831760.pdf (original) (raw)

"YERİN ANLAMI"NIN PLANLAMA KENTSEL TASARIM İLİŞKİSİ İÇERİSİNDE İNCELENMESİ ve YENİ BAKIŞ AÇISI ÜZERİNDEN BURGAZADA DENEYİMİ

2019

Özellikle son yıllarda mevcut planlama sisteminin ele alma konusunda eksik kaldığı “yer”in anlamı ve kimlik konuları, yeni bakış açılarıyla bir arada düşünülmeye başlanmıştır. Bu anlamda “yerin önemi”ni ortaya çıkarma konusunda destekleyici rol üstlenen “kentsel tasarım” ve “kentsel tasarım rehberleri” çok boyutlu bir çalışmayı gerekli hale getirmiştir. “Yer”in önemine özgü bakışın değişen süreç içinde “planlama” “kentsel tasarım” bağlamında incelenebilmesi amacı ile kentsel mekânın ayrıcalıklı parçaları olan “Ada Yerleşmeleri”nden Burgazada, örnek alan çalışması için uygun ölçek olarak belirlenmiştir. Adalar, kendilerini çevreleyen kıyı ile tanımlanan, sahip oldukları fiziksel, görsel, algısal hatta sosyal özellikler ile ayrıcalıklı olarak nitelenebilecek alanlardır. Aynı zamanda sahip oldukları sınırlı mekânsal yapılanma ve dışarıya kapalı olmanın bir getirisi olarak değişimin ve kültürel farklılaşmanın yavaş yaşandığı yerleşimlerdir. Adalı olma kültürü ve sahip olduğu kimlik değerleri ile de yere bakışın önem kazandığı alanları temsil etmektedirler. Bu çalışmada, ada mekânında yaşam ve yerleşim konuları, kültür ve kentsel mekân öğeleri üzerinden araştırılmış, ada mekânında yerleşimin biçimlenişine etki eden faktörler ve yerleşimi oluşturan bileşenler, İstanbul Prens Adaları, Burgazada örneği üzerinden incelenmiştir. Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerin başlıkları; “Giriş”, “Yerin Anlamının Önemi ve Planlama Kentsel Tasarım İlişkisi Üzerinden Bakış”, “Yerin Anlamına Yönelik Bütünleşik Bir Bakış Önerisi”, “Burgazada Özelinde Ada Yerleşmelerine Bakış ve Yeni Sistem Önerisinin İncelenmesi” ve “Sonuç”tur. Giriş bölümünde genel olarak konuya değinildikten sonra tezin amaç, kapsam ve yöntemi tanımlanmaktadır. Çalışma, yerin değişen anlamına dair farklı bakış açılarını inceleyerek, planlama kentsel tasarım sürecinde yerin öneminin ele alınması konusundaki eksikleri tartışmakta ve bu süreçte yeni bir bakış açısı önerileri tanımlamayı amaçlamaktadır. Amaç doğrultusunda “yer”e dair farklı bakışa açılarından yola çıkılarak planlama ve kentsel tasarımın “yer” konusunu ele alışına yönelik farklı yöntemlerin değerlendirmesini ve bu değerlendirmeler ışığında yeni bir bakış açısı olarak “yer yaratma” eyleminin ele alınmasını kapsamaktadır. Bu bağlamda, sahip olduğu güçlü tarihsel arka plan, morfolojik doku ve önemli mekânsal yapılanmaları ile ön plana çıkan Burgazada bu çalışmanın araştırma alanını oluşturmaktadır. Aynı zamanda yeni bir bakış açısı olarak incelenen “yer yaratma” eylemi de Burgazada üzerinden incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: yer, yerin anlamı, kimlik, karakter, kentsel tasarım, yer yaratma, yeni bakış açısı

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİN STRATEJİK PLANLARINDA GİRİŞİMCİLİK YAKLAŞIMI: MUĞLA VE BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEME

