Endülüs Sarayları ve Saray Kültürü (original) (raw)

, 0000-0002-3924-7081 Öz İslâm dünyasının mimarî ve sanatla buluşması Emevîler döneminde olmuştur. Öncesinde mütevazi bir hayat sürdüren hilafet temsilcileri, Emevîlerle birlikte saray yapısına ve saray kültürüne sahip olmuşlardır. Emevîlerin sanat özellikleri; Helenistik, Mısır, Sasani, Roma ve Bizans geleneklerinin birleşiminden meydana gelmektedir. Bu sebeple Emevî sanatı ve mimarîsi, kuruluşundan itibaren her sanat gibi devşirmeci bir yapıdadır. Zamanla bu devşirmecilik disiplin altına alınacak, diğer unsurlarla kaynaştırılarak İslâm sanatı için öz ve ölçülü bir anlayışın oluşmasına yol açacaktır. Kurtuba Emevîlerinin sanat anlayışı ise her şeyden önce yurduna dönememek üzere ayrılan bir şehzadenin, soyunun özlemini yaşatan bir sanat olarak görülmelidir. 1. Abdurrahman ve sonrasındakiler, Endülüs'te yeni bir Suriye yaratmak istemişlerdir. Bu bakımdan Kurtuba'nın mimarîsi büyük ölçüde Suriye'den gelmektedir. Ancak bununla beraber yeni vatanın zengin sanat gelenekleri eklendiğinde İspanya eşsiz bir yer olmuştur. İspanya'da Roma sanatının yayılmış harebeleri üzerine inşa edilen Vizigot sanatı, Suriye ve Fas kültürlerininde etkisiyle sanat yelpazesi genişletmiştir. Kurtuba mimarîsinde görülen birçok özelliğin temeli ise Roma geleneğine bağlanmaktadır. Kurtuba'daki bu muhteşem sanat varlığını yalnızca Emevî sanatının beşiği olan Suriye'ye ve İspanya'ya borçlu değildir. Varlığını bu topraklara gelen ve giden tüm medeniyetlere borçludur. Emîrlerin ve daha çok halifelerin Kurtuba'sı, cazibesiyle İslâm ve Hıristiyan dünyasına tesir eden bir merkez olmuştur. Siyasî çöküşünden sonra bile Kurtuba, Batı-İslâm sanatının bir kaynağı olarak varlığını koruyacaktır.

Sign up for access to the world's latest research.

checkGet notified about relevant papers

checkSave papers to use in your research

checkJoin the discussion with peers

checkTrack your impact

Kadim Anadolu'da Devlet Sarayları

SSRN Electronic Journal. ISSN: 1556-5068 , 2022

Öz "Saray" aslen Farsça bir kelime olup "ev, mesken, konak, menzil" manalarına gelmektedir. Türkçe de "saray" kelimesi bu manalarla birlikte "büyük konak, hükümdarın ikametgâhı, hükümdarın sarayı, kasrı, köşkü" anlamında kullanılmaktadır. Saray, hükümdarın oturduğu büyük bina olmanın yanı sıra yönetimin merkezi olması açısından önem taşır. Büyük Selçuklu Devleti, daha sonrasında ise beylikten imparatorluğa dönüşen Osmanlı sarayları mimari olarak büyük ve gösterişli binalardı. Bu büyüklük ve gösteriş Devletin gücünü temsil ediyordu. Bir devleti siyasi, idari, kültürel, ekonomik ve sosyal olarak yansıtan en önemli kurumlardan birisi saray teşkilatıdır. Çünkü bu teşkilata bakarak devletin halkla ilişkisini ve devletin gücünü anlayabiliriz. Tarih sayfalarına bakıldığında, saray ne kadar büyük ve gösterişliyse devletin o kadar güçlü olduğu düşünülmüştür. Kadim Anadolu üzerinde hüküm sürmüş bulunan medeniyetlerden Doğu Roma, Selçuklu sarayları konu edilmiştir. Türk-Osmanlı dönemine ait saray yapıları ile ilgili literatür geniş bir şekilde verilmeye çalışılmıştır.

Türk Kültüründe Saray Kavramı ve Geleneksel Saray Mimarisinin Gelişimi

Istanbul University - DergiPark, 2022

Saray, monarşik ve otokratik yönetim biçimlerinde devlet sisteminin merkezidir. Saray sözcüğü, hem hükümdarlık makamı ve kurumsal çevresini hem de mekânını içeren soyut ve somut anlamlar taşır. Hanedan konutu ve devlet işlerinin yürütüldüğü yer olarak özel ve resmî işlevleri bir arada barındırır. Stratejik konumu, boyutları ve yapısal özellikleriyle siyasi gücü, iktidarı, sosyo-kültürel ve ekonomik düzeyi en net şekilde sergileyen bir anlatım biçimi; aynı zamanda yönetenyönetilen ilişkilerinin ve hiyerarşi düzeyinin göstergesidir. Türklerde sarayın mekânsal tasarımı, devletlerin gelişmesi ve genişlemesiyle doğru orantılı olarak teknik bilgi ve düşünce düzeyine, sanat zevki ve estetik anlayışına, yaşayış biçimi ve işlevsel gerekliliklerine göre değişikliklere uğramıştır. Her saray bir hükümdar için var olurken ve biçimlenirken, yaptıranın beklentileri, mekânların konumları, yapılan kentin niteliği, mimarın değerlendirmeleri de bu varoluş sürecini yönetmiştir. Yine de güçlü ve tanımlı biçimsel özelliklere sahip mekânsal kurgular ortaktır. Türklerin hüküm sürmüş olduğu geniş coğrafyada günümüze ulaşabilen az sayıda saray örnekleri, göç eden, fetheden, yerleşen, büyüyen, değişip dönüşen toplulukların kendi kimliklerine ait olan kültürel kodları kuşaktan kuşağa aktarmalarına, kolektif belleği canlı tutmalarına ve bundan hareketle topluluk olup otorite kurarak meşrutiyet kazanmalarına dair nesnel verilerdir.

'Saray'

TDVİA, 2009

İslam coğrafyasında ve Osmanlılarda Saray

Loading...

Loading Preview

Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.