Nazlı MEMIS BAYTIMUR | Sinop Üniversitesi (original) (raw)

Papers by Nazlı MEMIS BAYTIMUR

Research paper thumbnail of REALİZMİN EDEBİYATTAKİ İLKE VE NİTELİKLERİ BAKIMINDAN MİSKİNLER TEKKESİ ROMANI

Felsefedeki pozitivizmin edebiyattaki karşılığı olan realizm, 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ro... more Felsefedeki pozitivizmin edebiyattaki karşılığı olan realizm, 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da romantizme tepki olarak doğar. Realizm, en geniş anlamıyla çevreyi, toplumu ve insanı olduğu gibi esere yansıtmaktır. Öncelikle Batı romanında kendini gösteren bu anlayış, Tanzimat dönemi ile birlikte Türk edebiyatını da etkisi altına alarak roman türünde gelişim gösterir. Recaizade Mahmud Ekrem'in Araba Sevdası romanı ilk realist roman olarak kabul edilir. Yükselişini sürdüren realizm, Cumhuriyetin ilânından sonra da Türk edebiyatında Millî Mücadele'nin akabinde meydana gelen yeni cemiyeti ve buna dair dinamikleri okuyucuya aktarabilmek için yazarlar tarafından tercih edilir. Bu dönemin sanatkârlarından biri de Reşat Nuri Güntekin olup yazarın 1946 yılında yayımladığı Miskinler Tekkesi romanı, realizmin dramatik bir örneğidir. Bu çalışma söz konusu romanı realizmin edebiyattaki ilke ve nitelikleri bakımından incelemeyi amaçlar.

Research paper thumbnail of ADAPTİF HAYVAN DAVRANIŞLARI IŞIĞINDA MUHTAR AVEZOV’UN KÖKSEREK ADLI HİKÂYESİNİN İNCELENMESİ

ULUSLARARASI TÜRK LEHÇE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2022

Muhtar Avezov is one of the most important names of 20th century contemporary Kazakh literature w... more Muhtar Avezov is one of the most important names of 20th century contemporary Kazakh literature with his researches on Kazakh folk culture and general Turkish literature, establishing Kazakh literary language and developing Western style prose. The author who produces works in literary genres such as novels, plays and translations, has twenty-seven stories published at the same time. One of these stories is Kökserek, which was published in 1929. The story in question is almost a pinnacle for the author's storytelling, as it not only deals with the Kazakh geography and the people living there, but also highlights the animals and reveals that this geography has a great wealth of life. The story is also very striking in that the events in the fictitious world are based on the behaviors of the wolf named Kökserek and other animals. The animals in the story exhibit the behaviors they need to do for their lives, that is, the types of behavior called adaptive behavior to adapt to life. This study shows how adaptive behavior types such as feeding, shelter-seeking, struggle, breeding, attention, responsibility, invitation to attention, movement with the group, imitation, social observation and examination of wolves are included in the fiction in Muhtar Avezov's story named Kökserek. This study also aims to analyze animals in fiction through these behavior types.

Research paper thumbnail of ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE: NERMİN YILDIRIM'IN UNUTMA BENİ APARTMANI ROMANINDA SÜREYYA ÖRNEĞİ

Nermin Yıldırım, roman ve öykü gibi edebi türlerde yazmış olduğu eserlerle son dönem Türk edebiya... more Nermin Yıldırım, roman ve öykü gibi edebi türlerde yazmış olduğu eserlerle son dönem Türk edebiyatında adından sıkça söz ettiren yazarlardan biridir. Yazarın yayımlanmış yedi romanı ve çeşitli dergilerde onlarca öyküsü bulunmaktadır. Roman türünde yayımlanan ilk eseri Unutma Beni Apartmanı'dır. Söz konusu roman, kişilik özelliklerinin esneklikten uzak bir boyut kazanmasından dolayı çevresiyle ilişkilerinde zorlanan ve kendi içinde sıkıntılara sebep olacak boyutlarda yaşamakta olan Süreyya adlı kadın kahraman üzerine kuruludur. Süreyya'nın yakın ilişkilere girmekten uzak olması ve bu ilişkilerden zevk almaması, hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğlemesi, yakın arkadaşı ya da sırdaşının bulunmaması, başkalarının övgülerine ya da eleştirilerine karşı kayıtsız kalması, duygusal soğukluk, kopukluk ya da tekdüze duygulanım göstermesi, cinsel deneyim yaşama isteğinin ya hiç olmaması ya da çok az olması gibi tanı ölçütleri onun şizoid kişilik özelliklerine sahip olduğunu ortaya koyar. Bu çalışma, Nermin Yıldırım'ın romancılığını ele almakla birlikte yazarın Unutma Beni Apartmanı romanı özelinde başkişi Süreyya'nın şizoid kişilik özelliklerini kurguda nasıl sergilediğini ve bu özellikler üzerinden onun kişiliğini analiz etmeyi amaçlamaktadır.

Research paper thumbnail of DİDEM MADAK/GRAPON KAĞITLARI ÖZELİNDE BİYOPOLİTİK GİRDAP, BESLEYEN SORU İMGESİ YA DA "BABA"

International Journal of Eurasia Social Sciences, 2021

Didem Madak, kendine özgü diliyle yazdığı şiirlerini, anne ve çocukluk özlemi, yalnızlık, yabancı... more Didem Madak, kendine özgü diliyle yazdığı şiirlerini, anne ve çocukluk özlemi, yalnızlık,
yabancılaşma, kaybolma isteği, kendini arama, ümit, ümitsizlik, vazgeçmişlik ve baba figürü gibi konular ile hüzünlü ve lirik anlatım üzerine inşa eder. Madak’ın şiirlerinde geçen figürler esasında onun gerçek yaşantısının birer izdüşümüdür. Şiirlerinde kullanmış olduğu farklı imgeler çoğunlukla yaşantısına dair iyi ve kötü anılar ile bu anılarda yer alan kişileri temsil etmektedir. Bu durum şairin başta çocukluğu olmak üzere geçmişi ile olan bağının kopmamasına diğer bir ifade ile şiirleri aracılığı ile geçmişte yaşamasına neden olur. İlk kitabı olan ve 18 şiirden meydana gelen Grapon
Kağıtları benzer şekilde şairin çocukluk hatıraları ile annesine duyduğu özlemi ve beraberinde baba figürünü yoğun bir şekilde içerir. Kitabında “Baba”, şairin anlatımında erkek imgesinin temel taşıyıcısı olmuştur. Şiirlerinde yer alan baba figürü kendi babası ile yaşamış olduğu bunaltılar, çıkmazlar ve içselleştirmiş olduğu duygulara dayanmaktadır. Annesini kaybetmenin doldurulamaz boşluğunu yetişkinlik yıllarına da taşımış olan Madak, söz konusu kitapta yer alan şiirlerinde babasına ait duygularını ve bu duygularının temelinde yatan anılarını belirgin bir şekilde mısralarına yansıtır. Madak’ın şiir öznesinde hayat, olması arzulanan ve yaşanan biçiminde ayrılır.
Bu nedenle şiirlerinde baba figürü beraberinde birtakım tereddütleri de içerir. Baba figürünü işleyişinde babasının tavırlarındaki olumsuzlukları net bir şekilde ortaya koyması onun babasından uzak kalmayı tercih eden ve bu durumdan dolayı mutlu olan yönünü ortaya koyar. Diğer taraftan şiirlerinde babasına duyduğu özlem ve kırgınlığı anlatan ifadeler ona karşı duyduğu travmatik bağlılığı da kanıtlar. Grapon Kağıtları, şairin zihnindeki “baba” şemasının ve bu şemayı besleyen duyguların hissedilir sıklıkta işlenmiş olduğu bir kitaptır. Şair babasına duymuş olduğu eleştirel ve duygusal yoğunlaşmayı şiirlerine bu kitapta yansıtmış, sevgisizliğin, ilgisizliğin, özlemin ve
mutsuzluğun sembolü olan baba figürünü bu sembollere dayalı olarak anlatır. Yaşamı boyunca her zaman bir parçası eksik olan ve zihninde gömülü kalmış kız çocuk/kadın küskünlüğü, şiirlerinde yer alan serzenişlerle “baba”yı mahkûm eder.

