Neşe Gurallar | TED University (original) (raw)
Papers by Neşe Gurallar
THE ENCYCLOPAEDIA OF ISLAM THREE, 2023
Cumhuriyet Yüzyılında İstanbul’da Mimarlık ve Kentleşme Kültürü Sempozyumu 5-6-7 Ekim 2023 [Chamber of Architects İstanbul Metropolitan Branch Symposium of Architecture and Settlement Culture in İstanbul in the 100 years of the Republic 5-6-7 October 2023] 146-152, İstanbul. , 2024
SON 25 YILDA BEYAZIT MEYDANI: SİYASAL İSLAM’IN SEMBOL MEKÂN TALEBİ Neşe Gurallar Türkiye Cumhuriy... more SON 25 YILDA BEYAZIT MEYDANI:
SİYASAL İSLAM’IN SEMBOL MEKÂN TALEBİ
Neşe Gurallar
Türkiye Cumhuriyetinin tarihi 10., 25., 50. ve 75. yıllarda kutlandı, değerlendirildi,
eleştirildi ve yorumlandı. Son kritik 25 yıl henüz bu değerlendirmelerden payını alamadı.
100 yıllık Cumhuriyet’in son 25 yılına ise siyasal İslam damga vurdu. Bu çalışma,
önceliği son 25 yıla ayırarak Beyazıt Meydanı’nın siyasi İslam açısından anlamını tartışmaya
ve sorgulamaya açmaktadır.
İslamcı siyaset iktidarını sağlamlaştırdıkça kendi geçmişine bakmak, tarihini yazmak
ve sembollerini kurmak için özel bir çaba ve emek harcamaya girişti. Bunun en bariz
örneklerinden biri Beyazıt Meydanı üzerinden gerçekleşmektedir.
Beyazıt Meydanı’nın her siyasi grubun gösteri ve yürüyüşlerde tercih ettiği tarihi
bir cazibesi vardır. Siyasal İslam ise, Beyazıt Meydanı’na tarihinin önemli bir dönüm
noktası olarak tek başına sahip çıkma gayretindedir. Bu konuşmada İslamcı hareketin
Beyazıt Meydanı’nı sembolikleştirme gayretine işaret edilecektir. Bu kutuplaşmacı
ve ötekileştirici mekân ve tarih algısı, Fatih’i arzu ettiği kadar siyasi bir röper noktası
haline getiremeyişine hafif bir burukluk ile hayıflanırken, Beyazıt Meydanı’nı
bayraklaştırarak kucaklamakta, Kadıköy ya da Taksim’i ise kendi ahlaklarına ve ideolojilerine
uygun olmayan mekânlar olarak etiketlemektedir. Beyazıt Meydanı’nda
gerçekleştirdiği başörtüsü protestolarını tarihsel bir dönüm olarak algılamakta ve
Meydan’a sembolik bir değer vererek sahip çıkmayı istemektedir. Oysa kamusal bir
mekân olarak meydanlar, farklı toplumsal kesimleri kapsayacak, ama hiçbir tekil grup
tarafından sahiplenilemeyecek ortak mekânlardır. Mekânlara yüklenen ideolojik anlamlarsa
tarihseldir. Mekânların belirli ideolojilerin sembolü haline gelişi o ideolojilerin
ömürleri ile sınırlıdır. Beyazıt’ın, siyasal İslam tarafından sembolleştirilmesi de
zamanın testine tabidir.
Arredamento Mimarlık, 2023
Arredamento Mimarlık Dergisi'nde yayınlanan yazılardan alıntı yapmak kaynak belirtmek koşuluyla s... more Arredamento Mimarlık Dergisi'nde yayınlanan yazılardan alıntı yapmak kaynak belirtmek koşuluyla serbesttir. Yazılardaki düşünceler yazarlarına ait olup Arredamento Mimarlık Dergisi'ni bağlamaz. Reklamlar reklam verenin sorumluğundadır. Arredamento Mimarlık Dergisi reklamlarda verilen bilgilerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Vadi Grafik Tasarım, 2023
'da fotoğrafladığı dokuzyüz civarı eseri sizlere sunuyor. Nüfusu beş milyonu aşan Başkentin meyda... more 'da fotoğrafladığı dokuzyüz civarı eseri sizlere sunuyor. Nüfusu beş milyonu aşan Başkentin meydanlarına, sokaklarına, parklarına, kurum bahçelerine ve kimi zaman yapı içlerine girerek tek tek fotoğraflanması ciddi bir zaman, emek ve enerji istiyor. Okurlar, başından sonuna kitabın sayfalarını çevirdiklerinde, 1920'ler resmi Ulus Devlet söylemini, 15 Temmuz olayına ait temsilleri, ya da yakın dönem toplumsal hafızamızdan Özgecan Aslan, Şule Çet gibi canımızı yakan kadın hikayelerini peşpeşe bulabilecekler. Olabildiğince yorumsuz ve tarafsız aktarılan eserler, araşhrmacılar için farklı perspektiflerden analizlere tabi tutulabilecek zengin bir malzeme sunuyor."
Arredamento Mimarlık, 2023
MİMARLIK, 2023
Architecture for Democracy: Recognizing Hans Scharoun / Bedizhan Başkan, Neşe Gurallar While cons... more Architecture for Democracy:
Recognizing Hans Scharoun /
Bedizhan Başkan, Neşe Gurallar
While constructing a unique architectural
approach, an architectural practice in search
of democracy The writers, who focus on
Scharoun, aiming to produce “The task of
the history and criticism of architecture is
not to be limited to the interpretation of form
only, and to ensure that their contributions to
democracy are seen and recorded”.
Gurallar, N. “Meydan, Square, Platz, Piazza, Plaza, Campo, Park?”, Mimarist, 34-37, 73 (2022).
Gurallar, N. “Meydan, Square, Platz, Piazza, Plaza, Campo, Park?”, Mimarist, 34-37, 73 (2022)., 2022
“Meydanlar nasıl tasarlanmalı?” ve “Meydan nedir?” soruları son yıllarda yeniden gündeme geldi. B... more “Meydanlar nasıl tasarlanmalı?” ve “Meydan
nedir?” soruları son yıllarda yeniden gündeme
geldi. Bu sorular 1950’lerde Beyazıt Meydanı
düzenleme çalışmaları ve 1960 İhtilali ile meydanda
yaşanan siyasi gerilim sırasında yine gündemi
meşgul etmiş, meydana, ihtilalin siyasi
rüzgârına uygun olarak “hürriyet” adı verilmek
istenmişti. Bu dönemde Beyazıt Meydanının
sahip olması gereken fiziksel nitelik ile ilgili tartışmalar
‘Hürriyet Meydanı mı, yoksa Hürriyet
Parkı mı?’ şeklinde özetlenebilir.1
Son yıllarda açılan kentsel tasarım ve meydan
düzenleme yarışmaları ile bu soruları yeniden
tartışıyoruz. Bu yazıda, mimar.ist’in tarif
ettiği üç eksen (mekânsal, tarihsel, toplumsal)
üzerinden meydanın farklı anlamlarını kısaca
açmaya çalışacağım. Bunu yaparken, meydanın
tek bir tanımını yapmanın ve bu tanımı mimari
kentsel tasarım için bir araç, bir kılavuza dönüştürmenin
mümkün olmadığı gibi, gerekli de
olmadığı savından yola çıkıyorum.
