Cemal Kakışım | Recep Tayyip Erdogan University (original) (raw)
Papers by Cemal Kakışım
Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2022
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklığa, kasırgalara, su baskınlarına, buzulların erimesin... more Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklığa, kasırgalara, su baskınlarına, buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine ve tarımsal kirlenme gibi çevre sorunlarına neden olmaktadır. Gezegenimizin geleceğini tehdit eden bu çevre sorunlarının sadece bir kıtayla veya ülke grubuyla sınırlı kalmaması, diğer bir deyişle iklim krizinin ve çevre sorunlarının küreselleşmesi, iklim, çevre ve güvenlik kavramları arasındaki ilişkiyi somutlaştırmıştır. Çevre sorunları uluslararası ilişkilerin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Bu kapsamda uluslararası ilişkiler teorileri arasında yer alan yeşil teori, sadece insan odaklı olmayan, çevre ve iklim değişikliği konularını da önceleyen bir yaklaşım olarak gelişmiştir. Günümüzde Avrupa Birliği, geliştirdiği çevre, iklim ve enerji politikaları ile yeşil teorinin temel özelliklerine uygun bir perspektif ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Avrupa Komisyonu’nun tarafından sunulan Avrupa Yeşil Mutabakatı ve yeşil teori arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bu çalışmada Avrupa Yeşil Mutabakatı yeşil teori ekseninde analiz edilerek, akademik literatüre katkı sağlanması hedeflenmektedir. Çalışmada AB’nin siyasi, ekonomik ve ekolojik dönüşümünde, yeşil teorinin ne ölçüde etkili olduğu incelenmektedir.
Avrasya Etüdleri, 2021
Energy transitions have affected world development historically. Energy transitions first started... more Energy transitions have affected world development historically. Energy transitions first started with the use of wood as a heating source reached renewable energy sources that are environmentally-friendly, safer and cleaner such as sun, wind, wave, biomass and, geothermal. Renewable energy sources and new energy technologies are leading tools in combating global warming and climate change. However, the energy transition causes new geopolitical tensions in terms of energy security. Inputs such as cobalt, lithium, germanium, tellurium, and neodymium are used for the production of wind tribunes and solar panels, for the construction of power plants, and products such as electric vehicles and energy storage units related to new energy technologies. These inputs are found in small quantities in certain countries, which therefore are called rare earth elements or critical minerals. The fact that critical minerals becomes one of the most important components of the energy transition leads to global competition regarding access to these resources. This study explains the new energy geopolitics specific to critical minerals, an important component of the so-called energy transition analyzes the global competition in production, export, and import of critical minerals as well as addressing the geopolitical approaches emerging in the axis of countries with mineral reserves.
Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 2021
20. yüzyılda Ortadoğu’da petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin ülkelerin ekonomik, sosy... more 20. yüzyılda Ortadoğu’da petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin ülkelerin ekonomik, sosyal ve teknolojik açıdan sınırlı imkanlara sahip olması, Batılı ülkelerin kaynak zengini ülkeler üzerinde hakimiyet kurmasına ve bu ülkeleri sömürge haline getirmesine zemin hazırlamıştır. Bu anlamda Ortadoğu’da başlayan Batılı ülkelerin enerji kaynaklarını kontrol etme mücadelesi 21. yüzyılda Kuzey Afrika’ya da sıçramıştır. Böylece enerji kaynakları için sürdürülen mücadele, I.Dünya Savaşı’ndan Arap Baharı’nın tetiklediği Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki iç savaşlara kadar hız kesmeden devam etmiştir. 11 Eylül saldırıları sonrası Irak, Arap Baharı’nın ardından Suriye ve Libya, görünürde iç savaşın yaşandığı ancak gerçekte enerji kaynakları için kapsamlı bir mücadelenin yürütüldüğü, Batılı ülkelerin ve bölgesel güçlerin vekalet savaşlarına sahne olan ülkeler haline gelmiştir. Bu kapsamda bu çalışmada, 20. yüzyılda yaşanan krizlerden hareketle Irak, Suriye ve Libya’daki enerji savaşları analiz edilmiş ve bu savaşların farklılaşan, benzeşen yönleri ve değişen aktörleri üzerinde durulmuştur. Çalışmada enerji savaşlarına müdahil olan küresel ve bölgesel aktörlerin yürüttüğü mücadele ve bu aktörlerin siyasi hedefleri tartışılmıştır. Tarihsel bir bakış açısıyla küresel enerji rekabetinin ve enerji kaynaklarının kaynak zengini ülkelerin siyasi tarihini nasıl etkilediği sorusunun cevabı aranmıştır.
AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2020
Turkey has a superior geographical position to provide the flow of energy between the Middle East... more Turkey has a superior geographical position to provide the flow of energy between the Middle East and the Caspian region countries which are rich in terms of oil and natural gas reserves and European countries which consume intensily these energy sources. Surrounded by sea on three sides, Turkey has logistic advantages in the seas as well as the land. It offers an economical and safe route to international energy transmission lines that provide the flow of energy between consumer and supplier countries on land, and to tankers carrying oil and natural gas to the seas. In this context, Turkey became a transit country in the field of oil and natural gas by enabling Iraqi oil and Azerbaijan natural gas to reach the international energy markets in 1976 and 2007, respectively. Turkey's position at the regional energy mobility has gained more importance with the international new pipelines becoming operative in 2018. In this way, one of the most important goals of Turkey’s energy policy is to become a regional energy hub beyond being a transit country. In this context, an intense effort has been made to improve the national natural gas infrastructure, increase the energy supply by diversifying the supplier countries, ensure energy supply security and open the natural gas market to competition by liberalizing it. In the study, by considering Turkey's natural gas outlook, ongoing international pipeline projects, existing natural gas infrastructure and natural gas market and its potential to become a natural gas center will be evaluated.
