Ankara Milli Mensucat Fabrikası (original) (raw)

Unutulan Bir Ankara Fabrikası: Yüniş (Ankara Mensucat Fabrikası)

Toplumsal Tarih (Ekim 2024), 2024

Yüniş fabrikası osmanlı’nın son dönemlerinde Ankara’da kurulup 1950’li yılların ortalarına kadar faaliyetini kesintili de olsa sürdürmüş bır sanayi tesisi olarak ilgiye değerdir. Faaliyette olduğu dönemlerde dikkat çekmiş, ulusal gurur kaynağı telakki edilmiş fabrika, sonraları beklenmedik ölçüde unutulmuş, kollektif bellekten silinmiştir. Bu yazıda, hem ortaya çıkışı hem de üretimiile döneminde ilgigören, sanayileşme tarihımizde yeri olan bu işletmenin öyküsünü eldeki bilgilerle ortaya koymaya çalışıyoruz.

Milli Mucadele Doneminde Ankara

Ankara Ansiklopedisi, 2023

Ankara'nın Anadolu’nun geri kalmış taşra bir şehri olmasına rağmen halkın büyük bir azim ve iradeyle Mustafa Kemal’i desteklemesi, şehrin İstanbul gibi kozmopolit bir yapıya sahip olmaması, yeni hareketin merkezi olmak bakımından daha önce başka bir devletin başkentliğini yapmamış ve izini taşımıyor oluşu, İstiklal harbinin ve ulusal mücadelenin sembolü haline gelmesi Ankara’yı merkez yapan diğer amillerdir. Elbette Ankara’nın stratejik önemi, şehirden geçen yollar, işgallere açık olmaması, 20. Kolordu’nun burada bulunması, cephelere yakınlığı son derece etkilidir. Ayrıca Anadolu hareketinin gücünü yine kendinden aldığının bir göstergesi olarak da Ankara’nın tercih edilmesi manidardır. Ankara milli mücadele döneminde milli ruhun hayat bulduğu, bağımsızlık savaşının sevk ve idare edildiği, nihayet Türkiye Cumhuriyeti’nin inşa edildiği önemli bir merkez olarak değerlendirilmelidir.

KARAMÜRSEL MENSUCAT FABRİKASI (1890-1921)

Giriş Osmanlı İmparatorluğu'nda en fazla gelişen sanayi kolu, dokumacılıktı. Dokumacılık pamuklu, yünlü ve ipekli kumaşlar olmak üzere üç kısma ayrılıyordu. Pamuklu kumaş üretimi Anadolu'nun her tarafında yaygındı. Batı, Orta ve Güneydoğu Anadolu ve Suriye'nin pamuklu dokumaları oldukça tanınmıştı. Bursa ve Bilecik ipekli ve kadife dokuma merkeziydi. XVII. yüzyılda Osmanlı'daki kadife kumaşların İtalyan kadifelerinden üstün olduğu biliniyordu. Bursa alacası, peştamal, çeşitli renklerde kadifeler ve pamuklu-ipekli kumaşlar Bursa'nın tanınmış kumaşları arasındaydı. XVIII. yüzyılda İstanbul'da üstün kaliteli ipekli dokuma sanayii hızla gelişti ve Bursa'nın yerini almayı başardı 2. Pamuklu ve yünlü kumaşlar daha ziyade fakir ve orta kesimin giyim eşyalarında kullanılır, bol ve ucuz olduğundan dolayı XVIII. yüzyıl boyunca bol miktarda üretilirdi. Hatta iç tüketimde imparatorluğun ihtiyacını karşılamakla kalmamış, üretilen bu ürünler yurtdışına satılmıştı. Önemli bir ihraç limanı olan İzmir'den İtalya, Fransa, İspanya, Venedik ve Ceneviz gibi ülke ve merkezlere ipekli, yün ve tiftik dokuma mamulleri ihraç ediliyordu. Osmanlı ekonomisi bu yüzyılın sonlarına kadar çeşitli dokumalarda, özellikle çuha ve ipekli kumaşlarda Avrupa'ya üstünlüğünü henüz muhafaza ediyordu. Dokuma sanayiinde Batı Anadolu ve Rumeli'de yeni üretim bölgeleri kuruldu. İstanbul, Tokat, Halep gibi eski pamuklu dokuma merkezlerinin de üretim hacmi çok genişledi. Sakız adası büyük bir ipekli dokuma merkezi oldu. İhracata dönük büyük dokuma sanayii ipekli ve pamukluda İstanbul ve Bursa, tiftik ve yünlü kumaşta Ankara, sadece ipeklide Şam, Hama ve Sakız oldukça gelişmişti. İlk defa Rami Mehmet Paşa, 1702'de yedi ay süren sadrazamlığı sırasında Selanik'in meşhur Musevi dokumacılarını Edirne'ye getirterek Avrupalıların dokuma hammaddesini Osmanlı'dan alırlarken yurt içinde çuha üretilmemesinin büyük bir kusur olduğunu ileri sürerek bunlara çuha üretmeleri halinde büyük ihsanlarda bulunacağını söyledi. Bu tarihten sonra dışarıya çuha hammaddesinin satılmamasını istedi. Bursa'dan da ipekli kumaş işleyenleri çağırıp Avrupa kalitesindeki kumaşların Bursa'da imal edilmesi emrini verdi. Aradan 20 yıl geçtikten sonra bu kez Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa konuyu tekrar ele aldı ve 1721'de ipekli dokuma 1 Osmanlı Devleti'nde sanayi iki yönde gelişme imkânı buldu. Birincisi savaş sanayi alanında tophaneler, baruthaneler, tersaneler ve savaş araç gereçlerinin üretimini yapan fabrikalardı. Sanayinin ikinci gelişme yönü ise tekstil alanında oldu. Yünlü, Pamuklu ve ipek dokuma sanayi, fes, çuha ve şayak fabrikaları başlıca gelişim alanlarını oluşturdu.

