TÜRK HUKUK TARİHÇİLERİ İÇİN “YENİ!” BİR ÇALIŞMA SAHASI VE BU SAHANIN İMKANLARI -UYGUR HUKUK VESİKALARI-A “NEW!” FIELD OF STUDY FOR TURKISH LAW HISTORIANS AND POSSİBİLİTİES OF THİS FİELD (original) (raw)
2023, III.ULUSLARARASI NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ HUKUK KONGRESİINTERNATIONAL NECMETTIN ERBAKAN UNIVERSITY LAW CONGRESS
İslamiyet öncesi Türk hukukuna dair elimizde bulunan en önemli kaynak olan Uygur hukuk vesikaları, dönemin hukuk anlayışını göstermesi bakımından eşsiz değerdedir. Söz konusu vesikalar, ilk vesikanın bulunmasının üzerinden neredeyse bir buçuk asır geçmesine rağmen, Türkiye’de hukuk tarihçilerince yeterli alakaya mazhar olmamıştır. Nitekim Uygur hukuk vesikalarının bir bütün olarak hukuki tahlilleri yapılmadığı gibi bu vesikalarda karşılaşılan çok önemli hukuki müesseseler üzerine yazılmış monografiler de çok sınırlıdır. Mevcut çalışmaların önemli bir kısmı da hukukçular tarafından yapılmadığı için bünyesinde ciddi bazı hukuki tahlil hataları barındırmaktadır. Tebliğde Uygur hukuk vesikaları ile bunlarda yer alan önemli hukuki müesseseler/meseleler hukuk tarihçilerine “yeni!” bir çalışma sahası olması cihetinden tartışılmıştır. Tartışma yapılırken ilk olarak şimdiye kadar yapılan çalışmalar da göz önüne alınmak suretiyle sahanın kuşbakışı bir portresi çıkarılmıştır. Ardından bu sahada Türk hukuk tarihçilerinin hangi imkanlara sahip oldukları değerlendirilmiş ve bu imkânı değerlendirmek isteyen araştırmacılar için çeşitli meseleler/başlıklar üzerinde durulmuştur. Uygur hukuk vesikaları şekil ve içerik olarak incelendiğinde standart, mütekâmil bir hukuk sisteminin varlığına delalet etmektedir. Nitekim tüm vesikalar belirli bir prototip üzerine inşa edilmiş, yeknesak bir düzendedir. Vesikalar içerisinde akitler, makbuzlar, dilekçeler, buyruklar bulunmaktadır. Fakat evrakların ekserisi çeşitli akitleri muhtevidir. Hukuki muamelelerin yazılı yapılmasına, bunların belirli bir düzende kayıt altına alınıp muhafaza edilmesine, akitlerde şahitlerin bulundurulup vesikanın sonuna isimlerinin yazılıp damgalarının/mühürlerinin basılmasına, bir ihtilaf vaki olduğunda da bu vesikalardan delil getirilmesine ehemmiyet verilmiştir. Yine vesikalarda sık sık “yasa” ve “töre”ye atıf yapılmaktadır ki bunlar, bazen akitlerdeki boşlukları tamamlayan tamamlayıcı hukuk kuralları bazen de doğrudan düzenleme yapan/sınır koyan emredici hukuk kuralları cümlesindendir. Uygur hukuk vesikaları üzerine çalışma yapacak kişilerin göz önünde tutması gereken ilk mesele “Uygur hukukunun özgünlüğü” meselesi olmalıdır. Nitekim bu vesikalar Uygur Türklerinin yerleşik hayata geçtiği, din değiştirdiği ve Çin ile çok yakın münasebetleri bulunduğu bir devirden kalmadır. Yine vesikalardaki belirli noktalarda Çin bazen de Moğol hukukunun tesiri görülmektedir. Bu sebeple Uygur hukuk vesikalarına bakarak ulaşılan neticeleri tüm İslamiyet öncesi Türk hukukuna teşmil etmek hatalı bir yaklaşım olacaktır. Fakat bu durum Uygur hukukunun “eski Türk hukukundan” hiçbir iz taşımadığı manasında yorumlanmamalıdır. Özellikle coğrafi olarak birbirine yakın olan ve aralarında ticari münasebetler bulunan ülkelerin hukuk sistemleri arasında bir etkileşim olması çok tabi ve bir yerde de kaçınılmazdır. Uygur hukuku ile İslam hukuku arasındaki münasebet de bu çerçevede tetkike muhtaçtır. Mesela bey’bi’l-vefâ (geri alım şartıyla satış) akdine Uygur hukukunda da rastlanmaktadır. İslam hukuku tarihinde bu akdin Uygurlar ile aynı devir ve aynı mıntıkada ortaya çıktığı bilinmektedir. Uygur hukuku ile alakalı yapılacak çalışmalarda karşılaşılan bir problem ise eldeki kaynağın yetersizliğidir. Nitekim elde çok sayıda vesika olmasına rağmen bazı tatbikatların sadece bir misaline rastlanmaktadır. Takdir edilecektir ki bir vesikadan yola çıkarak genel bir kanaat ortaya koymak mahzurdan hâli değildir. Bu çerçevede zaman içinde ortaya çıkacak yeni vesikalar ve dolaylı kaynakların tetkiki bu eksikliği giderebilir. Eldeki vesikalar içerisinde karşılaşılan ve tetkik edilmesi gereken çok sayıda hukuki münasebet vardır. Satım, kiralama gibi “sıradan” hukuki münasebetleri zikretmeksizin bunlara misal vermek gerekirse: “Aile babasının hakimiyeti”, “evlatlık-evlat rehni-evlat satışı”, “kölelik”, “faiz”, “şuf’a (önalım) hakkı”, “kefâlet”, “zapta karşı tekeffül”, “yazılı vesikaya verilen ehemmiyet”, “senedin ziyaı ve iptali”, “hamiline yazılı senet”, “akitlerde şahit, damga-mühür”, “vakıf”, “vekâlet”, “cezai şart” bunlardan bazılarıdır. Halihazırda, Uygur hukuk vesikaları tercüme edilerek Türkçeye kazandırılmış ve hukuk ıstılahlarına dair önemli çalışmalar yapılarak malzeme hazırlanmıştır. Artık vesikaların hukuk tarihçileri tarafından