Türkiye, petrol ve doğal gaz rezervleri açısından zengin Ortadoğu ve Hazar Bölgesi ülkeleri ile bu enerji kaynaklarının yoğun bir şekilde tüketildiği Avrupa ülkeleri arasında enerji akışını sağlayabilecek üstün bir coğrafi konuma sahiptir. Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması, bu lojistik üstünlüğünü kara alanlarının yanı sıra deniz alanlarına da taşımaktadır. Tüketici ve tedarikçi ülkeler arasındaki enerji akışını sağlayan uluslararası enerji nakil hatlarına karada, petrol ve doğal gaz taşıyan tankerlere ise denizlerde ekonomik ve güvenli bir güzergâh sunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, 1976 yılında Irak petrolünün 2007 yılında Azerbaycan doğal gazının uluslararası enerji piyasalarına ulaşmasını sağlayarak hem petrol hem de doğal gaz alanında transit ülke haline dönüşmüştür. 2018 yılından itibaren devreye giren uluslararası yeni doğal gaz boru hatlarıyla Türkiye’nin bölgesel enerji hareketliliğindeki pozisyonu daha fazla önem kazanmıştır. Böylece transit ülke olmanın da ötesinde bölgesel bir doğal gaz merkezine dönüşebilmek, Türkiye’nin enerji politikasının en önemli hedeflerinden biri haline gelmiştir. Bu kapsamda ulusal doğal gaz altyapısının iyileştirilmesi, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilerek enerji arzının arttırılması ve enerji arz güvenliğinin sağlanması ve doğal gaz piyasasının serbestleştirilerek rekabete açık hale getirilmesi için yoğun bir çaba gösterilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’nin doğal gaz görünümü, devam eden uluslararası boru hattı projeleri, doğal gaz altyapısı ve doğal gaz piyasası göz önünde bulundurularak doğal gaz merkezi olma potansiyeli değerlendirilecektir.
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 2020
Üç Deniz Girişimi, 2015’de Polonya ve Hırvatistan’ın girişimiyle Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerini... more Üç Deniz Girişimi, 2015’de Polonya ve Hırvatistan’ın girişimiyle Merkez ve
Doğu Avrupa ülkelerinin dâhil olduğu uluslararası bir platform olarak doğmuştur. Polonya, Hırvatistan, Avusturya, Estonya, Letonya, Litvanya, Çekya, Slovenya, Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ın dâhil olduğu bu girişim, Merkez ve Doğu Avrupa’da enerji altyapısının geliştirilmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra ulaştırma ve dijitalleşme alanlarındaki altyapı eksikliklerinin giderilmesini hedeflemiştir. Bu işbirliği, Merkez ve Doğu Avrupa’nın jeo-ekonomik ve jeo-stratejik önemi nedeniyle AB, ABD ve Çin’in ilgisini çekmiştir.
Bu makalede, Üç Deniz Girişimi, ağırlıklı olarak enerji perspektifinden
değerlendirilmiş ve başarılı bir projeye dönüşüp dönüşemeyeceğinin cevabı aranmıştır.
The Three Seas Initiative has been risen as an international platform including Center and Eastern Europe Countries with the attempt of Poland and Croatia in at 2015. The Initiative including Poland, Croatia, Austria, Estonia, Latvia, Lithuania, Czechia, Slovenia, Slovakia, Hungary, Romania and Bulgaria targeted to improve energy infrastructure and provide security of energy supply as well as to eliminate the deficiency in infrastructure in fields of transportation and digital in Center and Eastern Europe. The initiative attracted the attention of U.S., EU and China from
the beginning because of the geo-economic and geo-strategic importance of Center and Eastern Europe. In this article, the Three Seas Initiative is mainly evaluated from the perspective of energy and probability of its success is queried in this respect.
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, 1959 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Top... more Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, 1959 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ortaklık başvurusu ile başlamış ve 1963 yılında imzalanan Ortaklık Anlaşması ile yasal bir zemine oturmuştur. Günümüze kadar Gümrük Birliği ve üyelik müzakereleri temelinde inişli çıkışlı devam eden ilişkiler, 17 Aralık 1994 tarihinde taraflar arasında imzalanan Enerji Şartı Anlaşması ile enerji alanında gelişmeye başlamıştır. 2000’li yıllarla birlikte bölgesel siyasi krizlerin etkisiyle AB’nin daha fazla enerji arz güvenliği endişesi yaşamaya başlaması, AB’nin güvenlik riskini azaltacak şekilde alternatif tedarikçi ülkelere erişim sağlama ihtiyacını ortaya çıkmıştır. Bu açıdan Türkiye’nin alternatif tedarikçi ülkeler ile AB arasındaki coğrafi konumu, enerji ilişkilerinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye ve AB arasındaki enerji ilişkilerinin gelişimi analiz edilecektir.
