Psikiyatride Parlak Işık Tedavisi (original) (raw)

Görünmeyene Işık Tutmak: Psikolojik Şiddet

Toplum ve sosyal hizmet, 2022

Violence is becoming a phenomenon which scope is expanding day by day. However, when violence is mentioned, although physical violence based on the use of physical force appears in mind, there are different kinds of violence, and psychological violence is only one of these forms of violence. * Şiddetin bu biçimi sözel şiddet veya duygusal şiddet olarak da kavramsallaştırılmaktadır. Psikolojik şiddet yalnızca dil aracılığıyla değil davranışlarla da uygulanan bir şiddet türüdür. Bu bakımdan hem kapsam genişliğinin daha fazla olması ve hem de bu şiddet türünün İstanbul Sözleşmesi'nde psikolojik şiddet olarak yer alması nedeniyle bu çalışmada ele alınan şiddet türü psikolojik şiddet olarak kullanılmıştır.

Korku Fi̇lmleri̇nde Işiğin Etki̇si̇ni̇n Genel Olarak İncelenmesi̇

Journal of International Social Research, 2020

Öz Korku filmleri, insanların korkmalarına rağmen izlemek istedikleri bir film türüdür. Seyrederken kimi zaman eğlenceli kimi zamansa heyecanlı anlar yaşarlar. Aslına bakarsanız sinema bir eğlence kaynağı ise korku filmi izleyerek de eğlenmiş olurlar. Film yapımcıları, bu etkileşimi dikkate alarak sinema dünyasına pek çok korku filmi kazandırmışlardır. Bu çalışma üzerinde, korku filmlerinde ışığın etkisi genel olarak belli başlıklar altında ele alınmıştır. Sinema kavramı ve sinemanın işlevinin anlatıldığı ilk bölümde sinemanın doğuşu ve gelişimi kısaca bahsedilmektedir. Korku kavramının ne olduğu ile birlikte toplumda korkunun nasıl geliştiği ve korkunun sosyal anlamdaki etkileri ele alınmaktadır. Korku filmlerinin yaşattığı psikolojik, duygusal ve bir takım estetik etkiler ışığın doğru kullanımının ne derece önemli olduğu gerçeğini filmlerde gözler önüne sermektedir. Sinema sanatında, korku filmlerinin genel yapısının ve tarihsel gelişiminin günümüzde geldiği nokta ve korku filmlerindeki genel ışık yapısından söz edilmektedir. Işığın yapısal kavramının genel hatları ışık ve gölge başlığında incelenmiştir. Aydınlatmanın işlevi, ışığın kaynaklarının kullanımının film üzerinde yarattığı etkinin anlamı işlenmiştir. Işığın algılanması filme hangi değerlerde etki ettiği üzerine söylemlerden oluşmaktadır. Işık kaynakları ise ışığın genel yapısı içinde nasıl kullanılması ve konu ile ilgili teknik anlamda kullanım özelliklerini ifade etmektedir. Aydınlatma ve fonksiyonlarının ışık ve renk üzerinden nasıl yorumlandığından, temel işlev olarak aydınlatma yöntemlerinin etkileri aktarılmıştır.

Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların “Işık” Kavramına İlişkin Bilgilerinin Belirlenmesi

