Mustafa Uğur KARADENİZ | Samsun University (original) (raw)
Uploads
Papers by Mustafa Uğur KARADENİZ
Kültür araştırmaları dergisi, Mar 10, 2022
İSTEM, 2024
Modern öncesi Osmanlı estetik düşüncesi İslâm estetiğinin bir parçası olarak gelişti. Bu estetik ... more Modern öncesi Osmanlı estetik düşüncesi İslâm estetiğinin bir parçası olarak gelişti. Bu estetik anlayışında güzel ve iyi, ayrılmaz bir bütünlük içinde olduğu için çirkin ve kötü, sanat eserine pek yansımaz. Güzellik için belirli ilkelerin varlığı dikkat çeker; oran, simetri ve ahenk gibi biçim ilkeleri, güzellik için açıkça gerekli görülür. Modern öncesi Osmanlı estetik tasavvurunda teorik bir çerçeve sunulmasa da belirli niteliklerin varlığı temelinde üzerinde uzlaşılan bir “güzellik” tanımının olduğu görülür. Sanatçı, herkesin bildiği ve bir şekilde arzuladığı bu güzelliği kendi bakış açısının eseri olarak görmeyeceği için muhatabını etkileyecek oyun ve kurgulara tenezzül etmeden yine herkesle açık bir şekilde paylaşır. Estetikte güzel ve iyi arasındaki özdeşlik düşüncesi, her kültürde aynı sanat anlayışını doğurmaz. Güzelin izini süren Osmanlı kültürü kötü ve çirkini konu etmemiştir. Geleneksel eğilim, güzellik kuramının çirkinlik kavramına bağlıdır. Bu anlayışın şiir ve minyatüre yansımalarını göstermeye ek olarak, makalede modern öncesi Osmanlı estetik tecrübesinde güzellik ve çirkinlik anlayışı özetlenirken, estetik anlayış ve sanat eserleri arasındaki kültürel bütünlük üzerinde durulmaya çalışılmıştır.
Düşünen Şehir Dergisi, 2024
Akademik dil ve edebiyat dergisi, Dec 30, 2021
Bu makale iThenticate programıyla taranmıştır. This article was checked by iThenticate.
Tarih Bilinci ve Şiir: Klasik Türk Şiirinin İsmet Özel'de Kültürel Konumlanışı, 2024
Hitit Sosyal Bilimler Dergisi, Jun 30, 2021
Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak,... more Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak, yüz ve yanak anlamlarının yanı sıra put, tapınak ve kiliseyi de karşılamaktadır. Sözcüğün bu çok çeşitli kullanımlarında görsel bir tasviri ifade arayışı göze çarpmaktadır. Klâsik Türk şiirinde güzellik unsurlarının bir mekân estetiğinin yansımalarından doğduğu söylenebilir. Baharın lügatlerdeki karşılığına ve örnek metinlerde kullanımına bakıldığında, sözcüğün aslında mekânı ifade eden bir kavramken zamanla o mekânın niteliklerine benzer özellikler gösteren başka bir anlamsal forma dönüştüğü görülecektir. Hristiyanlara ait mabetlerde de tapınaklarda olduğu gibi resim ve putların bulunması, kilisenin klâsik Türk edebiyatında bahar sözcüğüyle karşılanmasına neden olmuştur, denebilir. Şiirlerde görsel bir imaj öne çıkarılmak istendiğinde kilisenin (deyr), sahip olduğu resim ve süslemeler sebebiyle bir istiare olarak dış mekânın ifadesinde kullanıldığı görülmektedir.
Folklor/edebiyat, 2021
Walls have transformed into a form of communication through which the distressed and the protesto... more Walls have transformed into a form of communication through which the distressed and the protestors conveyed their messages. In order to prevent graffiti, foundations have some staff called "mâni'u'n-nukûş", which are appointed with a special allocation from their budget. It's known that also the lovers may express their sentiments through graffiti in Turkish classical poetry. The prevalence of this action of the lovers, who write on the walls with various colors, can be understood from the formation of jargon related to the graffiti. In this sense, it's been observed that graffiti has become the subject of many poems. While some verses can be written on the walls, some graffiti at times can be seen at some verses. It is known that lovers or sufferers write poems or other sentences expressing their longing, love and longing, pain and troubles on the walls of accommodation places such as inns, caravansaries or mosques, baths, and imaret. The lovers in trouble have found an exclamation to express their love and all their feelings to their lovers in the most concise way: "âh şâhum". In this work, which aims to show a life-facing aspect of classical Turkish poetry and to give place to the sound of the street based on this poetry tradition, the reflections of graffiti in poetry were tried to be considered. The reasons for writing on the wall were discussed. When the sample texts are examined, the conclusion is that graffiti is common but not considered legitimate. In addition, it is seen that this action is trying to be prevented.
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2022
16.-17. yüzyıllar ve sonrasında Osmanlı düşünce dünyasında daha yoğun görülen İşrakîlik, klasik T... more 16.-17. yüzyıllar ve sonrasında Osmanlı düşünce dünyasında daha yoğun görülen İşrakîlik, klasik Türk şiirine de yansımıştır. Bu felsefe ile birlikte "işrâk" yanında ışık kavramı etrafındaki kelimeler hem genel literatüre hem de şiire girmiştir. Çalışmada "işrâk" kavramı etrafında şiirlerde, İşrâk felsefesinin yansımaları üzerinde durulmuştur. İşrâkîliğe, Osmanlı'da ilginin 16. ve 17. yüzyılda başlaması nedeniyle bu dönem ile sonraki yüzyıllardan seçilen divanlar taranmıştır. Şairlerin, filozoflara ve felsefî kavramlara şiirsel imajların bir parçası olarak yer verdiği görülmektedir. Şiirlerde İşrâkî felsefenin 17. yüzyıl ve sonrasında etkili olduğu görülmekle birlikte, onun varlık ve bilgi görüşü üzerinde ayrıntılı durulmamıştır. "İşrâk" ile birlikte ışık kavramı etrafındaki kelimelere ve bazı filozoflara yer vererek İşrâk felsefesinden etkilendiklerini açıkça gösteren şairler vardır. Ayrıca bazı klasik Türk şairlerine göre, hakikati idrak için akıl ve sezginin bir arada olması gerekir. Bu yüzden sadece akılcılığı savunan felsefî ekollerce sezgiye dayalı bir felsefe olan İşrakîlik eleştirilir. Bu dönemde "İşrâk" kavramına, felsefî bir terim olmaktan ziyade lügat anlamıyla yer veren şairler de bulunmakla birlikte çalışmada işrâk felsefesini benimseyen yahut eleştiren şiir örneklerine odaklanılmıştır.
