Relations and Persons in Women's History: A Masterly Work on Sibling Relationships by Feminist Historian Leonore Davidoff: On Thicker Than Water: Siblings and Their Relations, 1780-1920 (original) (raw)
Related papers
WOMEN in LATE OTTOMAN–EARLY REPUBLIC PRINT CULTURE and the ART DIRECTION of SABİHA SERTEL
Art-e Sanat Dergisi
Gazeteci, yayıncı ve yazar Sabiha Sertel’in kariyerinde dikkate değer bir unsur olan, görselliği öne çıkaran çalışmaları, grafik tasarım ve basılı kültür tarihi açısından önemli bir konuma sahiptir. Öte yandan, Sabiha ve Zekeriya Sertel çiftinin görsel dilin çarpıcılığını kullanan yayıncılığı, mesleki tarihyazımı içerisinde kapsamlı biçimde incelenmemiştir. Araştırma, tasarım tarihi perspektifinden, Sabiha Sertel’in görsel okur-yazarlığını iki ana bölüm üzerinden incelemektedir. İlk bölümde, kadınların Osmanlı dönemindeki yayıncılık faaliyetleri, arka plandaki dinamikleriyle birlikte sunulmaktadır. Bibliyografik verilere dayanarak kadın yayınlarının oluşturduğu etkileşim ağı görselleştirmekte ve Sabiha Sertel’in bu ağ dinamikleri içerisindeki kişisel konumu tanıtılmaktadır. İkinci bölüm, Sabiha Sertel’in sanat yönetmenliğiyle tanışmasına, mesleki yaklaşım ve deneyimlerine yoğunlaşmaktadır. Gerek Sertel’in kendi dilinden aktardığı deneyimler, gerekse üretiminde rol aldığı kapak ve sa...
2014
Bellek ve tarih ilişkisinin irdelendiği bir çok araştırmada, doksanlı yılların başından beri tüm dünyada bir bellek ve anımsama furyasının yaşandığı belirtilmekte ve ana nedenlerinden biri olarak da yazılı tarihin kaydettiği en ağır felaketlerin yaşandığı 20. Yüzyılın sona ermesi gösterilmektedir. 2000'li yıllardan bu yana gerek Avrupa kıtasında yazılan romanlara gerekse Türkiye'de yayımlanan romanlara bakıldığında, metinlerin odak noktasına yakın geçmişi yerleştiren tarihsel romanların sayısı küçümsenmeyecek kadar artmıştır. Yakın tarihe bugünden bakarak tarihsel durumların yeniden değerlendirilmesi, dolayısıyla belleklerde saklanan ancak şimdi dile gelen anıların öykülendirilmesi söz konusudur. Tarihsel romanların yanı sıra bir ya da birden fazla ailenin kuşaklar boyu belleklerinde sakladıkları ve büyük tarihin yanında bugün "oral history" olarak yeniden önem kazanan bireysel/kollektif bellek, özellikle tarihsel romanların bir uzantısı olan "yeni" aile ...
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2011
Meena Alexander and Bharati Mukherjee are India-origin feminist American writers. This study focuses on Meena Alexander"s Fault Lines and Bharati Mukherjee"s Desirable Daughters. There are certain parallels in the lives of these two writers. They were born in the same culture, they got married to westerners, and they both migrated to the west after their marriages. This study suggests that their marriages were an escape from misoginistic traditions. There is a big gap between the two cultures in respect to the approach to women. For these writers, the new culture is preferable to the older one although there are some obstacles in it; this study focuses on the effects of the western world on their feminist transformation
DergiPark (Istanbul University), 2016
Aylak Adam modern toplumda birey olma çabası, "gerçek sevgi", baba ve erkek çocuk ilişkisi, yozlaşmış toplumsal değerlerin eleştirisi gibi konular ekseninde birçok kez incelenmiştir. Roman, tüm bu inceleme yöntemleri için oldukça bol malzemeye sahiptir. Bu yazının konusu ise Aylak Adam romanının hem şekil hem içerik itibariyle döngüsel bir yapıya sahip olduğunun düşünülmesidir. Roman mevsimler, mekânlar ve C.'nin "gerçek sevgi"yi aradığı kadınların seçimleri açısından daimî bir döngüde ilerler. Döngüyü tamamlayarak kendi benliğini kusursuz bir biçimde tekrar kurmak ister C. Ancak kendisinden bir adım önde giden B.'ye hiçbir zaman varamaz. Yuvarlak hep B.'de bozulur. Çünkü C.'nin B.'ye 'varması' değil önce 'dönmesi' lazımdır. Bu da C.'nin B. ile yani aslında babası ile yüzleşmesini ve ne kadar bağımsız bir düşünce yapısına sahip görünse de 'kendisi gibi düşünen' bir kadını "gerçekten" anlamasını gerektirir.