Research paper thumbnail of GALSAN TSCHINAG'IN KERVAN ADLI ROMANINDA HATIRLAMA FİGÜRLERİNİN İZDÜŞÜMLERİ The Projections of the Figures of Remembering in Galsan Tschinag's Novel Called Caravan

Galsan Tschinag, edebiyat ve kültür sahasında kendini geliştirmiş bir grup olan Tsengel Tuvaların... more Galsan Tschinag, edebiyat ve kültür sahasında kendini geliştirmiş bir grup olan Tsengel Tuvalarına mensup bir yazardır. Sayısı otuz beşi aşan şiir, öykü, roman, hatıra vb. edebi türlerde Almanca basılan kitapları birçok farklı dile çevrilmiştir. Yazarın söz konusu eserlerinden birisi de Almanca Die Karawane olarak yayımlanan ve Nurettin Demir tarafından Türkçeye aktarılan Kervan adlı romandır. Tschinag, romanı aracılığıyla özünden uzaklaşıp ona yabancılaşmaya başlayan Tuva toplumunun bugününe, Tuvaların meydana getirdiği imgeler ve geçmişten taşınan hatırlama figürleri ile olumlu yönde etki etmeye çalışır. Kavramlar, semboller ve deneyimler gibi toplumun düşünceler sistemini oluşturan unsurlar arasındaki ilişki, hatırlama figürlerini ortaya çıkarır. Söz konusu figürler, zamana ve mekâna bağlılık, gruba bağlılık ve tarihin yeniden kurulması özellikleri ile ayırıcı bir nitelik kazanır. Tuvaların kültürel ürünleri ile taşınan çok boyutlu izler, yazarın kurguda hatırlama figürlerinden yararlanması sonucunda geçmişten gelerek günü anlamlandırır. Bu çalışma, Kervan adlı romanın kurgusunda hatırlama figürlerinin kullanım şekillerini göstermeyi ve bu figürler üzerinden romanı incelemeyi hedeflemektedir.

Research paper thumbnail of A Study of the Galsan Tshinag's Story Entitled 'Caskan" in Terms of Structural Elelments

Research paper thumbnail of Galsan Tschinag’ın Bir Tuva Hikâyesi Adlı Öyküsünde Coğrafi Unsurlar

2. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER VE İNOVASYON KONGRESİ TAM METİN KİTABI, 2019

Moğolistan’daki Altay Tuvalarına mensup bir sanatkâr olan Galsan Tschinag’ın Bir Tuva Hikâyesi ad... more Moğolistan’daki Altay Tuvalarına mensup bir sanatkâr olan Galsan Tschinag’ın Bir Tuva Hikâyesi adlı öyküsü yazarın oluşturduğu fiktif âlemin haritasını çıkarmakla birlikte coğrafi unsurları nasıl kullanmış olduğunu da göstermektedir. Yazarın öyküsünü meydana getiren coğrafya, günümüzde Rusya Federasyonu dâhilinde bir cumhuriyet olarak bulunan Tuva toprakları olup güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, kuzeyinde Hakas Özerk Cumhuriyeti, doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti ve batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ile sınırlıdır. Onun öykü coğrafyası, fiziki, beşeri, ekonomik ve kültürel coğrafyanın özelliklerinden izler taşır. Yazarın, Prof. Dr. Nurettin Demir tarafından günümüz Türkçesi’ne aktarılan Bir Tuva Hikâyesi ve Yeni Öyküler adlı eseri toplam 5 öyküden oluşmakta olup bunların ilki Bir Tuva Hikâyesi’dir. Çalışmada, söz konusu öykü detaylı bir şekilde ele alınarak coğrafi unsurlar tespit edilmiştir. Tespit edilen coğrafi unsurlar, Tuvaların hayatını ve kültürünü yansıtan yazarın ana malzemesini teşkil ederek öyküdeki yerini alır.

Research paper thumbnail of Milli Edebiyat Dönemi Türk Şiirinde İdeal Nesli Meydana Getiren Kişilik Özellikleri

Filoloji Alanında Yeni Ufuklar, 2019

Ele alınan Milli Edebiyat Dönemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılışının acısının yaşandığı bir dönemdir... more Ele alınan Milli Edebiyat Dönemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılışının acısının yaşandığı bir dönemdir, ama yine aynı dönemde Türkiye Cumhuriyeti, herkese örnek mücadelesiyle ve bağımsızlığını kazanmasıyla tarihin aydınlık sayfalarına adını yazdırır. Osmanlı Devleti’nin son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş devri içinde yaşamış olan dönemin şairleri başlarda Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü koruma düşüncesinde olsalar da sonradan bir ulus-devlet kurulması ihtiyacının farkına varırlar. Adeta cansız bir kil tabakası olan halk, şairlerinin dokunuşuyla şekil alır. Türk milleti büyüklük, kahramanlık gibi özellikleri özünde taşıyan bir millettir ve bu milletten liderler, kahramanlar yıldırım gibi parlayabilir. Dönemin şairlerinin amacı bu özü açığa çıkarmak ve uyuyan bu bilinci
uyandırmaktır. Dönemin aydın şairleri halkın beyni konumundadırlar
ve o durumda halkın aklını, vicdanını ve enerjisini uyandırma mecburiyetindedirler. Ziya Gökalp bunu “şuur devrinde şiir susar, şiir devrinde şuur seyirci kalır” ifadesiyle en güzel şekilde açıklamıştır. Devir süslü, vezinli, sanatlı, toplum hayatından uzak şiirler yazma devri
değil, halkın anlayabileceği, halka doğru şiirler yazma devridir. Esas olan halkın bilinç kazanmasıdır. Ancak bu şekilde dönemin şairlerinin olmasını arzu ettikleri ideal bir nesil oluşabilir. “Toplumlar kendi geleceklerini oluştururken varlık alanlarını yeni nesillere aktarmak” amacıyla edebi eserlere başvururlar. Dönemin aydın şairleri de bunu şiirleri aracılığıyla uygulamaya çalışırlar.

Research paper thumbnail of A Study of the Galsan Tshinag’s Story Entitled ‘Caskan’  in terms of Structural Elements

A New Perspective in Social Sciences, 2019

The plot is the array within a cause-effect relationship in a space or time for the events in the... more The plot is the array within a cause-effect relationship in a space or time for the events in the story. The cases constitute the main spine of the story by integrating one another. The sturdiness of a spine helps the story have an integrative structure from a fictive perspective. When the story entitled ‘Caskan’ is evaluated in this regard, it is seen that the incident starts and expands from a single centre and is connected to one another.

