Hz. Mevlânâ ve İnsanlar Arasındaki Farklar | Şule Gürbüz (original) (raw)

Hz. Mevlânâ ve İrfân | Ali Temizel

Türk-İslâm düşüncesinin insan formunda tecessümü olarak nitelenebilecek Hz. Mevlânâ, Dârülmülk Konya'nın ikinci sayısının gündemini teşkil ediyor. Konya ve Hz. Mevlânâ, biri olmadan diğerinin düşünülemeyeceği madde ve ruh bütünlüğünün ifadesi. Bu tecelli her biri düşünce dünyamızın ufuklarını zenginleştiren seçkin yazarlarımız tarafından çeşitli yönleri ile kaleme alındı ve tarihe not düşüldü. Bu yazılar özel hazırlanan illüstrasyon ve görsel malzemelerle de desteklendi. Milletleri büyük yapan bir husus da kader anlarındaki davranış kabiliyetleridir. Adeta kurucu mayanın her hal ve şartta yaşatılması anlamına gelen bu kabiliyet tam da ihtiyaç duyulduğu anda kendi içinden yetişen nefeslerin sıcaklığı ile harekete geçer. 13. yüzyıl böyle bir kader anıdır. Türk-İslâm geleneği tarihin kaydettiği en çetin imtihanlardan biri ile karşı karşıyadır. Bir taraftan Moğol istilâsı diğer taraftan Haçlı saldırıları ile maruz kalınan girdaptan kurtulma başta Hz.

Yunus Emre ve Mevlâna’nin Eserlerinde Insan ve Tekâmülü

Sosyal Bilimler Dergisi, 2013

Özet Aynı dönemde fakat farklı bölgelerde yaşamış olan iki büyük mutasavvıf şâir Yunus Emre ve Mevlânâ, Anadolu'nun dinî ve sosyal hayatında önemli görevler üstlenmiştir. Çünkü dönem itibarıyla bölge halkı çeşitli problemle karşı karşıya idi. Bunların başında Moğol İstilası, Babâi İsyanı ve taht mücadeleri gelmekteydi. Çok yönlü çatışma ve kargaşların yaşandığı dönem ekononik sıkıntıların yanında psikolojik, sosyal ve itikâdi problemle de yüzleşmek zorunda idi. Çünkü müreffeh ve siyasi istikrarı yakalamış bir bölge olduğu için diama göç alan bir coğrafya olan Anadolu'nun sosyal ve demografik yapısı da değişmişti. Güzel zamanlarda problem teşkil etmeyen olumlu sosyalleşmeyi sağlayan etmenler bozulan ekonomi ve siyasi istikrarın ardından bir takım olumsuzluklara yol açmaya başladı. Böyle bir ortmada devrin insanına ayrışma ve çatışmanın yerine birlik, beraberlik ve hoşgürü telkininde bulunan Yunus Emre Ve Mevlânâ insanlara sık sık sabırlı ve erdemli olmayı tavsiye etmişlerdir. Didaktik tarzda yazılmış eserlerinde iki mutasavvıf, insanın sosyal ve mânevi hayatlarına dâir önemli hatırlatmalarda ve telkinlerde bulunmuşlardır. Zira devrin karmaşık ortamında insanlar mevcut durumun olumsuz havası yüzünden sağlıklı düşünme kabiliyeti ve hassasiyetlerini yitirebiliyordu. Dolayısyla Yunus ve Mevlânâ yaşamış oldukları çevrenin insan yapısını dikkate alarak onlara dünya ve âhiret saadeti için ışık tutmuşlardır.

Mevlânâ ve Batı Düşüncesindeki İnsanlık Sevgisinin Karşılaştırılması

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017

Mevlânâ sadece büyük bir şâir, eşsiz bir mutasavvıf değildir. O aynı zamanda insan tabiatının derinlerine inmiş, insanın iç yüzünü keşfetmiştir." Erich Fromm Öz Günümüzde Mevlânâ, insanlık ve insan sevgisiyle ilgili olarak ifade ettiği söylemlerinden hareketle bazı çevrelerce hümanist olarak yorumlanmaktadır. Bu kanaate katılmak mümkün değildir. Çünkü Batı düşüncesinde hümanizm ya da insan sevgisi, insanı evrenin merkezine oturtmakta, onu metafizik ve değerlerden arındırarak ele almakta, bir anlamda insanı ilahlaştırmaktadır. Oysa Mevlânâ'nın insan görüşünün arka planında Allah vardır. Çünkü Mevlânâ, insanı Allah'ın isimlerinin bir aynası olarak görmekte, Allah'tan kopuk bir insan tasavvurunu reddetmektedir. Makalemizde bu konuyu ayrıntılı olarak ele alacağız.

Hz. Mevlâna Düşüncesinde Barış Kavramının Sûfî Psikolojisi Açısından Tahlili

Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 2018

Sûfî gelenek, mânevî yaşamın merkezi olarak kalbi görür ve nefs ve ruhun kalbi ele geçirmek, kendi arzu ve isteklerini kalbe yerleştirmek için mücadele ettikleri gerçeğini kabul eder. Söz konusu bu mücadeleyi gerçekleştirmenin amacı nefsânî ve ruhânî arzu ve isteklerin insan benini ele geçirme arzusudur. Bu durumun yol açabileceği içsel kaosa karşı sûfî yaşam tarzının önerdiği model nefse karşı mücâhede etmek ve ruhî müşâhedeyi kazanmaktır. Böylece içsel barış sağlanır, bireysel ve sosyal planda sağlıklı davranış kalıpları elde edilir. Bu çerçeveden bakıldığında yaşadığı dönemden itibaren günümüze kadar Doğu ve Batı dünyasında etkisini sürdürmüş olan Mevlâna Celaleddin Rumî’nin barış değer yargısının oluşmasındaki katkısı yadsınamaz bir durum arz etmektedir. Dönemindeki siyasi ve sosyal olayların karmaşıklığı karşısında Hz. Mevlâna barıştan yana tavır almış, sosyal anlamda barışın gerçekleşebilmesi için içsel barış ortamının sağlanması gerektiğine vurgu yapmıştır. Biz de bu tebliğim...

Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risales

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010

19. asrin en velud ve taninmis ulemâsindan olan Mehmed Fevzi Efendi, ozellikle dini-manzum eserleriyle klasik edebiyatimizda onemli bir yere sahiptir. Mehmed Fevzi Efendi’nin dini-manzum eserlerine bakti- gimizda Hz. Peygamber’i merkeze alan bir yaklasim sergiledigi acikca gorulmektedir. Bu baglamda Mehmed Fevzi; mevlit, miraciye, regâibiyye gibi eserler yazmistir. Bu cercevede iki mevlit yazan sair, yasadigi donemde mevlidin okunmasini ve dinlenmesini bid’at olarak nitelendiren cevrelere karsi da bir risale yazmistir. Mehmed Fevzi’nin bir mevlit sairi olmasinin yani sira mevlit okumanin ve dinlemenin caiz olduguna dair bir risale yazmasi onu diger mevlit sairlerinden ayiran en onemli ozelligidir. Calismamizda Mehmed Fevzi’nin mevlit okumanin neden caiz oldugunu anlattigi “Isbâtu’lMuhassenât li-tilâvet-i Mevlid-i Seyyidu’s-Sâdât” adli risalesinin metni verilmek suretiyle mevlit gelenegindeki bu farkli yaklasim gozler onu- ne serilmistir.