Burak Çıtır - Academia.edu (original) (raw)

Thesis by Burak Çıtır

Research paper thumbnail of Osmanlı-Alman Ticari İlişkileri (1900-1914)

Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu arasında gelişen ikili ilişkileri konu edinen bu ça... more Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu arasında gelişen ikili ilişkileri konu edinen bu çalışmayla her iki devletin istatistiklerinin yanı sıra arşiv belgeleri, süreli yayınlar ve Osmanlı şehbenderlerinin hazırlamış oldukları ticaret layihaları bir bütün içerisinde ele alınmıştır. Çalışma kapsamında ilk bölümde, Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu'nun tarihi ilişkilerine yer verilmiştir. Bu kapsamda, özellikle Alman İmparatorluğu öncesinde Alman coğrafyasındaki kentlerin Osmanlı İmparatorluğu'yla olan ikili ilişkileri incelenmiştir. Burada özellikle Prusya, Hansa Birliği ve Zollverein'in varlığı önemlidir. Bunların yanı sıra Bismarck ve Kayzer II. Wilhelm dönemi Alman İmparatorluğu'yla Osmanlı İmparatorluğu'nun yakınlaşmasına da yer verilmiştir. Özellikle Kayzer II. Wilhelm'in Weltpolitik'i ikili ilişkiler açısından incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümde Osmanlı İmparatorluğu'nda faaliyette bulunan Alman şirketleri ve bunlara ait faaliyetlerin ayrıntılarından bahsedilmiştir. Bu kapsamda bankacılık, tarım, demir yolu ve deniz nakliyesi alanlarında faaliyette bulunan Alman şirketleri incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümündeyse her iki devlete ait istatistikler, Osmanlı şehbenderlerinin hazırladıkları layihalar ve ikincil literatür üzerinden elde edilen veriler tablolaştırılmıştır. Bu sayede tarım, maden, dokumacılık ve deri ürünleri başlıkları altında ikili ilişkileri konu edinen ürünler incelenmiştir. Oluşturulan tablolarla, Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu'nun birbirleriyle olan dış ticaretleri analiz edilmiştir. Bu sayede iki devletin ticaret hacimleri incelenmiştir. Bu çalışmayla Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu'nun tarihi, siyasi ve iktisadi ilişkileri incelenirken iki müttefik devletin ittifaka giden yoldaki birlikteliği de bu sayede bir bütün içerisinde verilemeye çalışılmıştır.

________________

This study explores the bilateral relations between the Ottoman Empire and the German Empire. Besides statistical data from both countries, we also analyze archival documents, periodicals and trade documents produced by Ottoman consulates. In the first part of the study, the historical relations between the Ottoman Empire and the German Empire are examined in detail. This includes exploring the connections between cities in German geography and the Ottoman Empire, particularly before the establishment of the German Empire. The role of Prussia, the Hanseatic League, and the Zollverein in these relations are also examined. Additionally, the study looks at how the German Empire and the Ottoman Empire drew closer together during the reigns of Bismarck and Kaiser Wilhelm II. In particular, the study focuses on Wilhelm II's policy of Weltpolitik and its impact on bilateral relations between the two empires. In the second part, the focus shifts to German companies operating in the Ottoman Empire and the details of their activities. This includes examining German companies working in various sectors, such as banking, agriculture, railway and maritime transport. In the third part, statistical data from both the Ottoman Empire and the German Empire is analyzed and presented as tables. The data includes information on various sectors, such as agriculture, mining, weaving, and leather products, and is derived from sources such as petitions prepared by Ottoman consuls and secondary literature. The study aims to provide a comprehensive overview of the relationship between the Ottoman Empire and the German Empire before the First World War.

Research paper thumbnail of Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türkiye'de Afyon Ziraati ve Ticareti (1900-1939)

Haşhaş bitkisi ve ondan elde edilen afyon, dünyanın en eski tıbbî ve sanayi ürünlerinden biri ola... more Haşhaş bitkisi ve ondan elde edilen afyon, dünyanın en eski tıbbî ve sanayi ürünlerinden biri olarak kabul edilir. Haşhaşın kullanım alanının zaman içerisinde artması ve afyonun bağımlılık yapıcı özelliğinin keşfedilmesiyle birlikte, 16. yüzyıl itibarıyla, haşhaş ve afyonun ziraat ve ticareti önem kazanmıştır.

Afyon ticari bir meta olarak ön plana çıktığı 16. yüzyıldan sonra, uluslararası ilişkilerin de yönünü tayin edebilmiş ve başta İngiltere olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesi Uzakdoğu ülkeleriyle afyon kaynaklı sorunlar yaşamıştır. Yüksek kaliteli afyonuyla tanınan Osmanlı İmparatorluğu da Uzakdoğu ülkeleri kadar olmasa da Avrupa ülkelerinin ilgi alanına girmiştir. Böylece afyonun ticari serüvenine Anadolu toprakları da dahil edilmiştir. İmparatorluk döneminin en önemli ihraç maddelerinde biri olan afyon, özellikle İzmir ve İstanbul gibi liman kentlerinden Avrupalı tüccarlar tarafından satın alınmıştır.

