Asena Gizem Yiğit | Süleyman Demirel University (original) (raw)
Papers by Asena Gizem Yiğit
The purpose of this study is to adapt the Maximization Scale developed by Schwartz et al. (2002) ... more The purpose of this study is to adapt the Maximization Scale developed by Schwartz et al. (2002) to Turkish and determine its validity. 400 volunteers participated in online surveys conducted to measure the maximizing tendency. As a result of Exploratory (EFA) and Confirmatory Factor Analysis (CFA), the scale showed a 3-factor structure and consists of 11 items. The factors in this emerging scale explain 52.35% of the total variance. For the internal consistency analysis, the Cronbach's Alpha coefficient of the scale was calculated and its reliability was determined as 0.74. Goodness-of-fit indices were used to determine the suitability of the model obtained after CFA. These fit indices were determined as CFI=0.902, GFI=0.953, AGFI= 0.925, NFI=0.855, RMSEA=0.065, IFI=0.904, and it was determined that the model met the criteria of a well-fitting model.
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, Jun 26, 2019
Hızlı tüketim endüstrisi ve pazarlama faaliyetleri teknolojik gelişmelerle birlikte Türkiye’de öz... more Hızlı tüketim endüstrisi ve pazarlama faaliyetleri teknolojik gelişmelerle birlikte Türkiye’de özellikle eve sipariş alışkanlıkları açısından son 20 senedir belirgin şekilde değişmiştir. Özellikle Sanayi Devrimi sonrasında küreselleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan zaman kısıtı, gelişen üretim teknolojileriyle beraber toplumsal yapıda da değişikliklere sebebiyet vermiştir. Uluslararası rekabete bağlı ortaya çıkan daha fazla üretim çabası, kadının toplam işgücünde daha fazla yer alması, insanların yeme-içme süresini kısaltan çalışma süresi, toplumu daha pratik ve daha hızlı alternatifler bulmaya yöneltmiştir. Bu çalışmada insanların fast food alışkanlıkları ve ev dışı gıda tüketiminin altında yatan sosyo-ekonomik faktörlerin belirlenebilmesi amacıyla, Süleyman Demirel Üniversitesinde 359 öğrenciyle yüz yüze görüşülerek anket yöntemi uygulanmış ve yatay kesit verileri oluşturularak Logit modeliyle tahmin edilmiştir. Oluşturulan modelde yer alan eve gıda sipariĢi bağımlı değiĢken; cinsiyet, kaçıncı öğretimde okuduğu, fast food tercih durumu, öğrencinin aylık gıda harcaması, vücut kitle endeksi, ev dışı gıda tüketimine yönelik kampanyalar ve evde yapamadığı yiyecekleri dışarıdan sipariş etme imkânı ile ailesinin yaygın olarak ikamet ettiği yer ise açıklayıcı değişkenler olmuştur. Anket çalışması sonuçlarının analizine göre, ankete katılan öğrencilerin ortalama toplam geliri 1082,41 TL, ortalama gıda harcaması 408.42 TL ve ortalama eve gıda sipariş harcaması 56.03 TL’dir. Ayrıca gıda harcamasını toplam gelirdeki payı %38 iken, eve gıda siparişi harcamasının ortalama gıda harcaması içindeki payı %14 olmuştur. Gıda harcamasının gelirdeki payının, düşük gelir grubundan yüksek gelir grubuna doğru azalmakta olduğu bulgusu beklentilerimizle uyumludur.
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
Sınırlı rasyonaliteden yola çıkarak ortaya konan maksimize etme-tatmin etme ayrımı Schwartz vd.’n... more Sınırlı rasyonaliteden yola çıkarak ortaya konan maksimize etme-tatmin etme ayrımı Schwartz vd.’nin (2002) çalışmasıyla teorik temellere oturtulmuştur. Literatür incelediğinde konuyla ilgili çalışmaların çoğunlukla ölçek geliştirme çabalarında yoğunlaştığı görülmektedir. Bununla birlikte az sayıda çalışma maksimize etme eğiliminin farklı değişkenlerle ele alınmasını kapsamaktadır. Bu bakımdan, bu çalışma maksimize etme eğilimi ile kayıptan kaçınma, riskten kaçınma, mutluluk ve bilişsel önyargılara düşme eğilimi arasındaki ilişkileri araştırmaya yönelik gerçekleştirilmiştir. 272 kişilik örneklemle gerçekleştirilen çalışmada öncelikle maksimize etme eğilimi, kayıptan kaçınma ve riskten kaçınma ölçekleri Türkçe’ye uyarlanmış ve geçerlilik/güvenilirlik analizleri yapılmış, sonrasında ise oluşturulan hipotezler test edilmiştir. Elde edilen bulgular, maksimize etme eğiliminin sadece medeni duruma göre farklılık gösterdiği; kayıptan kaçınma, riskten kaçınma, mutluluk ve bilişsel önyargılara düşme eğilimleri ile ilişkilerinin ise cinsiyetler arasında farklılık gösterdiği şeklindedir. Buna göre kadınlarda maksimize etme eğilimi ile kayıptan kaçınma ve riskten kaçınma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiş olmasına karşılık erkeklerde her iki değişkenle de maksimize etme eğilimi arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Yine kadınlarda maksimize etme eğilimi ile mutluluk ve batık maliyete düşme eğilimi arasında bir ilişki saptanmazken; erkeklerde maksimize etme eğilimi ile mutluluk arasında ve batık maliyete düşme eğilimi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Burada kadın ve erkeklerin maksimize etme eğilimi noktasında motivasyonlarının farklı olduğu görülmektedir. Çalışma, maksimize etme eğilimini bahsi geçen değişkenlerle birlikte ele alan çalışmaya rastlanmaması bakımından özgün değer taşımaktadır. Ayrıca, Maksimizasyon Eğilimi Ölçeği, Kayıptan Kaçınma Ölçeği ve Riskten Kaçınma Ölçeği’nin Türkçe uyarlamalarının ve analizlerinin de ilk kez gerçekleştirilmesi bakımından da önem taşımaktadır.
