Vildan Serdaroğlu Coşkun | Sakarya University (original) (raw)
Uploads
Papers by Vildan Serdaroğlu Coşkun
Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 2019
Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada k... more Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada kayıtlı Kâbe üzerine yazılmış bir risaledir. Bu risale, Kâbe’nin fizikî yapısını, unsurlarını, inşa ve tamir tarihini ve faziletlerini anlatmaktadır. Çalışmanın başında Kâbe hakkında kısa bilgi vererek yapısı ve tarihine değindik. Devamında Kâbenâme ve Menâsik türleri ve bu türlerde yazılan eserler üzerinde kısaca durduk. Ardından Kâbe’nin klasik Türk edebiyatındaki yeri ve divan şiirindeki göndermelerinden bahsettik. Farklı yüzyıllardan beyitlerle Divan şiirindeki Kâbe'yi ve metaforlarla kullanılışını ele aldık. Çalışmanın ikinci bölümünde, Ta ̆rifnâme-i Kâbe risalesini tanıtıp transkribe edilmiş metnini ver- dik. Bu risalenin edebî kaygıyı önceleyen bir eser olmadığının farkındayız. Bununla beraber Kâbenâme özelliğine sahip olduğu ve Kâbe tarihi için belki yeni bir kaynak ve ilgili literatür zincirine yeni bir halka olabileceği düşüncesiyle bu risaleyi gün yüzüne çıkarmaya karar verdik. Bu haliyle risalenin konuya ilgi duyanlar için faydalı olacağını umuyoruz
Muqarnas Online, 2006
... Latifi's Evļf-æ ~stanbul (Characteristics of Istanbul), describes the illumination of t... more ... Latifi's Evļf-æ ~stanbul (Characteristics of Istanbul), describes the illumination of the mosque of Mehmed II: ... The appellation minaret therefore identifies the word of God with His light.37 The minaret is also called mi}zana, which means a place in which the call for prayers (ezan ...
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD), 2020
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature), 2020
Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî olmak üzere iki türü olduğu kabul edili... more Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî olmak üzere iki türü olduğu kabul edilir. Mecazî (beşerî) aşk malum olduğu üzere bir insanın bir başka insana duyduğu aşktır. İlâhî (hakîkî) aşk ise Allah'a sevgiyle bağlanarak kalben O'na ulaşmaktır. İlâhî aşka bazen "manevî aşk" da denmiş olup onun mecazî aşkın karşıtı olan aşk türü olduğu söylenmiştir. Bu makalede, birbiriyle iç içe geçmiş olan bu kavramlardan ilâhî aşk ve manevî aşkın birbirinin aynısı değil, birbirine yakın duran ama birbirlerinden ayrılan iki aşk olduğunu ifade ettik. Buna göre manevî aşk, daha çok dinî duygularla ve dinî bir konuma sahip olan Allah, Hz. Muhammed, Kâbe, kutsal topraklar, din büyükleri vb. varlıklara karşı duyulan derin sevgi ve bağlılıktır. Hem sultan hem de mutasavvıf bir şahsiyet olan Adlî'nin (II. Bayezid) (ö. 1512) bir gazeli örneğiyle ele alarak açıkladığımız üzere klasik edebiyatımızdaki aşkın mecazî ve ilâhînin yanında manevî aşkı da içerdiği görülmektedir.