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için de afyon, ticarette aranılan ürünlerden biri olmaya devam etmiştir. Cumhuriyet hükümetlerinin onayıyla, hazine gelirlerini arttırmak ve 1929 ekonomik bunalımının olumsuz etkilerinden kurtulmak amacıyla uyuşturucu imal eden fabrikalar kurulmuş ve böylece yeni bir gelir kalemi yaratılmıştır. Fakat bu fabrikaların “yasadışı” olarak kabul edilen faaliyetlerinden dolayı kapatılması ciddi bir mali kayba yol açınca, olumsuz durumu telafi etmek adına afyon üzerine devlet tekeli konmuştur. Uyuşturucu Maddeler İnhisarı olarak adlandırılan tekel hem ekonomik kazancı düzenlemek hem de Avrupa ilaç sanayinin kurmuş olduğu kartelin olumsuz etkilerini gidermek açısından önemli bir adım olarak görülmüştür.

Cumhuriyet dönemi hükümetleri 1930’lu yıllara kadar, afyon kullanımını denetlemek ve kısıtlamak amacıyla toplanan konferanslara katılmama yönündeki Osmanlı döneminde benimsenen politikaya sadık kaldı. Fakat uluslararası camiada afyon, 20. yüzyılın başından itibaren bağımlılık yapıcı özelliğinden dolayı yasaklı maddelerden biri olarak tanımlanmaktaydı ve tüketimi konusunda dünya genelini kapsayan sınırlamalar getirmek için çalışılmaktaydı. 1909 Şanghay Konferansı’yla başlayan 1912, 1913, 1914 Lahey ve 1925 Cenevre’yle devam eden konferansların toplanma amacı da buydu. Gerek Osmanlı ve gerek cumhuriyet yönetimleri davet edildikleri halde bu konferanslara katılmadılar ve konferansların getirdiği yükümlülüklerin altına girmediler. Fakat Cumhuriyet yönetimi Lozan Antlaşması içinde yer alan, afyon konferansı antlaşma metinlerinden dolayı, 1930 yılındaki Londra Konferansı’na katılmak zorunda kalmıştır. Uluslararası camiayla ortak hareket etme zorunluluğu doğrultusunda 1933 yılında yapılan antlaşmaları onaylayan cumhuriyet yönetimi daha sonra düzenlenen 1936 Cenevre Konferansı’na da delege göndermiştir.

__________________________________________________________________________________________________________________

The plant poppy and the opium obtained from it, is accepted as one of the oldest medical and industrial products. By the 16th century, together with the increase in the usage area of poppy in time and the realization of the addictive feature of opium; cultivation and the trade of poppy and opium gained importance.

When opium appeared as an important commercial product after the 16th century, it became crucial in directing the international affairs and most of the European countries; England in particular, had opium-based-problems with the Far East countries. Ottoman Empire known for having high quality opium also generated the interests of European countries. In this way, Anatolian territory was also included in the trade adventure of opium. Opium which was one of the most important export articles of the Empire was bought by the European merchants from the seaports, from Izmir and Istanbul more particularly.

For the newly-established Republic of Turkey, opium proceeded to be a significant commodity. By the approval of the governments of the Republic, drug manufacturing factories were built in order to enhance the public revenues and to get rid of the negative effects of the 1929 economic depression. Thereby a new income item was created for the new state. However, the closure of these factories due to their activities which were regarded as “illegal” caused a serious financial loss and for this reason, the state monopoly was enforced on opium in order to compensate this financial loss. The monopoly, which was called as Narcotic Drugs Restraint, was seen as an important step both for arranging the economic income and removing the negative impact of the cartel that was founded by European medicine industry on Turkey’s international opium trade.

Until the 1930s, the governments of Republic era held to the Ottoman policy of not attending the conferences gathered for controlling and limiting the use of opium unchanged. However, opium was defined as one of the forbidden substances since the beginning of the 20th century in the international community due to its addictive nature and a process had begun of introducing worldwide restrictions on the consumption of it. A series of conferences held for this purpose the first one of which was 1909 Shanghai Conference and followed by the ones conducted 1912, 1913 and 1914 in Hague and in 1925 in Geneva. Although they were invited, neither the Ottoman governments nor the governments of Republic attended these conferences and both refused to enter into the obligations that was imposed upon them. However, the Government of Republic had to attend the London Conference in 1930 because of the opium conference contracts included in the Treaty of Lausanne. In accordance with the obligations for acting coordinative with the international community, Government of Republic, who assigned the treaties in 1933, sent also delegate to the 1936 Geneva Conference.