Research paper thumbnail of Orhan Duru Öykülerinde Cinsellik İzleğinin Ele Alınışı

FRANKOFONİ, 2019

Sexuality, in essence, is a phenomenon that includes the need of unification for men and women. T... more Sexuality, in essence, is a phenomenon that includes the need of unification for men and women. This desire can found its source from love, as well as from the person’s, who sees himself inadequate, worry of proving himself to the others, from the senselessness that loneliness provides, the eagerness of owning others’ bodies with thinking himself superior and spiritual dissatisfaction. Sexuality is one of the themes that the 1950’s Generation story writers’, (who portray the people of the era), who embrace individuality and feature the individual, refer to the most, under the influence of existentialism. It is possible to see the sexuality theme in Orhan Duru’s, (who is one of the important names of this generation), stories. The author shows the place of sexuality in people’s lives through the characters in his stories. The author, who displays women and the female body, also uses male genitalia in his stories. The author, who also scrutinizes the physical and psychological changes that a sexual intercourse between men and women causes, handles the
sexuality theme in different aspects in his story-world.
Key Words: Sexuality, 1950 Generation, Orhan Duru, Existentialism, Story.

Research paper thumbnail of Cemil Süleyman'ın Siyah Gözler Romanından Hareketle Bir Kadının Paranoid Bozuklukları

Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019

ÖZ Fiktif bir âlemin üzerine şekillenen romanın hayatla ve gerçekle olan sıkı bir bağı vardır. Ru... more ÖZ Fiktif bir âlemin üzerine şekillenen romanın hayatla ve gerçekle olan sıkı bir bağı vardır. Ruhsal bozukluklar da hayata ve gerçeğe dair olup edebi eserlerin içeriğinde bulunan bir durumdur. Yazarlar, bu gibi bozuklukları bazen anlatmak bazen de kurguya derinlik kazandırabilmek için kullanmışlardır. Tanzimat Dönemi'nde Ahmed Midhat Efendi, Nabizâde Nâzım, Samipaşazâde Sezai gibi yazarların romanlarında kısmen ele alınan ruhsal bozukluklar, Servet-i Fünûn Dönemi'ne gelindiğinde Halid Ziya ve Mehmed Rauf gibi yazarların romanlarında kapsamlı ve çarpıcı bir şekilde kurguda yer almaya başlar. Ancak Türk Edebiyatı'nda ruhsal bozuklukların bir çeşidi olan paranoid bozuklukların bir roman kahramanı ekseninde ele alınıp işlenmesi ilk kez 1911 yılında yayımlanan Cemil Süleyman'ın Siyah Gözler eseri ile gerçekleşir. Romanın ismi belli olmayan kadın kahramanı, paranoid bozukluğun persekütuar ve kıskançlık tiplerini bütünleştirerek yansıtır. Güvensiz ve kuşkucu tavırları ile ön plana çıkan kadın, âşık olduğu genç adamın her davranışını gerçekten uzaklaşarak yorumlar. Bu durum onun hem toplumla hem de sevdiğiyle olan ilişkisinin gitgide bozulmasına sebep olur. Romanın sonunda kadın, dış dünyadaki uyaranların onu yanlış yönlendirmeleri ve kendi inandığı düşüncelere dayanarak hareket etmesiyle delikanlıyı boğarak öldürür. Bu durum, kadının paranoid bozuklarının sonucunda yaşadığı gerçeklik deneyimindeki ciddi orandaki yitimin bir tezahürüdür. ABSTRACT The novel is based on the fictional world and has a close connection to life and reality. Mental disorders are related to life and reality anda re found in the content of literary works. The authors sometimes used to describes such disorders and sometimes to give depth to fiction. In the period of Tanzimat, the mental disorders discussed partly in the novels of writers such as Ahmed Midhat Efendi, Nabizade Nazim, Samipaşazade Sezai began to take place strikingly in the fiction of writers such as Halid Ziya and Mehmed Rauf in the period of Servet-i Fünun. However, paranoid disorders, which are a kind of mental disorders in Turkish Literature, are handled and processed in the axis a novel heroine that is the work of Cemil Suleyman's Siyah Gozler which was published in 1911 for the first time. The heroine of the novel whose name is not known reflects the types of persecution and jealousy of the paranoid disorder. The woman, who comes to the fore with her unsafe and suspicious behavior, interprets the every action of the young man she falls in love with away from the reality. This situation disrupts the relation with both the society and her darling. At the end of the novel, the woman strangles the young man as a result of misleading warnings from the outside world and her own devotion. This is a manifestation of the serious decrease in the experience of reality experienced by the woman as a result of paranoid disorders.

Research paper thumbnail of Turkish Studies Language / Literature "ARA NESİL"DEN İKİ YAZARLI BİR HİKÂYE ÖRNEĞİ: "NEVBAHÂR YÂHÛD SAÂDET-İ AİLE"

TURKISH STUDIES, 2018

Türk Edebiyatı’nda ilk defa Mehmet KAPLAN tarafından dile getirilen Ara Nesil, Tanzimat dönemi ik... more Türk Edebiyatı’nda ilk defa Mehmet KAPLAN tarafından dile getirilen Ara Nesil, Tanzimat dönemi ikinci nesli ile Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk olarak tanımlanır. Edebi faaliyetlerini 1880’li yıllardan 1900’lü yıllara kadar sürdüren Ara Nesil mensupları, şiir, roman, deneme, tenkit ve tercüme gibi pek çok alanda faaliyetlerde bulunur. Bu alanlardan bir diğeri de hikâyedir. Özellikle 1890’lı yıllardan sonra edebi tür olarak kendini bulmaya başlayan hikâye, tema ve yapı bakımından bir değişim ve gelişim dönemine girer. Böylece hikâye bilinçlenmesi başlar. Hikâye vakasının içinde hâl ve hareketleriyle yaşayan, ruh dünyası tekdüze alınan hikâye kişileri, yavaş yavaş alışılagelmiş bu özelliklerinden sıyrılarak ruh dünyasıyla, karakterinin barındırdığı çeşitli özelliklerle hikâyenin içine girer. Ara Nesil dönemi yazarlarının kaleme aldığı hikâyelere bakıldığında, hem uzun hem kısa hikâyelerin olduğu görülür. Hatta dönemin gazete ve
dergilerinde yayımlanan hikâyelerde kısa hikâyeye doğru bir yönelişin
izlerine rastlamak mümkündür. Dönemin önemli yönlerinden birisi de
kadın yazarların da hikâye türünde eserler vermesi ve türe katkıda
bulunmalarıdır. Bu durum, pek çok alanda pasif kalan Türk kadınının,
edebiyat dünyasında var olması ve eserler vücuda getirmesi açısından
son derece önemli bir aşamadır. Onlarca farklı yazarın yüzlerce telif
hikâyesinin yayımlandığı Ara Nesil döneminde en dikkat çekenlerden
birisi “Nevbahâr Yâhûd Saadet-i Aile” isimli hikâyedir. Söz konusu
hikâye, 1880-1900 yılları arasında yazılan hikâyeler içerisinde iki
yazarlı olarak yayımlanan tek hikâye olup yazarlarının kadın olması da
ayrıca önem teşkil eder. Tema ve yapı unsurları bakımından
değerlendirilen hikâyenin, Osmanlı Türkçesi’nden günümüz Türkçesi’ne
aktarılmış hali de çalışmanın sonunda yer almaktadır.