Muqarnas, 2020
On the Armenian border of Turkey, Kars was under the rule of tsarist Russia between the years 18... more On the Armenian border of Turkey, Kars was under the rule
of tsarist Russia between the years 1877 and 1917. In this
period, Kars was rebuilt with a gridded urban plan and furnished with magnificent churches and other public buildings.
This article studies the urban and architectural history
of Kars in order to gain a deeper understanding of the complex relations between modernity, Russian colonization, and the memories of the city’s traumatic past. An embryo of modern urban bourgeois life emerged in Kars during the Russian occupation. Symbols of urban modernity—regular street patterns, European-style buildings, public squares, city parks, monuments decorating public spaces, macadamized streets and squares, public spaces lit at night, a vivid cultural
life, banks and loans, shops with luxury goods—all came to
fruition in Kars at this time, not only to modernize the city,
but also to lighten its depressed look.
Middle East Technical University Journal of the Faculty of Architecture, Dec 15, 2015
International Journal of Art Design Education, Jun 1, 2008
The design of a utopia was devised as a studio project in order to bring critical thinking into t... more The design of a utopia was devised as a studio project in order to bring critical thinking into the design studio and to stimulate creativity. By suggesting a utopia, the pedagogical aim was to improve progressive thinking and critical thought in the design education of architectural students-and also future architects. From this perspective, the utopia called Edilia, from the book Spaces of Hope by the critical geographer David Harvey, was taken as a basis for the students to design a utopic environment. In addition to Harvey's book, students were not only challenged by the idea of an alternative society but also by the idea of a different space. Utopia, as an inter-disciplinary subject, brought various issues and different perspectives into the design studio such as public and private realms, everyday life, work, leisure, nature, technology and sustainability. With the help of the concept of utopia, a theoreticallyinformed design studio enabled students to criticise the existing world, dream about an alternative one and make the design of their dreams in a creative way.
MEGARON, 2021
In this research, an answer is sought to the question to what local governments' role in the chan... more In this research, an answer is sought to the question to what local governments' role in the change and transformation of cities as a tool of capital after 2000 is, with the effect of neo-liberal urban policies and neo-dirigisme and the change of public administration understanding. Another question of the study is: what are the effects of the capital-oriented transformation of urban space on urban rent in cities planning, in accordance with neo-liberal policies, and what is the role of planning in this transformation. In this research, it is aimed to investigate the legal changes made for local governments with the effect of neo-liberal policies and neo-dirigisme in Turkey after 2000 and to investigate how local government authorities are transformed. In consideration of this research, in order to investigate how the large-scale urban projects realized in the city of Kayseri affect the urban space in the context of neo-liberal policies. It was aimed to investigate the effects of large-scale urban projects on rent that they were implemented in the city of Kayseri in accordance with neo-liberal policies by years after 2000, and it was aimed to investigate the relationship between urban transformation projects and large-scale urban projects, in maintaining the increase of urban rent and role of urban transformation projects. In order to better understand the transformation of public lands, the decisions are taken in the 1986 plan, the development plans of 2006 and 2017, and the current Google Earth aerial photographs which show the current situation were compared by using the plan comparison method. Evaluating the increase of rent method was used in order to investigate the effect of neo-liberal policies and large-scale urban projects on rent in Kayseri. In the study, the changes in the market value of the land and its rent increase were calculated by using the inflation calculation method. In the study, large-scale urban projects realized in the city center of Kayseri after 2000, as well as the transformation of public lands, and the transformation of its surroundings are handled. Evaluation of the increase of rent experienced in and around large-scale urban projects due to the current market values of the land are determined by the appraisal commissions every 4 years, the market values of the land in 2002, 2006, 2010, 2014, and 2018 were calculated. When large-scale urban projects and their site selections are examined, it has been seen that the project areas are constructed on public lands. This change and transformation are provided by the changes in land use plans. The large-scale urban projects implemented as a result of development plan changes and with the intense construction pressure of its surroundings, it has begun to transform into high-rise (density) residential areas. Large-scale urban projects have caused a significant increase in the current market value of the land as of the years of construction, but this increase did not continue in the following years; however, with the existence of urban transformation projects in these areas and their surroundings or the emergence of new project areas, an increase in the current market values of the land and the rent is provided again. The understanding of neo-liberal municipalism which shaped by the new state structure and neo-dirigisme, build urban development on public lands. Along with large-scale urban project implementations, the announcement of urban transformation project areas around the project areas has been triggered, so the pressure on built environment production and construction has increased. One of the basic components in the creation of the urban built environment is the development plans and the planning changes. It becomes impossible to talk about the sustainability, continuity, and holistic planning approaches of planning with large-scale urban projects and the planning changes around them, and as a result, urban planning and architecture become a strategic tool of capital. Large-scale urban projects cause a serious increase in rent by the years they were built in the areas where they are located. The continuation of this increase could only be achieved with the urban transformation project areas announcement and urban transformation projects have become a tool to maintain the rent increase. This is the first study made specifically for Kayseri that utilizes the inflation calculation method for the evaluation of large-scale urban projects' effect on the increase in rent that constitutes the original value of the study.
BIRIKIM, 2021
https://birikimdergisi.com/guncel/10700/iktidar-mahalli “İktidar Mahalli” Neşe Gurallar 22 A... more https://birikimdergisi.com/guncel/10700/iktidar-mahalli
“İktidar Mahalli”
Neşe Gurallar
22 Ağustos 2021 Pazar
#islâmcılık, #kentleşme, #kitap eleştirisi, #mimari
Gücü olan inşa eder. İnşa etmeye muktedirdir. Tüm coğrafyalardan ve muhtelif siyasi rejimlerden, narsistik ve çoğunlukla megalomanyak olduğunu tarih boyunca gördüğümüz güç simgesi yapılar, bir yandan iktidarı temsil ederken, diğer yandan iktidarın itaat ettirme arzusunu dillendirir (hatta buyurur). Bülent Batuman, bu yapıları ve mekânları, Milletin Mimarisi: Yeni İslamcı Ulus İnşasının Kent ve Mekân Siyaseti adlı eserinde[1] “suç mahallini” (isterseniz “şoför mahalli” de aklınıza gelebilir) çağrıştıran ince bir ifade ile “güç/iktidar mahalli” olarak adlandırıyor.
Batuman, 1994 Belediye seçimlerine kadar uzanan, 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesi ile ivmelenen ve halen içinde olduğumuz, İslâmcı siyasetin egemenliği altındaki dönemin yalnızca siyasi değil, toplumsal, kentsel ve mimari, iç içe geçen karmaşık ve yoğun tarihini titizlikle analiz ediyor. Bülent Batuman’ın farklı alanlara (siyaset, toplum bilim, kent ve mimarlık) hâkim kapsamlı anlatımın ayrıca önemi, Türkiye’de yaşananları dünyanın seyri içinde ele almasından geliyor. Soğuk Savaş yıllarına egemen olan seküler milliyetçiliğin yerine Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte İslâmcı milliyetçi siyasetin geçişini, yalnızca Türkiye değil, Asya, Uzak Doğu ülkeleri, Kuzey Afrika ile birlikte, geniş İslâmi coğrafya içinde ele alıyor. Genel olarak, İslâmcı, milliyetçi ve otoriter olan bu rejimlerin siyasi yükselişlerine paralel, mekânı ve toplumu yeniden biçimlendirmede -kimi zaman ayrışsalar da- büyük oranda ortak refleksler ve icraatlar sergilediklerini ve bu yönde mimarlık ve mekânı araçsallaştırdıklarını ortaya koyuyor. Bu da bize kendimizi yalnız hissettirmiyor.
