Anıl Kaan Uçar | ORDU UNIVERSITY (original) (raw)
Papers by Anıl Kaan Uçar
Opus uluslararası toplum araştırmaları dergisi, Aug 31, 2020
Kent Akademisi, 2023
Bu çalışmanın amacını, Cumhuriyetin 100. yılında tüketim pratikleri çerçevesinde dönüşen kent ve ... more Bu çalışmanın amacını, Cumhuriyetin 100. yılında tüketim pratikleri çerçevesinde dönüşen kent ve kültürünün içinde mikro kamusal mekânların yeniden gelişmekte olduğunu ortaya koymak oluşturmaktadır. Sanayi Devrimi ve ardından yaşanan toplumsal dönüşümlerin etkisiyle ortaya çıkan tüketim kültürü, kentte varlık gösteren kamusal alan ve kamusallığın temellerini aşındırmaktadır. Bunun sonucunda kent, alışveriş merkezleri, zincir kafe ve restoranlarla büyük bir tüketim mekânına dönüşmektedir. Bu dönüşümden hareketle, çalışmada öncelikle kentin tüketim mekânına dönüşme süreci, kamusal alan ve kent bağlantısı açıklanmaktadır. Sonrasında Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye çerçevesinde kent ve kamusal alan konusu ele alınmaktadır. Ardından da günümüz kentlerinde bilgilendirici ve öğretici seminerlerin gerçekleştiği, raflarından istenilen kitapların alınıp okunabildiği ve çeşitli sanatsal uygulamalarla kamusal anlamda entelektüel bir paylaşımın gerçekleştiği mekânlar olarak yeni yeni varlık gösteren atölye/kitap kafelerle ilgili bilgi verilmektedir. Araştırma, örneklem olarak seçilen Hane Kafe ve Serüven Kitap Kafe'nin Instagram paylaşımlarına odaklanırken bu paylaşımları içerik çözümlemesi yöntemiyle tüketim kültürü ile kamusal alan ve kamusallık temaları bağlamında incelemektedir. İnceleme sonucunda, Hane Kafe ve Serüven Kitap Kafe'nin yazarlık atölyesi, edebiyat etkinliği ve yazar ile okur buluşması gibi çeşitli etkinlik paylaşımları, edebi kamu çerçevesinde faaliyet gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Hane Kafe ve Serüven Kitap Kafe'nin kamusal alan ve kamusallık bağlamında gerçekleştirdikleri etkinlikler, kent kamusallığı ve kent kültürü bağlamında önemlidir.
Oppenheimer filminin anlatısını hegemonyanın oluşturulması ve dönüşümü çerçevesinde ikiye ayırabi... more Oppenheimer filminin anlatısını hegemonyanın oluşturulması ve dönüşümü çerçevesinde ikiye ayırabiliriz. Oppenheimer’ın atom bombasını icat edebilmesi için toplumsal rızanın oluşturulması ilk hegemonya oluşum sürecini imlemektedir. Filmin anlatısında ikinci hegemonya oluşum süreci ise ABD’nin hegemonyası karşısında tehdit oluşturan Sovyetlere karşı kurulu düzenin idamesi amacıyla bizâtihi atom bombasını ABD’ye armağan eden Oppenheimer üzerinden baskı yaratılmasıyla oluşturulmaktadır.
Link:https://daktilo1984.com/yazilar/hegemonyanin-kayganligi-baglaminda-oppenheimer-filmi/
Kurak Günler filmi, taşranın bizatihi kendisinin ideolojik bir aygıt olduğunu göstermekte mahir b... more Kurak Günler filmi, taşranın bizatihi kendisinin ideolojik bir aygıt olduğunu göstermekte mahir bir öykü sunuyor. Filmin anlatısının başlangıcından itibaren başrol oyuncusu olarak taşra, kültürel hegemonyasını kabul etmeyenleri linç olgusu ile tehdit ederek ideolojik bir aygıt işlevi üstleniyor. Böylelikle film, taşra kültürü üzerinden yansıttığı baskın ideolojinin günümüz atmosferinde de hâkim olduğunu öykü boyunca seyirciye düşündürtüyor. Emin Alper’in bu filmi; adalet, ötekileştirme, ahlak krizi ve politik hegemonya çerçevesinde güçlü bir alegorik anlatı sunuyor.
Link:
https://daktilo1984.com/forum/kurak-gunler-obrugun-diger-tarafina-gecebilecek-miyiz/
Journal of Social and Humanities Sciences Research, 2021
Sosyal medyada ötekiyi imleyen aşağılayıcı, kaba ve sert sözcükler nefret söyleminin ve dijital l... more Sosyal medyada ötekiyi imleyen aşağılayıcı, kaba ve sert sözcükler nefret söyleminin ve dijital linç kültürünün yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle toplumsal infial yaratan olaylar ekseninde kamusal tartışmaların merkezi konumunda olan Twitter, nefret söylemi çerçevesinde dijital linç durumlarının yaşandığı bir mecra olarak dikkat çekmektedir. Nefret söylemi ve dijital linç; toplumsal duyarlılığa, diyaloğa ve empatiye zarar verirken toplumsal bir kutuplaşma da meydana getirmektedir. Buradan hareketle bu araştırmanın konusunu, yüzüne asit atan eski erkek arkadaşı Casim Ozan Çeltik ile evlenen Berfin Özek'e yönelik Twitter'da yapılan paylaşımlar oluşturmaktadır. Bu paylaşımlar, nefret söylemi ve dijital linç bağlamında Eleştirel Söylem Çözümlemesi ile incelenmektedir. Çalışmada öncelikle nefret söylemi ve dijital linç kavramları açıklanmaktadır. Ayrıca bu çerçevede sosyal medyanın kalabalıkların bilinçdışı fevri ve asabi tutumlarını güçlendirme ihtimalinin olduğuna işaret edilmektedir. Çalışma kapsamında elde edilen sonuçlar, paylaşılan içeriklerin her an siber zorbalığa ve ötekileştirmeye dayalı dijital bir linçe zemin oluşturabileceğine ve bu tarz ifade biçimlerinin toplumsal empatiye zarar verdiğini ortaya koymaktadır.
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020
Lacan, imgesel, simgesel ve gercek surecleri cercevesinde Freud’un libido teorisini yeniden ele a... more Lacan, imgesel, simgesel ve gercek surecleri cercevesinde Freud’un libido teorisini yeniden ele almistir. Bu uc surecin temeline de ayna evresini konumlandirmistir. Lacan’in ortaya koydugu kavramlar, ozne ve arzusu arasindaki iliskiyi anlasilir kilma gucune sahiptir. Insani ve insanin toplumsal cercevedeki davranislarini anlama noktasinda onemli ipuclari sunan Lacan’in psikanaliz teorisi, Joker filmini arastirma nesnesi olarak benimseyen bu calisma kapsaminda da onemli bir rol ustlenmistir. 2019 yilinda gosterime giren Joker filmi, ana karakteri Arthur baglaminda ozne ve arzu cercevesinde derinlikli bir anlatiya sahiptir. Bu baglamda bir ozne olarak Arthur uzerinden Joker filmini ele alan bu calisma; Lacan’in imgesel, simgesel, gercek ve arzu kavramlari baglaminda anlatiyi cozumlemistir. Gerceklestirilen inceleme sonucunda, siddeti arzu nesnesi olarak benimseyen Arthur’un; simgesel ve gercek evrelerine tutunamama durumuna karsi bir meydan okumada bulundugu ortaya koyulmustur. Bu mey...
