Aziz Balcı | Selcuk University (Selçuk Üniversitesi) (original) (raw)

Uploads

Drafts by Aziz Balcı

Research paper thumbnail of SAVUNMA DİPLOMASİSİ KAVRAMI, ÖZELLİKLERİ VE UYGULAMALARI

Papers by Aziz Balcı

Research paper thumbnail of Bölgesel Su Siyaseti: Tuna Nehri Havzası ve Gabčikovo -Nagymaros Baraj Projesi Davası

The Danube is the longest river in Europe following the Volga River. The Danube River and its bas... more The Danube is the longest river in Europe following the Volga River. The Danube River and its basin, where nineteen countries are riparians, play an important role in regional politics as it has economic, commercial and energy relations between countries. Many dams have been built on the Danube River Basin in order to provide for the energy needs of countries. The second largest of these dams is the Gabčikovo Dam, which cater to the energy needs of Slovakia. In 1977, Czechoslovakia and Hungary signed an agreement for a cross-border dam system project between Gabčikovo and Nagymaros on the Danube, but in the following process, the two countries did not act in accordance with the agreement mutually and they they offered divergent opinions on the project. The case, later named as Gabčikovo-Nagymaros, was a multifaceted case that included areas of examination of different subbranches of International Law. In this study, although the Danube River and its basin are examinated as a whole with their geographical and economic aspects, especially the aforementioned Gabčikovo-Nagymaros Case is discussed.

Research paper thumbnail of YENİ DÜNYA DÜZENİNDE JEOPOLİTİĞİN DEĞİŞEN KONUMU--    THE CHANGING POSITION OF GEOPOLITICS IN THE NEW WORLD ORDER

ÖZ Bu çalışmada, jeopolitik kavramının, doğuşu ile beraber tarihsel süreç içerisinde geçirdiği de... more ÖZ Bu çalışmada, jeopolitik kavramının, doğuşu ile beraber tarihsel süreç içerisinde geçirdiği değişimler incelenmiştir. Bu kapsamda, 19.Yüzyılın sonlarından itibaren farklı isimlerle de olsa Avrupa coğrafyasında uygulama alanı bulan jeopolitik kavramı, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Soğuk Savaş döneminde ise özellikle ideolojik bir içeriğe sahip olarak ilerlemiştir. Bununla beraber, Soğuk Savaş sonrası oluşan Yeni Dünya Düzeninde jeopolitiğin konumu, çalışmanın temel inceleme konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Soğuk Savaş sonrası dönem, çalışmada 1990-2001 ve 2001'den günümüze olarak iki alt döneme ayrılarak incelenmiştir. Bu şekilde bir incelemeye tabi tutulmasının nedeni, iki alt dönem arasında bazı önemli farklılıkların bulunmasıdır. Bu farklılardan en önemlisi yeni dönemde ABD karşısında bir güç ekseni olarak beliren devletlerin kendine has jeopolitik yönelimlerinin ortaya çıkmasıdır. Bu bilgiler ışığında, genel anlamda çalışmada, jeopolitiğin çeşitli dönemlerde gelişimini ve kullanımını anlatırken teorik ve pratiği birleştiren bir yöntem izlenmiştir.

Conference Presentations by Aziz Balcı

Research paper thumbnail of WILLIAM HARDY MCNEILL VE TARİH YAZIMI WILLIAM HARDY MCNEILL AND HIS HISTORIOGRAPHY AZİZ BALCI