Bülent Batuman, bu karmaşık hikâyeyi yalın bir biçimde, cami, konut, kentsel/kamusal mekân ve kamu yapılarına ayırdığı dört bölüm altında inceliyor. Hikâyenin başrolünde Türkiye olmakla birlikte, diğer İslâmi coğrafyaların zamandaş aktörlerinin maceralarını anlatı boyunca takip ediyor. Birinci, ikinci ve dördüncü bölümler (kaba bir özetle), milliyetçi otoriter İslâmi rejimlerin ideolojilerini inşa ettikleri binalar ile cisimleştirmedeki başarılarını anlatırken, üçüncü bölüm, bu başarı öyküsünün ortasındaki kaçınılmaz başarısızlığı ve iktidarları çileden çıkaran sınırlarını sergiliyor.
Bülent Batuman’ın söz konusu üç bölümdeki anlatısı yalnızca yapıları ve yapılı alanları, İslâmcı rejimlerin güç temsilleri olarak aktarmakla sınırlı kalmıyor. Batuman, refah devletinin çöküşü ve neoliberal ekonomi politikaların yarattığı güvencesiz iş ortamında, İslâmcı ideolojinin kendi tabanını dayanışmacı ağlarla nasıl desteklediği ve bir “refah sistemi” yarattığını vurguluyor. Özellikle belediyeler üzerinden işleyen dayanışmacı ağ, İslâmcılığın kentlerdeki başarısının esas unsuru. Bu ideolojik (ve aynı zamanda ekonomik) birlik ve beraberlik, milleti İslâm’la perçinleyerek yeniden tanımlamaktadır. Bu yeni tanım emperyal dönemin ümmetinden ayrı, milli devletin parçasıdır. İslâmcı millet tasavvuru (başlığa taşınan adıyla “yeni İslamcı ulus”) içinde yer aldığı neoliberal ekonomide kente dayalı “metalaştırma” ve “İslâmlaştırma” politikalarını el ele yürütürken, inşaatı da başat aktör haline getirmektedir.
Bu inşa serüveninde Batuman, 21. yüzyılın İslâmcı “iktidar mahallerinin” neredeyse uluslararası ortak bir mimari dile ulaştığını örneklerle sergiliyor. Kendi kendini şarklılaştıran bir biçim dilidir bu. Ötekinin kendine bakışını kabullenmekte ve hatta sahiplenmektedir. Ancak şarklı olmak da yeterli değildir. Modernlikten uzak duramayışı, akıllı binalar yapmakla övünmesinde görülür. Hatta, modernliğe karşı duramayışını “fazla modern” oldukları için ret edilen camilerin, reddedilme sebeplerinde bile görülebiliriz. Modern oldukları için değil, fazla modern oldukları için reddedilmektedirler. Batuman işaret etmese de aslında, Ziya Gökalp’in medeniyet-hars ikilemi 21. yüzyıl versiyonu ile halen karşımızda durmaktadır ve kolay kolay da geçmeyeceği anlaşılmıştır.
İslâmcı klasizmin, Batuman’ın sunduğu şekliyle, türlü milliyetçi versiyonları ile birlikte uluslararası bir mimari koda dönüşmüş olduğu bir gerçek. Burada Batuman’ın İslâmcılığa yaptığı vurgunun değerini kabul etmekle birlikte, benzer örneklerin Müslüman nüfusun çoğunlukta olmadığı ülkelerde de görüldüğünü göz ardı etmemeliyiz. Mermer ya da beton katkılı beyaz kaplama malzemelerin, cam giydirme cephelerle bütünleştiği bu yavan klasizmi sözgelimi Gürcistan’da da görmek mümkün. Modernleşmekte geç kalmış olmanın yanı sıra, kimliği olağan bir süreç değil, statik ve mutlak bir değer olarak algılamak, içinden çıkılamaz bir bunalım yaratmaktadır. Bu haletiruhiye ile (bir nevi aşağılık kompleksi ile) talep edilen mimari eserler İslâmi kimlik kaygıları dışında da doğabilmektedir. Söz konusu yavan klasizm, geç kalmışlık duygusuyla şiddetlenen kimlik problemlerine mimarlık ve inşaat piyasasının sunduğu ağrı giderici bir ilaç gibidir. Etken maddeleri bellidir: anıtsallık, simetri, azamet, giydirme cam ve kaplamalardaki basitleştirilmiş klasik detaylar. Bu noktada mimarların ve inşaat piyasasının talep edilen estetik ile arz edilen ürünün estetik dili arasındaki ilişkiyi ve (varsa öncelliği) çözmek için, daha fazla mikro tarihe ihtiyacımız olduğunu belirtmeliyiz. Mimarlara, inşaat firmalarına, sermaye ve siyasetle olan ilişkilerine, moda olan malzemelere, inşa tekniklerine, malzeme ve tekniklerin uluslararası dolaşımına, aktörlerin uluslararası dolaşımına ve pratiklerine yönelecek bu yeni araştırmalar için Batuman’ın tartışması önemli ışıklar tutmaktadır.
Batuman’ın inşa furyasına dair anlatısı İslâmcı milliyetçiliğin yükselişi ile Kocatepe’den, Çamlıca Camisi’ne, yargıya yapılan müdahalelerden Adliye binalarına, sayıları 63 binden bir milyona ulaşan imam hatiplilere ve okul projelerine, kentsel dönüşüm projeleri ve TOKİ ile inşa edilen milyonlarca konuta, yeni İslâmcı konut çevrelerinde itina ile korunan zengin-yoksul ayrımına, pek çok önemli tartışmayı içeriyor. Batuman’ın İslâmi değerlerin devletin toplumu denetim altında tutabilmesine elverişliliği ve konut alanlarının gündelik hayatın İslâmlaştırılmasındaki yeri üzerine tespitleri de son derece can alıcı. Ancak, İslâmcı muhafazakâr siyasetin, konut alanları dışında da günlük hayatımızı ve mekânlarımızı dönüştürdüğünü her gün adım adım izliyoruz. Başkentte bir devlet üniversitesinin yüzme havuzunda kadınlara özel seans ayrılması, muhafazakâr kadınların bu imkândan yararlanabilmesi için bir fırsattır elbette. Ancak havuz ile giriş holü arasındaki camların opaklaştırılması, havuzu seyrederek vakit geçirmek için hazırlanan koltukların sırtını havuza, yüzünü karşı duvara yerleştirilen aynalara çevrilmesi, tam da günlük hayatımıza sirayet eden muhafazakârlaşmadan yalnızca bir örnek. Muhafazakâr siyasetin, hayatın neşesini silen, bunaltıcı müdahalelerinden yalnızca biri. Bu örneklerin kamuya açık alanlarda zamanla etkisini daha kuvvetle hissettireceğini de tahmin edebiliriz.