Articles by Burak Çıtır

Research paper thumbnail of Anatolian Opium and Its Marketing during World War I

The Social History of Alcohol and Drugs, 2024

Known for its narcotic properties since ancient times, opium became one of the basic raw material... more Known for its narcotic properties since ancient times, opium became one of the basic raw materials of the pharmaceutical industry with the discovery of morphine, one of its main components, at the beginning of the nineteenth century. These properties made it a commodity with an essential share in imperial world trade. With its high morphine content, Anatolian opium became the mainstay of this trade. This article focuses mainly on the trade in Anatolian opium during World War I. The fact that the Ottoman Empire was a major opium producer and its ally, the German Empire, had a pharmaceutical industry led to increased controls over the trade in Anatolian opium during the war. This allowed opium to influence the period’s national and international political atmosphere. In short, this article will focus on the importance of Anatolian opium in the opium trade during World War I, how this product was traded, and the developments in the process.

Research paper thumbnail of Uluslararası Afyon Anlaşmalarında Osmanlı İmparatorluğu / The Ottoman Empire in The International Opium Convention

Since the ancient period opiom and its outcome opium is one of most no- teworthy and oldest medic... more Since the ancient period opiom and its outcome opium is one of most no- teworthy and oldest medical and industruial product in the world history. Despite the longest history, nearly 5000 years, as a result of finding out the features of its such as addiction, some conferences had been arranged to rest- rict the production and consuption of it firstly in Shanghai 1909 and then in Hague 1912, 1913, and 1914. These conferences had been followed also by the Ottoman Empire as a producer and seller country in the world. The resulo- tions of them are so important for not only the Ottoman Empire but also the other country all over world in terms of the Empire and the competition of them. In this sense this study made an effort to shed light firstly the history of the opium after giving the historical backround, it is going to discuss the conferences to understand the manner of nations for opium in this period. In the second part of the study, the article focuses on the Ottoman Empire and surveys the approach of the Empire during the period of meetings in the light of archive documents.
Keywords: Poppy, Opium, Morphine, Heroin, Shanghai, Hague, Ottoman Empire

Research paper thumbnail of Osmanlı-Alman İktisadi İlişkilerine Bir Parantez: Hansa Birliği

Belgi Dergisi, 2022

Ticari ilişkiler, birçok farklı etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik birlikteli... more Ticari ilişkiler, birçok farklı etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik birlikteliklerdir. Kuzey Alman kent devletlerinin on ikinci yüzyıldan itibaren Baltık Denizi'nde bulunan Gotland Adası'ndaki Visby kentinde temelini attığı Hansa Birliği de ticari ilişkiler sonucu ortaya çıkan böylesi bir birlikteliktir. Hansa Birliği zaman içerisinde kuzey ve batı Avrupa'da yer alan sayıları iki yüzü aşan kenti içerisine alan büyük bir konfederasyon yapısına bürünecektir. Birliğin ekonomik gücü kuzey Avrupa ve Baltık bölgesini domine etse de Reform Hareketleri ve Otuz Yıl Savaşları gibi Ortaçağ Avrupası'nı temelinden sarsan sosyal, dini ve ekonomik gelişmeler güçten düşmesine ve zamanla parçalanmasına neden olacaktır. Bu dönemde birliğin kuruluşunda etkili olan Lübeck ve Hamburg'un yanı sıra Bremen kentiyse 1867'de Kuzey Alman Konfederasyonu kurulana değin ekonomik birlikteliklerini Hansa Birliği adı altında devam ettirecektir. Hansa Birliği'nin Osmanlı İmparatorluğu'yla ilişkisiyse 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması'na dayanmaktadır. Osmanlı arşiv belgelerinde Cemâhir-i Selâse-i Anseatik veya Vilhanseatik Cemahiri gibi benzer adlarla anılan Hansa Birliği, Osmanlı'nın İngilizlerle imzaladığı anlaşmanın imtiyazlarından yararlanmak isteyen diğer Avrupa devletleri gibi harekete geçmiştir. Dönemin Londra elçisi James Colquhoun aracılığıyla temasa geçen Hansa Birliği, Balta Limanı'ndan dokuz ay gibi kısa bir süre sonra istediğini elde edecektir. 20 Mayıs 1839'da imzalanan ve bilinen ilk Osmanlı-Alman imtiyazlı ticaret anlaşmasıyla Hansa Birliği, Osmanlı İmparatorluğu'nda bir de diplomatik elçilik açacaktır. Bu çalışmada, Osmanlı İmparatorluğu'yla imtiyazlı ticaret anlaşması imzalayan Hansa Birliği'nin kuruluş, yükseliş ve çöküş dönemlerine kısa da olsa yer verilirken aynı zamanda Osmanlı-Alman ticari ilişkilerinin tarihine de değinilmektedir. Bu sayede hem Osmanlı-Alman ticari ilişkileri hem de bu ilişkiler içerisinde Hansa Birliği'nin yeri resmi arşiv belgeleri, birincil ve ikincil kaynaklar üzerinden incelenmeye çalışılacaktır.