Journal of academic value studies, 2021
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, Mar 24, 2019
Ġktisat bilimi sosyal bir bilim olarak varolmasına rağmen, bilhassa 1874 yılında Walras'ın "Saf Ġ... more Ġktisat bilimi sosyal bir bilim olarak varolmasına rağmen, bilhassa 1874 yılında Walras'ın "Saf Ġktisadın Öğeleri" çalıĢmasından sonra, fizik ve matematik ile fazlasıyla iç içe geçmiĢ bir yapı sergilemiĢtir. Ġktisadi birçok modelin sağlam temellere oturtulabilmesi için matematiğin kullanılması Ģart olsa da bu durum zaman içinde iktisadın sosyoloji ve psikolojiden uzaklaĢmasına sebebiyet vermiĢtir. Ancak değiĢen konjonktürde, sosyal ve ekonomik durumların net bir Ģekilde açıklanamaması sonucu olarak, 20.yüzyılın ortalarından itibaren iktisat, sosyoloji ve psikoloji iliĢkisi tekrar tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Matematik ile sınırlandırılmıĢ varsayım ve analizlere dayandırılan geleneksel iktisadın temelinde insan faktörünün olması ve bu yüzden modellerde psikolojik ve fizyolojik faktörlerin de göz önünde bulundurulması gereği DavranıĢsal Ġktisatın ortaya çıkmasını sağlamıĢtır.
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Bu çalışma Schwartz vd. (2002) tarafından geliştirilen Maksimizasyon Ölçeği’ni Türkçeye uyarlayar... more Bu çalışma Schwartz vd. (2002) tarafından geliştirilen Maksimizasyon Ölçeği’ni Türkçeye uyarlayarak geçerliliğini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Maksimize etme eğilimini ölçmeye yönelik gerçekleştirilen çevrimiçi anketlere 400 gönüllü kişi katılmıştır. Yapılan Açımlayıcı (AFA) ve Doğrulayıcı Faktör Analizleri (DFA) sonucunda ölçek, 3 faktörlü bir yapı göstermiştir ve 11 maddeden oluşmaktadır. Ortaya çıkan bu ölçekte yer alan faktörler toplam varyansın %52,35’ini açıklamaktadır. İç tutarlılık analizi için ölçeğe ait Cronbach’s Alpha katsayısı hesaplanmış ve güvenilirliği 0,74 olarak tespit edilmiştir. DFA sonrasında elde edilen modelin uygunluğunun tespiti için uyum iyilik endekslerinden yararlanılmıştır. Bu uyum endeksleri CFI=0.902, GFI=0.953, AGFI= 0.925, NFI=0.855, RMSEA=0.065, IFI=0.904 şeklinde tespit edilmiş olup, modelin iyi uyum sağlayan bir modelin kriterlerini karşıladığı tespit edilmiştir.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2022
This study, it is aimed to determine whether cognitive biases have a role in the effect of techno... more This study, it is aimed to determine whether cognitive biases have a role in the effect of
technology-induced technostress on individuals' digital burnout. The sample of the study
consists of academics who have to be constantly intertwined with technological tools
and equipment due to professional requirements and distance education processes that
intensified especially with the pandemic period. The data were obtained from 111
academicians working at state universities by online surveys and convenience sampling
method. As a result of the correlation and regression analyzes, it was determined that
technology-induced stress has an effect on digital burnout and that cognitive biases have
a moderating effect between technostress and digital burnout.
