E. Candan İRİ | Suleyman Demirel University (original) (raw)
Papers by E. Candan İRİ
Söylem Filoloji Dergisi, 2024
Oyun yazarı, oyuncu, sahneye koyucu ve dramaturg olarak 1960 sonrası Türk tiyatrosunun çok yönlü ... more Oyun yazarı, oyuncu, sahneye koyucu ve dramaturg olarak 1960 sonrası Türk tiyatrosunun çok yönlü sanatçıları arasında yer alan Vasıf Öngören, epik tiyatro estetiğinin Türkiye’deki sıkı uygulayıcılarından biridir. Öngören, 1970’li yıllarda Brecht’in kimi oyunlarını (Adam Adamdır, III. Reich’ın Korku ve Sefaleti, Sezuan’ın İyi İnsanı) sahneye koyar. Ayrıca, kendi yazınsal üretimi olan dört tiyatro yapıtında da Brecht’in estetiğine bağlılık gösterir. Yazarın son oyunu Zengin Mutfağı, Brecht tiyatrosuyla kurulan ilişki bakımından ayrı bir noktadadır. İlk kez 1977’de sahnelenen bu oyun, epik tiyatro anlayışıyla yazılmış olmasının yanı sıra Brecht’in III. Reich’ın Korku ve Sefaleti adlı yapıtıyla metinlerarası bağlantılar içerir. Brecht’in uzunlu kısalı bir dizi sahneden oluşan belgesel oyununu 1976 yılında Faşizmin Korku ve Sefaleti olarak sahneye koyan Öngören, o sıralarda şekillenen Zengin Mutfağı’nı bu oyunun bir epizodundan esinlenerek oluşturur. “Tebeşir İşareti” adını taşıyan ve 1930’lar Almanya’sını konu edinen söz konusu epizot, Öngören tarafından 1970’ler Türkiye’sine uyarlanarak iki perdelik bir oyuna dönüştürülür. Genişletme yoluyla yenidenyazılan, dolayısıyla metinlerarasılık çerçevesinde değerlendirilmeye uygun bir görünüm arz eden Zengin Mutfağı, bu çalışmanın hareket noktasını oluşturmaktadır. Çalışmada öncelikle alt metin (gönderge ya da model metin) durumundaki III. Reich’ın Korku ve Sefaleti’yle ilgili kimi hususlara değinilmiş, ardından ana metin Zengin Mutfağı ele alınarak iki metin karşılaştırmalı bir incelemeye tabi tutulmuştur. Brecht’in tek epizotluk metninde sathi düzeyde kalan olay ve olguların Öngören’in genişletilmiş metninde daha derinlikli işlendiği görülmüş, Zengin Mutfağı’nın Türkiye gerçeği doğrultusunda dönüştürülmüş başarılı bir yenidenyazma örneği olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar sözcükler: Metinlerarasılık, yenidenyazma, Bertolt Brecht, III. Reich’ın Korku ve Sefaleti, Vasıf Öngören, Zengin Mutfağı
Millî Folklor Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi, 2022
Bertolt Brecht’in Marksist diyalektik dünya görüşünün tiyatrosu olarak yirminci yüzyılın ilk yarı... more Bertolt Brecht’in Marksist diyalektik dünya görüşünün tiyatrosu olarak yirminci yüzyılın ilk yarısında kuramını ortaya koyduğu ve uygulamasını yaptığı epik tiyatro anlayışı, kendisinden önceki çeşitli akım ve geleneklerin estetik ilkelerinden süzülerek biçimlenmiş çağdaş bir bireşimdir. Bu bireşimin temel unsurlarından biri, Doğu tiyatrosu, özellikle de Uzakdoğu (Çin) tiyatrosu geleneğidir. Seyirci ve sahne arasında estetik uzaklık yaratan anti-illüzyonist nitelikleriyle öne çıkan Doğu tiyatrosu, geleneksel Türk tiyatrosunun da temelini oluşturur. Epik tiyatro kuramının teoride ve pratikte Türk tiyatrosuna adım attığı 1960’lı yıllarda, bu estetiğin dönemin politik, ekonomik ve toplumsal zeminine uygun düşen politik-ideolojik içeriği ve yabancılaştırmayı odağa alan biçimi kadar geleneksel Türk tiyatrosuyla arasındaki benzerlik de Türk oyun yazarlarının dikkatini çeker. Türkiye’de toplumcu-gerçekçi bir çizginin belirginleştiği bu yıllarda toplum sorunlarını tiyatro sahnesine taşıyarak tartışmaya açmak isteyen oyun yazarları, seyirciyle sıkı bir bağ kurabilmek için ulusal nitelikli bir tiyatro anlayışının inşasını gerekli görürler. Yazarların bu yöneliminde geçmişle, gelenekle hesaplaşarak çağdaş bir estetik kuran Bertolt Brecht’in yarattığı ilhamın yadsınamaz bir payı vardır. Altmışlı ve yetmişli yıllarda bu ilhamla yola çıkıp çağdaş ulusal bir deyişe erişebilmek için kararlılıkla ilerleyen oyun yazarlarının başında Haldun Taner, Sermet Çağan, Turgut Özakman ve Oktay Arayıcı gibi isimler gelir. Kendi toplumlarının sahip olduğu tiyatro geleneğine yaslanarak bu geleneğin bilimsel bir çağın tiyatrosu olan epik tiyatro ile ortak paydada buluşan yanlarını değerlendiren, böylelikle bir senteze ulaşma çabasına girişen bu yazarların, klasik/kültürel