Research paper thumbnail of " ARA NESİL " DEN BİR SES: MEHMED CELAL'İN HİKÂYELERİNDE HASTALIKLI/SAPLANTILI AŞKIN GÖRÜNTÜLERİ

Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk Ara Nesil olarak adlandırı... more Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk Ara
Nesil olarak adlandırılır. Türk Edebiyatı’nda ilk defa Mehmet Kaplan tarafından dile getirilen
bu topluluk, ilerleyen dönemlerde diğer araştırmacılar tarafından da benimsenir.
Ancak Ara Nesil’in tarihi çerçevesi ve bu topluluğa mensup sanatkârların kimler olduğu
hususunda bir belirsizlik hâkimdir. Bu belirsizlik, Ara Nesil sanatkârlarının ortak bir yayın
organına sahip olmayışından ve muayyen bir edebî anlayış benimsememelerinden
ileri gelir. Ama bu durum, edebî faaliyetlerini 1880’li yıllardan 1900’lü yıllara kadar devam
ettiren bir topluluk olan Ara Nesil’in, şiir, roman, hikâye, tenkit, deneme ve tercüme
alanlarında önemli faaliyetlerde bulunduğu gerçeğini değiştirmez.
Mehmed Celâl, Ara Nesil’in en önemli temsilcilerinden birisidir. Şiir, roman,
tercüme gibi pek çok türde eserler verir. Bununla birlikte dönem içerisinde hikâye türünün
hem nitelik hem de nicelik açısından gelişmesi misyonunu adeta tek başına üstlenir.
Yazarın tespit edilen 84 telif hikâyesi bulunur. Bu durum, hikâye türünün daha yeni
kendini bulmaya başladığı bir dönemde yazar için büyük bir başarıdır. Mehmed Celâl’in
hikâyeleri genel olarak aşk teması üzerine şekillenir.
Aşkın belli bir düşünce üzerinde takılıp kalması ve kişinin kendini olumsuz yönde etkileyen bir başka kişiden alamaması olumsuz bir durumdur. Kişinin aşk sandığı
duygu zaman içerisinde hastalık halini alır ve kişiyi felakete sürükler. Aşkın hastalıklı/saplantılı
olarak nitelendirilebilecek diğer yönleri de aşırı kıskançlık ve içki müptelalığıdır.

Research paper thumbnail of Ömer Seyfettin’in Şiirlerinde Uluslaşma Bilincinin Yansımaları

Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2015

Research paper thumbnail of Yalnızlık Ekseninde Bir Öykü Çözümlemesi: "Kameriyeli Mezar".pdf

Öz Sait Faik, günlük yaşamın içindeki sıradan insanların dünyalarını merkeze alarak kendine has b... more Öz Sait Faik, günlük yaşamın içindeki sıradan insanların dünyalarını merkeze alarak kendine has bir duyarlılıkla öykülerinde yansıtmayı başarmıştır. Kendilerini yaşamdan soyutlamış insanların iç dünyalarına inerek onların özlem duyduğu şeyleri ve yaşamdan beklentilerini dile getirmiştir. " Kameriyeli Mezar " adlı öykünün başkişinin yalnızlığı, istediği, ihtiyaç duyduğu veya başka insanlarla olan ilişkilerinde umduğunu yakalayamadığında yaşadığı vurucu bir duygudur. Öykü, ben anlatıcının var ol(may)an ilişkileri ve olmasını istediği ilişkiler arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı trajik durum ve bu trajik durumu bastırmaya çalışmak istemesi ile sona erer. Anahtar Kelimeler: Sait Faik, Öykü, Kameriyeli Mezar, Yalnızlık, Trajik Durum. Abstract Sait Faik has succeeded in to reflect sensitively the worlds of ordinary people in daily life. He has realized this putting in the centre the lives of ordinary people. He has studied the internal worlds of the people who have abstracted themselves from the life and he has expressed their hopes and aspirations. The olneness of the main person in the story named " The Grave With Arbor " ia a striking sensation, because the person under consideration has not got his wishes and needs. The story ends with a tragic final. Because the main person of the story lives in the just middle of a life which is full of contradictions.

Research paper thumbnail of The Reflections of Becoming Nation Conscious in the Poems of Ömer Seyfettin

There are some worths of a nation which are the national worths of that nation; in fact these wor... more There are some worths of a nation which are the national worths of that nation; in fact these worths are living style and thoughts of a nation which have been approved by the members of the nation. Especially in the years of the
First World War and in the periods after this war Turkish nation have need more than every time to remember and to keep the national worths on the becoming nation road. Ömer Seyfettin who is a conscious intellectual of this period and has been known with the stories, has studied the national worths of
Turkish nation and has tried to transport these worths to the society by his poems. According to Ömer Seyfettin the ideal man in the society has a good morality. The ideal man loves his family and keeps it. He is dependent upon his religion. He is a hero and hardworking. Ömer Seyfettin has also studied the
concepts as language, history, identity and so on which are the national worths of Turkish nation. He has placed these worths in his poems. As a result Ömer Seyfettin has tried to remind the national worths to society. Because according to Ömer Seyfettin the people which can not comprehend the importance of all these worths can not reach the becoming nation conscious.

Books by Nazlı MEMIS BAYTIMUR

Research paper thumbnail of Cemal Süreya'nın Şiir Dünyasında Çiçekler

Research paper thumbnail of ACIMA NESNESİ OLARAK YOKSULLUK VE ABDULLAH ZÜHDÜ HİKÂYELERİ’NDEKİ YERİ

IKSAD PUBLISHING HOUSE, 2018

Research paper thumbnail of Arafta Kalan Bir Nesilde Bilinçlenmesini Gerçekleştiren Bir Edebi Tür – ‘Ara Nesil’de Hikâye

Arafta Kalan Bir Nesilde Bilinçlenmesini Gerçekleştiren Bir Edebi Tür - 'Ara Nesil'de Hikâye, 2018

Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk ‘Ara Nesil’ olarak adlandı... more Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk ‘Ara Nesil’ olarak adlandırılır. Türk Edebiyatı’nda ilk defa Prof. Dr. Mehmet Kaplan tarafından dile getirilen bu topluluk, ilerleyen dönemlerde diğer araştırmacılar tarafından da benimsenir. Ancak ‘Ara Nesil’in tarihi çerçevesi ve bu topluluğa mensup sanatkârların kimler olduğu hususunda genel bir belirsizlik hâkimdir. Bu belirsizlik, ‘Ara Nesil’ sanatkârlarının ortak bir yayın organına sahip olmayışından ve muayyen bir edebî anlayış benimsememelerinden ileri gelir. Ama bu durum, onların şiir, roman, tenkit, deneme ve tercüme alanlarında faaliyetlerde bulunduğu gerçeğini değiştirmez. ‘Ara Nesil’ sanatkârlarının faaliyette bulundukları edebî türlerden birisi de hikâyedir. Mehmed Celâl, Abdullah Zühdü, Ermenekli Hasan Rüştü, Ahmed Râsim, Mustafa Reşîd, Vecihi, Ali Kemal, Nabizâde Nâzım, Yusuf Cevâd, Selanikli Tevfik ve daha birçok isim bu dönemde hikâyeler kaleme almıştır. ‘Ara Nesil’ hikâyelerinde göze çarpan özelliklerden birisi de kadın yazarların da türe örnekler vermesidir. Bu durum, kadın sanatkârların edebiyat sahasındaki varlıklarını kanıtlamaları ve edebi faaliyetlere katılmaları açısından oldukça önemlidir Araştırmamızda 1881-1901 yılları arasını kapsayan zaman diliminde yayımlanan pek çok dergide, gazetede çıkan ve ayrıca kitap olarak basılmış 388 hikâye tespit edildi. Tespit edilen hikâyeler Osmanlı Türkçesi’nde günümüz Türkçesi’ne aktarıldı. Daha sonra bu hikâyeler, tema, yapı unsurları, dil ve üslup açısından detaylı bir incelemeye tabii tutuldu

