İstanbul Dergâhları Hakkında Bilinmeyen Bir Eser: Lutfî'nin Hânkâh-nâmesi (original) (raw)
Related papers
“LETÂİF-İ ÂSÂR”DA YAYIMLANAN BİR MUHÂVERE IŞIĞINDA ŞEHRENGİZİN DÖNÜŞÜMÜ VE İSTANBUL
Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, 2016
1870’li yıllardaki İstanbul’un durumu o dönemin gazetelerinden öğrenilebilir. Özellikle bu yıllarda yayımlanan mizah gazeteleri, şehir insanının günlük alışkanlıkları ve yaşam tarzları hakkında bize önemli bilgiler sunar. Osmanlı’da çıkan ilk mizah gazetesi olan “Letâif-i Âsâr”, İstanbul şehri ve semtleri konusunda birçok yazı içerir. Bu gazetede 12 Nisan 1871 tarihinde yayımlanan bir muhâvere, Divan edebiyatının önemli bir türü olan şehrengizin yaşadığı dönüşümü gösterir. Bu muhavere ayrıca İstanbul’un o zamanki kültürel ve sosyal durumu hakkında önemli bilgiler verir. Biz, öncelikle muhâvere ekseninde şehrengiz türünün geçirdiği değişimi ele aldık. İkinci olarak da muhâverede İstanbul şehrinin ve semtlerinin nasıl yer aldığını inceledik.
Enderunlu Hâfiz Abdüllatîf Efendi'nin Hâb-nâme-i Latîf'i
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016
Öz Türk edebiyatında rüya ve rüya âlemine dair manzum, mensur veya manzum-mensur karışık kaleme alınmış metin veya risâleler mevcuttur. Hâb-nâme, Hâbiyye, Vâkı'a-nâme vs. isimlerle anılan bu metinler, görülen bir rüya anlatılıyormuş gibi bir olay ya da kişi hakkında görüşlerin söylenmesine dayalıdır. XVII. asrın meşhur münşîsi Veysî (ö. 1628) tarafından te'lif edilen Hâb-nâme bu türün mühim örneklerinden birini teşkil eder. XIX. yüzyılda yaşamış ve Enderûn-ı Hümâyûn'da muallimlik vazifesinde bulunmuş Hâfız Abdüllatif Efendi de bu türde bir risâle kaleme almıştır. Bu yazıda Hâfız Abdüllatif Efendi'nin hayatı, şahsiyeti ve eserlerine dair bilinenler anlatılacak; risâlesinin şekil ve muhteva özellikleri bahis konusu edilecektir. Son kısımda ise Hâb-nâme-i Latîf'in transkripsiyonlu metnine yer verilecektir Anahtar Kelimeler: Hâb-nâme-i Latîf, Hâfız Abdüllatif Efendi, Uyku, Dua. Abstract There are texts and tracts in poetic, prose or a combination of poetic and prose related to dreams and the dream world in Turkish literature. These texts cited with names such as Hâb-nâme, Hâbiyye, Vâkı-a nâme etc. is based on an event where a dream or where views of a person are told. The Hâb-nâme of the famous writer of the XVII century, Veysî (died 1628) is an important example of this type of work. Hâfız Abdüllatif Efendi who lived in the XIX century and who undertook the mission of a master in Ender ûn-ı Hümâyun also wrote a tract in this style. This paper will recount the known life, personality and works of Hâfız Abdüllatif E fendi and is the subject of the features relating to his style and content of the work. The last section will provide a transcrib ed text of Hâb-nâme-i Latîf.
"LUTFÎ" MAHLASLI BİR ŞAİRİMİZİN MANZUM BİR ESERİ: NAZM-I NESR-İ LEÂL
ÖZ Türk edebiyatı tarihinde ahlâk ve adap konusundaki eserlerin sayı bakımından mühim bir yer tuttuğu bilinmektedir. Bu tür kitapların bir kısmını da peygamber, halife, mutasavvıf, filozof, hükümdar gibi şahsiyetlerin ahlâkî güzel sözleri teşkil eder. Hz. Muhammed'in aile fertlerinden biri, amcası oğlu, damadı ve dördüncü halifesi olan Hz. Ali'nin (698?-661) vecizeleri arasından seçilmiş ve elifba harfleri sırasınca tertip edilmiş 280 civarında Arapça özlü sözden ibaret Nesrü'l-leâlî'nin Türkçe tercüme ve şerhleri de ahlâkî eserlerimiz arasında yer alır. 16. asır edebî şahsiyetlerinden olduğu başka bir eserinden anlaşılan "Lutfî" mahlaslı Yahyâ bin Abdünnebî de Nesrü'l-leâlî isimli meşhur Arapça vecize derlemesinden seçtiği yüz güzel sözü, "Nazm-ı Nesr-i Leâl" adıyla nazmen dilimize çevirmiştir. Mütercim, kitapçığına mensur bir önsözle başlamış; burada eserini nerede ve hangi maksatlarla yazdığını anlatmış; sonra yüz Arapça vecizeyi birer kıt'ayla Türkçeye tercüme etmiş; nihayet mesnevi şeklindeki bir sonuçla çalışmasını tamamlamıştır. Bu yazıda Lutfî'nin anılan eseri hakkında bilgi verildikten sonra, söz konusu kitapçığın metni, bilinen tek yazma nüshasına dayalı olarak yeni harflere ve günümüz Türkçesine çevrilerek sunulmuştur. ABSTRACT There are lots of literary works in Turkish literature about morals and mannners. Some of these books are made up of the words of prophets, caliphs, philosophers, sufis, and kings among others. Nesrü'l-le'alî' provides an example of such literary works on morals. Nesrü'l-le'alî' is the sum of the words of Hz. Ali who was the bridegroom and the relative of Muhammad the Prophet, and he is also the fourth caliph. This book is composed of 280 words and these words are arranged in alphabetical order.
