İş Yaşamında Kadın Chapter 5 Özen ve Sayan (original) (raw)
Related papers
GÜLTEN AKIN ŞİİRLERİNİN İZLEK EVRENİNDEKİ KADIN VE YALNIZLAŞMA
XII. Uluslararası Türk Sanatı, Tarihi ve Folkloru Kongresi Sanat Etkinlikleri, 2019
Gülten Akın, who always approached the poet like a hunter, made her poetry more popular as he became familiar with her personality, thoughts and appreciation. In her first poems, nature, love, separation, longing, loneliness, such as our poet who works on social problems and later took advantage of the possibilities of folk poetry has given products. Her poems in recent years have been a noteworthy name with different ways of saying and wise. Gülten Akın, who is one of the important poets of Turkish literature after 1950, shows the traces of concept in almost all her poems. It is understood that she expresses herself with a poetic understanding that proceeds from individual to collective without departing from her concept. Sometimes there is a lonely young woman, sometimes happy, unhappy, loving, longing, bored, annoyed, and reads. When the poems of Akın are examined, it is seen that the “female” element is in the foreground and this element has an impression that differentiates its poems. Sometimes there is a lonely young woman who is happy, sometimes unhappy, loving, longing, bored, distressed, and the reader sees her emotional adventure 'Akın' in his poems. Key Words: Gülten Akın, female, loneliness, poetry.
Kanona “Sızan” Kadın Edebiyatçılar
MSGSÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Bu yazının amacı; "Kanon nedir?", "Türk edebiyatında bir kanonun varlığından söz edilebilir mi?", "Bu kanon içinde kadın edebiyatçıların yeri nedir?", "Türk edebiyatında bir kadın edebiyatı kanonundan söz edilebilir mi?" sorularını tartışmaya açarak yanıtlamaya çalışmaktır. Ulusal kanonun oluşumunda antolojilerin önemli bir yeri vardır. Dolayısıyla bu yazıda Türkiye'de bir kadın edebiyatı kanonu olup olmadığını araştırmak üzere seçilen antolojiler incelenerek kadın şair ve yazarların bu antolojilerde kendilerine yer bulup bulmadıklarına bakılmıştır. "Bu antolojilerde kadın edebiyatçılardan kimlere yer verilmiştir?", "Kadınların antolojilerde yer alma oranları nedir?", "Hangi kadın edebiyatçılar ön plana çıkarılmaktadır ve neden?", "Hangi kadın edebiyatçılar antolojilerde yer bulamamaktadır ve bunun nedeni ne olabilir?" sorularına yanıt aranmıştır. Kadın ve erkek edebiyatçı sayısı oranlarına bakıldığında antolojilerde aynı oranda kadın temsilinin olmadığı görülecektir. Sonuç olarak, kadın edebiyatçıların Türk edebiyatında var olabilmelerinin ne kadar zor olduğu ve eleştiri "kurumu"nun bu konudaki önemi vurgulanmıştır. Feminist bir bakış açısıyla öncelikle antolojilerin ardından da edebiyat tarih yazımının güncellenmesi önemlidir.
SALAHADDİN ASIM’IN PENCERESİNDEN KADIN, DİN VE TOPLUM
2019
ÖZET II. Meşrutiyet devri, toplumsal yapı ve dini kurumların temel tartışma konularından biri olarak ön plana çıktığı ve dolayısıyla sistematik olmamakla birlikte din sosyolojisi çalışmalarının da başladığı dönemdir. Bu dönemde yaşamış olan Salahaddin Asım da, Sırat-ı Müstakim dergisinde yayınlanan yazıları ile İslam sosyolojisinin habercilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ancak söz konusu literatürde onun Osmanlıda Kadınlığın Durumu adlı kitabı ve İçtihad dergisinde çıkan yazılarının göz ardı edildiği dikkat çekmektedir. Asım, toplumun o dönemki temel sosyal problemleri içinde kadınların mevcut konumları ile din algısı arasındaki ilişkiyi yazılarında ele almış ve bu alanda yeni sosyolojik kavramlar üretmiştir. Onun, kadının sosyal işlevsizliğini "karılaşmak" olarak kavramsallaştırması bu örneklerden biridir. Bu makale Asım'ın İslamcılığı ve kadın hakları konusundaki feminizme yaklaşan bakış açısı ile onun Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık olarak adlandırılan düşünce akımlarından birini tam anlamıyla benimsemeyerek kendince bir terkibe mi giriştiğini, yoksa köklü bir düşünce değişikliğine mi yöneldiğini ele almaktadır. Çalışma, Salahaddin Asım'ın eserlerine dayalı olarak ve nitel araştırma yöntemi kullanılarak hazırlanmıştır. ABSTRACT Studies on the history of sociology of religion in Turkey were started from Second Constitution period in which social structure and religious institutions emerged as one of the main topics of discussions. Salahaddin Asım who lived during this period, is considered as one of the precursors of the sociology of Islam due to his approach in the Sırat-ı Müstakim journal. However it was ignored Asım's book (The Status of Women in the Ottoman Empire) and articles published in the Ictihad journal in this literature. Asım's works deal with the relationship beetween women's position in society and the perception of religion among primary concerns of his time and he had produced new sociological concepts. For instance, he conceptualized the dysfunctionality of women as "karılaşma". In this article, we will focus on Salahaddin Asim's approach on women's rights and his being Islamist. At the same time, the article discusses whether it is a radical change of mind or an effort to integrate movements such as Ottomanism, Westernism, Turkism, and Islamism. The study was prepared based on Salahaddin Asim's writings and by using the qualitative research method.