Şimdi gelelim İslâmcı rejimlerin gösterişli başarı öyküsünün tam ortasında diken gibi duran başarısızlığa. Bülent Batuman kentsel/kamusal mekân bölümünde, Lefebvre’den ilhamla kentlinin kamusal mekânı temellük edişine (appropriate) odaklanır. İslâmcı siyaset, her ne kadar cami, konut ve kamu yapılarının (okul, adliye binası ve nihayetinde kendi “sarayının”) inşası ile mekânın tüm üretim imkânlarını, buradan yarattığı faydaları ve denetimini elinde bulunduruyor olsa da kentsel kamusal mekânı bir direnç mekânı olarak muhalif kentlilere kaptıracaktır. Bu Batuman için muhalefetin “kentsel devrim”idir. Batuman, farklı muhalif damarların Gezi’de bir araya gelerek patlamasını, kentsel mekânı temellük ederken gösterdikleri bedensel performansları (yoga, meydanın temizliği vd.), yarattıkları komün hayatını, ürettikleri mekânları (çadırlar, barikatlar) ve bu mekânları kullanımlarını, farklı ideolojik gruplardan, farklı sınıflardan, farklı çevrelerden insanların, bir araya gelmeye alışkın olmayan muhafazakâr kadın ve erkeklerin aynı mekânda karşılaşmalarını anlatır. Kısaca mekânın yine Lefebvre’in kavramları ile “toplumsal üretimini” açar. Bed
[1] Şahika Tokel’in Türkçe çevirisi ile Metis tarafından Eylül 2019’da yayımlanan eserin orijinali, 2018 yılında Routledge’dan New Islamist Architecture and Urbanism: Negotiating Nation and Islam through Built Environment in Turkey adı ile yayımlanmıştı.
[2] Bu konuda daha detaylı bir tartışma için şu yazıya bakılabilir: Gurallar, N., “Muhafazakâr veya Özgürlükçü Farklı Zihinsel Yapıların Estetik Karşılıkları, İktidarın Estetik Tercihi ve Mimarlarla İlişkisi”, Dosya 34, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Mayıs 2015, s. 42-45, http://www.mimarlarodasiankara.org/dosya/dosya34.pdf
20. yüzyıl mimarlığının en önemli yapıtlarından biri, üstelik ikonik de değer taşır hale gelen az... more 20. yüzyıl mimarlığının en önemli yapıtlarından biri, üstelik ikonik de değer taşır hale gelen az sayıdaki yapıdan biri New York Guggenheim Müzesi. Frank Lloyd Wright'ın bu ünlü eseri
Dosya, 2020
Rethinking Ethics and Education in Architecture for Post-Pandemic abstract This article bears a b... more Rethinking Ethics and Education in Architecture
for Post-Pandemic
abstract
This article bears a belief that, in Bruno Latour’s words, “a pixel by pixel dissolution” can ultimately create a big change. It argues that a calm and humble mood should replace the aggressive
mood that consumes nature and feeds global pandemics. The article tries to emphasize the role
of architectural education and the ethics of the practice in easing the harsh and consuming climate that we live in.
Keywords: Pandemic, Covid 19, architectural education, ethics in architectural practice.
METU Journal of the Faculty of Architecture, 2020
NAUTICAL FESTIVALS IN THE SECOND HALF OF THE 19TH CENTURY: BÜYÜKADA (PRINKIPO) REGATTAS AND THE T... more NAUTICAL FESTIVALS IN THE SECOND HALF OF THE 19TH
CENTURY: BÜYÜKADA (PRINKIPO) REGATTAS AND THE
TRANSFORMATION OF THE ISLAND
In the 19th century, specific times of the year were named accordingly to
seasonal changes and / or the activities individuals performed in their
daily (bad season, theatrical season, carnival season and beautiful season).
Regattas, which were maritime / nautical festivals seen in cities such as
London and Marseille, were important urban actions of the beautiful
season of Istanbul. These festivals functioned as urban social events that
span a whole day. The first regatta in Istanbul was organized in 1859 with
the attempts and under the patronage of British Ambassador Sir Henry
Lytton Bulwer in different parts of the city such as Moda and Büyükdere,
yet in time regattas became signature events of Büyükada.
Regattas attracted the attention of all the citizens, especially the public
officials, diplomats and bankers, namely the high society of Istanbul. Of
the periodicals published in the 19th century, the turnout in the festivals
in the 1870s was about 10,000 people. This very high level of participation
brings into question the existence and extent of the effect of these events
that could have transformed the places where these particular social events
took place. From this perspective, such a transformative effect of an urban
action can be investigated through the Büyükada regattas. There are no
studies on the regattas of Büyükada and Istanbul in particular. However,
the periodicals such as Journal de Constantinople, Levant Herald, Le Monde
Illustré, Levant Herald and Eastern Express, Servet-i Fünûn, Malûmat and
memoirs written by the individuals like Samuel S. Cox and Lady Hornby
who travelled Istanbul in the 19th century present primary evidence about
the events. By applying these findings onto the Büyükada Map of Antoine
Raymund, published in 1912, this paper analyses regattas’ major effects on
the formation, transformation and modernization of the urban space in the
19th century Istanbul.
THE ENCYCLOPAEDIA OF ISLAM THREE, 2023
Cumhuriyet Yüzyılında İstanbul’da Mimarlık ve Kentleşme Kültürü Sempozyumu 5-6-7 Ekim 2023 [Chamber of Architects İstanbul Metropolitan Branch Symposium of Architecture and Settlement Culture in İstanbul in the 100 years of the Republic 5-6-7 October 2023] 146-152, İstanbul. , 2024
SON 25 YILDA BEYAZIT MEYDANI: SİYASAL İSLAM’IN SEMBOL MEKÂN TALEBİ Neşe Gurallar Türkiye Cumhuriy... more SON 25 YILDA BEYAZIT MEYDANI:
SİYASAL İSLAM’IN SEMBOL MEKÂN TALEBİ
Neşe Gurallar
Türkiye Cumhuriyetinin tarihi 10., 25., 50. ve 75. yıllarda kutlandı, değerlendirildi,
eleştirildi ve yorumlandı. Son kritik 25 yıl henüz bu değerlendirmelerden payını alamadı.
100 yıllık Cumhuriyet’in son 25 yılına ise siyasal İslam damga vurdu. Bu çalışma,
önceliği son 25 yıla ayırarak Beyazıt Meydanı’nın siyasi İslam açısından anlamını tartışmaya
ve sorgulamaya açmaktadır.
İslamcı siyaset iktidarını sağlamlaştırdıkça kendi geçmişine bakmak, tarihini yazmak
ve sembollerini kurmak için özel bir çaba ve emek harcamaya girişti. Bunun en bariz
örneklerinden biri Beyazıt Meydanı üzerinden gerçekleşmektedir.