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, 2020
Hezârfen bir şair olan Şânîzâde Mehmed Atâullâh Efendi, daha çok tıp alanındaki eserleri ve meşhu... more Hezârfen bir şair olan Şânîzâde Mehmed Atâullâh Efendi, daha çok tıp alanındaki eserleri ve meşhur tarihi ile tanınmıştır. Bununla birlikte birden çok sanatla ilgilenmiş ve Divan ortaya koymuş bir şahsiyettir. Pek çok Osmanlı şairi gibi o da şairliğiyle mesleklerini (müderrislik, hekimlik, vak’anüvislik) birlikte yürütmüş, ilmî yönünü sanat ve şiirle taçlandırmıştır. Buna karşılık, Şânîzâde edebî yönünü ele alan çalışmaların sayısı ne yazık ki hem çok az hem de eski tarihli kalmıştır. Bu makalede klasik edebiyatın son döneminde yetişmiş olup pek çok alanda kalem oynatmış Şânîzâde Mehmed Atâullâh Efendi’nin yegâne edebî eseri olan Divan’ı ve bu eseri üzerinden onun az bilinen şairlik yönü üzerinde durulacaktır. Şânîzâde’nin, şiirlerindeki adıyla Atânın Divan’ındaki şiirlerde nelerden ve nasıl bahsettiği incelenecek ve bunlara dayanarak onun yaşadığı asırda ve klasik Türk edebiyatı geleneğindeki yeri anlaşılmaya çalışılacak ve Şânîzâde’nin bir gazeli şerhedilecektir. Divan’ının tenkitli metni (Çipiloğlu, 2005) üzerinden yapılan ve gerektikçe tenkitli metnin dayandığı yazmaya da başvurarak ortaya koyulan bu çalışmayla, Şânîzâde’nin edebî yönüne vurgu yapılmış ve bir gazelinin şerhiyle klasik edebiyat tarihinde gözden uzak kalmış varlığı yeniden ortaya konulmuştur
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2019
Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada k... more Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada kayıtlı Kâbe üzerine yazılmış bir risaledir. Bu risale, Kâbe’nin fizikî yapısını, unsurlarını, inşa ve tamir tarihini ve faziletlerini anlatmaktadır. Çalışmanın başında Kâbe hakkında kısa bilgi vererek yapısı ve tarihine değindik. Devamında Kâbenâme ve Menâsik türleri ve bu türlerde yazılan eserler üzerinde kısaca durduk. Ardından Kâbe’nin klasik Türk edebiyatındaki yeri ve divan şiirindeki göndermelerinden bahsettik. Farklı yüzyıllardan beyitlerle Divan şiirindeki Kâbe'yi ve metaforlarla kullanılışını ele aldık. Çalışmanın ikinci bölümünde, Ta ̆rifnâme-i Kâbe risalesini tanıtıp transkribe edilmiş metnini ver- dik. Bu risalenin edebî kaygıyı önceleyen bir eser olmadığının farkındayız. Bununla beraber Kâbenâme özelliğine sahip olduğu ve Kâbe tarihi için belki yeni bir kaynak ve ilgili literatür zincirine yeni bir halka olabileceği düşüncesiyle bu risaleyi gün yüzüne çıkarmaya karar verdik. Bu haliyle risalenin konuya ilgi duyanlar için faydalı olacağını umuyoruz
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi, 2020
Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî olmak üzere iki türü olduğu kabul edili... more Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî
olmak üzere iki türü olduğu kabul edilir. Mecazî (beşerî) aşk
malum olduğu üzere bir insanın bir başka insana duyduğu
aşktır. İlâhî (hakîkî) aşk ise Allah’a sevgiyle bağlanarak
kalben O’na ulaşmaktır. İlâhî aşka bazen “manevî aşk” da
denmiş olup onun mecazî aşkın karşıtı olan aşk türü olduğu
söylenmiştir. Bu makalede, birbiriyle iç içe geçmiş olan bu
kavramlardan ilâhî aşk ve manevî aşkın birbirinin aynısı
değil, birbirine yakın duran ama birbirlerinden ayrılan iki
aşk olduğunu ifade ettik. Buna göre manevî aşk, daha çok
dinî duygularla ve dinî bir konuma sahip olan Allah, Hz.
Muhammed, Kâbe, kutsal topraklar, din büyükleri vb.
varlıklara karşı duyulan derin sevgi ve bağlılıktır. Hem
sultan hem de mutasavvıf bir şahsiyet olan Adlî’nin (II.