İktisadi Konulara Davranışsal Yaklaşım 2, 2022
İKTİSADİ KONULARA DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM, 2021
JOURNAL OF ACADEMIC VALUE STUDIES, 2021
Business and Economics Research Journal, 2021
Kompulsif tüketim davranışı, bireylerin kaygı, duygu-durum bozukluğu, depresyon, stres gibi durum... more Kompulsif tüketim davranışı, bireylerin kaygı, duygu-durum bozukluğu, depresyon, stres gibi durumlarda yaşamış olduğu gerginliği hafifletmek için yaptığı tüketimdir. Burada birey için önemli olan herhangi bir ürün veya hizmet edinmeden çok satın alma sürecinde yaşadığı haz duygusudur. Kompulsif tüketiciler satın alma süreciyle birlikte kısa süreli bir rahatlama yaşalarsa da sonrasında pişmanlık duygusuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Özellikle içinde bulunduğumuz ve sürekli
değişen hayat koşulları, dijitalleşme, internet kullanımı, firmaların satış ve pazarlama stratejileri, kredi olanakları gibi hususların bu davranışı beslediği yönünde görüşler mevcuttur. Bu çalışmada kompulsif satın alma davranışının daha iyi anlaşılabilmesi ve sosyo-ekonomik boyutunun öneminin kavranabilmesi hedeflenmektedir. Bu amaçla, ayrıntılı bir literatür taraması yapılarak kompulsif satın alma davranışının özellikleri, nedenleri, demografisi, toplumlardaki yaygınlığı ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Kompulsif satın alma çalışmalarının çok eski bir geçmişi yoktur ve alanda yapılan çalışmaların çoğu klinik alanla çerçevelenmiştir. Bu durum, araştırmaların sosyo-ekonomik boyutunun geride kalmasına sebebiyet vermiştir. Bu anlamda, çalışmanın hem akademik hem de
toplumsal alana katkı yapması beklenmektedir.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Ekonomik Tercihlere Davranışsal Yaklaşım, 2020
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020
Geleneksel İktisat ana varsayımının tersine bireylerin her koşulda rasyonel olmadığı, bilişsel ön... more Geleneksel İktisat ana varsayımının tersine bireylerin her koşulda rasyonel olmadığı, bilişsel önyargılar nedeniyle tercihlerin değişkenlik gösterdiği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. Bu kanıtlardan biri olan
Çerçeveleme Etkisi, olayların veya durumların sunuluş şeklinin değiştirilmesiyle bireylerin kararlarında meydana gelen değişimi gösteren etkidir. Davranışsal yaklaşımda medyadan pazarlamaya kadar birçok alanda kullanılan bu etki, bireylerin sahip olduğu deneyimler, duygusal değişimler, yanlılık durumları gibi faktörlerden dolayı her zaman kendini göstermeyebilmektedir. Bu çalışma yapay zeka uygulama senaryolarıyla oluşturulan Çerçevelemelerin etkisinin toplumsal anlamda hassasiyet teşkil eden “işsizlik” olgusuyla sınanması üzerine kurulmuştur. Çevrimiçi anket yöntemiyle elde edilen veriler 250’si kadın, 230’u erkek olmak üzere 480 kişiden toplanmış ve Bağımsız Örneklem t Testi ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçları göstermektedir ki, pozitif ve negatif risk çerçevelemeleri ile istatistiki olarak anlamlı sonuç veren Çerçeveleme Etkisi, aynı sorulara işsizlik olgusu yerleştirildiğinde ortadan kaybolmaktadır. Bununla birlikte kontrol ve deney gruplarında, çerçeveler arasındaki farkın “işsizlik” değişkeninin eklenmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda daha net bir bakış açısı sunabilmek adına, ifadeler pozitif ve negatif çerçeveler şeklinde yeniden analize tabi tutulmuştur. Buradan elde edilen nihai sonuç ise farklılaşmayı engelleyen asıl unsurun “işsizlik” değişkeni ile ilgili olduğudur.
Anahtar Kelimeler: Çerçeveleme Etkisi, İşsizlik, Yapay Zeka
Ekonomik, Finansal ve Mali Politikaların Uygulamadaki Yansımaları, 2020
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020
Changes in economic and social life create important and permanent changes in the behavior of ind... more Changes in economic and social life create important and permanent changes in the behavior of individuals. In our age where digitalization and mass consumption are intense, consumption preferences are changing rapidly. In addition to utilitarian consumption, individuals are consumed depending on many motivations today. Even abnormal consumption behaviors can be encountered. One of these behaviors is compulsive consumption behavior, which is the subject of the study. Compulsive buying is a chronically repetitive, an impulsive buying behavior that the individual does to suppress or reduce anxiety, negative emotions and thoughts that are caused by many factors in the family, environment or internal. It is not the product that is important for individuals but the pleasure they experience throughout the buying process. The general acceptance in the literature is that compulsive buying behavior is seen in women for various reasons. However, there are discussions about the fact that it has started to be seen in men today. The purpose of this study is to investigate the difference between the sexes in the Y and Z generations of compulsive buying behavior. For this purpose, the data collected from 222 persons throught the survey were analysed by independent sample t test. According to the data obtained as a result of the analysis, in generation Y, in line with the general acceptance opinion, women have more compulsive buying behavior. However, this difference disappears in the Z generation.
Keywords:
compulsive buying behavior, consumption theory, y and z generations
THEORETICAL AND APPLIED STUDIES ON TURKISH ECONOMY VOL. I, 2020
Dijital Dönüşüm ve Finansal Teknolojilere Yansımaları, 2020
Nobel Yayınevi, 1.Basım, s.109-127
Eurasian Business & Economics Journal, 2020
Although the theories of physics and mathematics have brought a different perspective to economic... more Although the theories of physics and mathematics have brought a different perspective to economic modeling within the framework of certainty, they have failed to explain the complex structure of the human factor which is the cornerstone of the economy. With this situation, the relationship between economics, sociology and psychology has been discussed again since the mid-20th century. The end of the cast doubt on of the "Rational Individual" understanding on the basis of Traditional Economics based on assumptions bounded by mathematics, it has led to the emergence of Behavioral and Experimental Economics based on the assumption of "Limited Rationality". It has been proved in many academic studies that individuals aren't always rational and their preferences vary due to factors such as cognitive biases / brain defo. Framing Theory, which is one of the cognitive biases, forms the basis of the study. In this study, five different types of framing were used to observe the effect of presentation of the problem on individual decisions. There are very few studies in the literature that have differentiated according to framing types and this study is the first in the Turkish literature. The data were collected by convenience sampling method and online survey were answered by 172 people. According to Mann-Whitney U Test, it was found that the answers given to four of the five different scenarios differed in accordance with the expectation and these findings were statistically significant.
