İslam-Osmanlı Hukukunda Çocuğun Hukuki Durumu (original) (raw)
Related papers
Türk ve Rus Hukukunda Çocuğun Velayeti
Selcuk Universitesi Hukuk Fakultesi Dergisi, 2018
ÖZ Sağlıklı toplumun temeli çocuk ve çocuğun aile ile ilişkidir. Çocuğun korunması, yetiştirilmesi ve sağlıklı gelişimi direkt veliye bağlıdır. Anne ve babanın boşanması, anne ve babadan birisi veya ikisinin ölümü, gaiplik, çocuğa yeterli ilgi gösterilmemesi gibi durumlarda, velâyetin kime bırakılacağı söz konusudur. Bu çalışmada Türk ve Rus hukukundaki çocuğun velâyeti kıyaslanmaya çalışılacaktır. Çocuğun velâyeti ile ilgili kurallar iki hukuk sisteminde benzerlik gösterse de, bir takım farklılıklar vardır. Türk ve Rus hukukuna göre velâyetin tanımı, hukuki niteliği, velâyete sahip olanlar ve velâyete tabi olanlar, velâyetin kapsamı ve kullanımı, çocuğun mallarının yönetimi ve kullanımı, velâyetin sona ermesi ve kaldırılma koşulları incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada boşanma sonucunda ortak velâyet, velâyeti anneye bırakılan çocuğa anne soyadı verilmesi gibi güncel konulara değinilmiştir.
İslam'Da Yeti̇mleri̇n Hukuki̇ Statüsü
2009
İslam Hukukunda yetim, yaygın anlamıyla babasını kaybetmiş çocuğa denir. Bu vasıf buluğ çağına kadar sürer. Yani buluğ çağına ulaşan çocuk artık yetim olarak nitelendirilmez. Hükümleri evrensel olan İslam, insanlara her alanda gerekli olan hakları tanıdığı gibi yetimlere de bir kısım haklar tanımıştır. İslam Hukukunda bu haklarla ilgili de gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle yetim kalan çocuğun, ferdi ve sosyal hayatında oluşabilecek boşlukların asgariye indirgenmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini sağlayacak tedbirler alınmıştır. Diğer taraftan küçük yaşta sahip olduğu mali kaynakların, uygun bir şekilde vasi ya da velisi tarafından muhafaza edilerek buluğ çağına ulaştığında kendisine teslim edilmesi zorunlu kılınmıştır.
Hukuk Yargısında Çocuğun Adalete Erişimi
Hukuk Yargısında Çocuğun Adalete Erişimi, 2022
Ulusal insan hakları kurumu olarak kurumsal yapısına kavuşturulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), 'insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ayrımcılıkla mücadele, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etme' alanlarında faaliyet göstermektedir. 6701 sayılı TİHEK Kanunu'nun 'Kurumun görevleri' başlıklı 9'uncu maddesine göre kurumun görevleri arasında; "İnsan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ayrımcılığın önlenmesine ve ihlallerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak" ve "İnsan haklarının korunması, ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve toplumdaki eşitlik anlayışının geliştirilmesine yönelik olarak üniversiteler ile ortaklaşa faaliyetlerde bulunmak" yer almaktadır. Yirminci yüzyıldaki dünya savaşlarının çocuklar üzerindeki psikolojik ve fiziksel yıkıcı etkilerinin ardından çocukların insan haklarının özel olarak korunması gereken bir alan olduğu kabul edilmiştir. Bu kabulle birlikte Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi'nin ardından her yıl 20 Kasım günü "Dünya Çocuk Hakları" günü olarak kutlanmaktadır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, küresel ölçek-Emre ÜÇKARDEŞLER