Kişisel Bir Düğüm; Ankara Gaz Fabrikası

Serbest Mimar Dergisi, 2021

Yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Reklamlar, reklamı veren firmanın sorumluluğundadır ve serbestMİMAR reklamlarda verilen bilgilerden sorumlu tutulamaz.

Hereke Fabrika-yı Hümayunu Hastanesi Maddesi

Kocaeli Ansiklopedisi, 2023

Bu kitabın her türlü basım, yayın ve telif hakları Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı'na aittir. Başkanlığın yazılı izni olmadan elektronik, mekanik ya da diğer yollarla basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Para ile satılamaz. All rights reserved. No part of this book may be printed, reproduced or distributed by any electronic, optical, mechanical or other means without the written permission of the Kocaeli Metropolitan Municipality, Department of Culture and Social Affairs.

Ankara Türk Harf İnkılâbı

ÖZET Türkler, İslam dinini kabul ettikten sonra, Arap alfabesi Türkler arasında yayılmış ve Türkçe'ye uygulanmıştır. Arap alfabesinin Türkçe'ye uygulanması sırasında, yazım kuralları sürekli değişmiş, ancak Türkçe için kullanışlı bir yazı oluşturulamamıştır. Bu nedenle 19. yüzyılın ikinci yansında, basın ve yayın hayatının gelişmesine paralel olarak alfabe tartışmaları başlamıştır. Yazının kolaylaştırılması ya da alfabenin değiştirilmesi yönünde başlayan tartışmalar, Cumhuriyet dönemine kadar -zaman zaman yoğunlaşarak-devam etmiştir. Cumhuriyetsin ilk yıllarında devam eden tartışmaların sonunda Atatürk, alfabe konusunu inkılapları arasına alarak, 1928 yılında harf inkılabım gerçekleştirmiştir. O kuma-yazmayı kolaylaştırmak, Türk milletinin eğitim ve kültür düzeyini yükseltmek, milli kültürü oluşturmak ve çağdaş uygarlığa yönelmek amacıyla yapılan harf inkılabı, başarıyla gerçekleştirilmiş ve bu amaçlara ulaşılmıştır.