Research paper thumbnail of Finans ve Emperyalizm: Osmanlı Coğrafyasında Alman Bankaları (1897-1914)

Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2022

Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemin modern finans kurumlarından Alman bankalarının ... more Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemin modern finans kurumlarından Alman bankalarının Osmanlı İmparatorluğu'ndaki varlıkları incelenmiştir. Bu kapsamda ilk olarak, Osmanlı-Alman tarihsel ilişkilerine ve bu ilişkiler içerisindeki iktisadi yakınlaşmaya bakıldıktan sonra Alman bankalarının Osmanlı'da kuruluş süreçleri kronolojik olarak ortaya konulmuştur. Daha sonra da Almanların Drang nach Osten politikaları uyarınca bankaların nerede, ne zaman ve ne amaçla kuruldukları ve bu bankaların hangi süreçlerden geçerek Osmanlı'daki faaliyetlerine son verdikleri araştırılmıştır. Araştırma arşiv belgeleri, bankalara ait yıllıklar ve basın malzemesine dayanılarak hazırlanmıştır. Çalışma boyunca uygulanan yöntem, kullanılan kaynaklar ve elde edilen tarihsel veriler sayesinde Alman bankalarına ilişkin literatürde dağınık halde bulunan ve bütünsellikten uzak duran bilgiler düzenli hale getirilirken, Alman finans sektörünün varlığının bugüne kadar üzerinde durulmayan bir konusu açıklanmaya çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Alman Gümrük Birliği (Zollverein) ve Osmanlı İmparatorluğu'yla İlişkileri

Vakanüvis - Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 2022

Alman coğrafyasında bir serbest ticari bölge yaratma fikri, bu düşüncenin en aktif savunucusu ola... more Alman coğrafyasında bir serbest ticari bölge yaratma fikri, bu düşüncenin en aktif savunucusu olan Friedrich List gibi ekonomistlerle 19. yüzyılın başlarında büyük bir ivme kazanmıştır. Prusya, 1818’de tüm iç gümrük vergilerini ortadan kaldıran tarifesiyle serbest ticaret yapma fikrini komşu devletlere açmıştır. On yıl sonra Prusya ve Hessen-Darmstadt arasında ilk anlaşma imzalanırken aynı yıl, Bavyera ve Württemberg arasında da bir gümrük birliği kurulmuştur. Her iki gümrük birliğine karşı yine aynı yıl içerisinde Hannover öncülüğünde Mitteldeutscher Handelsverein adında bir ticaret birliği de oluşturulmuştur. 1834’e gelindiğindeyse artık bu gümrük ve ticaret birliklerine dahil olan devletler, Prusya’nın öncülüğünde bir gümrük birliği etrafında toplanmaya başlamıştır. Kurulan yeni birliğin adı Zollverein olarak adlandırılan Alman Gümrük Birliği’dir. Bu birlik, Alman İmparatorluğu’nun kuruluşundan on yedi yıl sonra Hamburg ve Bremen’in de dahil olmasıyla tüm Alman coğrafyasını kapsar hale gelmiştir.
1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması’yla başlayan ticari anlaşmalar sürecinde Zollverein de Osmanlı İmparatorluğu’yla 22 Ekim 1840 tarihinde bir ticaret anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşmadan sonra 1862’de bir anlaşma daha imzalanmıştır. Bu anlaşmanın kapsamı 1890’da genişletilmiştir.
Bu çalışma, Türkçe literatürde müstakil bir literatürün oluşmadığı Zollverein’in kuruluş süreci ve sonrasında Alman coğrafyasında yaşananların yanı sıra çevre ülkelerle ilişkilerine özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’yla olan ilişkilerine değinerek alana katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

Papers by Burak Çıtır

Research paper thumbnail of Eskiçağ’dan Cumhuriyet Tarihi’ne: Türkiye’deki Tarih Bölümlerinde Çağ Ayrımı ve Uzmanlık Alanları

Tarih Bilimi ve Metodolojisi, 2019

Research paper thumbnail of Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Sivrihisar'da Afyon Üretimi (1900-1914)

Geçmişten Günümüze Sivrihisar, 2017

Books by Burak Çıtır

Research paper thumbnail of Kutü'l Amare Olaylar, Hatıralar, Raporlar 1916

Kutü'l Amare Olaylar, Hatıralar, Raporlar 1916, 2017

Drafts by Burak Çıtır

Research paper thumbnail of ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR

Doktora, Tarih Yazımı dersi kapsamında hazırlanan bir yazı.

