Özmen, Abdulsamet. (2017). Zaîfî: Ahbârül-iber (İbretli Hikâyeler-İnceleme-Met (original) (raw)

İbretli Hikâyeler: "Özmen, Abdulsamet. (2017). Za'îfî: Ahbârü'l-iber (İbretli Hikâyeler-İnceleme-Metin). Ankara: Sonçağ Yayınları: KİTAP KRİTİĞİ

Journal of Turkish Studies, 2018

Eski Türk Edebiyatı hocalarından Abdulsamet Özmen'in hazırladığı Ahbârü'lİber, 808 sayfa, ikinci hamur kâğıt ve karton kapaklı şekilde basılmıştır. Kitap, baskı kalitesi açısından emsallerine göre oldukça kalitelidir. Sayfa sayısının fazla olması kitaba özel ve dikkat çekici bir hava katmıştır. Özmen, akademik çalışmalarına bir Eski Türk Edebiyatı hocası olarak devam etmektedir. Doktora çalışmasında Zeyl-i Siyer-i Veysî gibi oldukça ağır bir metni çalışmış olması, ona didaktik kaygılarla halk için yazılmış böyle sade bir metni okurken ayrı bir yetkinlik kazandırmıştır. Eserde geçen hikâyeler ağırlıklı olarak Hz. Muhammed'in, sahabelerin ve peygamberlerin başından geçen olaylar ve kıssalar hakkındadır. Bunlardan ayın ikiye ayrılması, Hz. Ebubekir'in İslâm'a girdikten sonra malını dağıtması, şeytanla Hz. Ömer kıssası, Hz. Osman'ın şehit edilmesi, İsrailoğullarından üç kişinin hikâyesi, padişahla çoban, Hârût ile Mârût hikâyesi, Hızır (as.)'ın pazarda köle olarak satılması, Ebu Hureyre'nin vaazı, Allah'ın günahkâr kişiye yardımı gibi başlıklar eserin yaklaşık olarak ne tür hikâyeler içerdiğine işaret etmektedir. Yararlanılan kaynaklar, klasik edebiyatın genel olarak faydalandığı eserlerdir. Bunlar arasında Kur'ân-ı Kerîm, Dürr-i Meknûn, Beydâvî Tefsiri, Tenbîh, Ravzatü'l-Ahbâb, Mu'teber gibi eserler zikredilebilir. Yazar bu çerçevede hangi hikâye için hangi kaynak eserin kullanıldığına dair bir tablo hazırlanmıştır.

İzmit'te Hilâl-i Ahmer (1911-1925), Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul, 2016.

Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nden miras aldığı en önemli sivil toplum kuruluşlarından birisidir. “Hiçbir ayrım yapmaksızın insanın acısını önlemeye veya hafifletmeye çalışmayı” kendisine ilke olarak benimseyen Cemiyet, 1868 yılında bir grup Osmanlı aydın ve devlet adamının girişimleri sonucunda kurulur. Cemiyet, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve 1897 Osmanlı-Yunan Savaşları’nda faydalı hizmetler görmesine rağmen II. Abdülhamit’in saltanatı boyunca atıl bir halde kalır. II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte padişahın himayesi altında, sadrazam ve diğer devlet adamlarının katılımıyla 1911 yılında yeniden kurulur. Bu süreçten itibaren taşrada özellikle bölgenin mülkî ya da askerî yetkilileri tarafından cemiyetin şubeleri açılır. İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından önem verilen ve Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ile I. Dünya Savaşı yıllarında gittikçe önemi artan cemiyet, ülkenin en önemli sivil toplum örgütü haline gelir. Elinizdeki çalışmada, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin 1911-1925 yılları arasında İzmit ve çevresinde gerçekleştirildiği faaliyetleri ele alındı. İzmit Şubesi 1911 Ekim ayında kuruldu. İlk yıllarda teşkilatını diğer kaza ve nahiyelere genişletmek için çaba sarf etti. I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında halk arasında unutulmaz hizmetler verdi. Özellikle 1920-1921 yılları arasında Yunanlıların İzmit ve çevresinde gerçekleştirdikleri tahribatın yaralarının sarılmasında Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin yoğun faaliyetleri görüldü. Çalışma, Lozan Antlaşması gereğince Yunanistan ile gerçekleştirilen nüfus mübadelesinin bölgede 1925 yılında yavaşlamasıyla sona ermektedir.