Yolcu, 2022
*ömer idris akdin *cahit koytak *rabia gelincik *mustafa karaosmanoğlu *mustafa karadeniz *aykağa... more *ömer idris akdin *cahit koytak *rabia gelincik *mustafa karaosmanoğlu *mustafa karadeniz *aykağan yüce *murat sayımlar *mustafa everdi *aydın hız *nadir aşçı *rukiye geçer *mustafa uçurum *faik öcal *mehmet şamil *eyyüp akyüz *banu altun *müştehir karayaka *ahmet usta *bülent sönmez *hamza çelenk *davut güler *f. sueda kurt *melek aslan *ahmet ergin *mustafa atalay *ömer vural *süleyman bozkurt *ilyas sucu *kenan çağan *arif arcan *şevket hüner *çetin koşar *recep turan *zekai günal *ali korkmaz *hikmet kızıl *selçuk küpçük *fatih tezce *e. s. krıshnamoorthy *mahmut derviş GECEYE YENİLMEYEN 3 ömer idris akdin 4 cahit koytak 6 rabia gelincik 7 mustafa karaosmanoğlu 8 mustafa karadeniz 9 aykağan yüce 10 murat sayımlar 11 mustafa everdi 13 aydın hız 14 nadir aşçı 16 rukiye geçer 17 mustafa uçurum 18 faik öcal 19 mehmet şamil 20 eyyüp akyüz 21 banu altun 23 müştehir karayaka 24 ahmet usta 25 bülent sönmez 26 hamza çelenk-davut güler 27 f. sueda kurt 28 melek aslan 29 ahmet ergin 30 mustafa atalay 31 ömer vural-süleyman bozkurt 32 ilyas sucu 33 kenan çağan 35 arif arcan-şevket hüner 36 çetin koşar 37 recep turan 40 zekai günal 42 ali korkmaz 43 hikmet kızıl 44 selçuk küpçük 46 fatih tezce 47 ennapadum s. krıshnamoorthy 52 mahmut derviş
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi Journal of Academic Language and Literature, 2021
Görsel malzemenin klasik Türk şiirinde kazandığı imajlar, çok çeşitlidir. Döneminin görsel malzem... more Görsel malzemenin klasik Türk şiirinde kazandığı imajlar, çok çeşitlidir. Döneminin görsel malzemeleri konusunda son derece dikkatli olan klasik Türk şairi, bunlardan birçok şekilde faydalanmıştır. Bilinen bir mazmun yahut hikâyeyi, bu görsel malzemeyle yeniden sunma çabası kendisini açıkça belli eder. Şair gelenekte oluşmuş cari imgeleri tekrar ettiği gibi aynı malzemeden yeni ve özgün imgeler de üretir. Bir yapının yıkılmış halini ifade eden “virane” kavramı da klasik Türk şiirinde yaygın kullanılan imgelerdendir. Şairler, birçok duygu durumunu veya soyut kavramı “virane” imgesiyle somutlaştırırlar. Makalede “virane” kavramı etrafında, klasik Türk şiirinde oluşan anlam ilişkilerine odaklanılmıştır. Şiirsel imgeler yoluyla bu kavramın metinlerde kazandığı anlamsal boyutlara yer verilmiştir. Bu sözcüğün bazı inanışları temsil ettiği ve sözcük etrafında birçok anlam ilgisinin oluştuğu görülmektedir. Çalışma, metinlerde şairlerin çevrelerine yönelttikleri dikkatli bakışlarla hem geleneksel imajları devam ettirdiği hem de benzer yollarla yeni imgeler bulmaya çalıştıklarını göstermeye çalışmaktadır. Böylece şiir ve görsel malzeme arasındaki çok boyutlu ilişkinin bir örnek etrafında ortaya çıkan nitelikleri vurgulanmaktadır.
Hikmet, 2021
Sahip olduğu tasarım, desen ve renklerin estetik değeri nedeniyle bir sanat eseri sayılan halı, a... more Sahip olduğu tasarım, desen ve renklerin estetik değeri
nedeniyle bir sanat eseri sayılan halı, ayrıca birçok sanat
eserinin kompozisyonunda da yer almıştır. Resim ve
minyatür gibi görsel sanatların kompozisyonunu
tamamlamanın yanı sıra klasik Türk şiirinde de tabiat
tasviri için önemli bir teşbih unsuru olmuştur. Klasik Türk
şiirinin halı sanatı ile ilişkisi sadece metin tanıklığı
düzleminde gelişmemiştir; bu sanatın formuna dair birçok
niteliğin de şiirde mevcut olduğu görülür. Çalışmada
halının sanat değeri ortaya konulmaya çalışıldıktan sonra
onun Türk kültüründeki yaygınlığı ve diğer kültürlere
etkisi üzerinde duruldu. Estetik bir unsur olarak halının,
Türk kültüründe kazandığı özgün tasarım onu dünyada
görsel sanatların önemli bir parçası kılmıştır. Bunlar resim
sanatıyla örneklendikten sonra klasik Türk şiirinde halının
bir imaj olarak karşılık bulduğu zeminlere odaklanılmıştır.
Halının bu şiir evreninde kazandığı sembolik anlamların
üzerinde durmanın yanı sıra halı ve şiir sanatlarının tasvir
anlayışlarındaki ortaklıklara da dikkat çekilmiştir.
Şairlerin halı ile oluşan güzelliği önemseyip ondaki estetik
niteliklerle önce tabiatı eşleştirdikleri, sonrasında bütün
bunları şiirsel imajlara büründürdükleri söylenebilir.
RUMELİDE, 2021
Osmanlı düşünce ve sanat dünyasında şiir ve şehir arasındaki ilişki çok boyutludur. Bu ilişkinin ... more Osmanlı düşünce ve sanat dünyasında şiir ve şehir arasındaki ilişki çok boyutludur. Bu ilişkinin bir boyutu da klasik dönemde mekân algısı üzerinden gelişmiştir. Fiziki anlamının dışında içinde bulunulan kültüre göre anlam ve yer kazanan mekân, o kültürün anlamsal kodlarını belirleyen ve çerçevesini çizen anahtar kavramdır. Anlamsal boyutlarını ait olduğu kültür ve medeniyetin kozmoloji görüşünden de alan mekân, bütün sanat tasarımlarının önemli bir belirleyicisidir. Onun varlıkla, var oluşla ilişkisi sanatkârın tahayyül gücüyle birleşerek sanat eserini meydana getirir. Mekân, düşünme ve sanatsal yaratma ediminin üzerinde gerçekleştiği zeminin adıdır. Osmanlı düşüncesi, mekâna bakışını ait olduğu İslam kültüründen almıştır. Buna göre mekân, bireyin
önceden kazandığı bilgi ve kültürün merceğinden algılanmaktadır. Bu mercek bir kaleydeskop gibi sanatçıların üslup farklarının ortaya çıkardığı çeşitlilikle ışığı rengârenk boyutlarıyla yansıtır.
Bununla birlikte kolektif bir bilincin hâkim olduğu, bireyin ya da öznenin tek başına çıkarımlarına fırsatın bırakılmadığı bir alımlama biçiminin, söz konusu ışığın kaynağı olduğu söylenebilir. Klasik
Osmanlı şehri de mekânı tümüyle insan iradesinin tahakkümü altına bırakmadığından merkezî bir plan etrafında oluşmaz. Şehir doğal bir akış halinde büyür. “Boş mekân” anlayışı olmadığından insanın mekânda tahakküm hakkını kendinde görerek topografyayı bozmasına izin verilmez. Klasik Türk şiirinde tasarım ve estetik açısından şehir ve mimarîyle kuramsal bir ortaklık mevcut olduğu gibi ayrıca şiirlerin, şehrin bütün dinamiğini metin tanıklıklarıyla yansıtan önemli kaynaklar olduğu
da görülecektir. Çalışmada Osmanlı tasavvurunda şehir tarihi, şehir kavramının felsefî arka planı irdelendi. Şehir kavramının teorik çerçevesi çizilmeye çalışıldıktan sonra klasik Türk şiirinde şairlerin şehir algısı ile sınır ve imkân olarak şehrin hayata yansıyan boyutlarına dair şiir örnekleri verildi.
