Trichosporon spp. Suşlarında Bazı Virülans Faktörlerin Araştırılması (original) (raw)
Related papers
DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), 2004
The effect of formaldehyde baths on Trichodiniasis of juvenile Sea Bream (Sparus aurata L., 1758). This research was carried out in order to determine the reason of mortality in sea bream (S. aurata L.) fry. The moribund fish was investigated in parasitological and bacteriological point of view. Trichodina spp. was found responsible from high mortality. Fishies were exposed to different dose and periods of formaldehyde baths to show effectivity of formaldehyde. Fishies were successfully treated with formaldehyde bath (100 ppm, 30 minutes). After formaldehyde applications the mortality stopped.
Journal of Limnology and Freshwater Fisheries Research, 2021
The clean water resources necessary for human and aquatic organisms for the continuity of their lives are gradually decreasing. Agricultural activities, industrial wastes and domestic wastes cause pollution in waters. Genetic damages can occur in aquatic organisms due to toxicants that enter the water from different sources. Damage to genetic material can cause vital problems such as a decrease in the adaptation capacity of aquatic organisms, and inability to escape from predators. Therefore, the stability of the genetic material is important in order to maintain the survival of the organism. In this study, the genotoxic potential in Lake Uluabat was evaluated bythe alkaline single cell gel electrophoresis (COMET) and micronucleus (MN) techniques on Cyprinus carpio (common carp) and Silurus glanis (European catfish) collected from five different locality. According to the results, the genotoxicity potential in the blood samples taken was found to be higher in the spring and summer seasons than in the winter season of the lake. In addition, the accumulation levels of 9 different heavy metals (Pb, Cd, Hg, As, Ni, Cr, Cu, Zn and Mn) in water and sediment were analyzed. It was determined that in the samples taken from fish tissues, the highest Hg accumulation was found in muscle, As and Zn in kidney, Pb, Cd, Ni, Cr, Cu and Mn in liver.
Enterokok Türlerinin Virulans Faktörlerinin Araştırılması
Mikrobiyoloji Bulteni, 2017
Enterokoklar son zamanlarda toplum kaynaklı ve nozokomiyal enfeksiyonlarda izolasyon oranlarının artması ve glikopeptitler de dahil olmak üzere birçok antibiyotiğe karşı direnç geliştirmiş olmaları nedeniyle önemli hale gelmiştir. Bu çalışmada hastanemizde idrar (n= 149), kan (n= 38), yara (n= 17), gaita (n= 13) ve diğer (n= 12) çeşitli klinik örneklerden izole edilen 138'i Enterococcus faecalis, 91'i Enterococcus faecium olan 229 enterokok izolatının virulans faktörlerinin ve antibiyotik duyarlılık paternlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bunun için agregasyon faktörü (AF)'nü, enterokok yüzey proteinini (esp), sitolizinleri ve jelatinazı kodlayan genler (sırasıyla asa1, esp, cylM, cylB, cylA, cylL L , cylL S , gelE) moleküler yöntemlerle araştırılmış, ayrıca hemolizin üretimi ve jelatinaz varlığı fenotipik olarak çalışılmıştır. Yirmi dokuz E.faecium ve bir E.faecalis izolatı olmak üzere toplam 30 izolat vankomisine dirençli olarak bulunmuştur. Çalışmamızda E.faecium izolatlarında yüksek düzey gentamisin (YDG) ve yüksek düzey streptomisin (YDS) direnci sırasıyla %40.7 ve %63.7 iken, E.faecalis izolatlarında sırasıyla %47.1 ve %55.8 olarak belirlenmiştir. Çalışmamızda tüm izolatlar linezolide duyarlı bulunmuştur. Ampisilin, penisilin ve vankomisine E.faecium izolatlarının E.faecalis izolatlarına göre daha dirençli (p= 0.001, p= 0.008 ve p< 0.001) oldukları saptanmıştır. E.faecalis izolatlarında asa1 (p< 0.001), cylL L (p= 0.002) ve cylL S (p< 0.001) gen pozitifliğinin yanı sıra jelatinaz aktivitesi E.faecium izolatlarına göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p< 0.001). Çalışmamıza dahil edilen izolatlarda en sık virulans genleri olarak asa1 (%45), cylL S (%33.2) ve esp (%32.3) geni saptanmıştır. Siprofloksasine direnç oranları, cylL L