mirasın canlılık kazanmasında, aynı zamanda çağdaş tiyatroya da can vermesinde dikkate değer bir katkıları söz konusudur. Bu yazarlardan biri olan Oktay Arayıcı, yetmişli yılların başından itibaren açık biçime ve göstermeci tiyatro biçemine dayalı olarak ortaya koyduğu dört oyunuyla -Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası, Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi, Rumuz Goncagül, Tanilli Dosyası- geleneğe yönelişini istikrarlı bir biçimde sürdürür. Yazarın tıpkı kent merkezli halk tiyatrosu geleneğinden esinler taşıyan Nafile Dünya oyunu gibi seyirlik bir komedya olarak 1977’de kaleme aldığı Rumuz Goncagül, bir halk tiyatrosu türü olan orta oyununun uzantısında
çağdaş bir yaklaşımla üretilmiş bir metindir. İlk sahnelenişi yazıldığı tarihten ancak dört yıl sonra, 1981-82 tiyatro döneminde Ankara Sanat Tiyatrosunda Rutkay Aziz’in sahne düzeniyle gerçekleşen bu çağdaş orta oyunu, klasik mirasın, yazarın ifadesiyle sanatsal yaratı mirasının aynı estetik yapıdan beslenen epik tiyatronun verileri ile yoğrulduğu ve bu yolla bir yeniden yaratma sürecine tabi tutulduğu bir senteze varma girişimidir. Oktay Arayıcı’nın metinlerarasılık çerçevesinde değerlendirilmeye açık olan bu sentez arayışının merkeze alındığı bu makalede, Rumuz Goncagül’de yaratıcı bir bakışla yeniden üretilen geleneksel orta oyununun korunan ve dönüştürülen özellikleri incelenmeye, böylelikle folklorik malzemenin çağdaşlaştırılma süreci ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Rumuz Goncagül, çağdaş ulusal tiyatro, halk tiyatrosu geleneği, epik tiyatro, metinlerarasılık
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2022
Albert Camus’nün 1944 yılında tamamlayarak yayımladığı Caligula, yazarın bireysel olarak kaleme a... more Albert Camus’nün 1944 yılında tamamlayarak yayımladığı Caligula, yazarın bireysel olarak kaleme aldığı ilk oyunudur. Camus, dört perdeden oluşan eserini daha çok Caligula takma adıyla tanınan üçüncü Roma imparatoru Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus’un yaşam öyküsünden esinlenerek kurgular. Bu anlamda tarihsel olduğu kadar yaşam öyküsel bir nitelik de taşıyan Caligula’da, esere adını veren ana kahraman, başkaldırısını saçmaya düşmek suretiyle ortaya koymuş sıra dışı bir imparatordur. Caligula, ölümlü dünyaya başkaldırmak adına kendisine imkânsız görünen bir hedef koyar. O, bu dünyadan olmayan bir şeye, “ay”a ulaşmak istemektedir. Bu istek, ilk bakışta yaşamın hakikatine uzak olmak gibi yorumlanabilecek olsa da aksine hakikatle birebir ilişkilidir. Dolayısıyla Caligula, sanıldığı gibi bir meczup değildir. O, içine atıldığı dünyanın hakikatine ermiş, bu nedenle de acı çeken, varoluşsal kriz yaşayan bir varlıktır. Hakikate göre eylemeyi reddederek kendi istek ve seçimiyle kopuş sergileyen Caligula’nın trajedisi, başkaldırı için belirlediği hedefine ulaşabileceğine olan sağlam inancı ile hiçbir zaman ulaşamayacağını bilme arasında yaşadığı dilemmada yatar. İşte bu nokta, imparatorun saçmaya düştüğü noktadır. Caligula üzerine hazırlanan bu çalışmada, hem felsefenin dışında edebiyatın da alanına giren varoluşçuluğun izinin sürülmesi hem de Camus’nün absurde-saçma-uyumsuz ve başkaldırı gibi kavramlarının incelenmesi amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Albert Camus, Caligula, varoluşçu tiyatro, varoluşçu felsefe, saçma, başkaldırı.