Research paper thumbnail of REALİZMİN EDEBİYATTAKİ İLKE VE NİTELİKLERİ BAKIMINDAN MİSKİNLER TEKKESİ ROMANI

Felsefedeki pozitivizmin edebiyattaki karşılığı olan realizm, 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ro... more Felsefedeki pozitivizmin edebiyattaki karşılığı olan realizm, 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da romantizme tepki olarak doğar. Realizm, en geniş anlamıyla çevreyi, toplumu ve insanı olduğu gibi esere yansıtmaktır. Öncelikle Batı romanında kendini gösteren bu anlayış, Tanzimat dönemi ile birlikte Türk edebiyatını da etkisi altına alarak roman türünde gelişim gösterir. Recaizade Mahmud Ekrem'in Araba Sevdası romanı ilk realist roman olarak kabul edilir. Yükselişini sürdüren realizm, Cumhuriyetin ilânından sonra da Türk edebiyatında Millî Mücadele'nin akabinde meydana gelen yeni cemiyeti ve buna dair dinamikleri okuyucuya aktarabilmek için yazarlar tarafından tercih edilir. Bu dönemin sanatkârlarından biri de Reşat Nuri Güntekin olup yazarın 1946 yılında yayımladığı Miskinler Tekkesi romanı, realizmin dramatik bir örneğidir. Bu çalışma söz konusu romanı realizmin edebiyattaki ilke ve nitelikleri bakımından incelemeyi amaçlar.

Research paper thumbnail of ADAPTİF HAYVAN DAVRANIŞLARI IŞIĞINDA MUHTAR AVEZOV’UN KÖKSEREK ADLI HİKÂYESİNİN İNCELENMESİ

ULUSLARARASI TÜRK LEHÇE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2022

Muhtar Avezov is one of the most important names of 20th century contemporary Kazakh literature w... more Muhtar Avezov is one of the most important names of 20th century contemporary Kazakh literature with his researches on Kazakh folk culture and general Turkish literature, establishing Kazakh literary language and developing Western style prose. The author who produces works in literary genres such as novels, plays and translations, has twenty-seven stories published at the same time. One of these stories is Kökserek, which was published in 1929. The story in question is almost a pinnacle for the author's storytelling, as it not only deals with the Kazakh geography and the people living there, but also highlights the animals and reveals that this geography has a great wealth of life. The story is also very striking in that the events in the fictitious world are based on the behaviors of the wolf named Kökserek and other animals. The animals in the story exhibit the behaviors they need to do for their lives, that is, the types of behavior called adaptive behavior to adapt to life. This study shows how adaptive behavior types such as feeding, shelter-seeking, struggle, breeding, attention, responsibility, invitation to attention, movement with the group, imitation, social observation and examination of wolves are included in the fiction in Muhtar Avezov's story named Kökserek. This study also aims to analyze animals in fiction through these behavior types.

Research paper thumbnail of ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE: NERMİN YILDIRIM'IN UNUTMA BENİ APARTMANI ROMANINDA SÜREYYA ÖRNEĞİ

Nermin Yıldırım, roman ve öykü gibi edebi türlerde yazmış olduğu eserlerle son dönem Türk edebiya... more Nermin Yıldırım, roman ve öykü gibi edebi türlerde yazmış olduğu eserlerle son dönem Türk edebiyatında adından sıkça söz ettiren yazarlardan biridir. Yazarın yayımlanmış yedi romanı ve çeşitli dergilerde onlarca öyküsü bulunmaktadır. Roman türünde yayımlanan ilk eseri Unutma Beni Apartmanı'dır. Söz konusu roman, kişilik özelliklerinin esneklikten uzak bir boyut kazanmasından dolayı çevresiyle ilişkilerinde zorlanan ve kendi içinde sıkıntılara sebep olacak boyutlarda yaşamakta olan Süreyya adlı kadın kahraman üzerine kuruludur. Süreyya'nın yakın ilişkilere girmekten uzak olması ve bu ilişkilerden zevk almaması, hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğlemesi, yakın arkadaşı ya da sırdaşının bulunmaması, başkalarının övgülerine ya da eleştirilerine karşı kayıtsız kalması, duygusal soğukluk, kopukluk ya da tekdüze duygulanım göstermesi, cinsel deneyim yaşama isteğinin ya hiç olmaması ya da çok az olması gibi tanı ölçütleri onun şizoid kişilik özelliklerine sahip olduğunu ortaya koyar. Bu çalışma, Nermin Yıldırım'ın romancılığını ele almakla birlikte yazarın Unutma Beni Apartmanı romanı özelinde başkişi Süreyya'nın şizoid kişilik özelliklerini kurguda nasıl sergilediğini ve bu özellikler üzerinden onun kişiliğini analiz etmeyi amaçlamaktadır.

Research paper thumbnail of DİDEM MADAK/GRAPON KAĞITLARI ÖZELİNDE BİYOPOLİTİK GİRDAP, BESLEYEN SORU İMGESİ YA DA "BABA"

International Journal of Eurasia Social Sciences, 2021

Didem Madak, kendine özgü diliyle yazdığı şiirlerini, anne ve çocukluk özlemi, yalnızlık, yabancı... more Didem Madak, kendine özgü diliyle yazdığı şiirlerini, anne ve çocukluk özlemi, yalnızlık,
yabancılaşma, kaybolma isteği, kendini arama, ümit, ümitsizlik, vazgeçmişlik ve baba figürü gibi konular ile hüzünlü ve lirik anlatım üzerine inşa eder. Madak’ın şiirlerinde geçen figürler esasında onun gerçek yaşantısının birer izdüşümüdür. Şiirlerinde kullanmış olduğu farklı imgeler çoğunlukla yaşantısına dair iyi ve kötü anılar ile bu anılarda yer alan kişileri temsil etmektedir. Bu durum şairin başta çocukluğu olmak üzere geçmişi ile olan bağının kopmamasına diğer bir ifade ile şiirleri aracılığı ile geçmişte yaşamasına neden olur. İlk kitabı olan ve 18 şiirden meydana gelen Grapon
Kağıtları benzer şekilde şairin çocukluk hatıraları ile annesine duyduğu özlemi ve beraberinde baba figürünü yoğun bir şekilde içerir. Kitabında “Baba”, şairin anlatımında erkek imgesinin temel taşıyıcısı olmuştur. Şiirlerinde yer alan baba figürü kendi babası ile yaşamış olduğu bunaltılar, çıkmazlar ve içselleştirmiş olduğu duygulara dayanmaktadır. Annesini kaybetmenin doldurulamaz boşluğunu yetişkinlik yıllarına da taşımış olan Madak, söz konusu kitapta yer alan şiirlerinde babasına ait duygularını ve bu duygularının temelinde yatan anılarını belirgin bir şekilde mısralarına yansıtır. Madak’ın şiir öznesinde hayat, olması arzulanan ve yaşanan biçiminde ayrılır.
Bu nedenle şiirlerinde baba figürü beraberinde birtakım tereddütleri de içerir. Baba figürünü işleyişinde babasının tavırlarındaki olumsuzlukları net bir şekilde ortaya koyması onun babasından uzak kalmayı tercih eden ve bu durumdan dolayı mutlu olan yönünü ortaya koyar. Diğer taraftan şiirlerinde babasına duyduğu özlem ve kırgınlığı anlatan ifadeler ona karşı duyduğu travmatik bağlılığı da kanıtlar. Grapon Kağıtları, şairin zihnindeki “baba” şemasının ve bu şemayı besleyen duyguların hissedilir sıklıkta işlenmiş olduğu bir kitaptır. Şair babasına duymuş olduğu eleştirel ve duygusal yoğunlaşmayı şiirlerine bu kitapta yansıtmış, sevgisizliğin, ilgisizliğin, özlemin ve
mutsuzluğun sembolü olan baba figürünü bu sembollere dayalı olarak anlatır. Yaşamı boyunca her zaman bir parçası eksik olan ve zihninde gömülü kalmış kız çocuk/kadın küskünlüğü, şiirlerinde yer alan serzenişlerle “baba”yı mahkûm eder.

