Mezhebi̇ Ai̇di̇yeti̇n Tefsi̇rdeki̇ İzdüşümleri̇: Eş’Ari̇yye Ve Mu’Tezi̇le Örneği̇ (original) (raw)
Related papers
Mu’tezile içerisinde yer alan bazı şahıslar itizal fikirlerine ek olarak irca fikrini de benimsemişlerdir. Bu kimseler Fırak kitaplarında Kaderi Mürcii olarak tanınmlanmış ve kimi zaman Mürcie içerisinde, kimi zaman da Mutezile içerisinde tanımlanmışlardır. Bununla birlikte Mu’tezilî yazarların, beş esasa muhalefet etmeleri gerekçesiyle söz konusu şahısları tanımlamalarında bazı hususların dikkat çektiği görülmektedir. Biz bu çalışmada itizal ve irca fikrini birleştiren bu şahısların tasnifinde dikkat çeken hususlara yer vermeyi ve bu şahıslar özelinde mezheplerin temel fikirleri arasında bazı geçişliliklerin olabileceği varsayımı üzerinde durmayı planlamaktayız.
Türkiye’de Şia ve Mu’tezile Konulu Lisansüstü Tefsir Tezlerinde Mezhebî Kimlik/Aidiyet Yansımaları
İlim Yayma Vakfı Kur’an ve Tefsir Akademisi Kur’an ve Tefsir Akademisi Araştırmaları, 2018
Herhangi bir mezhebe mensubiyet, aynı zamanda bir başkasından “ayrılma” veya diğerlerinden kendisini “ayırmak” anlamına gelmektedir. Aidiyet alanı olarak bir grubu seçmek, diğer grupları “öteki-hâricî” haline getirmektedir. Bu minvalde araştırmacıların ötekini okumada yaklaşım tarzlarını tespit ederek mezhebi aidiyetlerinin etkili olup olmadığını ortaya koymak ve buna bağlı olarak da Türk akademisyenlerin mezhebi kimliklerinin olup olmadığını tespit etmek önem arz etmektedir. Bu tebliğde mezhebi aidiyetin Türkiye’de tefsir bilim dalındaki lisansüstü tezlere yansımasının olup olmadığı konu edilmektedir. Tefsirlerde mezhebi aidiyetin/kimliğin yansımasına paralel olarak “ilgili tefsirleri” lisansüstü tez olarak çalışan araştırmacılarda da ötekini okumada mezhebi aidiyet mevcut mudur ve belirleyici midir? Araştırmacıların konu olarak ele aldıkları konularda “mezhebi kimliğin” varlığı tezlerde yansımaya neden olmuş mudur? Bu soruya cevap bulmak adına tebliğde Türkiye’de 1985-2017 yılları arasında tefsir bilim dalında Şîa veya Mutezile’yi konu edinen lisansüstü tezler hakkında bilgiler verilmektedir. Tezlerin hangi danışman öğretim üyesi tarafından yürütüldüğü ve tezin yapıldığı üniversite gibi bilgiler istatistiksel veriler olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de Şîa ve Mutezile mezheplerinin tefsir metodolojisini konu edinen beş doktora ve beş yüksek lisans tezi örneğinde araştırmacıların ötekini okumada mezhebi aidiyetini yansıtıp yansıtmadığı, yansıtılıyor ise bu mezhebi kimliğin/paradigmanın ne olduğu üzerinde durulmaktadır. Neticede tefsir tezlerinde Ehl-i Sünnet kimliğinin yoğun bir şekilde yansıtıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Academy Global Publishing House, 2023
Hz. Peygamber’in vefatının akabinde İslam toplumunda yaşanan siyasî ihtilaflar ve iç savaşlar din-siyaset, iman-küfür-fısk, iman-amel ilişkisi, imanın artıp eksilmesi, mürtekib-i kebîrenin dini konumu, kader-cebr-irade vb. itikadî meselelerin tartışılmasına neden olmuştur. Bu meselelere dair benimsenen görüşler mezhebi oluşumların teşekkül etmesine zemin hazırlamıştır. Öte yandan fetih hareketleri sayesinde sınırları genişleyen Müslüman toplumun farklı kültür ve medeniyetlerle tanışması, bunlara ait eserlerin tercüme edilmesi, Müslümanların, gayrı-müslime İslâm’ı tebliğ etme istediği, İslâm’a yöneltilen itiraz ve eleştirilere karşı onu savunmaları mezheplerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. İslâm çatısı altında ortaya çıkan bu mezhepler, bu kritik fırkalaşma dönemlerinde dinî anlama, yorumlama ve savunmada Kur’ân-Kerim ve hadislerden hareket etmişlerdir. Ancak bunu yaparken birbirinden faklı yaklaşımlar, yöntemler ve görüşler benimsemişler ve neticede kendilerine has teolojik sistemler geliştirmişlerdir. Bununla birlikte bazı meselelerde de