6th International Conferences on Economics and Social Sciences, 2021
On beşinci yüzyıl başlarında Osmanlı devlet sistemi karşısında kalkışmanın öncüsü olarak değerlen... more On beşinci yüzyıl başlarında Osmanlı devlet sistemi karşısında kalkışmanın öncüsü olarak değerlendirilen Şeyh Bedreddin, yirminci yüzyılın ilk yarısından itibaren şair ve yazarların kaleminde vücut bulan bir tarihsel figürdür. Fakih, mutasavvıf ve devlet adamı kimlikleriyle tanınan bu çok yönlü kişiliğin çağının yaklaşık altı yüz yıl sonrasında hâlâ ilgiyle karşılanıyor olması, mülkiyetçi düzene başkaldıran bir halk hareketinin simge ismi oluşuyla ilintilidir. Onun çeşitli edebî eserlerde genellikle ideolojik bir dönüştürmeye uğratılarak kurgulandığı göze çarpar. Kaynaklarda düşünce ve eylemleri bakımından muğlak bir görünüme sahip olan Bedreddin, tarihten beslenen oyun yazarlarının ideoloji doğrultusunda yeniden yorumladığı, çoğunlukla da idealleştirdiği, aslında güncel meselelere dikkat çekmek için kullandığı bir araçtır. Türk tiyatro yazınında Şeyh Bedreddin'i bu anlamda konu edinen tarihsel oyunlardan biri de Kemal Demirel'in Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'in Yargılanması adlı metnidir. Yazar, Şeyh Bedreddin'in yargılanma sürecine odaklandığı eserinde onu ilhamını Tanrı'dan alan; saygı, sevgi, barış, adalet, hak gibi her çağın ve coğrafyanın insanını ilgilendiren değerlerin savunucusu bir Türk dehâsı olarak yorumlar. Bu bildiride, Demirel'in oyununda kurgulanan Şeyh Bedreddin imgesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler
Tarihsel oyun, Kemal Demirel, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin’in Yargılanması.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2020
Türkiye’de çizgi roman sanatının ustalarından Turhan Selçuk’un ellili yıllarda Milliyet gazetesin... more Türkiye’de çizgi roman sanatının ustalarından Turhan Selçuk’un ellili yıllarda Milliyet gazetesinde yayımlanmaya başlayan ünlü çizgi romanı Abdülcanbaz, yetmişli yıllarda tiyatro sahnesine de taşınır. Dostlar Tiyatrosu’nun dramaturji kurulundan Genco Erkal, Mehmet Akan ve Macit Koper ile onlara dışarıdan katılan gazeteci-yazar Engin Ardıç’ın katkılarıyla kolektif bir çalışmanın sonucunda ortaya konan Abdülcanbaz, ilk kez 1972-73 tiyatro sezonunda seyirciyle buluşur. Çizgi roman kahramanı Abdülcanbaz’ın çeşitli serüvenlerinden yola çıkılarak kurgulanan bu uyarlama, eğlenceli yanıyla geniş bir seyirci kitlesine ulaşabilme ve bu kitleyi güldürürken düşündürerek aslında ciddi bir tartışma ortamına çekme idealinin ürünüdür. Oyunda, bu idealin gerçeğe dönüştürülebilmesi için Brecht estetiğinin, geleneksel Türk tiyatrosunun anti-illüzyonist nitelikleriyle de belirli ölçüde benzeşen yabancılaştırma etmeninin temel alındığı dikkat çeker. Bu çalışma, Abdülcanbaz’da, özdeşleşmeden ve yanılsamadan el çekilebilmesi, böylelikle seyircinin davet edildiği tartışmada etkin rolü bulunan akılcı, bilinçli ve üretken bir düzeye eriştirilebilmesi için başvurulan yabancılaştırma etkilerini, oyun metninin izin verdiği ölçüde ortaya koyma ve bir değerlendirmeye tabi tutma amacını taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler
Dostlar Tiyatrosu, Abdülcanbaz, yabancılaştırma etmeni, Epik Tiyatro.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2019
Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1359-1420), Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi yıllarının dikk... more Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1359-1420), Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi yıllarının dikkate değer isimlerinden biridir. Hem Fetret Devri (1402-1413) olarak bilinen kaotik dönemde, kazaskerlik gibi yüksek bir bürokratik makamda görev yapan bir devlet adamı hem de dönemin önde gelen âlim ve mutasavvıflarından biri olan bu tarihsel kişiliği bugün ilgi çekici kılan, adının resmî otoriteye karşı gerçekleştirilen bir isyan hareketine karışmış olmasıdır. Düşünceleri ve eylemleri bakımından çeşitli tarihî kaynaklarda birbirine zıt birtakım söylemlerle anılan Şeyh Bedreddin, farklı dünya görüşlerine sahip yazarlarca kullanılmış, özellikle Cumhuriyet dönemi yazarlarının kaleminde toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla idealleştirilmiştir. Şeyh Bedreddin’i malzeme edinen yazarlardan biri de Orhan Asena’dır. Genellikle geçmiş ve bugün arasında köprü kurduğu tarihsel oyunlarıyla dikkat çeken yazarın 1969 yılında sahnelenen Simavnalı Şeyh Bedreddin oyunu, Cumhuriyet dönemi eserlerinde, toplumun daha iyi bir sosyal düzen rüyasını gerçekleştirmek üzere odak figür olarak idealleştirilen Şeyh Bedreddin’i, aynı idealleştirmeyle fakat farklı bir çıkış noktasıyla ele alır. Asena’nın oyunundaki Şeyh Bedreddin, düşüncelerinde ve eyleminde Tanrı’ya yaslanan mistik bir sosyalisttir. Bu çalışmada, Orhan Asena’nın oyununda kurgulanan Şeyh Bedreddin imgesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler
Tarihsel oyun, Orhan Asena, Simavnalı Şeyh Bedreddin, isyan, mistik sosyalizm.
SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
Anlatı biliminin temel konularından biri, anlatı düzlemlerinin (Fr. niveau narratif) sağlam bir ş... more Anlatı biliminin temel konularından biri, anlatı düzlemlerinin (Fr. niveau narratif) sağlam bir şekilde tespitidir. Bu, “anlatanın dünyası” (kurgusal olmayan bildirişim düzeyi) ile “anlatılanların dünyası”nın (kurgusal söylem yahut eylem düzeyi) birbirinden ayrılması ihtiyacının bir sonucudur. Yazarın fikri ve kahramanların fikirleri arasındaki farkların ortaya konulmaması hikâye incelemelerinde karışıklığa sebep olabilmektedir. Ayrıca anlatılanların dünyasının kendi içinde yeni yan ve alt düzlemler oluşturduğu göz önünde bulundurulmayıp bunların ayrı ayrı tespiti yapılmadığında bu karışıklık daha da artmaktadır. Hikâye analizlerinin doğru bir biçimde gerçekleştirilmesi için bu ve bu gibi düzlemlerin farklarının ortaya konulması zorunlu görünmektedir. Bu yazıda Türk ve dünya edebiyatının başlıca aşk hikâyelerinden biri olarak kabul edilen Fuzûlî’nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinin anlatı düzlemleri tespit edilmiş ve bu düzlemlerin tahkiyedeki fonksiyonları ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Anlatı Bilimi, Anlatı Düzlemleri, Fuzûlî, Leylâ vü Mecnûn.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2016
Günümüz Türk edebiyatında polisiye roman türünün dikkate değer temsilcilerinden biri olan Ahmet Ü... more Günümüz Türk edebiyatında polisiye roman türünün dikkate değer temsilcilerinden biri olan Ahmet Ümit'in 2000 yılında yayımlanan romanı Patasana, suçu ve insanlığın suça eğilimini polisiye kurgu içerisinde yansıtır. Adını kitapta hikâyesine yer verilen Hititli saray başyazmanı Patasana'dan alan roman, iç içe geçmiş vaka halkalarından oluşan farklı bir kurguya sahiptir. Çerçeve vazifesi gören ilk metin, 1990'lı yılların sonunda Gaziantep yakınlarında bulunan antik Hitit kentindeki kazı çalışmaları sırasında sır dolu olayların yaşandığı altı günü anlatır. Çekirdek vakayı yansıtan diğer metin ise MÖ 700'lü yılların başında aynı yörede yaşayan Hititli saray başyazmanı Patasana'nın kişisel hikâyesini ve bu hikâyenin çevresinde Hitit kentinin Asurlularca yok ediliş sürecini gözler önüne sürer. Her iki metinde de suçun/cinayetin ve suçlunun/katilin merkeze alındığı roman, aynı zamanda roman kişilerinin psikolojisine de odaklanan anlatımıyla, işlenen suçun/cinayetin çevresinde insanı tüm yönleriyle yansıtma çabasıyla ve beklenmedik sonuyla polisiye roman yazınında ayrı bir yere sahiptir. Patasana, suçu ve suça eğilimi merkeze alırken suçun işlendiği topluma ve coğrafyaya da dokunan bir romandır. Bu yazıda Patasana'nın kurmaca dünyasının incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın giriş bölümünde, roman ve kurmaca dünya ilişkisi, polisiye roman kavramı, polisiye romanın genel özellikleri, dünya ve Türk edebiyatındaki yeri üzerine bilgi verilecek; ardından Patasana bu bilgiler ışığında analiz edilerek romanın kurmaca dünyası üzerinde durulacaktır.
Anahtar sözcükler: Roman, Kurmaca Dünya, Kurgu, Polisiye Roman, Ahmet Ümit,
Patasana.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2017
Oyun yazarı, oyuncu ve tiyatro yönetmeni kimlikleriyle modern Türk tiyatrosunun dikkate değer isi... more Oyun yazarı, oyuncu ve tiyatro yönetmeni kimlikleriyle modern Türk tiyatrosunun dikkate değer isimlerinden biri olan Vasıf Öngören, hem Brecht’in çeşitli oyunlarını sahneye koyarak hem de epik tiyatro yöntemiyle oyunlar yazarak Türk tiyatro seyircisinin epik tiyatro kuramı ile tanışmasında önemli bir rol üstlenir. Öngören’in, 1966-68 yılları arasında yazılan ve ilk olarak 1969-70 sezonunda Ankara Birliği Sahnesi’nde sahnelenen Asiye Nasıl Kurtulur adlı oyunu, gerek içerik gerek biçim bakımından Brecht’in yönteminin başarıyla uygulandığı bir eserdir. Bu yazıda, Asiye Nasıl Kurtulur oyununun epik tiyatro
anlayışının özellikleri bağlamında incelenmesi amaçlanmıştır. İncelemeye geçmeden önce, Bertolt Brecht’in epik tiyatro kuramı üzerine bilgi verilecek ve bu kuramın yirminci yüzyıl Türk tiyatrosundaki yansımalarına kısaca değinilecektir. Ardından oyun, hem içerik hem de biçim bakımından epik tiyatronun özellikleri göz önünde bulundurularak
değerlendirilecektir.
Anahtar kelimeler: Bertolt Brecht, Epik Tiyatro, Vasıf Öngören, Asiye Nasıl Kurtulur.