Research paper thumbnail of Osmanlı-Alman Ticari İlişkileri (1900-1914)

Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu arasında gelişen ikili ilişkileri konu edinen bu ça... more Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu arasında gelişen ikili ilişkileri konu edinen bu çalışmayla her iki devletin istatistiklerinin yanı sıra arşiv belgeleri, süreli yayınlar ve Osmanlı şehbenderlerinin hazırlamış oldukları ticaret layihaları bir bütün içerisinde ele alınmıştır. Çalışma kapsamında ilk bölümde, Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu'nun tarihi ilişkilerine yer verilmiştir. Bu kapsamda, özellikle Alman İmparatorluğu öncesinde Alman coğrafyasındaki kentlerin Osmanlı İmparatorluğu'yla olan ikili ilişkileri incelenmiştir. Burada özellikle Prusya, Hansa Birliği ve Zollverein'in varlığı önemlidir. Bunların yanı sıra Bismarck ve Kayzer II. Wilhelm dönemi Alman İmparatorluğu'yla Osmanlı İmparatorluğu'nun yakınlaşmasına da yer verilmiştir. Özellikle Kayzer II. Wilhelm'in Weltpolitik'i ikili ilişkiler açısından incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümde Osmanlı İmparatorluğu'nda faaliyette bulunan Alman şirketleri ve bunlara ait faaliyetlerin ayrıntılarından bahsedilmiştir. Bu kapsamda bankacılık, tarım, demir yolu ve deniz nakliyesi alanlarında faaliyette bulunan Alman şirketleri incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümündeyse her iki devlete ait istatistikler, Osmanlı şehbenderlerinin hazırladıkları layihalar ve ikincil literatür üzerinden elde edilen veriler tablolaştırılmıştır. Bu sayede tarım, maden, dokumacılık ve deri ürünleri başlıkları altında ikili ilişkileri konu edinen ürünler incelenmiştir. Oluşturulan tablolarla, Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu'nun birbirleriyle olan dış ticaretleri analiz edilmiştir. Bu sayede iki devletin ticaret hacimleri incelenmiştir. Bu çalışmayla Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu'nun tarihi, siyasi ve iktisadi ilişkileri incelenirken iki müttefik devletin ittifaka giden yoldaki birlikteliği de bu sayede bir bütün içerisinde verilemeye çalışılmıştır.

________________

This study explores the bilateral relations between the Ottoman Empire and the German Empire. Besides statistical data from both countries, we also analyze archival documents, periodicals and trade documents produced by Ottoman consulates. In the first part of the study, the historical relations between the Ottoman Empire and the German Empire are examined in detail. This includes exploring the connections between cities in German geography and the Ottoman Empire, particularly before the establishment of the German Empire. The role of Prussia, the Hanseatic League, and the Zollverein in these relations are also examined. Additionally, the study looks at how the German Empire and the Ottoman Empire drew closer together during the reigns of Bismarck and Kaiser Wilhelm II. In particular, the study focuses on Wilhelm II's policy of Weltpolitik and its impact on bilateral relations between the two empires. In the second part, the focus shifts to German companies operating in the Ottoman Empire and the details of their activities. This includes examining German companies working in various sectors, such as banking, agriculture, railway and maritime transport. In the third part, statistical data from both the Ottoman Empire and the German Empire is analyzed and presented as tables. The data includes information on various sectors, such as agriculture, mining, weaving, and leather products, and is derived from sources such as petitions prepared by Ottoman consuls and secondary literature. The study aims to provide a comprehensive overview of the relationship between the Ottoman Empire and the German Empire before the First World War.

Research paper thumbnail of Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türkiye'de Afyon Ziraati ve Ticareti (1900-1939)

Haşhaş bitkisi ve ondan elde edilen afyon, dünyanın en eski tıbbî ve sanayi ürünlerinden biri ola... more Haşhaş bitkisi ve ondan elde edilen afyon, dünyanın en eski tıbbî ve sanayi ürünlerinden biri olarak kabul edilir. Haşhaşın kullanım alanının zaman içerisinde artması ve afyonun bağımlılık yapıcı özelliğinin keşfedilmesiyle birlikte, 16. yüzyıl itibarıyla, haşhaş ve afyonun ziraat ve ticareti önem kazanmıştır.

Afyon ticari bir meta olarak ön plana çıktığı 16. yüzyıldan sonra, uluslararası ilişkilerin de yönünü tayin edebilmiş ve başta İngiltere olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesi Uzakdoğu ülkeleriyle afyon kaynaklı sorunlar yaşamıştır. Yüksek kaliteli afyonuyla tanınan Osmanlı İmparatorluğu da Uzakdoğu ülkeleri kadar olmasa da Avrupa ülkelerinin ilgi alanına girmiştir. Böylece afyonun ticari serüvenine Anadolu toprakları da dahil edilmiştir. İmparatorluk döneminin en önemli ihraç maddelerinde biri olan afyon, özellikle İzmir ve İstanbul gibi liman kentlerinden Avrupalı tüccarlar tarafından satın alınmıştır.