15 Mart 2011’de Suriye’de baslayan ic savas sonucunda Turkiye yogun bir siginmaci akinina maruz k... more 15 Mart 2011’de Suriye’de baslayan ic savas sonucunda Turkiye yogun bir siginmaci akinina maruz kalmistir. Suriyeli siginmacilarin toplumsal dokuya uyum saglama durumlari ve Turk vatandaslarinin da Suriyeli multecilere entegrasyonu sosyolojik bir mesele olarak hala tartisilmaktadir. Suriyeli siginmacilar meselesine iletisim bilimleri cercevesinde sinema alanindan bakmayi ve bu sorununun ekonomi-politik ve sosyolojik nuvesinin neoliberal degerlerle iliskisini ortaya koymayi amaclayan bu calisma, Turkiye’ye goc eden Suriyeli multecileri konu edinen Misafir (2017) filminin anlatisina odaklanmistir. Multeci sorununu konu edinen bu film, evrenden amacli orneklem yoluyla secilerek elestirel soylem cozumlemesi ile degerlendirilmistir. Gerceklestirilen arastirma sonucunda filmin neoliberal degerler merkezli bir anlati akisiyla kurgulandigi; goc etmek ve multeci olmak gibi insani bir meselenin anlamsal butunlugunun zayifladigi, neoliberal tuketim olgulari ile iliskili yansitildigi, savas, go...
International Journal of Social and Humanities Sciences, 2021
Pandemi sürecinde Twitter’da paylaşılan nefret söylemi niteliğindeki içerikleri eleştirel söylem ... more Pandemi sürecinde Twitter’da paylaşılan nefret söylemi niteliğindeki içerikleri eleştirel söylem çözümlemesi yöntemiyle ele alan bu çalışmada öncelikle dil, söylem ve nefret söylemi kavramları açıklanmaktadır. Ardından sosyal medya ve nefret söylemi başlığı altında sosyal medyanın sağladığı anonimlik imkanının nefret söylemi niteliği taşıyan içeriklerin yoğunlaşmasına zemin hazırladığı vurgulanmaktadır. Araştırma, Nisan 2020 ile Haziran 2020 ayları arasındaki tarihlere odaklanırken #sokağaçıkmayasağı, #65yaş ve #caddebostansahili hashtagleri kapsamında Twitter’da paylaşılan ötekileştirici, aşağılayıcı ve düşmanlaştırıcı içerikler incelenmektedir. Sonuç olarak çalışma, incelenen tweetlerin nefret söylemini yaygılanlaştırdığını ve bu içeriklerin toplumsal kutuplaşma bağlamında biçimlendiğini tespit etmiştir.
Anahtar Kelimeler: Pandemi, Twitter, Nefret Söylemi, Eleştirel Söylem Çözümlemesi
Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2021
Lacan, imgesel, simgesel ve gerçek süreçleri çerçevesinde Freud'un libido teorisini yeniden ele a... more Lacan, imgesel, simgesel ve gerçek süreçleri çerçevesinde Freud'un libido teorisini yeniden ele almıştır. Bu üç sürecin temeline de ayna evresini konumlandırmıştır. Lacan'ın ortaya koyduğu kavramlar, özne ve arzusu arasındaki ilişkiyi anlaşılır kılma gücüne sahiptir. İnsanı ve insanın toplumsal çerçevedeki davranışlarını anlama noktasında önemli ipuçları sunan Lacan'ın psikanaliz teorisi, Joker filmini araştırma nesnesi olarak benimseyen bu çalışma kapsamında da önemli bir rol üstlenmiştir. 2019 yılında gösterime giren Joker filmi, ana karakteri Arthur bağlamında özne ve arzu çerçevesinde derinlikli bir anlatıya sahiptir. Bu bağlamda bir özne olarak Arthur üzerinden Joker filmini ele alan bu çalışma; Lacan'ın imgesel, simgesel, gerçek ve arzu kavramları bağlamında anlatıyı çözümlemiştir. Gerçekleştirilen inceleme sonucunda, şiddeti arzu nesnesi olarak benimseyen Arthur'un; simgesel ve gerçek evrelerine tutunamama durumuna karşı bir meydan okumada bulunduğu ortaya koyulmuştur. Bu meydan okumayı, simgeselin taşıyıcısı olan baba figürüne ve onun aracılığıyla da düzeni sağlayan normlara karşı gerçekleştiren Arthur, özne olarak sağlıklı bir biçimde ilişki kuramadığı dış dünyaya, şiddet aracılığıyla buradayım demeye çalışmıştır. Sonuç olarak şiddetin öznesine dönüşen Arthur karakteri ile Joker filmi; simgesel ve gerçek evreleriyle uyumsuz bir öznenin yaşamını, Lacan'ın kavramlarına örnek oluşturan bir biçimde yansıtmıştır.
OPUS © Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi-International Journal of Society Researches , 2020
Modernizm, özne bölünmelerine, ekonomik eşitsizliklere, kimliklerin zayıflayarak parçalanmasına, ... more Modernizm, özne bölünmelerine, ekonomik eşitsizliklere, kimliklerin zayıflayarak parçalanmasına, kentleşme sonucu zaman ve mekân olgularının ortadan kalkmasına zemin hazırlamıştır. Bu gelişmel-erin merkezinde kendisine yer bulan postmodernizm, tüm sanat dallarını etkisi altına almıştır. Özel-likle sinema çerçevesinde 1990'lar, postmodern filmlerin yaygınlaşmaya başladığı yıllar olmuştur. Modernizmin yarattığı toplumsal ortama karşı; şiddet, parçalanmışlık, kargaşa ve cinselliğin aktarıl-ması noktasında diğer filmlerin ötesine geçen postmodern filmler, tür olarak net bir biçimde ko-numlandırılamasa da, hem Hollywood hem de avangard filmlerden özellikler taşımaktadır. Dövüş Kulübü verdiği mesajlar ile avangard sinemaya benzerlik gösterirken işaret ettiği kaos ve anlatı tarzıy-la da postmodern filme yakın durmaktadır. Çalışmanın konusunu oluşturan Dövüş Kulübü üzerine yapılan pek çok çalışma, filmin bir sistem eleştirisi olduğu üzerinden hareket etmiştir. Bu çalışmada ise Dövüş Kulübü, babasız büyümüş çocukların postmodern süreç içerisinde özne olma mücadeleleri ve toplumsal atmosferin yarattığı ruhsal problemlere dair verilen mesajlar çerçevesinde çözümlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, öncelikle postmodernizm kavramı; Baudrillard, Lyotard, Jameson ve Har-vey'in bakış açısıyla ele alınmış ve bu bilgiler ışığında postmodern film üzerine yoğunlaşılmıştır. Genellikle tüketim toplumu çerçevesinde değerlendirilen Dövüş Kulübü, derinlikli anlatısı ile bir özne kaosuna işaret etmektedir. Bu kaosu açımlamayı amaç edinen bu çalışma kapsamında Dövüş Kulübü filmi psikanaliz çerçevesinde çözümlenmiştir. Sonuç olarak Dövüş Kulübü filmi çerçevesinde post-modernizm, modern karşıtı bir durum olmanın ötesinde özne olma ya da olamama meselesine karşılık gelmektedir.