MASALLARDA KADIN TEMSİLİ FEMİNİST YENİDEN YAZIMIN İMKÂNLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2024
Masallar, egemen kültürün unsurlarına göre şekillenen ve bulunduğu kültürün izlerini taşıyan edebi metinlerdir. Masal metinlerinde kadın karakterlere biçilen roller kimi zaman iyiliği simgeleyen toplumsal cinsiyet rollerine uygun ideal bir kadın tipi iken; kimi zaman da kötülüğü simgeleyen cadı imajıyla resmedilir. Kurtarıcı rolüyle erkekler ise, etkin ve bağımsız bir öznedir. Böylece masallarda ötekileştirilen konumu ile kadın karakterlerin temsili; masalların popüler kültür içine yerleşerek kültürden kültüre, ülkeden ülkeye aktarılmasıyla yeniden üretilir. Grimm Masalları’ndan klasik ‘Külkedisi’ masalında kadın karakterlere biçilen geleneksel roller, erkek egemen bakış açısını yansıtır. Bu masalın yeniden yazılan formlarında ise, klasik masallarda kadınlara dikte edilen rollerden farklı bir kadın temsilinin sunulması hedeflenmiştir. Bu çerçevede, feminist yeniden yazımın örnekleri olan bu masallarda kadın karakterlerin temsili konusunda önemli değişiklikler olduğu tespit edilmiştir. Feminist yeniden yazım iktidar, toplumsal cinsiyet hiyerarşisi, cinsiyetçilik gibi konuları odağa alarak; eleştirel bir mesafe ile masallar gibi sıklıkla dolaşıma giren metinlerde kadınlara biçilen cinsiyetçi rolleri ve ataerkil söylem ve pratikleri alt üst etmeyi hedefler. Kısaca bu çalışmanın amacı; masalların feminist mücadelenin alanlarından birini oluşturduğu, yeniden yazılan masallar ile kadın karşıtı söylemlerin dönüştürülebileceği ve masalların yeniden yazımı ile nasıl toplumsal etkiler üretebileceğini değerlendirmektir. Bu kapsamda, makalede öncelikle feminist yeniden yazım konusu üzerinde durulmuş ve ardından klasik Külkedisi masalı eleştirel bir mesafeden analiz edilmiştir. Daha sonra ise, bu masalın yeniden yazılmış formları incelenerek feminist yeniden yazımın imkânları ele alınmıştır.
Rusen Seydaoglu Jin Jiyan Azadi ve Kadınların Sacları
Gazete Karınca, 2022
Hemen herkes Jina için saçını kestiğine göre saçın tarihsel anlamları üzerinde durmanın tam zamanıdır. Çünkü hiç şüphe yok ki birçok kadın molla rejimleri yüzünden saçını örtmek zorunda bırakılan kadınlara, onların verdikleri mücadelede yanlarında olduklarını göstermek için bunu yaptı. Onlara saldıranlara o kadınların yalnız olmadığının mesajı verilmeye çalışıldı. Jina katledildiği için elbette ortalık ateşe de verilebilirdi ama saç kesmek de değerliydi. Ben meselenin "artık erkek egemen sisteme tek bir saç telini bile vermek istemeyenler" tarafındaydım ama bu, saçını kesenlere karşı hırıltıyla homurtu arasında sesler çıkaranların seslerini kesmek için verilen mücadeleye dahil olmamı engellemedi. En çok da saçlar kesilirken atılan jin jîyan azadî sloganı bu ortaklığı yarattı.
KUR’AN’IN REHBERLİĞİ VE SÜNNET’İN ÖRNEKLİĞINDE ERKEK VE AILE
ERKEK OLMAK İSLAM SABİTELER VE DEĞİSEN ROLLER, 2023
İnsanoğlunun yeryüzü serencamı aile ile başlamış, bu ilk yuvanın iki kurucu unsuru olarak Hz. Âdem ve Hz. Havva hayat yolculuğunda beraberce yürümüşler, aile olma sorumluluğunu birlikte üstlenmişlerdir. İnsan olarak onlar da hatalar işlemiş, yanlışlarının farkına vardıklarında ise her ikisi de pişmanlıkla tövbe etme erdemini göstermişlerdir. Evlatları arasında vuku bulan ve birinin ölümüyle sonuçlanan elim olayın acısını yüreklerinde yaşarken birbirlerine destek olmayı sürdürmüşlerdir. İnsanlığın ilk anne ve babası olma yüküne beraberce omuz vermişlerdir. İnsanlık ailesinin bu ilk hikâyesinin başrolünde yer alan iki kişiden biri olan Hz. Âdem’in kul olarak, eş olarak, baba olarak üstlendiği rollerde Müslümanlar için önemli mesajlar olsa gerektir. Bu çalışma, aileyi ilgilendiren meselelerde hatıra önce kadının geldiği, söze “kadın ve aile” diyerek başlamanın yaygın olduğu bir vasatta, “erkek ve aile” hakkında konuşmanın da önem arz ettiği kabulüyle kaleme alınmıştır. Öncelikle en genel çerçevede insan olarak erkek ve kadının birbirine göre nerede durduğunu, ardından erkeğin aile içinde eş, baba, evlat gibi farklı rollerde tezahür eden konumunu Kur’an ve Sünnet perspektifinden ele alıp değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda Kur’an’da ifade edilen şekliyle erkeğin “kavvam” olmasının ne anlama geldiği üzerinde de durulmaya çalışılacaktır.