Turkuaz Uluslararası Sosyo-Ekonomik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2019
Tüketim eylemi genel olarak hedonik tüketim ve faydacı tüketim olarak sınıflandırılmaktadır. Fayd... more Tüketim eylemi genel olarak hedonik tüketim ve faydacı tüketim olarak sınıflandırılmaktadır. Faydacı tüketim eğilimi daha çok rasyonaliteyle ilişkilendirilirken, hedonik tüketim eğilimi daha çok anlık haz ile ilişkilendirilmektedir. Bu anlık hazzın, kişileri plansız satın alma davranışına ittiği literatürde geniş şekilde tartışılmış ve bu argümanı destekleyen pek çok sonuç ortaya konmuştur. Bu çalışmadaki amaç ise hedonik tüketim eğiliminin plansız satın alma davranışı üzerindeki etkisinde sosyal medya bağımlılığının aracılık etkisini sınamaktır. Çünkü sosyal medya hayatımızın büyük bir parçası halini almıştır. Bu nedenle de davranışlarımızı ve tüketim kararlarımızı da etkileyecek pek çok uyarana sosyal medya üzerinden maruz kalmaktayız. Bu çalışmada ilgili argümanı sınamak üzere 413 üniversite öğrencisinden, anket yoluyla bilgi toplanmıştır. Yapılan regresyon analizleri neticesinde sosyal medya bağımlılığının hedonik tüketim eğiliminin plansız satın alma davranışı üzerindeki etkisinde kısmi aracılık etkisine sahip olduğu bulgulanmıştır.
The purpose of this study is to adapt the Maximization Scale developed by Schwartz et al. (2002) ... more The purpose of this study is to adapt the Maximization Scale developed by Schwartz et al. (2002) to Turkish and determine its validity. 400 volunteers participated in online surveys conducted to measure the maximizing tendency. As a result of Exploratory (EFA) and Confirmatory Factor Analysis (CFA), the scale showed a 3-factor structure and consists of 11 items. The factors in this emerging scale explain 52.35% of the total variance. For the internal consistency analysis, the Cronbach's Alpha coefficient of the scale was calculated and its reliability was determined as 0.74. Goodness-of-fit indices were used to determine the suitability of the model obtained after CFA. These fit indices were determined as CFI=0.902, GFI=0.953, AGFI= 0.925, NFI=0.855, RMSEA=0.065, IFI=0.904, and it was determined that the model met the criteria of a well-fitting model.
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, Jun 26, 2019
Hızlı tüketim endüstrisi ve pazarlama faaliyetleri teknolojik gelişmelerle birlikte Türkiye’de öz... more Hızlı tüketim endüstrisi ve pazarlama faaliyetleri teknolojik gelişmelerle birlikte Türkiye’de özellikle eve sipariş alışkanlıkları açısından son 20 senedir belirgin şekilde değişmiştir. Özellikle Sanayi Devrimi sonrasında küreselleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan zaman kısıtı, gelişen üretim teknolojileriyle beraber toplumsal yapıda da değişikliklere sebebiyet vermiştir. Uluslararası rekabete bağlı ortaya çıkan daha fazla üretim çabası, kadının toplam işgücünde daha fazla yer alması, insanların yeme-içme süresini kısaltan çalışma süresi, toplumu daha pratik ve daha hızlı alternatifler bulmaya yöneltmiştir. Bu çalışmada insanların fast food alışkanlıkları ve ev dışı gıda tüketiminin altında yatan sosyo-ekonomik faktörlerin belirlenebilmesi amacıyla, Süleyman Demirel Üniversitesinde 359 öğrenciyle yüz yüze görüşülerek anket yöntemi uygulanmış ve yatay kesit verileri oluşturularak Logit modeliyle tahmin edilmiştir. Oluşturulan modelde yer alan eve gıda sipariĢi bağımlı değiĢken; cinsiyet, kaçıncı öğretimde okuduğu, fast food tercih durumu, öğrencinin aylık gıda harcaması, vücut kitle endeksi, ev dışı gıda tüketimine yönelik kampanyalar ve evde yapamadığı yiyecekleri dışarıdan sipariş etme imkânı ile ailesinin yaygın olarak ikamet ettiği yer ise açıklayıcı değişkenler olmuştur. Anket çalışması sonuçlarının analizine göre, ankete katılan öğrencilerin ortalama toplam geliri 1082,41 TL, ortalama gıda harcaması 408.42 TL ve ortalama eve gıda sipariş harcaması 56.03 TL’dir. Ayrıca gıda harcamasını toplam gelirdeki payı %38 iken, eve gıda siparişi harcamasının ortalama gıda harcaması içindeki payı %14 olmuştur. Gıda harcamasının gelirdeki payının, düşük gelir grubundan yüksek gelir grubuna doğru azalmakta olduğu bulgusu beklentilerimizle uyumludur.
