Hande Sözer | TED University (original) (raw)
Uploads
Books by Hande Sözer
Geçmişten Günümüze Azınlıklar ve Etnik Gruplar: Kimlik, Etnisite, Kültür, 2023
Türkiye’de azınlıkları anlamaya yönelik akademik yaklaşımlar konunun hukuki ve siyasi boyutlarına... more Türkiye’de azınlıkları anlamaya yönelik akademik yaklaşımlar konunun hukuki ve siyasi boyutlarına ve etkilerine odaklanmaktadır. Hukuk temelli yaklaşımlar uluslararası hukukun ve ulus devletin çizdiği mevzuat ve mevzuatın uygulanmasına odaklanırlar. Siyaset Bilimi temelli yaklaşımlar ise azınlıkların siyasi sistemde temsiline, bu temsilin koşullarına, sınırlarına ve etkilerine eğilirler. Öte yandan Tarih temelli yaklaşımlar da söz konusu azınlıkların yapısal ya da grup deneyimine ilişkin ilişkin tarihi derinlik sağlarlar. Bu makale, aynı azınlık grubunun durum ve deneyimlerinin bağlamsal olarak çeşitlenebildiğini iddia ederek konuya Siyasi Antropoloji disiplininin etnik gruplara yönelik bulguları çerçevesinde yaklaşmayı önerir.
Mevcut durumda, Türkiye’deki azınlıklara ve etnik gruplara yönelik çalışmalar bu grupların statü, durum ya da koşullarına odaklanırken ya genelleyici bir model geliştirme ya da tikel olarak bir grubu derinlemesine betimleme eğilimindedirler. Bu çok kıymetli çabaların kör noktası şudur: azınlık ya da etnik grup üyelerinin gerçeklikteki deneyimlerini ya göz ardı edilir ya da homojen olarak varsayılır. Bu makale söz konusu yaklaşımlardan farklı olarak şu soruları sorar: Azınlık olma ya da etnik grup üyesi statüsü, durumu ve koşulları gerçekte grubun üyelerince nasıl deneyimlenir? Bu grupların hukuki ve siyasi statülerinin ve koşullarının en net olduğu durumlarda bile aynı grubun alt-gruplarının azınlık olma deneyimleri azınlığın genelinden farklılaşabilir mi?
Türkiye’deki azınlıkların ve etnik grupların anlaşılması Siyasi antropolojik bir yaklaşımın en büyük katkısı bu grupları yeknesak varsayan yaklaşımları sorgulaması ve azınlıkların deneyimlerini anlamada bağlamsal değerlendirmeye önem vermesidir. Böylelikle dinamik, kendi içinde çeşitlenebilen ve segmentlere ayrılabilen, her şekilde tek-tip olmayan ve çeşitlenmiş ve yerel düzeyde toplumdaki tüm diğer gruplarla ilişkisel olarak şekillenegelen bir azınlık, etnik grup ya da yeni azınlık olma deneyimi görünür kılar. Böyle bir bakış açısı, çoğunluk ve azınlıkların ilişkisini incelerken yerel düzeye odaklanmaya önem verir ve azınlıkların alt-gruplarının, örneğin azınlık-içinde-çoğunluk, azınlık-içinde-azınlık ve çifte azınlık alt-gruplarının, birbirleri ile ve çoğunlukla ilişkilerini gündeme getirmeye davet eder.
Makale aynı azınlık, etnik grup ya da yeni azınlık grubunun ve bunların alt-gruplarının hukuki ve siyasi statüleri ulusal düzeyde aynıyken azınlık alt-gruplarının deneyimlerinin yerelde farklılaşma koşullarını tartışır. Örneğin 1989 göçmeni bir Bulgaristan Türkü aile hukuken ve siyasal olarak statüsü “soydaş” iken Edirne’de ya da Bursa’da “soydaş” olma deneyimi aynı mıdır? Ya da 1990’larda iç göç ile Mardin’in çeperine ya da İzmir’e gelmiş Türkiye vatandaşı Kürt bir ailenin etnik grup olma deneyimi aynı mıdır? Ya da 2014 yılında Suriye’den göç etmiş bir Türkmen ailenin Osmaniye’de ya da Antakya’da statüsü sığınmacı iken sığınmacı olma deneyimi aynı mıdır?
