Tennesse Williams’ın kadın karakterlerinde sosyal maske/persona (original) (raw)

Social mask or persona in Tennesse Williams's women chracters Tennesse Williams’ın kadın karakterlerinde sosyal maske/persona

International Journal of Human Sciences, 2014

Common etymon of word "personality" in foreign languages is based on the word "persona". Meaning of the word "persona", in latin, is the mask the stage actors use. Jung, defining the "Persona" as a concept within the scope of analytic psychology, sees it as a functional cover, a form of spiritual behavior, which responds to daily needs of the person. When both definitions are read simultaneously the "persona" shall become the "social mask". In brief; in order to receive acknowledgementand not to be excluded, and to acquire some sort of things, social masks (personas) suitable with communal codes that one is a part of are used. Our social masks in this sense are our face that people around us see and recognize. Maintaining the personality within "normal" borders is dependent on persona's motion and its transmutation when needed. Play characters, too, have social masks. In this study, a review was performed out of chosen play scripts on play persons who use the social masks that undertake key roles in the stack of encoded social relationships.

Disney Masallarında Kadın Temsili

Masallar yarattiklari mitler ile, Disney ise stereotiplerle kadin ve erkeklige dair birtakim ideolojik kabullerin yerlesmesini saglar. Hollywood sinemasimn onemli bir pargasi olan Walt Disney, kuruldugu tarihten itibaren tuketilirligini korumayi ba^armi^, kuresel yayilimi giiglii bir animasyon ^irketidir. Her ko^ulda daha fazla tuketilmeyi hedefleyen Disney ammasyonlari gekildikleri her donem, baskin ideolojinin hirer uzantisi olarak duzenlenir. Bu da onlara sinemanm ide olojik i^levlerinin hissedildigi ornekler olarak bakmayi mumkiin kilar. Ammasyonun "bo^ zaman" eglencesi olarak gorulmesi ve "masum" bir diinyaya ait oldugu hissini uyandirmasi da ideolojik i^lerligmi kolayla^tirmaktadir.

TV Reklamında Kadına Yönelik Oluşturulan Toplumsal Kimlik

TV Reklamında Kadına Yönelik Oluşturulan Toplumsal Kimlik, 2004

Önsöz “Televizyon Reklamlarında Kadına Yönelik Oluşturulan Toplumsal Kimlik” konulu çalışmada, toplumsal dönüşüme ve yönlendirmeye etki eden reklamda kadının toplumsal kimliğinin belirleyicileri olan güç ve statü ilişkilerinin erkek bakış açısı ile tanımlanma ve derin yapıdaki ideolojik kurgulanma biçimi incelenmiştir. Reklam, toplumun kadına, kadın imgesine bakış açısını şekillendirmektedir. Bu bakış açısı ile kadına reklam söyleminin anlamlandırması aracılığıyla yapay bir kimlik yüklenmekte, güç ve statü ilişkileri olumsuzlanmaktadır. Çalışma kapsamında, kadının simgesel olarak kurgulandığı, reklamın yüzey yapısı ile asıl ideolojik iletinin kurgulandığı derin yapı karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu çerçevede, iktidar, hegemonya, haz, bilinç, ideoloji, kültür ve mit gibi kavramlar esas alınmıştır. Bu çalışma, değerli hocam Sayın Prof. Dr. Suat Gezgin’in danışmanlığında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı`na doktora tezi olarak sunulmuş ve 7 Ocak 2003 tarihinde yapılan tez savunmasında jüri tarafından başarılı bulunmuştur. Çalışmam süresince yardımlarını esirgemeyen ve beni sürekli destekleyen danışmanım Sayın Prof. Dr. Suat Gezgin’e, çalışmamda beni yönlendiren değerli hocam Sayın Prof. Dr. Nükhet Güz`e, fikirleri ile çalışmamı zenginleştiren Sayın Prof. Dr. Nurdoğan Rigel’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Çalışmam boyunca önerileri ile beni yönlendiren Sayın Prof. Dr. Fatma Gül Berktay`a, Yrd. Doç. Dr. Emine Yavaşgel’e ve Çiğdem Alyanak’a içten teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca, çalışmam süresince değerli desteklerini benden esirgemeyen Murat Mengü’ye, anneme, babama ve kardeşime de sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Seda Çakar Mengü İstanbul, 2004