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için de afyon, ticarette aranılan ürünlerden biri olmaya devam etmiştir. Cumhuriyet hükümetlerinin onayıyla, hazine gelirlerini arttırmak ve 1929 ekonomik bunalımının olumsuz etkilerinden kurtulmak amacıyla uyuşturucu imal eden fabrikalar kurulmuş ve böylece yeni bir gelir kalemi yaratılmıştır. Fakat bu fabrikaların “yasadışı” olarak kabul edilen faaliyetlerinden dolayı kapatılması ciddi bir mali kayba yol açınca, olumsuz durumu telafi etmek adına afyon üzerine devlet tekeli konmuştur. Uyuşturucu Maddeler İnhisarı olarak adlandırılan tekel hem ekonomik kazancı düzenlemek hem de Avrupa ilaç sanayinin kurmuş olduğu kartelin olumsuz etkilerini gidermek açısından önemli bir adım olarak görülmüştür.

Cumhuriyet dönemi hükümetleri 1930’lu yıllara kadar, afyon kullanımını denetlemek ve kısıtlamak amacıyla toplanan konferanslara katılmama yönündeki Osmanlı döneminde benimsenen politikaya sadık kaldı. Fakat uluslararası camiada afyon, 20. yüzyılın başından itibaren bağımlılık yapıcı özelliğinden dolayı yasaklı maddelerden biri olarak tanımlanmaktaydı ve tüketimi konusunda dünya genelini kapsayan sınırlamalar getirmek için çalışılmaktaydı. 1909 Şanghay Konferansı’yla başlayan 1912, 1913, 1914 Lahey ve 1925 Cenevre’yle devam eden konferansların toplanma amacı da buydu. Gerek Osmanlı ve gerek cumhuriyet yönetimleri davet edildikleri halde bu konferanslara katılmadılar ve konferansların getirdiği yükümlülüklerin altına girmediler. Fakat Cumhuriyet yönetimi Lozan Antlaşması içinde yer alan, afyon konferansı antlaşma metinlerinden dolayı, 1930 yılındaki Londra Konferansı’na katılmak zorunda kalmıştır. Uluslararası camiayla ortak hareket etme zorunluluğu doğrultusunda 1933 yılında yapılan antlaşmaları onaylayan cumhuriyet yönetimi daha sonra düzenlenen 1936 Cenevre Konferansı’na da delege göndermiştir.

__________________________________________________________________________________________________________________

The plant poppy and the opium obtained from it, is accepted as one of the oldest medical and industrial products. By the 16th century, together with the increase in the usage area of poppy in time and the realization of the addictive feature of opium; cultivation and the trade of poppy and opium gained importance.

When opium appeared as an important commercial product after the 16th century, it became crucial in directing the international affairs and most of the European countries; England in particular, had opium-based-problems with the Far East countries. Ottoman Empire known for having high quality opium also generated the interests of European countries. In this way, Anatolian territory was also included in the trade adventure of opium. Opium which was one of the most important export articles of the Empire was bought by the European merchants from the seaports, from Izmir and Istanbul more particularly.

For the newly-established Republic of Turkey, opium proceeded to be a significant commodity. By the approval of the governments of the Republic, drug manufacturing factories were built in order to enhance the public revenues and to get rid of the negative effects of the 1929 economic depression. Thereby a new income item was created for the new state. However, the closure of these factories due to their activities which were regarded as “illegal” caused a serious financial loss and for this reason, the state monopoly was enforced on opium in order to compensate this financial loss. The monopoly, which was called as Narcotic Drugs Restraint, was seen as an important step both for arranging the economic income and removing the negative impact of the cartel that was founded by European medicine industry on Turkey’s international opium trade.

Until the 1930s, the governments of Republic era held to the Ottoman policy of not attending the conferences gathered for controlling and limiting the use of opium unchanged. However, opium was defined as one of the forbidden substances since the beginning of the 20th century in the international community due to its addictive nature and a process had begun of introducing worldwide restrictions on the consumption of it. A series of conferences held for this purpose the first one of which was 1909 Shanghai Conference and followed by the ones conducted 1912, 1913 and 1914 in Hague and in 1925 in Geneva. Although they were invited, neither the Ottoman governments nor the governments of Republic attended these conferences and both refused to enter into the obligations that was imposed upon them. However, the Government of Republic had to attend the London Conference in 1930 because of the opium conference contracts included in the Treaty of Lausanne. In accordance with the obligations for acting coordinative with the international community, Government of Republic, who assigned the treaties in 1933, sent also delegate to the 1936 Geneva Conference.