İzzet’İn “Kati̇ller Yahut Ahz-I İnti̇kam” Adli Ti̇yatrosu Üzeri̇ne Bi̇r İnceleme (İnceleme-Meti̇n)

Mecmua

Theater type is a genre that entered our literature with the Tanzimat period and was popular in the 1870s. In these years, interest in the theater has increased rapidly and the stage art was very advanced. But, as from the second period of Tanzimat, the demand for individual themes, interest in romance and the atmosphere of the II. Abdulhamit period that was not suitable for theater reduces the demand for this species. Artists stop interested in the genre of theater and turn to novels, stories and poetry, where they can more easily handle individual subjects. In this context, the theater type experiences a period between 1880-1908 years that can be described as a pause or decline period. The number of theaters is decreases, and what is written cannot find the opportunity to be staged. This study aims to examine a theater named Katiller Yahut Ahz-ı İntikam, which was published at a time when the theater type was not of interest. The mentioned work was published by a writer named Izzet in Hijri 1304 (Gregorian 1886-1887), not transferred to Latin letters. The work is a drama and focuses on banditry which is a social problem. With the study, both a theatrical work that published during the Tanzimat period will be transferred to Latin letters and brought to light, and the work will be examined according to the theater elements.

Zeynü'l-Ahbâr (Tâhirîler, Saffârîler, Sâmânîler ve Gazneliler

Gülseri Begüm OKUDAN * Orta Çağ tarihi kaynakları dönemin anlaşılması ve aydınlatılması için önemli eserlerdir. Dilleri çoğunlukla Arapça ve Farsça olan bu eserler, dönem hakkında sosyal, siyasal, askerî ve ekonomik birçok açıdan kıymetli bilgileri ihtiva etmektedir.

Ebyât-I Zâdegân (İnceleme-Meti̇n)

KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi

Dil aracılığıyla üretilen edebî eserler, insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasını zenginleştiren sanat eserleridir. İnsanda var olan güzellik duygusunu harekete geçiren bu nitelikteki sanat eserleri varlıklarını her dönem sürdürebilmişlerdir. Sözlü veya yazılı olarak anlatılmış, olgun sanat anlayış ve özelliklere sahip böyle eserlerin yeni kuşaklara tanıtılması kültür ve sanat hayatı bakımından önemlidir. Ebyât-ı Zâdegân adlı eser de gerek biçim gerekse içerik bakımından özgün bir niteliğe sahiptir. Ebyât-ı Zâdegân, sanatkârın şahsi sanat zevkine göre yaptığı seçkilerle oluşan bir bütüncedir. Bu bütünce içinde yer alan beyitler genellikle özgün bazı nükteleri içermektedir. Divan şiirinin güzelliklerinden biri de berceste mısra ya da beyitlerdir. Belirli bir konu, terim veya isim esas alınarak yazılmış “ebyât-ı zâdegân” gibi eserler sanat zevki bakımından önem arz etmektedirler. Divan şairlerinin şiirlerinde kullandıkları ‘zâdegân’ ifadesinin yer aldığı beyitlerin derlenmesinden olu...

Bandırmavî Hâmid Efendi. Câmi‘u rivâyâti’l-fehâris ve lâmi‘u icâzâti ehli’l-fevâris (nşr. Kadir Ayaz). İstanbul: Dâru Bâbi’l-İlm, 2020, 1056 s. (Kitap Değerlendirmesi)

