1909 Adana olayları1 (original) (raw)
Related papers
Öz 14 Nisan 1909'da, yani 31 Mart Vakasının yaşanmasından bir gün sonra, Adana'da Ermeniler ve Müslümanlar arasında karşılıklı birtakım kanlı olaylar meydana geldi, bu olaylar Ermeniler ve bölgede yaşayan Müslümanlar arasında yıkıcı etkilere sebep oldu. Adana Olayları, birçok yabancı kaynak ve dış basında "massacre" yani katliam olarak nitelendirildi. Bazı yerel kaynaklarda ise, "iğtişaş", "isyan", "vaka" gibi ifadelerle anıldı. Osmanlı Arşivlerindeki belgelerde ise "iğtişaşat" olarak ifade edildi.
1909 OLAYLARININ ADANA ÇEVRESİNDEKİ YANSIMALARI VE YARGILAMALAR
her şeyi serbest bıraktığı gibi" silah ticaretini ve ithalatını da serbest bırakmıştı. 4 Bu, Ermenilerin hızla silahlanmalarına zemin hazırladı. Ermeniler, Meşrutiyet idaresinin kendilerine verdiği geniş özgürlükten yararlanarak, "ilk aşamada kendilerini savunmak", daha sonra da "hak iddialarını saldırgan biçimde elde etmek" amacıyla ülkeye kolaylıkla silah ve mermi sokabiliyorlardı. 5 Büyük Devletler Akdeniz ve Bağdat Demiryolu nedeniyle stratejik önemi olan Çukurova'da bir Ermeni devleti kurulması konusunda Ermenileri tahrik etmişlerdi. Öte yandan Bulgar, Sırp ve Girit hareketleri ve iç isyanlar Ermeni komiteleri tarafından bir fırsat olarak kabul edildi. Onların yaptıkları plana göre; Ermeniler ayaklanıp olaylar çıkaracaklar ve hükûmete karşı direneceklerdi. Bunun üzerine Avrupa devletleri olaylara müdahale ederek zırhlılarını Mersin'e gönderecekler ve Kilikya'yı Ermenilere vereceklerdi. 6 Hatta "Büyük Ermenistan"ın kurulması Avrupa Devletleri tarafından onaylanacaktı. 7 Komiteler, bu amaçlarına ulaşabilmek için Doğu illerinden Adana'ya nüfusa kaydettirmeksizin birçok Ermeni göç ettirdiler. Adana'ya yurt dışından gelen Ermeniler de köylere dağıtılarak yerleştirilmekteydi. 8 Öte yandan mevsimlik işçi oldukları bahanesiyle Maraş, Harput ve Diyarbakır'dan çok sayıda Ermeni bölgeye getirilerek işgal edilen boş arsalarda ya da kasabalardaki Ermeni evlerinde barındırıldılar. 9 Ermeniler, bir taraftan da propaganda çalışmalarını hızlandırdılar. Çıkardıkları çeşitli gazetelerde kıtlık nedeniyle yoksul düşen Ermenilerden, mesela Zeytun Ermenilerinden bahsedip Osmanlı Devleti'nin zor şube açmalrında bir sakınca olmadığı bildirildi. Bu konuyla ilgili olarak oldukça fazla yazışmanın (45 varak) yer aldığı belge için bkz. BOA. Dahiliye Nezareti Siyasî Kısım Evrakı (DH. SYS.), 65/2. 4 Cemal Paşa, Hatırat, haz. Metin Martı, 5. b., İstanbul: Arma Yay., 1996, s.359. Cemal Paşa'nın "Hatırat"ının baskıları arasında bazı farklar olmasından dolayı eserin diğer baskılarında Adana Ermeni olaylarının anlatıldığı bölümler için bkz.
1909 ADANA İĞTİŞAŞINI MEYDANA GETİREN DİNAMİKLERE DAİR BİR DEĞERLENDİRME
II. Meşrutiyet'in ilânından yaklaşık bir yıl sonra Adana vilayetinde Müslümanlar ve Ermeniler arasında meydana gelen şiddet olayları muhtelif adlandırmalara rağmen genel olarak yakın tarihteki literatüre 1909 Adana İğtişaşı olarak geçmiştir. Adana vilayeti 19. yüzyılda birçok açıdan ilerleme kaydetmesine mukabil sosyo-ekonomik sebepler ve siyasal güç mücadelelerinin toplumsal kutuplaşmada etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu dinamiklerin 1909 Adana İğtişaşının meydana gelmesinde ve şiddetin kitlesel boyutlara ulaşmasında önemli etkisi olmuştur. Kitlesel bir boyut kazanan şiddet olayları neticesinde binlerce insan hayatını kaybetmiş ayrıca çok sayıda mal ve mülk yağmalanmıştır. Bu çalışmada Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Adana'da meydana gelen şiddet olaylarının arka planındaki sosyo-ekonomik rekabeti, yereldeki güç mücadelesini, Ermenilerin faaliyetlerini, II. Meşrutiyet'in bölgedeki etkileri başta olmak üzere daha birçok faktörü eksene alarak 1909 Adana İğtişaşına giden süreç incelenecektir.
