Mihrî Hâtûn Dîvânı'ndaki Kasidelerin Nazım Şekli ve Nazım Türü Açısından İncelenmesi (original) (raw)
Related papers
Divân-ı Hikmet’in Kökşetav Nüshasında Tasvirî Fiillerin Kullanılışı
Türkiyat Mecmuası, 2020
Bu makalede Divân-ı Hikmet'in Kazakistan'ın Kökşetav Edebiyat ve Sanat Müzesinde bulunan nüshasında karşımıza çıkan tasvirî fiiller ve tasvirî fiillerde kullanılan unsurlar ele alınacaktır. Özellikle bu tür birleşik fiiller hem sözlüksel (leksik) hem de görünüşsel (aspekt) anlamları bakımından incelenecektir. Metinde tespit edilen al-, bar-, bėr-, bol-, ḳal-, kėl-, kėt-, kör-, tur-, yürü-tasvirî fiillerinin sözlüksel anlamları sıralanarak bu anlamlar örneklendirilecektir. Çünkü bu fiillerin tek başına kullanılabilen gerçek ve mecazi olmak üzere birkaç sözlüksel anlamı vardır. Buna paralel şekilde bu fiillerin kullanım sıklığıyla ilgili olarak sayısal verilere de yer verilecektir. Tespit ettiğimiz fiillerin kullanılışıyla ilgili kısımlarda isimlerle kaynaşarak birleşik fiil oluşturabilen bazı fiiller (bol-, ḳal-, bėr-) üzerinde durulacaktır. Bununla birlikte esas fiile getirilen sıfat-fiillerle kaynaşarak karmaşık fiil oluşturan fiillerle (bol-) ilgili kısa bilgilere yer verilecektir. Daha sonra işlevleri kısmında her tasvirî fiilin esas fiile kattığı anlamları, ayrıntılı ve karşılaştırmalı şekilde incelenecektir. Özellikle bu fiillerin esas fiillerle birleşmesini sağlayan zarf-fiil eklerinin kullanımları ve zarf-fiil eklerinin bu tür birleşik fiillere kattığı anlamları açıklanacaktır.
Kaside-Şair-Hâmî Bağlamında Şeyhülislam Yahya'nın Müzeyyel Gazelleri
Akademik Bakış Dergisi, S. 62, s. 186-205, 2017
Divan edebiyatında gazel taşıdığı birtakım özelliklerden hareketle farklı alt başlıklarda incelenmiştir. Bu başlıklardan birini de müzeyyel gazel oluşturmaktadır. Müzeyyel gazel, mahlas beytine göre gazelin bir çeşidine verilen isimdir. Şair, mahlasını söyledikten sonra gazelini tamamlamaz, gazeline bir veya birkaç beyit daha ekler. Bu beyitlerde zamanın padişahı, bir devlet adamı veya din büyüğü övülür. Eklenen beyitlere zeyl, böyle gazellere de müzeyyel gazel denmiştir. Müzeyyel gazellerde eklenen beyitlerin methiye, fahriye ve dua gibi özellikler taşıması, mahlas beytinden önceki beyitlerin ise nesibi veya tegazzülü andırması, gazelin bu türünü kasideye yaklaştırmıştır. Bu sebeple müzeyyel gazeller ile kasideler arasında düzenleniş, şekil ve muhteva yönünden oldukça yakın ilişkiler vardır. Bu çalışmada Şeyhülislam Yahya’nın divanında yer alan 19 müzeyyel gazel şekil özellikleri bakımından incelenmiştir. Şairin mahlasını söyledikten sonra gazeline eklediği mısraların muhteva olarak kasideyle ilişkisi, gazelin tamamının kaside bağlamında taşıdığı özellikler üzerinde durulmuştur. Müzeyyel gazellerin şair-hâmi arasındaki ilişki bağlamında değerlendirilebileceği düşüncesinden hareketle Yahya’nın müzeyyel gazelleri şair-hâmi arasındaki ilişki bakımından ele alınmıştır.