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
Sınırlı rasyonaliteden yola çıkarak ortaya konan maksimize etme-tatmin etme ayrımı Schwartz vd.’n... more Sınırlı rasyonaliteden yola çıkarak ortaya konan maksimize etme-tatmin etme ayrımı Schwartz vd.’nin (2002) çalışmasıyla teorik temellere oturtulmuştur. Literatür incelediğinde konuyla ilgili çalışmaların çoğunlukla ölçek geliştirme çabalarında yoğunlaştığı görülmektedir. Bununla birlikte az sayıda çalışma maksimize etme eğiliminin farklı değişkenlerle ele alınmasını kapsamaktadır. Bu bakımdan, bu çalışma maksimize etme eğilimi ile kayıptan kaçınma, riskten kaçınma, mutluluk ve bilişsel önyargılara düşme eğilimi arasındaki ilişkileri araştırmaya yönelik gerçekleştirilmiştir. 272 kişilik örneklemle gerçekleştirilen çalışmada öncelikle maksimize etme eğilimi, kayıptan kaçınma ve riskten kaçınma ölçekleri Türkçe’ye uyarlanmış ve geçerlilik/güvenilirlik analizleri yapılmış, sonrasında ise oluşturulan hipotezler test edilmiştir. Elde edilen bulgular, maksimize etme eğiliminin sadece medeni duruma göre farklılık gösterdiği; kayıptan kaçınma, riskten kaçınma, mutluluk ve bilişsel önyargılara düşme eğilimleri ile ilişkilerinin ise cinsiyetler arasında farklılık gösterdiği şeklindedir. Buna göre kadınlarda maksimize etme eğilimi ile kayıptan kaçınma ve riskten kaçınma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiş olmasına karşılık erkeklerde her iki değişkenle de maksimize etme eğilimi arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Yine kadınlarda maksimize etme eğilimi ile mutluluk ve batık maliyete düşme eğilimi arasında bir ilişki saptanmazken; erkeklerde maksimize etme eğilimi ile mutluluk arasında ve batık maliyete düşme eğilimi arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Burada kadın ve erkeklerin maksimize etme eğilimi noktasında motivasyonlarının farklı olduğu görülmektedir. Çalışma, maksimize etme eğilimini bahsi geçen değişkenlerle birlikte ele alan çalışmaya rastlanmaması bakımından özgün değer taşımaktadır. Ayrıca, Maksimizasyon Eğilimi Ölçeği, Kayıptan Kaçınma Ölçeği ve Riskten Kaçınma Ölçeği’nin Türkçe uyarlamalarının ve analizlerinin de ilk kez gerçekleştirilmesi bakımından da önem taşımaktadır.
Journal of academic value studies, 2021
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, Mar 24, 2019
Ġktisat bilimi sosyal bir bilim olarak varolmasına rağmen, bilhassa 1874 yılında Walras'ın "Saf Ġ... more Ġktisat bilimi sosyal bir bilim olarak varolmasına rağmen, bilhassa 1874 yılında Walras'ın "Saf Ġktisadın Öğeleri" çalıĢmasından sonra, fizik ve matematik ile fazlasıyla iç içe geçmiĢ bir yapı sergilemiĢtir. Ġktisadi birçok modelin sağlam temellere oturtulabilmesi için matematiğin kullanılması Ģart olsa da bu durum zaman içinde iktisadın sosyoloji ve psikolojiden uzaklaĢmasına sebebiyet vermiĢtir. Ancak değiĢen konjonktürde, sosyal ve ekonomik durumların net bir Ģekilde açıklanamaması sonucu olarak, 20.yüzyılın ortalarından itibaren iktisat, sosyoloji ve psikoloji iliĢkisi tekrar tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Matematik ile sınırlandırılmıĢ varsayım ve analizlere dayandırılan geleneksel iktisadın temelinde insan faktörünün olması ve bu yüzden modellerde psikolojik ve fizyolojik faktörlerin de göz önünde bulundurulması gereği DavranıĢsal Ġktisatın ortaya çıkmasını sağlamıĢtır.
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Bu çalışma Schwartz vd. (2002) tarafından geliştirilen Maksimizasyon Ölçeği’ni Türkçeye uyarlayar... more Bu çalışma Schwartz vd. (2002) tarafından geliştirilen Maksimizasyon Ölçeği’ni Türkçeye uyarlayarak geçerliliğini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Maksimize etme eğilimini ölçmeye yönelik gerçekleştirilen çevrimiçi anketlere 400 gönüllü kişi katılmıştır. Yapılan Açımlayıcı (AFA) ve Doğrulayıcı Faktör Analizleri (DFA) sonucunda ölçek, 3 faktörlü bir yapı göstermiştir ve 11 maddeden oluşmaktadır. Ortaya çıkan bu ölçekte yer alan faktörler toplam varyansın %52,35’ini açıklamaktadır. İç tutarlılık analizi için ölçeğe ait Cronbach’s Alpha katsayısı hesaplanmış ve güvenilirliği 0,74 olarak tespit edilmiştir. DFA sonrasında elde edilen modelin uygunluğunun tespiti için uyum iyilik endekslerinden yararlanılmıştır. Bu uyum endeksleri CFI=0.902, GFI=0.953, AGFI= 0.925, NFI=0.855, RMSEA=0.065, IFI=0.904 şeklinde tespit edilmiş olup, modelin iyi uyum sağlayan bir modelin kriterlerini karşıladığı tespit edilmiştir.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2022
This study, it is aimed to determine whether cognitive biases have a role in the effect of techno... more This study, it is aimed to determine whether cognitive biases have a role in the effect of
technology-induced technostress on individuals' digital burnout. The sample of the study
consists of academics who have to be constantly intertwined with technological tools
and equipment due to professional requirements and distance education processes that
intensified especially with the pandemic period. The data were obtained from 111
academicians working at state universities by online surveys and convenience sampling
method. As a result of the correlation and regression analyzes, it was determined that
technology-induced stress has an effect on digital burnout and that cognitive biases have
a moderating effect between technostress and digital burnout.
