Ki̇ndî’Ni̇n Tanri Tasavvuru Üzeri̇ne (original) (raw)

İbn Teymi̇yye’Ni̇n Tanri Tasavvuru Bağlaminda Fitrat Deli̇li̇

Bitlis islamiyat dergisi, 2021

Öz İbn Teymiyye (ö. 1328), İslâm düşünce sistemi ve ona etki eden konular üzerinde etraflıca tartıştıktan sonra, başta kendi oluşturduğu düşünce kalıpları üzerinden bir yapılanma çabasına girmekte ve çeşitli eleştirilerde bulunmaktadır. Tarihi süreç içerisinde ortaya çıkmış olan ekollerin ve âlimlerin görüş ve sistemlerini ayrıntılı bir şekilde tahlil ettikten sonra bunlara yöneltilen eleştirileri kendinde toplayarak kendi görüşlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. İbn Teymiyye'nin bu usûl üzerinden yaptığı eleştirilerin başında felsefe, kelam ve tasavvuf anlayışları gelir. İbn Teymiyye felsefe, kelâm ve tasavvufu yoğun bir tenkit süzgecinden geçirmiş, bunların temsilcilerini ağır bir dille eleştirmiştir. İbn Teymiyye'nin en çok ilgilendiği teolojik konular; Tanrı'nın varlığının kanıtlanması, Tanrı-Âlem ilişkisi ve Tanrı'nın sıfatları konuları olmuştur. Bu çalışmamızda ilk önce İbn Teymiyye'nin Tanrı ve sıfatları hakkındaki görüşlerini, Tanrı kanıtlamalarına İbn Teymiyye'nin yönelttiği eleştiriler ve en sonunda da İbn Teymiyye'nin Fıtrat delilini ele almaya çalışacağız.

Ki̇ndî’De Nefs, Beden Ve Kötülük

2018

Bedenle iliskisinden dolayi varlik mertebeleri icerisinde onemli bir konuma ve degere sahip olan nefs; ozu itibariyle akli, islevi itibariyle cismani varliklari yetkinlige ulastiran varlik alanidir. Kindi felsefesinde, bir bedene ve bir nefse sahip olan insanin bedenin olumsuz guclerinden kurtulmasi ve ozsel yetkinligine ulasmasi nefs ile mumkundur. Bu minvalde nefs, insanin arzu ve ofke kuvvelerine karsi koruyucu kalkan vazifesi gormekte, insani bedenin ihtiraslarindan kurtarmak suretiyle kotulugun ortaya cikmasina mani olmaktadir. Zira nefs olmadan arzu ve ofke kuvvelerine sahip olan bedenin isteklerine engel olmak mumkun degildir. Bu makale, Kindi felsefesinde nefsin bedenle iliskisini ve bu iliskiden kaynaklanan kotulugun tezahurunu ayrintili bir sekilde ele almaktadir.

Tanri’Nin Varliğina Kanit Olarak İleri̇ Sürülen Di̇nî Tecrübe Deli̇li̇nde Mi̇sti̇k Tecrübeleri̇n Yeri̇

Diyalektolog - Ulusal Hakemli Sosyal Arastirmalar Dergisi

Bu makalenin amacı, Tanrı"nın varlığına delil olarak gösterilen dini tecrübenin ne olduğunu ortaya koymak ve dini tecrübe sınıflamasına göre mistik tecrübelerin yerini belirlemektir. Mistik tecrübelerin, yeri belirlendiği zaman "din dışı" bazı tecrübelerin "dinî" kabul edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır. Böylece teistik dinlerin tek Tanrı merkezli tevhid mesajı daha iyi anlaşılmış olacaktır. Bunu ispatlamak için günümüzde en son yapılan beyin çalışmaları dikkate alınmış ve değerlendirmeler o yönde yapılmıştır. Sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreye ayrılan beynin farklı fonksiyonları vardır. Sağ beyin duygusal, sezgisel ve sentezci iken sol beyin yarım küresi ise sayısal/sözel işlem yapar, mantıksal ve analizcidir. Fakat mistik tecrübelerde sadece sağ beynin fonksiyonları önemsenir fakat sol beynin fonksiyonlarına önem verilmez. Fakat teistik dini tecrübelerde sağ ve sol beyin fonksiyonlarının ikisi de önemlidir. Sonuç olarak mistik tecrübe sadece sağ beyni ön planda tuttuğu ve sol beynin fonksiyonunu iptal etmeye çalıştığı için teistik bir delil olarak kabul edilmesi mümkün görünmemektedir.

