Olası Q ateşi:Dört olgunun sunumu (original) (raw)
Related papers
Nörobruselloza balakut psikoz: Bir olgu sunumu
2000
Although brucellosis has been traditionally characterized as a disorder primarily of acute high fever, night sweating, arthralgia; it can also mimic the insidious psychiatric disorders progressing with atypical chronic symp- toms. Neurobrucellosis is a rare complication of brucellosis affecting central and peripheral nervous system and causing serious clinical complications. One of these complications is psychosis which has been rarely reported
Dört Kapı Kavramının Kaynakları
Türk Kültürü ve HACI BEKTAŞ VELİ Araştırma Dergisi, 2021
Dört Kapı kavramı, Aleviliğin temel eğitim müfredatında merkezi bir öneme sahiptir. İnsanı en ham halinden alıp insan-ı kâmil haline getiren bu eğitim programı, dört ana basamaktan oluşur. Bu ana basamaklar Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat adlarını taşır. Dört Kapı kavramı şimdiye kadar çok sayıda çalışmaya konu olmuştur. Doğrudan ve dolaylı şekilde bu eğitim programını araştırma konusu edinen çalışmaların çoğu, konunun sadece belirli yönüne ışık tutmuştur. Bu kavramın bir bütün halinde kaynaklarına eğilen çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Bu çalışma, Dört Kapı kavramının ana yapısına eğilmekte ve bu yapının kaynaklarını incelemektedir. Çalışmada kullanılan ana kaynaklar Kur'an-ı Kerim ile Hazreti Muhammed'in ve On İki İmam'ın buyruklarını içeren hadis kitaplarıdır. Ayrıca Alevilikte Dört Kapı kavramını anlatan iç metinlere de başvurulmuştur. Bu yazının temel tezi, Alevilikteki Dört Kapı kavramının İslami dayanaklarla inşa edildiğidir. Dört Kapı kavramının, Kur'an-ı Kerim ile Hz. Muhammed ve On İki İmam'ın buyrukları referans alınarak yapılandırıldığıdır. Bu çalışmada Dört Kapının Kur'an-ı Kerim ayetlerinde bir dayanağı olup olmadığı, varsa bunların doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı dayanak teşkil ettiği sorularına cevap aranmıştır. Hadis ve buyruk kitaplarında bu kavrama zemin hazırlayan metinler olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmada bütün bunlardan hareketle Dört Kapı kavramını Kur'an-ı Kerim'e, Hz Muhammed'in ve On İki İmam'ın buyruklarına dayandırılmasının mümkün olup olmadığı da ele alınmıştır.
2005
Fascioliasis is a zoonotic disease caused by the trematode Fasciola hepatica, a liver fluke. Its usual hosts are sheep and cattle, in which it causes a disease of economic importance. Humans are accidental hosts who become infected after eating uncooked aquatic plants on which encysted organisms are present.The three patients described here in a review of the literature demonstrate the broad clinical and histopathological spectrum of fascioliasis.