Bir Endüstri Mirası Olarak Antalya Dokuma Fabrikası

Online Journal of Art & Design, 2020

As one of the most important industrial heritage sites in Antalya, Textile Mill Campus have been a central discussion theme in terms of refunctioning and public character, for not only the city but also the whole architecture and conservation community. In this text, foundation story of the factory was studied within the context of modernisation and industrialisation efforts in Anatolia as well as the development of the textile industry. Reading this context, it is intended to establish a basis for structuring the social, historical, urban and architectural values attributed to the Factory, in order to contribute to the ongoing 'transformation' process and discussions on the refunctioning practices. The analysis for the architectural and urban values referring to the campus is based on the author's personal research as well as the outcome of undergraduate architectural design studio studies in İstanbul Bilgi University. The intervention decisions and their consequences on the authenticity and integrity of the campus and separate buildings were briefly discussed in the final part of the text, within reference to the value analysis and the contemporary conservation approaches as reflected by Nizhny Tagil Charter and Dublin Principles. ÖZET Antalya'nın en önemli endüstri miras alanlarından birisi olan Dokuma Fabrikası Kampüsü, yeniden işlevlendirilmesine ilişkin tartışmalar ile faaliyetinin durdurulduğu tarihten itibaren hem kentin, hem de mimarlık ve koruma dünyasının gündeminde yer almaktadır. Bu yazıda, Antalya Dokuma Fabrikası'nın kuruluş süreci, Anadolu'daki sanayileşme ve modernleşme çabaları ve dokuma sektöründeki gelişmelerin bir bileşeni olarak incelenmiştir. Kampüsün halen devam eden 'dönüşümüne' katkı sağlamak üzere, fabrikaya atfedilebilecek mimari, kentsel, tarihi ve sosyal değerlerin altyapısının oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda güncel gelişmeler değerlendirilmiş, müdahale kararlarının kampüse ve yapılara etkileri, alana atfedilen değerler ve koruma ilkeleri ışığında ele alınmıştır. Sivil toplumun insiyatifi ve güçlü katkısı sayesinde, kampüsün toplumsal bellekteki yeri ve kamusal karakterinin korunmasına karşın, bütüncül bir dönüşüm stratejisi geliştirilemediği, yapı ve açık alanlar parça parça ele alınarak işlevler atandığı anlaşılmaktadır.

Ankara Milli Kutuphanedeki 125 Numaralı Cönk

ANKARA MİLLİ KÜTÜPHANE YAZMALAR KOLEKSİYONUNDA BULUNAN 125 NUMARALI CÖNK ÜZERİNE, 2024

Cönkler, Türk kültürü özelinde Türk halk biliminin en önemli yazılı kaynaklarındandır. Bilhassa Âşık Edebiyatı mensuplarının şiirlerini ihtiva etmesi ve bu ürünlerin kayıt altına alınıp geleceğe aktarılmasında cönkler büyük bir öneme sahiptir. En eskisi XV. yüzyıla ait olan cönklerin XVI. ve XVII. yüzyıllarda sayıları giderek artmıştır. Bilhassa XVIII. yüzyılın ikinci yarısından XIX. yüzyılın sonuna kadar çok sayıda cönk yazılmıştır. Bugün yazma eser kütüphanelerinde muhafaza edilen ve elektronik ortamda araştırmacıların hizmetine sunulmuş olan cönklerin büyük bir kısmının XVIII. ve XIX. yüzyıllara ait olduğu görülmektedir. Cönkler üzerine yapılacak çalışmalar, kaynaklarda ismi geçmeyen birçok âşığın ve eserinin gün ışığına çıkmasına, ilgili şair ve şiirlerin şöhretinin tespitine yardımcı olmaktadır. Bu tür çalışmalar, cöngü tasnif ya da tertip edenlerin şahsında dönemin edebi zevk ve ilgisinin ortaya konulmasına da katkı sunmaktadır. Cönklerle ilgili yapılan çalışmalar, nadir şiirleriyle kaynaklarda zikredilen âşıkların yeni şiirlerinin tespitinde önemli kaynak görevi görmektedir. Böylece cönkler, bir yandan ilgili şairler hakkında daha sağlıklı tespit ve değerlendirmeler yapmaya katkı sunarken öte yandan söz konusu literatürün de güncellenmesine zemin hazırlamaktadır. Bu makale Ankara Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonunda 06 Mil Yz Cönk 125 demirbaş numarası ile kayıtlı olan cönk hakkında inceleme yapmak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada araştırma, yazma eser okuma, inceleme ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. İçindeki tarihlerden hareketle eserin istinsah tarihi 1881 olarak tahmin edilmektedir. Cöngün müstensihi ya da mürettibi hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Cönkte Ahmedî, Erzurumlu Emrah, Dertli, Âşık Ömer, Gevherî, İzzet, Karacaoğlan, Meftûnî, Sırrî, Abdullah, Nuri, Nazmî, Kerem, Süleyman, Gulâmî ve Yûnus Emre’nin şiirleri bulunmaktadır. Cönkte nazım şekillerinden en fazla koşma, gazel, nazım, dörtlük ve müstakil beyitler yer almaktadır. Cönkte bazıları beyit ve dörtlük olmak üzere toplam 119 müstakil şiir tespit edilmiştir.