COMPARISON OF THE RESULTS OF APPENDECTOMY USING LAPAROSCOPIC BIPOLAR VESSEL SEALING SYSTEM WITH THE RESULTS OF OPEN APPENDECTOMY. Laparoskopik bipolar damar kapatıcı sistem kullanımı ile yapılan apendektominin açık apendektomiyle kıyaslanması (original) (raw)

Comparision of the results of appendectomy using laparoscopic bipolar vessel sealing system with the results of open appendectomy (Laparoskopik bipolar damar kapatıcı sistem kullanımı ile yapılan apendektominin açık apendektomiyle kıyaslanması)

Although there were advances in laparoscopic surgery in the last 20 years, it has not lived up to expectations in laparoscopic appendectomy. In our study, we aimed to compare classical open appendectomy with laparoscopic appendectomy using bipolar vessel sealing system in uncomplicated acute appendicitis patients. This study was planned in a prospective and randomized fashion and ethical committee approval was obtained. Eighty five uncomplicated acute appendicitis patients who presented to Afyon Kocatepe University Faculty of Medicine, Haseki Education and Research Hospital, Rize Education and Research Hospital between 2006-2009 were enrolled in this study. Both groups were given antibiotic prophylaxis. Laparoscopic appendectomy was started under general anesthesia using 3 trocars. Appendectomy was commenced by LABVC and extracorporeal suture technique using 2/0 vicryl. Appendix was pulled out using endobag. Open appendectomy was done under general anesthesia using classical Mc-Burn...

Laparoskopik adrenalektomi sonuçlarının açık adrenalektomi ile kıyaslanması

Ulusal Cerrahi Dergisi, 2009

Laparoskopik kolesistektominin ilk olarak 1988 senesinde yapılması ile minimal invaziv cerrahi tüm dünyaya hızla yayılmış ve yeni cerrahi alanlarında uygulama sahası bulmuştur. Minimal invaziv cerrahinin sağladığı yararlar, laparoskopik kolesistektominin hızla açık kolesistektominin yerine standart bir teknik olarak geçmesine neden olmuştur. Minimal invaziv cerrahinin sağladığı yararlar arasında en temel olarak kısa hastanede kalış, daha hızlı ameliyat sonrası iyileşme ve erken günlük yaşama dönüş sayılabilir. Laparoskopik Nissen fundoplikasyon ve laparoskopik splenektomi, minimal invaziv cerrahinin tüm ya-rarlarını yerine getiren teknikler olmakla beraber günümüzde birçok merkezde rutin cerrahi yöntemler olarak kullanılmaktadır (1). Laparoskopik uygulamaların zamanla yaygınlaşması ile diğer cerrahi alanlarda da laparoskopik cerrahinin uygulanabilirliği düşünülmeye ve tartışılmaya başlanmıştır. Adrenal bezin küçük boyutlarda olması, malign tümörlerinin seyrek görülmesi ve açık tekniklerinin morbiditesinin daha fazla olması nedeniyle laparoskopik tekniğe uygun olduğu görülmüştür. Laparoskopik adrenalektomi ilk olarak 1992 yılında uygulanmıştır ve o zamandan günümüze kadar birçok merkezde başarıyla uygulanmaktadır (11).

Laparoskopik appendektomi açık girişimin güvenilir bir alternatifidir

2007

Laparoscopic appendectomy has progressed to become a reliable surgical procedure in recent years. However, there are some pros and cons comparable with open appendectomy. Materials and methods: The results of 91 patients with acute appendicitis who were operated either with laparoscopic or open technique were retrospectively evaluated. Results: Laparoscopic appendectomy was performed in 28 (30.7%) patients, whereas 63 (69.3%) cases underwent open procedure. Two (6.6%) laparoscopic procedures were converted to open because of perforation and anatomical problems. The duration of operation, hospital stay, and rate of complications did not differ among groups (p>0.05). One patient in each group developed intraabdominal abscess. Conclusions: Laparoscopic appendectomy does not increase postoperative complications as previously speculated, and therefore is a reliable alternative for open appendectomy.