aynı ya da birbirine benzer görüşler benimsemişler. Bu yüzden mezheplerin dinî meselelerde farklı görüşler ya da birbirine yakın ve benzer görüşleri benimsemelerini garipsenecek bir durum olarak karşılamak gerekir. Çünkü neticede mezhepler beşerî oluşumlardır ve aralarında birtakım görüş alışverişinin olması ya da karşılıklı olarak birbirlerinden etkilenmeleri doğal bir süreçtir. Bu teorik zemin dikkate alınarak hazırlanan bu tebliğde, Mâtürîdiyye ve Mu‘tezile mezhebi ele alınacaktır. Her iki mezhebin arasında hem dini anlama ve yorumlamada takip edilen usul ve yöntem farklılığı hem de itikadî/kelamî konuların izahı noktasında birçok görüş ayrılığı bulunduğu gibi birbirine benzer ve yakın hatta aynı görüşleri benimsedikleri de bilinen bir gerçektir. İşte bu araştırmamızda Mâtürîdiyye ve Mu‘tezile mezhepleri arasında görüş alışverişi ve etkileşimin olduğuna dair fikir vermesi bakımından hangi konularda ortak ya da benzer görüşlerin benimsendiği her iki mezhebin görüşleri müstakil başlıklar altında verilmek suretiyle aralarındaki fikrî yakınlığın ve görüşlerin benzerliği kıyaslama ve karşılaştırma yöntemi kullanılarak tespite çalışılmıştır.
Academy Global, 2023
Kur’an’ın nüzulünden M. 10. yüzyıla kadar İslam âleminde siyasî, ticarî ve sosyo-kültürel hayatta önemli gelişmeler ve değişmelerin yaşanması, Müslüman toplumda çeşitli dinî oluşumların neşet etmesine sebep olmuştur. Peygamber Efendimizin vefatıyla birlikte toplumda yaşanan siyasî-içtimaî tartışmalar/kargaşalar Müslümanların itikadî konularda ihtilafa düşmelerine ve ayrışmalarına sebep olmuştur. Ayrıca İslâmî fetihlerle pek çok din ve inançla karşılaşan Müslümanlar ile farklı dine mensup olanlar arasında dinî ve sosyo-kültürel kültürel alanda etkileşim kaçınılmaz olmuştur. Onlara karşı İslam’ı savunmak amacıyla fikrî mücadeleye girmişler, özellikle tevhîd inancını zedeleyen inanç ve anlayışlarla mücadele etmişlerdir. Bu iç ve dış amiller neticesinde yabancı düşünce tarzı, Müslümanları etkilemiş; bu durum aklî ve felsefî birçok yeni fikirlerin, bâtıl görüşlerin ve sapmaların doğuşuna zemin teşkil etmiştir. Bu ise Müslüman âlimleri İslâm’a yönelik eleştiri ve itirazlara, zararlı/yıkıcı faaliyetlere karşı onu savunmaya sevk etmiştir. Yrütülen fikrî mücadeleler farklı İslâmî disiplinlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu disiplinlerin en başında temel konusu İslam’ın inanç esasları olan “Kelâm İlmi” gelmektedir. Bu ilmin temellerini atıp sistemleşmesini sağlayan, İslam’a yönelik eleştiri ve itirazları cevaplandıran, onu anlatmaya ve savunmaya çalışan kelamî mezheplerin ilkini Mu‘tezile temsil etmektedir. Aynı amaç ve gayeyle ortaya çıkan bir diğer mezhep de Mâtürîdiyye’dir. Her ikisi de bu hedeflerine ulaşabilmek için aklî tefekküre ve felsefeye büyük önem vermişlerdir. Ancak her biri itikadî meseleleri yorumlamada faklı kanaat ve görüşlere sahip olmuşlardır. Dinde aklın rolünü ön planda tutan Mu‘tezile, kelamî meseleleri aklî delillerle açıklamaya çalışmış ve bu suretle İslâm toplumunda akılcı hareketin temsilcisi olmuştur. Ancak zamanla siyasî açıdan güç kazanan Mu‘tezile, rakiplerine karşı sert ve müsamahasız bir tutum takınmıştır. Onların bu tutumları toplum içinde tepkiyle karşılanmıştır. Nihayetinde Mu‘tezile karşısında daha mutedil ve müsamahalı bir tepkisel hareket olarak Mâtürîdiyye ortaya çıkmış; akıl-nakil arasında mutedil yol benimseyerek akla ve nakle önem veren bir metod takip etmiştir. Bu tebliğde Müslümanların çoğunun mensup olduğu Ehl-i Sünnet’in görüşlerinden oldukça farklı görüşler benimseyen Mu‘tezile ile Sünnîlerin ilk temsilcisi olan Mâtürîdiyye’nin itikadî görüşleri mukayeseli olarak ele alınmış, hangi konularda ayrıştıkları, birbirlerinin iddialarına karşı nasıl cevap verdikleri objektif olarak tespit edilmeye çalışılmıştır.
