Baski Karşiti Sosyal Hi̇zmet: Modern Dünya-Si̇stemi̇ Açisindan Eleşti̇rel Bi̇r Değerlendi̇rme (original) (raw)
Related papers
DergiPark (Istanbul University), 2022
Son yıllarda bilişsel sosyolojinin öne çıkmasıyla birlikte, gittikçe daha fazla araştırmacı, insan bilişinin kültürel kökleri ve kültürün eylemi motive ettiği bilişsel mekanizmalar üzerinde çalışmaktadır. Bu yönelimin bir neticesi olarak sosyal bilişsel gerçeklikle ilişkilendirilen, yorumlayıcı kültürel analiz yaklaşımlarına dair literatür hızla gelişti. Bilişsel sosyolojinin kültürel geleneği, insan bilincinin kültürel gruplara ve tarihsel akışa göre nasıl değiştiği ile ilgilidir. Bu teoriye göre, bir aktör, özneler arası dünyaya girerken, aynı zamanda bilişsel olarak da sosyalleşir ve nesnelere başkalarıyla ortak anlam verir. Birey, bir yandan kültürel bilişselliği deneyimlerken, diğer yandan, kasıtlı failler olarak anladığı "öteki" insanları, sosyal gerçekliğin optiğinden görür. Kişisel ve toplumsal benliğini bu şekilde inşa eden aktör, ileriki aşamada, dünyadaki düşünce toplulukları ile iletişimsel eyleme geçerek, sosyal ve kültürel kimliğini test eder. Bu çalışmada, eylemi etkileyen kültürel mekanizmaların ampirik incelemesine girmeyeceğiz. Bilişsel sosyal gerçekliğin gündelik yaşamda konsept kullanımını ortaya çıkartan gerçeklik biyografisini ele almaya çalışacağız. Ayrıca, yeniden üretimi, düşünümsel mekanizmaya dönüştürecek şekilde, daha fazla iletinin bilişsel kapasiteye ulaşmasına neden olan gerçekliğin sosyal pozisyonunu etraflıca inceleyeceğiz. Bunun için de kültür sosyolojisinin tarihsel anlatımından çok, modern bilişsel sosyolojiye veri sağlayan sosyal bilişsel sürecin ana noktalarına özet olarak değineceğiz. İnsan bilişinin kültürel kökleri bilişsel farklılıkları bir ölçüde açıklar. Günümüzün işlevsel gerçekliğini biçimleyen Batı bilincinin arkasında başka bir deneyimsel farkındalık olduğu aşikardır. Gecikmiş modernitede, sosyal gerçekliği oluşturan fenomenlerin mekanizmaları, gündelik yaşamda farklı bağlamsal durumlara atıfta bulunduğu için, eylemliliğin düşünümsel neticesi, bilişselliğin standart zamanında sapmalara neden olur. Bilişsel deneyimin karakterine odaklandığımız bu makalede, bilişsel gerçekliğin asimetrik konumlanışını esas alarak, özellikle gecikmiş modern toplumlarda, farklı bir eleştirel gerçeklik açıklamasının bireysel ve toplumsal zorunluluk haline geldiğini savunacağız.
Kültüri̇çi̇ Bi̇r Değerlendi̇rme: Toplumsal Normlar Ekseni̇nde “Müzi̇ksel Terci̇h”
2014
Bir davranışın, belli bir etkenler bütünüyle ilişkili olduğu ve bu etkenler nedeniyle ortaya çıktığını savunan bu çalışmada, müziksel tercih süreci toplum merkezci (sociocentric), otoriter bir yetke olarak toplumsal normlar ile; iradi, benmerkezci (egocentric), 'özgürlük' kavramlarıyla ilişkilendirilecek ve usavurma yöntemiyle irdelenecektir. Birey, müziksel tercihlerinde mutlak bir özgür iradeye sahip mi? Tercih sürecinde, ait olduğu topluluğun siyasal, sosyolojik ve kültürel bir baskısını yaşıyor mu? Gibi soru(n)lar zihinde tutularak, müziksel tercihlerin bireysel eksende nasıl biçimlendiği anlamaya çalışılacaktır. Dolayısıyla bu makale; sosyal bilimlerin düşünce sistematiğini izleyerek, anlatım yerine anlamayı önceller.