Kahramanmaraş Merkezli Depremler Sonrası İçin Akademik Öneriler, 2023
Sosyal Bilimler Üzerine Araştırmalar III
Çocuk evlilikleri bir çocuk istismarı formudur ve siyasetin konusudur ve siyaset üretilmekte olan... more Çocuk evlilikleri bir çocuk istismarı formudur ve siyasetin konusudur ve
siyaset üretilmekte olan, daha da üretilecek olan ve en önemlisi üretilmesi
gereken bir konudur. Çocuk evlilikleri siyasaldır: dar anlamı ile resmi siyasi
aktörlerin, örneğin yasa koyucuların, siyasa yapanların ve uygulayanların
siyasal ideolojik konumları ile şekillenir, geniş anlamı ile iktidar ilişkilerinin
tezahür ettiği bireysel, örgütsel ve toplumsal alanda, hukuk eliyle, siyaset eliyle
ve toplumun da desteği ile var olur. Bu makale çocuk evliliklerini bireysel
boyutu da olan, ancak hem toplumsal hem de siyasal bir mesele olarak görür ve şu soruları sorar: Türkiye’de çocuk evlilikleri göz önüne alındığında çocuk kimdir, çocuk ve yetişkin ayrımı nasıl yapılır, çocuk evliklerinin çocuk istismarı olarak görülmemesi nasıl mümkün olur ve böylelikle hangi çocukların evliliği “meşru” gösterilmeye çalışılır? Sonuç olarak, hangi çocuklar yaralanabilir kılınır?
Papers by Hande Sözer
Alternatif Politika, 2022
This article examines European residential responses to migrations after 2015. The literature met... more This article examines European residential responses to migrations after 2015. The literature meticulously analyzes their historically-contextually changing variances and inner diversities while imposing a binary view: the anti-immigration response is the negation, and the solidarity response is the affirmation of liberal tolerance. Contrarily, I argue that both responses utilize the liberal tolerance idea and its operational principles. First, they border the European Self and the migrant Other; re-border “the intolerable” and “the tolerable” migrant; and then exclude the former while only partially including the latter. Refugees’ inclusion and exclusion are seen either as a zero-sum (i.e., they are either included or excluded) or a dialectical state (i.e., the inclusion of some means the exclusion of others), but I claim that even the most inclusive responses are excluding the very subjects they claim to include. Inclusion is partial, while exclusion is constant. Thus, I discuss the migrants’ permanent yet differential exclusions in three modalities of liberal tolerance: Liberal intolerance, differentiating tolerance, and indifferent tolerance.
Managing Invisibility, 2014
This introductory chapter presents an overview of the key concepts discussed in the book Managing... more This introductory chapter presents an overview of the key concepts discussed in the book Managing Invisibility. The book focuses on the complicated invisibilities of Alevi Bulgarian Turks in Bulgaria and Turkey. The ethnic Turks of Bulgaria were transformed into 'Bulgarian Turks' as a minority community in Bulgaria and an external kin-nation to Turks in Anatolia, following Bulgaria's de facto independence from Ottoman rule in 1878. Alevis as a Muslim community stand outside the mainstream Sunni and Shia sects of Islam. An anthropological study of dissimulation may broaden our understanding of religiously-marked minorities' situations in extremely divided societies. Historical cases show that dissimulation was utilized by minorities who faced extreme forms of violence such as persecutions, severe discrimination or social, political and legal exclusion. The chapter also presents an overview of how the other chapters of the book are organized.Keywords: Alevi Bulgarian Turks; Muslim community; Ottoman rule
METU Studies in Development, 2021
Küresel insaniyetperverlikte son dönemde yaşanan neoliberal dönüşüm akademik literatürde kendine ... more Küresel insaniyetperverlikte son dönemde yaşanan neoliberal dönüşüm akademik literatürde kendine gerekli yeri bulamamıştır. Neoliberalizmin küresel insaniyetperverlik söylem ve uygulamalarında yol açtığı değişiklikler ve bunların yerel etkileri göz ardı edilmiştir. Bu metin küresel insaniyetperverlik söyleminin neoliberal siyasi iktisadi ve ahlaki prensipler doğrultusunda dönüşümünü ve bu dönüşümün yerelde, Türkiye'deki Suriyeli mültecilerle çalışan insaniyetperverlik aktörlerinin anlatılarında tezahür etme şekillerini inceler. Makalenin ana iddiası şudur: insaniyetperverlik aktörleri küresel neoliberal insaniyetperverliğin prensiplerini yerel bağlama monte etmezler, neoliberal söylemi kendi yerel siyasi, ekonomik ve toplumsal önceliklerine göre yeniden inşa ederler. Makale, Suriyeli mültecilerle çalışan yerel insaniyetperverlik aktörleri ile yarı-yapılandırılmış görüşmelerden oluşan 2014-2017 yılları arasında yapılan saha çalışmasına dayalıdır.
