ATİNA SİKKELERİ & HADRİANUS SİKKELERİ (original) (raw)
Related papers
PERİKLES DÖNEMİ VE ATİNA(YÜKSEK LİSANS TEZİ)
Yuksek lisans tezi, 2019
iii Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çevresinde bizzat elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada özgün olmayan tüm kaynaklara eksiksiz atıf yapıldığını, aksinin ortaya çıkması durumunda her türlü yasal sonucu kabul ettiğimi beyan ediyorum. İlkay Sinan KARAMAN 05/07/2019 v ÖZ PERİKLES DÖNEMİ VE ATİNA Karaman, İlkay Sinan Yüksek Lisans, Tarih Tez Yöneticisi: Dr. Öğr. Üyesi: Olcay Turan Temmuz 2019 Perikles, Helenler ile Perslerin girişmiş olduğu çetin mücadelelerin yaşandığı M.Ö. 495 yılında dünyaya gelmiş ve M.Ö. 461 yılına gelindiğinde Atina'da baskın güç olmuştur. Atina'da gücü eline alan Perikles, kısa sürede muhalefeti bertaraf etmiş ve bir dizi reformlar gerçekleştirmiştir. Tarihsel süreçte yaşamış olduğu değişikliklere rağmen izleri şu an dünyamızda da etkili olan bu reformlar sayesinde Perikles, demokrasi neferlerinin en önde gelen isimlerinden biri olarak anılmıştır. Dış politikada ise saldırgan bir duruş takınan Perikles, Attika-Delos Deniz Birliği'ni süreç içeresinde Atina İmparatorluğuna çevirmiş ve birliği, Atina emperyalizminin taşıyıcısı haline getirmiştir. Perikles'in dış politikası, Atina liderliğindeki Attika-Delos Deniz Birliği'nin emperyalist çıkarlarının, Peloponnesos Birliği polislerinin çıkarları ile çatışmasına sebep olmuştur. Bu sebepten kaynaklı olarak iki birlik üyesi polisler, sık sık birbiriyle savaş durumuna gelmiştir. Sonunda ise Helenler için sonun başlangıcı sayılabilecek Peloponnesos Savaşı (M.Ö. 431-M.Ö. 404) patlak vermiştir. Perikles, savaşın henüz başı sayılabilecek bir dönemde (M.Ö. 429) hayatını kaybetmiştir.
ANTİK ÇAĞ KILIKIA SİKKELERİNDE DİNSEL TASVİRLER
Bu tezde, Antik Çağ'da Kilikia Bölgesi kentleri tarafından bağımsız ve yarı bağımsız olarak M.Ö. 5. Yy. (yak. 450) -M.S. 3. Yy. (yak. 260) tarihlerinde basılmış olan sikkeler üzerindeki dinsel tasvirler incelenmiştir.
Kadina Yonelik Siddet ve Ataerkillik
Kadına yönelik şiddet eylemleri tarihsel ve kültürel dinamiklerin baskın olduğu bir dışavurum potansiyelidir. Şiddet her toplumun kendi kültürel değerlerine göre şekillenmekle birlikte mevcudiyetini hep muhafaza etmektedir. Şiddetin kültürel yönü dikkate alındığı zaman dikkate alınması gereken en önemli form ataerkillik karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada ataerkilliğin modern yaşam içerisinde mevcudiyetini ve şiddet eylemlerine olan etkisi incelenmiştir. Kadına yönelik şiddet ve ataerkil kültür kapsamında yüksek lisans tezi olarak şahsım tarafından yapılmış olan bu çalışma, makale haline getirilmiştir. Çalışmada şiddet mağduru on kadın ile yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüş- meler ses kaydı alınıp daha sonra metodolojiye göre analizler yapılmıştır. Yöntem olarak anlamacı metodolojiden hareketle sosyal öğrenme yaklaşımını temele alınarak nitel görüşme tekniği kullanılarak analizler yapılmıştır. Araştırma kuramsal olarak Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme yaklaşımı çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmanın amacı kadına yönelik şiddet eylemlerinde kadının etkisini ölçmektir. Bu süreçte hipotez, hem fail hem mağdur olarak kadının ataerkil yapının taşıyıcısı olduğundan hareket etmektedir. Kadın aile içi ilişkilerde mağdur olduğu kadar etkin bir pozisyonda bulunmaktadır. Çocukların yetiştirilme sürecinde kadın ön plandadır. Kalıp yargılar, kültürel dinamikler ve kadın erkek ilişkilerin belirlenmesinde ilk ve ilkel eksende pay sahibi anne-kadındır. Cinsiyet rolleri daha çocukluk evresinde belirlenmeye başlamaktadır. İlerleyen dönemlerde eğitim, çevre, din ve kültür içerisinde ataerkil ilişkiler yerleşir. Çalışmanın hedefi şiddet yelmelerine yönelik teori ve politika üretiminde çok yönlü düşünme noktasında farkındalık oluşturmaktır. Şiddet konusunda erkek üzerinden tasarlanan ve tanımlanan çözümler yetersiz kalmaktadır. Bu sürece kadını dâhil ederek orta ve uzun vadede politika üretimine yönelim önem arz etmektedir.
