17. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Kadızâdeliler Sivasîler Arasında Musâfaha-İnhinâ Tartışmaları (original) (raw)

Kâtip Çelebî nin Mîzânü l-Hakk Adlı Eseri Bağlamında Kâdızâdeliler-Sivasîler Mücâdelesi

Journal of International Social Research, 2015

STRUGGLE BETWEEN KADIZADELIS AND SIVASIS IN THE CONTEXT OFKATIPÇELEBI'S WORK NAMED MĪZĀN AL-HAQQ Ferzende İDİZ * Öz XVII. yüzyılda Osmanlının yaşadığı önemli olaylardan birisi hiç şüphesiz tarihe Kâdızâdeliler-Sivasîler Mücadelesi olarak geçmiş olan fitne olayıdır. Kâtip Çelebî 'nin de yaşadığı bu dönemde din adamları ikiye ayrılmış ve pek de ilmî değeri bulunmayan bir takım meseleleri tartışmaya, bundan dolayı bir birlerini itham etmeye ve kin duymaya başlamışlardır. Bu tartışmaların medrese ayağını Kâdızâde Mehmed Efendi başlatmış ve etrafına bir takım taraftar da toplamıştır. Bundan dolayı bunlara Kâdızâdeliler denilmiştir. Öte yandan Kâdızâdenin tekke ve sûfîleri suçlayan sözlerine Abdulmecîd Sivasî (öl.1049/1639) karşı çıkmış ve kürsülerde söz konusu ithamlara sert cevaplar vermiştir. Tekke ve mutasavvıfları temsil eden ve Sivasî Şeyh olarak tanınan bu zât etrafında toplananlara da Sivasîler ismi verilmiştir. Bu çalışmada, Kâtip Çelebî'nin tutumu, konuya yaklaşımı ve tartışılan meselelere getirdiği çözümler işlenecektir.

17. Yüzyıl Osmanlısında Bir Tütün Müdafaası: Ahmed Devletî’nin Risâletü’l-İnsâfiyye fî Bahsi’d-Duhâniyye Adlı Risâlesi

Risâletü'l-İnsâfiyye fî Bahsi'd-Duhâniyye Adlı Risâlesi Şenol Saylan * Öz Ahmed Devletî Efendi, 18. yüzyılın başında vefat eden bir Osmanlı müderrisi ve şairidir. Yaşadığı dönem olan 17. yüzyıl, tütünün Osmanlı coğrafyasına girdiği, kullanımının kısa sürede yaygınlaşmaya başladığı ve ardından tartışma ve yasaklamaların gündeme geldiği bir zaman dilimidir. Bu dönemde tütün kullanmanın hükmüyle ilgili Osmanlı toplumunda ortaya çıkan tartışmalar dönemin fıkhî düşüncesine bir nevi canlılık getirmiştir. Devletî Efendi bu risâlesinde IV. Murat'ın şiddetli cezalandırmalarının gevşediği, lehte ve aleyhte pek çok risâlenin kaleme alındığı bir dönemde, tütün ve mamullerinin kullanımının mubah olduğunu ve onların şer'an ve tab'an necis olmadığını ortaya koymaya çalışır. Bu makalede tütünün dünya ve Osmanlı coğrafyasındaki tarihsel seyrine kısaca temas edildikten sonra Devletî Efendi'nin hayatı ve diğer eserleri hakkında bilgi verildi, onun tütün hakkındaki risâlesini incelendi ve muhtevasını değerlendirildi ayrıca risâlenin tahkikli metnine yer verildi.

Osmanlı Son Döneminde İhyacıların Kadızâdeliler Hareketi’ne Karşı Tutumu (Ahmet el-Mar’aşî ed-Debbâğî Örneği)

Mîzânü'l-hak islami ilimler dergisi, 2023

Öz: Ahmed el-Mar'aşî, bir taraftan XVII. yüzyılda İstanbul'da ortaya çıkıp Anadolu'nun birçok yerine yayılan Kadızâdeliler hareketinin tesirlerinin bulunduğu, diğer taraftan ise Hâricî zihniyetli, tekfirci, isyancı ve Müslümanlara yönelik acımasız uygulamaları ile ün salmış Selefîlik ve Vehhâbîlik hareketinin başladığı bir dönemde yaşamış, Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi âlimlerinden biridir. Kadızâdeliler hareketinin Ahmed el-Mar'aşî'yi ve onun görüşlerini ne derecede etkilediği veya etkilemediği oldukça önemlidir. Mar'aşî'nin, "Risaletü'l-Münciye" adlı eserinde fikirlerine sıkça başvurduğu İmam Birgivî, fıkıhta Hanefi, itikatta ise Mâtürîdî düşüncededir. Ancak Birgivî, bid'atlara karşı tutumu nedeniyle Kadızâdeliler'in fikrî bakımdan öncüsü olarak gösterilmek suretiyle Selefî-Vehhâbî eğilimli kişiler tarafından da bilerek ya da bilmeyerek istismar edilmiştir. Bu makalede öncelikle Birgivî'nin Kadızâleliler hareketinin gerçek anlamda öncüsü olup olmadığı konusu üzerinde durulacaktır. İkinci olarak Mar'aşî'nin Kadızâdeliler hareketinden etkilenip etkilenmediği ve selef-i sâlihîn hususundaki tutumu izah edilmeye çalışılacaktır.

