Kur’Ân’In Anlaşilmasinda Hanefî-Mâtürîdî Çi̇zgi̇ni̇n Yeni̇den İnşâsina Dai̇r (original) (raw)

Mâtürîdî’Ni̇n Te’Vîlâtü’L-Kur’Ân’Da Bazi Tasavvufî Kavramlara Yaklaşimi

2020

Abū Manṣūr Muḥammad al-Māturīdī was a scholar who used the reason while evaluating Islamic tradition. His masterpiece Ta’wīlâtu’l-Qur’ân was also formed by this understanding. This caused the perception that alMāturīdī was standing at a distance from Sufism. This might stem from the inability to reconcile the concept of asceticism or Sufism and his rationalistic perspective. The fact that the symbolic / ishārī interpretations of verses by Sufis were not seen in al-Māturīdī strengthened this perception. Al-Māturīdī made an ishārī interpretation in his book for only one verse, but he reached that conclusion through the reason as well. On the other hand, he narrated some statements in his Ta’wīlât which were very similar to Sufi statements. For example, he mentioned some of the Sufi statements regarding being rich or poor, being patient or grateful, staying away from the evil in order to train the nafs and have an edge with the sultans. When compared to some scholars such as Qushayr (d...

Zühd ve Melamet Farklılaşması Bağlamında Hanefî Geleneğin Kuşeyrî’ye İlgisi

İmâm Mâtürîdî ve Mâtürîdiyye Geleneği: Tarih, Yöntem, Doktrin, ed. Hülya Alper, İstanbul: İFAV Yayınları, 2018

Mâtürîdî-Hanefîlerin tarihsel süreçte en fazla muhataplık ilişkisi içinde bulundukları kesimlerden birisi kuşkusuz Eş‘arî-Şâfiîlerdir. Kökleri, Ebû Hanîfe ve sonrasındaki Ehl-i Re’y-Ehl-i Hadîs farklılaşmasına kadar götürülebilen bu muhataplık, zamanla çeşitli değişkenler üzerinden daha da genişleyip derinleşmiştir. V/XI. asır bu muhataplığın Horasan merkezli olarak ve ilerleyen süreçte de izleri kolay kolay silinmeyecek bir gerilime dönüştüğü bir zaman dilimidir. Tuğrul Bey’in (ö. 455/1063) idaresi sırasında (432/1040-455/1063) ve veziri Amîdü’l-Mülk el-Kündürî’nin (ö. 456/1064) inisiyatifinde Nisabur’da yaşanan hadiseler, bu gerilimin en somut örneğini oluşturmaktadır. Öyle ki, Eş‘arîliğin Râfizîlikle birlikte alenen minberden lanetlenmeye başlandığı ve iftâ makamı dışında Şâfiîlere ait bütün bürokratik görevlerin Hanefîlere geçtiği bu olaylar neticesinde, aralarında İmâmü’l-Haremeyn ‘Abdülmelik b. ‘Abdillâh el-Cüveynî (ö. 478/1085) gibi kimselerin bulunduğu çok sayıda Eş‘arî-Şâfiî âlim şehri terk etmek ve başka beldelere göç etmek durumunda kalmıştır. Bu sürecin Eş‘arî-Şâfiî kitle açısından en dikkat çeken isimlerinden birisi Zeynülislâm ‘Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî’dir (ö. 465/1072). Aynı zamanda sufî geleneğin köşe taşı isimlerinden biri olan Kuşeyrî, yaşanan bu olaylar karşısında ulemaya hitaben temsilcisi olduğu kitle adına Şikâyetü Ehli’s-Sünne adıyla bir mektup yazmış , ancak hapse atılmaktan kurtulamamıştır. Buna karşın dönemindeki diğer Eş‘arî-Şâfiî ulemanın aksine Hanefî gelenekte derin bir etkiye sahip olmuştur. Bu etki, ilk tahlilde onun tasavvufî kimliğiyle, tasavvufun da mezhebî aidiyetleri aşan bir varlık zeminine sahip oluşuyla izah edilebilir. Ancak Hanefî fakihlerin bazı tasavvufî eğilimlerle yaşadığı gerilim karşısında kendisine müracaat edip görüşlerine başvurduğu bir kimse olması, Kuşeyrî’nin daha farklı bir gözle değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymakta ve karşılıklı olarak birbirini besleyen iki soruyu beraberinde getirmektedir: Hanefî fakihlerin sufîlerle olan gerilimi, tasavvufa yönelik toptan bir karşıtlık mıdır yoksa tasavvufa karşı yürütülen yine bir tasavvuf mücadelesi mi? Kuşeyrî, tasavvufun bağlamlar üstü bir ismi midir yoksa tasavvufa karşı yine tasavvufun bir temsilcisi mi? Bu yazıda bu sorular çerçevesinde önce Hanefî geleneğin zühd merkezli tasavvuf algısı ve bunun temel dinamikleri ortaya konulmaya, ardından da Kuşeyrî’nin söz konusu gelenekteki yeri ve bunun nedenleri tahlil edilmeye çalışılmıştır.