Sosyoloji Araştırmaları Derneği, 2020
ÖZ Bu makale, Türkiye'de son dönemde çocuk evlilikleri konusunda artan hassasiyete rağmen çocuk e... more ÖZ Bu makale, Türkiye'de son dönemde çocuk evlilikleri konusunda artan hassasiyete rağmen çocuk evliliklerini bir çocuk istismarı formu olarak tanımada halen bir tereddüt olduğunu iddia eder. Söz konusu tereddüt, çocuk istismarı münferit bir meseleyken çocuk evliliklerinin kültürel bir gerçeklik olduğu varsayımından beslenir. Böylelikle, muğlak, statik ve tahayyüle dayalı bir kültür nosyonuna sığınan bazı kesimler çocuk evliliklerini aklamaya çalışır. Öte yandan çocuk evliliklerini eleştiren çalışmalar arasında da benzer bir kültür algısına sığınılabildiği görülür. Böylelikle, burada iddia ettiğim üzere, "kültür" çocuk evliliklerinde temel açıklayıcı (explicans) olarak sunulur ve kültürü çocuk evliliklerini açıklamada ve ciddiyetle ele almada bir başlangıç noktası (explicandum) olarak görmemizi engeller. Bu metin Türkiye'deki akademik ve toplumsal tartışmalarda çocuk evliliklerini açıklama için kültür kavramının kullanılma şekillerini inceler ve mevcut tartışmaları Kültürel Antropoloji'nin evrenselcilik ya da kültürel görecelilik ikiliğine eleştirisi ekseninde değerlendirir. Metnin son kısmında da Türkiye'de çocuk evliliklerini "kültür" ile açıklamanın kimler için, hangi koşullarda, ne şekilde ve hangi etkiye neden olacak şekilde yapıldığını sorgular.
Journal of Refugee Studies , 2019
In policy projects on refugees, the concept ‘vulnerable populations’ is treated as self-evident a... more In policy projects on refugees, the concept ‘vulnerable populations’ is treated as self-evident and any policy intervention about vulnerable refugees is seen as inherently positive. Before all else, such interest in ‘the most vulnerable of the vulnerable’ recalls the most virtuous aspects of heavily criticized humanitarianism. The category ‘vulnerable refugee’ has escaped from critical scrutiny by academic literature. The existing studies rely on preconceived notions of vulnerability in line with scholars’ normative predispositions, which makes us blind to already existing vulnerabilities on the ground. This article focuses on how the ‘vulnerable refugee’ category is constructed, appropriated and enacted by self-identified local humanitarian actors regarding Syrian refugees in Turkey. It argues, first, that various humanitarian actors’ notion of ‘vulnerable refugee’ is formed at the crosscurrents of various discourses (e.g. global securitization and global humanitarianism, and nationalism, Islamicism, secularism). Second, local humanitarian actors uniformly present Syrian ‘women and children’ as the most vulnerable; yet, their identification of particular ‘vulnerable women and children’ is informed by and enhances their own gendered, ethnonational, religious, political ideologies. This situation results in leaving out some refugees (as those whose vulnerabilities do not count) while exposing and binding the designated vulnerable into contradictory political ideologies and local faultlines. In the end, Syrian refugees may become not more resilient, but more vulnerable.