Kurtubi̇ Tefsi̇ri̇nde Tasavvuf

Journal Of History School, 2014

Özet Tasavvuf, dünyevî meşgalelerden kurtulmayı, kötü duygulardan arınmayı, kalbe Allah sevgisini yerleştirmeyi esas kabul eden bir anlayış olarak gelişmiş ve bir disiplin halini almıştır. Tefsir ise Allah'ın kelamı olan Kur'an'ın anlaşılması üzerine temellenmiş bir disiplindir. Kâinattaki her şey birbiriyle bir şekilde bağ kurmuştur. Bu sebeple olsa gerek, disiplinler arası etkileşimler hep olmuştur. Bu anlamda Tasavvuf hareketinin Tefsir ilmine yansımaları olmuştur. Sûfîlerin keşf ve ilhamlarına dayanan yorumları içeren eserler ortaya konulmuştur. Bu eserler işarî tefsir adını almıştır. Söz konusu eserlerde sûfîlerin keşf ve ilhamına dayalı olarak ayetlerin tefsirleri yer almıştır. Bu tür eserler de yoğunluk ayetlerin zâhirî anlamlarından ziyade bâtınî anlamalarına göre tefsir edilmesi şeklinde olmuştur. Bir de asıl Tefsir külliyatının çoğunluğunu oluşturan Tefsir eserleri vardır. Bu tefsirler ayetlerin zahirî anlamları üzerine yoğunlaşılarak yazılmışlardır. Bununla birlikte birçok müfessirde tefsirlerinde işarî tefsir bağlamında yorumlar yapmışlardır. Bu çalışmada büyük İslam âlimlerinden olan Kurtubî'nin el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'an adlı tefsirinde Kurtubî'nin tasavvufa bakışı tespit edilmek üzere kaleme alınmıştır. Bu bağlamda çeşitli tasavvufi terimlere yönelik Kurtubî'nin yaklaşımı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Kurtubî'nin bazı ayetleri tefsir ederken kimi mutasavvıfların görüşlerine yer verdiği görülmüştür. Bu doğrultuda elde edilen bulgular çalışmamızda yansıtılmıştır. Yine bazı mutasavvıfların kimi söylemleri ve yaşam tercihleri üzerine ciddi eleştirileri olan Kurtubî'nin tenkitleri çalışmamızda yer almıştır.

Çeçeni̇stan Tasavvufunda Zi̇ki̇r

Istanbul University - DergiPark, 2022

In this article, brief information will be given about the views of the Muslims living in Chechnya, especially the Naqshbandi and Qadiri Sufis, about dhikr, ways of interpreting the relevant verses, dhikr etiquette, the methods they used in dhikr, concept of seyr u sulûk and the dhikr rites. The article consists of ten sections as introduction, dhikr in Chechnya Sufis, letâif-i ashere, dhikr etiquette, dhikr method among Naqshibendis, dhikr method among Qadiris, oneness of grave and conclusion. The research is based on the works of Naqshbandi and Qadiri sheikhs living in Chechnya and partly in Dagestan (because most of the Naqshbandi lineages in Chechnya come from there) and my personal experiences. In our research, attention is drawn to the difference between Sufism in Chechnya and Sufism in other regions and their properties are explained. Most Russian historians argue that the muridism or zikrism movements in Chechnya have nothing to do with Sufism. These claims are only an effort to vindicate Russia's colonial policy in Chechnya for centuries by presenting the jihad in Chechnya as an ultra-religious and fanatical movement against civilization.

Zekî Di̇vani Üzeri̇ne

Akademik Kaynak, 2014

Bu çalışmanın konusunu divan şairi Zekî ve onun tek eseri Divan'ı oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, şairin 19. yüzyıl divan şairlerinden olduğunu göstermektedir. Kaynaklarda, hakkında herhangi bir bilgiye rastlayamadığımız Zekî, şiirlerinde ehl-i beytle ilgili kavram, terim ve temaları sıkça kullanmaktadır. Şairin tek nüshadan oluşan Divan'ı otuz varaktır. Çalışmada Zekî'nin hayatı, dili, şiir, din ve tasavvuf anlayışı üzerine tespitler yapılmıştır.

Buddi̇zm’De Tanri Anlayişi Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme

Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2015

Budizm VI. yüzyılda Goutama Budda tarafından kurulmuş bir dindir. Goutama'nın öğretisinin temel hedefi, insanın içinde bulunduğu acı ve ızdıraplardan kurtulup nirvanaya ulaşmasıdır. Diğer dinler kurtuluşun ancak Tanrı'ya ibadet ve taatle mümkün olabileceğini iddia ederken Budda, sisteminde herhangi bir tanrıya yer vermemiştir. Bu yapısı nedeniyle Budizm, kimi araştırmacılara göre ateist bir din olarak kabul edilir. Ancak Budizm'in ateizm olarak adlandırılan düşüncenin tüm argümanlarını bünyesinde barındırdığı söylenemez. Zira her ne kadar kuruluş döneminde bir tanrı düşüncesine sahip değilse de Budizm'in bazı ekolleri sonradan başta Budda olmak üzere pek çok varlığı tanrılaştırmıştır. Ayrıca o, tıpkı teistik dinlerde olduğu gibi insanüstü bir takım var oluş aşamalarının olduğunu kabul eder. Bu bakımdan tanrı anlayışı ile ilgili olarak Budizm'in Teravada mezhebi ateistik özellikler taşırken Mahayana politeist bir yapıya sahiptir denebilir.