SÜLEYMAN ÇELEBI MEVLID’ININ ARNAVUTÇA YANSIMALARI VE ETKISI/ ALBANIAN REFLECTIONS AND THE IMPACT OF SÜLEYMAN ÇELEBI’S MEVLID (original) (raw)

ABDURRAHMAN RÂMÎ ÇELEBİ'NİN ŞEYH MUHYİDDİN-İ ARABÎ VASFINDAKİ METHİYESİ

Uluslararası İbnü'l-Arabî Sempzoyumu (İnsanlığın Hakikat arayışı ve İbnü'l-Arabî), 2018

Ahmed Yesevî (1093-1166), Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (1207-1273) ve Yunus Emre (1238-1320) gibi mutasavvıflarla Anadolu’ya atılan tasavvuf tohumlarının filizlenerek neşvünema bulmasında ve Osmanlı irfan geleneğinin oluşmasında en önemli isimlerden biri de hiç şüphesiz Muhyiddin İbnü’l Arabî’dir. Onun, hacim bakımından ciltler tutan ve günümüze yaklaşık 250’si ulaşan eserlerinin ilim ve irfan meclislerinde çokça okunup tartışıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda rahmanî ilham kaynaklı, beyit sayısı binleri bulan şiirleri de mevcut olan İbnü’l-Arabî, Osmanlı şiir geleneği içerisinde hakkında en çok şiir yazılan mutasavvıflardandır. Birkaç asır öncesinden günümüze gelinceye kadar divan şairleri, tekke şairleri ve günümüz şairleri kimi zaman onun tasavvuf düşüncesine ilişkin düsturlara yer vermiş kimisi ise bütün bir şiirini İbnü’l Arabî’ye hasretmiştir. Bu tebliğde XVII. yy. divan şairlerinden Abdurrahman Râmî Efendi’nin kaside nazım şekliyle İbnü’l Arabî vasfında yazdığı methiyesi üzerinde durulacaktır. “Der Sitâyiş-i Şeyh-i Ekber Şeyh Muhyiddîn-i Arabî” başlıklı bu şiir, aruzun fe’ilâtün / mefâ’ilün / fe’ilün vezniyle yazılmış olup 39 beyittir. Manzumenin tür olarak bir methiye; memduhun ise bir sûfî/şeyh olması dolayısıyla İbnü’l Arabî’nin vasıflarının çoğunlukla tasavvufî remiz ve ıstılahlarla övüldüğü şiirde İbnü’l Arabî’nin seyr ü sülûktaki çeşitli yönlerine atıfta bulunulmaktadır. Bu çalışmada Râmî’nin söz konusu beyitlerinin izahından hareketle, nazarlarını bir dem üzerinden eksik etmesini istemediği “Şeyh-i Ekber”in tasavvuf anlayışı ile Osmanlı irfan ve tefekkür dünyasındaki yeri üzerinde durulacaktır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ’NİN MEVLİD’İ ÜZERİNE

Özet: Süleyman Çelebi (1351-1422) tarafından kaleme alınan bu eser, halk arasında genellikle Mevlid olarak bilinir. Mevlid türünün en güzel örneklerinden biri olan bu çok kıymetli eser, Hicrî 812 ve Milâdî 1409 tarihlerinde yazılmıştır. Birçok Batı ve Doğu diline de çevirilen ve Müslümanların birtakım özel merasimlerinde güzel sesli şahıslar tarafından musiki eşliğinde icra edilen eserin orijinal adı Vesîletü’n-Necât'tır. Anahtar Kelimeler: Süleyman Çelebi, Mevlid, Vesîletü’n-Necât, Mesnevî. Abstract: Thoughts on Mawlid of Sulaiman Chalaby This work written by Sulaiman Chalaby (1351-1422) is commonly known as Mawlid. Being one of the best types of Mawlid, this precious masterpiece is written in A.D. 1409 (or 812 of the Hegira) . It's translated to many Western and Eastern languages. In some private occasions and ceremonies it's being performed by someone with a beautiful voice and talent. The original name of this masterpiece is Wasîlat al-Najât. Key Words: Sulaiman Chalaby, Mawlid, Wasîlat al-Najât, Mathnawy.