Laparoskopik Kolesistektomi Operasyonlarinda PEEP Uygulamasının Arteriyel Oksijenasyon ve Dakika Ventilasyonu Üzerine Etkileri

DergiPark (Istanbul University), 2016

Laporoskopik kolesistektomi tekniğine bağlı olarak, CO 2 pnömoperitonyumu ve artmış intraarteryal basinç (İAB); mekanik, hemodinamik ve respiratuar yan etkileri ortaya çıkarmakta, bu da hipoksemi, hiperkapni, hemodinamik instabilite ve oksijenasyonda bozulmaya neden olabilmektedir. Temel problemler; fonksiyonel rezidüel kapasitenin azalması, ventilasyon/perfüzyon dengesinin bozulması ve peritondan emilen CO 2 nin sempatik stümülasyona yol açmasıdır. Bu fizyopatolojik mekanizmalar perioperatif dönemde mekanik ventilasyon uygulamasının ve uygulanacak anestezik yöntemin gözden geçirilmesini gerektirir. Materyel ve Metod: Laporoskopik kolesistektomi operasyonunda, 5 cm H 2 O PEEP uygulanmasının ETCO 2 , dakika ventilasyonu ve arteriyal oksijenasyon üzerine etkilerini araştırdığımız çalışmamızda, 40 hasta rastgele 2 gruba ayrıldı. Her iki gruba da genel anestezi indüksiyonu 1µgrkg-1 fentanil, 2 mg/kg propofol ile gerçekleştirildikten sonra endotrakeal entübasyon 0.15 mg/kg sisatrakuryum ile uygulandı. Anestezi idamesi %50/50 O 2 /N 2 O oranda karışımı içerisinde 0.8-1.2 MAK sevofluran ile sağlandı.

Laparoskopik Kolesistektomi Operasyonlarında Basınç Kontrollü ve Volüm Kontrollü Ventilasyon Modlarının Karşılaştırılması