Research paper thumbnail of GALSAN TSCHINAG'IN KERVAN ADLI ROMANINDA HATIRLAMA FİGÜRLERİNİN İZDÜŞÜMLERİ The Projections of the Figures of Remembering in Galsan Tschinag's Novel Called Caravan

Galsan Tschinag, edebiyat ve kültür sahasında kendini geliştirmiş bir grup olan Tsengel Tuvaların... more Galsan Tschinag, edebiyat ve kültür sahasında kendini geliştirmiş bir grup olan Tsengel Tuvalarına mensup bir yazardır. Sayısı otuz beşi aşan şiir, öykü, roman, hatıra vb. edebi türlerde Almanca basılan kitapları birçok farklı dile çevrilmiştir. Yazarın söz konusu eserlerinden birisi de Almanca Die Karawane olarak yayımlanan ve Nurettin Demir tarafından Türkçeye aktarılan Kervan adlı romandır. Tschinag, romanı aracılığıyla özünden uzaklaşıp ona yabancılaşmaya başlayan Tuva toplumunun bugününe, Tuvaların meydana getirdiği imgeler ve geçmişten taşınan hatırlama figürleri ile olumlu yönde etki etmeye çalışır. Kavramlar, semboller ve deneyimler gibi toplumun düşünceler sistemini oluşturan unsurlar arasındaki ilişki, hatırlama figürlerini ortaya çıkarır. Söz konusu figürler, zamana ve mekâna bağlılık, gruba bağlılık ve tarihin yeniden kurulması özellikleri ile ayırıcı bir nitelik kazanır. Tuvaların kültürel ürünleri ile taşınan çok boyutlu izler, yazarın kurguda hatırlama figürlerinden yararlanması sonucunda geçmişten gelerek günü anlamlandırır. Bu çalışma, Kervan adlı romanın kurgusunda hatırlama figürlerinin kullanım şekillerini göstermeyi ve bu figürler üzerinden romanı incelemeyi hedeflemektedir.

Research paper thumbnail of A Study of the Galsan Tshinag's Story Entitled 'Caskan" in Terms of Structural Elelments

Research paper thumbnail of Galsan Tschinag’ın Bir Tuva Hikâyesi Adlı Öyküsünde Coğrafi Unsurlar

2. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER VE İNOVASYON KONGRESİ TAM METİN KİTABI, 2019

Moğolistan’daki Altay Tuvalarına mensup bir sanatkâr olan Galsan Tschinag’ın Bir Tuva Hikâyesi ad... more Moğolistan’daki Altay Tuvalarına mensup bir sanatkâr olan Galsan Tschinag’ın Bir Tuva Hikâyesi adlı öyküsü yazarın oluşturduğu fiktif âlemin haritasını çıkarmakla birlikte coğrafi unsurları nasıl kullanmış olduğunu da göstermektedir. Yazarın öyküsünü meydana getiren coğrafya, günümüzde Rusya Federasyonu dâhilinde bir cumhuriyet olarak bulunan Tuva toprakları olup güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, kuzeyinde Hakas Özerk Cumhuriyeti, doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti ve batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ile sınırlıdır. Onun öykü coğrafyası, fiziki, beşeri, ekonomik ve kültürel coğrafyanın özelliklerinden izler taşır. Yazarın, Prof. Dr. Nurettin Demir tarafından günümüz Türkçesi’ne aktarılan Bir Tuva Hikâyesi ve Yeni Öyküler adlı eseri toplam 5 öyküden oluşmakta olup bunların ilki Bir Tuva Hikâyesi’dir. Çalışmada, söz konusu öykü detaylı bir şekilde ele alınarak coğrafi unsurlar tespit edilmiştir. Tespit edilen coğrafi unsurlar, Tuvaların hayatını ve kültürünü yansıtan yazarın ana malzemesini teşkil ederek öyküdeki yerini alır.

Research paper thumbnail of Milli Edebiyat Dönemi Türk Şiirinde İdeal Nesli Meydana Getiren Kişilik Özellikleri

Filoloji Alanında Yeni Ufuklar, 2019

Ele alınan Milli Edebiyat Dönemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılışının acısının yaşandığı bir dönemdir... more Ele alınan Milli Edebiyat Dönemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılışının acısının yaşandığı bir dönemdir, ama yine aynı dönemde Türkiye Cumhuriyeti, herkese örnek mücadelesiyle ve bağımsızlığını kazanmasıyla tarihin aydınlık sayfalarına adını yazdırır. Osmanlı Devleti’nin son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş devri içinde yaşamış olan dönemin şairleri başlarda Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü koruma düşüncesinde olsalar da sonradan bir ulus-devlet kurulması ihtiyacının farkına varırlar. Adeta cansız bir kil tabakası olan halk, şairlerinin dokunuşuyla şekil alır. Türk milleti büyüklük, kahramanlık gibi özellikleri özünde taşıyan bir millettir ve bu milletten liderler, kahramanlar yıldırım gibi parlayabilir. Dönemin şairlerinin amacı bu özü açığa çıkarmak ve uyuyan bu bilinci
uyandırmaktır. Dönemin aydın şairleri halkın beyni konumundadırlar
ve o durumda halkın aklını, vicdanını ve enerjisini uyandırma mecburiyetindedirler. Ziya Gökalp bunu “şuur devrinde şiir susar, şiir devrinde şuur seyirci kalır” ifadesiyle en güzel şekilde açıklamıştır. Devir süslü, vezinli, sanatlı, toplum hayatından uzak şiirler yazma devri
değil, halkın anlayabileceği, halka doğru şiirler yazma devridir. Esas olan halkın bilinç kazanmasıdır. Ancak bu şekilde dönemin şairlerinin olmasını arzu ettikleri ideal bir nesil oluşabilir. “Toplumlar kendi geleceklerini oluştururken varlık alanlarını yeni nesillere aktarmak” amacıyla edebi eserlere başvururlar. Dönemin aydın şairleri de bunu şiirleri aracılığıyla uygulamaya çalışırlar.

Research paper thumbnail of A Study of the Galsan Tshinag’s Story Entitled ‘Caskan’  in terms of Structural Elements

A New Perspective in Social Sciences, 2019

The plot is the array within a cause-effect relationship in a space or time for the events in the... more The plot is the array within a cause-effect relationship in a space or time for the events in the story. The cases constitute the main spine of the story by integrating one another. The sturdiness of a spine helps the story have an integrative structure from a fictive perspective. When the story entitled ‘Caskan’ is evaluated in this regard, it is seen that the incident starts and expands from a single centre and is connected to one another.