İktisadi Konulara Davranışsal Yaklaşım 2, 2022
İKTİSADİ KONULARA DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM, 2021
JOURNAL OF ACADEMIC VALUE STUDIES, 2021
Business and Economics Research Journal, 2021
Kompulsif tüketim davranışı, bireylerin kaygı, duygu-durum bozukluğu, depresyon, stres gibi durum... more Kompulsif tüketim davranışı, bireylerin kaygı, duygu-durum bozukluğu, depresyon, stres gibi durumlarda yaşamış olduğu gerginliği hafifletmek için yaptığı tüketimdir. Burada birey için önemli olan herhangi bir ürün veya hizmet edinmeden çok satın alma sürecinde yaşadığı haz duygusudur. Kompulsif tüketiciler satın alma süreciyle birlikte kısa süreli bir rahatlama yaşalarsa da sonrasında pişmanlık duygusuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Özellikle içinde bulunduğumuz ve sürekli
değişen hayat koşulları, dijitalleşme, internet kullanımı, firmaların satış ve pazarlama stratejileri, kredi olanakları gibi hususların bu davranışı beslediği yönünde görüşler mevcuttur. Bu çalışmada kompulsif satın alma davranışının daha iyi anlaşılabilmesi ve sosyo-ekonomik boyutunun öneminin kavranabilmesi hedeflenmektedir. Bu amaçla, ayrıntılı bir literatür taraması yapılarak kompulsif satın alma davranışının özellikleri, nedenleri, demografisi, toplumlardaki yaygınlığı ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Kompulsif satın alma çalışmalarının çok eski bir geçmişi yoktur ve alanda yapılan çalışmaların çoğu klinik alanla çerçevelenmiştir. Bu durum, araştırmaların sosyo-ekonomik boyutunun geride kalmasına sebebiyet vermiştir. Bu anlamda, çalışmanın hem akademik hem de
toplumsal alana katkı yapması beklenmektedir.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Ekonomik Tercihlere Davranışsal Yaklaşım, 2020
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020
Geleneksel İktisat ana varsayımının tersine bireylerin her koşulda rasyonel olmadığı, bilişsel ön... more Geleneksel İktisat ana varsayımının tersine bireylerin her koşulda rasyonel olmadığı, bilişsel önyargılar nedeniyle tercihlerin değişkenlik gösterdiği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. Bu kanıtlardan biri olan
Çerçeveleme Etkisi, olayların veya durumların sunuluş şeklinin değiştirilmesiyle bireylerin kararlarında meydana gelen değişimi gösteren etkidir. Davranışsal yaklaşımda medyadan pazarlamaya kadar birçok alanda kullanılan bu etki, bireylerin sahip olduğu deneyimler, duygusal değişimler, yanlılık durumları gibi faktörlerden dolayı her zaman kendini göstermeyebilmektedir. Bu çalışma yapay zeka uygulama senaryolarıyla oluşturulan Çerçevelemelerin etkisinin toplumsal anlamda hassasiyet teşkil eden “işsizlik” olgusuyla sınanması üzerine kurulmuştur. Çevrimiçi anket yöntemiyle elde edilen veriler 250’si kadın, 230’u erkek olmak üzere 480 kişiden toplanmış ve Bağımsız Örneklem t Testi ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçları göstermektedir ki, pozitif ve negatif risk çerçevelemeleri ile istatistiki olarak anlamlı sonuç veren Çerçeveleme Etkisi, aynı sorulara işsizlik olgusu yerleştirildiğinde ortadan kaybolmaktadır. Bununla birlikte kontrol ve deney gruplarında, çerçeveler arasındaki farkın “işsizlik” değişkeninin eklenmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda daha net bir bakış açısı sunabilmek adına, ifadeler pozitif ve negatif çerçeveler şeklinde yeniden analize tabi tutulmuştur. Buradan elde edilen nihai sonuç ise farklılaşmayı engelleyen asıl unsurun “işsizlik” değişkeni ile ilgili olduğudur.
Anahtar Kelimeler: Çerçeveleme Etkisi, İşsizlik, Yapay Zeka
Ekonomik, Finansal ve Mali Politikaların Uygulamadaki Yansımaları, 2020
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020
Changes in economic and social life create important and permanent changes in the behavior of ind... more Changes in economic and social life create important and permanent changes in the behavior of individuals. In our age where digitalization and mass consumption are intense, consumption preferences are changing rapidly. In addition to utilitarian consumption, individuals are consumed depending on many motivations today. Even abnormal consumption behaviors can be encountered. One of these behaviors is compulsive consumption behavior, which is the subject of the study. Compulsive buying is a chronically repetitive, an impulsive buying behavior that the individual does to suppress or reduce anxiety, negative emotions and thoughts that are caused by many factors in the family, environment or internal. It is not the product that is important for individuals but the pleasure they experience throughout the buying process. The general acceptance in the literature is that compulsive buying behavior is seen in women for various reasons. However, there are discussions about the fact that it has started to be seen in men today. The purpose of this study is to investigate the difference between the sexes in the Y and Z generations of compulsive buying behavior. For this purpose, the data collected from 222 persons throught the survey were analysed by independent sample t test. According to the data obtained as a result of the analysis, in generation Y, in line with the general acceptance opinion, women have more compulsive buying behavior. However, this difference disappears in the Z generation.
Keywords:
compulsive buying behavior, consumption theory, y and z generations
THEORETICAL AND APPLIED STUDIES ON TURKISH ECONOMY VOL. I, 2020
Dijital Dönüşüm ve Finansal Teknolojilere Yansımaları, 2020
Nobel Yayınevi, 1.Basım, s.109-127
Eurasian Business & Economics Journal, 2020
Although the theories of physics and mathematics have brought a different perspective to economic... more Although the theories of physics and mathematics have brought a different perspective to economic modeling within the framework of certainty, they have failed to explain the complex structure of the human factor which is the cornerstone of the economy. With this situation, the relationship between economics, sociology and psychology has been discussed again since the mid-20th century. The end of the cast doubt on of the "Rational Individual" understanding on the basis of Traditional Economics based on assumptions bounded by mathematics, it has led to the emergence of Behavioral and Experimental Economics based on the assumption of "Limited Rationality". It has been proved in many academic studies that individuals aren't always rational and their preferences vary due to factors such as cognitive biases / brain defo. Framing Theory, which is one of the cognitive biases, forms the basis of the study. In this study, five different types of framing were used to observe the effect of presentation of the problem on individual decisions. There are very few studies in the literature that have differentiated according to framing types and this study is the first in the Turkish literature. The data were collected by convenience sampling method and online survey were answered by 172 people. According to Mann-Whitney U Test, it was found that the answers given to four of the five different scenarios differed in accordance with the expectation and these findings were statistically significant.