2019

Okul öncesi dönemde çocuklar, çevrelerinde gerçekleşen olayları keşfetmek ister ve merak ettikleri pek çok soruya yanıt ararlar. Yaşadıkları çevrede, çocukların dikkatini çeken fen kavramlarından biri de “ışık”tır. Çocuklar, ışığı ve karanlığı yaşamın içinde öğrenmekte ve çevredeki her şeyi görebilmek için ışığa gereksinim olduğunun farkına varabilmektedirler. Okul öncesi dönemde “ışık” ile ilgili çalışmaların yapılması, çocukların küçük yaşlardan itibaren ışık kavramını yapılandırmalarına fırsat sunulması açısından önemlidir. Bu araştırmanın amacı, okul öncesi dönemdeki çocukların “ışık” kavramına ilişkin bilgilerini ortaya koymaktır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden, durum çalışmasının iç içe geçmiş tek durum desenine göre yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu 2015-2016 öğretim yılında Ankara İli Etimesgut İlçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bağımsız bir anaokuluna devam eden 60-72 aylık 40 çocuk oluşturmuştur. Araştırma verileri, araştırmacılar tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla elde edilmiş ve görüşmeler sırasında ses kayıtları alınmıştır. Veriler, içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiş ve çocukların ifadelerinden alıntılara yer verilmiştir. Araştırma sonucunda, okul öncesi dönemdeki çocukların “ışık” kavramına ilişkin zihinlerinde oluşan çağrışımın yapay ve doğal ışık kaynakları olduğu; çizimlerde ise çoğunlukla ampule/lambaya yer verdikleri görülmüştür. Çocuklar, ışığı çeşitli özellikleri ve yönleriyle tanımlamış; ayrıca çocukların çoğunluğu ışığın rengi olduğunu belirtmiştir. Çocuklar ışığın kullanım amacını, görme olayının gerçekleşmesini sağlama, aydınlatma ve eğlence olarak belirtmişlerdir. Işığın oluşumu ise birçok çocuk tarafından açıklanamamıştır. Çocukların “ışık kaynağı” kavramını çoğunlukla tanımlayamadıkları; ışık kaynağı olarak doğal, yapay ve yansıtıcı kaynaklara örnekler verdikleri belirlenmiştir. Çocukların “ışık kirliliği” kavramını da çoğunlukla tanımlayamadıkları ve ışığın çevreyi kirletmeyeceğini düşündükleri görülmüştür. Buna göre, okul öncesi dönemdeki çocukların “ışık” kavramına ilişkin bazı bilgilerinin olduğu ve ışık, ışık kaynağı, ışık kirliliği gibi kavramlarla ilgili olarak bilimsel bilgilerle, çocukların farkındalıklarının artırılması gerektiği söylenebilir.

İlkokul Dördüncü Sınıf Öğrencilerinin Işık Kirliliğine ve Uygun Aydınlatmaya Yönelik Görüşleri

KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2017

Bu araştırmanın amacı i) ilkokul dördüncü sınıf öğrencilerinin ışık kirliliğini ve uygun aydınlatmayı nasıl tanımladıklarına, bunların nedenlerine ve yapılması gerekenlere yönelik görüşlerini belirlemek, ii) okul türü açısından ilçedeki bir devlet okulunda öğrenim gören ile il merkezindeki bir özel okulda öğrenim gören öğrencilerin görüşlerini karşılaştırmak, iii) cinsiyet açısından öğrencilerin görüş farklılıklarını irdelemek ve iv) eğitim hedefleri açısından önerilerde bulunmaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi benimsenmiştir. Katılımcılar amaçlı örneklem yoluyla belirlenmişlerdir. Uygulama ise 2015-2016 eğitim öğretim yılı bahar döneminde katılımcıların kendi okullarında araştırmacılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bulgular değerlendirildiğinde ışık kirliliğini tanımlamaya yönelik olarak katılımcıların daha çok gereksiz ışık kullanımına ve ışığın yanlış yerde kullanımına vurgu yaptıkları görülmektedir. Sonuç olarak, katılımcıların konu ile ilgili farkındalıklarının belirli bir seviye olduğu, görüşlerin sayısında kızlar lehine artışın ortaya çıktığı, özel okulda öğrenim görenlerinin teknolojik unsurlar açısından hususlara daha etkin yaklaştığı ve ışık kirliliği ve uygun aydınlatma hususlarını astronomi, sağlık ve ekonomi gibi unsurlarla çok fazla ilişkilendiremedikleri ortaya çıkmıştır.