Relations between Turkey and the European Union (EU) began with the partnership application of Turkey to the European Economic Community in 1959 and the relations were settled on a legal basis with the Association Agreement signed in 1963. Until now the bumpy relations ongoing on the basis of the Customs Union and accession negotiations have started to develop in the energy field with the Energy Charter Treaty signed between the parties on December 17, 1994. With the effect of regional political crises in the 2000s, the EU started to be concerned more about the security of energy supply. The need for access to alternative supplier countries to reduce the EU's security risk has raised. In this respect, Turkey's geographical position between alternative supplier countries and the EU has played an important role in the development of energy relations. In this context, the development of energy relations between Turkey and the EU will be analyzed in the study.
Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 2019
Öz Avrupa Birliği'nin (AB) enerji politikalarının gelişiminde etkili olan en önemli faktörlerden... more Öz
Avrupa Birliği'nin (AB) enerji politikalarının gelişiminde etkili olan en önemli faktörlerden biri enerji arz güvenliğidir. AB ülkelerinin doğal gaz ithalatında Rusya'ya önemli ölçüde bağımlı olması, Rusya ile Ukrayna arasındaki enerji krizlerinin AB ülkelerini olumsuz etkilemesi ve Rusya'dan AB ülkelerine ulaşan doğal gaz akışının sık sık kesintiye uğraması nedeniyle, enerji arz güvenliği, AB'nin enerji alanındaki en önemli gündemi haline gelmiştir. AB, 2000'li yıllarla birlikte enerji arz güvenliğini sağlayacak ve tedarikçi ülkelere bağımlılığını azaltacak politikalara daha çok odaklanmıştır. Çevre kirliliği ve küresel ısınmayla mücadeleden, enerji tasarrufunun arttırılmasına kadar enerji arz güvenliğini destekleyecek birçok alanda düzenleme hayata geçirilmiştir. Bu çalışmada genel olarak, enerji krizlerinin AB'nin enerji politikalarının gelişimine olan etkisine değinilecek ve AB'nin kuruluşundan itibaren enerji politikası oluşturma çabasına yer verilecektir.
Abstract
The security of energy supply is one of the most important factors in the development of the European Union's (EU) energy policies. The security of energy supply has become the most important agenda in the energy field of EU because EU countries in natural gas import significantly depend on Russia and the energy crises between Russia and Ukraine affect EU countries negatively and the flow of energy that reaches from Russia to EU countries is often interrupted. The EU has focused more on the policies that will ensure the security of energy supply and reduce its dependence on the supplier countries in 2000's. From the combat of global warming and environmental pollution to increase of energy saving the regulations in many field supporting the security of energy supply have been implemented. This study elaborates generally the impact of energy crises on the development of the EU's energy policy and mentions its efforts to create energy policy from the establishment of the EU.
Düşünce Dünyasında Türkiz, 2017
Karşılıklı Bağımlılık Kapsamında Türkiye-Rusya Enerji İlişkilerinin Analizi, 2019
Öz Türkiye-Rusya enerji ilişkileri, Türkiye'nin artan enerji ihtiyacına bağlı olarak özellikle 21... more Öz Türkiye-Rusya enerji ilişkileri, Türkiye'nin artan enerji ihtiyacına bağlı olarak özellikle 21. yüzyılda gelişmiştir. Rusya, zengin enerji kaynaklarıyla Türkiye açısından önemli bir tedarikçi ülke haline gelirken, Türkiye ise hızla artan enerji ithalatıyla Rus ekonomisinin önemli bir gelir kaynağına dönüşmüştür. Kömür ve petrol alanında başlayan enerji ticareti, zamanla doğal gaz alanına taşınmış ve son olarak iki ülke, Türkiye'nin ilk nükleer enerji santralinin inşası için anlaşmıştır. Bu çalışmada genel olarak Türkiye-Rusya enerji ilişkileri karşılıklı bağımlılık kapsamında değerlendirilmektedir. Enerji ilişkileri, iki ülke arasındaki siyasi krizlerden belirli ölçüde etkilenmesine rağmen, ilişkiler genelde karşılıklı bağımlılık temelinde gelişmiştir. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak karşılıklı bağımlılık yaklaşımı açıklandıktan sonra, iki ülkenin enerji politikaları ve enerji profilleri incelenmektedir. Daha sonra çalışmanın ana eksenini oluşturan Türkiye-Rusya enerji ilişkilerinin gelişimi ele alınacaktır. Çalışma sonunda yapılan genel değerlendirmede, Türkiye ve Rusya arasında enerji alanında karşılıklı bağımlılığı olduğu, ancak Türkiye açısından bu bağımlılığın Rusya lehine dengesiz bağımlılığa dönüşme riski taşıdığı sonucuna varılmıştır. Abstract Turkey-Russia energy relations improved in connection with Turkey's increasing energy need in the twenty first century. With its rich energy resources, Russia was an important supplier country in terms of Turkey. With its increasing energy needs, Turkey has been an important income supply for Russia's economy. Energy trade which started in oil and coal field moved to the natural gas field over time and lastly, two countries have agreed to build Turkey's first nuclear power plant. In this study, Russia-Turkey energy relations generally are evaluated in the scope of interdependece. Though energy relations were * Öğretim Görevlisi Dr., Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, cemal.kakisim@erdogan.edu.tr, Orcid: 0000-0002-3865-8305.
Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Öz Türk siyasetinin son dönemindeki dönüm noktalarından biri, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşe... more Öz Türk siyasetinin son dönemindeki dönüm noktalarından biri, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen başarısız darbe girişimidir. Söz konusu girişim yalnızca iç politikayı etkilemekle kalmayarak Türk dış politikasında da önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Hem Türkiye'nin ilişki içinde olduğu aktörlere bakış açısı hem de ilişki içinde bulunulan dış aktörlerin Türkiye'ye yönelik tutumu darbe girişimi sonrasında farklılaşmıştır. Darbe girişiminin, Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve kültürel açılardan uzun zamandır ilişki içinde bulunulduğu ve hatta üyesi haline gelmeyi arzuladığı, AB ile ilişkileri üzerinde de etkileri söz konusu olmuştur. Bu çalışmada genel olarak 15 Temmuz darbe girişiminin, Türkiye ve AB arasındaki ilişkilere etkisi ele alınmaktadır. Bu kapsamda ilk olarak 15 Temmuz öncesi dönemde AB-Türkiye ilişkilerinde yaşananlar sunulmaktadır. Çalışmanın odak noktasını oluşturan ikinci kısımda ise 15 Temmuz sonrasında Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan gelişmelere odaklanılmaktadır. Çalışmanın genel sonucu ise, 15 Temmuz sonrası dönemde her ne kadar detayları henüz kesinlik kazanmasa da, Türkiye-AB ilişkilerinin eskisinden farklı bir görünümde olacağı yönündedir.
Türkiye'nin Enerji Merkezi Ülke Olma Hedefi Açısından Bölgesel Riskler ve Bölgesel Fırsatlar, 2017
ÖZET Küresel enerji hareketliliği açısından önemli bir coğrafi konuma sahip olan Türkiye, bölgese... more ÖZET Küresel enerji hareketliliği açısından önemli bir coğrafi konuma sahip olan Türkiye, bölgesel anlamda enerji merkezi bir ülke olma hedefi ile hareket etmektedir. Ancak coğrafi konumu, enerji merkezi ülke olabilmesi açısından sadece fırsatları değil aynı zamanda riskleri de barındırmaktadır. Bu risklerin temelinde ise güney sınırlarındaki istikrarsız ortam ve Doğu Akdeniz'de potansiyel tedarikçi ülkelerle yaşanan sorunlar yatmaktadır. Özellikle Suriye'deki iç savaş, Irak'taki istikrarsız ortam ve Doğu Akdeniz'de Münhasır Ekonomik Bölge tartışmaları, Türkiye'nin enerji politikalarını etkilemektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye açısından bölgesel fırsatlar ve bölgesel riskler değerlendirilmektedir. ABSTRACT Turkey, which has an important geographical location in terms of global energy mobility, acts with the goal of becoming an energy hub country in a regional sense. However, its geographical location includes not only opportunities but also risks in terms of becoming an energy hub country. The problems encountered with the potential supplier countries in the Eastern Mediterranean and unstable environment in the southern border lies at the basis of these risks. Especially, Turkey's energy policies are affected by civil war in Syria, the unstable environment in Iraq and the discussions of the Exclusive Economic Zone in the Eastern Mediterranean. In this context, regional opportunities and regional risks are evaluated in terms of Turkey.
ÖZET Avrupa Birliği (AB), yüksek oranda seyreden enerji tüketimine rağmen bu tüketimi tek başına ... more ÖZET Avrupa Birliği (AB), yüksek oranda seyreden enerji tüketimine rağmen bu tüketimi tek başına karşılayabilecek yeterli enerji kaynaklarına sahip olmadığı gibi mevcut enerji kaynakları da gün geçtikçe tükenmektedir. AB ülkelerinde, özellikle son yıllarda fosil enerji kaynaklarının tüketim oranlarını incelediğimizde, petrol ve kömüre kıyasla, daha az sera gazı salınımına sebep olan doğal gazın kullanım miktarının gittikçe artığını görebiliriz. Yüksek oranda doğal gaz talebini karşılamak için AB, çeşitli ülkelerden hem boru hatlarıyla hem de LNG formunda doğal gaz temin ediyor. Fakat doğal gaz ithal edilen ülkeler içerisinde, ana tedarikçi ülke olan Rusya, AB'nin gaz talebinin yaklaşık %40'ını tek başına karşılamaktadır. Özellikle Güney Doğu Avrupa ülkelerinde Rusya'dan ithal edilen doğal gaza bağımlılık %90'a ulaşıyor. Son dönemde yaşanan krizlerin de etkisiyle AB, Rusya'ya olan tek taraflı doğal gaz bağımlılığını aşmak, doğal gaz arz güvenliğini ve kaynak çeşitliliğinin sağlayarak daha düşük maliyetlerle doğal gaz temin etmek istemektedir. Bu bağlamda, Hazar Bölgesi enerji kaynakları, AB'nin doğal gaz arz güvenliğinin sağlanması için önemli bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kaynaklarının AB ülkelerine ulaştırılması amacıyla bazı önemli projelere imza atılmıştır. Bu projelerden birisi de Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) projesidir. TAP projesiyle, Türkiye-Yunanistan sınırından teslim alınacak olan Azerbaycan doğal gazı, öncelikle İtalya, Yunanistan ve Arnavutluk'a ulaştırılacak. Daha sonra Yunanistan ve İtalya üzerinden oluşturulacak ara bağlantılarla doğal gazın Doğu ve Merkez Avrupa ülkelerine ulaştırılması hedeflenmektedir. Bu çalışmada TAP projesinin, AB'nin enerji arz güvenliğine katkısı ve hedef ülkeler açısından stratejik sonuçları analiz edilecektir.