Research paper thumbnail of Anatolian Opium and Its Marketing during World War I

The Social History of Alcohol and Drugs, 2024

Known for its narcotic properties since ancient times, opium became one of the basic raw material... more Known for its narcotic properties since ancient times, opium became one of the basic raw materials of the pharmaceutical industry with the discovery of morphine, one of its main components, at the beginning of the nineteenth century. These properties made it a commodity with an essential share in imperial world trade. With its high morphine content, Anatolian opium became the mainstay of this trade. This article focuses mainly on the trade in Anatolian opium during World War I. The fact that the Ottoman Empire was a major opium producer and its ally, the German Empire, had a pharmaceutical industry led to increased controls over the trade in Anatolian opium during the war. This allowed opium to influence the period’s national and international political atmosphere. In short, this article will focus on the importance of Anatolian opium in the opium trade during World War I, how this product was traded, and the developments in the process.

Research paper thumbnail of Uluslararası Afyon Anlaşmalarında Osmanlı İmparatorluğu / The Ottoman Empire in The International Opium Convention

Since the ancient period opiom and its outcome opium is one of most no- teworthy and oldest medic... more Since the ancient period opiom and its outcome opium is one of most no- teworthy and oldest medical and industruial product in the world history. Despite the longest history, nearly 5000 years, as a result of finding out the features of its such as addiction, some conferences had been arranged to rest- rict the production and consuption of it firstly in Shanghai 1909 and then in Hague 1912, 1913, and 1914. These conferences had been followed also by the Ottoman Empire as a producer and seller country in the world. The resulo- tions of them are so important for not only the Ottoman Empire but also the other country all over world in terms of the Empire and the competition of them. In this sense this study made an effort to shed light firstly the history of the opium after giving the historical backround, it is going to discuss the conferences to understand the manner of nations for opium in this period. In the second part of the study, the article focuses on the Ottoman Empire and surveys the approach of the Empire during the period of meetings in the light of archive documents.
Keywords: Poppy, Opium, Morphine, Heroin, Shanghai, Hague, Ottoman Empire

Research paper thumbnail of Osmanlı-Alman İktisadi İlişkilerine Bir Parantez: Hansa Birliği

Belgi Dergisi, 2022

Ticari ilişkiler, birçok farklı etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik birlikteli... more Ticari ilişkiler, birçok farklı etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik birlikteliklerdir. Kuzey Alman kent devletlerinin on ikinci yüzyıldan itibaren Baltık Denizi'nde bulunan Gotland Adası'ndaki Visby kentinde temelini attığı Hansa Birliği de ticari ilişkiler sonucu ortaya çıkan böylesi bir birlikteliktir. Hansa Birliği zaman içerisinde kuzey ve batı Avrupa'da yer alan sayıları iki yüzü aşan kenti içerisine alan büyük bir konfederasyon yapısına bürünecektir. Birliğin ekonomik gücü kuzey Avrupa ve Baltık bölgesini domine etse de Reform Hareketleri ve Otuz Yıl Savaşları gibi Ortaçağ Avrupası'nı temelinden sarsan sosyal, dini ve ekonomik gelişmeler güçten düşmesine ve zamanla parçalanmasına neden olacaktır. Bu dönemde birliğin kuruluşunda etkili olan Lübeck ve Hamburg'un yanı sıra Bremen kentiyse 1867'de Kuzey Alman Konfederasyonu kurulana değin ekonomik birlikteliklerini Hansa Birliği adı altında devam ettirecektir. Hansa Birliği'nin Osmanlı İmparatorluğu'yla ilişkisiyse 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması'na dayanmaktadır. Osmanlı arşiv belgelerinde Cemâhir-i Selâse-i Anseatik veya Vilhanseatik Cemahiri gibi benzer adlarla anılan Hansa Birliği, Osmanlı'nın İngilizlerle imzaladığı anlaşmanın imtiyazlarından yararlanmak isteyen diğer Avrupa devletleri gibi harekete geçmiştir. Dönemin Londra elçisi James Colquhoun aracılığıyla temasa geçen Hansa Birliği, Balta Limanı'ndan dokuz ay gibi kısa bir süre sonra istediğini elde edecektir. 20 Mayıs 1839'da imzalanan ve bilinen ilk Osmanlı-Alman imtiyazlı ticaret anlaşmasıyla Hansa Birliği, Osmanlı İmparatorluğu'nda bir de diplomatik elçilik açacaktır. Bu çalışmada, Osmanlı İmparatorluğu'yla imtiyazlı ticaret anlaşması imzalayan Hansa Birliği'nin kuruluş, yükseliş ve çöküş dönemlerine kısa da olsa yer verilirken aynı zamanda Osmanlı-Alman ticari ilişkilerinin tarihine de değinilmektedir. Bu sayede hem Osmanlı-Alman ticari ilişkileri hem de bu ilişkiler içerisinde Hansa Birliği'nin yeri resmi arşiv belgeleri, birincil ve ikincil kaynaklar üzerinden incelenmeye çalışılacaktır.