MUHÂSİBÎ’NİN KİTÂBU FEHMİ’L-KUR’ÂN VE ME‘ÂNÎHİ ADLI ESERİNDE KUR’ÂN TASAVVURU VE NESİH TARTIŞMALARI

Yüksek Lisans Tezi , 2024

Araştırmada Hâris el-Muhâsibî’nin (öl. 243/857) hayatı ve Fehmu’l-Kur’ân adlı eserinde ağırlıklı olarak ele aldığı nesih konusu incelenerek müellifin hem Kur’ân’a hem de nesih olgusuna bakışı gözlemlenmiştir. Muhâsibî'nin, Fehmu’l-Kur’ân adlı eserinde neshi on beş çeşide ayırması dikkatimizi çektiğinden bunlar arasında ne gibi farklar ve benzerlikler bulunduğu, Kur’ân’ı anlamaya nasıl bir bakış kazandırdığı problem edilmiştir. Çalışmada metnin içerik analizi yapılırken, yazıda birçok tutarsızlık fark edilmiştir. Buna rağmen Muhâsibî’nin nesih konusuna tebdîl, beyân, ref‘, izâle, nakil, tahsis ve istisna açısından çok geniş bir perspektif kazandırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca Muhâsibî'nin, haberlerde neshin caiz olmadığı ve Allah kelâmının değişmezliği görüşünü ısrarla vurguladığı ancak eser boyunca sistemli bir şekilde bu görüşlerin ilerlemediği de tespit edilmiştir.

Meâni̇’L-Kur’Ân’Da El-Ahfeş’İn Şi̇i̇rle İsti̇şhadda Bulunduğu Ğarîb Keli̇meler

Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013

Ğarîb (işlek olmayan) kelimelerin izahı Ğarîbu'l-Kur'ân türündeki dilbilimsel tefsirlerin alanı olmakla beraber Meâni'l-Kur'ân türü eserlerde de ğarîb kelimelerle ilgili bilgiler bulunmaktadır. Bu makalede, el-Ahfeş el-Evsat'ın Meâni'l-Kur'ân isimli dilbilimsel tefsirinde mananın tespiti için şiirle istişhadda bulunduğu ğarîb kelimeler ele alınmıştır. Aynı zamanda el-Ahfeş'in ğarîb kelimelerle ilgili görüşleri ilk dönem dilcilerinin görüşleriyle karşılaştırılmak suretiyle değerlendirilmiştir.