Beyazıt Meydanı’nın her siyasi grubun gösteri ve yürüyüşlerde tercih ettiği tarihi
bir cazibesi vardır. Siyasal İslam ise, Beyazıt Meydanı’na tarihinin önemli bir dönüm
noktası olarak tek başına sahip çıkma gayretindedir. Bu konuşmada İslamcı hareketin
Beyazıt Meydanı’nı sembolikleştirme gayretine işaret edilecektir. Bu kutuplaşmacı
ve ötekileştirici mekân ve tarih algısı, Fatih’i arzu ettiği kadar siyasi bir röper noktası
haline getiremeyişine hafif bir burukluk ile hayıflanırken, Beyazıt Meydanı’nı
bayraklaştırarak kucaklamakta, Kadıköy ya da Taksim’i ise kendi ahlaklarına ve ideolojilerine
uygun olmayan mekânlar olarak etiketlemektedir. Beyazıt Meydanı’nda
gerçekleştirdiği başörtüsü protestolarını tarihsel bir dönüm olarak algılamakta ve
Meydan’a sembolik bir değer vererek sahip çıkmayı istemektedir. Oysa kamusal bir
mekân olarak meydanlar, farklı toplumsal kesimleri kapsayacak, ama hiçbir tekil grup
tarafından sahiplenilemeyecek ortak mekânlardır. Mekânlara yüklenen ideolojik anlamlarsa
tarihseldir. Mekânların belirli ideolojilerin sembolü haline gelişi o ideolojilerin
ömürleri ile sınırlıdır. Beyazıt’ın, siyasal İslam tarafından sembolleştirilmesi de
zamanın testine tabidir.
Arredamento Mimarlık, 2023
Arredamento Mimarlık Dergisi'nde yayınlanan yazılardan alıntı yapmak kaynak belirtmek koşuluyla s... more Arredamento Mimarlık Dergisi'nde yayınlanan yazılardan alıntı yapmak kaynak belirtmek koşuluyla serbesttir. Yazılardaki düşünceler yazarlarına ait olup Arredamento Mimarlık Dergisi'ni bağlamaz. Reklamlar reklam verenin sorumluğundadır. Arredamento Mimarlık Dergisi reklamlarda verilen bilgilerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Vadi Grafik Tasarım, 2023
'da fotoğrafladığı dokuzyüz civarı eseri sizlere sunuyor. Nüfusu beş milyonu aşan Başkentin meyda... more 'da fotoğrafladığı dokuzyüz civarı eseri sizlere sunuyor. Nüfusu beş milyonu aşan Başkentin meydanlarına, sokaklarına, parklarına, kurum bahçelerine ve kimi zaman yapı içlerine girerek tek tek fotoğraflanması ciddi bir zaman, emek ve enerji istiyor. Okurlar, başından sonuna kitabın sayfalarını çevirdiklerinde, 1920'ler resmi Ulus Devlet söylemini, 15 Temmuz olayına ait temsilleri, ya da yakın dönem toplumsal hafızamızdan Özgecan Aslan, Şule Çet gibi canımızı yakan kadın hikayelerini peşpeşe bulabilecekler. Olabildiğince yorumsuz ve tarafsız aktarılan eserler, araşhrmacılar için farklı perspektiflerden analizlere tabi tutulabilecek zengin bir malzeme sunuyor."
Arredamento Mimarlık, 2023
MİMARLIK, 2023
Architecture for Democracy: Recognizing Hans Scharoun / Bedizhan Başkan, Neşe Gurallar While cons... more Architecture for Democracy:
Recognizing Hans Scharoun /
Bedizhan Başkan, Neşe Gurallar
While constructing a unique architectural
approach, an architectural practice in search
of democracy The writers, who focus on
Scharoun, aiming to produce “The task of
the history and criticism of architecture is
not to be limited to the interpretation of form
only, and to ensure that their contributions to
democracy are seen and recorded”.
Gurallar, N. “Meydan, Square, Platz, Piazza, Plaza, Campo, Park?”, Mimarist, 34-37, 73 (2022).
Gurallar, N. “Meydan, Square, Platz, Piazza, Plaza, Campo, Park?”, Mimarist, 34-37, 73 (2022)., 2022
“Meydanlar nasıl tasarlanmalı?” ve “Meydan nedir?” soruları son yıllarda yeniden gündeme geldi. B... more “Meydanlar nasıl tasarlanmalı?” ve “Meydan
nedir?” soruları son yıllarda yeniden gündeme
geldi. Bu sorular 1950’lerde Beyazıt Meydanı
düzenleme çalışmaları ve 1960 İhtilali ile meydanda
yaşanan siyasi gerilim sırasında yine gündemi
meşgul etmiş, meydana, ihtilalin siyasi
rüzgârına uygun olarak “hürriyet” adı verilmek
istenmişti. Bu dönemde Beyazıt Meydanının
sahip olması gereken fiziksel nitelik ile ilgili tartışmalar
‘Hürriyet Meydanı mı, yoksa Hürriyet
Parkı mı?’ şeklinde özetlenebilir.1
Son yıllarda açılan kentsel tasarım ve meydan
düzenleme yarışmaları ile bu soruları yeniden
tartışıyoruz. Bu yazıda, mimar.ist’in tarif
ettiği üç eksen (mekânsal, tarihsel, toplumsal)
üzerinden meydanın farklı anlamlarını kısaca
açmaya çalışacağım. Bunu yaparken, meydanın
tek bir tanımını yapmanın ve bu tanımı mimari
kentsel tasarım için bir araç, bir kılavuza dönüştürmenin
mümkün olmadığı gibi, gerekli de
olmadığı savından yola çıkıyorum.
Muqarnas, 2020
On the Armenian border of Turkey, Kars was under the rule of tsarist Russia between the years 18... more On the Armenian border of Turkey, Kars was under the rule
of tsarist Russia between the years 1877 and 1917. In this
period, Kars was rebuilt with a gridded urban plan and furnished with magnificent churches and other public buildings.
This article studies the urban and architectural history
of Kars in order to gain a deeper understanding of the complex relations between modernity, Russian colonization, and the memories of the city’s traumatic past. An embryo of modern urban bourgeois life emerged in Kars during the Russian occupation. Symbols of urban modernity—regular street patterns, European-style buildings, public squares, city parks, monuments decorating public spaces, macadamized streets and squares, public spaces lit at night, a vivid cultural
life, banks and loans, shops with luxury goods—all came to
fruition in Kars at this time, not only to modernize the city,
but also to lighten its depressed look.
Middle East Technical University Journal of the Faculty of Architecture, Dec 15, 2015
International Journal of Art Design Education, Jun 1, 2008
The design of a utopia was devised as a studio project in order to bring critical thinking into t... more The design of a utopia was devised as a studio project in order to bring critical thinking into the design studio and to stimulate creativity. By suggesting a utopia, the pedagogical aim was to improve progressive thinking and critical thought in the design education of architectural students-and also future architects. From this perspective, the utopia called Edilia, from the book Spaces of Hope by the critical geographer David Harvey, was taken as a basis for the students to design a utopic environment. In addition to Harvey's book, students were not only challenged by the idea of an alternative society but also by the idea of a different space. Utopia, as an inter-disciplinary subject, brought various issues and different perspectives into the design studio such as public and private realms, everyday life, work, leisure, nature, technology and sustainability. With the help of the concept of utopia, a theoreticallyinformed design studio enabled students to criticise the existing world, dream about an alternative one and make the design of their dreams in a creative way.
