Küçük Konjenital Melanositik Nevüs Orijinli Bir Melanom Olgusu ve Bowen Hastalığı İle Rastlantısal Birliktelik (original) (raw)

Blue Rubber Bleb Nevüs Sendromu ve Sinüs Perikrani Birlikteliği: Nadir Bir Hastalık, Nadir Bir Birliktelik

Turkiye Klinikleri Gastroenterohepatoloji Dergisi, 2013

B lue rubber bleb nevüs sendromu (BRBNS), cilt ve gastrointestinal sistem (GİS)'de tekrarlayıcı vasküler malformasyonlar ile karakterize bir hastalıktır. Hastalığın bulguları genellikle çocukluk çağında ya da erken adölesan dönemde açığa çıkmaktadır. 1 GİS'te sıklıkla ince bağırsakları tutmaktadır. GİS tutulumuna bağlı olarak kanama, volvulus, infarkt gibi komplikasyonlar açığa çıkabilir. Santral sinir sistemi, karaciğer, dalak, tiroid, kalp tutulumu GİS'e göre daha nadir olarak gözlenmektedir. 2 SSS tutulumu olan hastalarda anjiom, kavernom, sinüs perikrani ve A-V fistül gibi vasküler malformasyonlar izlenmektedir. Bu hastalar çoğunlukla klinik olarak GİS kanamasının yol açtığı anemiye bağlı semptomlar ile başvururlar. 3 Labora-Ö ÖZ ZE ET T Blue rubber bleb nevüs sendromu (BRBNS), nadir görülen bir hastalıktır. Hastalık çok sayıda tekrarlayıcı vasküler malformasyonlar ile karakterize olup, sıklıkla cilt ve gastrointestinal sistemi (GİS) tutar. Santral sinir sistemi (SSS) nadir olarak tutulmakla birlikte kavernom, hemanjiom, sinüs perikrani gibi vasküler malformasyonlar eşlik edebilir. Hastalar sıklıkla klinik olarak demir eksikliği anemisinin yol açtığı semptomlar ile başvururlar. Bu makalede, demir eksikliği anemisi ile başvuran blue rubber bleb nevus ve eşlik eden sinüs perikrani tanısı koyduğumuz özgün bir olgu sunulmaktadır. Yirmi üç yaşında kadın hasta yedi yıldır tedaviye rağmen devam eden demir eksikliği anemisi tanısı ile takip edilmiş, ileri incelemelerden sonra BRBNS teşhisi almıştır; sonradan yapılan tetkiklerde eşlik eden sinüs perikrani saptanmıştır. Hastanın GİS'teki lezyonlarına endoskopik tedavi uygulanmıştır.

Sol Kolon Tümörü Ve Akut Apandisit: Nadir Bir Birliktelik

DergiPark (Istanbul University), 2014

Akut apandisit genel cerrahinin sık rastlanılan acil olgularının başında gelir. Olguların yaklaşık üçte ikisinde tanı hikaye ve fizik muayene ile konulabilir. 22 yaşında erkek hasta, acil servise, sağ alt kadran ağrısı, bulantı, kusma yakınmaları ile başvurdu. Fizik muayenesi akut apandisit ile uyumlu idi. Akut apandisit bulguları sebebiyle acil olarak ameliyata alınarak apendektomi uygulandı. Postoperatif 2. günde hastada karın ağrısı ve kusma şikayetleri başladı. Çekilen ayakta karın grafilerinde, yaygın hava sıvı seviyeleri mevcuttu. Hastanın klinik tablosu düzelmeyince iki gün sonra ameliyata alındı. Eksplorasyonda, splenik flexura ve proksimalinin çok dilate olduğu ve sol kolonda tama yakın tıkanıklığa neden olmuş, tümör saptandı. Genişletilmiş sol hemikolektomi ve uç uca anastomoz yapıldı. Patoloji sonucu orta derece diferansiye adenokarsinom olarak rapor edildi. Sonuç olarak bizim olgumuzda da olduğu gibi muayene bulguları ve patoloji raporu akut apandisiti desteklemesine rağmen hastanın kliniğinde ters giden bir tablo ile karşılaşırsak yine diğer nedenlerle birlikte kolon tümörünün akla getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Anahtar sözcükler: Akut apandisit, sol kolon tümörü, sağ alt kadran ağrısı SUMMARY Acute appendicitisis a common emergency condition in general surgery practice. About 66% of the cases are diagnosed by history and physical examination. 22 years old young adult admitted to our hospital with abdominal pain localized in right lower quadrant, nausea and vomitting. Physical examination was consistent with acute appendicitis. He was undergone emergency surgery because of acute appendicitis. Abdominal pain and vomitting re occured in postoperative second day. There were diffuse air-fluid levels in abdominal x-ray. He was re-operated 2 days later because of his clinic was not improved. Splenic flexura and it's proximal were extremely dilatated and a tumor revealed in left colon which causes near total obstruction in the colonic lumen. Extended left hemicolectomy and end to end anastomosis performed. Pathological examination revealed moderate differentiated adenocarcinoma. In conclusion, as seen in our patient, if a problem occurs in the clinic of the patient with acute appendicitis, colonic tumors should be taken into consideration with other causes.

