Covit- 19 Pandemi Döneminde Algılanan Stres ve Ölüm Kaygısı Arasındaki İlişkiler (original) (raw)

Covit-19 Pandemi Döneminde Algılanan Stres ve Ölüm Kaygısı Arasındaki

ASED | Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023

Araştırma Makalesi / Research Article experienced during the pandemic process. According to the results of one-way analysis of variance, there was no significant difference between the groups in terms of place of residence. According to the results of the mediation analysis performed to determine whether perceived stress predicts death anxiety through thoughts and feelings about the virus, it was found that perceived stress did not predict death anxiety through thoughts about the virus and the most experienced emotion.,

Gebelik Stresi İle Covıd-19 Korkusu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Toplum ve Sosyal Hizmet, 2021

Ölçeği puanları ile GSDÖ-36'nın alt boyutları olan "gebelik ve doğumla ilgili güvenli süreç arayışından kaynaklanan stres", "bebek bakımı ve değişen aile ilişkilerine ilişkin stres", "annelik rolü ile ilişkili stres", "sosyal destek arayışı ile ilişkili stres" ve "fiziksel görünümle ilişkili stres" puanları arasında pozitif yönde ilişki saptanmıştır (p< 0.05). Regresyon analizi sonuçlarına göre GSDÖ-36 alt boyutlarının, COVID-19 korku düzeyini yordayıcılığının düşük düzeyde anlamlı olduğunu ortaya koymuştur (R=0.407, R 2 =0.166, p<.01). COVID-19 Korkusu üzerinde en önemli yordayıcının "gebelik ve doğumla ilgili güvenli süreç arayışından kaynaklanan stres" alt boyutu olduğu belirlenmiştir (p< 0.05). Araştırmadan elde edilen bulgular, gebelerde pandemi sürecindeki gebelik stresini önlemede gerçekleştirilecek olan uygulamalar açısından önemli görülmektedir.

COVİD-19 Pandemi̇ Süreci̇nde Bi̇reyleri̇n Anksi̇yete Ve Yaşam Doyumu Düzeyleri̇ni̇n İncelenmesi̇

2022

Bu çalışma Covid 19 pandemi sürecinde bireylerin anksiyete ve yaşam doyumu düzeylerini incelemeyi amaçlamaktadır. Henüz yeni bir çalışma alanı olan Covid 19 pandemi sürecinin bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu bağlamda Covid 19 pandemi sürecinde bireylerin anksiyete ve yaşam doyumu düzeyleri arasındaki ilişkiye daha önceki çalışmalarda ayrı bir şekilde bakılmamış olması nedeniyle çalışma önem taşımaktadır. Çalışmanın evrenini Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmaniye ilinde yaşayan bireyler oluşturmaktadır. Çalışmaya seçkisiz (randomize) örnekleme yönetimi ile seçilen 18-65 yaş arası yaşayan ve Türkçe konuşan 384 birey dahil edilmiştir. Çalışmada kullanılan veriler Sosyodemografik Bilgi Formu, Yetişkin Yaşam Doyumu Ölçeği ve Koronavirüs Anksiyete Ölçeği Kısa Formu aracılığıyla elde edilmiştir. Araştırma kapsamında non-parametrik testlerden ikili gruplar için Mann-Whitney U, üç veya daha fazla grup için ise Kruskal-Wallis H analizinden yararlanılmıştır. Çalışma sonucunda; bireylerin yaşam doyumu düzeylerinin cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve birlikte yaşanılan kişi değişkenleri ile ilgili olmadığı tespit edilirken çalışma durumu ve gelir düzeyinin ise yaşam doyumu üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Buna göre Covid-19 sürecinde çalışan bireylerin çalışmayan bireylere göre; gelir düzeyi yüksek olan bireylerin ise gelir düzeyi düşük bireylere nazaran yaşam doyumu düzeylerinin daha yüksek olduğu ortaya çıkarılmıştır. Çalışmada son olarak; bireylerin anksiyete düzeyleri ile yaşam doyumu düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Çalışmada elde edilen sonuçlar çerçevesinde alanda çalışan ve terapi hizmeti sunan uzmanlara terapi hizmetlerinde ulaşılabilirliğinin arttırılması ve farklı sosyoekonomik düzeye sahip bireylere göre düzenlemelerin yapılması gerekliliği önerilmiştir.