MEGARON, 2021
In this research, an answer is sought to the question to what local governments' role in the chan... more In this research, an answer is sought to the question to what local governments' role in the change and transformation of cities as a tool of capital after 2000 is, with the effect of neo-liberal urban policies and neo-dirigisme and the change of public administration understanding. Another question of the study is: what are the effects of the capital-oriented transformation of urban space on urban rent in cities planning, in accordance with neo-liberal policies, and what is the role of planning in this transformation. In this research, it is aimed to investigate the legal changes made for local governments with the effect of neo-liberal policies and neo-dirigisme in Turkey after 2000 and to investigate how local government authorities are transformed. In consideration of this research, in order to investigate how the large-scale urban projects realized in the city of Kayseri affect the urban space in the context of neo-liberal policies. It was aimed to investigate the effects of large-scale urban projects on rent that they were implemented in the city of Kayseri in accordance with neo-liberal policies by years after 2000, and it was aimed to investigate the relationship between urban transformation projects and large-scale urban projects, in maintaining the increase of urban rent and role of urban transformation projects. In order to better understand the transformation of public lands, the decisions are taken in the 1986 plan, the development plans of 2006 and 2017, and the current Google Earth aerial photographs which show the current situation were compared by using the plan comparison method. Evaluating the increase of rent method was used in order to investigate the effect of neo-liberal policies and large-scale urban projects on rent in Kayseri. In the study, the changes in the market value of the land and its rent increase were calculated by using the inflation calculation method. In the study, large-scale urban projects realized in the city center of Kayseri after 2000, as well as the transformation of public lands, and the transformation of its surroundings are handled. Evaluation of the increase of rent experienced in and around large-scale urban projects due to the current market values of the land are determined by the appraisal commissions every 4 years, the market values of the land in 2002, 2006, 2010, 2014, and 2018 were calculated. When large-scale urban projects and their site selections are examined, it has been seen that the project areas are constructed on public lands. This change and transformation are provided by the changes in land use plans. The large-scale urban projects implemented as a result of development plan changes and with the intense construction pressure of its surroundings, it has begun to transform into high-rise (density) residential areas. Large-scale urban projects have caused a significant increase in the current market value of the land as of the years of construction, but this increase did not continue in the following years; however, with the existence of urban transformation projects in these areas and their surroundings or the emergence of new project areas, an increase in the current market values of the land and the rent is provided again. The understanding of neo-liberal municipalism which shaped by the new state structure and neo-dirigisme, build urban development on public lands. Along with large-scale urban project implementations, the announcement of urban transformation project areas around the project areas has been triggered, so the pressure on built environment production and construction has increased. One of the basic components in the creation of the urban built environment is the development plans and the planning changes. It becomes impossible to talk about the sustainability, continuity, and holistic planning approaches of planning with large-scale urban projects and the planning changes around them, and as a result, urban planning and architecture become a strategic tool of capital. Large-scale urban projects cause a serious increase in rent by the years they were built in the areas where they are located. The continuation of this increase could only be achieved with the urban transformation project areas announcement and urban transformation projects have become a tool to maintain the rent increase. This is the first study made specifically for Kayseri that utilizes the inflation calculation method for the evaluation of large-scale urban projects' effect on the increase in rent that constitutes the original value of the study.
BIRIKIM, 2021
https://birikimdergisi.com/guncel/10700/iktidar-mahalli “İktidar Mahalli” Neşe Gurallar 22 A... more https://birikimdergisi.com/guncel/10700/iktidar-mahalli
“İktidar Mahalli”
Neşe Gurallar
22 Ağustos 2021 Pazar
#islâmcılık, #kentleşme, #kitap eleştirisi, #mimari
Gücü olan inşa eder. İnşa etmeye muktedirdir. Tüm coğrafyalardan ve muhtelif siyasi rejimlerden, narsistik ve çoğunlukla megalomanyak olduğunu tarih boyunca gördüğümüz güç simgesi yapılar, bir yandan iktidarı temsil ederken, diğer yandan iktidarın itaat ettirme arzusunu dillendirir (hatta buyurur). Bülent Batuman, bu yapıları ve mekânları, Milletin Mimarisi: Yeni İslamcı Ulus İnşasının Kent ve Mekân Siyaseti adlı eserinde[1] “suç mahallini” (isterseniz “şoför mahalli” de aklınıza gelebilir) çağrıştıran ince bir ifade ile “güç/iktidar mahalli” olarak adlandırıyor.
Batuman, 1994 Belediye seçimlerine kadar uzanan, 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesi ile ivmelenen ve halen içinde olduğumuz, İslâmcı siyasetin egemenliği altındaki dönemin yalnızca siyasi değil, toplumsal, kentsel ve mimari, iç içe geçen karmaşık ve yoğun tarihini titizlikle analiz ediyor. Bülent Batuman’ın farklı alanlara (siyaset, toplum bilim, kent ve mimarlık) hâkim kapsamlı anlatımın ayrıca önemi, Türkiye’de yaşananları dünyanın seyri içinde ele almasından geliyor. Soğuk Savaş yıllarına egemen olan seküler milliyetçiliğin yerine Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte İslâmcı milliyetçi siyasetin geçişini, yalnızca Türkiye değil, Asya, Uzak Doğu ülkeleri, Kuzey Afrika ile birlikte, geniş İslâmi coğrafya içinde ele alıyor. Genel olarak, İslâmcı, milliyetçi ve otoriter olan bu rejimlerin siyasi yükselişlerine paralel, mekânı ve toplumu yeniden biçimlendirmede -kimi zaman ayrışsalar da- büyük oranda ortak refleksler ve icraatlar sergilediklerini ve bu yönde mimarlık ve mekânı araçsallaştırdıklarını ortaya koyuyor. Bu da bize kendimizi yalnız hissettirmiyor.
Bülent Batuman, bu karmaşık hikâyeyi yalın bir biçimde, cami, konut, kentsel/kamusal mekân ve kamu yapılarına ayırdığı dört bölüm altında inceliyor. Hikâyenin başrolünde Türkiye olmakla birlikte, diğer İslâmi coğrafyaların zamandaş aktörlerinin maceralarını anlatı boyunca takip ediyor. Birinci, ikinci ve dördüncü bölümler (kaba bir özetle), milliyetçi otoriter İslâmi rejimlerin ideolojilerini inşa ettikleri binalar ile cisimleştirmedeki başarılarını anlatırken, üçüncü bölüm, bu başarı öyküsünün ortasındaki kaçınılmaz başarısızlığı ve iktidarları çileden çıkaran sınırlarını sergiliyor.
Bülent Batuman’ın söz konusu üç bölümdeki anlatısı yalnızca yapıları ve yapılı alanları, İslâmcı rejimlerin güç temsilleri olarak aktarmakla sınırlı kalmıyor. Batuman, refah devletinin çöküşü ve neoliberal ekonomi politikaların yarattığı güvencesiz iş ortamında, İslâmcı ideolojinin kendi tabanını dayanışmacı ağlarla nasıl desteklediği ve bir “refah sistemi” yarattığını vurguluyor. Özellikle belediyeler üzerinden işleyen dayanışmacı ağ, İslâmcılığın kentlerdeki başarısının esas unsuru. Bu ideolojik (ve aynı zamanda ekonomik) birlik ve beraberlik, milleti İslâm’la perçinleyerek yeniden tanımlamaktadır. Bu yeni tanım emperyal dönemin ümmetinden ayrı, milli devletin parçasıdır. İslâmcı millet tasavvuru (başlığa taşınan adıyla “yeni İslamcı ulus”) içinde yer aldığı neoliberal ekonomide kente dayalı “metalaştırma” ve “İslâmlaştırma” politikalarını el ele yürütürken, inşaatı da başat aktör haline getirmektedir.