Books by Cemal Kakışım
Cyber Environment and International Politics, 2022
100.Yılında Türkiye-Rusya İlişkileri ve Karadeniz,, 2021
Yerel ve Küresel Eksende Uluslararası Göç Üzerine İncelemeler, 2021
Sosyolojide Çağdaş Yaklaşımlar, 2021
Uluslararası Göç Üzerine Akademik Araştırmalar, 2021
Transnational Press London, 2021
Ege Jeopolitiği, Ed. H. Çomak, B. Ş. Şeker, D. Ioannidis. Nobel., 2020
Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2022
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklığa, kasırgalara, su baskınlarına, buzulların erimesin... more Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklığa, kasırgalara, su baskınlarına, buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine ve tarımsal kirlenme gibi çevre sorunlarına neden olmaktadır. Gezegenimizin geleceğini tehdit eden bu çevre sorunlarının sadece bir kıtayla veya ülke grubuyla sınırlı kalmaması, diğer bir deyişle iklim krizinin ve çevre sorunlarının küreselleşmesi, iklim, çevre ve güvenlik kavramları arasındaki ilişkiyi somutlaştırmıştır. Çevre sorunları uluslararası ilişkilerin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Bu kapsamda uluslararası ilişkiler teorileri arasında yer alan yeşil teori, sadece insan odaklı olmayan, çevre ve iklim değişikliği konularını da önceleyen bir yaklaşım olarak gelişmiştir. Günümüzde Avrupa Birliği, geliştirdiği çevre, iklim ve enerji politikaları ile yeşil teorinin temel özelliklerine uygun bir perspektif ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Avrupa Komisyonu’nun tarafından sunulan Avrupa Yeşil Mutabakatı ve yeşil teori arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bu çalışmada Avrupa Yeşil Mutabakatı yeşil teori ekseninde analiz edilerek, akademik literatüre katkı sağlanması hedeflenmektedir. Çalışmada AB’nin siyasi, ekonomik ve ekolojik dönüşümünde, yeşil teorinin ne ölçüde etkili olduğu incelenmektedir.
Avrasya Etüdleri, 2021
Energy transitions have affected world development historically. Energy transitions first started... more Energy transitions have affected world development historically. Energy transitions first started with the use of wood as a heating source reached renewable energy sources that are environmentally-friendly, safer and cleaner such as sun, wind, wave, biomass and, geothermal. Renewable energy sources and new energy technologies are leading tools in combating global warming and climate change. However, the energy transition causes new geopolitical tensions in terms of energy security. Inputs such as cobalt, lithium, germanium, tellurium, and neodymium are used for the production of wind tribunes and solar panels, for the construction of power plants, and products such as electric vehicles and energy storage units related to new energy technologies. These inputs are found in small quantities in certain countries, which therefore are called rare earth elements or critical minerals. The fact that critical minerals becomes one of the most important components of the energy transition leads to global competition regarding access to these resources. This study explains the new energy geopolitics specific to critical minerals, an important component of the so-called energy transition analyzes the global competition in production, export, and import of critical minerals as well as addressing the geopolitical approaches emerging in the axis of countries with mineral reserves.
Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 2021
20. yüzyılda Ortadoğu’da petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin ülkelerin ekonomik, sosy... more 20. yüzyılda Ortadoğu’da petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin ülkelerin ekonomik, sosyal ve teknolojik açıdan sınırlı imkanlara sahip olması, Batılı ülkelerin kaynak zengini ülkeler üzerinde hakimiyet kurmasına ve bu ülkeleri sömürge haline getirmesine zemin hazırlamıştır. Bu anlamda Ortadoğu’da başlayan Batılı ülkelerin enerji kaynaklarını kontrol etme mücadelesi 21. yüzyılda Kuzey Afrika’ya da sıçramıştır. Böylece enerji kaynakları için sürdürülen mücadele, I.Dünya Savaşı’ndan Arap Baharı’nın tetiklediği Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki iç savaşlara kadar hız kesmeden devam etmiştir. 11 Eylül saldırıları sonrası Irak, Arap Baharı’nın ardından Suriye ve Libya, görünürde iç savaşın yaşandığı ancak gerçekte enerji kaynakları için kapsamlı bir mücadelenin yürütüldüğü, Batılı ülkelerin ve bölgesel güçlerin vekalet savaşlarına sahne olan ülkeler haline gelmiştir. Bu kapsamda bu çalışmada, 20. yüzyılda yaşanan krizlerden hareketle Irak, Suriye ve Libya’daki enerji savaşları analiz edilmiş ve bu savaşların farklılaşan, benzeşen yönleri ve değişen aktörleri üzerinde durulmuştur. Çalışmada enerji savaşlarına müdahil olan küresel ve bölgesel aktörlerin yürüttüğü mücadele ve bu aktörlerin siyasi hedefleri tartışılmıştır. Tarihsel bir bakış açısıyla küresel enerji rekabetinin ve enerji kaynaklarının kaynak zengini ülkelerin siyasi tarihini nasıl etkilediği sorusunun cevabı aranmıştır.
AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2020
Turkey has a superior geographical position to provide the flow of energy between the Middle East... more Turkey has a superior geographical position to provide the flow of energy between the Middle East and the Caspian region countries which are rich in terms of oil and natural gas reserves and European countries which consume intensily these energy sources. Surrounded by sea on three sides, Turkey has logistic advantages in the seas as well as the land. It offers an economical and safe route to international energy transmission lines that provide the flow of energy between consumer and supplier countries on land, and to tankers carrying oil and natural gas to the seas. In this context, Turkey became a transit country in the field of oil and natural gas by enabling Iraqi oil and Azerbaijan natural gas to reach the international energy markets in 1976 and 2007, respectively. Turkey's position at the regional energy mobility has gained more importance with the international new pipelines becoming operative in 2018. In this way, one of the most important goals of Turkey’s energy policy is to become a regional energy hub beyond being a transit country. In this context, an intense effort has been made to improve the national natural gas infrastructure, increase the energy supply by diversifying the supplier countries, ensure energy supply security and open the natural gas market to competition by liberalizing it. In the study, by considering Turkey's natural gas outlook, ongoing international pipeline projects, existing natural gas infrastructure and natural gas market and its potential to become a natural gas center will be evaluated.