Book Reviews by Hande Sözer
Geçmişten Günümüze Azınlıklar ve Etnik Gruplar: Kimlik, Etnisite, Kültür, 2023
Türkiye’de azınlıkları anlamaya yönelik akademik yaklaşımlar konunun hukuki ve siyasi boyutlarına... more Türkiye’de azınlıkları anlamaya yönelik akademik yaklaşımlar konunun hukuki ve siyasi boyutlarına ve etkilerine odaklanmaktadır. Hukuk temelli yaklaşımlar uluslararası hukukun ve ulus devletin çizdiği mevzuat ve mevzuatın uygulanmasına odaklanırlar. Siyaset Bilimi temelli yaklaşımlar ise azınlıkların siyasi sistemde temsiline, bu temsilin koşullarına, sınırlarına ve etkilerine eğilirler. Öte yandan Tarih temelli yaklaşımlar da söz konusu azınlıkların yapısal ya da grup deneyimine ilişkin ilişkin tarihi derinlik sağlarlar. Bu makale, aynı azınlık grubunun durum ve deneyimlerinin bağlamsal olarak çeşitlenebildiğini iddia ederek konuya Siyasi Antropoloji disiplininin etnik gruplara yönelik bulguları çerçevesinde yaklaşmayı önerir.
Mevcut durumda, Türkiye’deki azınlıklara ve etnik gruplara yönelik çalışmalar bu grupların statü, durum ya da koşullarına odaklanırken ya genelleyici bir model geliştirme ya da tikel olarak bir grubu derinlemesine betimleme eğilimindedirler. Bu çok kıymetli çabaların kör noktası şudur: azınlık ya da etnik grup üyelerinin gerçeklikteki deneyimlerini ya göz ardı edilir ya da homojen olarak varsayılır. Bu makale söz konusu yaklaşımlardan farklı olarak şu soruları sorar: Azınlık olma ya da etnik grup üyesi statüsü, durumu ve koşulları gerçekte grubun üyelerince nasıl deneyimlenir? Bu grupların hukuki ve siyasi statülerinin ve koşullarının en net olduğu durumlarda bile aynı grubun alt-gruplarının azınlık olma deneyimleri azınlığın genelinden farklılaşabilir mi?
Türkiye’deki azınlıkların ve etnik grupların anlaşılması Siyasi antropolojik bir yaklaşımın en büyük katkısı bu grupları yeknesak varsayan yaklaşımları sorgulaması ve azınlıkların deneyimlerini anlamada bağlamsal değerlendirmeye önem vermesidir. Böylelikle dinamik, kendi içinde çeşitlenebilen ve segmentlere ayrılabilen, her şekilde tek-tip olmayan ve çeşitlenmiş ve yerel düzeyde toplumdaki tüm diğer gruplarla ilişkisel olarak şekillenegelen bir azınlık, etnik grup ya da yeni azınlık olma deneyimi görünür kılar. Böyle bir bakış açısı, çoğunluk ve azınlıkların ilişkisini incelerken yerel düzeye odaklanmaya önem verir ve azınlıkların alt-gruplarının, örneğin azınlık-içinde-çoğunluk, azınlık-içinde-azınlık ve çifte azınlık alt-gruplarının, birbirleri ile ve çoğunlukla ilişkilerini gündeme getirmeye davet eder.
Makale aynı azınlık, etnik grup ya da yeni azınlık grubunun ve bunların alt-gruplarının hukuki ve siyasi statüleri ulusal düzeyde aynıyken azınlık alt-gruplarının deneyimlerinin yerelde farklılaşma koşullarını tartışır. Örneğin 1989 göçmeni bir Bulgaristan Türkü aile hukuken ve siyasal olarak statüsü “soydaş” iken Edirne’de ya da Bursa’da “soydaş” olma deneyimi aynı mıdır? Ya da 1990’larda iç göç ile Mardin’in çeperine ya da İzmir’e gelmiş Türkiye vatandaşı Kürt bir ailenin etnik grup olma deneyimi aynı mıdır? Ya da 2014 yılında Suriye’den göç etmiş bir Türkmen ailenin Osmaniye’de ya da Antakya’da statüsü sığınmacı iken sığınmacı olma deneyimi aynı mıdır?
