arjantin 1991 yılında kamuoyuna duyurduğu Konvertibilite Planı ile birlikte yoğun olarak Neo – liberal politikalar uygulamaya başlamış ve 2001 yılındaki finansal krize kadar Arjantin ekonomisinin performansı Neo – liberal politikaların ve IMF’nin başarısı olarak algılanmıştır. Ancak 2001 krizinden sonra Neo – liberal politikaların getirdiği sonuçlar tekrar tartışma konusu olmuş ve bu dönemden sonra Arjantin devletin ekonomide merkezi bir rol üstlendiği Heterodoks politikalar uygulamaya başlamıştır. Bu çalışmada iki uç politika anlayışının Arjantin ekonomisine getirdiği sonuçlar incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Arjantin ekonomisi Heterodoks politikalarının uygulandığı 2002 ve sonrası dönemde, Neo – liberal politikaların uygulandığı 1991 – 2001 dönemine göre çok daha sağlam temeller üzerine oturmaktadır.
Journal of Balkan and Near Eastern Studies
Bu çalışmada, Neo – liberal politikalar açısından kritik bir öneme sahip 24 Ocak 1980 kararlarını... more Bu çalışmada, Neo – liberal politikalar açısından kritik bir öneme sahip 24 Ocak 1980 kararlarının Türkiye ekonomisinin sektörel bağlantı yapılarına etkileri girdi – çıktı yöntemiyle analiz edilmiştir. Bu analiz TÜİK tarafından yayımlanan tüm girdi – çıktı tablolarının toplulaştırma yöntemiyle ortak bir sınıflamaya alınmasıyla yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, 1980 öncesinde kilit sektör konumunda olmayan ve ihraç ettiği çıktı miktarından çok ara girdi ithal eden ana metal sanayiinin, 1980 sonrasında hem kilit sektör olduğu, hem de ithal ettiği ara girdiden çok çıktı ihraç ettiği görülmektedir. Ayrıca ihracat yeteneği olmayan ve ithal ara girdi kullanan inşaat sektörü 1973’den bu yana 2012’de ilk kez kilit sektör konumuna gelmiştir.
Türkiye ekonomisi Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze sanayide önemli başarımlar göstermesi... more Türkiye ekonomisi Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze sanayide önemli başarımlar göstermesine karşın, geleneksel bazı sektörler dışında kendi teknolojisini üreten bir üretim mekanizmasını kuramamış, sanayileşme sürecine sonradan katılan bir ülke olarak teknoloji farklılıkları Türkiye’nin aleyhine hızla açılmıştır. İmalat sanayinde meydana gelen yapısal değişimin analizi için alt sektörlerdeki üretim, dış ticaret ve istihdamın yapısı teknoloji düzeyine göre sınıflandırılarak yapısal değişimin yönü belirlenebilmektedir. Teknoloji düzeyine göre yapılan analizde alt sektörler düşük, orta-düşük, orta-yüksek ve yüksek teknoloji olarak sınıflandırılmaktadır. Bu çalışmada Türk imalat sanayinin üretim ve katma değer yapısı ile birlikte dış ticaretinin ve istihdamın teknolojik yapısının incelenmesi amaçlanmaktadır. Çalışma 2003-2015 yılları arası dönemi kapsamakta olup, çalışmada TÜİK Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri ile Dünya Bankası Kalkınma Göstergelerine ait veriler kullanılmıştır. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak imalat sanayinin ekonomideki büyüklüğü ortaya konulduktan sonra Türk imalat sanayi üretim, katma değer, ihracat, ithalat, girişim sayısı ve istihdam verileri teknoloji düzeylerine göre değerlendirilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgulara göre Türk imalat sanayinin teknolojik yapısı değerlendirmeye alınan tüm göstergelerde düşük ve orta-düşük yoğunlukta toplanmaktadır ve yüksek teknolojiye geçiş konusunda dikkate değer herhangi bir gelişme söz konusu değildir.
Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıyla ... more Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıyla yatırımlarının düşük olmasıyla sonuçlanan bir döngüye sebep olmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler tasarruf kapasitelerinin üzerinde yatırım yapmak ve daha hızlı büyümek amacıyla yabancı sermayeyi kullanmaktadırlar. Uluslararası sermaye hareketlerinin tümü dikkate alındığında ise doğrudan yabancı yatırım (DYY)’ların portföy yatırımları ve diğer yatırımlara nazaran daha avantajlı olduğu belirtilmektedir. DYY akımları Neo – liberal politikaların popülerlik kazandığı 1980’li yıllardan sonra dünya çapında önemli ölçüde artış göstermiştir. Küreselleşme süreci ile birlikte çokuluslu şirketlerin sayısı artmış, faaliyet alanı genişlemiş ve yönettiği sermaye miktarı da devasa boyutlara ulaşmıştır. Nitekim 1980’li yılların başından itibaren dışa açık politikalar izleyen ve 1989 yılında da sermaye hareketlerinin önündeki engelleri tamamen kaldıran Türkiye, devasa boyutlara ulaşan bu sermayeyi yönetenlerin yatırımda bulunduğu ülkelerden birisi olmuştur. Peki diğer uluslararası sermaye hareketlerine göre daha avantajlı olduğu belirtilen DYY’ların dezavantajları var mıdır ve Türkiye’ye yapılan DYY’lar gerçekten yararlı mıdır? Bu çalışmada ilgili sorulara DYY’ların birleşmeler ve satın almalar bazında, sektörel açıdan ve teknolojik düzeyde izlediği seyirler incelenerek cevap aranmıştır. Analiz sonuçlarına göre Türkiye’ye yönelik DYY’lar 2000’li yıllardan sonra özelleştirmeler de dahil olmak üzere çoğunlukla birleşmeler ve satın almalar şeklinde gerçekleşmiştir. Sektörel açıdan bakıldığında DYY’lar özellikle finans sektörü olmak üzere hizmetler sektörüne yönelik yapısal bir dönüşüm geçirmiştir. Sanayi sektörüne yönelik yatırımların payı azalmaktadır ve sanayi sektörü içerisinde imalat sanayine yönelik yatırımlar da azalmaktadır. İmalat sanayinin teknolojik yapısı da düşük düzeyde yoğunlaşmaktadır.
Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal politikaların get... more Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal
politikaların getirdiği sonuçlar iktisat literatüründe önemli bir tartışma konusudur.
Nitekim Arjantin 1991 yılında kamuoyuna duyurduğu Konvertibilite Planı ile
birlikte yoğun olarak Neo – liberal politikalar uygulamaya başlamış ve 2001
yılındaki finansal krize kadar Arjantin ekonomisinin performansı Neo – liberal
politikaların ve IMF’nin başarısı olarak algılanmıştır. Ancak 2001 krizinden sonra
Neo – liberal politikaların getirdiği sonuçlar tekrar tartışma konusu olmuş ve bu
dönemden sonra Arjantin devletin ekonomide merkezi bir rol üstlendiği
Heterodoks politikalar uygulamaya başlamıştır. Bu çalışmada iki uç politika
anlayışının Arjantin ekonomisine getirdiği sonuçlar incelenmiştir. Elde edilen
bulgulara göre, Arjantin ekonomisi Heterodoks politikalarının uygulandığı 2002 ve
sonrası dönemde, Neo – liberal politikaların uygulandığı 1991 – 2001 dönemine
göre çok daha sağlam temeller üzerine oturmaktadır.
Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik... more Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik bir perspektiften
bakılacak olursa, küreselleşmenin ulus devlet anlayışına, işgücü piyasalarına, ülkelerin kalkınmalarına ve büyümelerine olan etkilerinin
literatürde geniş yer bulduğu görülmektedir. Söz konusu tartışma konularının önemlilerinden birisi de küreselleşmenin gelir
dağılımına olan etkileri üzerinedir. Küresel gelir dağılımında eşitsizliğin ne olduğu, eğer eşitsiz bir gelişim söz konusuysa buna hangi
faktörlerin neden olduğu ve söz konusu eşitsizliğin nasıl giderilebileceği ile ilgili literatürde farklı tartışmalar söz konusudur. Bu
çalışmada da küresel gelir dağılımındaki gelişmeler, küresel gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen yeni bir endeks yardımıyla
incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre küresel gelir dağılımındaki eşitsizlik, 2008 küresel finansal kriziyle birlikte az da olsa azalma
eğilimine girse de 1980’li yıllardan bu yana önemli ölçüde artmıştır.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2017
In this study, the effects of 24 January 1980 decisions, which has a critical prescription for Ne... more In this study, the effects of 24 January 1980 decisions, which has a critical prescription for Neo-liberal policies, on the sectoral linkages in the Turkish economy were analyzed by input-output method. This analysis was carried out by taking all the input-output tables published by TURKSTAT into a common classification by the method of consolidation. According to the findings, it can be seen that the main metal industry, which was not a key sector before 1980 and imported more intermediate inputs than the output it has exported, appears to be both a key sector and exported more output from the imported intermediate after 1980. In addition, the construction sector, which has no export capability and uses imported intermediate inputs, has been the key sector for the first time since 1973.