Social Science Studies Journal, 2020
Gazetecilik alanında gerek teorik gerek pratik bağlamda etik sorunlar yoğun bir biçimde tartışılm... more Gazetecilik alanında gerek teorik gerek pratik bağlamda etik
sorunlar yoğun bir biçimde tartışılmaktadır. Gazetecilik etiği
çerçevesinde bir gazetecilik ideolojisi ve kültürü olarak
objektiflik ilkesi; meslek uygulayıcıları, yöneticileri ve örgütleri
tarafından benimsenmesi gereken bir olgu olarak dikkat
çekmektedir. Ancak objektiflik içerisinde birtakım karşıtlıkları
barındırmakta ve gazetecilik mesleğinin uygulama alanındaki
kodlar ile diyalektik bir ilişki sergilemektedir. Bu çalışmanın
amacı da hem bu diyalektik süreci hem de gazetecilikte
objektiflik olgusunun alternatif kavramlarını ortaya koymaktır.
Bu bağlamda çalışmada öncelikle objektiflik kavramı
açıklanmış, bu kavrama yönelik Ryan tarafından derlenen
eleştiriler sıralanmış ve son olarak da alternatif objektif
gazetecilik yaklaşımları açıklanmıştır. Sonuç olarak objektiflik
ilkesi, gazetecilik alanında belirlenen etik kodlar ile
sağlanmasının ötesinde alternatif gazetecilik yaklaşımları ile
güçlenebilecektir.
Reis karakteri, modern yaşamın rasyonalite odaklı ve duyguları dışarıda bırakan bireyci insan tip... more Reis karakteri, modern yaşamın rasyonalite odaklı ve duyguları dışarıda bırakan bireyci insan tipolojisine denk düşmektedir. Reis Bey nitelik olarak Kant’ın ahlak felsefesinin bir örneğidir. Kant’a göre ahlaki olan her şey iyi değildir. Dolayısıyla ahlaklı olmak için merhamet gibi duygulara ihtiyaç yoktur. Akıl en iyi rehberdir. Aristoteles’e göreyse merhamet ideal bir toplumun önemli değerlerinden biridir. Yine Schopenhauer’e göre de insan yaşamını değerli kılacak olan ne felsefe ne de rasyonalizmdir, tüm bunların dışında ona göre anahtar olgu merhamettir.
Kamusal alanın önemli bir paydası olan medyanın topluma haberleri nasıl aktardığı oldukça öneml... more Kamusal alanın önemli bir paydası olan medyanın topluma haberleri nasıl aktardığı oldukça önemlidir. Medyanın haberi verirken tercih ettiği dil, üslup ve şekil toplumda bir karşılık bulmaktadır. Dolayısıyla son yıllarda Türkiye'de artış gösteren kadına yönelik şiddet haberlerinin medya tarafından topluma nasıl aktarıldığı ve kamusal alan açısından sorumlu yayın anlayışı çerçevesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği önem arz etmektedir. Ayrıca medyanın kullandığı kelimelerin sansasyondan uzak olup olmadığı ve şiddeti sıradanlaştırıp sıradanlaştırmadığının incelenmesi de kadına yönelik şiddet haberlerinin medyada nasıl yer aldığını anlamak açısından etkin rol oynamaktadır. Bu çalışmada, medyada yer alan kadına yönelik şiddet haberleri nitel ve nicel araştırma yöntemleri ile incelenerek medyanın haberleri topluma sunarken sergilediği objektif tutum değerlendirilmiştir. Çalışmanın nicel araştırma kısmında, haberlerin uzunluğu ve hangi türde olduğu, nitel araştırma kısmında ise, dili ve üslubu detaylı olarak değerlendirilmiştir. Araştırma, medyada oldukça fazla yer bulan ve toplumun da çok güçlü bir biçimde reaksiyon gösterdiği Özgecan Aslan cinayeti haberleri ve olayın gerçekleştiği 2015 yılı ile sınırlıdır. Çalışmanın Hürriyet ve Milliyet web sitelerinde çıkan haberleri incelemesinin temel nedeni, 2015 yılındaki verilere göre bu iki haber sayfasının en çok ziyaret edilen gazeteler olmasıdır. Çalışma sonucunda elde edilen veriler, kadına yönelik şiddet haberlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği ve suçlu-mağdur ilişkisi açısından dengeli olmadığını ortaya koyarken kadının toplumdaki yeri ve şiddettin nedenlerinin sorgulanarak önlenebilmesine dair bir kamusal tartışmaya zemin hazırlayacak nitelikten de uzak olduğunu göstermiştir.
Yurttaş gazeteciliği teorik açıdan ABD'de 1988 başkanlık seçimleri sürecine bağlı olarak etkisiz ... more Yurttaş gazeteciliği teorik açıdan ABD'de 1988 başkanlık seçimleri sürecine bağlı olarak etkisiz gazetecilik faaliyetleri ve liberal demokrasi açısından fikir ve bilgi paylaşımı noktasında eksik kalan medya organları nedeniyle ortaya atılmış bir gazetecilik türüdür. Pratik anlamda ise Yurttaş gazeteciliği, Yeni medya teknolojilerinin gelişmesi ile gündelik hayatın merkezine oturma imkânı elde etmiştir. Bütün sosyal ağları kapsayan Yeni medya kavramı, bir yandan yurttaşların enformasyon paylaşımında bulunarak birer potansiyel gazeteci olmalarına olanak sağlarken, diğer yandan da Geleneksel medyanın haber kaynağı durumuna gelerek, toplumsal olaylarda başrolde yer almasına katkı sağlamaktadır. Çalışmanın içeriğinde değinilen toplumsal olaylarda sosyal ağlar içinde en çok öne çıkan Twitter olmuştur. Twitter, hem bir kamusal tartışma mecrası olarak hem de enformasyon akışı noktasında, Geleneksel medyanın profesyonel gazetecileri ile toplumun buluşmasına katkı sağlamıştır. Geleneksel medyanın dikkatini çekmeyen olayların aktarımında yurttaşların, potansiyel birer gazeteci olarak paylaşımda bulunabildiği Twitter, Yurttaş gazeteciliğinin ruh bulduğu bir ortam sunarak, Twitter gazeteciliği gibi bir gazetecilik anlayışının literatürümüze girmesine neden olmuştur.