ET-TUHFETÜ’Z-ZEKİYYE FİL-LÛGATİ’T-TÜRKİYYE’NİN SÖZLÜKÇÜLÜK ANLAYIŞI HAKKINDA BİR İNCELEME: ARAPÇA DIŞINDAKİ SÖZCÜKLERLE DÜZENLENEN MADDE BAŞLARI ÖRNEĞİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı BELLETEN, 2022

Works produced in historical Kipchak Turkish, which is one of the developmental stages of Turkish, appear among Golden Horde Kipchak (Codex Cumanicus), Mamluk and Armenian Scripted Kipchak texts. Mamluk Kipchak Turkish text were written by Turks and some Arab philologists living in the Mamluk state which ruled at Egypt and Syria between XIIIth and XVIth centuries. The works written in Mamluk Kipchak Turkish were concerned with various fields such as dictionary, grammar, literature, religion, politics, horsemanship, and archery. As Turkish gained great importance in the Mamluk period, works containing dictionaries and grammar explanations were prepared in order to teach Turkish to Arabs. Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fil-Lûgati’tTürkiyye is one of the most important works written in Mamluk Kipchak Turkish. In this work, which includes a dictionary and grammar parts, traditionally Arabic words are given first and then their Turkish equivalents are demonstrated. Sometimes Arabic headwords can be arranged with words borrowed from languages such as Persian, Turkish, Aramaic and Syriac. This study examines the borrowed words from languages such as Persian, Turkish, Aramaic and Syriac, which are shown as the Arabic headwords, and evaluates their current situation in contemporary Arabic dialects.

ALÂÎ B. MUHİBBÎ EŞ-ŞÎRÂZÎ'NİN "NETÎCETÜ'S-SÜLÛK FÎ TERCEME-İ NASÎHATİ'L- MÜLÛK" ADLI ESERİ VE SİYASET DÜŞÜNCESİ

2017

Bu tezde II. Selim (1566-1574) dönemi mesnevîhan ve siyâsetnâme müellifi olan Alâî b. Muhibbî eş-Şîrâzî’nin, (ö. 966/1559’dan sonra) Gazzâlî’ye (ö. 505/1111) ait olan Nasîhatü’l-mülûk adlı eserinin Türkçe tercümelerinden Netîcetü’s-sülûk fî terceme-i nasîhati’l-mülûk adlı eserinin tanıtımı, kaynak ve içerik analizi ile siyaset düşüncesi ele alınmıştır. Eser Nasîhatü’l-mülûk çevirileri içinde yer yer şerhli ve mütercimin önemli ilavelerini hâvi olması bakımından önem arz ettiği gibi II. Selim’eşehzadeliği döneminde sunulması bakımından da kayda değerdir.Tezde ilk önce Nasîhatü’l-mülûk hakkındaki tartışmalar ve literatür, ayrıca eserin çevirileri üzerinde durulmuştur. İkinci olarak siyâsetnâme geleneği üzerinde durulmuş ve bir siyâsetnâme müellifi olarak Alâî b. Muhibbî hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Netîcetü’s-sülûk fî terceme-i nasîhati’l-mülûk’un Muhibbî’ye aidiyeti, yazılış amacı ve tarihi, ayrıca nüshaları ve şerh tekniğine değinilmiştir. Son olarak Muhibbî’nin esere eklediği hususlar bağlamında eserin muhteva tahlili yapılmış ve Muhibbî’nin siyaset düşüncesinin ana hatları sunulmuştur.