Research paper thumbnail of Orhan Duru Öykülerinde Cinsellik İzleğinin Ele Alınışı

FRANKOFONİ, 2019

Sexuality, in essence, is a phenomenon that includes the need of unification for men and women. T... more Sexuality, in essence, is a phenomenon that includes the need of unification for men and women. This desire can found its source from love, as well as from the person’s, who sees himself inadequate, worry of proving himself to the others, from the senselessness that loneliness provides, the eagerness of owning others’ bodies with thinking himself superior and spiritual dissatisfaction. Sexuality is one of the themes that the 1950’s Generation story writers’, (who portray the people of the era), who embrace individuality and feature the individual, refer to the most, under the influence of existentialism. It is possible to see the sexuality theme in Orhan Duru’s, (who is one of the important names of this generation), stories. The author shows the place of sexuality in people’s lives through the characters in his stories. The author, who displays women and the female body, also uses male genitalia in his stories. The author, who also scrutinizes the physical and psychological changes that a sexual intercourse between men and women causes, handles the
sexuality theme in different aspects in his story-world.
Key Words: Sexuality, 1950 Generation, Orhan Duru, Existentialism, Story.

Research paper thumbnail of Cemil Süleyman'ın Siyah Gözler Romanından Hareketle Bir Kadının Paranoid Bozuklukları

Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019

ÖZ Fiktif bir âlemin üzerine şekillenen romanın hayatla ve gerçekle olan sıkı bir bağı vardır. Ru... more ÖZ Fiktif bir âlemin üzerine şekillenen romanın hayatla ve gerçekle olan sıkı bir bağı vardır. Ruhsal bozukluklar da hayata ve gerçeğe dair olup edebi eserlerin içeriğinde bulunan bir durumdur. Yazarlar, bu gibi bozuklukları bazen anlatmak bazen de kurguya derinlik kazandırabilmek için kullanmışlardır. Tanzimat Dönemi'nde Ahmed Midhat Efendi, Nabizâde Nâzım, Samipaşazâde Sezai gibi yazarların romanlarında kısmen ele alınan ruhsal bozukluklar, Servet-i Fünûn Dönemi'ne gelindiğinde Halid Ziya ve Mehmed Rauf gibi yazarların romanlarında kapsamlı ve çarpıcı bir şekilde kurguda yer almaya başlar. Ancak Türk Edebiyatı'nda ruhsal bozuklukların bir çeşidi olan paranoid bozuklukların bir roman kahramanı ekseninde ele alınıp işlenmesi ilk kez 1911 yılında yayımlanan Cemil Süleyman'ın Siyah Gözler eseri ile gerçekleşir. Romanın ismi belli olmayan kadın kahramanı, paranoid bozukluğun persekütuar ve kıskançlık tiplerini bütünleştirerek yansıtır. Güvensiz ve kuşkucu tavırları ile ön plana çıkan kadın, âşık olduğu genç adamın her davranışını gerçekten uzaklaşarak yorumlar. Bu durum onun hem toplumla hem de sevdiğiyle olan ilişkisinin gitgide bozulmasına sebep olur. Romanın sonunda kadın, dış dünyadaki uyaranların onu yanlış yönlendirmeleri ve kendi inandığı düşüncelere dayanarak hareket etmesiyle delikanlıyı boğarak öldürür. Bu durum, kadının paranoid bozuklarının sonucunda yaşadığı gerçeklik deneyimindeki ciddi orandaki yitimin bir tezahürüdür. ABSTRACT The novel is based on the fictional world and has a close connection to life and reality. Mental disorders are related to life and reality anda re found in the content of literary works. The authors sometimes used to describes such disorders and sometimes to give depth to fiction. In the period of Tanzimat, the mental disorders discussed partly in the novels of writers such as Ahmed Midhat Efendi, Nabizade Nazim, Samipaşazade Sezai began to take place strikingly in the fiction of writers such as Halid Ziya and Mehmed Rauf in the period of Servet-i Fünun. However, paranoid disorders, which are a kind of mental disorders in Turkish Literature, are handled and processed in the axis a novel heroine that is the work of Cemil Suleyman's Siyah Gozler which was published in 1911 for the first time. The heroine of the novel whose name is not known reflects the types of persecution and jealousy of the paranoid disorder. The woman, who comes to the fore with her unsafe and suspicious behavior, interprets the every action of the young man she falls in love with away from the reality. This situation disrupts the relation with both the society and her darling. At the end of the novel, the woman strangles the young man as a result of misleading warnings from the outside world and her own devotion. This is a manifestation of the serious decrease in the experience of reality experienced by the woman as a result of paranoid disorders.

Research paper thumbnail of Turkish Studies Language / Literature "ARA NESİL"DEN İKİ YAZARLI BİR HİKÂYE ÖRNEĞİ: "NEVBAHÂR YÂHÛD SAÂDET-İ AİLE"

TURKISH STUDIES, 2018

Türk Edebiyatı’nda ilk defa Mehmet KAPLAN tarafından dile getirilen Ara Nesil, Tanzimat dönemi ik... more Türk Edebiyatı’nda ilk defa Mehmet KAPLAN tarafından dile getirilen Ara Nesil, Tanzimat dönemi ikinci nesli ile Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk olarak tanımlanır. Edebi faaliyetlerini 1880’li yıllardan 1900’lü yıllara kadar sürdüren Ara Nesil mensupları, şiir, roman, deneme, tenkit ve tercüme gibi pek çok alanda faaliyetlerde bulunur. Bu alanlardan bir diğeri de hikâyedir. Özellikle 1890’lı yıllardan sonra edebi tür olarak kendini bulmaya başlayan hikâye, tema ve yapı bakımından bir değişim ve gelişim dönemine girer. Böylece hikâye bilinçlenmesi başlar. Hikâye vakasının içinde hâl ve hareketleriyle yaşayan, ruh dünyası tekdüze alınan hikâye kişileri, yavaş yavaş alışılagelmiş bu özelliklerinden sıyrılarak ruh dünyasıyla, karakterinin barındırdığı çeşitli özelliklerle hikâyenin içine girer. Ara Nesil dönemi yazarlarının kaleme aldığı hikâyelere bakıldığında, hem uzun hem kısa hikâyelerin olduğu görülür. Hatta dönemin gazete ve
dergilerinde yayımlanan hikâyelerde kısa hikâyeye doğru bir yönelişin
izlerine rastlamak mümkündür. Dönemin önemli yönlerinden birisi de
kadın yazarların da hikâye türünde eserler vermesi ve türe katkıda
bulunmalarıdır. Bu durum, pek çok alanda pasif kalan Türk kadınının,
edebiyat dünyasında var olması ve eserler vücuda getirmesi açısından
son derece önemli bir aşamadır. Onlarca farklı yazarın yüzlerce telif
hikâyesinin yayımlandığı Ara Nesil döneminde en dikkat çekenlerden
birisi “Nevbahâr Yâhûd Saadet-i Aile” isimli hikâyedir. Söz konusu
hikâye, 1880-1900 yılları arasında yazılan hikâyeler içerisinde iki
yazarlı olarak yayımlanan tek hikâye olup yazarlarının kadın olması da
ayrıca önem teşkil eder. Tema ve yapı unsurları bakımından
değerlendirilen hikâyenin, Osmanlı Türkçesi’nden günümüz Türkçesi’ne
aktarılmış hali de çalışmanın sonunda yer almaktadır.