Journal of International Social Research, 2019
Öz Ülkelerin gelişmişliği hangi düzeyde olursa olsun toplumsal cinsiyet eşitsizliği her ülkede farklı şekillerde rastlanabilen bir durumdur. Her ülke kendi içinde ya da uluslararası katılımlarda bu eşitsizliği önemine vurgu yapmakta ve giderilmesi için önlemlerin ve çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak çoğu ülke uygulamada bu konu ile ilgili yetersiz kaldıkları görülmektedir. Temelinde insan hakları ve sosyal adalet bileşenlerine sahip olan sosyal hizmet disiplinine sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için önemli roller düşmektedir. Toplumsal cinsiyet yaşamın birçok alanında kadın ve erkek cinsiyetine yüklenen roller bütünüdür. Bireyler bu rollerden ötürü yaşamlarında cinsiyete bağlı olarak eşitsizlikler ile karşı karşıya kalabilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele eden birincil meslek gruplarından biri olan sosyal hizmetin sürdürülebilir kalkınma hedefleri yolunda önemi göz ardı edilmemelidir. Bu bağlamda, bu çalışmada sosyal hizmet bağlamında toplumsal cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilir kalkınma ele alınacaktır.
Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2020
The emergence of a sub-discipline as development economics and the acceptance of the existence of this discipline by both developed and underdeveloped countries took place after the Second World War. The existence of a bipolar world and the efforts of Western countries to attract underdeveloped countries to their own ranks have increased the importance of development economics. In development literature, the terms development, industrialization, Westernization and modernization are used almost synonymously. Development is perceived as capturing the material progress created by Western civilization. Therefore, a country that wants to develop needs to be modernized and westernized. Through modernization and development efforts, cultural differences are classified hierarchically. The Western culture model has been idealized and transformed into a benchmark in order to legitimize the interventions implemented in the name of development. Although Development Economics had its golden age until the 1970s, it was then dragged into crisis. The blessing of the western way of life under the name of industrialization, westernization, modernization or development resulted in the transformation of the cultures of the third world countries. Underdeveloped countries have their own rich civilization and culture. Efforts to sacrifice or transform them for development have failed. The aim of this study is to show that the root cause of the crisis in Western Development thought is due to the fact that underdeveloped countries' cultures are ignored and development is treated as Westernization and modernization.
COVID-19 Süreci̇nde Küresel Bi̇r Kamusal Mal Olarak Di̇ji̇tal Eği̇ti̇m Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme
Istanbul University - DergiPark, 2022
Bu çalışma 1. yazarın doktora tezinden üretilmiştir. Özet İnsanlar, tarih boyunca temel ihtiyaçları gidermede sağladığı kolaylık bakımından topluluklar halinde yaşamaya meyilli olmuşlardır. Ortak ihtiyaçların yani kamusal ihtiyaçların giderek çoğalması ile insan topluluklarının giderek büyük gruplar halinde bir arada yaşamaya başlamışlardır. Kamusal mallar zamanın ihtiyaçlarına göre şekillenmiş ilk başlarda çevre koşulları, bulaşıcı hastalık bağlamında tartışılan kamusal mallar, insan ihtiyaçlarının çeşitlenmesi ve teknolojinin gelişmesiyle finansal istikrar, eğitim, bilgi, internet ve küresel iletişim bağlamında tartışılmaya başlanmıştır. 21. Yüzyılda dijital gelişmeler sonucu ulusal sosyo-ekonomik kalkınma süreçleri giderek dijital dünya ile iç içe geçmiştir. Dijital teknolojiler, yeniden programlanabilmeleri sayesinde her sektörde kullanılmakta ve çok amaçlıdırlar. Covid-19 pandemisi ile zorunlu bir hale gelen çevrimiçi eğitim de tüketimde rakipsiz ve tüketiminde dışlamanın mümkün olmadığı bir kamusal mal türü olan küresel kamu mal kapsamında değerlendirilmektedir. Devletin e-devlet, ekonominin dijital ekonomi ve eğitimin e-eğitim olarak dönüşüm geçirdiği dijital çağda bu makale, kamusal mal kavramını irdeleyerek kamusal mal olarak dijital eğitimi ve Türkiye'de eğitimde dijitalleşme çalışmalarını inceleyecektir.
Evrensel Bi̇r Deği̇şi̇m Süreci̇ Olarak Bati Medeni̇yeti̇ Veya Modernleşme
Turkish Studies-Social Sciences
Civilization is a material and spiritual accumulation of one or more societies. In this sense, civilization concerns all societies. However, when it comes to modernization, the first thing that comes to mind is the West. This is also rational, scientific, technological and administrative dominant activity that emerged as a result of the Renaissance, reform and Enlightenment. Although modernity has emerged from the West, it is not only specific to the West. According to the other world in the Middle Ages Western civilization was lag behind. The West owes its revival to the East (other world outside the West) to a large extent. As of today, it is a must to look at the East in order to understand the past and present of the world civilization history or Western civilization. Modernity has been seen as the only way of life that is right and desirable over time. It was imposed on all societies after the French Revolution. In modern understanding, human has changed places with God. The only valid guide has been the human mind. Modern life that has lost its magic has been reduced only to the world of facts. This extreme secular life has brought with it many deficiencies, negativities and weaknesses. Modern life has centered on human freedom. It is the most advanced and the most valid lifestyle. The mind that is considered the measure of all things has become a dogma. Thus modernity has fallen into a great contradiction. Modernization has brought comfort to human life, but it also has enslaved her. In the modern world based on material realities, tears, injustice and exploitation became commonplace. This study, aims to reveal the emergence of modern life with its positive and negative aspects. The study has been dealt with a descriptive method based on literature review.