Türkiye, petrol ve doğal gaz rezervleri açısından zengin Ortadoğu ve Hazar Bölgesi ülkeleri ile bu enerji kaynaklarının yoğun bir şekilde tüketildiği Avrupa ülkeleri arasında enerji akışını sağlayabilecek üstün bir coğrafi konuma sahiptir. Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması, bu lojistik üstünlüğünü kara alanlarının yanı sıra deniz alanlarına da taşımaktadır. Tüketici ve tedarikçi ülkeler arasındaki enerji akışını sağlayan uluslararası enerji nakil hatlarına karada, petrol ve doğal gaz taşıyan tankerlere ise denizlerde ekonomik ve güvenli bir güzergâh sunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, 1976 yılında Irak petrolünün 2007 yılında Azerbaycan doğal gazının uluslararası enerji piyasalarına ulaşmasını sağlayarak hem petrol hem de doğal gaz alanında transit ülke haline dönüşmüştür. 2018 yılından itibaren devreye giren uluslararası yeni doğal gaz boru hatlarıyla Türkiye’nin bölgesel enerji hareketliliğindeki pozisyonu daha fazla önem kazanmıştır. Böylece transit ülke olmanın da ötesinde bölgesel bir doğal gaz merkezine dönüşebilmek, Türkiye’nin enerji politikasının en önemli hedeflerinden biri haline gelmiştir. Bu kapsamda ulusal doğal gaz altyapısının iyileştirilmesi, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilerek enerji arzının arttırılması ve enerji arz güvenliğinin sağlanması ve doğal gaz piyasasının serbestleştirilerek rekabete açık hale getirilmesi için yoğun bir çaba gösterilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’nin doğal gaz görünümü, devam eden uluslararası boru hattı projeleri, doğal gaz altyapısı ve doğal gaz piyasası göz önünde bulundurularak doğal gaz merkezi olma potansiyeli değerlendirilecektir.
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 2020
Üç Deniz Girişimi, 2015’de Polonya ve Hırvatistan’ın girişimiyle Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerini... more Üç Deniz Girişimi, 2015’de Polonya ve Hırvatistan’ın girişimiyle Merkez ve
Doğu Avrupa ülkelerinin dâhil olduğu uluslararası bir platform olarak doğmuştur. Polonya, Hırvatistan, Avusturya, Estonya, Letonya, Litvanya, Çekya, Slovenya, Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ın dâhil olduğu bu girişim, Merkez ve Doğu Avrupa’da enerji altyapısının geliştirilmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra ulaştırma ve dijitalleşme alanlarındaki altyapı eksikliklerinin giderilmesini hedeflemiştir. Bu işbirliği, Merkez ve Doğu Avrupa’nın jeo-ekonomik ve jeo-stratejik önemi nedeniyle AB, ABD ve Çin’in ilgisini çekmiştir.
Bu makalede, Üç Deniz Girişimi, ağırlıklı olarak enerji perspektifinden
değerlendirilmiş ve başarılı bir projeye dönüşüp dönüşemeyeceğinin cevabı aranmıştır.
The Three Seas Initiative has been risen as an international platform including Center and Eastern Europe Countries with the attempt of Poland and Croatia in at 2015. The Initiative including Poland, Croatia, Austria, Estonia, Latvia, Lithuania, Czechia, Slovenia, Slovakia, Hungary, Romania and Bulgaria targeted to improve energy infrastructure and provide security of energy supply as well as to eliminate the deficiency in infrastructure in fields of transportation and digital in Center and Eastern Europe. The initiative attracted the attention of U.S., EU and China from
the beginning because of the geo-economic and geo-strategic importance of Center and Eastern Europe. In this article, the Three Seas Initiative is mainly evaluated from the perspective of energy and probability of its success is queried in this respect.
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, 1959 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Top... more Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, 1959 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ortaklık başvurusu ile başlamış ve 1963 yılında imzalanan Ortaklık Anlaşması ile yasal bir zemine oturmuştur. Günümüze kadar Gümrük Birliği ve üyelik müzakereleri temelinde inişli çıkışlı devam eden ilişkiler, 17 Aralık 1994 tarihinde taraflar arasında imzalanan Enerji Şartı Anlaşması ile enerji alanında gelişmeye başlamıştır. 2000’li yıllarla birlikte bölgesel siyasi krizlerin etkisiyle AB’nin daha fazla enerji arz güvenliği endişesi yaşamaya başlaması, AB’nin güvenlik riskini azaltacak şekilde alternatif tedarikçi ülkelere erişim sağlama ihtiyacını ortaya çıkmıştır. Bu açıdan Türkiye’nin alternatif tedarikçi ülkeler ile AB arasındaki coğrafi konumu, enerji ilişkilerinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye ve AB arasındaki enerji ilişkilerinin gelişimi analiz edilecektir.