Bayezid) (ö. 1512) bir gazeli örneğiyle ele alarak
açıkladığımız üzere klasik edebiyatımızdaki aşkın mecazî ve
ilâhînin yanında manevî aşkı da içerdiği görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Adlî, mecazî aşk, ilâhî aşk, manevî aşk,
divan şiiri, gazel
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2007
Edebiyat tarihi bir bakıma hem bilimdir hem de sanatla ilgilidir. Bilimdir çünkü edebiyat ve tari... more Edebiyat tarihi bir bakıma hem bilimdir hem de sanatla ilgilidir. Bilimdir çünkü edebiyat ve tarih belgelerini toplayıp değerlendirerek özgün bir sentez meydana getirir sanatla ilgilidir çünkü edebiyat metinleri üzerinde çalışır. Agah Sırrı Levend Pek âşikâr bir hakîkattir ki, 'târih-i edebiyyat' denilince 'üdebâ'nın değil, 'edebiyatın tarihi' akla gelir ve böyle olmak lâzımdır. Sonra tarih olmak münasebetiyle, artık 'dâire-i san'at'ten çıkmış, kendi başına bir 'ilim' olmuştur, yani o 'mahsûl-i hiss ü hayâl' olmaktan ziyade, 'mahsûl-i fikr'dir. Ali Canib Yöntem Edebiyat vakıalarını zaman çerçevesi içinde olduğu gibi sıralamak, birbirleriyle olan münasebetlerini ve dışarıdan gelen tesirleri tayin etmek, büyük zevk ve fikir cereyanlarını ayırmak hulasa her türlü vesikanın hakkını vererek bir devrin edebi çehresini tespite çalışmak edebiyat tarihinden beklenen şeylerin en kısa ifadesidir. Ahmet Hamdi Tanpınar BU YAZI, Türk edebiyatı tarihinin tanımı, alanı, metodu, tarihine genel bir ba-kış, şimdiye dek değinilmemiş veya az değinilmiş edebiyat tarihlerinin genel değerlendirmesi, uzun bir müddetten sonra edebiyat tarihi zincirine eklenen son halkanın tanıtım-eleştirisi ile bir edebiyat tarihinin 'nasıl olmalı'lığı konu-sunda dar kapsamlı bir denemedir. Yazıda önce edebiyat tarihinin henüz sınır-ları kesinleşmemiş tanımı yapıldı, sonra 'edebiyat tarihi' kavramının ne zaman ve hangi şekillerde literatürümüze girdiği üzerinde duruldu. Edebiyat tarihleri-mize genel hatlarıyla değinildi. TALİD Eski Türk Edebiyatı Tarihi Literatürü sayı-larında edebiyat tarihlerine ilişkin muhtelif yazılar bulunduğundan yazımızda ilk ve son edebiyat tarihi ile kendilerine az değinilmiş ve hiç değinilmemiş oldu-ğunu düşündüğümüz edebiyat tarihleri üzerinde duruldu. Kültür ve Turizm Ba-9 Osmanl› Kad›n› Hakk›nda Hukuk Kaynaklar›na Dayal› Çal›flmalar Türkiye Araflt›rmalar› Literatür Dergisi, Cilt 5, Say› 9, 2007, 9-17 *Dr., İSAM.
Turkish Journal of Islamic Studies, 2007
To date, Ottoman poetry has been known generally as a literary corpus and assessed with aestetic ... more To date, Ottoman poetry has been known generally as a literary corpus and assessed with aestetic and literary criteria within its own limits. However, studies carried out over the last decade show that it has multifunctional features that relate to the other arts with which it has been placed. Ottoman poetry was one of the most powerful literary media in sixteenth century-Istanbul and formed a mutual relationship with other arts, in particular with architec-Ottoman poetry has been generally recognized as a literary corpus and assessed with aestetic and literary criteria within its own limits. However, according to recent studies it has multifunctional features that relate to many arts. Ottoman poetry increased its own function by serving other arts and fields to the same extent that the political and economic success affected artistic inclinations during the sixteenth century. In particular, literary texts that were inscribed on architectural monuments, artistic works in themselves, both increased the aesthetic features of the edifice and made contributions to the field of history and art history by adding literary, artistic, historical and biographical richness and value. This is the multifunctional aspect of Ottoman poetry. Chronograms, epigraphs and inscriptions, which are the intersections of poetry and architecture, are essential examples of this multifuncti-onal feature. This study aims to examine the multidimensional functions of poetry as reflected in the inscriptions, epigraphs and chrono-grams that have been engraved on architectural monuments, such as mosques, fountains, hospitals, baths, tombs, shrines and gravestones. Since this study focuses only on the 16 th century, it will make contribution to the few number of works that have been written in this field, in which literature meets architecture, which to date have been mainly concerned with later eras, like the 17 th , 18 th and 19 th centuries.
Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 2019
Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada k... more Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada kayıtlı Kâbe üzerine yazılmış bir risaledir. Bu risale, Kâbe’nin fizikî yapısını, unsurlarını, inşa ve tamir tarihini ve faziletlerini anlatmaktadır. Çalışmanın başında Kâbe hakkında kısa bilgi vererek yapısı ve tarihine değindik. Devamında Kâbenâme ve Menâsik türleri ve bu türlerde yazılan eserler üzerinde kısaca durduk. Ardından Kâbe’nin klasik Türk edebiyatındaki yeri ve divan şiirindeki göndermelerinden bahsettik. Farklı yüzyıllardan beyitlerle Divan şiirindeki Kâbe'yi ve metaforlarla kullanılışını ele aldık. Çalışmanın ikinci bölümünde, Ta ̆rifnâme-i Kâbe risalesini tanıtıp transkribe edilmiş metnini ver- dik. Bu risalenin edebî kaygıyı önceleyen bir eser olmadığının farkındayız. Bununla beraber Kâbenâme özelliğine sahip olduğu ve Kâbe tarihi için belki yeni bir kaynak ve ilgili literatür zincirine yeni bir halka olabileceği düşüncesiyle bu risaleyi gün yüzüne çıkarmaya karar verdik. Bu haliyle risalenin konuya ilgi duyanlar için faydalı olacağını umuyoruz
Muqarnas Online, 2006
... Latifi's Evļf-æ ~stanbul (Characteristics of Istanbul), describes the illumination of t... more ... Latifi's Evļf-æ ~stanbul (Characteristics of Istanbul), describes the illumination of the mosque of Mehmed II: ... The appellation minaret therefore identifies the word of God with His light.37 The minaret is also called mi}zana, which means a place in which the call for prayers (ezan ...
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD), 2020
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature), 2020
Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî olmak üzere iki türü olduğu kabul edili... more Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî olmak üzere iki türü olduğu kabul edilir. Mecazî (beşerî) aşk malum olduğu üzere bir insanın bir başka insana duyduğu aşktır. İlâhî (hakîkî) aşk ise Allah'a sevgiyle bağlanarak kalben O'na ulaşmaktır. İlâhî aşka bazen "manevî aşk" da denmiş olup onun mecazî aşkın karşıtı olan aşk türü olduğu söylenmiştir. Bu makalede, birbiriyle iç içe geçmiş olan bu kavramlardan ilâhî aşk ve manevî aşkın birbirinin aynısı değil, birbirine yakın duran ama birbirlerinden ayrılan iki aşk olduğunu ifade ettik. Buna göre manevî aşk, daha çok dinî duygularla ve dinî bir konuma sahip olan Allah, Hz. Muhammed, Kâbe, kutsal topraklar, din büyükleri vb. varlıklara karşı duyulan derin sevgi ve bağlılıktır. Hem sultan hem de mutasavvıf bir şahsiyet olan Adlî'nin (II. Bayezid) (ö. 1512) bir gazeli örneğiyle ele alarak açıkladığımız üzere klasik edebiyatımızdaki aşkın mecazî ve ilâhînin yanında manevî aşkı da içerdiği görülmektedir.