ve cylL S geni pozitif E.faecalis izolatlarında bu genleri içermeyen izolatlara göre sırasıyla p= 0.035 ve p= 0.047 şeklinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Aynı şekilde, hemolizin üreten E.faecium izolatlarında vankomisin direnci, hemolizin üretmeyenlere göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p< 0.001). Vankomisin dirençli ve duyarlı izolatların virulans faktörleri karşılaştırıldığında; vankomisin dirençli enterokok (VRE) E.faecium izolatlarında esp gen düzeyi %24.1 olarak bulunurken, VRE E.faecalis izolatlarında esp geni bulunamamıştır. Asa1 hem VRE E.faecium hem de VRE E.faecalis izolatlarında pozitif bulunamamıştır. Hemoliz inaktivitesi E.faecalis için %42.3, E.faecium için %19.3 pozitif bulunmuştur. Vankomisin duyarlı enterokok (VSE) izolatlarında ise, esp gen varlığı E.faecalis
Bazi Yalanciakreplerden (Arachnida: Pseudoscorpionida) İzole Edi̇len Mi̇krofunguslar
2008
Bu calismada; Chthonius romanicus, Pselaphochernes balcanicus, Neobisium kobachidzei, N. validum ve Dactylochelifer sp. turlerine ait yalanciakrep orneklerinin yuzeyinden sekiz fungus turu izole edilmistir. Izole edilen funguslar besi yerine ekilmis ve gelisimlerini tamamlayanlarin koloni ozellikleri ve hucresel yapilari incelenerek fotograflari cekilmistir. Teshis edilen funguslar Acremonium sp., Alternaria alternata, Aspergillus flavus, Aspergillus fumigatus, Ulocladium atrum, Penicillium simplicissimum, Gliocladium roseum ve Trichoderma harzianum’dur. Izole edilen bu fungus tur-leri ile yalanciakrepler arasindaki iliskiler tartisilmistir.
Bu çalışmada yumurta parazitoidi Trichogramma evanescens'in yumurta, larva ve pupa evreleri çeşitli konukçu [Ephestia kuehniella Zeller ve Sitotroga cerealella (Olivier)] yumurtalarında 4°C de 10, 20, 30 ve 40 gün süreyle depolanmıştır. Her bir konukçu içerisinde depolanan parazitoidlerin ergin çıkışı, parazitleme performansları ve ömür uzunluklarında depolama süresine bağlı olarak önemli oranda azalma gözlenmiştir. Depolama süresi çıkan erginlerin cinsiyet oranlarında önemli bir değişime neden olmamıştır. Depolama süresi arttıkça Sitotroga cerealella (Olivier) yumurtasında gelişen parazitoidlerin ömür uzunluğundaki azalma E. kuehniella yumurtasında gelişenlerden çok daha fazla olmuştur.
Mikrobiyoloji Bulteni, 2015
poster olarak sunulmuş ve en iyi üçüncü bildiri seçilerek ödüllendirilmiştir. Çalışmanın bir bölümü TÜBİTAK SBAG 113S383 kodlu proje kapsamında desteklenmiştir. ÖZ Mum güvesi olarak bilinen Galleria mellonella gibi omurgasız canlılar, mikroorganizmaların virülansının ve konak yanıtının araştırılmasında kullanılmaktadır. Bu canlılar ekonomik olmaları, etik kurul onayı gerektirmemeleri ve kolayca uygulama yapılabilmeleri nedeniyle avantajlıdır. Bu makalede, Galleria mellonella larvalarının bazı bakteri ve mantarlar ile enfekte edilmesiyle oluşturulan deneysel bir in vivo çalışma sunulmaktadır. Çalışmada, genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) üreten ve üretmeyen Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae ve Pseudomonas aeruginosa klinik kökenleri ile kolistine dirençli ve duyarlı Acinetobacter baumanii klinik kökenleri; Candida albicans (ATCC 10231), Scedosporium aurantiacum (CBS 136047), Pseudallescheria boydii (CBS 117410) standart kökenleri, Aspergillus terreus ve Fusarium oxysporum klinik kökenleri kullanılmıştır. Bu bakteriler ve mantarlar ile enfekte edilen larvalarda mortalite oranları Kaplan-Meier grafi kleri kullanılarak hesaplanmıştır. Deneyin 16. saatinde mortalite oranı; GSBL üreten ve üretmeyen E.coli, GSBL üretmeyen K.pneumoniae ve GSBL üreten P.aeruginosa ile enfekte larvalarda %83; GSBL üreten K.pneumoniae ile enfekte larvalarda %91; GSBL üretmeyen P.aeruginosa ile enfekte larvalarda %75; kolistine dirençli ve duyarlı A.baumanii ile enfekte larvalarda %66 olarak bulunmuştur. Bakteriler ile enfekte edilen larvaların 24 saatteki mortalite oranları %100 olup, mantarlar ile enfekte edilen larvalardan daha yüksek bulunmuştur. Deneyin 16. saatinde mantarlar ile enfekte larvalar için mortalite oranları; C.