Drafts by Anıl Kaan Uçar
Book Reviews by Anıl Kaan Uçar
Kültür ve İletişim Dergisi, 2017
Conference Presentations by Anıl Kaan Uçar
International Journal of Social And Humanities Sciences, 2020
15 Mart 2011'de Suriye'de başlayan iç savaş sonucunda Türkiye yoğun bir sı-ğınmacı akınına maruz ... more 15 Mart 2011'de Suriye'de başlayan iç savaş sonucunda Türkiye yoğun bir sı-ğınmacı akınına maruz kalmıştır. Suriyeli sığınmacıların toplumsal dokuya uyum sağlama durumları ve Türk vatandaşlarının da Suriyeli mültecilere entegrasyonu sosyolojik bir mesele olarak hala tartışılmaktadır. Suriyeli sığınmacılar meselesine iletişim bilimleri çerçevesinde sinema alanından bakmayı ve bu so-rununun ekonomi-politik ve sosyolojik nüvesinin neoliberal değerlerle ilişkisini ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, Türkiye'ye göç eden Suriyeli mültecileri konu edinen Misafir (2017) filminin anlatısına odaklanmıştır. Mülteci sorununu konu edinen bu film, evrenden amaçlı örneklem yoluyla seçilerek eleştirel söy-lem çözümlemesi ile değerlendirilmiştir. Gerçekleştirilen araştırma sonucunda filmin neoliberal değerler merkezli bir anlatı akışıyla kurgulandığı; göç etmek ve mülteci olmak gibi insani bir meselenin anlamsal bütünlüğünün zayıfladığı, neo-liberal tüketim olguları ile ilişkili yansıtıldığı, savaş, göç ve sığınmacı olmak gibi temaların derinliklerinde neoliberal olgularla mücadelenin de olduğu tespit edilmiştir.
Opus uluslararası toplum araştırmaları dergisi, Aug 31, 2020
Kent Akademisi, 2023
Bu çalışmanın amacını, Cumhuriyetin 100. yılında tüketim pratikleri çerçevesinde dönüşen kent ve ... more Bu çalışmanın amacını, Cumhuriyetin 100. yılında tüketim pratikleri çerçevesinde dönüşen kent ve kültürünün içinde mikro kamusal mekânların yeniden gelişmekte olduğunu ortaya koymak oluşturmaktadır. Sanayi Devrimi ve ardından yaşanan toplumsal dönüşümlerin etkisiyle ortaya çıkan tüketim kültürü, kentte varlık gösteren kamusal alan ve kamusallığın temellerini aşındırmaktadır. Bunun sonucunda kent, alışveriş merkezleri, zincir kafe ve restoranlarla büyük bir tüketim mekânına dönüşmektedir. Bu dönüşümden hareketle, çalışmada öncelikle kentin tüketim mekânına dönüşme süreci, kamusal alan ve kent bağlantısı açıklanmaktadır. Sonrasında Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye çerçevesinde kent ve kamusal alan konusu ele alınmaktadır. Ardından da günümüz kentlerinde bilgilendirici ve öğretici seminerlerin gerçekleştiği, raflarından istenilen kitapların alınıp okunabildiği ve çeşitli sanatsal uygulamalarla kamusal anlamda entelektüel bir paylaşımın gerçekleştiği mekânlar olarak yeni yeni varlık gösteren atölye/kitap kafelerle ilgili bilgi verilmektedir. Araştırma, örneklem olarak seçilen Hane Kafe ve Serüven Kitap Kafe'nin Instagram paylaşımlarına odaklanırken bu paylaşımları içerik çözümlemesi yöntemiyle tüketim kültürü ile kamusal alan ve kamusallık temaları bağlamında incelemektedir. İnceleme sonucunda, Hane Kafe ve Serüven Kitap Kafe'nin yazarlık atölyesi, edebiyat etkinliği ve yazar ile okur buluşması gibi çeşitli etkinlik paylaşımları, edebi kamu çerçevesinde faaliyet gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Hane Kafe ve Serüven Kitap Kafe'nin kamusal alan ve kamusallık bağlamında gerçekleştirdikleri etkinlikler, kent kamusallığı ve kent kültürü bağlamında önemlidir.
Oppenheimer filminin anlatısını hegemonyanın oluşturulması ve dönüşümü çerçevesinde ikiye ayırabi... more Oppenheimer filminin anlatısını hegemonyanın oluşturulması ve dönüşümü çerçevesinde ikiye ayırabiliriz. Oppenheimer’ın atom bombasını icat edebilmesi için toplumsal rızanın oluşturulması ilk hegemonya oluşum sürecini imlemektedir. Filmin anlatısında ikinci hegemonya oluşum süreci ise ABD’nin hegemonyası karşısında tehdit oluşturan Sovyetlere karşı kurulu düzenin idamesi amacıyla bizâtihi atom bombasını ABD’ye armağan eden Oppenheimer üzerinden baskı yaratılmasıyla oluşturulmaktadır.
Link:https://daktilo1984.com/yazilar/hegemonyanin-kayganligi-baglaminda-oppenheimer-filmi/
Kurak Günler filmi, taşranın bizatihi kendisinin ideolojik bir aygıt olduğunu göstermekte mahir b... more Kurak Günler filmi, taşranın bizatihi kendisinin ideolojik bir aygıt olduğunu göstermekte mahir bir öykü sunuyor. Filmin anlatısının başlangıcından itibaren başrol oyuncusu olarak taşra, kültürel hegemonyasını kabul etmeyenleri linç olgusu ile tehdit ederek ideolojik bir aygıt işlevi üstleniyor. Böylelikle film, taşra kültürü üzerinden yansıttığı baskın ideolojinin günümüz atmosferinde de hâkim olduğunu öykü boyunca seyirciye düşündürtüyor. Emin Alper’in bu filmi; adalet, ötekileştirme, ahlak krizi ve politik hegemonya çerçevesinde güçlü bir alegorik anlatı sunuyor.