Relations between Turkey and the European Union (EU) began with the partnership application of Turkey to the European Economic Community in 1959 and the relations were settled on a legal basis with the Association Agreement signed in 1963. Until now the bumpy relations ongoing on the basis of the Customs Union and accession negotiations have started to develop in the energy field with the Energy Charter Treaty signed between the parties on December 17, 1994. With the effect of regional political crises in the 2000s, the EU started to be concerned more about the security of energy supply. The need for access to alternative supplier countries to reduce the EU's security risk has raised. In this respect, Turkey's geographical position between alternative supplier countries and the EU has played an important role in the development of energy relations. In this context, the development of energy relations between Turkey and the EU will be analyzed in the study.
Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 2019
Öz Avrupa Birliği'nin (AB) enerji politikalarının gelişiminde etkili olan en önemli faktörlerden... more Öz
Avrupa Birliği'nin (AB) enerji politikalarının gelişiminde etkili olan en önemli faktörlerden biri enerji arz güvenliğidir. AB ülkelerinin doğal gaz ithalatında Rusya'ya önemli ölçüde bağımlı olması, Rusya ile Ukrayna arasındaki enerji krizlerinin AB ülkelerini olumsuz etkilemesi ve Rusya'dan AB ülkelerine ulaşan doğal gaz akışının sık sık kesintiye uğraması nedeniyle, enerji arz güvenliği, AB'nin enerji alanındaki en önemli gündemi haline gelmiştir. AB, 2000'li yıllarla birlikte enerji arz güvenliğini sağlayacak ve tedarikçi ülkelere bağımlılığını azaltacak politikalara daha çok odaklanmıştır. Çevre kirliliği ve küresel ısınmayla mücadeleden, enerji tasarrufunun arttırılmasına kadar enerji arz güvenliğini destekleyecek birçok alanda düzenleme hayata geçirilmiştir. Bu çalışmada genel olarak, enerji krizlerinin AB'nin enerji politikalarının gelişimine olan etkisine değinilecek ve AB'nin kuruluşundan itibaren enerji politikası oluşturma çabasına yer verilecektir.
Abstract
The security of energy supply is one of the most important factors in the development of the European Union's (EU) energy policies. The security of energy supply has become the most important agenda in the energy field of EU because EU countries in natural gas import significantly depend on Russia and the energy crises between Russia and Ukraine affect EU countries negatively and the flow of energy that reaches from Russia to EU countries is often interrupted. The EU has focused more on the policies that will ensure the security of energy supply and reduce its dependence on the supplier countries in 2000's. From the combat of global warming and environmental pollution to increase of energy saving the regulations in many field supporting the security of energy supply have been implemented. This study elaborates generally the impact of energy crises on the development of the EU's energy policy and mentions its efforts to create energy policy from the establishment of the EU.
Düşünce Dünyasında Türkiz, 2017
Karşılıklı Bağımlılık Kapsamında Türkiye-Rusya Enerji İlişkilerinin Analizi, 2019
Öz Türkiye-Rusya enerji ilişkileri, Türkiye'nin artan enerji ihtiyacına bağlı olarak özellikle 21... more Öz Türkiye-Rusya enerji ilişkileri, Türkiye'nin artan enerji ihtiyacına bağlı olarak özellikle 21. yüzyılda gelişmiştir. Rusya, zengin enerji kaynaklarıyla Türkiye açısından önemli bir tedarikçi ülke haline gelirken, Türkiye ise hızla artan enerji ithalatıyla Rus ekonomisinin önemli bir gelir kaynağına dönüşmüştür. Kömür ve petrol alanında başlayan enerji ticareti, zamanla doğal gaz alanına taşınmış ve son olarak iki ülke, Türkiye'nin ilk nükleer enerji santralinin inşası için anlaşmıştır. Bu çalışmada genel olarak Türkiye-Rusya enerji ilişkileri karşılıklı bağımlılık kapsamında değerlendirilmektedir. Enerji ilişkileri, iki ülke arasındaki siyasi krizlerden belirli ölçüde etkilenmesine rağmen, ilişkiler genelde karşılıklı bağımlılık temelinde gelişmiştir. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak karşılıklı bağımlılık yaklaşımı açıklandıktan sonra, iki ülkenin enerji politikaları ve enerji profilleri incelenmektedir. Daha sonra çalışmanın ana eksenini oluşturan Türkiye-Rusya enerji ilişkilerinin gelişimi ele alınacaktır. Çalışma sonunda yapılan genel değerlendirmede, Türkiye ve Rusya arasında enerji alanında karşılıklı bağımlılığı olduğu, ancak Türkiye açısından bu bağımlılığın Rusya lehine dengesiz bağımlılığa dönüşme riski taşıdığı sonucuna varılmıştır. Abstract Turkey-Russia energy relations improved in connection with Turkey's increasing energy need in the twenty first century. With its rich energy resources, Russia was an important supplier country in terms of Turkey. With its increasing energy needs, Turkey has been an important income supply for Russia's economy. Energy trade which started in oil and coal field moved to the natural gas field over time and lastly, two countries have agreed to build Turkey's first nuclear power plant. In this study, Russia-Turkey energy relations generally are evaluated in the scope of interdependece. Though energy relations were * Öğretim Görevlisi Dr., Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, cemal.kakisim@erdogan.edu.tr, Orcid: 0000-0002-3865-8305.
Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Öz Türk siyasetinin son dönemindeki dönüm noktalarından biri, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşe... more Öz Türk siyasetinin son dönemindeki dönüm noktalarından biri, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen başarısız darbe girişimidir. Söz konusu girişim yalnızca iç politikayı etkilemekle kalmayarak Türk dış politikasında da önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Hem Türkiye'nin ilişki içinde olduğu aktörlere bakış açısı hem de ilişki içinde bulunulan dış aktörlerin Türkiye'ye yönelik tutumu darbe girişimi sonrasında farklılaşmıştır. Darbe girişiminin, Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve kültürel açılardan uzun zamandır ilişki içinde bulunulduğu ve hatta üyesi haline gelmeyi arzuladığı, AB ile ilişkileri üzerinde de etkileri söz konusu olmuştur. Bu çalışmada genel olarak 15 Temmuz darbe girişiminin, Türkiye ve AB arasındaki ilişkilere etkisi ele alınmaktadır. Bu kapsamda ilk olarak 15 Temmuz öncesi dönemde AB-Türkiye ilişkilerinde yaşananlar sunulmaktadır. Çalışmanın odak noktasını oluşturan ikinci kısımda ise 15 Temmuz sonrasında Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan gelişmelere odaklanılmaktadır. Çalışmanın genel sonucu ise, 15 Temmuz sonrası dönemde her ne kadar detayları henüz kesinlik kazanmasa da, Türkiye-AB ilişkilerinin eskisinden farklı bir görünümde olacağı yönündedir.
Türkiye'nin Enerji Merkezi Ülke Olma Hedefi Açısından Bölgesel Riskler ve Bölgesel Fırsatlar, 2017
ÖZET Küresel enerji hareketliliği açısından önemli bir coğrafi konuma sahip olan Türkiye, bölgese... more ÖZET Küresel enerji hareketliliği açısından önemli bir coğrafi konuma sahip olan Türkiye, bölgesel anlamda enerji merkezi bir ülke olma hedefi ile hareket etmektedir. Ancak coğrafi konumu, enerji merkezi ülke olabilmesi açısından sadece fırsatları değil aynı zamanda riskleri de barındırmaktadır. Bu risklerin temelinde ise güney sınırlarındaki istikrarsız ortam ve Doğu Akdeniz'de potansiyel tedarikçi ülkelerle yaşanan sorunlar yatmaktadır. Özellikle Suriye'deki iç savaş, Irak'taki istikrarsız ortam ve Doğu Akdeniz'de Münhasır Ekonomik Bölge tartışmaları, Türkiye'nin enerji politikalarını etkilemektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye açısından bölgesel fırsatlar ve bölgesel riskler değerlendirilmektedir. ABSTRACT Turkey, which has an important geographical location in terms of global energy mobility, acts with the goal of becoming an energy hub country in a regional sense. However, its geographical location includes not only opportunities but also risks in terms of becoming an energy hub country. The problems encountered with the potential supplier countries in the Eastern Mediterranean and unstable environment in the southern border lies at the basis of these risks. Especially, Turkey's energy policies are affected by civil war in Syria, the unstable environment in Iraq and the discussions of the Exclusive Economic Zone in the Eastern Mediterranean. In this context, regional opportunities and regional risks are evaluated in terms of Turkey.
ÖZET Avrupa Birliği (AB), yüksek oranda seyreden enerji tüketimine rağmen bu tüketimi tek başına ... more ÖZET Avrupa Birliği (AB), yüksek oranda seyreden enerji tüketimine rağmen bu tüketimi tek başına karşılayabilecek yeterli enerji kaynaklarına sahip olmadığı gibi mevcut enerji kaynakları da gün geçtikçe tükenmektedir. AB ülkelerinde, özellikle son yıllarda fosil enerji kaynaklarının tüketim oranlarını incelediğimizde, petrol ve kömüre kıyasla, daha az sera gazı salınımına sebep olan doğal gazın kullanım miktarının gittikçe artığını görebiliriz. Yüksek oranda doğal gaz talebini karşılamak için AB, çeşitli ülkelerden hem boru hatlarıyla hem de LNG formunda doğal gaz temin ediyor. Fakat doğal gaz ithal edilen ülkeler içerisinde, ana tedarikçi ülke olan Rusya, AB'nin gaz talebinin yaklaşık %40'ını tek başına karşılamaktadır. Özellikle Güney Doğu Avrupa ülkelerinde Rusya'dan ithal edilen doğal gaza bağımlılık %90'a ulaşıyor. Son dönemde yaşanan krizlerin de etkisiyle AB, Rusya'ya olan tek taraflı doğal gaz bağımlılığını aşmak, doğal gaz arz güvenliğini ve kaynak çeşitliliğinin sağlayarak daha düşük maliyetlerle doğal gaz temin etmek istemektedir. Bu bağlamda, Hazar Bölgesi enerji kaynakları, AB'nin doğal gaz arz güvenliğinin sağlanması için önemli bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kaynaklarının AB ülkelerine ulaştırılması amacıyla bazı önemli projelere imza atılmıştır. Bu projelerden birisi de Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) projesidir. TAP projesiyle, Türkiye-Yunanistan sınırından teslim alınacak olan Azerbaycan doğal gazı, öncelikle İtalya, Yunanistan ve Arnavutluk'a ulaştırılacak. Daha sonra Yunanistan ve İtalya üzerinden oluşturulacak ara bağlantılarla doğal gazın Doğu ve Merkez Avrupa ülkelerine ulaştırılması hedeflenmektedir. Bu çalışmada TAP projesinin, AB'nin enerji arz güvenliğine katkısı ve hedef ülkeler açısından stratejik sonuçları analiz edilecektir.