Haseki Tıp Bülteni, 2014

Ocak 2011-Ocak 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen laparoskopik kolesistektomi operasyonları sırasında uygulanan Basınç Kontrollü ve Volüm Kontrollü Ventilasyon modlarının hemodinami, solunum mekanikleri ve oksijenizasyona olan etkilerinin anestezi kayıt formlarındaki verileri kullanarak retrospektif analizi amaçlanmıştır. Yöntemler: Retrospektif olarak hasta dosyaları, preoperatif, intraoperatif ve postoperatif anestezi kayıt formları taranarak yapılan çalışmada, Basınç Kontrole Ventilasyon (BKV) modu ile tidal volümü 8-9 mLkg-1 tidal volüm oluşturacak basınç desteği, 12 soluk/dak ve 5 cm H 2 O ile ventile edilmiş olgular Grup 1 (n=41), Volüm Kontrole Ventilasyon (VKV) ile 8-9 mLkg-1 tidal volüm, 12 soluk/dak ve 5 cm H 2 O ile ventile edilmiş olgular Grup 2 (n=41) olarak kaydedildi. Hemodinamik ve solunum mekanikleri, preoperatif dönem, entübasyondan sonrası supin pozisyonunda, CO 2 insuflasyonundan 15-20 dk sonra, desuflasyondan sonra kaydedilmiş parametreler kullanıldı. Aynı dönemlerde ve postoperatif değerlendirilmiş arter kan gazı (AKG) analizleri de kaydedildi. Bulgular: Grup 2'nin insuflasyon dönemi sistolik arter basınç (SAB) değerleri, grup 1'e göre yüksek bulundu. EtCO 2 değerleri açısından gruplar arasında fark yoktu. Grup 2'nin tüm dönemlerdeki P peak değerleri, insuflasyon dönemi P plato değerleri, grup 1'e göre yüksekti. Grup 2'nin tüm dönemlerdeki kompliyans değerleri, grup 1'e göre düşük, desuflasyon dönemi Vd/Vt değerleri ise yüksek bulundu. Grup 2'nin postoperatif derlenme dönemi PaO 2 değerleri, grup 1'e göre düşük, supin dönem Vd/Vt değerleri ise yüksek bulundu. Sonuç: Basınç kontrollü ventilasyon, laparoskopik kolesistektomilerde pnömoperitonyumun neden olabileceği olumsuzlukları engelleme ve düzeltmede, volüm kontrollü ventilasyona alternatif olarak kullanılabileceğini düşünmekteyiz. (Ha se ki T›p Bül te ni 2014; 52: 75-9) Anahtar Sözcükler: Basınç kontrollü ventilasyon, volüm kontrollü ventilasyon, hemodinami, solunum mekanikleri, oksijenizasyon Abs tract Aim:The study aimed to carry out a retrospective analysis of the effects of pressure-controlled and volume-controlled ventilation during laparoscopic cholecystectomy procedures performed between January 2011 and January 2013 on hemodynamics, respiratory mechanics and oxygenation. Methods: Data were mainly obtained from preoperative and intraoperative anaesthetic record files. Eighty-two patients, who had undergone laparoscopic cholecystectomy, were retrospectively studied. Group 1 (n=41) received pressure support for obtaining 8-9 mLkg-1 tidal volume with pressurecontrolled ventilation, group 2 (n=41) received volume-controlled ventilation with a tidal volume of 8-9 mLkg-1, a respiratory rate of 12 breaths/min and a positive end-expiratory pressure (PEEP) of 5 cm H 2 O. Hemodynamic and respiratory parameters, which were measured preoperatively, after intubation in the supine position, 15 minutes after CO 2 insufflation, and after desufflation, were recorded. Arterial blood gas analyses were recorded which were measured at the same time with hemodynamics and respiratory parameters and during the postanesthetic care period. Results:Systolic arterial pressure at the time of insufflation was higher in Group 2 than in group 1. There was no difference in EtCO 2 levels between the groups. All times Ppeak and insufflation time P plato levels were higher in group 2. Compliance at all periods was lower in group 2. Desufflation period Vd/Vt and P(A-a)O 2 levels were higher in group 2. Post anaesthetic care PaO 2 levels were higher in group 1. Conclusion: Pressure-controlled ventilation can be an alternative to volume-controlled ventilation during general anaesthesia to prevent and repair pneumoperitonium-related side-effects during laparoscopic cholecystectomy.

Peptik ülser perforasyonu cerrahi yönetiminde laparoskopik ve açık tamir sonuçlarının tek merkezli karşılaştırılması

2020

Aim: Main objective is to compare and discuss results of whom were operated by laparoscopic or open repair due to peptic ulcer perforations based upon demographic properties and clinical findings. Materials and Methods: 34 (F/M=6/28 ((17,5%/82,5%)) patients were included in the study. Laparoscopic surgery was performed for 9 (26,5%) patients, whereas 25 (73,5%) patients were operated with open surgery. Primary repair with omentopexy procedure was performed for 22 (65%) patients, 11 (%32) other patients had been treated by Graham patch and remaining 1 (%3) patient had been operated by primary repair only of whom all were operated by different surgeons. 7 (28%) complications were observed with open surgery due to differing causes such as surgical site infections (SSI) (n=3), atelectasis (n=2), and intra-abdominal infection (n=2). Average time of hospital stays for laparoscopic and open procedures were 5,8 and 8,7 days consecutively. Results: According to the EMG result, bilateral mode...