İzmir Sosyal Bilimler Dergisi, 2019

Günümüzde küreselleşme hareketlerine bağlı olarak değişimin ve dönüşümün ivme kazanması, özel örgütlerde olduğu gibi kamu örgütlerini de etkisi altına almıştır. 21.yy’den itibaren artık geleneksel yönetim tekniklerinin çeşitlenen insan ihtiyaçlarına karşı yetersiz kalması yeni yaklaşımların oluşturulmasına zemin hazırlamıştır. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de Yeni Kamu Yönetimi (YKY) anlayışının benimsenmeye başlamasıyla birlikte özellikle kamu yönetiminde girişimcilik ve insan kaynaklarının geliştirilmesi alanında önemli adımlar atılmıştır. Yaşanan bu gelişmelerin getirilerinden biriside stratejik yönetim yaklaşımı olmuştur. Nitekim bu yaklaşıma göre stratejik yönetim, bir örgütün gelecekteki hedeflerini gerçekleştirmek için yapacağı eylemleri ve bu eylemlerini neden yaptığını analiz ederek yürütmüş olduğu disiplinli çaba ve girişimler sistemidir. Bu yönetim anlayışına bağlı olarak Türkiye’de özellikle 2000’li yılların başından itibaren stratejik planlama sürecine geçilmiş ve bununla birlikte yerel yönetimlerin daha etkin, verimli ve sürekli plan yapabilmelerine imkân tanınmıştır. Öyle ki yerel yönetimler için stratejik planlar; insan kaynaklarında niteliğin artırılabilmesi, gelecekteki girişim alanlarını saptayabilmesi, yerel yönetimlerin sahip oldukları kıt kaynaklar karşısında vatandaşların talep ve beklentilerinin karşılanabilmesi, yönetim tekniklerinin geliştirilmesi ve arzu edilen nihai sonuçlara ulaşılabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Zira Türkiye’de stratejik planlamanın yasal dayanaklarından olan 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu irdelendiğinde yerel yönetim organlarının stratejik plan hazırlamaları yönündeki yükümlülüklere değinilmektedir. Bu kapsamda çalışmanın amacı; Muğla ve Bursa Büyükşehir Belediyeleri tarafından hazırlanan stratejik planlarının analiz edilmesidir. Bu doğrultuda çalışmada, söz konusu büyükşehir belediyelerinin son dönem stratejik planlarında (2015-2019) yer verdikleri belli başlı unsurlar (misyon, vizyon, kalite politikası ve temel değerler, stratejik amaçlar) karşılaştırılarak incelenecek ve elde edilen bulgular ilişkileri bakımından değerlendirilecektir.

TÜRKİYE’DEKİ BÖLGE MÜDÜRLÜKLERİ SINIRLARININ ŞEHİR PLANLAMA MESLEK ALANI AÇISINDAN İNCELENMESİ

BEŞERİ BİLİMLER EKSENİNDE GÜNCEL ARAŞTIRMALAR: KURAMLAR, KAVRAMLAR, UYGULAMALAR Current Research in the Axis of Humanities: Theories, Concepts and Applications, 2020

Planlamanın hedeflerine ulaşabilmesi için sosyoekonomik ve ekolojik yapıyı gözeten disiplinler arası bir senteze gerekmektedir. Sentezi tamamlayan unsurlardan biri Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin (Madde 7, 8, 27) ve İmar Kanunu’nun (Madde 8) gereği olarak kurum ve kuruluşlardan istenen bilgi ve görüşlerdir. Ancak görüşü alınan kurumların çalışma alan sınırları farklıdır. Oysaki planlamada görüş bildirme yetkisine sahip Bölge Müdürlükleri (BM) gibi kurumların sınırlarında tutarlılık ve işlevsel bütünlük olmalıdır. Planlama sürecinin doğru ilerleyebilmesi için süreçte yer alacak kurumlar net tanımlanmalıdır. Ek olarak bu kurumların birbirleriyle ilişkili faaliyet alanlarında ortak karar verebilme mekanizmasının oluşturabilmesi için yetki/hizmet alanı sınırlarının örtüşmesi gerekmektedir. Bu konudaki en önemli gelişmelerden biri, AB’ye uyum sürecinde 2002 yılında 4720 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) ile kabul edilen İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasıdır (İBBS). İlgili Yönetmelikte “Bölgesel istatistiklerin toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyoekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanlarının oluşturulması amacıyla ülke genelinde İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması tanımlanmıştır” ifadesi yer almaktadır (Madde 1). Fakat mevcut durumda BM’lerinin sınırları birbirleriyle uyumlu olmadığı gibi belirlenen İBBS sınırlarıyla da uyumlu değildir. Bu kapsamda çalışmada kuruluş yıllarına göre BM’lerinin teşkilat yapıları, görev ve yetkileri aktarılacak ve sınırları (varsa) belirlenme kriterleriyle değerlendirilecektir.

PLANLAMADA EVRENSEL TASARIM İLKELERİ İLE ERİŞİLEBİLİRLİK AĞI TASARIMI, İZMİT KENT MERKEZİ ÖRNEĞİ

Planlamada Evrensel Tasarım İlkeleri İle Erişilebilirlik Ağı Tasarımı, İzmit Kent Merkezi Örneği, 2020