Ölüm Sosyolojisi Ekseninde Ölüm Kaygısı ve Koronavirüs

HABİTUS Toplumbilim Dergisi , 2021

ÖZ : Ölüm kavramı, pek çok dilde farklı kelimelerle anılsa da her toplumda ve kültürde ölüm olgusu aynı şeyi ifade etmektedir. Bu bağlamda sosyolojinin disiplinlerinden biri olan ölüm sosyolojisi ise ölüm, ölümün sosyal yönü, ölüm sonrası ritüeller ve yas süreçleri hakkında çeşitli araştırmalar yapmıştır. Toplumları etkisi altına alan ölüm çeşitlerinden biri de kriz dönemlerinde yaşanan kitlesel ölümlerdir. Koronavirüs salgını süreci de binlerce kişinin ölümüne neden olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu ölümler, bireylerde ölüm kaygısını ortaya çıkarabilmekte ya da mevcut kaygıyı daha da şiddetlendirebilmektedir. Bu amaçla, ölüm kavramından yola çıkarak Ölüm Sosyolojisinin çalışma alanları ve tarihçesi tanımlanmıştır. Ölüm sosyolojisinin ilgi alanlarından biri olan ölüm kaygısı ise bu makalenin araştırma bölümünün konusunu oluşturmaktadır. Koronavirüs salgınının neden olduğu kaygı düzeylerini tespit etmek amacıyla 175 kişiye anket uygulanmış ve ortaya çıkan bulgular çeşitli tablolar ve grafikler yoluyla analiz edilmiştir. ABSTRACT : Although the concept of death is referred to by different words in many languages, the phenomenon of death expresses the same thing in every society and culture. In this context, the sociology of death, one of the disciplines of sociology, has conducted various studies on death, the social aspect of death, post-death rituals and mourning processes. One of the types of death that affects societies is mass deaths experienced in crisis significance. The coronavirus epidemic process has also caused the deaths of thousands of people and continues to be. These deaths can reveal or exacerbate death anxiety in individuals. Death anxiety, one of the areas of interest in sociology of death, is the subject of the research section of this article. Surveys were applied to 175 people in order to determine the anxiety levels caused by the coronavirus epidemic and the findings were analyzed through various tables and graphs.

COVİD-19 Korkusunun Annenin Doğumu Algılaması ve Doğum Sonu Anksiyeteye Etkisi

Turkish journal of family medicine and primary care, 2022

Introduction: Groups vulnerable to the stress effects of the COVID-19 pandemic include pregnant women and women who have recently given birth. It has been shown that during the isolation process, women's expectations about postpartum care decrease and they cause anxiety about various aspects of childbirth. Therefore, in this study, it is aimed to determine the effect of fear of COVID-19 on the mother's perception of birth and postpartum anxiety. Method: The population of the descriptive-cross-sectional study consisted of puerperant women. When the power analysis was performed, the sample size was determined to be at least 202 puerperant women with an effect size of 0.25, a margin of error of 0.05, a confidence level of 0.95, and a power of 0.95 to represent the universe. The research was completed with 255 puerperant women. The data were collected with the "Personal Description Form", "COVID-19 Fear Scale", "Mother's Perception of Birth Scale (MPBS)", "State Trait Anxiety Inventory (SATI)". In statistical evaluation, in addition to descriptive statistics, Cronbach's alpha, linear regression analysis was used. Results: The mean scores of the mothers participating in the study were 18.98±13.04 (COVID-19 Fear Scale), 73.64±13.04 (MPBS), and 36.02±9.38 (STAI FORM TX-I), respectively. As a result of the analysis, it was determined that the fear of COVID 19 affected the mother's perception of birth and its sub-dimensions negatively, but this effect was not statistically significant, it predicted postpartum anxiety in a positive way and the established model was statistically significant. Conclusion: It can be said that the mother's perception of birth is not affected by the fear of COVID-19, and a higher level of fear of COVID-19 accompanies higher postpartum anxiety.

Üniversite Öğrencilerinin Covıd-19 Bilgi, Tutum ve Sağlık Davranışları ile Anksiyete Düzeyleri Arasındaki İlişki ve Etkili Diğer Faktörler

ICONTECH INTERNATIONAL JOURNAL

Bu konuyla ilgili bilgi ile ilgili, COVID-19 ile ilgili eğitim veye yönelik sağlıkla ile ilgili olaylardanlanır. Kesitsel türdeki çalışma; 2020-2021 yarıyılında Türkiye'de bir devlet üniversite'nde bahar gören 1074 öğrenci ile büyümüştür. Veri toplama aracı olarak; Sosyo-demografik bilgi, COVID-19 formülü, COVID-19'a yönelik genel tutum ve uygun ölçü, Sağlıklı Beslenme İlişkin Tutum Ölçeği(SBİTÖ), Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları(SYBDÖ) “selsel etkinlik” alt boyutlu ve DAS-42 Ölçeği “ Kaygı” altlarındadır. Araştırma verileri SPSS 26.0 paketle değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirmesinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, t testi, anova testi(LSD ve Bonferroni testi) ve araç kullanımı.İstatiksel düzeylik düzeyi p<.05 olarak kabul edilmiş. Öğrenciler; SBİTÖ toplamından 57.23±20.39; aktiviteden 16.14±6.64 ve Kaygıdan 8.52±10.30 puan almışlardır. Öğrenciler COVID-19'a yönelik bilgi-19 ortamının orta tarafı, COVID-19'un olumlu sergilediğine inanılıyor. S...