Muhâkemetü’l-Lugateyn Eserinin Ankara Nüshası
Türkiyat Mecmuası - Journal of Turkology, 2024
Ali Şir Nevâyî Türk ve Fars dillerini çeşitli yönlerden karşılaştırdığı Muhâkemetü’l-Lugateyn eserini hayatının son yıllarında yazmıştır. Nevâyî’nin en önemli eserlerinden biri olmasına rağmen divanları ve Hamse’si kadar çok sayıda nüshasının oluşturulmadığı görülmektedir. Bunda Muhâkemetü’l-Lugateyn’in bir edebî eser olmamasının da etkisi muhakkaktır. Ancak 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Paris, İstanbul, Kırım ve Hokand’da eserin matbu nüshaları ayrı ayrı olmak üzere birkaç kere yayımlanmıştır. Buna bağlı olarak Muhâkemetü’l-Lugateyn, Nevâyî’nin eserleri arasında bilimsel çalışmalara en çok kaynak teşkil edenlerden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Eserin metni üzerine çok sayıda bilimsel yayın yapılmış ve karşılaştırmalı metinleri hazırlanmıştır. Eser, Macarca, Fransızca, Rusça, Farsça, İngilizce gibi dillere tercüme edilmiş ve ayrıca Osmanlı Türkçesinin yanı sıra, Türkmen, Azerbaycan, Uygur, Özbek ve Türkiye Türkçesine aktarmaları da yapılmıştır. Bu açıdan bakıldığında Nevâyî’nin tercümesi (aktarımı) yapılan eserleri arasında Muhâkemetü’l-Lugateyn başta gelmektedir. Eserin birkaç nüshası günümüze ulaşmış olup bu çalışma, Ankara’da Milli Kütüphane’de bulunan nüsha esas alınarak hazırlanmıştır. Ankara nüshası denilebilecek bu yazma bilim dünyası tarafından yeni tanındığından eserle ilgili bilimsel yayınlara konu olmamıştır. Makalenin giriş kısmında eserin çeşitli dillere tercümeleri ve araştırılma tarihinden bahsedilmiştir. Ardından eserin nüshaları sıralanarak kısaca bilgi verildikten sonra Ankara nüshasının diğer nüshalara göre farklılıkları, metinsel bakımdan olumlu yönleri ve edisyon kritik metninin oluşturulmasındaki katkıları üzerinde durulmuş, nüshada görülen Oğuzca unsurlar gösterilerek bunlardan hareketle nüshanın istinsah sahası ile ilgili tespitlere yer verilmiştir.
Bir Hanefî Klasiği: Mergînânî'nin el-Hidâye'si ve Üzerine Yapılan Çalışmalar / Murat Şimşek
Burhâneddin el-Mergînânî (ö. 593/1197), el-Hidâye adlı eseriyle kendisinden sonraki yedi asır boyunca fıkhın kaderini belirleyen en önemli hukukçulardan biridir. el-Hidâye üzerine yapılan çalışmalar ve eserin medreselerde üst düzey bir eser olarak okutulması bunu haklı çıkarmaktadır. Onu, İslam medeniyetinin ikinci klasiklerinin yazıldığı dönemde Hanefî füru fıkıh literatürünün ikinci klasik dönemini başlatan kişiler arasında saymak mümkündür.