Öz 1997' de geliştirilen "Evrensel Tasarım İlkeleri" ve 2007 yılında gündeme gelen "Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşmesi" engellilere duyarlılığı şehir planlama ve kentsel tasarımın gündemine taşımıştır. Ulaşım altyapısı, toplu taşım sistemi, yaya ve bisiklet erişimi, kentsel sosyal alt yapı alanları, kent merkez ve alt merkezlerinin konumları gibi planlama alanında üretilen kararlar kentin erişilebilirliğinin önemli belirleyicileri olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak konuya ilişkin uygulamalar ve akademik çalışmaların daha çok ergonomik standartlara temellendiği; mimari ve kentsel tasarım ölçeklerinde ele alındığı görülmektedir. Bu çalışmada İzmit kent merkezi örneğinde evrensel tasarım ilkeleri kentsel ölçekte ele alınarak kapsamlı, bütüncül, sürekliliği olan ve fiziksel planlama çalışmalarında kullanılabilecek somut bir altlık üretilmesi hedeflenmiştir. Sonuç olarak yerleşimin engellilik derecesini ortaya koyan erişilebilirlik bölgeleri haritalanmış ve değerlendirilmiştir. Kentsel ölçekte planlama çalışmalarına yön vermek ve öncelikli müdahale alan ve biçimlerini belirlemek üzere, tanımlanan alt bölgeleri birbirine bağlayan ve kentsel hareketliliğin en yoğun olarak gerçekleştiği varsayılan öncelikli erişilebilirlik ağı tespit edilmiştir.

YEREL YÖNETİMLERDE KÜLTÜREL PLANLAMA: SAKARYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖRNEĞİ LİSANS TEZİ

YEREL YÖNETİMLERDE KÜLTÜREL PLANLAMA: SAKARYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖRNEĞİ LİSANS TEZİ , 2017

Bu tez çalışmasında “Yerel Yönetimlerde Kültürel Planlama: Sakarya Büyükşehir Belediyesi Örneği” başlığıyla, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı özelinde yerel yönetimlerde kültürel planlama evreleri araştırılmış, Kültür ve Sanat dünyasında bir yerel yönetim olarak Sakarya Büyükşehir Belediyesinin çalışmaları incelenmiştir.

MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ -ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ LİSANS BİTİRME ÖDEVİ KÜLTÜREL PEYZAJ ALANLARININ KORUNMASI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ: İZNİK KENTİ ÖRNEĞİ