ANNIE ERNAUX’NUN “BİR KADIN” VE “BİR ADAM” ADLI YAPITLARINDA METİNLERARASILIK VE ANNE-KIZ İLİŞKİSİ

2015

Uzun yıllardan beri, kadınlar, erkek egemen dil içinde kendilerini ifade etmeyi amaçlamaktadır. Bunu yapmak dildeki erkek hegemonyasından ötürü oldukça zor olduğundan, kendilerine ait bir dil üretmeye çabalamaktadırlar. Çünkü erkek dili kullanarak bir kadın anlatmak istediği duygu ve düşüncelerini karşı tarafa özgün bir biçimde aktaramaz. Her ne kadar çaba gösterse de, bu bir kadına ait özgünlük olamaz. Annie Ernaux da kendi hayatından yola çıkarak, aslında bütün kadınların hayatını gözler önüne sermekle kalmaz; aynı zamanda yaşadığı ait olduğu sosyal çevresini de bizlere aktarmayı amaçlar. Yapıtlarının bu özelliğinden ötürü onlara birer otososyobiyografi diyebiliriz. Bu terimi yazarın bizzat kendi bulmuştur. Bu terimle açıklamak istediği, yapıtlarında kendi hayatından bahsederken aynı anda anlatılan hayatın arka planında bize o dönemin sosyolojik manzarasını da aktarmaya çalışmasıdır. Tezimizde, yazarın birçok yapıtının arasından yalnızca iki tanesi üzerinde duracağız. Adlarından da anlaşılacağı üzere, Ernaux, "Bir Kadın" adlı yapıtta annesinden, "Bir Adam" da babasından bahsetmektedir. Bu noktada anne ve baba her iki yapıtta da ortak karakter olduğundan ve adeta iki ayrı yapıt birbirini tamamladığından metinlerarasılık yönteminin gerçekleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bununla beraber metinlerarasılık yönteminin birer parçası olan anne ve kız karakterin aralarındaki ilişkisi de dikkat çekicidir. Bu bağlamda psikanalitik yönden anne-kız ilişkisinin özel durumunu ve anne-kızın arasındaki özel bağı yorumlayarak çalışmamızı noktalayacağız.

DİJİTAL OYUNLARDA SUNULAN KADIN KARAKTERLERİN TOPLUMSAL CİNSİYET ÜZERİNDEN ANALİZİ

İSTANBUL KONGRESİ, 2021

İçinde bulunduğumuz toplumsal yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet izlerini görmek kaçınılmaz olmuştur. Cinsiyet doğuştan var olan biyolojik bir durum olarak tanımlanırken, toplumsal cinsiyet kavramı ise kültürlere bağlı olarak ele alındığından toplumlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Toplum tarafından bireylere atfedilen cinsiyet rollerinin ne şekilde ele alındığı bilgi teknolojilerinin de ilgilendiği bir alan olarak önemini korumaktadır. Enformasyon teknolojilerindeki ortaya çıkan ilerlemeler, dijital bilgisayar oyunlarını ortaya çıkarmıştır. Bilgisayar oyunları kitleleri yönlendirmek, eğlendirmek ve algı yaratmak amacıyla gündelik yaşamda sık sık karşımıza çıkmaktadır. Son zamanlarda teknolojinin daha da ilerlemesi ile birlikte dijital oyunların çeşitliliği ve oyuncu talepleri artarken, oyunların içinde yer alan kadın karakter sayısının da arttığı görülmektedir. Bununla birlikte oyunların içinde sunulan kadın karakterlerin fiziksel özellikleri toplumlara göre değişiklik gösterirken, oyunlarda farklı şekillerde sunulmaktadır. Bu anlamda çalışmanın amacı, gelişen teknoloji ile birlikte dijital oyunlarda sunulan kadın karakterlerin ne şekilde tanımlandığını ve bu oyunlarda kadın karakterler üzerinden toplumsal cinsiyetin nasıl işlendiğini sorgulamaktadır. Çalışmanın evreni dijital bilgisayar oyunları olarak belirlenmiştir. Çalışmada incelenen oyunlar Türkiye’de ve Dünya’da geliştirilen oyunlar arasından literatür taraması yapılarak amaçlı örneklem yöntemiyle seçilmiştir. Amaçlı örneklem yöntemiyle seçilen (Tomb Raider- Underworld ve ZULA) oyunlar, toplumsal cinsiyet çerçevesinde incelenmiştir. İncelenen oyunlar dahilinde karşılaştırılan kadın karakterlerin temsilinde farklılıklar tespit edilmiştir.