Lityumla ortaya çikan iki psöriyazis olgusu
Lityum iki uçlu duygudurum bozukluğu tedavisinde başlıca tedavi seçeneklerindendir ve lityum tedavisi sırasında dermatolojik yan etkiler oldukça sık görülmektedir. Bu yan etkilerden en sık görülenleri akneiform döküntüler, folikülit, makülopapüler döküntüler ve psöriyazistir. Psöriyazis kronik gidişli inflamatuar bir deri hastalığı olup lityumun neden olduğu dermatolojik yan etkilerin başında gelir. Lityumla ortaya çıkan psöriyazis ve psöriyatik alevlenmeler oldukça sık görülen yan etkiler olmasına karşın, ortaya çıkış düzenekleri halen çok iyi anlaşılamamıştır. Ancak son dönemdeki çalışmalardan elde edilen kanıtlar lityumla ortaya çıkan psöriyazisin oluş düzeneğinin farklı olduğunu göstermektedir. Klasik psöriyazis oluşumunda proinflamatuar sitokinlerin artmış üretimi önemliyken, lityuma bağlı psöriyaziste bu düzenek daha az önemli görülmektedir. İn-vitro insan deri kültürlerinde, lityumun keratinosit proliferasyonu üzerine doğrudan uyarıcı etkisi olduğu bulunmuştur. Ayrıca, klasik psöriyazisli hastaların monositlerinde bazal proinflamatuar sitokin (IL-1β, TNF-α, IL-6) üretiminin arttığı görülmüşken, lityuma bağlı psöriyazisliler ve sağlıklı kontrollerde anlamlı artış saptanmamıştır. Bununla birlikte, in-vitro koşullarda lipopolisakkarid ile uyarılmış monositlerin bulunduğu ortama lityum klorür eklendiğinde, sağlıklı kişilerde ve lityuma bağlı psöriyazislilerde monositlerin IL-1beta ve TNF-alfa üretimi anlamlı olarak azalmışken, klasik psöriyazisli hastalarda anlamlı azalma olmamıştır. Bu bulgular ışığında, lityuma bağlı psöriyazis ve klasik psöriyazisin ortaya çıkış düzeneklerinin farklı olduğu söylenebilir. Ancak günümüzde bu farklılığı ortaya koyan yeterli veri bulunmamaktadır. Bu yazıda 41 yaşında, 12 yıllık hastalık öyküsü olup son 5 yıldır lityum tedavisi gören ve 35 yaşında, 13 yıllık hastalık öyküsü olup yaklaşık 11 yıldır lityum kullanan iki erkek hasta sunulmuştur. Bu olgu sunumu ile 'lityuma bağlı psöriyazis' fenomenine dikkat çekmek istemekteyiz. (Anadolu Psikiyatri Dergisi 2006; 7:244-247)
Sporadik Bir Bölgede: Dört İmport Sıtma Olgusu
Turkish Journal of Parasitology, 2013
Sıtma tarihte olduğu gibi günümüzde de önemli bir sağlık sorunu oluşturan paraziter bir infeksiyon hastalığıdır. Ülkemizde en fazla görülen tür Plasmodium vivax'dır, nadiren import vakalarda P. falciparum'da görülmektedir. 1926 yılında başlayan eradikasyon çalışmaları ile vaka sayıları oldukça azalmıştır. Ancak, seyahat, göçler ve programdaki aksaklıklar dolayısıyla import vaka sayıları artmaktadır. Sıtma açısından dünyada tropical, subtropical ülkelere, ülkemiz için Güneydoğu Anadolu ve Çukurova gibi endemik bölgelere seyahat öyküsü olan her ateşli olguda önce sıtma düşünülmelidir. Bu çalışmada yurt dışında çalışma öyküsü olan dört import olgunun epidemiyolojik ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Kafkaesk Eleşti̇ri̇ni̇n Dört Parmak Uza(N)Diği Bi̇r Kuyu: Beni̇ Kör Kuyularda
Türkiye sosyal araştırmalar dergisi, 2020