Link:
https://daktilo1984.com/forum/kurak-gunler-obrugun-diger-tarafina-gecebilecek-miyiz/
Journal of Social and Humanities Sciences Research, 2021
Sosyal medyada ötekiyi imleyen aşağılayıcı, kaba ve sert sözcükler nefret söyleminin ve dijital l... more Sosyal medyada ötekiyi imleyen aşağılayıcı, kaba ve sert sözcükler nefret söyleminin ve dijital linç kültürünün yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle toplumsal infial yaratan olaylar ekseninde kamusal tartışmaların merkezi konumunda olan Twitter, nefret söylemi çerçevesinde dijital linç durumlarının yaşandığı bir mecra olarak dikkat çekmektedir. Nefret söylemi ve dijital linç; toplumsal duyarlılığa, diyaloğa ve empatiye zarar verirken toplumsal bir kutuplaşma da meydana getirmektedir. Buradan hareketle bu araştırmanın konusunu, yüzüne asit atan eski erkek arkadaşı Casim Ozan Çeltik ile evlenen Berfin Özek'e yönelik Twitter'da yapılan paylaşımlar oluşturmaktadır. Bu paylaşımlar, nefret söylemi ve dijital linç bağlamında Eleştirel Söylem Çözümlemesi ile incelenmektedir. Çalışmada öncelikle nefret söylemi ve dijital linç kavramları açıklanmaktadır. Ayrıca bu çerçevede sosyal medyanın kalabalıkların bilinçdışı fevri ve asabi tutumlarını güçlendirme ihtimalinin olduğuna işaret edilmektedir. Çalışma kapsamında elde edilen sonuçlar, paylaşılan içeriklerin her an siber zorbalığa ve ötekileştirmeye dayalı dijital bir linçe zemin oluşturabileceğine ve bu tarz ifade biçimlerinin toplumsal empatiye zarar verdiğini ortaya koymaktadır.
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020
Lacan, imgesel, simgesel ve gercek surecleri cercevesinde Freud’un libido teorisini yeniden ele a... more Lacan, imgesel, simgesel ve gercek surecleri cercevesinde Freud’un libido teorisini yeniden ele almistir. Bu uc surecin temeline de ayna evresini konumlandirmistir. Lacan’in ortaya koydugu kavramlar, ozne ve arzusu arasindaki iliskiyi anlasilir kilma gucune sahiptir. Insani ve insanin toplumsal cercevedeki davranislarini anlama noktasinda onemli ipuclari sunan Lacan’in psikanaliz teorisi, Joker filmini arastirma nesnesi olarak benimseyen bu calisma kapsaminda da onemli bir rol ustlenmistir. 2019 yilinda gosterime giren Joker filmi, ana karakteri Arthur baglaminda ozne ve arzu cercevesinde derinlikli bir anlatiya sahiptir. Bu baglamda bir ozne olarak Arthur uzerinden Joker filmini ele alan bu calisma; Lacan’in imgesel, simgesel, gercek ve arzu kavramlari baglaminda anlatiyi cozumlemistir. Gerceklestirilen inceleme sonucunda, siddeti arzu nesnesi olarak benimseyen Arthur’un; simgesel ve gercek evrelerine tutunamama durumuna karsi bir meydan okumada bulundugu ortaya koyulmustur. Bu mey...
15 Mart 2011’de Suriye’de baslayan ic savas sonucunda Turkiye yogun bir siginmaci akinina maruz k... more 15 Mart 2011’de Suriye’de baslayan ic savas sonucunda Turkiye yogun bir siginmaci akinina maruz kalmistir. Suriyeli siginmacilarin toplumsal dokuya uyum saglama durumlari ve Turk vatandaslarinin da Suriyeli multecilere entegrasyonu sosyolojik bir mesele olarak hala tartisilmaktadir. Suriyeli siginmacilar meselesine iletisim bilimleri cercevesinde sinema alanindan bakmayi ve bu sorununun ekonomi-politik ve sosyolojik nuvesinin neoliberal degerlerle iliskisini ortaya koymayi amaclayan bu calisma, Turkiye’ye goc eden Suriyeli multecileri konu edinen Misafir (2017) filminin anlatisina odaklanmistir. Multeci sorununu konu edinen bu film, evrenden amacli orneklem yoluyla secilerek elestirel soylem cozumlemesi ile degerlendirilmistir. Gerceklestirilen arastirma sonucunda filmin neoliberal degerler merkezli bir anlati akisiyla kurgulandigi; goc etmek ve multeci olmak gibi insani bir meselenin anlamsal butunlugunun zayifladigi, neoliberal tuketim olgulari ile iliskili yansitildigi, savas, go...
International Journal of Social and Humanities Sciences, 2021
Pandemi sürecinde Twitter’da paylaşılan nefret söylemi niteliğindeki içerikleri eleştirel söylem ... more Pandemi sürecinde Twitter’da paylaşılan nefret söylemi niteliğindeki içerikleri eleştirel söylem çözümlemesi yöntemiyle ele alan bu çalışmada öncelikle dil, söylem ve nefret söylemi kavramları açıklanmaktadır. Ardından sosyal medya ve nefret söylemi başlığı altında sosyal medyanın sağladığı anonimlik imkanının nefret söylemi niteliği taşıyan içeriklerin yoğunlaşmasına zemin hazırladığı vurgulanmaktadır. Araştırma, Nisan 2020 ile Haziran 2020 ayları arasındaki tarihlere odaklanırken #sokağaçıkmayasağı, #65yaş ve #caddebostansahili hashtagleri kapsamında Twitter’da paylaşılan ötekileştirici, aşağılayıcı ve düşmanlaştırıcı içerikler incelenmektedir. Sonuç olarak çalışma, incelenen tweetlerin nefret söylemini yaygılanlaştırdığını ve bu içeriklerin toplumsal kutuplaşma bağlamında biçimlendiğini tespit etmiştir.
Anahtar Kelimeler: Pandemi, Twitter, Nefret Söylemi, Eleştirel Söylem Çözümlemesi
Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2021
Lacan, imgesel, simgesel ve gerçek süreçleri çerçevesinde Freud'un libido teorisini yeniden ele a... more Lacan, imgesel, simgesel ve gerçek süreçleri çerçevesinde Freud'un libido teorisini yeniden ele almıştır. Bu üç sürecin temeline de ayna evresini konumlandırmıştır. Lacan'ın ortaya koyduğu kavramlar, özne ve arzusu arasındaki ilişkiyi anlaşılır kılma gücüne sahiptir. İnsanı ve insanın toplumsal çerçevedeki davranışlarını anlama noktasında önemli ipuçları sunan Lacan'ın psikanaliz teorisi, Joker filmini araştırma nesnesi olarak benimseyen bu çalışma kapsamında da önemli bir rol üstlenmiştir. 2019 yılında gösterime giren Joker filmi, ana karakteri Arthur bağlamında özne ve arzu çerçevesinde derinlikli bir anlatıya sahiptir. Bu bağlamda bir özne olarak Arthur üzerinden Joker filmini ele alan bu çalışma; Lacan'ın imgesel, simgesel, gerçek ve arzu kavramları bağlamında anlatıyı çözümlemiştir. Gerçekleştirilen inceleme sonucunda, şiddeti arzu nesnesi olarak benimseyen Arthur'un; simgesel ve gerçek evrelerine tutunamama durumuna karşı bir meydan okumada bulunduğu ortaya koyulmuştur. Bu meydan okumayı, simgeselin taşıyıcısı olan baba figürüne ve onun aracılığıyla da düzeni sağlayan normlara karşı gerçekleştiren Arthur, özne olarak sağlıklı bir biçimde ilişki kuramadığı dış dünyaya, şiddet aracılığıyla buradayım demeye çalışmıştır. Sonuç olarak şiddetin öznesine dönüşen Arthur karakteri ile Joker filmi; simgesel ve gerçek evreleriyle uyumsuz bir öznenin yaşamını, Lacan'ın kavramlarına örnek oluşturan bir biçimde yansıtmıştır.