XVII. Yüzyılda Sivas’tan Sinop’a Göç

Geçmişten Günümüze GÖÇ-I, 2017

" konulu uluslararası sempozyumumuzda değerli bilim insanlarımızı şehrimizde buluşturduk. Tüm sempozyumlarımızın ardından olduğu gibi bu önemli sempozyumumuzu kitaplaştırarak, değerli bilgileri hem kalıcı hale getirdik hem de insanlığın istifadesine sunduk. Değerli Dostlar; Göç, insan tarihinin başlangıcından beri var olan bir gerçektir. Özellikle 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ön plana çıkarak dünyanın en önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Dolayısıyla göç meselesi sadece şehrimizi veya ülkemizi değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir konudur. İlçemizde kayıtlı 3 bin muhacir kardeşimizi ağırladığımız göz önüne alındığında, Canik Belediyesi olarak bu önemli konuya duyarsız kalmamız düşünülemezdi. Canik Belediyesi olarak zaten ilçemizde toplumsal entegrasyonu sağlama, suç oranını düşürme noktasında çalışmalar yapıyoruz.

Manisa Şer'iyye Sicillerine Göre 17. Yüzyılın İlk Yıllarında Müslim-Gayrimüslim İlişkilerinde Görülen Kanunsuzluklar

MANİSA AKADEMİK ARAŞTIRMALAR IŞIĞINDA (Tarih & Felsefe) Cilt-1, 2022

İnsan var olduğu ilk zamanlarda daha çok bireysel yaşam biçimi sürdürmekte iken, süreç içinde bir arada yaşam düzenini benimseyerek toplumu ve bununla birlikte devlet yapısını oluşturmuştur. Belirli bir coğrafyada kümelenmiş insanları tek çatı altında birleştiren devlet, hükmü altındakileri belirli bir düzen içinde yönetebilmek ve kargaşayı önlemek adına bir takım kanunlar, ardından da bunların bileşkesi hukuk sistemini oluşturmuştur. Hukuk sistemi içinde kişilerin can, namus, mal güvenliğinin korunması yanında toplumun devlete karşı sorumlulukları belirlenmiş ve kanun sınırları ihlal edildiğinde uygulanacak yaptırımların neler olduğu ortaya konulmuştur. En eski uygarlıklarda dahi yer bulan kanunlar, dönemin yapısına uygun şekilde düzenlenerek günümüze kadar uzanan hukuk devletlerinin temelini oluşturmuştur. Eski Türk toplumlarında nizam töre ile sağlanırken, Müslümanlığın kabulüyle birlikte İslam hukuk kuralları da adli düzende yerini almıştır. Özellikle Osmanlı döneminde örfi ve şer’i hukuk sayesinde adalet sisteminin birbirini tamamlayıcı bir şekilde işlediğini söylemek mümkündür. Bu durum, Osmanlı adli yapısının sadece nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Müslümanlarla ilgili konuları değil aynı zamanda devletin tebaası olan zimmilere dair meseleleri de değerlendirmesine olanak sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin kadim şehirlerinden olan Manisa, farklı dini inançlara sahip insanların birlikte yaşadığı yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Başka dinlere inansalar da aynı toplum yapısında olan insanlar arasındaki münasebet her zaman olumlu seyretmemiş, bazen taraflar arasında farklı nitelikte problemler yaşanmış ve sorunlarını kadı huzurunda çözme yolunu tercih etmişlerdir. Bu bağlamda, çalışmayla 17.yüzyılın ilk yıllarına ait Manisa şer’iyye sicillerindeki dava kayıtları incelenerek müslim-gayrimüslim ilişkileri özelinde yaşanmış kanun dışı fiillerin neler olduğunun tespit edilmesi amaçlanmaktadır. 1600-1610 tarihlerini kapsayan dönem aralığındaki sicillerin sağladığı verilerden müslim-gayrimüslim unsurları karşı karşıya getiren, mahkemeye intikal etmiş kanunsuzluklar üzerinde durulacak ve elde edilen bilgiler değerlendirilecektir.