Books by E. Candan İRİ
Tarih İdeoloji Kurmaca Bağlamında Şeyh Bedreddin, 2021
Tarih İdeoloji Kurmaca Bağlamında Şeyh Bedreddin, 2021
Elif Şafak'ın Yazı Evreni, 2022
Söylem Filoloji Dergisi, 2024
Oyun yazarı, oyuncu, sahneye koyucu ve dramaturg olarak 1960 sonrası Türk tiyatrosunun çok yönlü ... more Oyun yazarı, oyuncu, sahneye koyucu ve dramaturg olarak 1960 sonrası Türk tiyatrosunun çok yönlü sanatçıları arasında yer alan Vasıf Öngören, epik tiyatro estetiğinin Türkiye’deki sıkı uygulayıcılarından biridir. Öngören, 1970’li yıllarda Brecht’in kimi oyunlarını (Adam Adamdır, III. Reich’ın Korku ve Sefaleti, Sezuan’ın İyi İnsanı) sahneye koyar. Ayrıca, kendi yazınsal üretimi olan dört tiyatro yapıtında da Brecht’in estetiğine bağlılık gösterir. Yazarın son oyunu Zengin Mutfağı, Brecht tiyatrosuyla kurulan ilişki bakımından ayrı bir noktadadır. İlk kez 1977’de sahnelenen bu oyun, epik tiyatro anlayışıyla yazılmış olmasının yanı sıra Brecht’in III. Reich’ın Korku ve Sefaleti adlı yapıtıyla metinlerarası bağlantılar içerir. Brecht’in uzunlu kısalı bir dizi sahneden oluşan belgesel oyununu 1976 yılında Faşizmin Korku ve Sefaleti olarak sahneye koyan Öngören, o sıralarda şekillenen Zengin Mutfağı’nı bu oyunun bir epizodundan esinlenerek oluşturur. “Tebeşir İşareti” adını taşıyan ve 1930’lar Almanya’sını konu edinen söz konusu epizot, Öngören tarafından 1970’ler Türkiye’sine uyarlanarak iki perdelik bir oyuna dönüştürülür. Genişletme yoluyla yenidenyazılan, dolayısıyla metinlerarasılık çerçevesinde değerlendirilmeye uygun bir görünüm arz eden Zengin Mutfağı, bu çalışmanın hareket noktasını oluşturmaktadır. Çalışmada öncelikle alt metin (gönderge ya da model metin) durumundaki III. Reich’ın Korku ve Sefaleti’yle ilgili kimi hususlara değinilmiş, ardından ana metin Zengin Mutfağı ele alınarak iki metin karşılaştırmalı bir incelemeye tabi tutulmuştur. Brecht’in tek epizotluk metninde sathi düzeyde kalan olay ve olguların Öngören’in genişletilmiş metninde daha derinlikli işlendiği görülmüş, Zengin Mutfağı’nın Türkiye gerçeği doğrultusunda dönüştürülmüş başarılı bir yenidenyazma örneği olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar sözcükler: Metinlerarasılık, yenidenyazma, Bertolt Brecht, III. Reich’ın Korku ve Sefaleti, Vasıf Öngören, Zengin Mutfağı
Millî Folklor Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi, 2022
Bertolt Brecht’in Marksist diyalektik dünya görüşünün tiyatrosu olarak yirminci yüzyılın ilk yarı... more Bertolt Brecht’in Marksist diyalektik dünya görüşünün tiyatrosu olarak yirminci yüzyılın ilk yarısında kuramını ortaya koyduğu ve uygulamasını yaptığı epik tiyatro anlayışı, kendisinden önceki çeşitli akım ve geleneklerin estetik ilkelerinden süzülerek biçimlenmiş çağdaş bir bireşimdir. Bu bireşimin temel unsurlarından biri, Doğu tiyatrosu, özellikle de Uzakdoğu (Çin) tiyatrosu geleneğidir. Seyirci ve sahne arasında estetik uzaklık yaratan anti-illüzyonist nitelikleriyle öne çıkan Doğu tiyatrosu, geleneksel Türk tiyatrosunun da temelini oluşturur. Epik tiyatro kuramının teoride ve pratikte Türk tiyatrosuna adım attığı 1960’lı yıllarda, bu estetiğin dönemin politik, ekonomik ve toplumsal zeminine uygun düşen politik-ideolojik içeriği ve yabancılaştırmayı odağa alan biçimi kadar geleneksel Türk tiyatrosuyla arasındaki benzerlik de Türk oyun yazarlarının dikkatini çeker. Türkiye’de toplumcu-gerçekçi bir çizginin belirginleştiği bu yıllarda toplum sorunlarını tiyatro sahnesine taşıyarak tartışmaya açmak isteyen oyun yazarları, seyirciyle sıkı bir bağ kurabilmek için ulusal nitelikli bir tiyatro anlayışının inşasını gerekli görürler. Yazarların bu yöneliminde geçmişle, gelenekle hesaplaşarak çağdaş bir estetik kuran Bertolt Brecht’in yarattığı ilhamın yadsınamaz bir payı vardır. Altmışlı ve yetmişli yıllarda bu ilhamla yola çıkıp çağdaş ulusal bir deyişe erişebilmek için kararlılıkla ilerleyen oyun yazarlarının başında Haldun Taner, Sermet Çağan, Turgut Özakman ve Oktay Arayıcı gibi isimler gelir. Kendi toplumlarının sahip olduğu tiyatro geleneğine yaslanarak bu geleneğin bilimsel bir çağın tiyatrosu olan epik tiyatro ile ortak paydada buluşan yanlarını değerlendiren, böylelikle bir senteze ulaşma çabasına girişen bu yazarların, klasik/kültürel