Journal of International Social Research, 2016
Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik... more Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik bir perspektiften bakılacak olursa, küreselleşmenin ulus devlet anlayışına, işgücü piyasalarına, ülkelerin kalkınmalarına ve büyümelerine olan etkilerinin literatürde geniş yer bulduğu görülmektedir. Söz konusu tartışma konularının önemlilerinden birisi de küreselleşmenin gelir dağılımına olan etkileri üzerinedir. Küresel gelir dağılımında eşitsizliğin ne olduğu, eğer eşitsiz bir gelişim söz konusuysa buna hangi faktörlerin neden olduğu ve söz konusu eşitsizliğin nasıl giderilebileceği ile ilgili literatürde farklı tartışmalar söz konusudur. Bu çalışmada da küresel gelir dağılımındaki gelişmeler, küresel gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen yeni bir endeks yardımıyla incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre küresel gelir dağılımındaki eşitsizlik, 2008 küresel finansal kriziyle birlikte az da olsa azalma eğilimine girse de 1980'li yıllardan bu yana önemli ölçüde artmıştır.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Öz Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıy... more Öz Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıyla yatırımlarının düşük olmasıyla sonuçlanan bir döngüye sebep olmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler tasarruf kapasitelerinin üzerinde yatırım yapmak ve daha hızlı büyümek amacıyla yabancı sermayeyi kullanmaktadırlar. Uluslararası sermaye hareketlerinin tümü dikkate alındığında ise doğrudan yabancı yatırım (DYY)'ların portföy yatırımları ve diğer yatırımlara nazaran daha avantajlı olduğu belirtilmektedir. DYY akımları Neo-liberal politikaların popülerlik kazandığı 1980'li yıllardan sonra dünya çapında önemli ölçüde artış göstermiştir. Küreselleşme süreci ile birlikte çokuluslu şirketlerin sayısı artmış, faaliyet alanı genişlemiş ve yönettiği sermaye miktarı da devasa boyutlara ulaşmıştır. Nitekim 1980'li yılların başından itibaren dışa açık politikalar izleyen ve 1989 yılında da sermaye hareketlerinin önündeki engelleri tamamen kaldıran Türkiye, devasa boyutlara ulaşan bu sermayeyi yönetenlerin yatırımda bulunduğu ülkelerden birisi olmuştur. Peki diğer uluslararası sermaye hareketlerine göre daha avantajlı olduğu belirtilen DYY'ların dezavantajları var mıdır ve Türkiye'ye yapılan DYY'lar gerçekten yararlı mıdır? Bu çalışmada ilgili sorulara DYY'ların birleşmeler ve satın almalar bazında, sektörel açıdan ve teknolojik düzeyde izlediği seyirler incelenerek cevap aranmıştır. Analiz sonuçlarına göre Türkiye'ye yönelik DYY'lar 2000'li yıllardan sonra özelleştirmeler de dahil olmak üzere çoğunlukla birleşmeler ve satın almalar şeklinde gerçekleşmiştir. Sektörel açıdan bakıldığında DYY'lar özellikle finans sektörü olmak üzere hizmetler sektörüne yönelik yapısal bir dönüşüm geçirmiştir. Sanayi sektörüne yönelik yatırımların payı azalmaktadır ve sanayi sektörü içerisinde imalat sanayine yönelik yatırımlar da azalmaktadır. İmalat sanayinin teknolojik yapısı da düşük düzeyde yoğunlaşmaktadır.
Turkiye ekonomisi Cumhuriyetin kurulus yillarindan gunumuze sanayide onemli basarimlar gostermesi... more Turkiye ekonomisi Cumhuriyetin kurulus yillarindan gunumuze sanayide onemli basarimlar gostermesine karsin, geleneksel bazi sektorler disinda kendi teknolojisini ureten bir uretim mekanizmasini kuramamis, sanayilesme surecine sonradan katilan bir ulke olarak teknoloji farkliliklari Turkiye’nin aleyhine hizla acilmistir. Imalat sanayinde meydana gelen yapisal degisimin analizi icin alt sektorlerdeki uretim, dis ticaret ve istihdamin yapisi teknoloji duzeyine gore siniflandirilarak yapisal degisimin yonu belirlenebilmektedir. Teknoloji duzeyine gore yapilan analizde alt sektorler dusuk, orta-dusuk, orta-yuksek ve yuksek teknoloji olarak siniflandirilmaktadir. Bu calismada Turk imalat sanayinin uretim ve katma deger yapisi ile birlikte dis ticaretinin ve istihdamin teknolojik yapisinin incelenmesi amaclanmaktadir. Calisma 2003-2015 yillari arasi donemi kapsamakta olup, calismada TUIK Yillik Sanayi ve Hizmet Istatistikleri ile Dunya Bankasi Kalkinma Gostergelerine ait veriler kullanilmi...