değerlendirilmesi zarureti hasıl olmuştur. Uygur hukuku, hukuk tarihçileri için “yeni!” bir çalışma sahası olarak görülmeli ve bu tetkikler “gayyur hukuk araştırıcılarına düşen milli bir vazife” olarak telakki edilmelidir. Uyghur legal/civil documents, which are the most important source of pre-Islamic Turkish law, are of unique value in terms of showing the understanding of law of the period. The documents in question have not received sufficient attention by legal historians in Turkey, despite the fact that almost a century and a half have passed since the first document was found. As a matter of fact, legal analyzes of Uyghur legal documents as a whole are not done, and monographs written on very important legal institutions encountered in these documents are also very limited. Since a significant part of the existing studies are not carried out by lawyers, it contains some serious legal analysis errors. In the paper, Uyghur legal documents and important legal institutions/issues in them are discussed as a “new” field of study for legal historians. While discussing field, firstly, a bird's-eye portrait of the field was drawn by taking into account the studies done so far. Then, the possibilities that Turkish legal historians have in this field are evaluated and various issues/titles are emphasized for researchers who want to evaluate this opportunity. When Uyghur legal documents are examined in terms of form and content, the standard indicates the existence of a complete legal system. As a matter of fact, all documents are built on a specific prototype and are in a uniform order. These documents include contracts, receipts, petitions and command. But most of the documents contain various contracts. It is important to make legal transactions in writing, to record and preserve them in a certain order, to have witnesses in contracts, to write their names at the end of the document and to have their stamps/seal printed, and to bring evidence from these documents in case of a dispute. Again, references to “code (yasa)” and “law (töre)” are frequently made in the documents. These references are sometimes compulsory and sometimes complementary legal rules. The first issue that should be considered by those who will study on Uyghur legal documents should be the issue of "authentic of Uyghur law". Because these documents are from a period when Uyghur Turks settled down, changed their religion and had very close relations with China. Again, the influence of Chinese and sometimes Mongolian law can be seen at certain points in the documents. For this reason, it would be an erroneous approach to extend the conclusions reached by looking at Uyghur legal documents to all pre-Islamic Turkish law. However, this situation should not be interpreted as meaning that Uyghur law does not bear any trace of “ancient Turkish law”. It is very natural and inevitable that there should be an interaction between the legal systems of countries that are geographically close to each other and have commercial relations between them. As a matter of fact, the relationship between Uyghur law and Islamic law also needs to be examined in this context. For example, the bey'bi'l-vefâ (sale on condition of repurchase) contract is also found in Uyghur law. In the history of Islamic law, it is known that this contract emerged in the same period and in the same region as the Uyghurs. One of the problems encountered in studies on Uyghur law is the deficiency of the available resources. Although there are many documents at hand, only one example of some practices can be found. It is objectionable to form a general opinion based on only one document. The examination of new documents and indirect sources that will emerge over time can fill this gap. There are many legal relations that are encountered in the documents at hand and that need to be examined. To give examples without mentioning "ordinary" legal relations such as sale and rent (lease): “legal dominance of the father in the family”, “fosterling-the pledge on child-children's sale”, “slavery”, “usury”, “right of preemption”, “bail”, “quiet enjoyment”, “the importance attached to the written document”, “loss of instrument and its cancel”, “bearer paper”, “foundation”, “mandate contract”, “penal clause” some of them. Currently, Uyghur legal documents have been translated into Turkish and material has been prepared by making important studies on legal terms. Now, it has become necessary for the documents to be evaluated by legal historians. Uyghur law should be seen as a “new!” field of study for legal historians and these studies should be seen as the national duty of diligent legal researchers.