OPUS © Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi-International Journal of Society Researches , 2020
Modernizm, özne bölünmelerine, ekonomik eşitsizliklere, kimliklerin zayıflayarak parçalanmasına, ... more Modernizm, özne bölünmelerine, ekonomik eşitsizliklere, kimliklerin zayıflayarak parçalanmasına, kentleşme sonucu zaman ve mekân olgularının ortadan kalkmasına zemin hazırlamıştır. Bu gelişmel-erin merkezinde kendisine yer bulan postmodernizm, tüm sanat dallarını etkisi altına almıştır. Özel-likle sinema çerçevesinde 1990'lar, postmodern filmlerin yaygınlaşmaya başladığı yıllar olmuştur. Modernizmin yarattığı toplumsal ortama karşı; şiddet, parçalanmışlık, kargaşa ve cinselliğin aktarıl-ması noktasında diğer filmlerin ötesine geçen postmodern filmler, tür olarak net bir biçimde ko-numlandırılamasa da, hem Hollywood hem de avangard filmlerden özellikler taşımaktadır. Dövüş Kulübü verdiği mesajlar ile avangard sinemaya benzerlik gösterirken işaret ettiği kaos ve anlatı tarzıy-la da postmodern filme yakın durmaktadır. Çalışmanın konusunu oluşturan Dövüş Kulübü üzerine yapılan pek çok çalışma, filmin bir sistem eleştirisi olduğu üzerinden hareket etmiştir. Bu çalışmada ise Dövüş Kulübü, babasız büyümüş çocukların postmodern süreç içerisinde özne olma mücadeleleri ve toplumsal atmosferin yarattığı ruhsal problemlere dair verilen mesajlar çerçevesinde çözümlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, öncelikle postmodernizm kavramı; Baudrillard, Lyotard, Jameson ve Har-vey'in bakış açısıyla ele alınmış ve bu bilgiler ışığında postmodern film üzerine yoğunlaşılmıştır. Genellikle tüketim toplumu çerçevesinde değerlendirilen Dövüş Kulübü, derinlikli anlatısı ile bir özne kaosuna işaret etmektedir. Bu kaosu açımlamayı amaç edinen bu çalışma kapsamında Dövüş Kulübü filmi psikanaliz çerçevesinde çözümlenmiştir. Sonuç olarak Dövüş Kulübü filmi çerçevesinde post-modernizm, modern karşıtı bir durum olmanın ötesinde özne olma ya da olamama meselesine karşılık gelmektedir.
Social Science Studies Journal, 2020
Gazetecilik alanında gerek teorik gerek pratik bağlamda etik sorunlar yoğun bir biçimde tartışılm... more Gazetecilik alanında gerek teorik gerek pratik bağlamda etik
sorunlar yoğun bir biçimde tartışılmaktadır. Gazetecilik etiği
çerçevesinde bir gazetecilik ideolojisi ve kültürü olarak
objektiflik ilkesi; meslek uygulayıcıları, yöneticileri ve örgütleri
tarafından benimsenmesi gereken bir olgu olarak dikkat
çekmektedir. Ancak objektiflik içerisinde birtakım karşıtlıkları
barındırmakta ve gazetecilik mesleğinin uygulama alanındaki
kodlar ile diyalektik bir ilişki sergilemektedir. Bu çalışmanın
amacı da hem bu diyalektik süreci hem de gazetecilikte
objektiflik olgusunun alternatif kavramlarını ortaya koymaktır.
Bu bağlamda çalışmada öncelikle objektiflik kavramı
açıklanmış, bu kavrama yönelik Ryan tarafından derlenen
eleştiriler sıralanmış ve son olarak da alternatif objektif
gazetecilik yaklaşımları açıklanmıştır. Sonuç olarak objektiflik
ilkesi, gazetecilik alanında belirlenen etik kodlar ile
sağlanmasının ötesinde alternatif gazetecilik yaklaşımları ile
güçlenebilecektir.
Reis karakteri, modern yaşamın rasyonalite odaklı ve duyguları dışarıda bırakan bireyci insan tip... more Reis karakteri, modern yaşamın rasyonalite odaklı ve duyguları dışarıda bırakan bireyci insan tipolojisine denk düşmektedir. Reis Bey nitelik olarak Kant’ın ahlak felsefesinin bir örneğidir. Kant’a göre ahlaki olan her şey iyi değildir. Dolayısıyla ahlaklı olmak için merhamet gibi duygulara ihtiyaç yoktur. Akıl en iyi rehberdir. Aristoteles’e göreyse merhamet ideal bir toplumun önemli değerlerinden biridir. Yine Schopenhauer’e göre de insan yaşamını değerli kılacak olan ne felsefe ne de rasyonalizmdir, tüm bunların dışında ona göre anahtar olgu merhamettir.
Kamusal alanın önemli bir paydası olan medyanın topluma haberleri nasıl aktardığı oldukça öneml... more Kamusal alanın önemli bir paydası olan medyanın topluma haberleri nasıl aktardığı oldukça önemlidir. Medyanın haberi verirken tercih ettiği dil, üslup ve şekil toplumda bir karşılık bulmaktadır. Dolayısıyla son yıllarda Türkiye'de artış gösteren kadına yönelik şiddet haberlerinin medya tarafından topluma nasıl aktarıldığı ve kamusal alan açısından sorumlu yayın anlayışı çerçevesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği önem arz etmektedir. Ayrıca medyanın kullandığı kelimelerin sansasyondan uzak olup olmadığı ve şiddeti sıradanlaştırıp sıradanlaştırmadığının incelenmesi de kadına yönelik şiddet haberlerinin medyada nasıl yer aldığını anlamak açısından etkin rol oynamaktadır. Bu çalışmada, medyada yer alan kadına yönelik şiddet haberleri nitel ve nicel araştırma yöntemleri ile incelenerek medyanın haberleri topluma sunarken sergilediği objektif tutum değerlendirilmiştir. Çalışmanın nicel araştırma kısmında, haberlerin uzunluğu ve hangi türde olduğu, nitel araştırma kısmında ise, dili ve üslubu detaylı olarak değerlendirilmiştir. Araştırma, medyada oldukça fazla yer bulan ve toplumun da çok güçlü bir biçimde reaksiyon gösterdiği Özgecan Aslan cinayeti haberleri ve olayın gerçekleştiği 2015 yılı ile sınırlıdır. Çalışmanın Hürriyet ve Milliyet web sitelerinde çıkan haberleri incelemesinin temel nedeni, 2015 yılındaki verilere göre bu iki haber sayfasının en çok ziyaret edilen gazeteler olmasıdır. Çalışma sonucunda elde edilen veriler, kadına yönelik şiddet haberlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği ve suçlu-mağdur ilişkisi açısından dengeli olmadığını ortaya koyarken kadının toplumdaki yeri ve şiddettin nedenlerinin sorgulanarak önlenebilmesine dair bir kamusal tartışmaya zemin hazırlayacak nitelikten de uzak olduğunu göstermiştir.
