TİFLİS’İN FETHİ VE OSMANLI’YA ENTEGRASYON ÇABALARI (1723-1735) (original) (raw)

OSMANLI TAŞRASINDA VERGİ ANLAŞMAZLIKLARI (XIX. YÜZYIL BOLU ÖRNEĞİ)

Econder I. Uluslararası İktisat, İşletme ve Sosyal Bilimler Kongresi Bildiri E-Kitabı, 2019

Vergi devletlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri açısından en önemli kaynak olma özelliği taşır. Bununla birlikte vergi konusu her dönemde devletlerin vatandaşları ile ilişkilerinde en önemli sorun olmuştur. Osmanlı Devleti’nde de vergi konusu önemini her dönemde korumuştur. Ancak askerî, siyasi ve ekonomik alanda yaşanan sorunlar vergi alanına da yansımıştır. Bu bakımdan vergi uygulamalarında ihtiyaca ve zamanın şartlarına bağlı olarak değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Osmanlı Taşrası vergi gelirlerinin temin edildiği saha olması itibariyle yaşanan değişim ve dönüşümden etkilenmiştir. Bazı vergi memurlarının faaliyetleri veya bazı vergi uygulamaları taşra ahalisi tarafından tepkiyle karşılanmış ve bu durum taşra ve merkez arasında kimi zaman çok ciddi boyutlarda anlaşmazlıklara neden olmuştur. Çalışma XIX. yüzyıl Osmanlı taşrasında Bolu örneğinden hareketle vergi uygulamalarından kaynaklanan anlaşmazlıkların sebeplerini, ahalinin tepkilerini ve sorunun çözümü için Devletin ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu ele almaktadır. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme modeli ile yürütülen çalışma, konu ile ilgili literatürün yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Arşivi belgeleri çalışmanın esas kaynağını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, vergi anlaşmazlığı, Bolu.

OSMANLI İLMİYE TEVCÎHATI (1693-1725)

Çanakkale, 2020

Bu çalışma Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde bulunan 5 Numaralı Tahvil Defteri (Atik Kaza)’ne dayanmaktadır. Defterde 1693-1725 yılları arasında mevâlî kadrolarına yapılan atama işlemleri bulunur. Bu kapsamda şeyhülislâmlık, nakübüleşraflık, Rumeli ve Anadolu Kadıaskerliği, İstanbul, Mekke, Medîne, Kudüs ve diğer mevleviyet kadılıklarına dair atama ve pâye işlemleriyle bu makamlarda görev yapan ulemaya gelir sağlaması için yapılan arpalık, maişet, te’bid ve tek‘aüd görevlendirmeleri defter kayıtları arasındadır. Bu kayıtlar öncelikle XVIII. yüzyılın ilk yarısında teşkilat içerisinde görev yapan ulemaya dair biyografik bilgiler edinmemizi sağlamaktadırlar. Ayrıca bu dönemde teşkilatın işleyişiyle ilgili önemli veriler elde edilmektedir.

OSMANLI TARİHİNDE EFSANELER VE GERÇEKLER - HALİL İNALCIK

Kronik Kitap, 2017

Osmanlı tarihinin kaynaklarına inildiğinde birçok abartılmış olay ve efsanevî şahsiyet görmek mümkün. Bu durumda okurlar şu soruyu sormakta çok haklı: “Kaynakları bile böyleyse, biz kendi tarihimizi nasıl öğreneceğiz?” İşte bu soruya cevap verebilmek için Osmanlı tarihçiliği konusunda tüm dünyanın parmakla gösterdiği Halil İnalcık, özel olarak araştırdığı 18 konuya özel bir dosya hazırlar ve bu dosyaya şu ismi koyar: Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler. Halil İnalcık kitabına Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde Rumlarla olan irtibat, İzmir’i fethedip Bizans’ı ürküten Türk komutanı Çaka Bey, son araştırmalar eşliğinde Ertuğrul Gazi’nin gerçek hikâyesi gibi kuruluş döneminin en önemli sayfalarıyla başlıyor. Kitabın devam eden sayfaları arasında Çelebi Mehmed’in iktidar yolu, İstanbul Kuşatması’ndaki kritik üç gün, İstanbul’un fethi gibi oldukça şaşırtıcı ve kritik konular mevcut. Boğazların 800 yıllık tarihi ve İstanbul, Sultan II. Osman’ın katli, iç savaş döneminin en merak edilen şahsiyeti Kösem Sultan, Sultan I. İbrahim’in hal’i ve katli, Osmanlıların Avrupa’da Protestanlığın yayılmasındaki rolü ve son olarak İnalcık’ın Türk Tarih Kongrelerinin değerlendirmesi ile kitap son buluyor. Araştırmalara özgünlük kazandıran ve birer kanıt değeri taşıyan fotoğraflarla Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler’de Halil İnalcık, koca bir imparatorluğu yeniden ayağa kaldırıyor. Bu kitap sayesinde, size öğretilenlerin üzerine daha fazla bilgi koyabilir ya da bildiklerinizin sadece bir efsaneden ibaret olduğunu görebilirsiniz.

OSMANLI ŞEYHÜLİSLÂMLARININ FETVA KİTAPLARINDA ve İSTANBUL KADI SİCİLLERİNDE MEZBAHALAR

2018

Osmanlı Devleti, tarihi boyunca et üretimi ve tüketimi üzerinde dikkatle durmuş, etin arz miktarının ve kalitesinin kontrol edilmesini sağlamaya çalışmıştır. Hayvanların kesim faaliyetinin halk sağlığına tehdit oluşturmaması, çevre kirliliğine yol açmaması, et için belirlenen azâmi fiyatların (narh) aşılmaması, kesim işleminden devletçe tahsil olunan vergilerin kaçırılmaması gibi birçok nedenlerle gerek devlete bağlı (mirî) gerekse esnafa bağlı mezbahaneler açtırmıştır. Bu amaçlara yönelik olarak da çeşitli kanunnâmeler, nizamnâmeler, talimatnâmeler yayımlayarak düzenlemeler yapmıştır. İnsanların et ihtiyacını karşılamak üzere mezbahalar (salhânelerin), büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kesildiği yerler olarak kesim işlemlerinin organizasyona dayalı ve denetim içinde yapıldığı tesislerdir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra insan sağlığını ve çevre temizliğini koruma amacıyla açtığı mezbahaları şehrin dışında deniz kenarında yaptırmış ve şehrin içinde hayvan kesimini yasaklamıştır. Tanzimat sonrası süreçte ise Avrupa'da veteriner halk sağlığı alanında yaşan bilimsel gelişmeler devlet tarafından yakından takip edilmiş, çağın şartlarına uygun yeni modern mezbahalar açtırılmış, hayvanların herhangi bir hastalığı taşıyıp taşımadıklarının kontolleri sıkı bir şekilde takip edilerek tesbiti halinde hastalıklı hayvanlar karantina bölgelerine taşınmıştır.