Modern Çocukluğa Bakiş: Nei̇l Postman Değerlendi̇rmesi̇
2022
Çocukluk her zaman var mıydı? Bir kurgu muydu çocukluk? Yoksa Rönesans'ın büyük icatlarından biri miydi? On altıncı yüzyıldan bu yana, inceltilip geliştirilerek gelen çocukluk, toplumsal kurguların süreğen olmadığı günümüzde yok oluşunu mu yaşıyor? Yaşadığı dönemin ilerisinde bir öngörüye sahip olan Neil Postman tarihsel süreç içinde değerlendirdiği çocukluk kavramını farklı bakış açılarıyla ele almış ve alana önemli bir katkı sağlamıştır. Bu araştırma yazarın çocuk ve medya üzerine yazdığı iki kitabında çocukluk bağlamını nasıl ele aldığını değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, nitel araştırma yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Durum çalışması modelinde kurgulanmıştır. Doküman analizi tekniği kullanılarak veriler analiz edilmiştir. Seçilen dokümanlar amaçlı örnekleme ile belirlenmiştir. Bu kapsamda yazarın ülkemizde yayınlanan "Çocukluğun Yokoluşu" ve "Televizyon: Öldüren Eğlence" adlı kitapları çalışmaya dâhil edilmiştir. Her bir kitap için çocukluk kavramıyla ilişkili kavramlar içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırma kapsamında frekans paylaşımına gidilmemiş, kavramsal boyut dikkate alınmıştır. Yapılan analizler sonucunda; "Çocukluğun Yokoluşu" kitabından; "fark edilen çocukluk, tüketilen çocukluk, hukuk, eğitim, aile, eğlence-televizyon" temaları; "Televizyon: Öldüren Eğlence" kitabından; "eğitim, aile, eğlence" temaları ortaya çıkmıştır. İki kitapta benzer ve farklı birçok temanın olduğu; kitaplarda "çocukluğun değişen ve dönüşen" yapısına dikkat çekildiği görülmüştür. Bu çalışmanın ileride çocukluk üzerine yapılacak çalışmalara ışık tutması ve Neil Postman'ın eserlerindeki çocukluğu farklı bir bakış açısı ile değerlendirerek alanyazına katkı sağlaması umulmaktadır.
Ahi̇li̇k Değerleri̇ni̇n Günümüz Açisindan Değerlendi̇ri̇lmesi̇; Eski̇şehi̇r Örneği̇
Journal of Gastronomy Hospitality and Travel (JOGHAT), 2021
Abbasi halifesi Nasır Li-dinillah tarafından resmileştirilen "fütüvvet" olgusunun devamı olarak kabul edilen ahilik 13. Yüzyıl da Ahi Evran Veli önderliğinde kurulmuştur. Hem bir yapılanma modeli hem de değerler bütünü olarak karşımıza çıkan ahilik kavramı günümüzde hala önemini taşıyan bir model olarak kabul edilmektedir. Devlet ile esnaf arasında köprü vazifesi gören ahilik teşkilatı sosyal yapısı sayesinde şehir esnafı ve halkın kalkınmasını sağlarken, temeline insan olgusunu koyan ve güzel ahlak içerisinde helal kazancı destekleyen bir teşkilatlanmadır. Kültürel yapısını ve köklerini ahilikten alan Anadolu Yaklaşımı kapsamında incelendiğinde geçmişte toplumsal ve mesleki açıdan oldukça önemli olan ahiliğin günümüzde hala ahlaki ilkelerinin, teşkilat anlayışının devam edip etmediği incelenmesi gereken bir konudur. Bu kapsamda bu araştırmada ahilik değerlerinin günümüze olan yansımaları ele alınmıştır. Araştırmanın nihai amacı turistik açıdan oldukça zengin olan ve köklü işletmelerin yer aldığı Eskişehir Odunpazarı ilçesinde seçilen işletmelerde ahilik değerlerinin devam edip etmediğinin ortaya konulmasıdır. Araştırma bulguları neticesinde Odunpazarı bölgesinde araştırma için seçilen işletmelerde ahilik değerlerinin yansımalarının devam ettiği ve ahilik kültürüne örnek uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna varılmıştır. Bu değerlerin yansımalarının kanıtı olarak da Odunpazarı'nda Anadolu yaklaşımının var olduğu ve önceliğin ticari kaygıdan çok hizmet ve müşteri odaklı olduğu söylenebilir.