(2020) ATİNA VEBASI VE HASTALANAN RİTÜEL
https://tyap.net/avh , 2020
Son birkaç aydır, tüm dünya olarak hepimiz için olağanüstü sayılabilecek bir süreçten geçiyoruz. Bundan iki ay öncesine kadar içinde nefes aldığımız konforlu hayatlarımız, birdenbire hiç beklemediğimiz bir meydan okumayla karşı karşıya kaldı. Pek çoğumuzun aklına zaman zaman, "acaba hepimizi etkileyecek bir dünya savaşı çıkar mı", "iklim değişikliği tüm dünyayı susuz bırakır mı" ya da "tüketim alışkanlıklarımız dünyadaki kaynakların tükenmesine sebep olur mu" gibi sorular gelse de hiçbirimiz, 3 mikron büyüklüğündeki bir virüsün, hepimizi aylarca evlerimize kapatacağı ve tüm yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmeye zorlayacağını tahmin bile edemezdik. Her ne kadar bizim neslimiz için, içinde bulunduğumuz şartlar oldukça zorlayıcı ve meydan okuyucu olsa da, dünya tarihinde salgın hastalıkların insanlık tarihini yeniden şekillendirdiği farklı örneklere rastlamak mümkündür. Milattan önce antik Yunan'da görülen veba salgını, 500lü yıllarda İstanbul'u etkilemiş olan Justinian vebası, 1300lü yıllarda Avrupa'yı etkisi altına almış Büyük veba salgını bu örnekler arasında zikredilebilir.
EDİRNE, SİNANKÖY KALESİ YAKINLARINDA BULUNAN PİTHOS VE İÇİNDEKİ MİKROFAUNAL KALINTILAR
EDİRNE, SİNANKÖY KALESİ YAKINLARINDA BULUNAN PİTHOS VE İÇİNDEKİ MİKROFAUNAL KALINTILAR , 2022
Bu çalışmada Edirne ili sınırları içerisinde yer alan Sinanköy meralık alanında rastlanılan pithos ve içindeki mikrofaunal kalıntılar incelenmiştir. Ayı kontekst içinde MS 9-11. yy'a tarihlendirilen amfora parçaları ile birlikte bulunan pithos içerisindeki toprağın elenmesiyle sincap (Sciuridae sp.) ve kurbağa (Bufonidae sp.) kalıntıları elde edilmiştir. Kalıntılar üzerinde her hangi bir ize ve modifikasyona rastlanılmamıştır. Sinanköy tarihi çerçevesi içinde pithosun neden Sinanköy kalesinden uzak bir bölgede, herhangi bir iskan izi bulunmayan bir alana konulduğuna dair sorulara cevap aranmış ve pithos içinden elde edilen mikrofaunal kalıntıların muhtemel paleoekolojik ve insan etkileşimleri hakkında değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda bulunan mikrofaunal kalıntılarının beşeri etkiler olmaksızın pithos içinde kaldığı ve tarihsel faunanın belirlenmesi için bir öneri materyali oluşturabileceği sonucuna varılmıştır