Bu inşa serüveninde Batuman, 21. yüzyılın İslâmcı “iktidar mahallerinin” neredeyse uluslararası ortak bir mimari dile ulaştığını örneklerle sergiliyor. Kendi kendini şarklılaştıran bir biçim dilidir bu. Ötekinin kendine bakışını kabullenmekte ve hatta sahiplenmektedir. Ancak şarklı olmak da yeterli değildir. Modernlikten uzak duramayışı, akıllı binalar yapmakla övünmesinde görülür. Hatta, modernliğe karşı duramayışını “fazla modern” oldukları için ret edilen camilerin, reddedilme sebeplerinde bile görülebiliriz. Modern oldukları için değil, fazla modern oldukları için reddedilmektedirler. Batuman işaret etmese de aslında, Ziya Gökalp’in medeniyet-hars ikilemi 21. yüzyıl versiyonu ile halen karşımızda durmaktadır ve kolay kolay da geçmeyeceği anlaşılmıştır.
İslâmcı klasizmin, Batuman’ın sunduğu şekliyle, türlü milliyetçi versiyonları ile birlikte uluslararası bir mimari koda dönüşmüş olduğu bir gerçek. Burada Batuman’ın İslâmcılığa yaptığı vurgunun değerini kabul etmekle birlikte, benzer örneklerin Müslüman nüfusun çoğunlukta olmadığı ülkelerde de görüldüğünü göz ardı etmemeliyiz. Mermer ya da beton katkılı beyaz kaplama malzemelerin, cam giydirme cephelerle bütünleştiği bu yavan klasizmi sözgelimi Gürcistan’da da görmek mümkün. Modernleşmekte geç kalmış olmanın yanı sıra, kimliği olağan bir süreç değil, statik ve mutlak bir değer olarak algılamak, içinden çıkılamaz bir bunalım yaratmaktadır. Bu haletiruhiye ile (bir nevi aşağılık kompleksi ile) talep edilen mimari eserler İslâmi kimlik kaygıları dışında da doğabilmektedir. Söz konusu yavan klasizm, geç kalmışlık duygusuyla şiddetlenen kimlik problemlerine mimarlık ve inşaat piyasasının sunduğu ağrı giderici bir ilaç gibidir. Etken maddeleri bellidir: anıtsallık, simetri, azamet, giydirme cam ve kaplamalardaki basitleştirilmiş klasik detaylar. Bu noktada mimarların ve inşaat piyasasının talep edilen estetik ile arz edilen ürünün estetik dili arasındaki ilişkiyi ve (varsa öncelliği) çözmek için, daha fazla mikro tarihe ihtiyacımız olduğunu belirtmeliyiz. Mimarlara, inşaat firmalarına, sermaye ve siyasetle olan ilişkilerine, moda olan malzemelere, inşa tekniklerine, malzeme ve tekniklerin uluslararası dolaşımına, aktörlerin uluslararası dolaşımına ve pratiklerine yönelecek bu yeni araştırmalar için Batuman’ın tartışması önemli ışıklar tutmaktadır.
Batuman’ın inşa furyasına dair anlatısı İslâmcı milliyetçiliğin yükselişi ile Kocatepe’den, Çamlıca Camisi’ne, yargıya yapılan müdahalelerden Adliye binalarına, sayıları 63 binden bir milyona ulaşan imam hatiplilere ve okul projelerine, kentsel dönüşüm projeleri ve TOKİ ile inşa edilen milyonlarca konuta, yeni İslâmcı konut çevrelerinde itina ile korunan zengin-yoksul ayrımına, pek çok önemli tartışmayı içeriyor. Batuman’ın İslâmi değerlerin devletin toplumu denetim altında tutabilmesine elverişliliği ve konut alanlarının gündelik hayatın İslâmlaştırılmasındaki yeri üzerine tespitleri de son derece can alıcı. Ancak, İslâmcı muhafazakâr siyasetin, konut alanları dışında da günlük hayatımızı ve mekânlarımızı dönüştürdüğünü her gün adım adım izliyoruz. Başkentte bir devlet üniversitesinin yüzme havuzunda kadınlara özel seans ayrılması, muhafazakâr kadınların bu imkândan yararlanabilmesi için bir fırsattır elbette. Ancak havuz ile giriş holü arasındaki camların opaklaştırılması, havuzu seyrederek vakit geçirmek için hazırlanan koltukların sırtını havuza, yüzünü karşı duvara yerleştirilen aynalara çevrilmesi, tam da günlük hayatımıza sirayet eden muhafazakârlaşmadan yalnızca bir örnek. Muhafazakâr siyasetin, hayatın neşesini silen, bunaltıcı müdahalelerinden yalnızca biri. Bu örneklerin kamuya açık alanlarda zamanla etkisini daha kuvvetle hissettireceğini de tahmin edebiliriz.
Şimdi gelelim İslâmcı rejimlerin gösterişli başarı öyküsünün tam ortasında diken gibi duran başarısızlığa. Bülent Batuman kentsel/kamusal mekân bölümünde, Lefebvre’den ilhamla kentlinin kamusal mekânı temellük edişine (appropriate) odaklanır. İslâmcı siyaset, her ne kadar cami, konut ve kamu yapılarının (okul, adliye binası ve nihayetinde kendi “sarayının”) inşası ile mekânın tüm üretim imkânlarını, buradan yarattığı faydaları ve denetimini elinde bulunduruyor olsa da kentsel kamusal mekânı bir direnç mekânı olarak muhalif kentlilere kaptıracaktır. Bu Batuman için muhalefetin “kentsel devrim”idir. Batuman, farklı muhalif damarların Gezi’de bir araya gelerek patlamasını, kentsel mekânı temellük ederken gösterdikleri bedensel performansları (yoga, meydanın temizliği vd.), yarattıkları komün hayatını, ürettikleri mekânları (çadırlar, barikatlar) ve bu mekânları kullanımlarını, farklı ideolojik gruplardan, farklı sınıflardan, farklı çevrelerden insanların, bir araya gelmeye alışkın olmayan muhafazakâr kadın ve erkeklerin aynı mekânda karşılaşmalarını anlatır. Kısaca mekânın yine Lefebvre’in kavramları ile “toplumsal üretimini” açar. Bed
[1] Şahika Tokel’in Türkçe çevirisi ile Metis tarafından Eylül 2019’da yayımlanan eserin orijinali, 2018 yılında Routledge’dan New Islamist Architecture and Urbanism: Negotiating Nation and Islam through Built Environment in Turkey adı ile yayımlanmıştı.