1909 Adana Olaylarindan Sonra Yapilan Yardim Calismalari
Özet Osmanlı Devleti'nde Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra büyük bir hürriyet ortamı yaşandı. Aynı zamanda serbestçe silahlanmanın yanı sıra suçlu oldukları için yurt dışına kaçan Ermeni komitesi üyeleri yurda dönme imkânı buldular. Bunların da etkisiyle 1909 Nisan ayı ortaların-da Adana'da Müslüman-Ermeni çatışması yaşandı. Kısa sürede büyüyen olaylar Adana'dan başka Halep Vilayeti'ne de yayıldı. Birçok insan öldü, birçoğu da evini ve işyerini kaybetti. Adana ve Halep'te yaşayan birçok insan yardıma muhtaç hâle geldi. Abstract After the declaration of the Constitutional Monarchy in Ottoman Empire a great freedom atmosphere has been lived at the same time together with independently arming the Armenian committee members who had chance to turn back to home even they were guilty. With the influence of these events at the middle of April 1909 Muslim and Armenian were in conflict at Adana. These growing events separated from Adana to other Aleppo province. Many people murdered most of them lost their home and business places. Many people in Adana and Aleppo become in need of assistance.
Bulaşıcı hastalıklar, tarih boyunca insan varlığını tehdit eden önemli etkenlerden birisi olmuştur. Nüfus hareketlerinin de etkisiyle hızla yayılan bu hastalıklar, neden oldukları can kayıplarıyla toplumlar için büyük tehlike arz etmişlerdir. İnsanoğlunun tarihi süreç içerisinde yaşadığı en önemli salgınlar ise veba ve kolera gibi hastalıklardan kaynaklanmıştır. Bunlardan kolera, 19. yüzyılın ilk yarısında Hindistan’da ortaya çıkmış ve kısa sürede hızla yayılarak birçok ülkeyi etkisi altına almıştır. Bu süreçte hastalıktan, sahip olduğu geniş toprakları ve insan varlığından dolayı Osmanlı Devleti de etkilenmiştir. Koleranın Osmanlı coğrafyasında görüldüğü yerlerden birisi de Adana’dır. Genellikle hacılar vasıtasıyla şehre gelen hastalık, kısa sürede salgına dönüşerek Anadolu içlerine doğru yayılma emareleri göstermiştir. Bu nedenle hastalık tespit edilir edilmez müdahale edilerek yayılmaması için gerekli önlemler alınmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda denizden ve karadan karantina uygulandığı gibi şehrin Anadolu’ya kapılan açılan kapıları olan Pozantı ve Haçin’de tahaffuzhane oluşturularak şehre giren çıkanlar belirli süre gözetim altında tutularak kontrolden geçirilmişlerdir. Alınan önlemlerin olumlu sonuçlarının görülmesi ve hastalığın etkisini azaltmasıyla birlikte de tahaffuzhaneler kaldırılarak karantina uygulamasına son verilmiştir. Ancak bu süreçte salgından dolayı birçok kişi hayatını kaybetmiştir. Abstract Infectious diseases have been one of the major threats to human beings throughout history. These diseases spread rapidly due to the influence of the population movements and pose a serious threat to the societies due to loss of lives. The most significant epidemics experienced by human beings in the historical process were originated in infectious diseases such as plague and cholera. Cholera developed in India in the first half of the 19th century and was quickly disseminated in many countries. In this process, the Ottoman Empire was affected by this infectious disease due to its territorial wideness and human existence. The cholera epidemic in Adana between 1890 and 1895 is the subject of this article. For, Adana was one of the important places where cholera was seen within the Ottoman frontiers. The disease was usually disseminated in the city via the pilgrims and then spread to Anatolia in a short period of time. For this reason, the necessary measures were taken in order to prevent dissemination of the disease immediately after it was diagnosed. In this context, the harbor of the city was kept in quarantine and the people who entered and left the city were kept under observation for a certain period of time by creating lazaretto in Pozantı and Haçin, the doors of Anatolia. After the positive results of the precautionary measures were observed and the adverse effects of the disease were lessened, the lazaretto was abolished and the quarantine was ended. However, many people lost their lives in Adana between 1890 and 1895 due to the epidemic. Finally, this article argues that the cholera epidemic spread to Adana via mobile population and infected population were controlled by the quarantine method in order to prevent the epidemic.