Hitit Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak,... more Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak, yüz ve yanak anlamlarının yanı sıra put, tapınak ve kiliseyi de karşılamaktadır. Sözcüğün bu çok çeşitli kullanımlarında görsel bir tasviri ifade arayışı göze çarpmaktadır. Klâsik Türk şiirinde güzellik unsurlarının bir mekân estetiğinin yansımalarından doğduğu söylenebilir. Baharın lügatlerdeki karşılığına ve örnek metinlerde kullanımına bakıldığında, sözcüğün aslında mekânı ifade eden bir kavramken zamanla o mekânın niteliklerine benzer özellikler gösteren başka bir anlamsal forma dönüştüğü görülecektir. Hristiyanlara ait mabetlerde de tapınaklarda olduğu gibi resim ve putların bulunması, kilisenin klâsik Türk edebiyatında bahar sözcüğüyle karşılanmasına neden olmuştur, denebilir. Şiirlerde görsel bir imaj öne çıkarılmak istendiğinde kilisenin (deyr), sahip olduğu resim ve süslemeler sebebiyle bir istiare olarak dış mekânın ifadesinde kullanıldığı görülmektedir.
Hece Aylık Edebiyat Dergisi Özel Sayı, 2021
“Varlığın ahenkli birliği” tasavvuru, klasik dönem Osmanlı insanı için düşünce ve sanatta ortak b... more “Varlığın ahenkli birliği” tasavvuru, klasik dönem Osmanlı insanı için düşünce ve sanatta ortak bir kavrayışın, kolektif bir bakışın hâkimiyeti sonucunu doğurmuştur. İnsan artık her şeyi somut ve soyut bütün varlığı önceden mücehhez olduğu gerçekliğin ışığında algılar. Gelenek, varlığın nasıl algılanacağını belirlediği gibi insanın bu algıyla neleri duyumsayacağı konusunda da söz sahibidir. Şiir yahut diğer sanat eserlerinin anlam evreni okur/muhatabından bağımsız değildir. Geleneğin yönlendirmesiyle okur/muhatap da önceden neyi duyumsayacağını bilir. Dolayısıyla modern anlamda bir alımlama estetiğinden söz etmek pek mümkün görünmemektedir. Bu yüzden bu dönemin sanat mahsullerinde bireysel duygulanımların yerine kolektif duyguların terennüm edildiği görülür. Bizzat sanatkârının yaşadığı ona özgü bir duygudan ziyade ortak bir tahassüs, eserin bütününe hâkimdir. Perspektifsizliğin cari olduğu bu engin kavrayış zemininde özne/birey durduğu yere göre değil, kendisinin ve toplumunun inandığı değerlere göre bakma imkânı kazanmış olmaktadır. Bu yüzden klasik dönem Osmanlı düşünce ve sanatını anlamak için parçalanmış zamanın ve perspektifle dondurulmuş mekânın dışına çıkmak gerekir.
folklor / edebiyat, 2021
Öz Tarihî süreçte duvarlar; âşıklar, dertliler ve protestocuların kendi mesajlarını iletmek için ... more Öz Tarihî süreçte duvarlar; âşıklar, dertliler ve protestocuların kendi mesajlarını iletmek için kullandıkları bir iletişim aracına dönüşmüştür. Osmanlı Döneminde duvar yazılarının önüne geçmek için vakıfların, kendi bütçelerinde özel bir tahsisatla görevlendirdikleri "mâni'u'n-nukûş" adı verilen bir personeli bulunmaktadır. Klâsik Türk şiirinde âşıkların da duygularını duvar yazıları ile dile getirdikleri bilinmektedir. Duvarlara çeşitli renklerle yazılar yazan âşıkların bu eyleminin yaygınlığı, duvar yazıları ile ilgili bir jargon oluşmasından da anlaşılmaktadır. Bu manada duvar yazılarının birçok şiire konu olduğu görülmektedir. Bazı mısralar duvarlara yazıldığı gibi bazen duvar yazıları da mısralarda yer alabilmektedir. Âşık veya dertlilerin han, kervansaray gibi konaklama mekânlarının ya da cami, hamam ve imaret gibi yapıların
duvarlarına sıla hasretlerini, sevgi ve özlemlerini, acılarını, dertlerini dile
getiren şiir veya başkaca cümleler yazdıkları bilinmektedir. Çileli âşıklar, aşkın ıstırabını ve sevgililerine olan bütün hislerini, en özlü biçimde ifade etmeye yarayan bir ünlem bulmuşlardır: “Âh şâhum”. Klasik Türk şiirinin hayata bakan bir yönünü göstermeyi ve bu şiir geleneğinden hareketle sokağın sesine yer vermeyi amaçlayan bu çalışmada duvar yazılarının şiirdeki yansımaları ele alınmaya çalışıldı. Duvara yazı yazma eyleminin nedenleri üstünde duruldu. Örnek metinlere bakıldığında duvar yazılarının yaygın olmakla birlikte meşru kabul edilmediği ve engellenmeye çalışıldığı görülmektedir. Klasik Türk şairlerinin de bu eyleme ilgi duyduğu hatta duvarlara yazılar yazdığı anlaşılmaktadır.
Kültür araştırmaları dergisi, Mar 10, 2022
İSTEM, 2024
Modern öncesi Osmanlı estetik düşüncesi İslâm estetiğinin bir parçası olarak gelişti. Bu estetik ... more Modern öncesi Osmanlı estetik düşüncesi İslâm estetiğinin bir parçası olarak gelişti. Bu estetik anlayışında güzel ve iyi, ayrılmaz bir bütünlük içinde olduğu için çirkin ve kötü, sanat eserine pek yansımaz. Güzellik için belirli ilkelerin varlığı dikkat çeker; oran, simetri ve ahenk gibi biçim ilkeleri, güzellik için açıkça gerekli görülür. Modern öncesi Osmanlı estetik tasavvurunda teorik bir çerçeve sunulmasa da belirli niteliklerin varlığı temelinde üzerinde uzlaşılan bir “güzellik” tanımının olduğu görülür. Sanatçı, herkesin bildiği ve bir şekilde arzuladığı bu güzelliği kendi bakış açısının eseri olarak görmeyeceği için muhatabını etkileyecek oyun ve kurgulara tenezzül etmeden yine herkesle açık bir şekilde paylaşır. Estetikte güzel ve iyi arasındaki özdeşlik düşüncesi, her kültürde aynı sanat anlayışını doğurmaz. Güzelin izini süren Osmanlı kültürü kötü ve çirkini konu etmemiştir. Geleneksel eğilim, güzellik kuramının çirkinlik kavramına bağlıdır. Bu anlayışın şiir ve minyatüre yansımalarını göstermeye ek olarak, makalede modern öncesi Osmanlı estetik tecrübesinde güzellik ve çirkinlik anlayışı özetlenirken, estetik anlayış ve sanat eserleri arasındaki kültürel bütünlük üzerinde durulmaya çalışılmıştır.