The Effect of Laparoscopic Appendectomy and Open Appendectomy on the Quality of Life

Sakarya Medical Journal, 2016

Amaç: Eylül 2014-Mart 2015 tarihleri arasında acil servise başvuran ve preoperatif klinik ve radyolojik olarak akut apandisit tanısı konan hastalarda uygulanan cerrahi prosedürün yaşam kalitesi üzerine etkisini araştırmak.. Yöntem: Bu çalışma Eylül 2014-Mart 2015 tarihleri arasında acil servise başvuran ve preoperatif klinik ve radyolojik olarak akut apandisit tanısı konan 53 hastaya laparoskopik ya da açık apendektomi yapıldıktan sonra postoperatif 1. gün ve 1. aylarda SF 36 anketleri uygulanarak yapılmıştır. Bulgular: Çalışmaya 53 hasta katıldı. 33'ü(%62,3) kadın, 20'si (%37,7) erkek olup 21'ine (%39,6) açık, 32'sine (%60,4) laparoskopik prosedür uygulandı. Postoperatif analjezik ihtiyaçlarına bakıldığında her 2 grup arasında 0-1 ve 2. saatler arasında anlamlı fark saptanmazken postoperatif 3. saatte 2. grubun analjezik ihtiyacının giderek azaldığı gözlendi. SF 36 anketlerinin değerlendirilmesinde; postoperatif 1. günlere bakıldığında ruh sağlığı, fiziksel fonksiyon, fiziksel rol ve sosyal fonksiyon açısından gruplar arasında istatistiksel farklılık saptanmazken,ağrı,genel sağlık algısı,canlılık, emosyonel rol, fiziksel bileşen özet ve mental bileşen özetleri açısından laparoskopik apendektominin açık apendektomiye göre istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. 1. ay anketlerinde ise sosyal fonksiyon açısından istatistiksel olarak anlamsız bulunurken,fiziksel fonksiyon, fiziksel rol, ağrı, genel sağlık algısı, canlılık, emosyonel rol, ruh sağlığı, fiziksel bileşen özet ve mental bileşen özetleri açısından laparoskopik apendektomi puanları açık apendektomiye göre istatistiksel olarak anlamlı bulundu. (Sakarya Tıp Dergisi 2016, 6(2):67-72) Sonuç: Yaşam kalitesi üzerine erken ve geç dönemde olumlu etkisi olan laparoskopik prosedür açık yönteme göre daha iyi sf-36 sonuçları elde etmiştir

ARAÞTIRMALAR (Research Reports) ARAÞTIRMALAR (Research Reports) Complications After Open and Laparoscopic Appendectomy in Perforated Appendicitis of Children Mehmet Uysal Ahmet Necip Çiftler Serkan Arslan

Özet Amaç: Perfore apandisitlerde açýk ve laparoskopik apendektomi sonrasý komplikasyonlarýn sýklýðý tam olarak bilinmemektedir. Bu çalýþmada, her iki yöntemle ameliyat edilen hastalardaki komplikasyon sýklýðýnýn karþýlaþtýrýlmasý amaçlandý. Hastalar ve Yöntem: Ekim 2005-Mart 2008 tarihleri arasýnda perfore apandisit nedeniyle ameliyat edilen, yaþlarý 2 ila 15 arasýnda deðiþen, 92 hastanýn (54 erkek, 38 kýz) kayýtlarý geriye dönük olarak incelendi. Açýk apendektomi sað alt kadran (58 hasta) ya da orta hat insizyon (12 hasta) ile yapýldý. Laparoskopik apendektomi (22 hasta) 3 trokar kullanýlarak yapýldý. Gruplar birbiri ile ameliyat sonrasý karýn içi apse, yara infeksiyonu, barsak yapýþýklýklarý ve insizyonel herni açýsýndan karþýlaþtýrýldý. Bulgular: Grup I'de Ameliyat sonrasý karýn içi apse, yara infeksiyonu, barsak yapýþýklýklarý ve insizyonel herni görülme sýklýðý sýrasýyla açýk apendektomi grubunda %5,7, %10, %8,5 ve %4,2 iken laparoskopik apendektomi grubunda %0, %4,5, %0 v...