Mezhep Mensubi̇yeti̇ni̇n Kur’An Yorumlarindaki̇ Öznelli̇ğe Olan Yansimalari
Şarkiyat : ilmi araştırmalar dergisi, 2019
Kur"an"ı anlama ve yorumlamada farklılığı ortaya çıkaran önemli sebeplerden biri de yorumcunun bir mezhebe olan mensubiyetidir. Ġslâm ilim ve kültür tarihi sürecinde siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel geliĢmeler Ġslâm toplumunda farklılığın, farklı anlama ve yorumlamaların ortaya çıkmasına neden olmuĢtur.Bu değiĢim ve farklılaĢma, Kur"ân yorumlarını da etkilemiĢtir. Kur"an, müslümanların ilk ve en sağlam temel kaynağıdır. Bundan dolayı her birey, düĢünce akımı, dinî grup, fırka ve mezhep mensubu kendi görüĢünü Kur"an"a dayandırma veya düĢüncesini ona onaylatma çabasına girdiğinden kendi mezhebî görüĢünü bir Ģekilde tefsirine yansıtmıĢtır. Bu araĢtırmanın amacı, Kur"an"a yaklaĢım ve onu yorumlamada mezhebî aidiyetin tefsire ne ölçüde yansıdığını ortaya koymaktır. Bu tür yorum ve yaklaĢımların hangi çerçevede uygun olup olmadığı tartıĢılacaktır.
Mezheplerarası İletişimden Kaynaklanan Sorunlar: Kerrâmiyye ve Eş’ariyye Tartışması Örneği
I. Uluslararası Din Ve İnsan Sempozyumu “Din, Dil Ve İletişim”
Özet Kerrâmiyye ile Eş’ârîler arasındaki münazaralar Gazneliler döneminde gündeme gelmeye başlamıştır. Özellikle Sultan Mahmûd döneminde halkın ve Sultan’ın huzurunda yapılan tartışmalar buna örnektir. İlk dönemde Kerrâmîler mezheplerinin inancını güçlü bir şekilde savundukları ya da güçlü ikna kabiliyetine sahip oldukları için Sultan’ı ve halkı ikna etmeyi başarmışlardır. Bundan dolayı ilk başta Sultan Mahmûd, Kerrâmiyye mezhebinden olduğu iddiasıyla eleştirilmiştir. Münazaralar sadece fikri zeminde kalmamış, fizikî saldırılara kadar varmıştır. Eş’arî – Mâtürîdî cephesi Kerrâmîlere karşı ittifak yaparak büyük çatışmalara sebep olmuştur. Abstract The discussions between Karramiyya and Ash’arîs started to come up during the Ghaznavid period. Particularly during the period of Sultan Mahmud, the public and the debate in the presence of the Sultan are examples of this. In the first period, the Karramiyya succeeded in persuading the Sultan and the people because they were able to defend the belief of their sects strongly or because they had strong persuasion ability. Therefore, it was first criticized for claiming to be from the sect of Sultan Mahmud Karramiyya. The debates were not only on the intellectual ground, but also reached physical attacks. The Ash’arî - Mâturîdî front allied with the Karrâmîs, causing great conflicts.