H.Ü G.S.F Resim Bölümü Kadın Akademisyenlerin Toplumsal Cinsiyet Rolleri Bağlamında Kimlik İnşası

Kamusal alanda aktif olarak yer alan akademisyen kadınların özel alanda, atfedilen toplumsal cinsiyet rollerinin kimlik inşasını nasıl şekillendirdiğinin incelenmesidir. Kadın akademisyenlerin kimlik inşa süreçlerinde hangi unsurların rol aldığını (kadın olma, sanatçı olma ,akademisyen olma) incelenmiştir. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet rollerinin, benlik inşası ve kimlik oluşumu sürecinde etkisi Hacettepe Üniversitesi resim bölümü kadın akademisyenleri üzerinden tartışılmıştır.

Sema Kaygusuz'un Öykülerinde Kadın Karakterler

Söylem Filoloji, 2022

Yazın hayatına 1990'lı yıllarda öykü türüyle başlayan Sema Kaygusuz, eserlerinin gerek biçim ve içerik özellikleriyle gerekse aldığı ödüllerle Türk edebiyatının dikkat çeken yazarları arasında değerlendirilmektedir. Kelime dağarı ve şiirsel diliyle özgün bir dil ve anlatım tutumunu işaret eden Kaygusuz'un öyküleri, genel olarak sıradan insanları ve hayatları odağa alır. Bu hayatların psikolojik yansımalarını, toplum-birey-doğa ekseninde sorunsallaştırır. Bu tematik odak, öykü kitapları arasında içerik ve yapı bakımından bir paralellik ve sürekliliğe kapı aralar. Yazarın etrafında döndüğü temel kavram ve sorunsalları işaret eder. İnsanların yanı sıra öykülerine dâhil ettiği hayvanlar, ağaç ve bitkiler ise Kaygusuz'un doğa karşısındaki duyarlılığını yansıtır. Bu çalışma, Sema Kaygusuz'un Ortadan Yarısından, Sandık Lekesi, Doyma Noktası ve Esir Sözler Kuyusu adlı öykü kitaplarındaki kadın karakterleri Gennadiy N. Pospelov'un "heyecansal bağlanım" tasnifini odağa alarak incelemeyi amaçlamaktadır. Kaygusuz, öykülerinde genellikle cinsiyet eşitsizliğinin kadın karakterler üzerinde yarattığı duygusal ve ruhsal tahribatı konu edinir. Öykülere yakından bakınca, geleneksel yaşamdaki kadınların toplumsal/geleneksel normlar tarafından baskılandığı; modern yaşamdaki kadınların ise yaşadıkları içsel çatışmalarla ön plana çıktıkları görülür. Modern ve geleneksel toplumsal yapılar içinde yaşama tutunmaya çalışan kadın karakterlerin yaşadıkları sorun ve çatışmalar Kaygusuz'un öykülerinin başat temalarından birini oluşturur. Neredeyse her öyküde doğa ile kadını ortak bir paydada buluşturma çabası ise Kaygusuz'un bilinçli bir şekilde doğa ve kadın özdeşliğini kurmaya çalıştığını düşündürür.