A Comparison of Open and Laparoscopic Varicocelectomy Results in Adolescents

Journal of Ankara University Faculty of Medicine

Varikosel pampiniform pleksusun anormal genişlemesi sonucu oluşur. Tedavi seçenekleri açık veya laparoskopik cerrahi ve girişimsel işlemlerdir. Bu çalışmada açık ve laparoskopik varikoselektomi yapılan hastaların karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2006-2020 yılları arasında varikosel nedeni ile ameliyat edilmiş çocuk ve adoölesan 33 hasta dahil edildi. Hastalar uygulanan ameliyat yöntemine göre, laparoskopik, loop büyütme ile açık ve loop büyütme kullanılmadan açık olacak şekilde gruplandırıldı. Hastaların takip ve tedavi kayıtları geriye yönelik incelendi. Hastaların yaş, ameliyat öncesi şikayet, muayene bulguları, ultrasonografi bulguları, ameliyat yöntemi ve ameliyat sonrası şikayet, muayene bulguları, ultrasonografi bulguları kayıt edildi. Bulgular: Hastalara uygulanan ameliyat teknikleri incelendiğinde; 18 hastaya açık varikoselektomi, 15 hastaya ise laparoskopik varikoselektomi uygulandığı saptandı. Toplam sekiz hastada subklinik veya klinik nüks, komplikasyon olarak dört hastada hidrosel bir hastada hematom saptandı. Açık ve laparoskopik varikoselektomi teknikleri arasında nüks açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Laparoskopik varikoselektomi yapılan hastaların 4'ünde (%26,6) hidrosel saptandı. Açık varikoselektomi yapılan hastalar arasında hidrosel izlenmedi. Sonuç: Açık ve laparoskopik varikoselektomi yapılan olgularda nüks ve komplikasyon olarak anlamlı fark olmamakla birlikte, açık varikoselektomi yapılan olgularda büyütme kullanılması nüks ve hidrosel oranını azaltabilir. Bunun için geniş serili randomize kontrollü prospektif çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Adölesan varikosel tedavisinde uygulanan üç farklı cerrahi yöntem sonuçlarının karşılaştırılması

Androloji Bülteni, 2019

Varikosel, pampiniform pleksus ve internal spermatik venlerin anormal bir dilatasyonu olup, seminifer tübüllerdeki sıcaklığın artmasına, toksik adrenal ve renal metabolitlerin renal ven yoluyla geri akışına, sperm kalitesinin düşmesine ve testis büyümesinin durmasına neden olur. [1] Erkek infertilitesinin en sık düzeltilebilir nedenidir. Adölesan varikosel insidansı erişkinlere benzer şekilde %15-16'dır. [2] Tedavi endikasyonları arasında varikoselin semptomatik ABSTRACT OBJECTIVES: In the treatment of adolescent varicocele, there isn't any consensus and the ideal technique is not yet defined. Open surgery (microscopy-assisted or not) or laparoscopic techniques are surgical methods used in treatment. We planned to compare the results of microscopic, laparoscopic and open varicocelectomy techniques. MATERIAL and METHODS: Patients who underwent varicocele therapy between 2003-2018 were evaluated retrospectively in 3 groups. Patients who underwent laparoscopic varicocele ligation were included in Group 1, patients who underwent microscopic varicocelectomy were included in Group 2 and patients who underwent subinguinal varicocelectomy were included in Group 3. Three groups were compared in terms for operation and postoperative follow-up data. RESULTS: The study included 113 patients, 30 patients in Group 1, 43 patients in Group 2, 40 patients in Group 3. The mean age was 13.2 years. There was no significant difference between groups in terms of side and varicocele degree. The median operation times for group1.2 and 3 were 55 (35-70), 50 (40-80) and 55 min. (40-70) (p>0.05). The hydrocele development after surgery was detected in 3, 1 and 2 patients, respectively (p>0.05). Varicocele recurrence was not seen in the LVL group, but it was seen in 3 patients in the MV group and in 7 patients in the SV group (p>0.05). Postoperative testicular volume loss was detected in 3 patients in Group 1, 1 patient in Group 2 and in Group 3 no patient was detected. There was no statistical significant different between groups although there were clinical differences between the groups in terms of results or complications. CONCLUSION: In the treatment of adolescent varicoceles, it was found that all 3 techniques can be used successfully but in microscopic or under magnification (via loop) techniques, complication rates seem to be much less and clinical successful rates seem to be much higher.