İslâm Ceza Hukuku Açisindan Çocuklarin Ci̇nsel İsti̇smari
Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Kur'an ve Sünnette doğrudan çocuklara yönelik cinsel istismarı düzenleyen ayet ve hadis mevcut değildir. Kur'an ve sünnette iĢaret edilen cinsel nitelikli suçlar ve cezaları yetiĢkinlere yöneliktir. Çocukların cinsel istismarı klasik Ġslâm hukuku kaynaklarında müstakil bir baĢlık altında incelenmemiĢtir. Konu daha çok zina, livâta (homoseksüellik) ve sihâk (lezbiyenlik) suçlarında taraflardan birinin çocuk olmasının mükellef tarafa verilecek cezanın niteliğini nasıl etkilediği etrafında incelenmiĢtir. Bu bağlamda kadınların erkek çocuklarla cinsel birliktelikleri, erkeklerin kız çocuklarla cinsel birliktelikleri ile kız ve erkek çocukların cinsel birliktelikleri zina baĢlığı altında ele alınmıĢtır. Homoseksüellik livâta baĢlığı altında, lezbiyenlik ise sihâk baĢlığı altında ele alınmıĢtır. Cinsel nitelikli suçlarda gerek fail olarak gerekse mağdur olarak çocuklar yetiĢkinlerden farklı hükümlere tabi tutulmuĢtur. Bu farklılıkta bazen çocuğun durumu dikkate alınırken bazen de suçun unsurlarının oluĢup oluĢmadığı cezada belirleyici olmuĢtur. Bu çalıĢmada çocuklara yönelik cinsel istismarın Ġslâm Ceza Hukuku açısından nasıl değerlendirildiği ele alınmıĢtır. Böylece hem çocuklara yönelik cinsel istismara dikkat çekilmek istenmiĢ hem de Ġslâm Hukukunun konuya yaklaĢımının açıklığa kavuĢturulması amaçlanmıĢtır.
İSLAM HUKUKUNDA VELÂYET SAHİPLERİNİN ÇOCUĞUN MALLARI ÜZERİNDEKİ TASARRUF YETKİLERİ
MAKALE, 2021
Öz İnsan yeryüzünde, diğer varlıklardan farklı olarak akıl ve irade sahibi kılınmıştır. İnsan kendisine has kılınan bu özellikleri sebebiyle yapıp ettiklerinden Allah'a, diğer insanlara ve çevresine karşı sorumlu kılınmıştır. Bu sorumluluk insan hayatının bedenî ve aklî gelişimine paralel olarak dinî açıdan bulûğ, malî açıdan ise rüşd çağıyla birlikte başlamaktadır. Ana rahminden başlayıp rüşd çağına kadar devam eden süreçte insan için, hak ve sorumluluklar bakımından (ehliyet) bir sınırlılık söz konusudur. Bu dönemde ceninin ve çocuğun şahsi tasarruflarda bulunması hukuken mümkün olmadığından şahsi ve malî işlerini, onun adına velâyetini üstlenen kişiler (velî/vasî) yerine getirecektir. Bu çalışmada çocuğun cenin dönemiyle birlikte lehine yapılan miras, vasiyet, hibe, vakıf, ikrar gibi yollarla, temyiz öncesi ve temyiz döneminde velâyetini üstlenen kişiler tarafından yapılan kazandırıcı işlemler vasıtasıyla elde ettiği malları üzerinde velâyet sahiplerinin tasarruf yetkileri ele alınacaktır. Çocuğun malî velâyetini üstlenen velâyet sahipleri yani baba, dede ve onların vasîleri ile devlet (hâkim/velâyet kurumu) tarafından tayin edilen vasîlerin çocuğun malları üzerinde tasarruf yetkisi, genel olarak mallarının korunması, işletilmesi ve kullanılması çerçevesinde incelenecektir.
