Yunus: Şiirin Aynasında İnsan (original) (raw)
Öz Dil sanatlarından biri olan şiirin kendine has bir gelişme seyri olmuştur. Şiirin günlük konuşmadan, düz anlatımdan ayrılarak kendine özgü bir ifade mecrası oluşturması ziyadesiyle kapalı kalmış bir konudur. Dili kullanma tarzı ve üslubu bakımından şiiri farklı kılan şekli değil, muhtevası, yani hakikatle ilişkisidir. Nesir ya da düz anlatım biçiminin var olan doğa ya da toplum gerçeğini olduğu gibi aktarmaya daha uygun olduğuna dair yaygın bir inanç vardır. Bazı sanat kuramları şiirin gerçeklikle ilişkisini de bu tür bir kabule dayandırır: Şiir gerçeği yansıtmaz, kendi gerçeğini üretir. Yunus Emre'nin şiirleri ise bu ikisinin dışında üçüncü bir nazariyata işaret eder. Şiir insana doğal ve toplumsal gerçekliğinin ötesinde bir ufuk açarak onun önünde kendini gerçekleştirmeye imkan tanıyan bir anlam penceresi açar. Yunus Emre, doğal varlıklar, yapay nesneler ve insanla ilgili kelimeleri eş zamanlı şekilde hem gerçek hem de mecazi anlamlarıyla kullanarak şiir diliyle insanın kendi gerçekliğine ayna tutar. Bu makalede, insanın anlam ve hakikat arayışına dair bir anlayış çerçevesinde Yunus Emre’nin şiir diliyle insanın kendi gerçekliğine nasıl bir ayna tuttuğu üzerinde durulacaktır. Abstract Poetry, which is one of the language arts, has had its own unique course of development. The fact that poetry has a language style distinct from daily speech and direct expression and that it creates a unique expression medium is a rather closed issue. What makes poetry different in terms of its use of language and style is not its form but its content, that is, its relationship with truth. There is a widespread belief that other forms of narration, such as novels and prose, may more appropriately express the actual or the intended truth. Art theories that try to reveal the relationship between poetry and reality are based on this assumption: Poetry does not reflect the truth; it produces its own truth. Yunus Emre's theory of poetry, on the other hand, points to a third theory apart from these two. Poetry is a way of transcending reality and leading to the experience of true reality. In this paper, I will explore Yunus Emre's mirroring of human beings within the framework of the aforementioned understanding of truth.
Related papers
Yunus Emre'de İnsan ve Unsurları
Yunus Emre, şiirlerinde, insanın yaratılmasından önce ve yaratıldıktan sonraki durumunu izah eden sözler söylemiştir. O, insanın ruh ve bedenden müteşekkil olduğunu kabul etmektedir. O’na göre ruh ve beden nedir? Bunların safhaları var mıdır? Varsa bunlar nelerdir? Yunus Emre’nin bu konulardaki görüşlerini ortaya koymak için, önce ruh sonra da beden konusu izah edilmeye çalışılmıştır.
Yunus Emre’Ni̇n Ri̇saletü’N Nushi̇yye Adli Eseri̇nde Konuşan Varlik Olarak İnsan
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Yunus Emre’nin bilinen iki eserinden biri Risâletü’n-Nushiyye’dir. Eser, müritlere ve okuyuculara yönelik öğretici bir eser, eğitim kitabı olarak değerlendirilebilir. Eserde işlenen konulardan biri gıybet ve yalan başlığı altında yer alır. Bu çalışmada Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye adlı eserinde sağlıklı birey ve sağlıklı toplumda bulunmaması gereken dedikodu ve yalan kişilik özellikleri incelenmiştir. Çalışmada Mustafa Tatçı tarafından hazırlanan 2020 yılında H Yayınları’nca yayınlanan “Yunus Emre’den Yolcuya Öğütler” temel alınmıştır. Çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden dokuman incelemesine dayalıdır. Bulgular ve sonuç olarak; eserde dedikodu ve yalanın insanın içinde olan iki huy olduğu, bunların sonradan öğrenildiği açıklanır. İnsan bununla mücadele etmelidir. Öncelikle insan mevcut durumu ortaya koymalı, düşünmeli ve analiz etmelidir. İçteki kötü huylar temizlenerek yerine iyi huylar konulmalıdır. Bu çaba zaman alır, emek ister, insan aşama aşama olgunlaşır. Dedikodu, ...
Yunus Emre ve Mevlâna’nin Eserlerinde Insan ve Tekâmülü
Sosyal Bilimler Dergisi, 2013
Özet Aynı dönemde fakat farklı bölgelerde yaşamış olan iki büyük mutasavvıf şâir Yunus Emre ve Mevlânâ, Anadolu'nun dinî ve sosyal hayatında önemli görevler üstlenmiştir. Çünkü dönem itibarıyla bölge halkı çeşitli problemle karşı karşıya idi. Bunların başında Moğol İstilası, Babâi İsyanı ve taht mücadeleri gelmekteydi. Çok yönlü çatışma ve kargaşların yaşandığı dönem ekononik sıkıntıların yanında psikolojik, sosyal ve itikâdi problemle de yüzleşmek zorunda idi. Çünkü müreffeh ve siyasi istikrarı yakalamış bir bölge olduğu için diama göç alan bir coğrafya olan Anadolu'nun sosyal ve demografik yapısı da değişmişti. Güzel zamanlarda problem teşkil etmeyen olumlu sosyalleşmeyi sağlayan etmenler bozulan ekonomi ve siyasi istikrarın ardından bir takım olumsuzluklara yol açmaya başladı. Böyle bir ortmada devrin insanına ayrışma ve çatışmanın yerine birlik, beraberlik ve hoşgürü telkininde bulunan Yunus Emre Ve Mevlânâ insanlara sık sık sabırlı ve erdemli olmayı tavsiye etmişlerdir. Didaktik tarzda yazılmış eserlerinde iki mutasavvıf, insanın sosyal ve mânevi hayatlarına dâir önemli hatırlatmalarda ve telkinlerde bulunmuşlardır. Zira devrin karmaşık ortamında insanlar mevcut durumun olumsuz havası yüzünden sağlıklı düşünme kabiliyeti ve hassasiyetlerini yitirebiliyordu. Dolayısyla Yunus ve Mevlânâ yaşamış oldukları çevrenin insan yapısını dikkate alarak onlara dünya ve âhiret saadeti için ışık tutmuşlardır.