Ölüm Kaygısı İle Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişkiler

Journal of Turkish Studies, 2017

The aim of this study is to determine the relationship between death anxiety levels and personality traits of college students. In this context, the definitions of the concepts death anxiety and personality traits were primarily given and then the relationships between these variables are explained with the help of theoretical and empirical studies. 211 women and 208 men in total of 419 college students from different faculties (Faculty of Literature, Faculty of Theology and Faculty of Engineering) of a state university voluntarily participated in this study. Data were collected utilizing Death Anxiety Scale, Five Factor Personality Scale and Personal Information Form. Data were analyzed with quantitative analysis techniques. Independent groups t-test, correlation and hierarchical regression analysis were used in the analysis of the data. The findings of this study showed that however there are no significant differences between five factor personality traits and gender of the participants, there are significant differences between death anxiety and gender of the participants. The correlation analyses results showed that there are positive relations between death anxiety and neuroticism; negative relations between death anxiety and openness to experience. There are no significant relations between death anxiety and other personality traits (extraversion, agreeableness and conscientiousness). Gender, neuroticism and openness to experience explain the variance significantly in death anxiety. The findings are discussed and interpreted on the basis of relevant literature.

COVİD-19 Pandemi̇ Süreci̇nde Bi̇r Pandemi̇ Hastanesi̇nde Görev Yapmakta Olan Hemşi̇relerde, Sosyodemografi̇k Deği̇şkenler, Beli̇rsi̇zli̇ğe Tahammülsüzlük Ve Umutsuzluk Düzeyleri̇ni̇n, Algilanan Stres Düzeyleri̇ne Etki̇si̇ni̇n İncelenmesi̇

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi, 2021

Pandemi sürecinde kişilerin stres düzeylerini etkileyen etmenlerin ve hangi düzeyde etkilediklerinin bilinmesi, pandemi ve sonrası süreçte alınabilecek önlemler ve yapılabilecek ruhsal müdahaleler açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle pandemi hastanesinde görev yapmakta olan hemşirelerin, algıladıkları stres düzeylerinin, sosyodemografik özellikler, belirsizliğe tahammülsüzlük ve umutsuzluk düzeyi ile ilişkili olup olmadığının incelenmesi amaçlanmaktadır. GEREÇ VE YÖnTEM: Çalışma örneklemini, bir pandemi hastanesinde görevli 119 hemşire oluşturmaktadır. Katılımcılara veri toplama aracı olarak "Sosyodemografik Veri Formu", "Algılanan Stres Ölçeği", "Beck Umutsuzluk Ölçeği" ve "Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği" uygulanmıştır. bULGULaR: Çalışmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 33,31±9,76`ydı. %74,8`i kadın, %56,3`ü evli, %41,2`si çocuk sahibiydi. %9,2`si acil servis hizmetlerinde, %29,4`ü yatan hasta servislerinde, %61,3`ü de yoğun bakım servislerinde çalışmaktaydı. Evli bireylerin yüksek "yetersiz öz yeterlilik algısı" skoruna sahip olduğu, yoğun bakım servislerinde çalışanların, en az bir kronik hastalığı olanların ve sigara kullananların Algılanan Stres Ölçeği ve tüm alt ölçek skorlarının anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). Stres skorları, umutsuzluk ve belirsizliğe tahammülsüzlük skorları ile pozitif yönlü, anlamlı düzeyde korelasyon göstermekteydi. SOnUÇ: Pandemide görev yapan hemşirelerin algıladıkları stres düzeyini sosyodemografik özellikleri, umutsuzluk ve belirsizliğe tahammülsüzlük seviyeleri etkilemektedir.

Covid-19 Pandemisinde, Travmatik Stres Belirtileri ve Ontolojik İyi Oluş Arasındaki İlişkide Anksiyetenin Aracı Rolü

Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2021

Bu çalışmanın amacı, COVID-19 pandemisine maruz kalan kişilerde travma sonrası stres belirtileri ile ontolojik iyi oluş arasındaki ilişkide anksiyetenin aracı rolünün incelenmesidir. Çalışma, salgın hastalık ve karantinasına maruz kalan 355 katılımcı ile online olarak yürütülmüştür. Katılımcılara, Demografik Bilgi Anketi, Travmatik Stres Belirti Ölçeği, Durumluk-Sürekli anksiyete ölçeği ve Ontolojik İyi Oluş ölçeği uygulanmıştır. Katılımcıların çoğunun, 18-25 yaşları arasında (%42), kadın (%76.9), üniversite mezunu (%43,4) ve Bekâr (%53.5) olduğu görülmüştür. Travmatik stres belirtileri arttıkça anksiyete (durumluk ve sürekli) düzeyinin arttığı, travmatik stres belirtileri ve anksiyete (durumluk ve sürekli) düzeyi arttıkça ontolojik iyi oluş düzeyinin düştüğü bulunmuştur. Bununla birlikte travmatik stres belirtileri ile ontolojik iyi oluş arasındaki ilişkide anksiyetenin aracılık etkisinin bulunduğu tespit edilmiştir. COVID-19 pandemisinin, travma sonrası belirtileri ve anksiyete semptomlarını arttırdığı ve ontolojik iyi oluş üzerinde olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır. Bu nedenle, pandemiye maruz kalan bireylerde, özellikle kolay zedelenebilir risk gruplarında, risk faktörlerini ele alan psikoterapotik yöntem ve psikososyal destek uygulamalarının geliştirilmesi gelecekteki toplumsal ruh sağlığı açısından önemli görünmektedir.