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 59 (2020 ): 185-189, 2020

Osmanlı dönemi hadisçiliği hakkındaki değerlendirmeler sırasında, İbn Hacer (ö. 852/1449) ve Süyûtî (ö. 911/1505) gibi âlimlerden sonra bu yeterlilikte bir âlimin yetişmemiş olduğu söylenir. Bu konu, usul yazımı, tabakât literatürü, semâ meclisleri ve buna bağlı olarak yürütülen hadis icâzetlerinin devamlılığıyla birlikte düşünülmelidir. Özellikle geç dönemlerde hadis ilmine dair faaliyetlerin varlığı ve bu faaliyetlerin yetkinliğinden bahsetmenin en önemli ölçütlerinden biri, müellifin kendi hayatı üzerinden hadis ilminin varlığını gösteren ve semâ/kıraat meclislerindeki okumaları ve icâzetlerini aktardığı fehrese türü eserlerdir. Fehrese veya sebet olarak yaygınlaşan bu türde İbn Hacer ve Süyûtî gibi âlimler önemli eserler kaleme almışlardır. Osmanlı döneminde ise sebet ve fehrese türü eserler, Muhammed b. Alâaddin el-Bâbilî’nin (ö. 1077/1666) 1070/1659-60 tarihinde Mısır’dan Hicaz’a gittikten sonra akdettiği hadis meclisleriyle yaygınlaşmıştır. Bâbilî’nin talebeleri olan Rûdânî (ö. 1094/1683), İbrahim el-Kûrânî (ö. 1101/1690), Ahmed en-Nahlî (ö. 1130/1717) ve Abdullah b. Sâlim el-Basrî (ö. 1134/1722) gibi âlimlerin sebeti ikinci tabakanın ürünleri olarak görülebilir. Daha sonra ise Tâceddin el-Kal‘î (ö.1147/1735), İsmail el-Aclûnî (ö. 1162/1749), Ahmed el-Menînî (ö. 1172/1759) ve Himmâtzâde (ö. 1175/1761) gibi âlimler bu dönemdeki sebet yazım geleneğini sürdürmüşlerdir. 12./18. yüzyıl hadis ilmi açısından öne çıkan herhangi bir vasfıyla isimlendirilecekse bu asra “sebet asrı” denilmesi dahi mümkündür.

Mahmûd Ez-Zemahşerî’nin “Rebî’u’l-Ebrâr” Eseri Bölümlerinin Analizi ve Onun İçeriği

Bütün Yönleriyle Zemahşeri , 2023

Allāme Maḥmûd Zemahşerî'nin bilimsel mirasına olan ilgi, doğduğundan başladı. Zamanlarının büyük bilim adamları, yazarları ve tarihçileri eserlerinde Mahmud Zemahşerî"nin hayatı, ilmi faaliyetleri ve yarattığı eserler hakkında bilgiler bırakmışlardır. Maḥmûd ez-Zemahşerî'nin zengin ilmi mirası bunca zaman geçse bile güncelliğini ve ilmi önemini kaybetmeden ilim adamlarının dikkatini çekmiştir. Maḥmûd ez-Zemahşeri'nin bilimsel mirası hakkında Iraklı allāme Ebu Bareket el-Enbârî 1 , tarihçi, yazar İbn el-Kifti 2 , tarihçi ve coğrafyacı Yakut el-Hamavi 3 , yazar ve hukukçu Muhammed İbn Hallikân 4 , Mirza Muhammed Bakır 5 , tarihçi, soybilimci ve şeyhülislam Usman az-Zahabi 6 , türk âlimi Hacı Halife 7 , Taşköprülüzade Ahmed ibn Mustafa 8 ve tarihçi ibn al-ʿImād al-ʿAkarī al-Ḥanbalī 9 Mahmud Zemahşerî'nin hayat yolu, yaratıcı ve bilimsel mirası hakkında bilgi verdi. 1964 yılında Cambridge'degi Girton College'nde Iraklı Dr. Bahice Bakir el-Hüsni, "Maḥmûd ez-Zemahşerî'nin biografisi ve "Rebîʿu'l-ebrâr" adlı eserin bir bölümünün tenkitli metni" konulu doktora tezini savundu 10. Bu çalışma 3 bölüm 17 parçadan oluşmakta ve onun 3 bölümü "Rebîʿu'l-ebrâr" eserine ayrılmıştır. Araştırmada, eserin 98 bölümü içerisinden 1 bölümün tenkitli metni yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda Türkiye'de de "Rebîʿu'l-ebrâr" eseri üzerine bazı araştırmalar ortaya çıktı. 2015 yılında Hüseyin Samancı "Ez-Zemahşerî'nin hayatı ve arap edebiyatı alanındaki çalışmaları" 11 başlıklı yüksek lisans tezi yazdı. Bu çalışmada Mahmud Zemahşerî'nin edebiyat alanındaki hizmetleri ve "Rabi' elebrâr'in yazım amacı ve kaynakları sunulmaktadır. Bir diğer Türk bilim adamı Hasan Yerkazan ise 2017 yılında "Zemahşerî'nin eserlerinde bulunan hadîslerin kaynakları" 12 başlıklı makalesinde "Rabi' el-abrâr"