Önceki Ümmetlerin İbadetleri Hakkında Kur’an Kıssalarındaki Bilgiler Kapsamında “İslam Beş Şey Üzerine Bina Edildi” Hadisi Hakkında Bir Değerlendirme (original) (raw)

Kur’ân-ı Kerîm’de İbadet Yerleri ile İlgili Kavramların Değerlendirilmesi

A rapça "toplamak" anlamındaki "cem' 1 ~" kökünden ismi fail olan ve günümüzde ibadethane anlamında kullanılan cami kelimesi, Kur'an'da bu anlamıyla geçmemektedir. Kaynaklara bakıldığında bahsi geçen kavramın-Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından kullanılelığına dair zayıf bir rivayet dışında-asr-ı saadette de bu anlamıyla istimal edilmediği, ilk defa tabiin döneminde kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Kur' an' daibadet ~dilen/namaz kılınan yer anlamında mescid, beyt, mihrab, savami',

Kâdî Mîr Meybudî’nin Beş Tümel Konusuna Yaklaşımı

Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020

Doğru düşünmenin aracı ve yöntemi olarak kabul edilen mantık ilmi, tasavvurât ve tasdikât olarak iki bölümde ele alınmaktadır. Tasavvurât kısmında beş tümel ve tanım konusu incelenirken, tasdikât kısmında ise önermeler ve kıyas konusu incelenmektedir. Mantık ilminde kavramlardan başlanarak bir yapı inşa edildiği görülmektedir. Zira kavramlardan önermelere, önermelerden kıyaslara ulaşılır. Görüldüğü üzere mantık ilminde kavramlar konusu önemli bir yere sahiptir. Kavramlar konusu içerisinde de beş tümel konusu önemlidir. Beş tümel konusu, tasavvurât kısmının ana amacı olan tanım konusuna ön hazırlıktır. Yaptığımız bu çalışmada İslam düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan Kâdî Mîr Meybudî'nin beş tümel konusuna yaklaşımını ele alacağız. İlk olarak tümel ve tikel kavramları, Meybudî ve önceki mantıkçıların görüşlerine yer vererek ele aldık. Daha sonra beş tümeli oluşturan, tür, cins, ayrım, hassa ve genel araz konusunu ele aldık. Meybudî'nin görüşlerini daha çok Ali b. Ömer Kâtibî'nin eş-Şemsiyye üzerine yazdığı Şerhu'ş-Şemsiyye üzerinden ele almaya çalıştık. Sonuç bölümünde ise ulaştığımız sonuçlara yer verdik.

Cemâat-İ İslâmî’De Si̇yaset Üzeri̇ne Yapilan Mülahazalarin Mevdûdî Perspekti̇fi̇nden İncelenmesi̇

Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018

Cemâat-i İslâmî'ye göre siyaset, dini ikame etmek için yerine getirilmesi gereken bir araçtır. Bu amaçla Hindistan'da kurulan Cemâat-i İslâmî, Hz. Muhammed'in oluşturduğu toplum modelinde yeni bir cemaat oluşturmayı gaye edinmiştir. Bu anlayış ve metot çerçevesinde bireyler öncelikle zihni ve ahlaki yönden yetiştirilmeliydi. Bireylerde gerçekleşen bu değişim ve yenilik örnek bir Müslüman toplumun gerçekleşmesine vesile olacaktı. Ancak Cemâat-i İslâmî Pakistan'a geçtiğinde hareket metodunu değiştirdi. Cemâat'in bu yeni metodu Cemâat içerisinde birçok tartışma ve itirazlara konu oldu. Cemâat-i İslâmî'nin siyasete girmesi etik bulunmadı ve onun, daha çok ahlaki eğitim üzerinde yoğunlaşması gerektiği şeklinde düşünüldü. Cemâat-i İslâmî içerisinde yapılan bu münazaraları değerlendirmek, onun siyaset anlayışını ortaya koymak bakımından önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu makalede Cemâat-i İslâmî'nin siyaset anlayışı, Pakistan'da Cemâat-i İslâmî'nin metot ve yönteminde yapılan bu değişikliklere yöneltilen eleştirilere karşı, Mevdûdî'nin müdafaası ile birlikte değerlendirilerek ele alınmıştır.

İmam Ebû Hanîfe’nin İbadetler Konusunda Yalnız Kaldığı Bazı Görüşleri ve Bunların Tahlili

2020

Islam dusunce tarihinin kose taslarindan biri olan Imam Ebu Hanife, ayni zamanda Islam hukukunun kurumsal yapiya kavusmasina katki saglayan fakihler arasinda ilk siralarda yer alir. Onun dusunce sistemi farkli ilmi disiplinler tarafindan cok yonlu olarak arastirilmis; Islam dusunce ve hukuk tarihindeki derin etkisi ve haiz oldugu konumu takdir ve teslim edilmistir. Bununla birlikte Ebu Hanife, bazi goruslerinden dolayi birtakim elestirilerin hedefi olmustur. Elestirilen yonlerden biri de munferit kaldigi fikhi gorusleridir. Dogasi geregi fikhi konularda ihtilaf, kacinilmaz bir durumdur. Bu nedenle fikihta farkli doktrinler ortaya cikmistir. Ancak bazi meselelerde Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed gibi ogrencilerinin dahi diger mezhep imamlari ile ayni kanaatte olmasi, Imam Ebu Hanife’nin hadislere aykiri hareket ettigi seklinde ve benzeri birtakim ithamlara maruz kalmasina neden olmustur. Fikhin ibâdât, muâmelât ve ukubât alanlarini ilgilendiren bu goruslerin tamami makalenin sinirlar...