Kahramanmaraş Merkezli Depremler Sonrası İçin Akademik Öneriler, 2023
Sosyal Bilimler Üzerine Araştırmalar III
Çocuk evlilikleri bir çocuk istismarı formudur ve siyasetin konusudur ve siyaset üretilmekte olan... more Çocuk evlilikleri bir çocuk istismarı formudur ve siyasetin konusudur ve
siyaset üretilmekte olan, daha da üretilecek olan ve en önemlisi üretilmesi
gereken bir konudur. Çocuk evlilikleri siyasaldır: dar anlamı ile resmi siyasi
aktörlerin, örneğin yasa koyucuların, siyasa yapanların ve uygulayanların
siyasal ideolojik konumları ile şekillenir, geniş anlamı ile iktidar ilişkilerinin
tezahür ettiği bireysel, örgütsel ve toplumsal alanda, hukuk eliyle, siyaset eliyle
ve toplumun da desteği ile var olur. Bu makale çocuk evliliklerini bireysel
boyutu da olan, ancak hem toplumsal hem de siyasal bir mesele olarak görür ve şu soruları sorar: Türkiye’de çocuk evlilikleri göz önüne alındığında çocuk kimdir, çocuk ve yetişkin ayrımı nasıl yapılır, çocuk evliklerinin çocuk istismarı olarak görülmemesi nasıl mümkün olur ve böylelikle hangi çocukların evliliği “meşru” gösterilmeye çalışılır? Sonuç olarak, hangi çocuklar yaralanabilir kılınır?
Alternatif Politika, 2022
This article examines European residential responses to migrations after 2015. The literature met... more This article examines European residential responses to migrations after 2015. The literature meticulously analyzes their historically-contextually changing variances and inner diversities while imposing a binary view: the anti-immigration response is the negation, and the solidarity response is the affirmation of liberal tolerance. Contrarily, I argue that both responses utilize the liberal tolerance idea and its operational principles. First, they border the European Self and the migrant Other; re-border “the intolerable” and “the tolerable” migrant; and then exclude the former while only partially including the latter. Refugees’ inclusion and exclusion are seen either as a zero-sum (i.e., they are either included or excluded) or a dialectical state (i.e., the inclusion of some means the exclusion of others), but I claim that even the most inclusive responses are excluding the very subjects they claim to include. Inclusion is partial, while exclusion is constant. Thus, I discuss the migrants’ permanent yet differential exclusions in three modalities of liberal tolerance: Liberal intolerance, differentiating tolerance, and indifferent tolerance.
Managing Invisibility, 2014
This introductory chapter presents an overview of the key concepts discussed in the book Managing... more This introductory chapter presents an overview of the key concepts discussed in the book Managing Invisibility. The book focuses on the complicated invisibilities of Alevi Bulgarian Turks in Bulgaria and Turkey. The ethnic Turks of Bulgaria were transformed into 'Bulgarian Turks' as a minority community in Bulgaria and an external kin-nation to Turks in Anatolia, following Bulgaria's de facto independence from Ottoman rule in 1878. Alevis as a Muslim community stand outside the mainstream Sunni and Shia sects of Islam. An anthropological study of dissimulation may broaden our understanding of religiously-marked minorities' situations in extremely divided societies. Historical cases show that dissimulation was utilized by minorities who faced extreme forms of violence such as persecutions, severe discrimination or social, political and legal exclusion. The chapter also presents an overview of how the other chapters of the book are organized.Keywords: Alevi Bulgarian Turks; Muslim community; Ottoman rule
METU Studies in Development, 2021
Küresel insaniyetperverlikte son dönemde yaşanan neoliberal dönüşüm akademik literatürde kendine ... more Küresel insaniyetperverlikte son dönemde yaşanan neoliberal dönüşüm akademik literatürde kendine gerekli yeri bulamamıştır. Neoliberalizmin küresel insaniyetperverlik söylem ve uygulamalarında yol açtığı değişiklikler ve bunların yerel etkileri göz ardı edilmiştir. Bu metin küresel insaniyetperverlik söyleminin neoliberal siyasi iktisadi ve ahlaki prensipler doğrultusunda dönüşümünü ve bu dönüşümün yerelde, Türkiye'deki Suriyeli mültecilerle çalışan insaniyetperverlik aktörlerinin anlatılarında tezahür etme şekillerini inceler. Makalenin ana iddiası şudur: insaniyetperverlik aktörleri küresel neoliberal insaniyetperverliğin prensiplerini yerel bağlama monte etmezler, neoliberal söylemi kendi yerel siyasi, ekonomik ve toplumsal önceliklerine göre yeniden inşa ederler. Makale, Suriyeli mültecilerle çalışan yerel insaniyetperverlik aktörleri ile yarı-yapılandırılmış görüşmelerden oluşan 2014-2017 yılları arasında yapılan saha çalışmasına dayalıdır.