Düşünen Şehir Dergisi, 2024
Akademik dil ve edebiyat dergisi, Dec 30, 2021
Bu makale iThenticate programıyla taranmıştır. This article was checked by iThenticate.
Tarih Bilinci ve Şiir: Klasik Türk Şiirinin İsmet Özel'de Kültürel Konumlanışı, 2024
Hitit Sosyal Bilimler Dergisi, Jun 30, 2021
Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak,... more Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak, yüz ve yanak anlamlarının yanı sıra put, tapınak ve kiliseyi de karşılamaktadır. Sözcüğün bu çok çeşitli kullanımlarında görsel bir tasviri ifade arayışı göze çarpmaktadır. Klâsik Türk şiirinde güzellik unsurlarının bir mekân estetiğinin yansımalarından doğduğu söylenebilir. Baharın lügatlerdeki karşılığına ve örnek metinlerde kullanımına bakıldığında, sözcüğün aslında mekânı ifade eden bir kavramken zamanla o mekânın niteliklerine benzer özellikler gösteren başka bir anlamsal forma dönüştüğü görülecektir. Hristiyanlara ait mabetlerde de tapınaklarda olduğu gibi resim ve putların bulunması, kilisenin klâsik Türk edebiyatında bahar sözcüğüyle karşılanmasına neden olmuştur, denebilir. Şiirlerde görsel bir imaj öne çıkarılmak istendiğinde kilisenin (deyr), sahip olduğu resim ve süslemeler sebebiyle bir istiare olarak dış mekânın ifadesinde kullanıldığı görülmektedir.
Folklor/edebiyat, 2021
Walls have transformed into a form of communication through which the distressed and the protesto... more Walls have transformed into a form of communication through which the distressed and the protestors conveyed their messages. In order to prevent graffiti, foundations have some staff called "mâni'u'n-nukûş", which are appointed with a special allocation from their budget. It's known that also the lovers may express their sentiments through graffiti in Turkish classical poetry. The prevalence of this action of the lovers, who write on the walls with various colors, can be understood from the formation of jargon related to the graffiti. In this sense, it's been observed that graffiti has become the subject of many poems. While some verses can be written on the walls, some graffiti at times can be seen at some verses. It is known that lovers or sufferers write poems or other sentences expressing their longing, love and longing, pain and troubles on the walls of accommodation places such as inns, caravansaries or mosques, baths, and imaret. The lovers in trouble have found an exclamation to express their love and all their feelings to their lovers in the most concise way: "âh şâhum". In this work, which aims to show a life-facing aspect of classical Turkish poetry and to give place to the sound of the street based on this poetry tradition, the reflections of graffiti in poetry were tried to be considered. The reasons for writing on the wall were discussed. When the sample texts are examined, the conclusion is that graffiti is common but not considered legitimate. In addition, it is seen that this action is trying to be prevented.
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2022
16.-17. yüzyıllar ve sonrasında Osmanlı düşünce dünyasında daha yoğun görülen İşrakîlik, klasik T... more 16.-17. yüzyıllar ve sonrasında Osmanlı düşünce dünyasında daha yoğun görülen İşrakîlik, klasik Türk şiirine de yansımıştır. Bu felsefe ile birlikte "işrâk" yanında ışık kavramı etrafındaki kelimeler hem genel literatüre hem de şiire girmiştir. Çalışmada "işrâk" kavramı etrafında şiirlerde, İşrâk felsefesinin yansımaları üzerinde durulmuştur. İşrâkîliğe, Osmanlı'da ilginin 16. ve 17. yüzyılda başlaması nedeniyle bu dönem ile sonraki yüzyıllardan seçilen divanlar taranmıştır. Şairlerin, filozoflara ve felsefî kavramlara şiirsel imajların bir parçası olarak yer verdiği görülmektedir. Şiirlerde İşrâkî felsefenin 17. yüzyıl ve sonrasında etkili olduğu görülmekle birlikte, onun varlık ve bilgi görüşü üzerinde ayrıntılı durulmamıştır. "İşrâk" ile birlikte ışık kavramı etrafındaki kelimelere ve bazı filozoflara yer vererek İşrâk felsefesinden etkilendiklerini açıkça gösteren şairler vardır. Ayrıca bazı klasik Türk şairlerine göre, hakikati idrak için akıl ve sezginin bir arada olması gerekir. Bu yüzden sadece akılcılığı savunan felsefî ekollerce sezgiye dayalı bir felsefe olan İşrakîlik eleştirilir. Bu dönemde "İşrâk" kavramına, felsefî bir terim olmaktan ziyade lügat anlamıyla yer veren şairler de bulunmakla birlikte çalışmada işrâk felsefesini benimseyen yahut eleştiren şiir örneklerine odaklanılmıştır.
Yolcu, 2022
*ömer idris akdin *cahit koytak *rabia gelincik *mustafa karaosmanoğlu *mustafa karadeniz *aykağa... more *ömer idris akdin *cahit koytak *rabia gelincik *mustafa karaosmanoğlu *mustafa karadeniz *aykağan yüce *murat sayımlar *mustafa everdi *aydın hız *nadir aşçı *rukiye geçer *mustafa uçurum *faik öcal *mehmet şamil *eyyüp akyüz *banu altun *müştehir karayaka *ahmet usta *bülent sönmez *hamza çelenk *davut güler *f. sueda kurt *melek aslan *ahmet ergin *mustafa atalay *ömer vural *süleyman bozkurt *ilyas sucu *kenan çağan *arif arcan *şevket hüner *çetin koşar *recep turan *zekai günal *ali korkmaz *hikmet kızıl *selçuk küpçük *fatih tezce *e. s. krıshnamoorthy *mahmut derviş GECEYE YENİLMEYEN 3 ömer idris akdin 4 cahit koytak 6 rabia gelincik 7 mustafa karaosmanoğlu 8 mustafa karadeniz 9 aykağan yüce 10 murat sayımlar 11 mustafa everdi 13 aydın hız 14 nadir aşçı 16 rukiye geçer 17 mustafa uçurum 18 faik öcal 19 mehmet şamil 20 eyyüp akyüz 21 banu altun 23 müştehir karayaka 24 ahmet usta 25 bülent sönmez 26 hamza çelenk-davut güler 27 f. sueda kurt 28 melek aslan 29 ahmet ergin 30 mustafa atalay 31 ömer vural-süleyman bozkurt 32 ilyas sucu 33 kenan çağan 35 arif arcan-şevket hüner 36 çetin koşar 37 recep turan 40 zekai günal 42 ali korkmaz 43 hikmet kızıl 44 selçuk küpçük 46 fatih tezce 47 ennapadum s. krıshnamoorthy 52 mahmut derviş
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi Journal of Academic Language and Literature, 2021
Görsel malzemenin klasik Türk şiirinde kazandığı imajlar, çok çeşitlidir. Döneminin görsel malzem... more Görsel malzemenin klasik Türk şiirinde kazandığı imajlar, çok çeşitlidir. Döneminin görsel malzemeleri konusunda son derece dikkatli olan klasik Türk şairi, bunlardan birçok şekilde faydalanmıştır. Bilinen bir mazmun yahut hikâyeyi, bu görsel malzemeyle yeniden sunma çabası kendisini açıkça belli eder. Şair gelenekte oluşmuş cari imgeleri tekrar ettiği gibi aynı malzemeden yeni ve özgün imgeler de üretir. Bir yapının yıkılmış halini ifade eden “virane” kavramı da klasik Türk şiirinde yaygın kullanılan imgelerdendir. Şairler, birçok duygu durumunu veya soyut kavramı “virane” imgesiyle somutlaştırırlar. Makalede “virane” kavramı etrafında, klasik Türk şiirinde oluşan anlam ilişkilerine odaklanılmıştır. Şiirsel imgeler yoluyla bu kavramın metinlerde kazandığı anlamsal boyutlara yer verilmiştir. Bu sözcüğün bazı inanışları temsil ettiği ve sözcük etrafında birçok anlam ilgisinin oluştuğu görülmektedir. Çalışma, metinlerde şairlerin çevrelerine yönelttikleri dikkatli bakışlarla hem geleneksel imajları devam ettirdiği hem de benzer yollarla yeni imgeler bulmaya çalıştıklarını göstermeye çalışmaktadır. Böylece şiir ve görsel malzeme arasındaki çok boyutlu ilişkinin bir örnek etrafında ortaya çıkan nitelikleri vurgulanmaktadır.