Ebû Hanîfe’ye Göre Kur’ân ve Tercümesi

2015

Makalemizde, ozellikle kelâm ve fikih alaninda ortaya koydugu gorusleriyle Islâm dusuncesine onemli katkilar sunan Ebu Hanife’nin Kur’ân’a dair bazi yaklasimlarini ele aldik. Bu baglamda onun, Kur’ân’la ilgili dile getirilen cesitli iddia ve ithamlara onun genel bir tanimini yaparak cevap verdigini goruyoruz. Bu tarif, daha sonra yapilan Kur’ân tanimlari uzerinde etkili olmustur. Yine o donemde yeni Musluman olan ve Arapca bilmeyen bir kisinin namazdaki kiraati kendi dili ile yapip yapamayacagi hususu da tartisilmistir. Bu konuda en dikkat cekici ve en cok tartisilan fetva ise Ebu Hanife tarafindan verilmistir. Biz de makalemizde ozellikle son donemlerde “Tercume (Turkce) Kur’ân” tartismalari cercevesinde kullanilan bu fetva ve onunla ilgili yapilan degerlendirmeleri inceleyerek, Ebu Hanife’nin tercume hususundaki asil gorusunu tespit etmeye calistik. Onun diger gorusleri isiginda yaptigimiz arastirmalar gostermektedir ki, Ebu Hanife’nin fetvasi, belki de hic aklina gelmeyen, gelmes...

Müşki̇lu’L-Kur’Ân (Âyetlerdeki̇ Hâl Ya Da Zi̇’L-Hâl’İn Doğru Tespi̇t Edi̇lememesi̇ Sorunu)

Cappadocia Journal of History and Social Sciences, 2021

Kur'ân-ı Kerim'in kendine özel bir dil üslubu vardır. Kureyş lehçesiyle nazil olmasına rağmen kendi bünyesinde başka lehçelerden kelimelere de yer verir. Yine kendisini "Kur'ânen arabiyyen/Arapça bir Kur'ân" olarak tavsif ettiği halde onda İbranice, Rumca, Farsça, Süryanice, Habeşçe, Berberice, Nebatice sözcükler de bulunur. Âyetlerinin neredeyse tamamı Arap dili gramerine uygun cümlelerden oluşur buna mukabil ilk bakışta gramere muhalif gibi duran ve üzerinde gramer açısından özel bir araştırma yapmayı gerektiren cümleleri de vardır. Arapçanın bir yazı diline dönüştürülmesinin temel nedeni, Arap olmayan milletlerin İslam'ı kabul etmesiyle birlikte dilde meydana gelen elhân-ı luğaviyyeden/dil hatalarından Kur'ân'ı korumaktır. Korunması istenen Kur'ân, aynı zamanda bu yazı dilinin gramerini oluşturmada âlimler için ana kaynak olmuştur. Ancak gramere kaynaklık etmesine rağmen Kur'ân'ın bazı cümlelerinde öyle bir nahiv yapısı vardır ki bu yapı cümlelerinin doğru anlaşılmasında çeşitli işkâllere neden olur. Zamirlerin merciini tespit edememe, i'tirâzî cümlelerin nerede başlayıp nerede bittiğini belirleyememe, cümle öğelerinin birbirleri üzerindeki amellerini doğru tespit etmeyi zorlaştıracak iştigâl yapıları, hasr-ı kasr ifade eden istisna kalıplarının kullanılması nedeniyle cümlelerin yanlış anlaşılabilmesi, âyetlerde yer alan bazı kelimelerin aynı anda bedel, hâl ya da atf-ı beyân olabilecek şekilde getirilmesi nedeniyle türünün tespitine yönelik zorluklar, bazı fiillerin mef'ullerinin kendisiyle mef'ulün arasına bir başka fiil girdikten sonra verilmesi, özel işlevi bulunan bazı harflerin tür tespitinde yaşanan sıkıntılar vb. durumlar, söz konusu âyetlerin anlaşılmasını zorlaştırmakta, doğru anlama adına ek çalışmalar yapmayı gerektirmektedir. Bu bağlamda Kur'ân nahvinin neden olduğu işkâl türlerinden biri de cümlede hâlin ya da zi'l-hâlin doğru tespit edilememesinden kaynaklanan işkâllerdir. Bu çalışmada hâlin ya da zi'l-hâlin doğru tespit edilememesinden neşet eden işkâl için bazı örnekler sunulduktan sonra söz konusu işkâlin ortadan kaldırılmasına yönelik alternatif çözüm yolları belirlenecektir.