Characterıstics of Mandibular Incisive canal and Lingual foramen Using Dental Volumetric Tomography (DVT) (original) (raw)

Mandibular molar dişlerde kanal duvarı kalınlığının dental volümetrik tomografi ile değerlendirilmesi

Acta Odontologica Turcica, 2021

Bu çalışmanın amacı, mandibular 1. ve 2. molar dişlere ait kanalların interradiküler bölgeye olan uzaklığını dental volümetrik tomografi (DVT) üzerinde ölçmektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Seksen hastaya ait mandibular DVT görüntülerindeki 50 adet 1. molar ve 50 adet 2. molar diş retrospektif olarak incelendi. Aksiyel kesitlerde bifurkasyon seviyesinin 2 mm altından, tüm kanalların dış sınırından interradiküler bölgeye olan en kısa mesafe kanal duvar kalınlığı ölçülerek kaydedildi. Ölçümler 2 radyolog tarafından yapıldı ve her alan için aritmetik ortalama alındı. Gruplar arasındaki farklar iki yönlü varyans analizi kullanılarak karşılaştırıldı. İkili karşılaştırmalar için ise Tukey HSD testi kullanıldı (p=0.05). BULGULAR: Mandibular 1. ve 2. molar diş kanallarına ait ölçümler grup olarak değerlendirildiğinde aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlendi (p=0.009). Buna göre, 1. molar dişlerin kanalları interradiküler bölgeye, 2. molar dişlere göre daha yakındı. Kanal duvarı kalınlıkları, her bir molar grubunun kendi içerisinde birbirleriyle ikili olarak karşılaştırıldığında, meziobukkal (MB) kanalın en düşük değere sahip olduğu gözlendi (p<0.05). Distal kanalın bifurkasyona uzaklığı MB ve meziolingual (ML) kanallardan daha fazlaydı (p=0.000). Distobukkal (DB) ve distolingual (DL) kanallar arasında ise herhangi bir istatistiksel fark saptanmadı (p>0.05). SONUÇ: Mandibular 1. molar dişlerin kanallarının interradiküler bölgeye ortalama uzaklıkları, 2. molar dişlere göre daha azdı. Tüm mandibular molar dişlerdeki kanalların interradiküler bölgeye ortalama uzaklık değerleri açısından sıralanışları MB<ML<DL<DB<D şeklindedir. Buna göre, strip perforasyon ve vertikal kırık gibi komplikasyonları önlemek için yüksek açılı ve çaplı döner aletlerin kullanımından kaçınılmalıdır.

Koni̇k Işinli Bi̇lgi̇sayarli Tomografi̇ İle Di̇şli̇, Di̇şsi̇z Ve Parsi̇yel Di̇şli̇ Bi̇reylerde Mandi̇bular İnsi̇zi̇v Kanalin Morfoloji̇si̇ni̇n Retrospekti̇f Olarak Değerlendi̇ri̇lmesi̇

Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, 2021

Bu çalışmanın amacı konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) ile dişli, dişsiz ve parsiyel dişli bireylerde mandibular insiziv (MİK) kanal morfolojisinin restrospektif olarak değerlendirilmesidir. Gereç ve yöntem: Çalışma grubunu 30 yaş üzeri total dişli, dişsiz ve parsiyel dişli hastalara ait 60 kadın, 60 erkek bireyin görüntüleri oluşturmaktadır. Elde edilen çapraz kesitlerde sağ ve sol kanalın başlangıç, orta, sonlanma noktalarının çap genişliği ile kanalın alveol kemiği içindeki konumu değerlendirilmiştir. Kanalın uzunluğu, unilateral veya bilateral oluşu, alveol kemik içerisindeki konumu değerlendirilmiş, bilateral kanalların birleşmediği olgularda sonlanma noktaları arasındaki alveolar kemik bantı mesafesi ölçülerek cinsiyet ile ilişkisi karşılaştırılmıştır. Bulgular: Olguların tümünde %94,2 oranında kanal gözlenmiştir. Kanalın görülme sıklığı ve uzunluğunda gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p˃0,05). Dişli olgularda MİK orta ve sonlanma noktalarının çap genişliğinin sağ tarafta dişsiz olgulardan, sol tarafta dişsiz ve parsiyel dişli olgulardan istatistiksel olarak anlamlı şekilde fazla olduğu saptanmıştır (p<0,05). Kadın olgularda kanalın orta noktasındaki çap genişliğinin erkek olgulardan istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). Tüm gruplarda horizontal yönde kanalın başlangıç noktasının bukkalde, orta noktasının alveol kretin ortasında ve sonlanma noktasının ise lingualde konumlandığı; vertikal yönde ise dişsiz grup dışında kanalın tüm seyri boyunca inferiorda konumlanarak seyrettiği izlenmiştir. Sonuç: Cerrahi işlemler öncesi bireyin cinsiyet ve diş kaybına göre insiziv kanalın çapı ve alveol kemik içerisindeki konumun KIBT ile değerlendirilmesinin faydalı olacağı düşünülmüştür. Anahtar kelime: Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, dental volumetrik tomografi, mandibular insiziv kanal, insiziv sinir. SUMMARY Aim: The purpose of this study is to evaluate mandibular incisive canal morphology in dentate, edentulous and partially dentate inviduals using cone beam computed tomography(CBCT), retrospectivelty. Materials and Methods: The study group consisted of images of 60 females and 60 males who was over 30 years old, divided in three goups: dentate, edentulous and partially dentate. In cross sectional images the canal diameter, distances from canal to buccal-lingual cortex, alveolar crest and basis mandible were measured on starting, middle, end point of canal. The length of canal, being unilateral or bilateral, the bone width between end points and the location within the alveolar bone were evaluated. The relationship between genders and datas were compared. Results: Mandibular incisive canal incidance was 94,2% in all cases. No statistically significant difference in incidence and length of canal were found between the groups (p˃0,05). The canal diameter on middle and end points were significantly higher in dentate than edentulous on both sides and in partially dentate group on left side (p<0,05). The canal diameter in females on middle point was found to be significantly higher than males (p<0,05). Horizontally canal was located buccally at starting point, centrally in alveolar ridge at middle point and more lingually at the end point in all groups; vertically all incisive canal traces positioned inferiorly except in edentulous group. Conclusion: Before surgical operations it will be hepful to evaluate diameter and location of MIC in alveolar bone with CBCT.