“DİVANÜ LUGATİ'T-TÜRK”TE TASAVVUFÎ VE AHLAKÎ UNSURLAR
Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 2023
Öz: “Divanü Lügati't-Türk”te 11. yüzyılda Türk topluluklarının yaygın olarak kullandığı kelimelere yer verilmiştir. Döneminde yazılan diğer Türkçe eserlere göre tamamına yakını Türkçe kökenli kelimelerdir. Bu eserin yazıldığı dönem Türklerin kitleler halinde İslam’a geçtiği bir dönem olma özelliğine sahiptir. Bu sebeple Divan’da İslami birçok kavrama da yer verilmiştir. Tasavvuf, Türklerin İslam’ı kabul ettiği bu dönemde İran ve Arap ülkelerinde yaygınlık kazanmış ve Türk coğrafyasının İran’la komşu olduğu bölgelerde etkisini göstermeye başlamıştır. 11. yüzyılın başında Farsça ve Arapça olarak ilk tasavvuf eserleri verilmeye başlanmıştır. Divan’da yer alan Türkçe kelime ve metinlerde de tasavvuf düşüncesinin etkisini görmek mümkündür. Bu da Türklerin tasavvuf öğretisine çok erken dönemlerde ilgi duyduğunu ve ona dâhil olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Divan’da dinî, tasavvufî ve ahlaki birçok konuda örnekler vardır. Bunlar: Tanrı, peygamber, ahret, nefis ve akıl, ibadet, Allah dostları, hayatın faniliği, sabır, dünyanın aldatıcılığı, bilge insanlara yakın olmak, yumuşak huy, iyilik ve cömertlik gibi konulardır. Bu ve benzeri birçok malzemeyi içinde barındıran “Divanü Lügati't-Türk” o dönemki Türklerin tasavvuf konusunda hiç de azımsanamayacak bir söz varlığına sahip olduklarını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Divanü Lügati't-Türk, tasavvuf, ahlak, din. MYSTICISM AND MORAL ELEMENTS IN DIVANU LUGATI'T-TURK Abstract: In Divanü Lügati't-Türk, the words commonly used by Turkish society in the 11th century are included. According to other Turkish works written in the period, almost all of them are words of Turkish origin. The period in which this work was written also has the characteristic of being a period when Turks converted to Islam en masse. For this reason, many Islamic concepts are also included in the Divan. Sufism gained prevalence in Iran and Arab countries in this period when Turks accepted Islam and started to show its influence in the regions where Turkish geography is neighbor to Iran. At the beginning of the 11th century, the first Sufi works began to be given in Persian and Arabic. The influence of Sufi thought is also seen in the Turkish words and texts in the Divan. This is very important in terms of showing that the Turks were interested in and included in the Sufi teaching in very early periods. There are many examples of religious, mystical and moral issues in the Divan. These are: God, the prophet, the hereafter, the soul and reason, worship, the friends of Allah, the transience of life, patience, the deceitfulness of the world, being close to wise people, mild disposition, goodness and generosity. Divanü Lügati'tTürk, which contains this and many similar materials, shows that the Turks of that period had a notable vocabulary on Sufism. Keywords: Divanü Lügati't-Türk, sufism, morality, religio
2014
Hanefî mezhebinin günümüze ulaşan ilk Muhtasar’ının yazarı olan Tahâvî İslami ilimlerin birçok sahasında eser vermiş ender âlimlerimizden biridir. Bu çalışmada Tahâvî’nin çeşitli hükümleri delilleriyle tartıştığı ve sonunda kendince isabetli olan görüşü gerekçeleriyle birlikte ortaya koyduğu kitabı Şerhu Meânî’l-Âsâr’ın Kitâbu’s-Salât bölümü mercek altına alınmıştır. Kitâbu’s-Salât içerisinde Tahâvî’nin, Hanefi mezhebi imamları olarak ifade ettiğimiz Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’den herhangi bir veya ikisine yahut da her üçüne birden muhalefet ettiği meseleler tespit edilerek, ictihad ederken nasıl bir yol izlediği anlaşılmaya çalışılmıştır. Bunu yaparken Tahâvî’nin imamlara nisbet ettiği görüşlerin onlara aidiyetini doğrulamak amacıyla imamların hakkında konuşulan konuyla ilgili hangi görüşe sahip oldukları diğer kaynaklardan da tespit edilmeye ve Tahâvî’nin görüşlerinin seyrini takip edebilmek amacıyla diğer eserlerinde ilgili meselelerle ilgili nasıl bir görüş ortaya koyduğu tespit edebilmeye çalışılmıştır. --- Tahawi, owning the first compendious bookwe have now, is a scholar writing in many of the Islamic sciences fields. In this study, we focused on Kitab as-Salat part in Şerh Maani al-Asar in which Tahawi discusses various judgments with its evidences, and at the end of the rubric presents his position with his justifications. By identfying the issues on which Tahawi opposes Ebu Hanifa, Ebu Yusuf and Muhammad b. Hasan eş-Şeybani, Tahawi’s method is tried to understand as presenting his judicial opinion. Also, we confirmed the Founders’ opinions from different sources so as to understand whether they have the opinions, and what is the exact founders’ opinions compared to Tahawi’s references. Finally, in order to understand Tahawi’s opinions progresses we checked on his positions about different issues from his different boks.