Turkuaz Uluslararası Sosyo-Ekonomik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2019
Tüketim eylemi genel olarak hedonik tüketim ve faydacı tüketim olarak sınıflandırılmaktadır. Fayd... more Tüketim eylemi genel olarak hedonik tüketim ve faydacı tüketim olarak sınıflandırılmaktadır. Faydacı tüketim eğilimi daha çok rasyonaliteyle ilişkilendirilirken, hedonik tüketim eğilimi daha çok anlık haz ile ilişkilendirilmektedir. Bu anlık hazzın, kişileri plansız satın alma davranışına ittiği literatürde geniş şekilde tartışılmış ve bu argümanı destekleyen pek çok sonuç ortaya konmuştur. Bu çalışmadaki amaç ise hedonik tüketim eğiliminin plansız satın alma davranışı üzerindeki etkisinde sosyal medya bağımlılığının aracılık etkisini sınamaktır. Çünkü sosyal medya hayatımızın büyük bir parçası halini almıştır. Bu nedenle de davranışlarımızı ve tüketim kararlarımızı da etkileyecek pek çok uyarana sosyal medya üzerinden maruz kalmaktayız. Bu çalışmada ilgili argümanı sınamak üzere 413 üniversite öğrencisinden, anket yoluyla bilgi toplanmıştır. Yapılan regresyon analizleri neticesinde sosyal medya bağımlılığının hedonik tüketim eğiliminin plansız satın alma davranışı üzerindeki etkisinde kısmi aracılık etkisine sahip olduğu bulgulanmıştır.
EGE 12th INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES PROCEEDING BOOK, 2024
Herbert A. Simon’un 1955 yılında ortaya koyduğu sınırlı rasyonalite varsayımı üzerine kurulu olar... more Herbert A. Simon’un 1955 yılında ortaya koyduğu sınırlı rasyonalite varsayımı üzerine kurulu olarak ortaya çıkan Davranışsal İktisat, kişilerin karar mekanizmalarında sosyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin önemli etkileri olduğunu vurgular. Bu faktörlerden biri de bilişsel önyargılardır. Davranışsal İktisat literatüründe önemli bir yere sahip bilişsel önyargılardan biri olan çıpalama etkisi, bireylerin ilk sunulan bilgiye bağlılık göstererek sonraki değerlendirmelerini bu bilgi etrafında şekillendirmesi durumunu ifade eder. Bu çalışma, bireylerin karar alma süreçlerinde etkili olan ve birçok alanda kendini gösteren çıpalama etkisinin, bağış istekliliği üzerindeki etkisini ve bireylerin kendini tanıma düzeyine göre değişip değişmediğini incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmada, bu amaç kapsamında, 184 katılımcıdan çevrimiçi anketlerle veriler toplanmıştır. Katılımcılara, farklı alanlarda bağışlara ilişkin yedi farklı senaryo verilmiş ve bağış yapmaya istekli olduğu tutarlar sorulmuştur. Senaryolara ilişkin bağış tutarları kontrol grubunda düşükten yükseğe doğru; deney grubunda ise çıpalama etkisinin tespiti amacıyla tam tersi bir sıralama ile verilmiştir. Ayrıca kendini ne kadar tanıdıklarına dair verilerin toplanabilmesi amacıyla Bütünleştirici Öz-Bilgi Ölçeği’nin “şimdi zamandaki deneyimlere odaklanma” boyutu kullanılmıştır. Senaryolarının sonunda ise katılımcılardan verdikleri kararlardan ne kadar emin olduklarına dair puanlar toplanmıştır. Yapılan Ki-Kare ve Fark Testleri sonuçları, çıpalama etkisinin bireylerin bağış yapma kararları üzerinde sistematik bir yanlılık yarattığını ve bu etkinin bireylerin eminlik düzeyini de etkileyerek karar süreçlerini şekillendirdiğini göstermektedir. Kendini tanıma düzeyinin gruplara göre farklılaşmadığı tespit edilmiş; yaş, cinsiyet ve medeni duruma göre çıpalama etkisinin farklılık gösterebildiği görülmüştür. Çalışma, çıpalama etkisinin bireylerin kararlarını yönlendirmedeki gücünü vurgulamakta ve bilişsel önyargıların karar alma süreçlerine olan etkilerini anlamak için önemli bir katkı sunmaktadır.