Hikmet, 2021
Sahip olduğu tasarım, desen ve renklerin estetik değeri nedeniyle bir sanat eseri sayılan halı, a... more Sahip olduğu tasarım, desen ve renklerin estetik değeri
nedeniyle bir sanat eseri sayılan halı, ayrıca birçok sanat
eserinin kompozisyonunda da yer almıştır. Resim ve
minyatür gibi görsel sanatların kompozisyonunu
tamamlamanın yanı sıra klasik Türk şiirinde de tabiat
tasviri için önemli bir teşbih unsuru olmuştur. Klasik Türk
şiirinin halı sanatı ile ilişkisi sadece metin tanıklığı
düzleminde gelişmemiştir; bu sanatın formuna dair birçok
niteliğin de şiirde mevcut olduğu görülür. Çalışmada
halının sanat değeri ortaya konulmaya çalışıldıktan sonra
onun Türk kültüründeki yaygınlığı ve diğer kültürlere
etkisi üzerinde duruldu. Estetik bir unsur olarak halının,
Türk kültüründe kazandığı özgün tasarım onu dünyada
görsel sanatların önemli bir parçası kılmıştır. Bunlar resim
sanatıyla örneklendikten sonra klasik Türk şiirinde halının
bir imaj olarak karşılık bulduğu zeminlere odaklanılmıştır.
Halının bu şiir evreninde kazandığı sembolik anlamların
üzerinde durmanın yanı sıra halı ve şiir sanatlarının tasvir
anlayışlarındaki ortaklıklara da dikkat çekilmiştir.
Şairlerin halı ile oluşan güzelliği önemseyip ondaki estetik
niteliklerle önce tabiatı eşleştirdikleri, sonrasında bütün
bunları şiirsel imajlara büründürdükleri söylenebilir.
RUMELİDE, 2021
Osmanlı düşünce ve sanat dünyasında şiir ve şehir arasındaki ilişki çok boyutludur. Bu ilişkinin ... more Osmanlı düşünce ve sanat dünyasında şiir ve şehir arasındaki ilişki çok boyutludur. Bu ilişkinin bir boyutu da klasik dönemde mekân algısı üzerinden gelişmiştir. Fiziki anlamının dışında içinde bulunulan kültüre göre anlam ve yer kazanan mekân, o kültürün anlamsal kodlarını belirleyen ve çerçevesini çizen anahtar kavramdır. Anlamsal boyutlarını ait olduğu kültür ve medeniyetin kozmoloji görüşünden de alan mekân, bütün sanat tasarımlarının önemli bir belirleyicisidir. Onun varlıkla, var oluşla ilişkisi sanatkârın tahayyül gücüyle birleşerek sanat eserini meydana getirir. Mekân, düşünme ve sanatsal yaratma ediminin üzerinde gerçekleştiği zeminin adıdır. Osmanlı düşüncesi, mekâna bakışını ait olduğu İslam kültüründen almıştır. Buna göre mekân, bireyin
önceden kazandığı bilgi ve kültürün merceğinden algılanmaktadır. Bu mercek bir kaleydeskop gibi sanatçıların üslup farklarının ortaya çıkardığı çeşitlilikle ışığı rengârenk boyutlarıyla yansıtır.
Bununla birlikte kolektif bir bilincin hâkim olduğu, bireyin ya da öznenin tek başına çıkarımlarına fırsatın bırakılmadığı bir alımlama biçiminin, söz konusu ışığın kaynağı olduğu söylenebilir. Klasik
Osmanlı şehri de mekânı tümüyle insan iradesinin tahakkümü altına bırakmadığından merkezî bir plan etrafında oluşmaz. Şehir doğal bir akış halinde büyür. “Boş mekân” anlayışı olmadığından insanın mekânda tahakküm hakkını kendinde görerek topografyayı bozmasına izin verilmez. Klasik Türk şiirinde tasarım ve estetik açısından şehir ve mimarîyle kuramsal bir ortaklık mevcut olduğu gibi ayrıca şiirlerin, şehrin bütün dinamiğini metin tanıklıklarıyla yansıtan önemli kaynaklar olduğu
da görülecektir. Çalışmada Osmanlı tasavvurunda şehir tarihi, şehir kavramının felsefî arka planı irdelendi. Şehir kavramının teorik çerçevesi çizilmeye çalışıldıktan sonra klasik Türk şiirinde şairlerin şehir algısı ile sınır ve imkân olarak şehrin hayata yansıyan boyutlarına dair şiir örnekleri verildi.
Hitit Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak,... more Yaygın kullanımında bir mevsime karşılık gelen bahar sözcüğü, klâsik Türk şiirinde çiçek, yaprak, yüz ve yanak anlamlarının yanı sıra put, tapınak ve kiliseyi de karşılamaktadır. Sözcüğün bu çok çeşitli kullanımlarında görsel bir tasviri ifade arayışı göze çarpmaktadır. Klâsik Türk şiirinde güzellik unsurlarının bir mekân estetiğinin yansımalarından doğduğu söylenebilir. Baharın lügatlerdeki karşılığına ve örnek metinlerde kullanımına bakıldığında, sözcüğün aslında mekânı ifade eden bir kavramken zamanla o mekânın niteliklerine benzer özellikler gösteren başka bir anlamsal forma dönüştüğü görülecektir. Hristiyanlara ait mabetlerde de tapınaklarda olduğu gibi resim ve putların bulunması, kilisenin klâsik Türk edebiyatında bahar sözcüğüyle karşılanmasına neden olmuştur, denebilir. Şiirlerde görsel bir imaj öne çıkarılmak istendiğinde kilisenin (deyr), sahip olduğu resim ve süslemeler sebebiyle bir istiare olarak dış mekânın ifadesinde kullanıldığı görülmektedir.