2009 Emirgan’ından 1909 Adana’sına; Sis’e, Darson’a, Haçin’e Bakmak
Gülbenkyan’n çırçır fabrikasına ne oldu? 6 ve 7 Kasım 2009 tarihlerinde, Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde, ‘Adana 1909: Yüz Yıllık Bir Perspektiften Tarih, Bellek ve Kimlik’ başlığı altında atölye çalışmaları düzenlendi. Bu, 1909 Adana olaylarının 100. yıldönümü rüzgarı ile düzenlenen beşinci konferanstı. Bu atölye çalışmasında sunum yapan araştırmacılar, 1909 Adana olaylarına yaklaşırken kullandıkları metod, kavramlar, kaynaklar açısından farklılaşıyorlardı. Kimi kendi çalışma alanından (yüzyıl başında etnisite mühendisliği, görsel bellek, emek tarihi, mübadele, Jön Türk Devrimi sonrası tarih vs.) yola çıkarak 1909 Adana’sında olan bitenlere bakıyordu. Kimi aslen Osmanlı Ermeni’lerini çalıştığı için 1909’da Ermeni nüfusun ‘başına gelenleri’ araştırmaya başlamıştı. Bu farklara sunumları ele alırken değinmeye çalışacağım.
Aid Works After 1909 Adana Events
Istanbul University - DergiPark, 2009
Osmanlı Devleti'nde Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra büyük bir hürriyet ortamı yaşandı. Aynı zamanda serbestçe silahlanmanın yanı sıra suçlu oldukları için yurt dışına kaçan Ermeni komitesi üyeleri yurda dönme imkânı buldular. Bunların da etkisiyle 1909 Nisan ayı ortalarında Adana'da Müslüman-Ermeni çatışması yaşandı. Kısa sürede büyüyen olaylar Adana'dan başka Halep Vilayeti'ne de yayıldı. Birçok insan öldü, birçoğu da evini ve işyerini kaybetti. Adana ve Halep'te yaşayan birçok insan yardıma muhtaç hâle geldi.
İzmir'de 1909'un iki yüzü Yavuz Özmakas II. Meşrutiyet'in ilanı II. Abdülhamid'in 24 Nisan 1877 tarihinde Rusya'nın Osmanlılara savaş ilan etmesini "bahane" ederek meclisi kapatması, 1878'de anayasayı askıya alması ve ağır bir baskı rejimi oluşturması üzerine ülke içinde başlayan muhalefet, padişahın baskıları nedeniyle ülke dışında örgütlenmeye başladı. Ahmed Rıza ve Prens Sabahaddin gibi isimlerin önderliğini yaptığı Jön Türk hareketi birçok genç üniversiteli tarafından destekleniyordu. 3 Haziran 1889'da İstanbul Sirkeci'deki Tıbbiye-yi Şahane'de 1 bazı askeri tıp öğrencilerinin girişimi ile kurulan İttihad-ı Osmaniye (Osmanlı Birliği), İttihad ve Terakki'nin ilk çekirdeğini oluşturuyordu. Örgütün Paris'e kaçan üyeleri, anayasanın yeniden yürürlüğe girmesi taraftarı olan diğer Osmanlı göçmenleriyle bir araya geldiler. Ancak asıl örgütlenme, Abdülhamit yönetiminden memnun olmayan asker ve küçük memurların oluşturduğu, entelektüel önderden yoksun, kendiliğinden gelişen paramiliter örgütlenme olan 1906'da Talat Bey tarafından Selanik'te kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti idi. 1907 Eylül'ünde Paris'te toplanan II. Jön Türk Kongresi'nde Paris ve Selanik'teki Jön Türk hareketleri "İttihad ve Terakki Komitesi" adını alarak II. Abdülhamit yönetimine karşı bir ihtilal örgütlenmesini kararlaştırdı. Önceleri Selanik başta olmak üzere başkent dışındaki taşrada aydın hareketi olarak başlayan İttihad ve Terakki girişimi zaman içinde subayların öne çıkması sonucu sivil kimliğinden ihtilalci ve darbeci bir kimliğe doğru dönüştü.