Sosyoloji Araştırmaları Derneği, 2020
ÖZ Bu makale, Türkiye'de son dönemde çocuk evlilikleri konusunda artan hassasiyete rağmen çocuk e... more ÖZ Bu makale, Türkiye'de son dönemde çocuk evlilikleri konusunda artan hassasiyete rağmen çocuk evliliklerini bir çocuk istismarı formu olarak tanımada halen bir tereddüt olduğunu iddia eder. Söz konusu tereddüt, çocuk istismarı münferit bir meseleyken çocuk evliliklerinin kültürel bir gerçeklik olduğu varsayımından beslenir. Böylelikle, muğlak, statik ve tahayyüle dayalı bir kültür nosyonuna sığınan bazı kesimler çocuk evliliklerini aklamaya çalışır. Öte yandan çocuk evliliklerini eleştiren çalışmalar arasında da benzer bir kültür algısına sığınılabildiği görülür. Böylelikle, burada iddia ettiğim üzere, "kültür" çocuk evliliklerinde temel açıklayıcı (explicans) olarak sunulur ve kültürü çocuk evliliklerini açıklamada ve ciddiyetle ele almada bir başlangıç noktası (explicandum) olarak görmemizi engeller. Bu metin Türkiye'deki akademik ve toplumsal tartışmalarda çocuk evliliklerini açıklama için kültür kavramının kullanılma şekillerini inceler ve mevcut tartışmaları Kültürel Antropoloji'nin evrenselcilik ya da kültürel görecelilik ikiliğine eleştirisi ekseninde değerlendirir. Metnin son kısmında da Türkiye'de çocuk evliliklerini "kültür" ile açıklamanın kimler için, hangi koşullarda, ne şekilde ve hangi etkiye neden olacak şekilde yapıldığını sorgular.
Journal of Refugee Studies , 2019
In policy projects on refugees, the concept ‘vulnerable populations’ is treated as self-evident a... more In policy projects on refugees, the concept ‘vulnerable populations’ is treated as self-evident and any policy intervention about vulnerable refugees is seen as inherently positive. Before all else, such interest in ‘the most vulnerable of the vulnerable’ recalls the most virtuous aspects of heavily criticized humanitarianism. The category ‘vulnerable refugee’ has escaped from critical scrutiny by academic literature. The existing studies rely on preconceived notions of vulnerability in line with scholars’ normative predispositions, which makes us blind to already existing vulnerabilities on the ground. This article focuses on how the ‘vulnerable refugee’ category is constructed, appropriated and enacted by self-identified local humanitarian actors regarding Syrian refugees in Turkey. It argues, first, that various humanitarian actors’ notion of ‘vulnerable refugee’ is formed at the crosscurrents of various discourses (e.g. global securitization and global humanitarianism, and nationalism, Islamicism, secularism). Second, local humanitarian actors uniformly present Syrian ‘women and children’ as the most vulnerable; yet, their identification of particular ‘vulnerable women and children’ is informed by and enhances their own gendered, ethnonational, religious, political ideologies. This situation results in leaving out some refugees (as those whose vulnerabilities do not count) while exposing and binding the designated vulnerable into contradictory political ideologies and local faultlines. In the end, Syrian refugees may become not more resilient, but more vulnerable.