Hece Aylık Edebiyat Dergisi Özel Sayı, 2021
“Varlığın ahenkli birliği” tasavvuru, klasik dönem Osmanlı insanı için düşünce ve sanatta ortak b... more “Varlığın ahenkli birliği” tasavvuru, klasik dönem Osmanlı insanı için düşünce ve sanatta ortak bir kavrayışın, kolektif bir bakışın hâkimiyeti sonucunu doğurmuştur. İnsan artık her şeyi somut ve soyut bütün varlığı önceden mücehhez olduğu gerçekliğin ışığında algılar. Gelenek, varlığın nasıl algılanacağını belirlediği gibi insanın bu algıyla neleri duyumsayacağı konusunda da söz sahibidir. Şiir yahut diğer sanat eserlerinin anlam evreni okur/muhatabından bağımsız değildir. Geleneğin yönlendirmesiyle okur/muhatap da önceden neyi duyumsayacağını bilir. Dolayısıyla modern anlamda bir alımlama estetiğinden söz etmek pek mümkün görünmemektedir. Bu yüzden bu dönemin sanat mahsullerinde bireysel duygulanımların yerine kolektif duyguların terennüm edildiği görülür. Bizzat sanatkârının yaşadığı ona özgü bir duygudan ziyade ortak bir tahassüs, eserin bütününe hâkimdir. Perspektifsizliğin cari olduğu bu engin kavrayış zemininde özne/birey durduğu yere göre değil, kendisinin ve toplumunun inandığı değerlere göre bakma imkânı kazanmış olmaktadır. Bu yüzden klasik dönem Osmanlı düşünce ve sanatını anlamak için parçalanmış zamanın ve perspektifle dondurulmuş mekânın dışına çıkmak gerekir.
folklor / edebiyat, 2021
Öz Tarihî süreçte duvarlar; âşıklar, dertliler ve protestocuların kendi mesajlarını iletmek için ... more Öz Tarihî süreçte duvarlar; âşıklar, dertliler ve protestocuların kendi mesajlarını iletmek için kullandıkları bir iletişim aracına dönüşmüştür. Osmanlı Döneminde duvar yazılarının önüne geçmek için vakıfların, kendi bütçelerinde özel bir tahsisatla görevlendirdikleri "mâni'u'n-nukûş" adı verilen bir personeli bulunmaktadır. Klâsik Türk şiirinde âşıkların da duygularını duvar yazıları ile dile getirdikleri bilinmektedir. Duvarlara çeşitli renklerle yazılar yazan âşıkların bu eyleminin yaygınlığı, duvar yazıları ile ilgili bir jargon oluşmasından da anlaşılmaktadır. Bu manada duvar yazılarının birçok şiire konu olduğu görülmektedir. Bazı mısralar duvarlara yazıldığı gibi bazen duvar yazıları da mısralarda yer alabilmektedir. Âşık veya dertlilerin han, kervansaray gibi konaklama mekânlarının ya da cami, hamam ve imaret gibi yapıların
duvarlarına sıla hasretlerini, sevgi ve özlemlerini, acılarını, dertlerini dile
getiren şiir veya başkaca cümleler yazdıkları bilinmektedir. Çileli âşıklar, aşkın ıstırabını ve sevgililerine olan bütün hislerini, en özlü biçimde ifade etmeye yarayan bir ünlem bulmuşlardır: “Âh şâhum”. Klasik Türk şiirinin hayata bakan bir yönünü göstermeyi ve bu şiir geleneğinden hareketle sokağın sesine yer vermeyi amaçlayan bu çalışmada duvar yazılarının şiirdeki yansımaları ele alınmaya çalışıldı. Duvara yazı yazma eyleminin nedenleri üstünde duruldu. Örnek metinlere bakıldığında duvar yazılarının yaygın olmakla birlikte meşru kabul edilmediği ve engellenmeye çalışıldığı görülmektedir. Klasik Türk şairlerinin de bu eyleme ilgi duyduğu hatta duvarlara yazılar yazdığı anlaşılmaktadır.
Prof. Dr. Mustafa Demirel'e Armağan, 2023
Vakıfbank Kültür Yayınları, 2023
Mehmed Fuad Köprülü’nün “Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl” makalesi, yayımlandığı tarihten itibaren ... more Mehmed Fuad Köprülü’nün “Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl” makalesi, yayımlandığı tarihten itibaren Türk edebiyatı çalışmaları için vazgeçilmez kaynaklardan biri olmuştur. Türk edebiyatının kurucu metinlerinden biri olan bu makale, edebiyat tarihi yazımında usûl fikrinin neye tekabül ettiğini sistematikleştirerek ele alması yönüyle öne çıkar. Bu kitapta yer alan metinler Türk edebiyatı araştırmacıları için kolektif bir tartışma zemini sağlayarak ulus, dil ve edebiyat ilişkisini, metinlerarasılığın yarattığı imkânları ve açmazları, edebiyat tarihinde usûlü belirleyen ölçütlerin neler olduğunu değerlendirme fırsatı sunuyor. Edebî eserle usûl arasındaki ilişkilerin daha görünür olmasını sağlarken müstakil bir bilim dalı olarak edebiyatın ölçütlerini konumlandırmayı ve bunu yaparken de Köprülü’nün beslendiği kaynakları daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bir asır önce yazılmış bir makalenin etrafında dolaşan, güncel izleklerin ve tartışmaların da yer aldığı bu kitap; makalenin orijinalini ve çeviriyazısını, 1913’teki eski harfli Türkçe basımı ile 1966’daki Latin harfli Türkçe basımı arasındaki farkları ve makalenin günümüz okurları için sadeleştirilmiş bir versiyonunu da içeriyor. Türkoloji çalışmalarındaki yeri ve önemi birçok kez vurgulanmış olsa da “Usûl” makalesi, günümüz okur ve araştırmacıları için yeni perspektifler sunmasının yanı sıra sağladığı olanaklar ve taşıdığı sınırlılıkları da ortaya koyarak tarihsel ve eleştirel bir tartışma imkânını kolaylaştırıyor.
Osmanlı Zihin Dünyasının Şehri ve Klasik Türk Şiiri, 2021
M. Fuad Köprülü’nün “Klasik Edebiyat” Estetiğine Dair Eleştirilerine Bir Cevap, 2023
İKSAD, 2021
Çalışma, mazmun kavramının şiirde kazandığı kalıplaşmış ifade biçimleri niteliği ile tezyinî sana... more Çalışma, mazmun kavramının şiirde kazandığı kalıplaşmış ifade biçimleri niteliği ile tezyinî sanatlardaki bitki ağırlıklı stilize motiflerin, malzemede ayrışmakla birlikte ilkesel bir bütünlüğü temsil ettiği görüşünü savunmaktadır. Bu kalıplaşmış anlatım biçimleri, iddia edilenin aksine şairin tasvirdeki yetersizliği ya da beceriksizliği nedeniyle eskileri taklit ederek özgünlük düşüncesinden mahrum olmasının bir sonucu değildir. Aksine tezyinî sanatlarda olduğu gibi fani dünyadaki sürekli değişen görünüşlerin arkasındaki kalıcı kavramı, şiir imkânları içerisinde sunma uğraşıdır.
Klasik Türk şiirinde, bitki ağırlıklı motifler kalıplaşarak birer mazmun haline gelmiştir. Tezyinde kullanılan bitki tasvirlerinin stilize bir yolla girinti ve çıkıntılarının sadeleştirilip geometrik bir forma dönüşmesine benzer şekilde, bu mazmunlar da gerçek görüntülerinin dışında daha soyut bir görünüm kazanmıştır, denebilir. Beyit içine estetik biçimde saklanan mananın karşılığı olarak kullanılan mazmun tanımının da üsluplaştırma formuyla ilgisi bulunmaktadır. Üsluplaştırma yoluyla görsel sanatlarda bir varlık görünen boyutuyla değil algılanan ve kavranan boyutuyla tasvir edilir. Varlığın âlem-i misalde bulunan gerçek özlerini vurgulamak, onu sadece hissedilen nitelikleriyle sınırlamamak için tercih edilen bir ifade biçimi olan üsluplaştırma, bir sanat formu olarak mazmuna benzemektedir. Mazmun da bir varlık ya da durumun zikredilen özelliklerinden hareketle asıl zikredilmeyen olarak kendisine işaret edilmesidir.