Research paper thumbnail of " ARA NESİL " DEN BİR SES: MEHMED CELAL'İN HİKÂYELERİNDE HASTALIKLI/SAPLANTILI AŞKIN GÖRÜNTÜLERİ

Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk Ara Nesil olarak adlandırı... more Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk Ara
Nesil olarak adlandırılır. Türk Edebiyatı’nda ilk defa Mehmet Kaplan tarafından dile getirilen
bu topluluk, ilerleyen dönemlerde diğer araştırmacılar tarafından da benimsenir.
Ancak Ara Nesil’in tarihi çerçevesi ve bu topluluğa mensup sanatkârların kimler olduğu
hususunda bir belirsizlik hâkimdir. Bu belirsizlik, Ara Nesil sanatkârlarının ortak bir yayın
organına sahip olmayışından ve muayyen bir edebî anlayış benimsememelerinden
ileri gelir. Ama bu durum, edebî faaliyetlerini 1880’li yıllardan 1900’lü yıllara kadar devam
ettiren bir topluluk olan Ara Nesil’in, şiir, roman, hikâye, tenkit, deneme ve tercüme
alanlarında önemli faaliyetlerde bulunduğu gerçeğini değiştirmez.
Mehmed Celâl, Ara Nesil’in en önemli temsilcilerinden birisidir. Şiir, roman,
tercüme gibi pek çok türde eserler verir. Bununla birlikte dönem içerisinde hikâye türünün
hem nitelik hem de nicelik açısından gelişmesi misyonunu adeta tek başına üstlenir.
Yazarın tespit edilen 84 telif hikâyesi bulunur. Bu durum, hikâye türünün daha yeni
kendini bulmaya başladığı bir dönemde yazar için büyük bir başarıdır. Mehmed Celâl’in
hikâyeleri genel olarak aşk teması üzerine şekillenir.
Aşkın belli bir düşünce üzerinde takılıp kalması ve kişinin kendini olumsuz yönde etkileyen bir başka kişiden alamaması olumsuz bir durumdur. Kişinin aşk sandığı
duygu zaman içerisinde hastalık halini alır ve kişiyi felakete sürükler. Aşkın hastalıklı/saplantılı
olarak nitelendirilebilecek diğer yönleri de aşırı kıskançlık ve içki müptelalığıdır.

Research paper thumbnail of Ömer Seyfettin’in Şiirlerinde Uluslaşma Bilincinin Yansımaları

Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2015

Research paper thumbnail of Yalnızlık Ekseninde Bir Öykü Çözümlemesi: "Kameriyeli Mezar".pdf

Öz Sait Faik, günlük yaşamın içindeki sıradan insanların dünyalarını merkeze alarak kendine has b... more Öz Sait Faik, günlük yaşamın içindeki sıradan insanların dünyalarını merkeze alarak kendine has bir duyarlılıkla öykülerinde yansıtmayı başarmıştır. Kendilerini yaşamdan soyutlamış insanların iç dünyalarına inerek onların özlem duyduğu şeyleri ve yaşamdan beklentilerini dile getirmiştir. " Kameriyeli Mezar " adlı öykünün başkişinin yalnızlığı, istediği, ihtiyaç duyduğu veya başka insanlarla olan ilişkilerinde umduğunu yakalayamadığında yaşadığı vurucu bir duygudur. Öykü, ben anlatıcının var ol(may)an ilişkileri ve olmasını istediği ilişkiler arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı trajik durum ve bu trajik durumu bastırmaya çalışmak istemesi ile sona erer. Anahtar Kelimeler: Sait Faik, Öykü, Kameriyeli Mezar, Yalnızlık, Trajik Durum. Abstract Sait Faik has succeeded in to reflect sensitively the worlds of ordinary people in daily life. He has realized this putting in the centre the lives of ordinary people. He has studied the internal worlds of the people who have abstracted themselves from the life and he has expressed their hopes and aspirations. The olneness of the main person in the story named " The Grave With Arbor " ia a striking sensation, because the person under consideration has not got his wishes and needs. The story ends with a tragic final. Because the main person of the story lives in the just middle of a life which is full of contradictions.

Research paper thumbnail of The Reflections of Becoming Nation Conscious in the Poems of Ömer Seyfettin

There are some worths of a nation which are the national worths of that nation; in fact these wor... more There are some worths of a nation which are the national worths of that nation; in fact these worths are living style and thoughts of a nation which have been approved by the members of the nation. Especially in the years of the
First World War and in the periods after this war Turkish nation have need more than every time to remember and to keep the national worths on the becoming nation road. Ömer Seyfettin who is a conscious intellectual of this period and has been known with the stories, has studied the national worths of
Turkish nation and has tried to transport these worths to the society by his poems. According to Ömer Seyfettin the ideal man in the society has a good morality. The ideal man loves his family and keeps it. He is dependent upon his religion. He is a hero and hardworking. Ömer Seyfettin has also studied the
concepts as language, history, identity and so on which are the national worths of Turkish nation. He has placed these worths in his poems. As a result Ömer Seyfettin has tried to remind the national worths to society. Because according to Ömer Seyfettin the people which can not comprehend the importance of all these worths can not reach the becoming nation conscious.

Research paper thumbnail of Cemal Süreya'nın Şiir Dünyasında Çiçekler

Research paper thumbnail of ACIMA NESNESİ OLARAK YOKSULLUK VE ABDULLAH ZÜHDÜ HİKÂYELERİ’NDEKİ YERİ

IKSAD PUBLISHING HOUSE, 2018

Research paper thumbnail of Arafta Kalan Bir Nesilde Bilinçlenmesini Gerçekleştiren Bir Edebi Tür – ‘Ara Nesil’de Hikâye

Arafta Kalan Bir Nesilde Bilinçlenmesini Gerçekleştiren Bir Edebi Tür - 'Ara Nesil'de Hikâye, 2018

Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk ‘Ara Nesil’ olarak adlandı... more Tanzimat dönemi ikinci nesli ve Servet-i Fünûn arasında kalan topluluk ‘Ara Nesil’ olarak adlandırılır. Türk Edebiyatı’nda ilk defa Prof. Dr. Mehmet Kaplan tarafından dile getirilen bu topluluk, ilerleyen dönemlerde diğer araştırmacılar tarafından da benimsenir. Ancak ‘Ara Nesil’in tarihi çerçevesi ve bu topluluğa mensup sanatkârların kimler olduğu hususunda genel bir belirsizlik hâkimdir. Bu belirsizlik, ‘Ara Nesil’ sanatkârlarının ortak bir yayın organına sahip olmayışından ve muayyen bir edebî anlayış benimsememelerinden ileri gelir. Ama bu durum, onların şiir, roman, tenkit, deneme ve tercüme alanlarında faaliyetlerde bulunduğu gerçeğini değiştirmez. ‘Ara Nesil’ sanatkârlarının faaliyette bulundukları edebî türlerden birisi de hikâyedir. Mehmed Celâl, Abdullah Zühdü, Ermenekli Hasan Rüştü, Ahmed Râsim, Mustafa Reşîd, Vecihi, Ali Kemal, Nabizâde Nâzım, Yusuf Cevâd, Selanikli Tevfik ve daha birçok isim bu dönemde hikâyeler kaleme almıştır. ‘Ara Nesil’ hikâyelerinde göze çarpan özelliklerden birisi de kadın yazarların da türe örnekler vermesidir. Bu durum, kadın sanatkârların edebiyat sahasındaki varlıklarını kanıtlamaları ve edebi faaliyetlere katılmaları açısından oldukça önemlidir Araştırmamızda 1881-1901 yılları arasını kapsayan zaman diliminde yayımlanan pek çok dergide, gazetede çıkan ve ayrıca kitap olarak basılmış 388 hikâye tespit edildi. Tespit edilen hikâyeler Osmanlı Türkçesi’nde günümüz Türkçesi’ne aktarıldı. Daha sonra bu hikâyeler, tema, yapı unsurları, dil ve üslup açısından detaylı bir incelemeye tabii tutuldu