adlı yapıtında, daha önceki yazılarında olduğu gibi dili merkeze alan bir anlayışla hareket ederken toplumun tepkisizliğine, insanlığın yitirilişine ve kurumların kokuşmuşluğuna derin bir eleştiri yapmıştır. Alegorik bir anlatım tarzını tercih eden Toptaş, söz sanatlarına geniş yer vermesiyle, roman dilini büyük ölçüde bir şiir diline çevirmiştir. Bu çalışmada Hasan Ali Toptaş'ın Beni Kör Kuyularda adlı eseri, roman sanatı ve Toptaş'ın eleştirisini yaptığı toplumsal sorunlar ekseninde irdelenmeye, hermeneutik yöntemle değerlendirmeler yapılmaya çalışılırken, Toptaş'ın dönüp dolaşıp okumaktan vaz geçemediği Kafka ve Milan Kundera'nın roman öğretileri kılavuz kabul edilmiştir. Bu çalışmanın ana konusu olan Beni Kör Kuyularda adlı eser, Toptaş'ın diğer birçok eserinde olduğu gibi postmodern unsurlar barındırmakta ve/fakat bununla birlikte insanlığın ölümü konusundaki eleştirel söylem romanda yer alan diğer unsurların ötesine geçmektedir. Nasıl ki Kafka'nın Dönüşüm adlı eserinde böceğe dönüşen Samsa'nın durumu sıradan hayatın gerçekliği içinde bir yerlere yerleştirilmişse, Hasan Ali Toptaş'ın Beni Kör Kuyularda adlı eserinde de Güldiyar'ın gözünden dökülen taşlar romanın kendi gerçekliği içinde normalleşir. Bununla birlikte yazar, okuyucuyu gerçek-kurmaca çelişkisi içinde aktif tutmayı da ihmal etmez. Eserde, özellikle son yıllarda dev bir dalga gibi büyüyen seyir merakı Hasan Ali Toptaş tarafından oldukça yetkin bir dille anlatılmış, eleştirilmiştir. Hasan Ali Toptaş, Beni Kör Kuyularda'da gerçek ile kurmacanın iç içe geçtiği bütüncül bir dünya oluşturmuş ve bu dünyanın içinden yalnızca seyrederek ilkel bir yaşam sürdüren büyük kalabalıkları; kişiliksizliğin, birey olamayışın neden olduğu kurumsal yozlaşmaları evrensel bir ideolojik bakış ve dille yermiştir. Toptaş'ın eleştirirken takındığı Kafkaesk tavır, dili kullanırken aradan çekilir ve dil bir sanat malzemesine dönüştürülür.
Her dönem ve her ülkede olduğu gibi ülkemizde de toplumsal ihtiyaçların değiĢmesi ve toplumsal beklentilerin farklılaĢmasına bağlı bir takım değiĢimler yaĢanmaktadır. Bu değiĢimlerin yaĢama geçirilmesi de bu gereksinimlerin giderilmesini sağlayan toplumsal birimlerin yasal açıdan yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde bu çerçevede yapılan değiĢimlerden biri de, AKP Grup BaĢkanvekillerinin 20.02.2012 tarih ve 130 sayılı, TBMM BaĢkanlığına verdikleri 05.01.1961 tarihli "222 sayılı Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi "ne bağlı olarak Eğitim Sistemimizde gerçekleĢtirdikleri değiĢikliklerdir. Öncelikle TBMM BaĢkanlığına verilen bu kanun teklifinin gerekçesi ele alınıp 222 Sayılı Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Yapılan DeğiĢiklik sonucu getirilen değiĢikliklerin ileri sürülen gerekçeler açısından tartıĢılarak açıklığa kavuĢturulmasında ve bunun üzerine kabul edilen kanunun değerlendirilmesinde yarar olduğu düĢünülmektedir. Bu açıdan ileri sürülen gerekçelerle ilgili değerlendirmeler: GEREKÇE 1: 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 7'nci maddesi ilköğretimin her Türk vatandaĢının hakkı olduğunu; 22'nci maddesi ilköğretimin 6-14 yaĢları arasındaki kız ve erkek çocukları kapsadığı ve parasız olduğunu; 24'üncü maddesi ise ilköğretimin 8 yıllık ve kesintisiz yapılacağını ifade etmektedir. 4306 sayılı Kanunla, Millî Eğitim Temel Kanununa getirilen değiĢiklikler sonucunda zorunlu eğitim süresinin 8 yıla çıkarılmasıyla farklı fiziksel özelliklere sahip, 6-14 yaĢları arasındaki öğrencilerin temel eğitim içerisinde tek bir eğitim kademesiyle düzenlendiği, oysa geliĢmiĢ ülkelerde bu kademelendirmede fiziksel geliĢimin farklılaĢtığı yaĢ gruplarının farklı kademelendirmeyle düzenlendiği ifade edilmektedir. Buna örnek olarak da, ABD, Ġngiltere, Fransa gösterilmektedir.