mirasın canlılık kazanmasında, aynı zamanda çağdaş tiyatroya da can vermesinde dikkate değer bir katkıları söz konusudur. Bu yazarlardan biri olan Oktay Arayıcı, yetmişli yılların başından itibaren açık biçime ve göstermeci tiyatro biçemine dayalı olarak ortaya koyduğu dört oyunuyla -Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası, Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi, Rumuz Goncagül, Tanilli Dosyası- geleneğe yönelişini istikrarlı bir biçimde sürdürür. Yazarın tıpkı kent merkezli halk tiyatrosu geleneğinden esinler taşıyan Nafile Dünya oyunu gibi seyirlik bir komedya olarak 1977’de kaleme aldığı Rumuz Goncagül, bir halk tiyatrosu türü olan orta oyununun uzantısında
çağdaş bir yaklaşımla üretilmiş bir metindir. İlk sahnelenişi yazıldığı tarihten ancak dört yıl sonra, 1981-82 tiyatro döneminde Ankara Sanat Tiyatrosunda Rutkay Aziz’in sahne düzeniyle gerçekleşen bu çağdaş orta oyunu, klasik mirasın, yazarın ifadesiyle sanatsal yaratı mirasının aynı estetik yapıdan beslenen epik tiyatronun verileri ile yoğrulduğu ve bu yolla bir yeniden yaratma sürecine tabi tutulduğu bir senteze varma girişimidir. Oktay Arayıcı’nın metinlerarasılık çerçevesinde değerlendirilmeye açık olan bu sentez arayışının merkeze alındığı bu makalede, Rumuz Goncagül’de yaratıcı bir bakışla yeniden üretilen geleneksel orta oyununun korunan ve dönüştürülen özellikleri incelenmeye, böylelikle folklorik malzemenin çağdaşlaştırılma süreci ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Rumuz Goncagül, çağdaş ulusal tiyatro, halk tiyatrosu geleneği, epik tiyatro, metinlerarasılık
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2022
Albert Camus’nün 1944 yılında tamamlayarak yayımladığı Caligula, yazarın bireysel olarak kaleme a... more Albert Camus’nün 1944 yılında tamamlayarak yayımladığı Caligula, yazarın bireysel olarak kaleme aldığı ilk oyunudur. Camus, dört perdeden oluşan eserini daha çok Caligula takma adıyla tanınan üçüncü Roma imparatoru Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus’un yaşam öyküsünden esinlenerek kurgular. Bu anlamda tarihsel olduğu kadar yaşam öyküsel bir nitelik de taşıyan Caligula’da, esere adını veren ana kahraman, başkaldırısını saçmaya düşmek suretiyle ortaya koymuş sıra dışı bir imparatordur. Caligula, ölümlü dünyaya başkaldırmak adına kendisine imkânsız görünen bir hedef koyar. O, bu dünyadan olmayan bir şeye, “ay”a ulaşmak istemektedir. Bu istek, ilk bakışta yaşamın hakikatine uzak olmak gibi yorumlanabilecek olsa da aksine hakikatle birebir ilişkilidir. Dolayısıyla Caligula, sanıldığı gibi bir meczup değildir. O, içine atıldığı dünyanın hakikatine ermiş, bu nedenle de acı çeken, varoluşsal kriz yaşayan bir varlıktır. Hakikate göre eylemeyi reddederek kendi istek ve seçimiyle kopuş sergileyen Caligula’nın trajedisi, başkaldırı için belirlediği hedefine ulaşabileceğine olan sağlam inancı ile hiçbir zaman ulaşamayacağını bilme arasında yaşadığı dilemmada yatar. İşte bu nokta, imparatorun saçmaya düştüğü noktadır. Caligula üzerine hazırlanan bu çalışmada, hem felsefenin dışında edebiyatın da alanına giren varoluşçuluğun izinin sürülmesi hem de Camus’nün absurde-saçma-uyumsuz ve başkaldırı gibi kavramlarının incelenmesi amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Albert Camus, Caligula, varoluşçu tiyatro, varoluşçu felsefe, saçma, başkaldırı.