Adli psikiyatrik Uygulamalarda Tanı Gecerliligi Kavramı

ÖZET Ülkemizdeki uygulamalarda bilir kişilik yapmak yasal zorunluluktur. Psikiyatri klinisyenleri sıklıkla bir bilir kişilik uygulaması olarak, karşılaştığı olguların cezai ya da hukuki ehliyetinin tesbiti ya da ilgili diğer adli tıbbi konularda kanaat bildirme durumu ile karşılaşırlar. Bu anlamda özel hukuki düzenleme ile kurulmuş Adli Tıp Kurumu ve İhtisas Kurulları ile Gözlem İhtisas Dairesi kanunen farklılaşmış yetki ve yükümlülükleri dışında yapılan işin adli psikiyatrik bilir kişilik olma mahiyeti değişmemektedir. Gerek klinisyenlerin gerekse Adli Tıp Kurumunda görevli üyelerin bildirdikleri kanaatler birbirleri ile çelişebilmekte bu durumda da konu bir üst değerlendirme kurumu olan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulun da mütalaa edilmektedir. İşte bu mütalaalar sırasında, günlük klinik pratikte de çok karşılaşılan, iki psikiyatrın bir kanaat üzerinde ittifak etmelerinin güç olduğu yönünde eleştiriler yapılmakta yani “tanısal güvenirlik”, “diagnostic reliability”, sıkça dile getirilerek sorgulanmaktadır. Hâlbuki daha temel sorunun, klinisyenlerin ihtisas alanları, tecrübeleri, ya da klinikten daha farklı bir ortam da uygulama yapılıyor olması ile ilgili olan güvenirliğin ötesinde, genelde tıpta, özelinde ise psikiyatride tartışılan “tanı geçerliği”, “diagnostic validity” kavramı ile ilişkili olduğunu düşünmekteyiz. Tıbbın ne kadarının sanat ne kadarının bilim olduğunun tartışıldığı ortamda derinlemesine bir düşünce üretimi olmaksızın, hele bir de yasal yetki ve sınırlandırmaların tesirinde adli psikiyatrik bilir kişiliğe yapılacak eleştiriler temelsiz kalmaktadır. Bu çerçevede “hukuk bilimi ” de benzer problemden ari olmayıp hüküm inşa etme süreci içinde bir hukukçu da kendi alanında aynı problematikle karşı karşıyadır. Aslen “adliyeyi” ve “tıbbiyeyi” birleştiren “adli psikiyatri ” basit çe bir uygulama alanları kesişmesi değil, mutlak hakikate ulaşmak gayretinin, asırlar süren bir bilim olma serüveninin, her iki disiplinde ayrı ayrı tezahürüdür. Bu yazıda tanısal geçerlik kavramı çevresinde adli psikiyatri de yaşanan süreç gerek hukuk gerek se tıp perspektifinden, metodoloji ve bilim felsefesi bakımından değerlen dirilecektir. Tablonun ortaya koyduğumuz biçimi ile adli psikiyatri alanın da yaşanan pratik sorunlara da bir bakış açısı sunarak çözümlerine katkıda bulunacağını ummaktayız. Anahtar Kelimeler: Adli psikiyatri, tanısal geçerlik, tanısal güvenirlik, bilir kişilik

Çocuk Poliklinikleri Bekleme Mekanlarında Çocuk Psikolojisine Uygun Renk ve Işık Kullanımının Örnekler Üzerinde Analizi

Çocuk Poliklinikleri Bekleme Mekanlarında Çocuk Psikolojisine Uygun Renk ve Işık Kullanımının Örnekler Üzerinde Analizi, 2020

Bir yetişkin olana dek çocuklar ve ebeveynleri tarafından sık sık kullanılacak olan pediatri bölümleri, hastanelerin en çok kullanılan bölümleri arasında yer almaktadır. Ancak, kullanıcı grubunun çocuk olmasına rağmen çoğu hastanede mekan tasarımının yetişkin kullanıcı grubu ile aynı olduğu görülmektedir. Aileleri ve çevreleri tarafından oluşturulan doktor ve hastane korkusu çocuklarda bu yapılara karşı bir önyargı oluşturmuştur. Bu sebeple polikliniğin girişinden başlayan görsel konfor koşullarını sağlayan, güven duygusu veren mekanlar tasarlamak önemlidir. Bu bilgilerin ışığında çocukların hastane ortamında en çok zaman geçirdikleri bölümler olan bekleme alanlarında çocuk psikolojisine uygun renk ve ışık kullanımı üzerinde durulmuş ve örnekler üzerinde analizi yapılmıştır. Çalışma kapsamında, konu ile ilgili olarak çocuk, çocuk psikolojisi, çocuk ve mekan hakkında literatür çalışması yapılmış, araştırma alanı tanımlanmıştır. Anket yöntemi kullanılan bu çalışmada iki farklı türdeki hastanenin çocuk polikliniklerinde 200 çocuğa ortamın psikolojik etkilerinin saptanabileceği sorular yöneltilmiştir. Verilen cevaplar SPSS programında pearson ki-kare testi uygulanarak analiz edilmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda aydınlatma ve rengin psikolojik açıdan çocuk polikliniklerin bekleme mekanlarında kendilerini olumlu ya da olumsuz yönde etkiledikleri sonucuna ulaşılmıştır.