Bir Devr-i Kadîm Efendisi Prof. Dr. Tahir Üzgör’e Armağan, 2018
“Risale-i Mimariye” ile “Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Ebniye” Osmanlı mimarî literatüründe, ... more “Risale-i Mimariye” ile “Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Ebniye” Osmanlı mimarî literatüründe, en temel kaynaklardan sayılır. Bu “Risale” ve “Tezkireler”, mensur eserler olmalarına rağmen çok sayıda şiir parçası içermektedir. Bu çalışmada öncelikle bu iki eserdeki şiirlerde mimarî kavram ve metafor içeren beyitler tespit edilip bunlardaki şiir ve mimarî ilişkisi üzerinde duruldu. Yine önemli görüldüğü için eserlerdeki mensur kısımlarda bulunan mimarî kavram ve metaforlar da ele alındı. Eserlerin incelenmesine geçilmeden önce eski Türk edebiyatında “şiir ve mimarî” ilişkisine dair genel bilgi ve örnekler verildi. İncelemede, Risale ve Tezkireler’de yer alan benzer mimarî imajlar, gerek birbirleri ile gerek mimarî yapıları ele alan diğer bazı manzum eserlerle karşılaştırıldı. Tâcîzâde Cafer Çelebi’nin “Hevesnâme”si, Eyyûbî’nin “Menâkıb-ı Sultan Süleyman”ı ve Latîfî’nin “Evsâf-ı İstanbul”u mimarî imajların karşılaştırıldığı diğer manzum eserlerdir. İncelediğimiz eserlerde genelde kubbe, minare, mihrap, avlu, kürsü, sütun, köprü, kemer, kasr, kandil, pencere, alem, beyit, bab, mısra gibi mimarî unsurlar ön planda yer almakta ve bu unsurlar şiirsel imajlarla sunulmaktadır.
Ketebe, 2020
“Güzeli Anlamak”, varlığı anlamaktır. Varlık, var eden En Güzel’in armağanıdır. O’nun ihsanı olar... more “Güzeli Anlamak”, varlığı anlamaktır. Varlık, var eden En Güzel’in armağanıdır. O’nun ihsanı olarak yine O’ndan bir işarettir. Varlıkta güzellik ise onun kendinden menkul değil, En Güzel’in yine varlığa bir tecellisinin sonucudur. Varlık, bütün anlam ve değerini bu tecelliye borçludur. Güzelliği ahlakın bir parçası olarak ele alan İslam düşüncesi, bir anlama faaliyeti olarak doğmuş ve gelişmiştir. Onda anlama çabası, sahip olma hırsının değil; ait olma bilincinin dışavurumudur. Varlığın somut hâli olan tabiatla İslam düşüncesinin kurduğu ilişkide, bunu görmek mümkündür. Bu ilişki İslam düşüncesinde güzellik algısını doğurmuştur. Buna göre güzellik bir veri olarak zaten mevcuttur, o sonradan icat edilemez ve yaratılamaz. Sanatçıya düşense ister duyular âleminde ister duyularüstü âlemde olsun bir veri olarak var olan güzelliğin izini sürmektir.
Toplumların hayat algısı, dünya görüşü sanatlarıyla mukayyettir. Bir sanat türü ele alınırken öncelikle içinde oluşup geliştiği kültür ve medeniyetin tespiti gerekir. Dolayısıyla İslam coğrafyasında ortaya çıkan sanatın anlaşılması, İslam düşüncesiyle mümkündür. Ancak bu durumda, İslam sanatının anlaşılmasına giden yol açılabilir. Bunun tersine günümüzde ise sanatın anlaşılma kaygısından azade olduğu iddia edilebilir. Ama söz konusu olan klasik dönem sanatları ise “anlaşılma” kavramı, vazgeçilmezdir.
İslam estetiği ile ilgili bazı düşünceler, bu estetiğin kaynağının İslam düşüncesiyle sınırlanamayacağını, onda başka birçok faktörün etkili olduğunu savunmaktadır. İlk başta kuşatıcı ve objektif bir bakış açısı gibi görünen bu yaklaşım, gerçekte İslam estetiğinin kuramsal boyutlarını örtmekte, onu girift ve çözülmez bir düğüm hâline getirmektedir.
İslam sanatları estetiği, kuramsal olarak yeni gelişen bir çalışma alanıdır ve hâlâ bu sanatlardaki ortak ilkelerin varlığı tartışma konusudur. Literatürde de İslam estetiğine dair kavram ve ilkeler, somut başlıklar altında değerlendirilmemiş; dağınık tespitler olarak kalmıştır. Bu da İslam estetiğinin bir bütün hâlinde değerlendirilebilmesinin önüne geçmiştir. Bu yüzden hem İslam sanatlarının estetik arka planının belirlenmesi hem de bunların hâkim olduğu sanatlardaki izlerinin takip edilebilmesi adına kavramsal bir çalışma yapmak bir zaruret hâline gelmiştir.
İslam sanatları estetiğine dair literatür tarandığı zaman, burada öncelikle mimarî sanatı özelinde bir kuram geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu lokal bakış, ister istemez bu estetiğin ilkelerinin tüm boyutları ile anlaşılmasına engel olmaktadır. Oysa İslam sanatları estetiği bünyesinde yer alan mimarî, minyatür, tezyin, hat, musiki ve şiir gibi birçok sanat dalında etkili olan belli bir estetik görüşün hâkimiyeti, göze çarpan ilk niteliktir.
Kitap, belli bir varlık ve tabiat düşüncesinden doğan İslam sanatları estetiğinin kendisinden neşet eden her bir sanat eserine yansımalarını görebilmek adına onun genel kuram ve ilkelerini tespit etme arayışının sonucudur. Kavramsal izlek, İslam sanatları estetiğinin hâkim olduğu tüm sanatlarda onun kuramsal boyutlarının anlaşılmasında yardımcı olacağı düşüncesiyle tercih edilmiştir. Bu ihtiyaca binaen İslam sanatları estetiğinin önce kaynakları tespit edilmeye çalışılmış, daha sonra ise bu sanatın ilkelerini kavramsal düzlemde ele almak amaçlanmıştır.
İslam sanatının temel kaynakları ve bu sanat tasavvuruna yön veren kozmolojik idrak, İslam düşüncesinde zaman ve mekân algısı, sanatçının kimliği gibi konular irdelendiğinde İslam sanatına dair kavramların yeniden belirlenmesi gerekli bir hâl almaktadır. Özellikle yerleşik kavramların yeniden yorumu ile henüz kavram değeri taşımayan bazı kelimelerin önerilmesi bu yüzden eserin ana eksenini oluşturmaktadır. Kitap, İslam sanatlarına dair bir kavramsallaştırma da hedeflediği için çalışmada belli bir terminoloji belirlenmeye ve kitap boyunca bu terminolojiden hareket edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmadaki kavramsallaştırmanın anlaşılabilmesi için belirlenen kavramlar, çalışma boyunca italik karakterde gösterilmiştir.