Yurttaş gazeteciliği teorik açıdan ABD'de 1988 başkanlık seçimleri sürecine bağlı olarak etkisiz ... more Yurttaş gazeteciliği teorik açıdan ABD'de 1988 başkanlık seçimleri sürecine bağlı olarak etkisiz gazetecilik faaliyetleri ve liberal demokrasi açısından fikir ve bilgi paylaşımı noktasında eksik kalan medya organları nedeniyle ortaya atılmış bir gazetecilik türüdür. Pratik anlamda ise Yurttaş gazeteciliği, Yeni medya teknolojilerinin gelişmesi ile gündelik hayatın merkezine oturma imkânı elde etmiştir. Bütün sosyal ağları kapsayan Yeni medya kavramı, bir yandan yurttaşların enformasyon paylaşımında bulunarak birer potansiyel gazeteci olmalarına olanak sağlarken, diğer yandan da Geleneksel medyanın haber kaynağı durumuna gelerek, toplumsal olaylarda başrolde yer almasına katkı sağlamaktadır. Çalışmanın içeriğinde değinilen toplumsal olaylarda sosyal ağlar içinde en çok öne çıkan Twitter olmuştur. Twitter, hem bir kamusal tartışma mecrası olarak hem de enformasyon akışı noktasında, Geleneksel medyanın profesyonel gazetecileri ile toplumun buluşmasına katkı sağlamıştır. Geleneksel medyanın dikkatini çekmeyen olayların aktarımında yurttaşların, potansiyel birer gazeteci olarak paylaşımda bulunabildiği Twitter, Yurttaş gazeteciliğinin ruh bulduğu bir ortam sunarak, Twitter gazeteciliği gibi bir gazetecilik anlayışının literatürümüze girmesine neden olmuştur.
International Journal of Social And Humanities Sciences, 2020
15 Mart 2011'de Suriye'de başlayan iç savaş sonucunda Türkiye yoğun bir sı-ğınmacı akınına maruz ... more 15 Mart 2011'de Suriye'de başlayan iç savaş sonucunda Türkiye yoğun bir sı-ğınmacı akınına maruz kalmıştır. Suriyeli sığınmacıların toplumsal dokuya uyum sağlama durumları ve Türk vatandaşlarının da Suriyeli mültecilere entegrasyonu sosyolojik bir mesele olarak hala tartışılmaktadır. Suriyeli sığınmacılar meselesine iletişim bilimleri çerçevesinde sinema alanından bakmayı ve bu so-rununun ekonomi-politik ve sosyolojik nüvesinin neoliberal değerlerle ilişkisini ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, Türkiye'ye göç eden Suriyeli mültecileri konu edinen Misafir (2017) filminin anlatısına odaklanmıştır. Mülteci sorununu konu edinen bu film, evrenden amaçlı örneklem yoluyla seçilerek eleştirel söy-lem çözümlemesi ile değerlendirilmiştir. Gerçekleştirilen araştırma sonucunda filmin neoliberal değerler merkezli bir anlatı akışıyla kurgulandığı; göç etmek ve mülteci olmak gibi insani bir meselenin anlamsal bütünlüğünün zayıfladığı, neo-liberal tüketim olguları ile ilişkili yansıtıldığı, savaş, göç ve sığınmacı olmak gibi temaların derinliklerinde neoliberal olgularla mücadelenin de olduğu tespit edilmiştir.
JOURNAL OF INSTITUTE OF ECONOMIC DEVELOPMENT AND SOCIAL RESEARCHES, 2020
Yoksulluk ve hayallerin toplumsal atmosfer çerçevesindeki değişimine odaklanan bu çalışmada yoksu... more Yoksulluk ve hayallerin toplumsal atmosfer çerçevesindeki değişimine odaklanan bu çalışmada yoksulluğun kavramsal tanımlamalarından hareketle yoksulluk olgusuna çok boyutlu ve disiplinlerarası bir şekilde yaklaşılmasının altı çizilmiştir. Çalışmada Türkiye’nin neoliberal ekonomik sistemi benimsemesine vurgu yapılarak bu sistemin sinemadaki yansımasına odaklanılmıştır. Bu noktadan hareketle 1980’li ve 2000’li yıllar çerçevesinde Yoksulluk ve Türk sineması ilişkisine de değinilmiştir. Çalışma kapsamında araştırma nesnesi olarak At (1981) ve Kara Köpekler Havlarken (2009) filmleri seçilmiştir. Çalışmada rant ve soylulaştırma pratiklerinin yaygınlaştığı 2000’li yıllara denk düşen Kara Köpekler Havlarken filmi ile 24 Ocak 1980 Kararlarının hemen sonrasına karşılık gelen 1981 yapımı At filmi eleştirel söylem çözümlemesi ile değerlendirilmiştir. Eleştirel söylem çözümlemesinin makro ve mikro başlıkları çerçevesinde filmlerin künyeleri, öyküleri, öne çıkan sözcük ve cümleleri toplumsal atmosfer, yoksulluk ve hayaller bağlamında yorumlanmıştır. Araştırmanın sonucunda 1980’li ve 2000’li yıllardaki yoksulluk anlatısı ve yoksulların hayallerinin farklı pratiklere ve söylemlere evrilmiş olduğu tespit edilmiş ve bu durum toplumsal atmosfer bağlamında yaşanan dönüşüm ile ilişkilendirilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Toplumsal atmosfer, Neoliberalizm, Yoksulluk, Hayaller, Türk sineması
Her şey yüksek hızda esen dijitalleşme rüzgârına maruz kalıyor. Metaverse, yapay zekâ ve sanal ge... more Her şey yüksek hızda esen dijitalleşme rüzgârına maruz kalıyor. Metaverse, yapay zekâ ve sanal gerçeklik gibi teknolojik gelişmeler, tikelde özneyi tümelde ise toplumu sarsıyor ve kavrayışını değiştiriyor. Dijitalleşmeye bağlı olarak toplum ve topluma ait kodlar, yoğun bir dönüşüm geçiriyor.