6th International Conferences on Economics and Social Sciences, 2021
On beşinci yüzyıl başlarında Osmanlı devlet sistemi karşısında kalkışmanın öncüsü olarak değerlen... more On beşinci yüzyıl başlarında Osmanlı devlet sistemi karşısında kalkışmanın öncüsü olarak değerlendirilen Şeyh Bedreddin, yirminci yüzyılın ilk yarısından itibaren şair ve yazarların kaleminde vücut bulan bir tarihsel figürdür. Fakih, mutasavvıf ve devlet adamı kimlikleriyle tanınan bu çok yönlü kişiliğin çağının yaklaşık altı yüz yıl sonrasında hâlâ ilgiyle karşılanıyor olması, mülkiyetçi düzene başkaldıran bir halk hareketinin simge ismi oluşuyla ilintilidir. Onun çeşitli edebî eserlerde genellikle ideolojik bir dönüştürmeye uğratılarak kurgulandığı göze çarpar. Kaynaklarda düşünce ve eylemleri bakımından muğlak bir görünüme sahip olan Bedreddin, tarihten beslenen oyun yazarlarının ideoloji doğrultusunda yeniden yorumladığı, çoğunlukla da idealleştirdiği, aslında güncel meselelere dikkat çekmek için kullandığı bir araçtır. Türk tiyatro yazınında Şeyh Bedreddin'i bu anlamda konu edinen tarihsel oyunlardan biri de Kemal Demirel'in Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'in Yargılanması adlı metnidir. Yazar, Şeyh Bedreddin'in yargılanma sürecine odaklandığı eserinde onu ilhamını Tanrı'dan alan; saygı, sevgi, barış, adalet, hak gibi her çağın ve coğrafyanın insanını ilgilendiren değerlerin savunucusu bir Türk dehâsı olarak yorumlar. Bu bildiride, Demirel'in oyununda kurgulanan Şeyh Bedreddin imgesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler
Tarihsel oyun, Kemal Demirel, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin’in Yargılanması.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2020
Türkiye’de çizgi roman sanatının ustalarından Turhan Selçuk’un ellili yıllarda Milliyet gazetesin... more Türkiye’de çizgi roman sanatının ustalarından Turhan Selçuk’un ellili yıllarda Milliyet gazetesinde yayımlanmaya başlayan ünlü çizgi romanı Abdülcanbaz, yetmişli yıllarda tiyatro sahnesine de taşınır. Dostlar Tiyatrosu’nun dramaturji kurulundan Genco Erkal, Mehmet Akan ve Macit Koper ile onlara dışarıdan katılan gazeteci-yazar Engin Ardıç’ın katkılarıyla kolektif bir çalışmanın sonucunda ortaya konan Abdülcanbaz, ilk kez 1972-73 tiyatro sezonunda seyirciyle buluşur. Çizgi roman kahramanı Abdülcanbaz’ın çeşitli serüvenlerinden yola çıkılarak kurgulanan bu uyarlama, eğlenceli yanıyla geniş bir seyirci kitlesine ulaşabilme ve bu kitleyi güldürürken düşündürerek aslında ciddi bir tartışma ortamına çekme idealinin ürünüdür. Oyunda, bu idealin gerçeğe dönüştürülebilmesi için Brecht estetiğinin, geleneksel Türk tiyatrosunun anti-illüzyonist nitelikleriyle de belirli ölçüde benzeşen yabancılaştırma etmeninin temel alındığı dikkat çeker. Bu çalışma, Abdülcanbaz’da, özdeşleşmeden ve yanılsamadan el çekilebilmesi, böylelikle seyircinin davet edildiği tartışmada etkin rolü bulunan akılcı, bilinçli ve üretken bir düzeye eriştirilebilmesi için başvurulan yabancılaştırma etkilerini, oyun metninin izin verdiği ölçüde ortaya koyma ve bir değerlendirmeye tabi tutma amacını taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler
Dostlar Tiyatrosu, Abdülcanbaz, yabancılaştırma etmeni, Epik Tiyatro.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2019
Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1359-1420), Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi yıllarının dikk... more Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1359-1420), Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi yıllarının dikkate değer isimlerinden biridir. Hem Fetret Devri (1402-1413) olarak bilinen kaotik dönemde, kazaskerlik gibi yüksek bir bürokratik makamda görev yapan bir devlet adamı hem de dönemin önde gelen âlim ve mutasavvıflarından biri olan bu tarihsel kişiliği bugün ilgi çekici kılan, adının resmî otoriteye karşı gerçekleştirilen bir isyan hareketine karışmış olmasıdır. Düşünceleri ve eylemleri bakımından çeşitli tarihî kaynaklarda birbirine zıt birtakım söylemlerle anılan Şeyh Bedreddin, farklı dünya görüşlerine sahip yazarlarca kullanılmış, özellikle Cumhuriyet dönemi yazarlarının kaleminde toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla idealleştirilmiştir. Şeyh Bedreddin’i malzeme edinen yazarlardan biri de Orhan Asena’dır. Genellikle geçmiş ve bugün arasında köprü kurduğu tarihsel oyunlarıyla dikkat çeken yazarın 1969 yılında sahnelenen Simavnalı Şeyh Bedreddin oyunu, Cumhuriyet dönemi eserlerinde, toplumun daha iyi bir sosyal düzen rüyasını gerçekleştirmek üzere odak figür olarak idealleştirilen Şeyh Bedreddin’i, aynı idealleştirmeyle fakat farklı bir çıkış noktasıyla ele alır. Asena’nın oyunundaki Şeyh Bedreddin, düşüncelerinde ve eyleminde Tanrı’ya yaslanan mistik bir sosyalisttir. Bu çalışmada, Orhan Asena’nın oyununda kurgulanan Şeyh Bedreddin imgesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler
Tarihsel oyun, Orhan Asena, Simavnalı Şeyh Bedreddin, isyan, mistik sosyalizm.
SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
Anlatı biliminin temel konularından biri, anlatı düzlemlerinin (Fr. niveau narratif) sağlam bir ş... more Anlatı biliminin temel konularından biri, anlatı düzlemlerinin (Fr. niveau narratif) sağlam bir şekilde tespitidir. Bu, “anlatanın dünyası” (kurgusal olmayan bildirişim düzeyi) ile “anlatılanların dünyası”nın (kurgusal söylem yahut eylem düzeyi) birbirinden ayrılması ihtiyacının bir sonucudur. Yazarın fikri ve kahramanların fikirleri arasındaki farkların ortaya konulmaması hikâye incelemelerinde karışıklığa sebep olabilmektedir. Ayrıca anlatılanların dünyasının kendi içinde yeni yan ve alt düzlemler oluşturduğu göz önünde bulundurulmayıp bunların ayrı ayrı tespiti yapılmadığında bu karışıklık daha da artmaktadır. Hikâye analizlerinin doğru bir biçimde gerçekleştirilmesi için bu ve bu gibi düzlemlerin farklarının ortaya konulması zorunlu görünmektedir. Bu yazıda Türk ve dünya edebiyatının başlıca aşk hikâyelerinden biri olarak kabul edilen Fuzûlî’nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinin anlatı düzlemleri tespit edilmiş ve bu düzlemlerin tahkiyedeki fonksiyonları ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Anlatı Bilimi, Anlatı Düzlemleri, Fuzûlî, Leylâ vü Mecnûn.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2016
Günümüz Türk edebiyatında polisiye roman türünün dikkate değer temsilcilerinden biri olan Ahmet Ü... more Günümüz Türk edebiyatında polisiye roman türünün dikkate değer temsilcilerinden biri olan Ahmet Ümit'in 2000 yılında yayımlanan romanı Patasana, suçu ve insanlığın suça eğilimini polisiye kurgu içerisinde yansıtır. Adını kitapta hikâyesine yer verilen Hititli saray başyazmanı Patasana'dan alan roman, iç içe geçmiş vaka halkalarından oluşan farklı bir kurguya sahiptir. Çerçeve vazifesi gören ilk metin, 1990'lı yılların sonunda Gaziantep yakınlarında bulunan antik Hitit kentindeki kazı çalışmaları sırasında sır dolu olayların yaşandığı altı günü anlatır. Çekirdek vakayı yansıtan diğer metin ise MÖ 700'lü yılların başında aynı yörede yaşayan Hititli saray başyazmanı Patasana'nın kişisel hikâyesini ve bu hikâyenin çevresinde Hitit kentinin Asurlularca yok ediliş sürecini gözler önüne sürer. Her iki metinde de suçun/cinayetin ve suçlunun/katilin merkeze alındığı roman, aynı zamanda roman kişilerinin psikolojisine de odaklanan anlatımıyla, işlenen suçun/cinayetin çevresinde insanı tüm yönleriyle yansıtma çabasıyla ve beklenmedik sonuyla polisiye roman yazınında ayrı bir yere sahiptir. Patasana, suçu ve suça eğilimi merkeze alırken suçun işlendiği topluma ve coğrafyaya da dokunan bir romandır. Bu yazıda Patasana'nın kurmaca dünyasının incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın giriş bölümünde, roman ve kurmaca dünya ilişkisi, polisiye roman kavramı, polisiye romanın genel özellikleri, dünya ve Türk edebiyatındaki yeri üzerine bilgi verilecek; ardından Patasana bu bilgiler ışığında analiz edilerek romanın kurmaca dünyası üzerinde durulacaktır.
Anahtar sözcükler: Roman, Kurmaca Dünya, Kurgu, Polisiye Roman, Ahmet Ümit,
Patasana.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2017
Oyun yazarı, oyuncu ve tiyatro yönetmeni kimlikleriyle modern Türk tiyatrosunun dikkate değer isi... more Oyun yazarı, oyuncu ve tiyatro yönetmeni kimlikleriyle modern Türk tiyatrosunun dikkate değer isimlerinden biri olan Vasıf Öngören, hem Brecht’in çeşitli oyunlarını sahneye koyarak hem de epik tiyatro yöntemiyle oyunlar yazarak Türk tiyatro seyircisinin epik tiyatro kuramı ile tanışmasında önemli bir rol üstlenir. Öngören’in, 1966-68 yılları arasında yazılan ve ilk olarak 1969-70 sezonunda Ankara Birliği Sahnesi’nde sahnelenen Asiye Nasıl Kurtulur adlı oyunu, gerek içerik gerek biçim bakımından Brecht’in yönteminin başarıyla uygulandığı bir eserdir. Bu yazıda, Asiye Nasıl Kurtulur oyununun epik tiyatro
anlayışının özellikleri bağlamında incelenmesi amaçlanmıştır. İncelemeye geçmeden önce, Bertolt Brecht’in epik tiyatro kuramı üzerine bilgi verilecek ve bu kuramın yirminci yüzyıl Türk tiyatrosundaki yansımalarına kısaca değinilecektir. Ardından oyun, hem içerik hem de biçim bakımından epik tiyatronun özellikleri göz önünde bulundurularak
değerlendirilecektir.
Anahtar kelimeler: Bertolt Brecht, Epik Tiyatro, Vasıf Öngören, Asiye Nasıl Kurtulur.