Niyâzî-İ Mısrî Divânı’nda “Fî Evâili’s-Sülûk” Kayıtlı Gazellerde Âşığın Hâlleri
2021
İslâmî Türk Edebiyatı'nın 17. yüzyıldaki temsilcilerinden mutasavvıf şair Niyâzî-i Mısrî (ö. 1105/1694) eserlerinde ilâhî aşkı yoğun bir şekilde işlemiştir. Birçok eserinin yanında özellikle Dîvân'ındaki pek çok şiirde ilâhî aşk, ana temayı oluşturur. Tasavvufa girişinden itibaren seyr ü sülûku boyunca kendisindeki hâller eserlerine yansımıştır. Niyâzî-i Mısrî, seyr ü sülûkunun başlangıç dönemlerinde söylendiğini belirtmek üzere Dîvân'ında 19 adet şiirine "Fî Evâili's-Sülûk" kaydı düşmüştür. Bu çalışmada "Fî Evâili's-Sülûk" kayıtlı gazeller incelenmeye çalışılmıştır. Seyr ü sülûkunun ilk dönemlerinde ilâhî aşkın bir sufi olarak kendisinde oluşturduğu hâller, şiirleri üzerinden açıklanmak istenmiştir. Bu kayıttaki gazeller sınıflandırmaya tâbi tutulmuş ve âşığın hâllerini işleyen beş gazel belirlenmiştir. Âşığın hâllerini konu edinen 47, 50, 51, 117 ve 184 numaralı gazeller başta olmak üzere "Fî Evâili's-Sülûk" kayıtlı diğer gazellerden de örnekler incelenmiştir. Gazellerin açıklaması yapılırken transkripsiyonlu metni ve günümüz Türkçesine çevrilmiş hâli birlikte verilmiştir. Gazeller konu bağlamında izah edilirken, metnin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için şiirde geçen tasavvufî kavram ve mazmunların açıklamasına gidilmiştir. Âşığın hâllerini 13 başlık altında incelemeye çalıştığımız bu makalede ele alınan konuyu desteklemek için başta Niyâzî-i Mısrî'nin Dîvân'ı ve diğer eserleri olmak üzere belli başlı diğer sufi şairlerin eserlerinden de yararlanılmıştır. Aynı zamanda şiirlerin dinî içerikli metinler olması hasebiyle Niyâzî-i Mısrî'nin atıf yaptığı âyet ve hadislere de gerekli yerlerde başvurulmuştur.
Harîmî’nin Kaside Şeklinde Bir Nasihatnamesi: Kasîde-i Levâyih-i Nesâyih
Mecmua, 2021
Klâsik Türk Edebiyatı tarihinde “Harîmî” mahlasını aldığı şuara tezkirelerinden öğrenilen beş şair vardır. Ancak nazireler mecmuası, silsile-name gibi edebî ve biyografik kaynaklardan bu mahlası kullandığı anlaşılan başka şairlerin bulunduğu bilinmektedir. 16. asır âlim, mutasavvıf ve şairlerinden Bosnalı Ali bin Mustafa (ö. 1598) da anılan mahlası seçmiş edebî şahsiyetlerden biridir. “Türbe Şeyhi” olarak tanınan Ali bin Mustafa’nın hayatı ve eserleri hakkında şuara tezkirelerinde bilgi bulunmamakta; Nev‘î-zâde Atâyî’nin Şekāyık Zeyli, Kâtib Çelebi’nin Fezleke’si gibi bazı biyografi ve tarih kitaplarında mâlûmat yer almaktadır. Son yıllarda yapılan ilmî çalışmalar, Bosnalı Ali bin Mustafa’nın Arapça telifleri yanında kırk hadis tercümeleri, nasihatname, mevlid, silsile-name vb. türde büyüklü-küçüklü birtakım Türkçe eserlerinin olduğunu göstermektedir. Bu makalede Harîmî’nin bazı eserlerini ihtiva eden Arap harfli yazma bir mecmuada mevcut Kasîde-i Levâyih- Nesâyih adlı kitapçığı ele...