Research paper thumbnail of Finans ve Emperyalizm: Osmanlı Coğrafyasında Alman Bankaları (1897-1914)

Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2022

Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemin modern finans kurumlarından Alman bankalarının ... more Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemin modern finans kurumlarından Alman bankalarının Osmanlı İmparatorluğu'ndaki varlıkları incelenmiştir. Bu kapsamda ilk olarak, Osmanlı-Alman tarihsel ilişkilerine ve bu ilişkiler içerisindeki iktisadi yakınlaşmaya bakıldıktan sonra Alman bankalarının Osmanlı'da kuruluş süreçleri kronolojik olarak ortaya konulmuştur. Daha sonra da Almanların Drang nach Osten politikaları uyarınca bankaların nerede, ne zaman ve ne amaçla kuruldukları ve bu bankaların hangi süreçlerden geçerek Osmanlı'daki faaliyetlerine son verdikleri araştırılmıştır. Araştırma arşiv belgeleri, bankalara ait yıllıklar ve basın malzemesine dayanılarak hazırlanmıştır. Çalışma boyunca uygulanan yöntem, kullanılan kaynaklar ve elde edilen tarihsel veriler sayesinde Alman bankalarına ilişkin literatürde dağınık halde bulunan ve bütünsellikten uzak duran bilgiler düzenli hale getirilirken, Alman finans sektörünün varlığının bugüne kadar üzerinde durulmayan bir konusu açıklanmaya çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Alman Gümrük Birliği (Zollverein) ve Osmanlı İmparatorluğu'yla İlişkileri

Vakanüvis - Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 2022

Alman coğrafyasında bir serbest ticari bölge yaratma fikri, bu düşüncenin en aktif savunucusu ola... more Alman coğrafyasında bir serbest ticari bölge yaratma fikri, bu düşüncenin en aktif savunucusu olan Friedrich List gibi ekonomistlerle 19. yüzyılın başlarında büyük bir ivme kazanmıştır. Prusya, 1818’de tüm iç gümrük vergilerini ortadan kaldıran tarifesiyle serbest ticaret yapma fikrini komşu devletlere açmıştır. On yıl sonra Prusya ve Hessen-Darmstadt arasında ilk anlaşma imzalanırken aynı yıl, Bavyera ve Württemberg arasında da bir gümrük birliği kurulmuştur. Her iki gümrük birliğine karşı yine aynı yıl içerisinde Hannover öncülüğünde Mitteldeutscher Handelsverein adında bir ticaret birliği de oluşturulmuştur. 1834’e gelindiğindeyse artık bu gümrük ve ticaret birliklerine dahil olan devletler, Prusya’nın öncülüğünde bir gümrük birliği etrafında toplanmaya başlamıştır. Kurulan yeni birliğin adı Zollverein olarak adlandırılan Alman Gümrük Birliği’dir. Bu birlik, Alman İmparatorluğu’nun kuruluşundan on yedi yıl sonra Hamburg ve Bremen’in de dahil olmasıyla tüm Alman coğrafyasını kapsar hale gelmiştir.
1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması’yla başlayan ticari anlaşmalar sürecinde Zollverein de Osmanlı İmparatorluğu’yla 22 Ekim 1840 tarihinde bir ticaret anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşmadan sonra 1862’de bir anlaşma daha imzalanmıştır. Bu anlaşmanın kapsamı 1890’da genişletilmiştir.
Bu çalışma, Türkçe literatürde müstakil bir literatürün oluşmadığı Zollverein’in kuruluş süreci ve sonrasında Alman coğrafyasında yaşananların yanı sıra çevre ülkelerle ilişkilerine özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’yla olan ilişkilerine değinerek alana katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

Research paper thumbnail of Eskiçağ’dan Cumhuriyet Tarihi’ne: Türkiye’deki Tarih Bölümlerinde Çağ Ayrımı ve Uzmanlık Alanları

Tarih Bilimi ve Metodolojisi, 2019

Research paper thumbnail of Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Sivrihisar'da Afyon Üretimi (1900-1914)

Geçmişten Günümüze Sivrihisar, 2017

Research paper thumbnail of Kutü'l Amare Olaylar, Hatıralar, Raporlar 1916

Kutü'l Amare Olaylar, Hatıralar, Raporlar 1916, 2017

Research paper thumbnail of ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR

Doktora, Tarih Yazımı dersi kapsamında hazırlanan bir yazı.