the Journal of Academic Social Sciences, 2016
Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal politikaların get... more Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal politikaların getirdiği sonuçlar iktisat literatüründe önemli bir tartışma konusudur. Nitekim Arjantin 1991 yılında kamuoyuna duyurduğu Konvertibilite Planı ile birlikte yoğun olarak Neo – liberal politikalar uygulamaya başlamış ve 2001 yılındaki finansal krize kadar Arjantin ekonomisinin performansı Neo – liberal politikaların ve IMF’nin başarısı olarak algılanmıştır. Ancak 2001 krizinden sonra Neo – liberal politikaların getirdiği sonuçlar tekrar tartışma konusu olmuş ve bu dönemden sonra Arjantin devletin ekonomide merkezi bir rol üstlendiği Heterodoks politikalar uygulamaya başlamıştır. Bu çalışmada iki uç politika anlayışının Arjantin ekonomisine getirdiği sonuçlar incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Arjantin ekonomisi Heterodoks politikalarının uygulandığı 2002 ve sonrası dönemde, Neo – liberal politikaların uygulandığı 1991 – 2001 dönemine göre çok daha sağlam temeller üzerine oturmaktadır.
Journal of Balkan and Near Eastern Studies
Bu çalışmada, Neo – liberal politikalar açısından kritik bir öneme sahip 24 Ocak 1980 kararlarını... more Bu çalışmada, Neo – liberal politikalar açısından kritik bir öneme sahip 24 Ocak 1980 kararlarının Türkiye ekonomisinin sektörel bağlantı yapılarına etkileri girdi – çıktı yöntemiyle analiz edilmiştir. Bu analiz TÜİK tarafından yayımlanan tüm girdi – çıktı tablolarının toplulaştırma yöntemiyle ortak bir sınıflamaya alınmasıyla yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, 1980 öncesinde kilit sektör konumunda olmayan ve ihraç ettiği çıktı miktarından çok ara girdi ithal eden ana metal sanayiinin, 1980 sonrasında hem kilit sektör olduğu, hem de ithal ettiği ara girdiden çok çıktı ihraç ettiği görülmektedir. Ayrıca ihracat yeteneği olmayan ve ithal ara girdi kullanan inşaat sektörü 1973’den bu yana 2012’de ilk kez kilit sektör konumuna gelmiştir.
Türkiye ekonomisi Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze sanayide önemli başarımlar göstermesi... more Türkiye ekonomisi Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze sanayide önemli başarımlar göstermesine karşın, geleneksel bazı sektörler dışında kendi teknolojisini üreten bir üretim mekanizmasını kuramamış, sanayileşme sürecine sonradan katılan bir ülke olarak teknoloji farklılıkları Türkiye’nin aleyhine hızla açılmıştır. İmalat sanayinde meydana gelen yapısal değişimin analizi için alt sektörlerdeki üretim, dış ticaret ve istihdamın yapısı teknoloji düzeyine göre sınıflandırılarak yapısal değişimin yönü belirlenebilmektedir. Teknoloji düzeyine göre yapılan analizde alt sektörler düşük, orta-düşük, orta-yüksek ve yüksek teknoloji olarak sınıflandırılmaktadır. Bu çalışmada Türk imalat sanayinin üretim ve katma değer yapısı ile birlikte dış ticaretinin ve istihdamın teknolojik yapısının incelenmesi amaçlanmaktadır. Çalışma 2003-2015 yılları arası dönemi kapsamakta olup, çalışmada TÜİK Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri ile Dünya Bankası Kalkınma Göstergelerine ait veriler kullanılmıştır. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak imalat sanayinin ekonomideki büyüklüğü ortaya konulduktan sonra Türk imalat sanayi üretim, katma değer, ihracat, ithalat, girişim sayısı ve istihdam verileri teknoloji düzeylerine göre değerlendirilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgulara göre Türk imalat sanayinin teknolojik yapısı değerlendirmeye alınan tüm göstergelerde düşük ve orta-düşük yoğunlukta toplanmaktadır ve yüksek teknolojiye geçiş konusunda dikkate değer herhangi bir gelişme söz konusu değildir.
Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıyla ... more Gelişmekte olan ülkelerin elde ettikleri gelirlerin düşük olması, tasarruflarının ve dolayısıyla yatırımlarının düşük olmasıyla sonuçlanan bir döngüye sebep olmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler tasarruf kapasitelerinin üzerinde yatırım yapmak ve daha hızlı büyümek amacıyla yabancı sermayeyi kullanmaktadırlar. Uluslararası sermaye hareketlerinin tümü dikkate alındığında ise doğrudan yabancı yatırım (DYY)’ların portföy yatırımları ve diğer yatırımlara nazaran daha avantajlı olduğu belirtilmektedir. DYY akımları Neo – liberal politikaların popülerlik kazandığı 1980’li yıllardan sonra dünya çapında önemli ölçüde artış göstermiştir. Küreselleşme süreci ile birlikte çokuluslu şirketlerin sayısı artmış, faaliyet alanı genişlemiş ve yönettiği sermaye miktarı da devasa boyutlara ulaşmıştır. Nitekim 1980’li yılların başından itibaren dışa açık politikalar izleyen ve 1989 yılında da sermaye hareketlerinin önündeki engelleri tamamen kaldıran Türkiye, devasa boyutlara ulaşan bu sermayeyi yönetenlerin yatırımda bulunduğu ülkelerden birisi olmuştur. Peki diğer uluslararası sermaye hareketlerine göre daha avantajlı olduğu belirtilen DYY’ların dezavantajları var mıdır ve Türkiye’ye yapılan DYY’lar gerçekten yararlı mıdır? Bu çalışmada ilgili sorulara DYY’ların birleşmeler ve satın almalar bazında, sektörel açıdan ve teknolojik düzeyde izlediği seyirler incelenerek cevap aranmıştır. Analiz sonuçlarına göre Türkiye’ye yönelik DYY’lar 2000’li yıllardan sonra özelleştirmeler de dahil olmak üzere çoğunlukla birleşmeler ve satın almalar şeklinde gerçekleşmiştir. Sektörel açıdan bakıldığında DYY’lar özellikle finans sektörü olmak üzere hizmetler sektörüne yönelik yapısal bir dönüşüm geçirmiştir. Sanayi sektörüne yönelik yatırımların payı azalmaktadır ve sanayi sektörü içerisinde imalat sanayine yönelik yatırımlar da azalmaktadır. İmalat sanayinin teknolojik yapısı da düşük düzeyde yoğunlaşmaktadır.
Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal politikaların get... more Özellikle 1980’li yıllardan beri birçok ülke tarafından uygulanan Neo – liberal
politikaların getirdiği sonuçlar iktisat literatüründe önemli bir tartışma konusudur.
Nitekim Arjantin 1991 yılında kamuoyuna duyurduğu Konvertibilite Planı ile
birlikte yoğun olarak Neo – liberal politikalar uygulamaya başlamış ve 2001
yılındaki finansal krize kadar Arjantin ekonomisinin performansı Neo – liberal
politikaların ve IMF’nin başarısı olarak algılanmıştır. Ancak 2001 krizinden sonra
Neo – liberal politikaların getirdiği sonuçlar tekrar tartışma konusu olmuş ve bu
dönemden sonra Arjantin devletin ekonomide merkezi bir rol üstlendiği
Heterodoks politikalar uygulamaya başlamıştır. Bu çalışmada iki uç politika
anlayışının Arjantin ekonomisine getirdiği sonuçlar incelenmiştir. Elde edilen
bulgulara göre, Arjantin ekonomisi Heterodoks politikalarının uygulandığı 2002 ve
sonrası dönemde, Neo – liberal politikaların uygulandığı 1991 – 2001 dönemine
göre çok daha sağlam temeller üzerine oturmaktadır.
Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik... more Son yıllarda üzerinde birçok alanda sıkça tartışmaların yapıldığı küreselleşme kavramına ekonomik bir perspektiften
bakılacak olursa, küreselleşmenin ulus devlet anlayışına, işgücü piyasalarına, ülkelerin kalkınmalarına ve büyümelerine olan etkilerinin
literatürde geniş yer bulduğu görülmektedir. Söz konusu tartışma konularının önemlilerinden birisi de küreselleşmenin gelir
dağılımına olan etkileri üzerinedir. Küresel gelir dağılımında eşitsizliğin ne olduğu, eğer eşitsiz bir gelişim söz konusuysa buna hangi
faktörlerin neden olduğu ve söz konusu eşitsizliğin nasıl giderilebileceği ile ilgili literatürde farklı tartışmalar söz konusudur. Bu
çalışmada da küresel gelir dağılımındaki gelişmeler, küresel gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen yeni bir endeks yardımıyla
incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre küresel gelir dağılımındaki eşitsizlik, 2008 küresel finansal kriziyle birlikte az da olsa azalma
eğilimine girse de 1980’li yıllardan bu yana önemli ölçüde artmıştır.