[2] Bu konuda daha detaylı bir tartışma için şu yazıya bakılabilir: Gurallar, N., “Muhafazakâr veya Özgürlükçü Farklı Zihinsel Yapıların Estetik Karşılıkları, İktidarın Estetik Tercihi ve Mimarlarla İlişkisi”, Dosya 34, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Mayıs 2015, s. 42-45, http://www.mimarlarodasiankara.org/dosya/dosya34.pdf
20. yüzyıl mimarlığının en önemli yapıtlarından biri, üstelik ikonik de değer taşır hale gelen az... more 20. yüzyıl mimarlığının en önemli yapıtlarından biri, üstelik ikonik de değer taşır hale gelen az sayıdaki yapıdan biri New York Guggenheim Müzesi. Frank Lloyd Wright'ın bu ünlü eseri
Dosya, 2020
Rethinking Ethics and Education in Architecture for Post-Pandemic abstract This article bears a b... more Rethinking Ethics and Education in Architecture
for Post-Pandemic
abstract
This article bears a belief that, in Bruno Latour’s words, “a pixel by pixel dissolution” can ultimately create a big change. It argues that a calm and humble mood should replace the aggressive
mood that consumes nature and feeds global pandemics. The article tries to emphasize the role
of architectural education and the ethics of the practice in easing the harsh and consuming climate that we live in.
Keywords: Pandemic, Covid 19, architectural education, ethics in architectural practice.
METU Journal of the Faculty of Architecture, 2020
NAUTICAL FESTIVALS IN THE SECOND HALF OF THE 19TH CENTURY: BÜYÜKADA (PRINKIPO) REGATTAS AND THE T... more NAUTICAL FESTIVALS IN THE SECOND HALF OF THE 19TH
CENTURY: BÜYÜKADA (PRINKIPO) REGATTAS AND THE
TRANSFORMATION OF THE ISLAND
In the 19th century, specific times of the year were named accordingly to
seasonal changes and / or the activities individuals performed in their
daily (bad season, theatrical season, carnival season and beautiful season).
Regattas, which were maritime / nautical festivals seen in cities such as
London and Marseille, were important urban actions of the beautiful
season of Istanbul. These festivals functioned as urban social events that
span a whole day. The first regatta in Istanbul was organized in 1859 with
the attempts and under the patronage of British Ambassador Sir Henry
Lytton Bulwer in different parts of the city such as Moda and Büyükdere,
yet in time regattas became signature events of Büyükada.
Regattas attracted the attention of all the citizens, especially the public
officials, diplomats and bankers, namely the high society of Istanbul. Of
the periodicals published in the 19th century, the turnout in the festivals
in the 1870s was about 10,000 people. This very high level of participation
brings into question the existence and extent of the effect of these events
that could have transformed the places where these particular social events
took place. From this perspective, such a transformative effect of an urban
action can be investigated through the Büyükada regattas. There are no
studies on the regattas of Büyükada and Istanbul in particular. However,
the periodicals such as Journal de Constantinople, Levant Herald, Le Monde
Illustré, Levant Herald and Eastern Express, Servet-i Fünûn, Malûmat and
memoirs written by the individuals like Samuel S. Cox and Lady Hornby
who travelled Istanbul in the 19th century present primary evidence about
the events. By applying these findings onto the Büyükada Map of Antoine
Raymund, published in 1912, this paper analyses regattas’ major effects on
the formation, transformation and modernization of the urban space in the
19th century Istanbul.
International Gazimağusa Symposium, Medi - Triology: Momentum, Metamorphosis, Manifesto, 396-402, Eastern Mediterranean University Press, Gazimağusa, 2004
19th EAAE International Conference, Re-Integrating Theory and Design in Architectural Education, No:11, Nurol Matbaacılık, Ankara, 2001. , 2001
Mimarlıkta Geleceği Düşünmek [Thinking the Future in Architecture] ed. H. Ertekin, O. İ. Ertekin, 15-22;116-140, Mimarlar Derneği 1927 Yayını, Ankara, 2010., 2010
İdeoloji, Erk ve Mimarlık Sempozyumu [Ideology, Power and Architecture Symposium], 301-309, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir, 1996. , 1996
Sivil Mimari Bellek Ankara 1930-1980 Tarih Yazımında Sivil Mimarlık Çalıştay Notları [Civilian Architectural Memory, Ankara 1930-1980, Workshop Notes on Civilian Architecture in Historiography], Ed. Nuray Bayraktar, 41-94, VEKAM, Ankara , 2014
Other Panel Speakers: E. Boyacıoğlu, M. Gürel, S. Özaloğlu Editor: Nuray Bayraktar
Re-Act Re-reading Architecture as a Cultural Transformation / Kültürün İzlerini Mimarlık Üzerinden (Yeniden Okumak), (with Elvan Altan Ergut) Türk Serbest Mimarlar Derneği, Ankara, 2012. , 2012
Bina Kimlikleri Söyleşisi 3: Türk Ocağı Binası [Talks on Building Identities 3: Turkish Hearth Building], TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 2011., 2011
Edited Book
Söyleşi - SALT Online, 2014
The city of Van, in Eastern Turkey, is a walled settlement around a citadel built on a high hill ... more The city of Van, in Eastern Turkey, is a walled settlement around a citadel built on a high hill on the shores of the lake of Van. Over time, settlements have developed outside of the city walls. In the city of Van, which was home to many civilizations in its history, different ethnic groups such as Armenians, Kurds, and Turks continued to live together during the Ottoman period. However, as a result of the conflicts in the city towards the end of the 19th century, the city within the city walls was destroyed completely. At the beginning of the 20th century, today's city of Van was established in the new settlement area further away from the lake of Van. In this study, the urban form of Van in the 19th century was examined, and the changes in the late 19th and early 20th centuries were observed.
Keywords: The City of Van, Urban form, ABCFM, Ottoman State, Missionaries
SAH 2021 VIRTUAL CONFERENCE, 2021
Historicism in Kars: Russian Architecture in the 19th Century South Caucasus Neşe Gurallar Gazi U... more Historicism in Kars: Russian Architecture in the 19th Century South Caucasus
Neşe Gurallar
Gazi University, Turkey
Abstract
Historicism, as a style, was broadly applied to architecture in the 19th century
around the world, including in South Caucasus.
My paper argues that there were three distinct historicist architectural styles in the
Eastern Anatolian city of Kars that had been colonized by the Russian Empire for
forty years following the Ottoman-Russian War of 1877. This differentiation will
help us clarify the ambiguities related to the architectural heritage of Kars, which
became an object of resentment, particularly in nationalist Turkish historical
writing. Historians and art historians tended to underestimate the value of the
Russian construction efforts and packed different architectural styles under the
term Baltic Style . However, the term Baltic Style is quite problematic, as it cannot
explain rich architectural experiences behind it.
As coined by the title of Alan Colquhoun’s article, this paper will differentiate the
“three kinds of historicism” and define three architectural styles of Kars: 1)
Neoclassicism that came from the Russian imperial capital St. Petersburgh; 2) a
Russian style that originated in Moscow, the medieval capital of Russia; and 3)
[various] national revival architectural styles of the multi-ethnic city of Kars.
The subject of this analysis will be churches, monuments, public buildings, and
residential houses of the late 19th century Kars. This analysis of Kars’ architectural
heritage will also help reveal its connections to neighboring Armenia (particularly
to the cities of Gyumri and Yerevan), Georgia (Batum and Tiflis), and Azerbaijan
(Baku). Consequently, we will better understand the interconnected history of
South Caucasus through the connectivity in the history of architecture .
Key Words: Kars, Historicism, Revivalism, Neo-Classicism, Neo-Armenian, Neo-
Greek, Neo-Byzantine, Russian Style, Muscovite architecture, 19th Century Russian
Empire, South Caucasus, Russian Military Church Architecture.