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, 2020
Hezârfen bir şair olan Şânîzâde Mehmed Atâullâh Efendi, daha çok tıp alanındaki eserleri ve meşhu... more Hezârfen bir şair olan Şânîzâde Mehmed Atâullâh Efendi, daha çok tıp alanındaki eserleri ve meşhur tarihi ile tanınmıştır. Bununla birlikte birden çok sanatla ilgilenmiş ve Divan ortaya koymuş bir şahsiyettir. Pek çok Osmanlı şairi gibi o da şairliğiyle mesleklerini (müderrislik, hekimlik, vak’anüvislik) birlikte yürütmüş, ilmî yönünü sanat ve şiirle taçlandırmıştır. Buna karşılık, Şânîzâde edebî yönünü ele alan çalışmaların sayısı ne yazık ki hem çok az hem de eski tarihli kalmıştır. Bu makalede klasik edebiyatın son döneminde yetişmiş olup pek çok alanda kalem oynatmış Şânîzâde Mehmed Atâullâh Efendi’nin yegâne edebî eseri olan Divan’ı ve bu eseri üzerinden onun az bilinen şairlik yönü üzerinde durulacaktır. Şânîzâde’nin, şiirlerindeki adıyla Atânın Divan’ındaki şiirlerde nelerden ve nasıl bahsettiği incelenecek ve bunlara dayanarak onun yaşadığı asırda ve klasik Türk edebiyatı geleneğindeki yeri anlaşılmaya çalışılacak ve Şânîzâde’nin bir gazeli şerhedilecektir. Divan’ının tenkitli metni (Çipiloğlu, 2005) üzerinden yapılan ve gerektikçe tenkitli metnin dayandığı yazmaya da başvurarak ortaya koyulan bu çalışmayla, Şânîzâde’nin edebî yönüne vurgu yapılmış ve bir gazelinin şerhiyle klasik edebiyat tarihinde gözden uzak kalmış varlığı yeniden ortaya konulmuştur
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2019
Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada k... more Bu çalışmanın konusu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları 372 (704)1 numarada kayıtlı Kâbe üzerine yazılmış bir risaledir. Bu risale, Kâbe’nin fizikî yapısını, unsurlarını, inşa ve tamir tarihini ve faziletlerini anlatmaktadır. Çalışmanın başında Kâbe hakkında kısa bilgi vererek yapısı ve tarihine değindik. Devamında Kâbenâme ve Menâsik türleri ve bu türlerde yazılan eserler üzerinde kısaca durduk. Ardından Kâbe’nin klasik Türk edebiyatındaki yeri ve divan şiirindeki göndermelerinden bahsettik. Farklı yüzyıllardan beyitlerle Divan şiirindeki Kâbe'yi ve metaforlarla kullanılışını ele aldık. Çalışmanın ikinci bölümünde, Ta ̆rifnâme-i Kâbe risalesini tanıtıp transkribe edilmiş metnini ver- dik. Bu risalenin edebî kaygıyı önceleyen bir eser olmadığının farkındayız. Bununla beraber Kâbenâme özelliğine sahip olduğu ve Kâbe tarihi için belki yeni bir kaynak ve ilgili literatür zincirine yeni bir halka olabileceği düşüncesiyle bu risaleyi gün yüzüne çıkarmaya karar verdik. Bu haliyle risalenin konuya ilgi duyanlar için faydalı olacağını umuyoruz
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi, 2020
Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî olmak üzere iki türü olduğu kabul edili... more Divan şiiri çerçevesinde genellikle aşkın mecazî ve ilâhî
olmak üzere iki türü olduğu kabul edilir. Mecazî (beşerî) aşk
malum olduğu üzere bir insanın bir başka insana duyduğu
aşktır. İlâhî (hakîkî) aşk ise Allah’a sevgiyle bağlanarak
kalben O’na ulaşmaktır. İlâhî aşka bazen “manevî aşk” da
denmiş olup onun mecazî aşkın karşıtı olan aşk türü olduğu
söylenmiştir. Bu makalede, birbiriyle iç içe geçmiş olan bu
kavramlardan ilâhî aşk ve manevî aşkın birbirinin aynısı
değil, birbirine yakın duran ama birbirlerinden ayrılan iki
aşk olduğunu ifade ettik. Buna göre manevî aşk, daha çok
dinî duygularla ve dinî bir konuma sahip olan Allah, Hz.
Muhammed, Kâbe, kutsal topraklar, din büyükleri vb.
varlıklara karşı duyulan derin sevgi ve bağlılıktır. Hem
sultan hem de mutasavvıf bir şahsiyet olan Adlî’nin (II.