Indications of Single Mandibular Incisor Extraction and Assessment of the Results in Orthodontics

Akdeniz Medical Journal, 2019

Ortodontik tedavide diş çekimi yapılması uzun süredir tartışmalı bir konudur. Çapraşık alt keser dişler için çekimsiz sabit tedavi, interproksimal stripping ile tedavi, premolar diş çekimli tedavi, bir veya iki alt keser dişin çekilmesi gibi çeşitli ortodontik tedavi yaklaşımları bulunmaktadır. Çekimli tedavilerde en sık premolar diş çekimi tercih edilmektedir. Ortodontik tedavi sonunda ideal oklüzyonun sağlanmasındaki zorluk sebebiyle alt keser diş çekimi yaygın bir prosedür değildir. Alt keser diş çekimine karar verirken çapraşıklık miktarı, diş boyutu uyumsuzluğu, patolojik durum, overbite, overjet, keser açılanmaları, iskeletsel büyüme paterni ve hasta yaşı gibi faktörler değerlendirilmelidir. Bu tedavi seçeneği anterior diş boyutu düzensizliklerinde, küçük üst kesici dişler ve/veya büyük alt kesici dişler nedeniyle oluşan problemlerin düzeltilmesinde endikedir. Literatürde tek keser çekimi uygulanan hastaların premolar çekimi uygulanan hastalara kıyasla uzun dönemde daha iyi stabilite gösterdiği bildirilmiştir. İyi bir posterior oklüzyona sahip olgularda alt keser diş çekiminin bazı avantajları bulunmaktadır. Uygun bir endikasyonla bu tedavi yaklaşımında istenen sonuçlar ve stabil oklüzal ilişkiler elde edilebilir.

Panoramik Radyografide Kök Apikalinde Karanlık Alan Görüntüsü Veren Alt Üçüncü Molar Dişlerin İnferior Alveolar Sinir Komşuluğunun ve Lingual Kortekste Oluşturduğu Perforasyon Sıklığının Değerlendirilmesi

Necmettin Erbakan Universitesi Dis Hekimligi Dergisi (NEU Dent J), Necmettin Erbakan, 2021

Bu geriye dönük çalışmanın amacı, panoramik radyografide kök apikalinde inferior alveolar kanal üzerinde karanlık alan oluşmasına sebep olan alt üçüncü molar dişlerin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) görüntülerinde alveolar sinir ile ilişkisini ve lingual korteks perforasyon sıklığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya panoramik radyografilerinde alt üçüncü molar dişlerin inferior alveolar kanal üzerinde karanlık alan oluşturan ve KIBT görüntüleri mevcut olan toplam 107 hasta dâhil edildi. Kök apikalinde karanlık alan oluşturduğu belirlenen toplam 122 gömülü diş KIBT' de üç farklı düzlemde (aksiyal, sagital, koronal) inferior alveolar kanal korteksi (İAKK) ve lingual korteks (LK) perforasyon sıklığı açısından değerlendirildi. Bulgular: İncelenen 122 dişin 62'sinde İAKK devamlılığında bozulma görüldü. Bu dişlerin 2 tanesinde ise hem İAKK hem de LK devamlılığında bozulma izlendi. Kalan 60 dişte ise İAKK korunmuştu. Ancak bu dişlerin 20 tanesinin lingual tarafta yerleşim gösterdiği ve bu dişlere komşu LK devamlılığında bozulma meydana geldiği görüldü. Sonuç: Panoramik radyografide gömülü yirmi yaş dişlerinin inferior alveolar kanal üzerinde karanlık alan oluşturduğu durumlarda, bu dişlerin yarısına yakınının kanalla ilişkili olabileceği akılda tutulmalıdır. Aynı zamanda bu tür dişlerin lingual kortekste perforasyon ihtimalinin de göz önünde tutulması, cerrahi işlem sırasında lingual sinir ve yumuşak doku yaralanmasını engellemek adına faydalı olabilir.

