Descartes Ve Spi̇noza Düşüncesi̇nde Gerçek İyi̇ Kavrami (original) (raw)
Related papers
Spi̇noza’Nin Kötülük Sorununa Yaklaşimi
DergiPark (Istanbul University), 2023
Bu makalede Spinoza'nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza'nın en önemli kitabı Etika'dır. Bu kitap, Varlığı saf ontoloji açısından ele aldığı gibi, varolanları da etik açıdan ele almaktadır. Bu nedenle Spinoza, temelde ahlak düşünceleri diyebileceğimiz düşüncelere karşı bir etik düşünce geliştirmiştir. Makalede öncelikle, ahlak düşüncelerinin, kötülük sorununa yaklaşımlardaki yanılgı noktaları üzerinde durulacaktır. Spinoza kötülük sorunu ötesinde, saf bir olumlama düşüncesi geliştirerek, varolanların kipsel ilişkileri ve bakış açıları çerçevesinde ortaya çıkan, bir "kötü" ve "iyi" değerlendirmesi yapmıştır. Ruh ve beden paralelizmine dayanan bu düşüncede, bedenin zorunlu ve doğal işleyişi göz önünde bulundurularak, kötü olma hali, insan gücünü azaltan (keder) duygular çerçevesinde incelenmiştir. Öyleyse kötü olma hali, bir his ya da tutku olarak, insan doğasında temellenen ve insanın gücünü elinden alarak onu edilgin kılan bir duygu durumudur. Edilgin ya da köle olmaktan kurtulup özgür olabilmek için, duyguların doğalarının iyi anlaşılması gerekir. Bu durumda sorun bilmek değil deneyimlemek olarak; akıl da sahip olunan değil seçim yapabilen bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Descartes'ın Metafizik Düşüncesi ve Tözlerin Niceliği Üzerine Bir İnceleme
Descartes'ın Metafizik Düşüncesi ve Tözlerin Niceliği Üzerine Bir İnceleme, 2023
31 Mart 1596 yılında dünyaya gelen René Descartes, bulunduğu dönemin koşullarını göz ardı etmeksizin matematik ve felsefe gibi birçok alanda çok önemli yeniliklere imza atmıştır. Kartezyen ve modern felsefenin kurucusu sayılan René Descartes özellikle "düşünüyorum, öyleyse varım" çıkarımı ile akııllara gelmektedir. Bu yazımızda Descartes’ın bu çıkarımının üzerine ilerlettiği metafizik düşüncelerini inceleyeceğiz ve Descartes’in ontolojisinde esen havanın esasen idealizm mi yahut realizm mi olduğunu ele alacağız.
Modern Düşüncenin Kurucu Ustası: Descartes
İnsanlığın bugün içerisinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve siyasi koşullar çok yakın dönemlerde inşa edilmiştir. Bin yıllardır çok az değişen yaşam ve düşünme biçimiyle yasayan insanlık son üç yüzyıl çok büyük bir dönüşüm yasamıştır. Bu dönüşümün bir çok alanda mevcuttur; bu alanlardan biriside şüphesiz felsefe alanındadır. Düşünce tarihi Platon’dan modern dönemlere kadar çok büyük değişim yasamamıştır. Bu dönemde genelde düşünce ya Platon’un bir takliti yada onun bir eleştirişi niteliğinde olmuştur. Buda felsefe açısından kısmen kısır bir döneme sebep olmuştur. Ancak Descartes’le beraber düşünme nitelik değiştirmiştir. Aynı dönemde bilimde meydana gelen okültik anlayıştan, mekanik anlayışa geçiş; Descartes bilimde ki bu donuşumu felsefeye dahası düşünceye uygulanmıştır. Böylelikle modern felsefenin temelleri atılmış oldu. Bu çalışmada felsefeye önemli bir transformasyon kazandıran Descartes iki temel felsefe konusu olan bilgi ve ahlak felsefesindeki düşünceleri incelenerek; Descartes modern düşünce açısından niçin bu kadar önemli olduğu anlamlandırılmaya çalışılacaktır.
Descartes'ta Tanrı , Kudret ve Ezeli Doğrular
DergiPark (Istanbul University), 2011
kîs alanında öneml h zmetler verm ş, b rçok talebe yet şt rm ş, bu alanda çalışmalar yapmış öneml d nî mûs kî hocalarından b r d r. 78 yaşında olan Ruh Kalender bu yaşına rağmen b r köşeye çek lmey p, emekl l ğ n müteak ben Ankara Ün vers tes İlah yat Fakültes 'nde doktora ve yüksek l sans dersler vermeye devam etmekted r. Uzun yıllar d nî mûs kî le şt gal etm ş b r k ş n n elbette bu alanda öneml düşünceler ve tesp tler olacaktır. Bu tesp tler se araştırmacılar ve alanla lg lenenler ç n b r kaynak n tel ğ taşımaktadır. Bu makalede, Ruh Kalender' n mûs kî hakkındak görüşler , eserler nden ve kend s le yapılan röportajlardan yararlanmak suret le b r araya get r lm şt r.