EGE 12th INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES PROCEEDING BOOK, 2024
Herbert A. Simon’un 1955 yılında ortaya koyduğu sınırlı rasyonalite varsayımı üzerine kurulu olar... more Herbert A. Simon’un 1955 yılında ortaya koyduğu sınırlı rasyonalite varsayımı üzerine kurulu olarak ortaya çıkan Davranışsal İktisat, kişilerin karar mekanizmalarında sosyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin önemli etkileri olduğunu vurgular. Bu faktörlerden biri de bilişsel önyargılardır. Davranışsal İktisat literatüründe önemli bir yere sahip bilişsel önyargılardan biri olan çıpalama etkisi, bireylerin ilk sunulan bilgiye bağlılık göstererek sonraki değerlendirmelerini bu bilgi etrafında şekillendirmesi durumunu ifade eder. Bu çalışma, bireylerin karar alma süreçlerinde etkili olan ve birçok alanda kendini gösteren çıpalama etkisinin, bağış istekliliği üzerindeki etkisini ve bireylerin kendini tanıma düzeyine göre değişip değişmediğini incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmada, bu amaç kapsamında, 184 katılımcıdan çevrimiçi anketlerle veriler toplanmıştır. Katılımcılara, farklı alanlarda bağışlara ilişkin yedi farklı senaryo verilmiş ve bağış yapmaya istekli olduğu tutarlar sorulmuştur. Senaryolara ilişkin bağış tutarları kontrol grubunda düşükten yükseğe doğru; deney grubunda ise çıpalama etkisinin tespiti amacıyla tam tersi bir sıralama ile verilmiştir. Ayrıca kendini ne kadar tanıdıklarına dair verilerin toplanabilmesi amacıyla Bütünleştirici Öz-Bilgi Ölçeği’nin “şimdi zamandaki deneyimlere odaklanma” boyutu kullanılmıştır. Senaryolarının sonunda ise katılımcılardan verdikleri kararlardan ne kadar emin olduklarına dair puanlar toplanmıştır. Yapılan Ki-Kare ve Fark Testleri sonuçları, çıpalama etkisinin bireylerin bağış yapma kararları üzerinde sistematik bir yanlılık yarattığını ve bu etkinin bireylerin eminlik düzeyini de etkileyerek karar süreçlerini şekillendirdiğini göstermektedir. Kendini tanıma düzeyinin gruplara göre farklılaşmadığı tespit edilmiş; yaş, cinsiyet ve medeni duruma göre çıpalama etkisinin farklılık gösterebildiği görülmüştür. Çalışma, çıpalama etkisinin bireylerin kararlarını yönlendirmedeki gücünü vurgulamakta ve bilişsel önyargıların karar alma süreçlerine olan etkilerini anlamak için önemli bir katkı sunmaktadır.
İktisat biliminde sınırsız insan ihtiyaçlarının giderilmesinin yarattığı tatmin duygusu fayda ola... more İktisat biliminde sınırsız insan ihtiyaçlarının giderilmesinin yarattığı tatmin duygusu fayda olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir ifadeyle fayda, ihtiyaçların mal veya hizmetler aracılığıyla giderilmesinin bireyde yarattığı haz duygusudur. Bundan dolayı tüketim teorileri fayda kavramıyla birlikte ele alınmaktadır. Ana Akım İktisat‟ta ölçümlenebilirliğini ve sıralanabilirliği gibi iki farklı Şekilde incelenen fayda analizi, statik bir analiz olarak görülmüş ve zaman unsuru modellere dâhil edilmemiştir. Rasyonellik temelinde yükselen Geleneksel Fayda Analizi‟nin varsayımlarının, zaman içinde yapılan çalışmalarla ihlale uğradığının bulgulanması Sınırlı Rasyonellik çerçevesinde bir fayda analizinin şekillenmesine neden olmuştur. 1789 yılında Jeremy Bentham‟ın “Introduction to the Principles of Morals and Legislation” adlı kitabıyla başlayan bu şekillenme süreci, bu çalışmada bahsettiği faydanın ölçümlenmesinin mümkün olmaması ve Rasyonel Seçim Teorisi‟nin etkisi dolayısıyla terk edilmiştir. Ancak Daniel Kahneman‟ın 1997 yılında yapmıĢ olduğu “Back to Bentham” çalışmasıyla birlikte Bentham Faydacılığı, Deneyimlenen Fayda ile şekillenmiş, Sınırlı Rasyonellik varsayımı altında yeni bir fayda kavramı ele alınmaya başlamıştır. Bentham faydacılığında kullanılan fayda kavramı, bir karardaki sonucun ağırlığıdır. Bu yüzden birçok iktisatçı tarafından karar faydası olarak da adlandırılmaktadır. Kahneman‟ın literatüre kazandırmış olduğu Deneyimlenen Fayda ise, tıpkı Bentham‟ın kullanımında olduğu gibi hedonik bir nitelik taşımaktadır. Ancak özünde hem anlık hem de hatırlanan fayda bulunmaktadır. Kahneman bir durumu veya olayı deneyimlemeye karşı olarak, hatıraların yaratmış olduğu algının farklılığının mutluluk üzerinde nasıl farklı etkiye sebep olduğunu ele almaktadır. Diğer bir deyişle deneyimleyen benliğimiz ile hatırlayan benliğimiz arasında önemli bir fark olduğu üzerinde durmaktadır. Bu farkı, gerçekleştirmiş olduğu birçok deneyle doğrulayan ve zaman kavramının fayda üzerindeki etkisini gösteren Kahneman 2002 yılında ise Nobel Ödülü‟ne layık görülmüştür. Çalışmada fayda teorilerinin evrimsel süreci incelenerek değişim süreci sonucunda Sınırlı Rasyonalite çerçevesinde kurulan Deneyimlenen Fayda Kuramı ele alınacaktır. Bu doğrultuda, Davranışsal İktisat‟ın fayda kavramına kazandırdığı yeni kimliğin daha yakından incelenmesi amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Fayda Teorisi, Deneyimlenen Fayda, Karar Faydası, Tüketim Teorisi
Kahramanmaraş Merkezli Depremler Sonrası İçin Akademik Öneriler, 2023