2017

Koruma anlayışı, tarihsel gelişim süreci içinde tek yapı ölçeğinden başlayarak önce alan ölçeğinde korumaya daha sonra da çeşitli yeni kavramlar üzerinden içeriği genişleyerek somut olmayan kültürel mirasın korunmasına kadar bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme sırasında koruma literatürüne yeni dahil olan kavramlardan biri de ‘kültürel peyzaj’ kavramıdır. Kültürel peyzaj; doğa, insan ve kültürün etkileşimi sonucu oluşan bir kavramdır. Bu süreçte zaman çok önemli bir unsurdur. Kavram, bir alanın sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi miras değerlerini ayrı ayrı ele almak yerine bu değerleri bütüncül olarak değerlendirmekte ve geniş bir çerçeve sunmaktadır. Kavram, ilk olarak coğrafyacılar tarafından kullanılmış ve daha sonra ise başta UNESCO olmak üzere uluslararası birçok kurumun gündemine girmiştir. Çalışmaların başlangıcı olarak coğrafyacı Carl Orwin Sauer’ın 1925 yılında yayınladığı “The Morphology of Landscape” (Peyzajın morfolojisi) başlıklı makalesi gösterilmektedir. Sauer, coğrafyanın çalışma alanının sadece pozitif bilimlerle sınırlandırılmayacak kadar geniş olduğunu ve daha geniş bir perspektifle incelenmesi gerektiğini gündeme getirmiştir. Bu düşünce yapılan araştırmalarda hem doğal hem de kültürel faktörlerin bir arada incelenmesi yaklaşımını doğurmuştur. İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri algılayabilmek ve yaşayan geleneksel kültürler ile bunların kaybolmakta olan izlerini korumak amacıyla kültürel peyzaj değerlerinin korunması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu değerlerin korunamaması kentlerin giderek özgün niteliklerini kaybetmesine neden olacaktır. Bu da tek tipleşmiş kent yerleşimlerini beraberinde getirecektir. Kentlerin sahip olduğu özgün değerlerin korunabilmesi, zamanla yitirilen değerlerin geri kazandırılabilmesi için öncelikle bu değerlerin zaman içerisinde geçirdiği değişimlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışma alanı olarak ele alınan İznik kenti; özgün kültürel, doğal ve tarihi miras değerlerine sahip bir kenttir. Geçmişten bugüne kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu çok katmanlı tarihi kent, günümüzde hala Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait mimari anıtları, etnografik zenginlikleri ve arkeolojik alanları ile tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir. İznik'i diğer kentlerden farklı kılan faktör; siyasi, kültürel, doğal, dini ve sanatsal özelliklerin bir arada bulunduğu ender bir kent olmasıdır. İznik’in; elverişli konumu, ılıman iklimi, gölü ve çevresindeki akarsuları, üzüm bağları, bahçeleri, zeytinlikleri ve çinileri kente özel bir kimlik kazandırmıştır. İznik Ovası’nın ulaşım açısından elverişli bir noktada bulunması, suya erişimin kolay olması ve verimli topraklara sahip olması şehrin kuruluş yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Böylelikle kentte zaman içerisinde farklı kültürel katmanlar oluşmuş ve kent, doğa ile kültürün birlikte oluşturduğu bütüncül peyzajla gelişmiştir. İznik bu açıdan sahip olduğu değerlerle önemli bir kültürel peyzaj alanıdır. İznik gibi sürekliliği olan dinamik kültürel peyzaj alanları, organik olarak geliştikleri, halkın yaşam tarzı ve aktivitelerine göre şekillendikleri için zaman içerisinde yine toplumun gelişen istek ve ihtiyaçlarına veya doğal çevre faktörlerine bağlı olarak bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu nedenle arazi örtüsü ve kullanımında zaman içerisinde oldukça fazla miktarda değişim meydana gelmektedir. Bu değişimler kenti kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz yönde etkilemiştir. Çalışma kapsamında bu değişimlerin tespitinde kullanılan yöntemlerden biri olan tarihi peyzaj değerlendirmesi, kentteki değişimlerin genel olarak saptanması açısından geniş bir çerçeve sunmuştur ve ileride yapılacak olan çalışmalar için de altlık oluşturabilecek bir niteliğe sahiptir. Tarihi peyzaj değerlendirmesi sonucunda, 20. yüzyıl ve 21. yüzyılı kapsayan dönemlerde tarım ve zeytinciliğin hala kent için önemini koruduğu görülmüştür. Yine aynı dönem aralığında kentteki yapılaşma oranı 8 kat artmıştır. Bu artış özellikle 20. yüzyıl sonlarından itibaren daha da hızlanmıştır. Yapılaşmış alanlardaki bu hızlı artış; tarım alanlarının, bağ bahçe alanlarının ve doğal açık alanların tahrip olmasına neden olmuştur. Artan yapılaşmalar, yüzyıllardır kent için önemini koruyan doğal alanların sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Çalışmada kullanılan bir diğer analiz yöntemi olan rehberli gezilerde de yerel halk, doğal alanlardaki bu değişimden bahsetmişlerdir. Bunun yanı sıra rehberli gezi yöntemi özellikle somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerindeki değişimlerin tespiti açısından da oldukça yararlı olmuş ve nicel yöntemlerle tespit edilemeyen bilgiler elde edilmiştir. Buna bağlı olarak kent için önemli olan somut olmayan kültürel miras değerlerinin giderek yok olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan tüm analizler sonucunda İznik’in, kente özgünlük katan, değerlerini yitirme tehdidi ile karşı karşıya olduğu görülmüştür. Bu açıdan kentte, doğal ile kültürel değerlerin oluşturduğu bütüncül kültürel peyzajın sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından tehdit unsurları ortadan kaldırılmalı ve kaybolan değerler ise yeniden canlandırılmalıdır.

KENTSEL YAYILMANIN GÖLGESİNDE DEĞİŞEN KIRSALTARIMSAL PEYZAJLAR İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMSAL KUŞAK PLANLANMASI ÖNERİSİ: “BURSA KENTİ” ÖRNEĞİ

Özet: Nüfus artışı, kentleşme ve buna bağlı olarak artan konut talebi kentlerdeki mekânsal büyümeyi zorunlu kılan etmenlerin başında gelmektedir. Kentsel yayılma ise çoğu zaman kent çeperindeki ekonomik ve ekolojik açıdan önemli kırsal-tarımsal peyzajların kaybını beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada büyük bir sanayi kenti olmasının yanı sıra iklimi ve toprak koşullarıyla ülkemizin nadir tarım yörelerinden biri olan Bursa kenti ve çevresinde 1990-2019 yılları arasındaki kentsel yayılmanın kırsal-tarımsal peyzajlar üzerine etkisi incelenmiştir. Kent çeperindeki kırsal-tarımsal peyzajların 29 yıllık periyotta giderek kentsel alanlara dönüştüğü ve Bursa kenti için bu alanlara özgü karakterin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla tarımsal kuşak planlanma önerisi geliştirilmiştir. Abstract: : Population growth, urbanization and rising housing demands are main forces behind urban sprawl which often leads to the loss of economically and ecologically important rural-agricultural landscapes on the urban periphery of cities. In this study, the impact of urban sprawl between 1990 and 2019 on rural-agricultural landscapes in Bursa, which is one of the productive rare agricultural regions beside a major industrial hub in Turkey, was examined. The results showed the rural-agricultural landscapes in the periphery of the city gradually transformed into urban areas over the 29-year period. An agricultural belt planning proposal was developed for Bursa city for the preservation of unique landscape characters and sustainability.