Mevzû Hadislerin Tespit ve Tenkidinde Metin Bilgi ve Birikiminin Önemi

FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 2019

İlim ve sanatla uzun süre meşguliyet, sahibine özel bir "meleke" kazandırmakta, alan çalışmalarında süratle karar verebilme imkânı sağlamaktadır. Hadis metinleriyle uzun süre meşgul olma sonucu elde edilen metin bilgi ve birikimi sayesinde hadislerin orijinalliğini tespit etme bir "meleke" haline gelmekte, hadislerin güvenilirlik derecesi kolaylıkla belirlenmektedir. Hadis âlimleri tarafından hadisin güvenilirliğini test etme konusunda hadis râvilerinin tek tek detaylı bir şekilde incelenmesi anlamındaki sened tenkidi ile birlikte metin tenkidi için de objektif kriterler konulmuştur. Hadis metinlerinin tenkidinde Kur'an ve Sahih Sünnet gibi temel referanslara uygunluk yanında; hadisin selim akıl, tarihî gerçekler ve ilmî verilere aykırı olmaması temel esaslar olarak kabul edilmiştir. Hadis literatüründe özellikle mevzû hadislerin tenkidinde dikkate alınan bu meşhur temel esaslar dışında bazı önemli kriterlerin da zikredildiği görülmektedir. Münekkit hadis âlimlerinin hadis metinleri üzerinde tarih boyunca süren titiz ilmî çalışmaları sonunda tümevarım yoluyla vardıkları sonuçlar, ilim erbabı arasında "genel kabul" görmüştür. Bu makalede hadislerin tenkidinde metin bilgi ve birikiminin önemini gösteren ve ilim dünyasında genel kabul gören bu ilmî kriterler üzerinde durulmaktadır.

Bedruddin Aynî’nin “El-Binâye Şerhu’l-Hidâye” Adlı Eserinde Hadisle İstidlâl Metodu

Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2016

Öz 14. ve 15. yy. önemli Hanefi fakihlerinden biri Bedruddin Aynî'dir. Aynî, iyi bir fakih olduğu kadar dönemin önde gelen hadisçilerinden biridir. Hanefi mezhebinde eşine az rastlanan hadisçi-fıkıhçı âlim profilinin önemli bir örneği olan Aynî, hadisçi kimliğinin de etkisiyle el-Binâye Şerhu'l-Hidâye adlı eserinde fıkhî görüşleri hadisle temellendirmeye çalışmıştır. Bu makalenin de temel amacı, Aynî'nin Hanefi mezhebi başta olmak üzere fıkhî görüşleri hadisle istidlâl ederken kullandığı yöntemi ortaya koymaktır. Sonuç olarak Aynî'nin fıkhî görüşleri hadisle temellendirirken bazı prensipleri gözettiği tespit edilmiştir.

Hadis Rivayetinde Birleşik Yapılar: Bir Rivayet Dört Hadis

Dinbilimleri akademik araştırma dergisi, 2012

Birleşik rivâyetler, Hz. Peygamber'in biri diğerinden bağımsız hadislerinin bir araya getirilip müstakil bir hadis gibi rivâyet edilmesi ile oluşmaktadır. Râvî tasarrufları kapsamında yer alan bu durum, râvîlerin salt nakilci olmadıklarını gösterdiği gibi, metinlerin nakil sürecindeki dinamik yapıyı da ifade etmektedir. Çalışmada, yanında eşi veya mahremi bulunmayan bir kadının yolculuğunu, ramazan ve kurban bayramı günlerinde orucu, sabah namazından sonra güneş doğup yükselinceye, ikindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar namaz kılmayı ve Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ile Mescid-i Nebevî dışındaki mescidlere yolculuk yapmayı yasaklayan hadis, birleşik metinler bağlamında tetkîk edilmekte ve birleştirmenin hangi râvî tarafından yapıldığı aranmaktadır.

Ehl-İ Sünnet’in Bir Kısım Haberi Sıfatlara Dair Yorumları

Journal of social, humanities and administrative sciences, 2022

Allah'ın sıfatları meselesi, İslâm tarihinin ilk döneminden itibaren tartışma konusu yapılmış, en önemli meselelerden bir tanesidir. Allah'ın sıfatlarıyla ilgili kelâm etmeyen hemen hiçbir kelami mezhep bulunmamaktadır. Her mezhep kendi metoduna göre bu sıfatları yorumlamış, binaenaleyh konu etrafında farklı yorumlar ortaya çıkmıştır. İlk bakışta Allah'ın insanî özellikler taşıdığını düşündürten haberi sıfatlar, Allah'ın sıfatlarıyla ilgili tartışma konusu yapılan ilk meselelerdendir. Haberî sıfatlar hakkında ilk dönem ulemâ yorum yapmaktan kaçınmaktaydı. Fakat bu tarz sıfatları yorumlamada aşırıya giden ve taşıdıkları insanî hususiyetleri Allah'a nispet eden görüşlerin ortaya çıkmasıyla bu sıfatların İslâmî bir bakışla tevil edilmeleri zarureti hâsıl olmuştur. Ehl-i Sünnet ulemâ burada devreye girmiş ve söz konusu sıfatları Kuran, sünnet ve aklî ilkeler ışığında yorumlamışlardır. Böylece aşırı yorumların önüne geçilmiş ve insanların yanlış itikadi yönelimlere maruz kalmalarının önüne set çekilmiştir. Makalede Eş'ariler ve Matüridiler olmak üzere Ehl-i Sünnet kelamcıların söz konusu sıfatlara ne gibi yorumlar getirdiklerini ve bu yorumların istinat ettiği delilleri kronolojik bir şekilde incelenecektir.