ÖZET Dünya'nın çeşitli coğrafyalarında tarih yazımı, o tarih yazımının nasıl ve hangi şartlar alt... more ÖZET Dünya'nın çeşitli coğrafyalarında tarih yazımı, o tarih yazımının nasıl ve hangi şartlar altında oluşturulduğu fikri, sosyal bilimler çalışanları açısından her zaman ilgi çeken konulardan biri olmuştur. Bu anlamda herhangi bir ülkenin, bölgenin ya da daha geniş olarak bir dünya tarihinden bahsedilirken genellikle, o ülke etrafında şekillenen bir büyük uygarlık anlatısı yolu tercih edilmiştir. Fakat şu konunun da belirtilmesi gerekir ki, özellikle Avrupa'nın yaşadığı Rönesans, Reform ve Aydınlanma dönemleri sonrası açık şekilde bahsi geçen bu dünya tarihi yazımı ve anlatıları Avrupa uygarlığının baskın karakteri üzerine şekillenmiş ve dünyanın Avrupa dışındaki bölgelerine bakış da bu Avrupa merkezli tarih anlayışının bir perspektifi olarak sunulmuştur. Dolayısıyla aslında bakıldığında, bu türden Avrupa/Batı uygarlığının merkeze alınarak sunulan ve dünyadaki diğer toplumları bu pencereden okuyan tarih anlatısı, son zamanlarda birçok eleştirel tarih perspektifi yönelimine katkı sağlamış ve bu perspektif içinde tanımlanabilecek "biz ve öteki" anlayışına zemin oluşturmuştur. Çalışmanın ana konusunu oluşturan William Hardy McNeill, Avrupa-merkezci bir tarih anlatısının küresel bir düzlemde sunulmasını tarihin getirdiği normal bir durum olarak kabul ederken, kendisi bu türden bakış açısına da soğuk bakma eğiliminde olmuştur. Ona göre; örneğin Avrupa'nın yükselişine etki eden ve tarihe hükmetmesindeki temel güç unsurlarının öncelikle Çin medeniyeti gibi Doğu toplumlarından gelişidir. Bu güç unsurları arasında barut, matbaa, pusula gibi Avrupa'nın 15.yüzyıldan itibaren yükselmesine neden olacak çok stratejik maddeler bulunmaktadır. Yani tarihin akışı Doğu'dan Batı'ya taşınan bir nitelikte seyretmiştir. Bu noktada McNeill'in eserlerinin temelini oluşturan bir başka konu ortaya çıkmıştır. Bu da tarihin şekillenmesindeki temel etkenin farklı kültürler, uygarlıklar arasındaki etkileşim olmasıdır. McNeill'in yazdığı kendi tarih anlatısında onun Avrupa merkezci tarih anlayışına uzak durması, dünya tarihi yazımı noktasında yeni bir bakış açısını temsil etmiştir. Bu bakış açısını şekillendiren özellikle Arnold J. Toynbee'nin fikirleri olmuştur. Çalışmalarının neticesinde en önemli eserini 1963'te tamamlamış ve bu tarihten itibaren de sürekli benimsediği" dünya tarihi" fikrinden kopmamıştır. Eserlerinde dünyadaki ilk insan topluluklarının ortaya çıkışından günümüze kadar olan tarihi bütüncül bir bakış açısıyla kaleme almış ve bu kapsamda Avrupa-merkezci bir yazım tarzına soğuk bakma eğiliminde olmuştur. Uygarlıkların belli bölgelerde, belli yollarla karşılaşmaları ve etkileşim kurmaları çerçevesinde geliştirdiği tezinde sadece Batı'yı incelemekle kalmamış, dünya toplumlarının oluşmasına katkı sağlamış olan tüm insanlığı araştırmalarının odağına almıştır. Bu anlamda McNeill bir dünya tarihçisidir. Bu düşünceleri temel alan bir argümanla yazılan bu çalışmada, McNeill'in biyografisi, çalışmaları, bu çalışmalarını ortaya çıkarırken yansıttığı tarih yazım tarzı ve son olarak da bu yazım tarzı ile ilgili kapsayıcı bir değerlendirme yapılmıştır. ABSTRACT Historiography in various geographies of the world, the idea of how that historiography was created and under what conditions, has always been one of the subjects of interest for those doing social studies. In this sense, when talking about the history of any country, region or wider world, generally, a great narrative of civilization shaped around that country was preferred. However, it should be stated that; especially after the Renaissance, Reform and Enlightenment periods in Europe, these world history writings and narratives, which are clearly mentioned, are based on the dominant character of European civilization and the