Bayezid) (ö. 1512) bir gazeli örneğiyle ele alarak
açıkladığımız üzere klasik edebiyatımızdaki aşkın mecazî ve
ilâhînin yanında manevî aşkı da içerdiği görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Adlî, mecazî aşk, ilâhî aşk, manevî aşk,
divan şiiri, gazel
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2007
Edebiyat tarihi bir bakıma hem bilimdir hem de sanatla ilgilidir. Bilimdir çünkü edebiyat ve tari... more Edebiyat tarihi bir bakıma hem bilimdir hem de sanatla ilgilidir. Bilimdir çünkü edebiyat ve tarih belgelerini toplayıp değerlendirerek özgün bir sentez meydana getirir sanatla ilgilidir çünkü edebiyat metinleri üzerinde çalışır. Agah Sırrı Levend Pek âşikâr bir hakîkattir ki, 'târih-i edebiyyat' denilince 'üdebâ'nın değil, 'edebiyatın tarihi' akla gelir ve böyle olmak lâzımdır. Sonra tarih olmak münasebetiyle, artık 'dâire-i san'at'ten çıkmış, kendi başına bir 'ilim' olmuştur, yani o 'mahsûl-i hiss ü hayâl' olmaktan ziyade, 'mahsûl-i fikr'dir. Ali Canib Yöntem Edebiyat vakıalarını zaman çerçevesi içinde olduğu gibi sıralamak, birbirleriyle olan münasebetlerini ve dışarıdan gelen tesirleri tayin etmek, büyük zevk ve fikir cereyanlarını ayırmak hulasa her türlü vesikanın hakkını vererek bir devrin edebi çehresini tespite çalışmak edebiyat tarihinden beklenen şeylerin en kısa ifadesidir. Ahmet Hamdi Tanpınar BU YAZI, Türk edebiyatı tarihinin tanımı, alanı, metodu, tarihine genel bir ba-kış, şimdiye dek değinilmemiş veya az değinilmiş edebiyat tarihlerinin genel değerlendirmesi, uzun bir müddetten sonra edebiyat tarihi zincirine eklenen son halkanın tanıtım-eleştirisi ile bir edebiyat tarihinin 'nasıl olmalı'lığı konu-sunda dar kapsamlı bir denemedir. Yazıda önce edebiyat tarihinin henüz sınır-ları kesinleşmemiş tanımı yapıldı, sonra 'edebiyat tarihi' kavramının ne zaman ve hangi şekillerde literatürümüze girdiği üzerinde duruldu. Edebiyat tarihleri-mize genel hatlarıyla değinildi. TALİD Eski Türk Edebiyatı Tarihi Literatürü sayı-larında edebiyat tarihlerine ilişkin muhtelif yazılar bulunduğundan yazımızda ilk ve son edebiyat tarihi ile kendilerine az değinilmiş ve hiç değinilmemiş oldu-ğunu düşündüğümüz edebiyat tarihleri üzerinde duruldu. Kültür ve Turizm Ba-9 Osmanl› Kad›n› Hakk›nda Hukuk Kaynaklar›na Dayal› Çal›flmalar Türkiye Araflt›rmalar› Literatür Dergisi, Cilt 5, Say› 9, 2007, 9-17 *Dr., İSAM.
Turkish Journal of Islamic Studies, 2007
To date, Ottoman poetry has been known generally as a literary corpus and assessed with aestetic ... more To date, Ottoman poetry has been known generally as a literary corpus and assessed with aestetic and literary criteria within its own limits. However, studies carried out over the last decade show that it has multifunctional features that relate to the other arts with which it has been placed. Ottoman poetry was one of the most powerful literary media in sixteenth century-Istanbul and formed a mutual relationship with other arts, in particular with architec-Ottoman poetry has been generally recognized as a literary corpus and assessed with aestetic and literary criteria within its own limits. However, according to recent studies it has multifunctional features that relate to many arts. Ottoman poetry increased its own function by serving other arts and fields to the same extent that the political and economic success affected artistic inclinations during the sixteenth century. In particular, literary texts that were inscribed on architectural monuments, artistic works in themselves, both increased the aesthetic features of the edifice and made contributions to the field of history and art history by adding literary, artistic, historical and biographical richness and value. This is the multifunctional aspect of Ottoman poetry. Chronograms, epigraphs and inscriptions, which are the intersections of poetry and architecture, are essential examples of this multifuncti-onal feature. This study aims to examine the multidimensional functions of poetry as reflected in the inscriptions, epigraphs and chrono-grams that have been engraved on architectural monuments, such as mosques, fountains, hospitals, baths, tombs, shrines and gravestones. Since this study focuses only on the 16 th century, it will make contribution to the few number of works that have been written in this field, in which literature meets architecture, which to date have been mainly concerned with later eras, like the 17 th , 18 th and 19 th centuries.