Bu kitap, dijitalleşme sürecine ve bu sürecin tekno-toplumsal görünümlerine odaklanıyor. Kitapta farklı üniversitelerden akademisyenler, bağımsız çalışmacılar ve lisansüstü araştırmacılar dijitalleşme sürecini farklı yaklaşımlarla değerlendiriyor. Kitabın, iletişim çalışmaları alanında dijitalleşme üzerine gerçekleştirilecek araştırmalara kaynaklık etmesini, dijital kültür ve toplum bağlamında yeni iletişim teknolojileri ile ilgilenenlere katkı sunmasını diliyoruz.
Yeni medya uygulamalarının yaşamımızın odak noktası haline gelmesi, sanal gerçeklik, büyük veri (... more Yeni medya uygulamalarının yaşamımızın odak noktası haline gelmesi, sanal gerçeklik, büyük veri (big data), dijital oyun vb. olguların dijital bağlamda yeni bir çağa işaret etmesi, dijital kültürün olgunlaşmasına katkı sunmaktadır. Bu ge-lişmelerden dijital kültür çerçevesinde yoğun bir biçimde etkilenen ve etkilenecek olan olay, olgu ve temalar ise iletişim çalışmalarının merkezinde yer almaktadır. Buradan hareketle, dijital çağa ve bu çağı oluşturan kodlara iletişim çalışmaları ekseninden bakmayı amaç edinen çalışmalara duyulan ihtiyaç da her geçen gün artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamayı hedefleyen bu kitaba, çeşitli üniversitelerden öğretim üyeleri ve sektör profesyonelleri kaleme aldıkları çalışmalarla katkı sunmuştur.
Dijital Dünyada Pandemi
Pandemi sürecinde dijital yerlilerin seyir kültürüne odaklanan bu çalışmada öncelikle dijitalleşm... more Pandemi sürecinde dijital yerlilerin seyir kültürüne odaklanan bu çalışmada öncelikle dijitalleşme bağlamında toplumsal dönüşüm üzerine bir değerlendirme yapılmakta, ardından dijital yerlilerin yaşam tarzını oluşturan dijital kültür olgusu ele alınmakta ve sonrasında geleneksel seyir kültüründen dijital seyir kültürüne doğru bir yolculuk gerçekleştirilmektedir.
Gazetecilikte Uzmanlaşma Alanları, 2021
Immersive gazetecilik olgusuna yakından bakmayı amaç edinen bu çalışmada, öncelikle sanal gerçekl... more Immersive gazetecilik olgusuna yakından bakmayı amaç edinen bu çalışmada, öncelikle sanal gerçeklik kavramı ardından da immersive gazetecilik yaklaşımı ele alınmaktadır. Son olarak ise, etik kaygılar ve eleştiriler bağlamında immersive gaze- teciliğin izleyicilerde soyut gerçeklik algıları yaratması, yüksek empati düzeyi oluştur- ması ve eleştirel bakışı zayıflatması gibi noktalara değinilmektedir.
Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimlerde Yeni Arayışlar ve Çalışmalar, 2021
Sinema çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmalarda göstergebilimsel, içerik ve söylem çözümlemeler... more Sinema çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmalarda göstergebilimsel, içerik ve söylem çözümlemeleri ile bir kavram ya da kuram çerçevesinde yorumlamaya dair inceleme metotları kullanılmaktadır. Bu çalışmanın öznesini oluşturan eleştirel söylem çözümlemesi ise, film çalışmalarında çok fazla tercih edilmemektedir. Yöntemin; haber incelemelerine özel olarak algılanması, filmlere uyarlanmasının biraz karmaşık olması ve filmlerin yazılı bir metin olarak görülmemesi bu durumun nedenlerini oluşturmaktadır.
Oysa eleştirel söylem çözümlemesi, filmlerdeki sözcüklerin, cümlelerin, diyalogların ve karakterlerin sunumunun toplumsal sorunlar bağlamında kod açıma uğratılmasında oldukça etkili bir veri toplama aracıdır. Sinemanın hem görünen hem de alt zemininde görünmeyen bir metne sahip olduğu, ideolojik bir çerçevede oluşturulduğu ve söylemsel temelinin bu bağlamda kurulduğu unutulmamalıdır. Bu noktada da eleştirel söylem çözümlemesi, anlatının derinlikli yönlerinin ortaya çıkarılması, verilerin sistemsel bir biçimde toplanmasını ve değerlendirilmesini mümkün kılan temalarıyla nitelikli bir potansiyel oluşturmaktadır.
Buradan hareketle film incelemelerinde; eleştirel söylem çözümlemesinin kullanılmasına katkı sunmayı amaç edinen bu çalışmada, öncelikle dil ve söylem olgularının ideolojik bağlamla ilişkisi anlatılacak ve ardından da bir araştırma yöntemi olarak eleştirel söylem çözümlemesi ortaya koyulacaktır. Tüm bunlara ek olarak yöntemin nasıl uygulanacağı da örnek bir çalışma ile netleştirilecektir.
Neoliberal toplumsalda yoksulluk, maddi ölçütlerin ötesinde “yaşama tutunamama” durumuna dönüşmüş... more Neoliberal toplumsalda yoksulluk, maddi ölçütlerin ötesinde “yaşama
tutunamama” durumuna dönüşmüştür. Geçimini sokaktan sağlayan bir çocuğa
“hayalin var mı?” diye sorulduğunda “hayalim yok.” yanıtını vermesi,
yoksulluğun bir gelecek krizi yarattığını ortaya koymaktadır. Neoliberal kent
düzeninin dayattığı rant, soylulaştırma ve tüketim gibi olgular, günümüz
yoksulluğunu sayıların ötesinde bir yerde konumlandırmaktadır. Mutlak, göreli
ya da gini katsayısı gibi kavramlarla ifade edilen yoksulluk göstergeleri, yoksul
bireylerin “özne olamama” meselesini ıskalamaktadır.
Bu kitap dönüşen toplumsalla beraber yoksulların görünür olma, yaşama
tutunma ve hayal kurma edimlerini kaybetmeye yüz tutuklarının altını çizmeye
çalışmaktadır. Artan gelir eşitsizliği, kentteki rant ve soylulaştırma pratikleri; bu
durumu keskinleştirmektedir. Dolayısıyla ekonomi temelli araştırmaların
ötesinde, farklı disiplinler bağlamında derinlikli sosyolojik bir perspektifle
yoksulluk sorununa ışık tutacak çalışmalara ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.
Yoksul bireylerin “özne olamama” durumlarından hareketle yapılacak her
çalışma, meseleyi daha görünür kılacaktır.
İlker Erdoğan'ın editörlüğünde Doruk Yayınevi tarafından yayımlanan "Türkiye'de Televizyon Format... more İlker Erdoğan'ın editörlüğünde Doruk Yayınevi tarafından yayımlanan "Türkiye'de Televizyon Formatları" isimli kitapta yazar olarak katkı sunduğum bölümdür.