TÜRKÇEDEN ARNAVUTÇAYA GEÇEN KELİMELER ÜZERİNE SOSYOLENGÜİSTİK BİR İNCELEME

A greatdeal of wordshavebeenpassed to Albanian from Turkish. Therearevariousviews on thecount of thewords. Thedataused in researchesarebased on Albanian and Turkish dictionaries. Besides, Turkish-Albanian langua gerelation shavebeenone of thetopicswhichdwelled on recently. Some of theresearchershavepredicat ed Turkishteaching on, some of themhavepredicatedimpact of Turkish on Albanian in the framework of Turkish culture basin on andsome of themhavepredicatedculturalrelationsbecause of being in Ottoman Empire's political geography on. Inthisstudy, wordspassed from Turkish to Albanian havebeenanalyzedfromtheview of sociolinguistics. Afterthebasicdatahavebeencomposed, thepropertiesandqualities of the data havebeendwelled on. Interpreting with a sociolinguistic view, the datahavebeenattachedtothisresearch in tablesboth in Turkish and Albanian topresenttotheattention of otherresearchers. Whenwordspassing from AlbaniantoTurkish are evaluated in theframework of language-language, laguage-societyandlanguage-society, three resultshavebeenobtained. Albanian haveborrowedmanywords from Turkish, haveplayed an important role in historicalbackgroundwordborrowing; finally, being in Turk culture basin has made it easiertointeract with Turkish langua gedespitebeingfrom a differentlangua gefamilyanddifferences in structure. Thisinteraction is stillgoingaheadbyway of education, trade, politics, turismandmedia. Özet:Türkçeden Arnavutçaya pek çok kelime geçmiştir. Araştırmacıların kelimelerin sayısı konusunda ileri sürdükleri gö rüşler muhteliftir. Çalışmalara esas kabul edilen verilerin kaynağını Arnavutça ve Türkçe sözlükler oluşturmaktadır. Bunun yanında Türkçe-Arnavutça dil ilişkileri son yıllarda üzerinde durulan konulardan birisi olmuştur. Bazı araştırmacılar Türkçe ö ğretimi, bazıları Türk kültür havzasındaki Arnavutçanın Türkçenin etkilenişini, bazıları da Osmanlı Devletinin siyasi coğrafyasında bulunmasından dolayı kültürel ilişkileri esas almışlardır. Bu çalışmada Türkçeden Arnavutçaya geçen kelimeler sosyolengüistik biliminin bakış açısıyla incelenmiştir. Çalışmaya esas veri oluşturulduktan sonra verinin ö zellikleri ve niteliği konusu üzerinde durulmuştur. Sosyolengüistik bir bakış açısıyla yorumlanan veriler diğer araştırmacıların da dikkatine sunulmak için tablo halinde Arnavutça-Türkçe şeklinde bu metne eklenmiştir. Arnavutçaya Türkçeden geçen kelimeler dil-dil; dil-toplum ve dil-kültür ilişkileri bağlamında değerlendirildiğinde üç sonuca varılmıştır. Arnavutça, Türkçeden ö dünçleme yoluyla pek çok kelime almıştır; tarihi arka plan kelime ö dünçlenmesinde ö nemli rol oynamıştır; son olarak da Arnavutçanın Türk kültür havzasında oluşu, farklı dil ailesinden olmasına ve yapı ö zelliği farklılığına rağmen Türkçeyle etkileşime girmesini kolaylaştırmıştır. Bu etkileşimhâlihazırda da eğitim, ticaret, siyaset, turizm ve medya aracılığıyla sürmektedir. Anahtar kelimeler: Türkçe-Arnavutça; Sosyolengüistik; Türk kültür havzası. 1. GİRİŞ Dil insanlar arasında iletişim aracı olarak tanımlanan bir insan etkinliği olarak tanımlanmasının yanında iletişim dışında bilim, kültür, sanat, tarih, kimlik, inanç gibi alanların da anlaşılmasında rol oynayan ö zne ve nesnedir. Kullanıcısına, kullanım biçimine, kullanım yerine ve kullanım amacına gö re çok yö nlü ö zellikler sergileyebilmektedir. Şiirde, günlük hayatta, mezar taşında, gazetede, reklam afişinde, kavgada, siyasette ve insan hayatının hemen her noktasında çok farklı tezahür biçimleri gö sterebilmektedir. Gramerci ya da dilbilimci için ö zne olan dil, politikacı ya da televizyon sunucusu için etkili kullanılması gereken bir nesne olabilmektedir. Dilin bu çok yö nlülüğü dilbiliminin kurucusu Ferdinand de Saussuere'dan sonra dil araştırmacıları tarafından daha çok gö z ö nünde bulundurulmuş ve artık sadece klasik gramer anlayışının ö znesi olmaktan sıyrılıp farklı ö zelliklerine gö re araştırılmaya ve incelenmeye başlanılmıştır. Dil içi ve dil dışı şeklinde de düşünülebilecek yaklaşımların etkisiyle dil, bireyin kullanımından toplumun çö zümlenip anlaşılmasına; ö ğretilmesinden 1513