Çocuklarda Aydınlatılmış Onam

2019

Aydinlatilmis onam; karar verme yeterliligine sahip bireylerin, tani ve tedavi yontemleri ve bunlara alternatif olusturabilecek diger uygulamalarin yararlari ve riskleri konusunda bilgilendirildikten ve bu bilgileri algiladiktan sonra herhangi bir baski altinda kalmadan aydinlatilmis kararini bildirmesi sureci olarak tanimlanmaktadir. Cocuklarin tibbi girisimler konusunda bilgilendirilmesi ve onaminin alinmasi giderek onem kazanmaktadir. Mevcut yasal duzenlemelerde onam verme yetkisi yasal yas siniri ile yetiskin kabul edilen bireylere taninmaktadir. Bu durum savunmasiz gruplardan olan cocugun ozerk varliginin farkindaligina ters dusebilmektedir. Ayirim gucune sahip cocuklarin dusuncelerinin de ebeveynler ile ortak bir sekilde verilen kararlarda goz onunde bulundurulmasi gerekir. Cocuklarin bilissel durumlarinin yeterli oldugu olcude karar alma surecine dâhil edilmeleri, saglik personeli icin vazgecilmez etik bir yukumluluktur. Ayrica cocuklarin tibbi karar verme surecine katilmalar...

Beyaz Perdeyi Aydınlatanlar

İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları, 2023

Bu çalışma, Türk sinemasına yıllarını vermiş Yeşilçam sinemasının emektar film makinistlerinin anı ve hatıralarından yola çıkılarak hazırlanmış bir sözlü tarih çalışmasıdır. Yeşilçam’a “arka pencereden” bakan çalışma, Türk sineması tarih yazımına değerli bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.

Şüpheden Tedavi̇ye Oti̇zm Spektrum Bozukluğunda Ai̇leleri̇n Gözünden Yaşanan Sorunlar

Tıbbi Sosyal Hizmet Dergisi, 2020

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) tanısı alan çocukların ebeveynlerinin günlük yaşamlarında ve sosyal alanlarda karşılaştıkları sorunları ortaya koymayı amaçlamaktayız. Çalışmaya, DSM-5'e göre OSB tanısı konulan, çocuk psikiyatri kliniğinde takip edilen ve çalışmaya katılım için yazılı onam veren 109 ebeveyn dâhil edilmiştir. Konuyla ilgili kapsamlı bir literatür taramasından sonra çalışmada kullanılmak üzere geliştirilen anket; OSB hakkındaki bilgi düzeyleri, tanı ve tedavi sürecinde karşılaştıkları güçlükleri değerlendirmeye yönelik 83 soruyu kapsamaktadır. Katılımcıların % 56'sı OSB'yi daha önce hiç duymadığını, %61'inin OSB'de zekâ düzeyinin değişebileceğini bilmediğini ve % 74'ünün OSB'yi sadece çocuklarda görülen bir bozukluk olarak düşündüğünü belirtmiştir. Katılımcıların % 52'si 0-2 yaş arası çocuklarının gelişimini düzenli bir sağlık merkezinde izlendiğini, % 88'i çocuklarının gelişimi konusunda kaygılanan ilk kişilerin kendileri ve geniş ai...

Aydınlanma Kavramı

Mason Dergisi No. 128, 2004

Bu çalışma, insan düşüncesinin ve bireysel bilincin evrimine ilişkin geniş kapsamlı bir inceleme olarak, aydınlanma sürecini tarihsel, felsefî ve psikolojik perspektiflerden ele almaktadır. Aydınlanmanın özünde, bireyin aklını kullanarak geleneksel otoriteye ve dogmatik düşüncelere karşı kendini özgürleştirme süreci olduğu vurgulanır. Çalışmada, Antik Yunan’dan başlayarak farklı dönemlerde ortaya çıkan iki büyük aydınlanma dalgası incelenmiştir: İlk olarak, doğa yasalarını ve bireysel eleştiriyi temel alan Grek Aydınlanması, ikinci olarak ise akılcı düşünce ve bilimsel yöntemin egemen olduğu 18. yüzyıl Avrupa Aydınlanması… Bu çalışmada ayrıca, Immanuel Kant’ın "aklını kendin kullanma cesareti" şeklinde özetlediği aydınlanmanın, bireyin kendini tanıma ve kendi düşüncesini eleştirel bir şekilde değerlendirme süreci olduğu belirtilir. Bilinçlenme, eleştirel düşünce ve aklın özgürlüğü arasındaki bu bağlam, bireysel aydınlanmanın toplumsal ilerlemenin de anahtarı olduğu savunusuyla derinleştirilir. Modern psikoloji, bilimin ve dinin birbirinden kopmasının, insanın öz değerlerinden uzaklaşmasına yol açtığını ileri sürerken, hümanist psikoloji, bireyin potansiyelini keşfederek aydınlanma yolculuğuna çıkmasını destekleyen bir çerçeve sunar. Bu bağlamda aydınlanma, bireyin sadece kendini tanıması değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk ve evrensel değerlere ulaşması anlamına gelir.