Kronik İnflamatuar Demiyelinizan Nöropati ve Meme Kanseri: Ender Bir Birliktelik

2016

Kronik inflamatuar demiyelinizan polinoropati (KIDP), otoimmun mekanizmalar sonucu gelisen periferik sinir hastaligidir. Klinik prezentasyonu ve gidisi degiskenlik gosterebilir. Genellikle ust ve alt ekstremitelerde gucsuzluk, uyusma ve spontan agri ile baslar. Hastalarin yaklasik tama yakininda ekstremitelerde motor kuvvetsizlik ve derin tendon reflekslerinin kaybi gorulur, bulgulara duyusal bulgular ve fasyal paralizide eslik edebilir. KIDPnin kanserlerle olan iliskisi uzun zamandan beri bilinmektedir. Bu yazida, motor ve duyusal bulgular ile semptom veren, norolojik defisitlerin ve noropatik agrinin varligina ragmen memede kitle sonrasi kanser tedavisine yogunlasilan, teshisi ve tedavisi geciken KIDP li bir kadin olgu sunduk.

Optik Sinir Başı Melanositomlu Bir Olgu Sunumu

Turkiye Klinikleri Journal of Ophthalmology, 1996

Optik sinir başı melanositomlu bir olgu 8 ay boyunca patolojideki değişim açısından incelendi. Fundus floressein anjiografi, oftalmik ultrasonogram, otomatik périmètre ve refraksiyon muayeneleri ile saptanan bulgular benign optik disk melanositomu lehine değerlendirildi. Optik sinir başı melanosttomlarının değişik nedenlerle görme kaybı yaratabildikleri, çok nadiren maligniteye dönüşüm gösterebildikleri ve değişim saptanmadığı sürece tedavi edilmemeleri gerektiği belirtilmektedir. Olgu bu nedenle tedavisiz takibe alındı. 8 ay boyunca lezyonda değişiklik izlenmedi. Görme alanında bir vktar artan konsantrik daralma dışında görmede ilerleyen bir azalma saptanmadı.

Tam AV Blok İle Ortaya ÇıkanNeonatal Lupus Olgusu

Turkiye Klinikleri Journal of Gynecology and Obstetrics, 1999

haftalık iken doğurtularak kliniğimize sevkedilen, annede anli Ro/SS-A ve anlı Ro/SS-B pozitif saptanarak neonatal lupus tanısı konulan bebek. Bulgular: Tam A V blok saptanan olguya bradikardisinin de vam etmesi nedeniyle kalıcı pacemaker takıldı. Dokuz ay dır sorunsuz olarak izlenmektedir. Sonuç: İzole lam AV Bloklarda hıdrops fetalis ve mortalité da ha azdır. Prematüre ve SGA bebeklerde, kalıcı pacema ker takılması teknik olarak zorluk gösterdiğinden, bebek miada yakın doğurtulmaya çalışılmalıdır.

Saçlı Deride Yabancı Cisim Yakınması İle Kendini Gösteren Nadir Bir Olgu: Munchausen Sendromu

Ankara Medical Journal, 2012

Giriş Munchausen Sendromu, hastaların istemli olarak ruhsal ya da bedensel hastalık belirtilerini üretmeleri, öykü ve belirtileri saptırarak dile getirmeleri olarak tanımlanır. Yapay bozuklukların bir alt grubu olan Munchausen Sendromu sıklıkla acil servis hekimlerini ve konsülte edilen bölümleri zor durumda bırakabilmektedir. Çok çeşitli belirti ve bulgulara sahip hastalar diğer kliniklere olduğu gibi plastik cerrahi kliniklerine de hastaneye Özet Munchausen Sendromunda hasta kendine ya da başkasına sekonder kazanç gözetmeksizin zarar verir. Öykü ve fizik muayenesi uyumsuz olan hastalar dikkatle değerlendirilmeli, gereksiz müdahalelerden kaçınılarak Psikiyatri Kliniğine yönlendirilmelidir.

Primer Anorektal Malign Melanom: 5 Yıllık Tek Merkez Deneyimi Türkçe

Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013

Gastrointestinal sistemde Malign Melanom beklenmedik bir durumdur fakat nadir değildir. Primer Malign melanom anorektol bölgede nadir görülür. Uzun dönem yaşam beklentisi nadirdir. Çoğu hasta tedavi edilemeyen sistemik hastalık nedeniyle kaybedilmektedir. Bu çalışmada Malign Melanomla ilgili klinik deneyimlerimizi aktararak, tanı ve tedavisi ile ilgili güncel literatür bilgilerini paylaşmayı amaçladık. Materyal ve metot: 2006-2011 tarihleri arasında cerrahi girişimde bulunulan ve patolojik tanısı Malign Melanom olan 10 olgu retrospektif olarak incelendi. Hastalar yaş, cinsiyet, klin görünüm, metastaz varlığı, immünhistokimyasal özelliği, takip süreleri ve uygulanan cerrahi girişimin açısından değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 4'ü kadın, 6'si erkek olup yaş ortalaması 67,7 (50-83)' idi. Beş hastada cerrahi tedavi ile kür sağlandı. Dört hasta inoperable olarak tespit edildi. Tüm vakalarda S-100 pozitifti. Hastalar ortalama 15 (5-24) ay takip edildi. Sonuçlar: Primer anorektal malign melanom, anorektal tümörlerin ayırıcı tanısında nadir bir nedendir. Tercih edilen tedavi seçeneği cerrahidir. Palyatif amaçlı kemoterapi ve immünoterapi kullanılır. Tedavi yöntemlerindeki gelişmelere rağmen, bu tümörün prognozu halen kötüdür.