Books by Aziz Balcı

Research paper thumbnail of Türkiye, Rusya ve İran Arasındaki İkili-Bölgesel Güvenlik İlişkileri (Kopenhag Okulu Yaklaşımları Ekseninde)

Research paper thumbnail of SAVUNMA DİPLOMASİSİ KAVRAMI, ÖZELLİKLERİ VE UYGULAMALARI

Research paper thumbnail of Bölgesel Su Siyaseti: Tuna Nehri Havzası ve Gabčikovo -Nagymaros Baraj Projesi Davası

The Danube is the longest river in Europe following the Volga River. The Danube River and its bas... more The Danube is the longest river in Europe following the Volga River. The Danube River and its basin, where nineteen countries are riparians, play an important role in regional politics as it has economic, commercial and energy relations between countries. Many dams have been built on the Danube River Basin in order to provide for the energy needs of countries. The second largest of these dams is the Gabčikovo Dam, which cater to the energy needs of Slovakia. In 1977, Czechoslovakia and Hungary signed an agreement for a cross-border dam system project between Gabčikovo and Nagymaros on the Danube, but in the following process, the two countries did not act in accordance with the agreement mutually and they they offered divergent opinions on the project. The case, later named as Gabčikovo-Nagymaros, was a multifaceted case that included areas of examination of different subbranches of International Law. In this study, although the Danube River and its basin are examinated as a whole with their geographical and economic aspects, especially the aforementioned Gabčikovo-Nagymaros Case is discussed.

Research paper thumbnail of YENİ DÜNYA DÜZENİNDE JEOPOLİTİĞİN DEĞİŞEN KONUMU--    THE CHANGING POSITION OF GEOPOLITICS IN THE NEW WORLD ORDER

ÖZ Bu çalışmada, jeopolitik kavramının, doğuşu ile beraber tarihsel süreç içerisinde geçirdiği de... more ÖZ Bu çalışmada, jeopolitik kavramının, doğuşu ile beraber tarihsel süreç içerisinde geçirdiği değişimler incelenmiştir. Bu kapsamda, 19.Yüzyılın sonlarından itibaren farklı isimlerle de olsa Avrupa coğrafyasında uygulama alanı bulan jeopolitik kavramı, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Soğuk Savaş döneminde ise özellikle ideolojik bir içeriğe sahip olarak ilerlemiştir. Bununla beraber, Soğuk Savaş sonrası oluşan Yeni Dünya Düzeninde jeopolitiğin konumu, çalışmanın temel inceleme konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Soğuk Savaş sonrası dönem, çalışmada 1990-2001 ve 2001'den günümüze olarak iki alt döneme ayrılarak incelenmiştir. Bu şekilde bir incelemeye tabi tutulmasının nedeni, iki alt dönem arasında bazı önemli farklılıkların bulunmasıdır. Bu farklılardan en önemlisi yeni dönemde ABD karşısında bir güç ekseni olarak beliren devletlerin kendine has jeopolitik yönelimlerinin ortaya çıkmasıdır. Bu bilgiler ışığında, genel anlamda çalışmada, jeopolitiğin çeşitli dönemlerde gelişimini ve kullanımını anlatırken teorik ve pratiği birleştiren bir yöntem izlenmiştir.

Research paper thumbnail of WILLIAM HARDY MCNEILL VE TARİH YAZIMI WILLIAM HARDY MCNEILL AND HIS HISTORIOGRAPHY AZİZ BALCI