Islam Hukuku Perspektifinden Escinsel Bireylerin Cocuk Edinme Sahibi Olma Problemi
Özet: İslam hukuku perspektifinden eşcinsel bireylerin çocuk edinmesiyle ilgili kaleme alınan bu çalışmada önce araştırmanın temel iki kavramı 'eşcinsellik' ve 'çocuk edinme'nin kapsam ve içeriği konusunda detaylı bilgiler sunulmuştur. 'Eşcinsellik' kavram olarak beyan edilmiş; erkek-erkek (ing: gay), kadın-kadın (ing: lesbian) ve her iki cinsle de cinsel ilişki kurabilen (ing: bisexuel) eşcinsel bireyler başta olmak üzere eşcinselliğin farklı sınıfları hakkında bilgi verilmiştir. Tabiatıyla bu bilgiler ele alınırken gerekli olduğu kadar farklı disiplinlerin verilerinden de istifade edilmiştir. Özellikle İslam hukuku başta olmak üzere dinî araştırmalar kapsamında modern dönemde eşcinsellik konusunda oluşan literatür incelenmiştir. Çalışmanın ikinci temel kavramı 'çocuk edinme' incelenirken, eşcinsellerin evlat edinmesi ve onların modern üreme teknikleriyle çocuk sahibi olma ihtimalleri üzerinde durulmuş, tıbbın ve pozitif hukukun konuya yaklaşımına yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında İslam hukuku perspektifinden eşcinselliğin hükmü ele alınmıştır. Bu kapsamda İslam hukukunun asıl delilleri olan Kitap ve Sünnet naslarında eşcinselliğin hükmü ve İslam hukukçularının bu konudaki değerlendirmeleri beyan edilmiştir. Akabinde araştırmanın asıl konusu olan eşcinsel bireylerin farklı yöntemlerle çocuk edinmeleri yahut bir şekilde ebeveynini kaybetmiş çocukların bakım ve şahıslarına bağlı hakların ifasıyla ilgili velayetleri üstlenmek istemeleri, İslam hukukunun normları çerçevesinde açıklanmıştır. İlgili başlıkta genel manada çocukların velayetini üstlenecek bireylerde aranan ehliyet şartları ve eşcinsellerin bu şartlar karşısındaki durumları ifade edilmiştir. Sonuç kısmında ise araştırma neticesinde elde edilen bulgular analiz edilerek konuyla ilgili değerlendirme, teklif ve öneriler araştırmacılara sunulmuştur.
Osmanlı Hukuk Uygulamasında Kadının Çocuğu Üzerindeki Velayet ve Vesayet Hakkı
Velayet hakkı/sorumluluğu tarih boyunca önemli değişimler geçirmiştir. Antik dönemde özellikle babanın, çocukları ve eşi üzerindeki mutlak egemenliği olarak uygulama alanı bulan bu hak, kimi zaman aile babasına, sorumluluğu altında bulunan kişilerin yaşam haklarını ihlal edecek düzeyde bir yetki tanımıştır. Velayet kurumunun zamanla geçirdiği tarihi dönüşüm, hesap verilebilir ve denetlenebilir bir hak olarak günümüze kadar işlevini sürdürmüştür. İslam hukukunun cari olduğu Osmanlı Devletinde velayetin nasıl işlediği, söz konusu hakkın genel teamüle göre babaya verileceği kuralının uygulamada ne ölçüde yer aldığı araştırılması gereken konular arasındadır. Özellikle İslam hukuk literatüründe, hukuk ekolleri arasında bir takım görüş farklılıkları olmakla birlikte baskın bir şekilde ifade edilen kadınların çocuklarının yalnızca bakım ve terbiyesinden sorumlu olup (hidâne), velayet/vesayet haklarının bulunmadığı görüşü, Osmanlı uygulaması ile örtüşmekte midir? Şüphesiz bu alanda elimizdeki zengin arşiv malzemesi, şer'iyye sicil defterlerindeki bilgiler, dönemin uygulaması hakkında bizlere ışık tutacak mahiyettedir. Bu çalışmada kadınların çocukları üzerindeki velayet/vesayet hakkının varlığının, Osmanlı arşiv belgeleri ışığında bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmaktadır.
İslam Ve Osmanli Yargilama Hukuku’Nda Esbab-I Mûci̇be
2016
OZET Adil bir yargilama ve hukum, verilen kararin delillerle temellendirilmesini yani gerekcelendirilmesini gerekli kilar. Gerekce, analitik bir dusunme ve diyalektik bir muhakeme faaliyetinin urunudur. Islam ve Osmanli hukukundaki hâkim ve mahkeme kararlarinda gerekce adi altinda ayri bir bolum bulunmamaktadir. Bu durum, Islam ve Osmanli yargilama hukukunda hukmun gerekcelendirilmesine gereken onemin verilmedigi anlamina gelmez. Aksine gerekce, gerek Islam hukuku pratiginde gerekse Osmanli hâkim (kadi) ve mahkeme kararlarinda unsurlari ve fonksiyonlari itibariyle yer almaktadir. Anahtar Kelimeler: Islam Hukuku, Osmanli Hukuku, Delil, Mantik, Hukum, Esbab-i Mucibe (Gerekce), Temyiz.