Yunus Emre’ye Adanmış Şiirlerde Toplumsal Eleştiri
Ege Üniversitesi Yayınları, 2022
En eski devirlerden beri insanların sıkça başvurduğu edebî türlerden biri hiç şüphesiz “şiir” olmuştur. Bilindiği gibi şiir; zengin çağrışımlar ve ahenkli sözlerle bir olayı, düşünceyi, izlenimi, hayali vs. yoğun ve sıradanlıktan uzak bir şekilde dile getiren edebî anlatım biçiminin genel adıdır. Tarihî seyirde bazı şairler sadece sanat yapmak kaygısıyla hareket ederek şiirlerinde bireysel meseleleri ön plana çıkarırken, bazıları ise toplumun genelini ilgilendiren konulara yönelmiştir. İlk grupta yer alanlar, şiirin kişisel bir eylem olduğunu ve sanat adına üretimde bulunmanın gerekliliğini vurgulamış; her fırsatta bireysel zevkleri ön plana çıkarmıştır. Toplumu referans alan şairler ise tanık oldukları siyasi, sosyal, ekonomik değişim ve dönüşümleri mısralarına taşımış, hatta zaman zaman şiiri toplumun sözcüsü haline getirmiştir. Böylece Behçet Necatigil’in de dediği gibi şiir “bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluk” düzeyine ulaşmıştır. Bireysel veya toplumsal konulardan birini ele almak yerine ikisini aynı potada eritmeyi tercih eden şairler de yok değildir. Bunun örneklerinden biri, Yunus Emre için yazılan şiirlerde karşımıza çıkmaktadır. Şairler bir taraftan büyük mutasavvıf Yunus Emre’ye duydukları sevgi ve hayranlığı dile getirirken diğer taraftan toplumsal yapıda meydana gelen çözülmeleri de eleştirmekte ve bu kötü gidişatı durdurmanın yollarını aramaktadır. Bu çalışma, Yunus Emre’ye adanmış şiirlerde yer alan toplumsal eleştiri unsurlarını konu edinmektedir. Söz konusu şiirler tespit edilirken Yunus Emre için yazılmış şiirleri içeren 13 eser detaylı olarak taranmış, sonunda 24 şairin 29 şiirinde Yunus Emre’nin örnek vasıfları üzerinden günümüz toplumuna çok sayıda eleştiri yöneltildiği görülmüştür. İnceleme aşamasında, makale metninin bir antoloji hüviyetine bürünmemesi için şiirlerden uzun pasajlar alınmamış, ihtiyaç halinde ilgili şiirin sadece birkaç mısraına yer verilmiştir.
Mahalle Mektebi, 2020
İlk adum Yûnus’ıdı adumı ‘âşık dakdum Terk itdüm od u edeb şöyle haber bırakdum Yunus Emre’nin kendini âşık olarak nitelediği ve ilan ettiği şiiri, divanında geçmesine rağmen ön plana çıkmadı, maalesef dikkatlerden kaçtı. Her ne kadar âşık olarak bilinen Yunus Emre’nin “adumı ‘âşık dakdum” diyerekten kendisini âşık olarak ilan etmesi; irdeleme, inceleme ve değerlendirme gerektirecek kadar önemli bir konu. Çünkü bu unvanın geçtiği beyitte, nefs ve ruh düzeyinde bir niteleme, bir olgunluk seviyesi ve tarifi zor aşkın zirvesi var.
Bi̇zans Sanatinda Yunus (Jonah) Ve Yunus Sembolü Üzeri̇ne
Journal of International Social Research, 2016
sonrasındadini sembol olarak kullanılan yunus balığıve Yunus peygamber öyküsü konu alınmıştır.İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde Bizans devrine ait iki eserde Hıristiyanlık sembolüne dönüştürülmüş yunus betimlerinin işlenişi ve anlamları araştırılmıştır.Birinci örnekte lahit üzerinde kabatma olarakYunus peygamber öyküsü betimlenmiştir.Bu konu ağırlıkla Hıristiyanlığın erken dönemlerinde katakomb, lahit ve altar panolarında görülmektedir.Yunus öyküsü İsa'nın yaşamıyla benzerlikler kurularak betimlenen bir konudur.Diğer eser ise Bizans devrine ait bir mezar taşıdır.Eserde kazıma tekniğinde sembolik olarak güvercin, İsa'nın monogramı ile birlikte yunus betimleri yer almaktadır.Bizans sanatında geleneksel olarak paganizme bağlanan konu ve sembollerin Eski Ahit'e dayanan örnekleri4.-6. yüzyıllararasına ait iki buluntu ile ortaya konulmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Related papers
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2021