ÖZET Dünya'nın çeşitli coğrafyalarında tarih yazımı, o tarih yazımının nasıl ve hangi şartlar alt... more ÖZET Dünya'nın çeşitli coğrafyalarında tarih yazımı, o tarih yazımının nasıl ve hangi şartlar altında oluşturulduğu fikri, sosyal bilimler çalışanları açısından her zaman ilgi çeken konulardan biri olmuştur. Bu anlamda herhangi bir ülkenin, bölgenin ya da daha geniş olarak bir dünya tarihinden bahsedilirken genellikle, o ülke etrafında şekillenen bir büyük uygarlık anlatısı yolu tercih edilmiştir. Fakat şu konunun da belirtilmesi gerekir ki, özellikle Avrupa'nın yaşadığı Rönesans, Reform ve Aydınlanma dönemleri sonrası açık şekilde bahsi geçen bu dünya tarihi yazımı ve anlatıları Avrupa uygarlığının baskın karakteri üzerine şekillenmiş ve dünyanın Avrupa dışındaki bölgelerine bakış da bu Avrupa merkezli tarih anlayışının bir perspektifi olarak sunulmuştur. Dolayısıyla aslında bakıldığında, bu türden Avrupa/Batı uygarlığının merkeze alınarak sunulan ve dünyadaki diğer toplumları bu pencereden okuyan tarih anlatısı, son zamanlarda birçok eleştirel tarih perspektifi yönelimine katkı sağlamış ve bu perspektif içinde tanımlanabilecek "biz ve öteki" anlayışına zemin oluşturmuştur. Çalışmanın ana konusunu oluşturan William Hardy McNeill, Avrupa-merkezci bir tarih anlatısının küresel bir düzlemde sunulmasını tarihin getirdiği normal bir durum olarak kabul ederken, kendisi bu türden bakış açısına da soğuk bakma eğiliminde olmuştur. Ona göre; örneğin Avrupa'nın yükselişine etki eden ve tarihe hükmetmesindeki temel güç unsurlarının öncelikle Çin medeniyeti gibi Doğu toplumlarından gelişidir. Bu güç unsurları arasında barut, matbaa, pusula gibi Avrupa'nın 15.yüzyıldan itibaren yükselmesine neden olacak çok stratejik maddeler bulunmaktadır. Yani tarihin akışı Doğu'dan Batı'ya taşınan bir nitelikte seyretmiştir. Bu noktada McNeill'in eserlerinin temelini oluşturan bir başka konu ortaya çıkmıştır. Bu da tarihin şekillenmesindeki temel etkenin farklı kültürler, uygarlıklar arasındaki etkileşim olmasıdır. McNeill'in yazdığı kendi tarih anlatısında onun Avrupa merkezci tarih anlayışına uzak durması, dünya tarihi yazımı noktasında yeni bir bakış açısını temsil etmiştir. Bu bakış açısını şekillendiren özellikle Arnold J. Toynbee'nin fikirleri olmuştur. Çalışmalarının neticesinde en önemli eserini 1963'te tamamlamış ve bu tarihten itibaren de sürekli benimsediği" dünya tarihi" fikrinden kopmamıştır. Eserlerinde dünyadaki ilk insan topluluklarının ortaya çıkışından günümüze kadar olan tarihi bütüncül bir bakış açısıyla kaleme almış ve bu kapsamda Avrupa-merkezci bir yazım tarzına soğuk bakma eğiliminde olmuştur. Uygarlıkların belli bölgelerde, belli yollarla karşılaşmaları ve etkileşim kurmaları çerçevesinde geliştirdiği tezinde sadece Batı'yı incelemekle kalmamış, dünya toplumlarının oluşmasına katkı sağlamış olan tüm insanlığı araştırmalarının odağına almıştır. Bu anlamda McNeill bir dünya tarihçisidir. Bu düşünceleri temel alan bir argümanla yazılan bu çalışmada, McNeill'in biyografisi, çalışmaları, bu çalışmalarını ortaya çıkarırken yansıttığı tarih yazım tarzı ve son olarak da bu yazım tarzı ile ilgili kapsayıcı bir değerlendirme yapılmıştır. ABSTRACT Historiography in various geographies of the world, the idea of how that historiography was created and under what conditions, has always been one of the subjects of interest for those doing social studies. In this sense, when talking about the history of any country, region or wider world, generally, a great narrative of civilization shaped around that country was preferred. However, it should be stated that; especially after the Renaissance, Reform and Enlightenment periods in Europe, these world history writings and narratives, which are clearly mentioned, are based on the dominant character of European civilization and the

Research paper thumbnail of Türkiye, Rusya ve İran Arasındaki İkili-Bölgesel Güvenlik İlişkileri (Kopenhag Okulu Yaklaşımları Ekseninde)