Sığırlardan İzole Edilen Trichophyton verrucosum Suşlarının PCR –RFLP ile Moleküler Karakterizasyonu
Kocatepe Veterinary Journal, 2021
Dermatofitler, insan ve hayvanlarda keratin iceren dokulari infekte ederek dermatofit infeksiyonuna neden olmaktadirlar. Trichophyton verrucosum sigir dermatofitozis olgularinin en yaygin etkenidir. Trichophytosis, butun dunyada hayvancilik sektorunde onemli ekonomik kayiplara neden olmasi yaninda zoonoz olmasiyla da insan sagligini tehdit etmektedir. Sigirlardan genellikle T. verrucosum izole edilmektedir. Sigirlar bu etkenin dogal rezervuaridirlar. Bu calismanin amaci, sigirlarda hastaliga neden olan dermatofitlerinin izolasyonu ve izole edilen T. verrucosum suslarinin Internal Transcribed Spacer (ITS) bolgelerinin PCR-RFLP ile molekuler ayriminin yapilmasidir. Bu amacla dermatofitozisli sigirlardan 90 adet ornek alinarak kulturleri yapildi. Bu orneklerin kulturu sonucunda 35 (%38,8) adet T. verrucosum izole ve identifiye edildi. Bu suslarin DNA izolasyonu gerceklestirilerek ITS bolgelerin amplifikasyonu gerceklestirildi. T. verrucosum suslarinin MvaI ve HinfI enzimleri kullanilar...
Tarım Bilimleri Dergisi, 1995
Bu araştırmada, civciv körbarsaklanndan 40 adet laktobasil su şu izole edilmiştir. hole edilen suşlar Lactobacillus acidophilus, L.agilis, L.animalis, L.brevis, L.co ğyniformis subsp. torquens, L.fermentum ve L.plantarum olarak tanımlanmıştır. Bu suşlann 20 çeşit antibiyoti ğe karşı duyarlılıklan incelenmi ştir. Suşlann tamamının amoksisilin, ampisilin ve karbenisiline, büyük k ısmının ise penisilin, kloramfenikol, eritromisin, novobiosin, rifampisin ve tetrasikline duyarl ı olduğu belirlenmi ştir. Buna karşılık tüm suşlarda polimiksin B'ye karşı direnç saptanırken, basitrasin, genta ınisin, kanamycin, nistatin, spektinomisin ve streptomisine kar şı direnç gösteren suşlann oranı %75-92.5 arasında değişmektedir.
Sığırlarda Trichophytosis’in Teşhisinde ELISA’nın Kullanılabilirliğinin Araştırılması
Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi, 2020
Trichophytosis, bütün dünyada hayvancılık sektöründe ekonomik kayıplara neden olan ve derinin epitelyum tabakasının keratinize olarak kalınlaşması ve kılların dökülmesiyle karakterize olan bulaşıcı bir dermatomikozistir. Ancak trichophytosis gerek diğer mantar enfeksiyonları ve gerekse başka enfeksiyöz ve nonenfeksiyöz deri hastalıkları ile karışabilmektedir. Kesin teşhis yapılmadan tedavi uygulaması ise hem ekonomik kayba neden olmakta hem de gerçek enfeksiyonun tedavisi yapılamamaktadır. Bu amaçla Trichophyton verrucosum ile enfekte olan sığırların tedavisi için kesin tanı önem taşımaktadır. Bu çalışmada, trichophytosisin serolojik teşhisinde ELISA’nın kullanılabilirliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada geliştirilen Enzyme-Linked Immunosorbent Assay (ELISA) ile tanısal duyarlılık %95.24 ve tanısal özgüllük %100 olarak bulundu. Şanlıurfa ve civarında daha önce hastalık tespit edilen 4 sığır sürüsündeki sığırlardan alınan kan serumları Enzyme-Linked Immunosorbent Assay (E...