C-shaped canal system in mandibular second molars part IV: 3-D morphological analysis and transverse measurement

Journal of endodontics, 2006

The purpose of this study was to investigate three-dimensional (3-D) morphology of C-shaped root canal system using micro-computed tomography (microCT) and 3-D reconstruction. There were 102 extracted mandibular second molars with fused roots collected from a native Chinese population. The teeth were scanned by microCT and reconstructed by 3-D software. The 98 teeth that possessed a C-shaped canal system were further analyzed. The 3-D reconstructed images of canals were classified into three categories: merging type (type I), symmetrical type (type II), and asymmetrical type (type III). The cross-sectional images of each tooth were submitted to computer analysis, and the minimum canal wall thickness was measured. In these 98 molars, 32 (32.65%) teeth showed a merging type appearance, 38 (38.78%) a symmetrical type and 28 (28.57%) an asymmetrical type. The minimum canal wall thickness in type I was thicker than that in type II or type III in the apical and middle portion (p < 0.05...

Mandibulanın Anatomisi, Embriyolojisi ve Mandibular Foramen’in Klinik Önemi

ADO Klinik Bilimler Dergisi

Sagittal split ramus osteotomisi, mandibular travma, benign ve malign lezyonların çıkartılmaları, preprotetik cerrahi, nervus alveolaris inferior’un lokal anestezisinde sinir hasarı ve olası diğer komplikasyonları önlemek için mandibulanın anatomisi, mandibular foramen’in lokalizasyonu ve anatomik varyasyonlarının bilinmesi oldukça önemlidir. Bu derlemenin amacı mandibulanın anatomisi, embriyolojisi ve mandibular foramenin lokalizasyonun klinik önemini ortaya koyabilmektir.

Evaluation of Content of Dental Volumetric Tomography Reports Prepared for Different Indications

Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi dergisi, 2022

Giriş ve Amaç: Farklı diş hekimliği fakültelerinden elde edilen dental volümetrik tomografi (DVT) raporlarının biçimsel formatları ile endikasyona-özgü içeriklerinin değerlendirilmesi. Yöntem ve Gereçler: Sıklıkla DVT reçetelenen endikasyonlardan kemik-içi lezyonlar, gömülü dişler, implant planlaması ve endodontik patolojiler için yazılan DVT raporlarının içeriğinde bulunması gereken parametreler, derleme makaleleri ve birlik raporları rehberliğinde listelenerek özel rapor içerik formları oluşturuldu. Yirmi altı diş hekimliği fakültesinden elde edilen 200 rapor farklı endikasyonlar için gruplandırılarak format ve içerikteki parametrelerin varlığı/yokluğu yönünden değerlendirildi. Bulgular tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerle değerlendirildi. Bulgular: Raporların %91'i yapılandırılmış formatta idi. Demografik bilgiler (%91,5) ile cihaz özellikleri (%56,5) en sık raporlanan parametreler iken, klinik bulguların %22,5 oranında raporlandığı bulundu. Kemik-içi patolojilere ait raporlarda, lezyonun biçimsel ve boyutsal özelliklerinin sırasıyla %42 ve %46 oranında raporlandığı görüldü. Gömülü dişlere ait raporlarda diş konumunun %92 oranında yazıldığı gözlendi. İmplant planlaması için hazırlanan raporlarda vital dokularla ilişkilerin %64 oranında yazıldığı saptandı. Endodontik kökenli patolojiler için hazırlanan raporlarda ise kök-kanal morfolojisine ait değerlendirmelerin %20 oranında yazıldığı gözlendi. Tartışma ve Sonuç: DVT raporlarının yazımında yapılandırılmış format tercih edilmektedir. İçerikte bulunması gereken bilgiler yönünden en yetersiz raporların endodontik kökenli patolojiler için hazırlandığı gözlendi. Farklı endikasyonlara ait raporlarda mutlaka bulunması gereken parametrelerin standardize edilmesi ve ortak bir terminoloji geliştirilmesi için eğitim müfredatının revizyonu önerilmektedir.