Kitapta, İslam estetiğine dair belirlenen ilke ve kavramlar, elbette tartışmaya açıktır. Öncelikle ilke ve kavramların ortaya konulmaya çalışılmasından murat, İslam estetiğini daha geniş bir spektrumda ele alma arayışıdır. Amaç, İslam estetiğini İslam’ın estetiği hâline getiren düşünce ve eylem birlikteliğini yansıtmaya çalışmaktır. Estetiği, sadece görünür bir forma hapsetmenin saplantı hâline geldiği günümüzde hakikatin aşkın boyutlarının karanlıkta kalmaması, sanatın hakikatle buluşması ve güzelliğin görüngüden kurtulması onun anlaşılmasıyla mümkündür.
FÂRÂBİ ANISINA TÜRKİYE VE TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI-II, 2020
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI 100. YIL EĞİTİM SEMPOZYUMU, 2019
The effect of aesthetics on the individual's spiritual development is undeniable. The aesthetic i... more The effect of aesthetics on the individual's spiritual development is undeniable. The aesthetic is an indispensable necessity for a discipline that is based on theoretical knowledge, such as literature, but also a branch of art. Aesthetics has an important role in understanding and teaching literature under the title of phonetics in art classification. In this respect, it is necessary to determine the aesthetic principles that were effective in the period when classical Turkish literature emerged. Classical Turkish literature, which has been influential in Turkish literature for centuries, reflects some aesthetic principles under the influence of its cultural climate. This aesthetic is born of a particular idea of humans, nature, and life. It can be said that art does not develop independently of these ideas.
To emphasize aesthetic science in the education of classical Turkish literature will enable the interlocutor to establish an interdisciplinary relationship. In this way, it will be easier for the interlocutor to see classical Turkish literature as a part of the era in which he is involved and to accept this situation. To better reflect the holistic view of the classical period, the relations between classical Turkish literature and aesthetic principles of the era will help the interlocutor to understand this period. It will also be possible to relate literature to its daily life. Thanks to the partnership of aesthetic principles of the period; direct correlation of architecture, decoration, calligraphy, music, and miniature will enable the interlocutor to gain a comprehensive perspective. The benefits of art in the education and training of the individual will manifest themselves in this way. In classical Turkish literature education, it will be revealed that aesthetic science is not a kind of archaeological finds showing the development and change stages of language products, but a reflection of a superior art formed with a certain aesthetic point of view. For example, in classical Turkish literature, it is possible to see the depiction of the world embroidered by a miniature with words. Therefore, the relationship established with the principles of miniature art in the exercise of this literature will also constitute a basis for visual understanding and comprehension.
Keywords: classical Turkish literatüre, aesthetics, education
Estetiğin, bireyin ruhsal gelişimindeki etkisi yadsınamaz. Edebiyat gibi teorik bir bilgi birikimine dayanmakla birlikte sanat dalı niteliği de gösteren bir disiplin içinse estetik vazgeçilmez bir gerekliliktir. Sanat tasniflerinde fonetik başlığı altında yer alan edebiyatın hem anlaşılmasında hem öğretilmesinde estetiğin sunduğu bakış açısı, kilit bir roldedir. Klasik Türk edebiyatının ortaya çıktığı devirde etkili olan estetik ilkelerin tespiti bu açıdan gereklidir. Türk edebiyatında yüzyılları aşan bir zaman diliminde etkili olan klasik Türk edebiyatı da içinde bulunduğu kültür ikliminin etkisiyle belli estetik ilkeleri yansıtmaktadır. Bu estetik belli bir insan, tabiat ve hayat düşüncesinden doğmuştur. Sanatın da bu düşüncelerden bağımsız gelişmediği söylenebilir.
Klasik Türk edebiyatının eğitiminde estetik bilimini öne çıkarmak, muhatabın disiplinler arası bir ilişki kurmasını sağlayacaktır. Bu yolla muhatabın klasik Türk edebiyatını içinde yer aldığı devrin bir parçası olarak görmesi ve bu durumu kabullenmesi kolaylaşacaktır. Klasik döneme hakim bütüncül bakışını daha iyi yansıtabilmek adına klasik Türk edebiyatı ve devrin estetik ilkeleri arasında kurulacak ilişkiler, muhatabın bu devri anlamasında yardımcı olacaktır. Edebiyatın kendi devrinin gündelik hayatıyla ilişkilendirilmesi de daha mümkün hale gelecektir. Devrin estetik ilkelerinin ortaklığı sayesinde şiirin; mimari, tezyin, hat, musiki ve minyatürle doğrudan ilişkilendirilmesi, muhatabın şümullü bir bakış açısı kazanmasını sağlayacaktır. Sanatın bireyin eğitim ve öğretimindeki faydaları, kendini bu yöntemle daha iyi gösterecektir. Klasik Türk edebiyatı eğitiminde, estetik bilimine yer vermek, edebiyat ürünlerinin, dil tarihinin gelişim ve değişim basamaklarını gösteren bir tür arkeolojik buluntular değil belli bir estetik bakışla oluşmuş üst bir sanatın yansıması olduğu gerçeğini ortaya çıkacaktır. Örneğin klasik Türk edebiyatında bir minyatürün nakşettiği alemin, kelimelerle tasvirini görmek mümkündür. Bu yüzden bu edebiyatın taliminde minyatür sanatının ilkeleriyle kurulan ilişki, görsel bir anlama ve kavrama zemini de oluşturacaktır.
Anahtar Sözcükler: klasik Türk edebiyatı, estetik, eğitim
Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Kongresi 3, 2014
Klasik Türk edebiyatı diye isimlendirilen, Türk edebiyatında önemli bir dönemi karşılayan bu edeb... more Klasik Türk edebiyatı diye isimlendirilen, Türk edebiyatında önemli bir dönemi karşılayan bu edebiyatta
beğenilen şiirler birçok seçkiye dahil edilmiştir. Bu seçki, Klasik Türk edebiyatında "mecmua, mecmua-ı
eş'ar" adlarını alır. Şiirin hayattaki yerini ve dönemin ya da hazırlayanın estetik anlayışını yansıtan
"mecmua" bir tür antropolojik veri olarak okunabilir. Dilden sanata, dinden siyasete, "kültürden irfana"
birçok başlığa dahil edebileceğimiz bu veriler, "Geçmiş, geçmemiştir." fehvasınca ayrıca kıymet taşır.
Bu makalede Süleymaniye Kütüphanesi 34 Sü-Tarlan 67/1 numarada yer alan toplam 111 varak olan
yazma eserin 1-54 varak arasında yer alan 120 şaire ait 320 gazel ve 20 musammat hakkında bilgi
verilmiştir. Ayrıca bunların anlaşılması için "mecmua" kavramı hakkında da bilgi verilmiştir.
Mecmuanın kim tarafından ve ne zaman yazıldığı bilinmemektedir. Mecmua sadelik barındıran,
söyleyiş kolaylığı olan, terkip yoğunluğu az, Türkçe kelime oranın fazla olduğu ve deyimlerin
bulunduğu metinlerden oluşuyor.