Hanefî Usul Düşüncesinde Fâsid İstidlâl Çeşitlerinden Mefhûm-i Muhâlefet
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
All rights reserved ŞEVKET TOPAL AYHAN ŞEN 14 RTEÜİFD Hanefî Usul Düşüncesinde Fâsid İstidlâl Çeşitlerinden Mefhûm-i Muhâlefet * Öz: Hanefî usulünde mefhûm-i muhâlefet, fâsid bir istidlâl yöntemi olarak değerlendirilir. Hanefî usulcülere göre mefhûm-i muhâlefet, Şâri'in sözlerinde geçerli bir istidlâl yöntemi değildir. Zira Şâri'in sözünde zikredilen sıfat, şart, sayı vb. kayıtların, bu kayıtların olmadığı yerde hükmün de olmadığını gösterme dışında başka bir amacının olmadığı iddia edilemez. Şâri'in sözünde zikredilen kaydın birçok amacı olabilir. Buna karşılık Hanefiler mefhûm-i muhâlefeti insanların sözlerinde geçerli bir istidlâl yöntemi olarak kabul ederler. Zira insanların sözlerinde zikredilen kaydın, bu kaydın olmadığı yerde hükmün de olmadığını gösterme amacı yoksa bu kaydın zikredilmesinin bir faydası olmaz. Şafiî usulcülere göre ise mefhûm-i muhâlefet hem Şâri'in sözlerinde hem de insanların sözlerinde delildir. Bu husus mefhûm-i muhâlefetin delâleti hususunda Hanefîlerle Şafiî usulcüler arasındaki temel farkı yansıtır. Bu makalede mefhûm-i muhâlefeti kabul edenler, reddedenler, mefhûm-i muhâlefeti kabul edenlerin ve reddedenlerin delilleri, mefhûm-i muhâlefetin çeşitleri ve Hanefîlerin mefhûm-i muhâlefet ile amel ettikleri yönündeki iddialar ile bu iddialara verilen cevaplar ele alınacaktır.
Atûfî’nin Hıfzu’l-Ebdân Adlı Tıbbi Kasidesi ve Hıfzıssıhha
Anadolu Kliniği Tıp Bilimleri Dergisi, 2019
Amaç: Bu çalışmada II. Bâyezîd dönemi tabiplerinden Atûfî'nin Hıfzu'l-Ebdân (min Tagayyurâti Mizâci'l-İnsân) adlı tıbbi eseri incelenerek dönemin tıp ve hıfzıssıhha yaklaşımlarına ışık tutmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: İslam tıp geleneğinde ve Osmanlı Devleti'nde hıfzıssıhha literatürü, söz konusu eser Arapçadan Türkçeye tercüme edilerek incelenmiştir. Bulgular: Eserin hıfzıssıhha içerikli asıl bölümü olan 28 beyitlik kasidesinde, hıfzıssıhhanın tanımı ve önemi üzerinde durulmuştur. Sonrasında yemek, uyku, cinsel ilişki, giyim ve tedavi başlıkları altında ilgili bahisler ele alınmıştır. Tartışma ve Sonuç: Tarihi tıbbi eserler arasında hıfzıssıhha içerikli olanlar, geniş halk kitlelerine hitap etmiş olmaları bakımından oldukça önemlidir. Bu eserler uygulamada kolaylık adına halkın anlayacağı, basit bir dille yazılmıştır. İncelenen Arapça kasidede de sağlığın korunmasıyla ilgili pratik önerilerde bulunulmuştur. Ayrıca metnin sonunda Atûfî, fikirlerini İslam tıp bilginlerinden alıntılar yaparak teyit etme yoluna gitmiş görünmektedir.