Platon Ve Ari̇stoteles Felsefeleri̇nde Gerçekli̇k Algisina Dai̇r Kisa Bi̇r İnceleme
Journal of International Social Research
Öz Felsefi etkinliği Antik Yunan dünyası ile başlatmak bir gelenek olmuştur. Ancak felsefi düşüncenin izleri önceki dönemlerde de net bir şekilde görülmektedir. Burada Antik Yunan dünyasını öne çıkaran unsur oradaki filozofların doğaya bakışıdır. Bu bakış fayda sağlamayan bir bilgi arayışına yönelik felsefi ve zihinsel bir bakıştır. Platon ve Aristoteles felsefelerinde bu bakışın zirveye ulaştığını söylemek mümkündür. Onlar değişen dünyanın arkasında duran temel ilkeleri felsefi olarak incelemeye hayatlarını adamışlardı. Onların bu tavrı her şeyden önce şüpheciliğe karşı olumsuz bir tepkidir. Platon ve Aristoteles felsefeleri her zaman yeniden değerlendirmeye imkân veren bir içeriğe sahiptirler. Çağımızın sorunlarına yakından baktığımızda onların felsefelerinin önceliği kendini açıkça hissettirecektir. Bu nedenle, her ne kadar sıradan biri için onların iddiaları son derece güç olsa da, bugün bile birçok düşünür tarafından felsefe tarihinin gerisinde duran iki büyük filozof olarak kabul edilirler. Her iki filozof da evrensel hakikate ulaşmak için aklın değişen dünya karşısında kendini konumlaması gerektiğine inandılar. Onlara göre, sadece bu koşul altında bir gerçeklik algısına ulaşmamız söz konusu olabilecektir. Peki, onların bakışı içinde gerçeklik algısı nasıl ifade edilmektedir? Platon'un idealizmi ve Aristoteles'in realizmi bu konuda bize çok önemli ipuçları sunarlar. Bu çerçevede, çalışmamızda, İlkçağ Yunan felsefesinin bu önemli iki filozofunun gerçekliğe dair algıyı nasıl ele aldıklarını göstermeye çalışacağız.
Descartes'Da Bi̇lgi̇ni̇n Kesi̇nli̇ği̇ Problemi̇
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999
tıkçağ'dan beri, varlığa ilişkin, doğru ve kesin bilgiye ulaşılıp ulaşılamayacağı, filozofları meşgul etmiş olan problemlerden biridir. Eski Yunan'da, Kynikler, Kyreneliler, Sofistler ve Septikler, varlığın doğru ve kesin bilgisine ulaşılamayacağını; Sokrates ve Platon ise, ulaşılabileceğini iddia etmişlerdir. Modern Çağ'da da Deseartes, tıpkı Sokrates ve Platon gibi, .yarlığın doğru ve kesin bilgisinin edinilebileceği tezini savunmuştur. Oyle ki, "kesin bilgi" problemi, Dcscartes felsefesinin bariz biçimde, ağırlık merkezini oluşturmuştur.
Gilles Deleuze Felsefesinde Düşüncenin İmge Hali
Gilles Deleuze indicates philosophy as a concept-inventing discipline. The art of film, Deleuze argues, through utilizing its characteristic elements, meaning images, produces affect and thought, in a similar way to philosophy creatively. In this sense, it can be said that film possesses the ability of thinking with images. Similar to that of a philosopher, a filmmaker creates meaning by using the materials present in his thought. Deleuze reconstructs the practice of film as a subjective activity in which thought is elevated from its plane and is in motion. In this way, film invents a visual universe in which thought is uncovered through images. Deleuze generates a categorization of visuals through developing Bergson’s movement-image and timeimage concepts in film; an attempt at the classifications of images and signs. In the work at hand, by building on the two volumes of The Movement-Image and The Time-Image by Deleuze, a philosopher’s confrontation with film or, in other words, his network of thought that’s set in motion in parallel with film is delineated.
Albert Camus’da Saçma Kavramı- Sisifos’u Mutlu Düşünmek
2020
İki dünya savaşına tanıklık eden Albert Camus'nun 1940'lı yıllarda kaleme aldığı Sisifos Söyleni yirminci yüzyılda modern insanlık durumunun "uyumsuzluğunu" ve insan varoluşunun çağlardan beri süregelen "saçmalığını 1 " ele alan en önemli denemelerinden biridir. Bu eserde Camus, yaşamın anlamını, dünyanın insan karşısındaki kayıtsızlığını, bu kayıtsızlığın yarattığı uyumsuzluk, yabancılaşma ve anlamsızlık hissinin başkaldırı ile aşılmasını ele alır. Bu çalışmada amaç Camus'nun Sisifos Söyleni'nde bütün detayları ile tanımladığı saçma kavramını derinlemesine incelemektir. Camus, Sisifos Söyleni'nde yaşam-ölüm ikilemi arasındaki insanın varoluş çabasını sorgular. Bu sorgulama dahilinde ölümlülüğü karşısında insanın yaşama uğraşının anlamsızlığı saçma kavramı ve duygusu ile açıklanır. Bu eserde Camus, etik bir açıdan, modern insanın amaçsız ve tekdüze varoluş şeklinin neden olduğu uyumsuzluk halini ve insanın kendine yabancılaşmasını ele alır. Edebi açıdan ise, Camus, bu yabancılaşma ve uyumsuzluk durumunun direniş ve başkaldırı ruhu ile mutlu bir varoluş olarak tasarlanabilme potansiyelini Sisifos Söyleni'nde uyumsuz kahramanın yaşama azmi ve tutkusu ile örnekler.