KİLİKYA FELSEFE DERGİSİ, 2020
Öz: Amerikalı feminist tarihçi Joan Wallach Scott kadın deneyimlerine yer vermeyen ideolojik, kısmi ve çarpık tarihi aşan yeni bir tarihyazımının geliştirilmesini ister. Bu doğrultuda Scott, toplumsal yapıdaki ayrışma ve hiyerarşi kategorilerinden biri olarak ele alınan toplumsal cinsiyet kategorisinin, sınıf, ırk, etnik köken gibi diğer hiyerarşi kategorilerini de kapsayacak şekilde yeniden tanımlanmasını önerir. Tarihi, zamansız olma iddiasındaki düşünceleri sorgulamamızı sağlayan ve böylece değişim hakkında düşünme imkânının yolunu açan bir disiplin olarak gören Scott, bu görüşünü özgürleştirici ancak sabit olmayan eleştirel tarih projesi olarak adlandırır. Söz konusu proje, Foucault'nun şimdinin tarihi dediği soykütüksel yaklaşıma karşılık gelir. Doğruluğundan şüphe edilmeyen doğal ya da verili olduğu kabul edilen kavram ve kategorilerin soruşturulmasını içeren soykütüksel yaklaşımda tarihsel soruşturmaya şimdiden başlanır. Şimdiden geçmişe belirli bir kırılmaya ya da dönüşüme ulaşıncaya kadar gidilir ve ardından yakalanan kırılma ya da dönüşümün izi takip edilerek şimdiye gelinir. Böylece, insanın kendisini tanımasını sağlayacak olayların, diğer bir ifadeyle insanın düşündüğü, dile getirdiği, yaptığı şeylerle kendisini bir özne olarak nasıl kurduğuna ilişkin olayların tarihsel bir soruşturmadan geçirilmesi mümkün olur. Bu kapsamda makale, feminist tarihyazımında farklılığın birtakım amaçlara hizmet eden belirli bir tarihsel temsil olarak görülmesinde, Foucault'nun soykütük düşüncesinin yerini anlama amacına yöneliktir. Anahtar Kelimeler: Feminist Tarihyazımı, Scott, Toplumsal Cinsiyet, Foucault, Soykütüksel Yaklaşım. Abstract: The American feminist historian Joan Wallach Scott desires to develop a new historiography which transcends ideological, partial and distorted history that does not include the experiences of women. In this context, Scott suggests and proposes that a redefinition of the gender category, which is considered to be one of the categories of segregation and hierarchy in the social structure, to include the other hierarchy categories such as classes, races and ethnicities. Scott who considers history as a discipline that allows us to question thoughts that claim to be timeless and thus paves the way for thinking about change and she names this view of her a liberating yet unstable critical history project. The project in question corresponds to the genealogical approach that Foucault calls the present history. In the genealogical approach, which involves the investigation of concepts and categories considered to be natural or ascribed without suspicion, historical investigation is to begin from the present. A journey is made back from the present to the past until a certain break or transformation is attained and hence the present is reached by following the trace of the captured break or transformation. And thus, it will be possible to undergo a historical investigation of the events that will enable the human to know herself, in other words, the events about how a person builds herself as a subject with his thoughts, expressions and deeds. As such, the article aims at comprehending the standing point of Foucault’s thought of genealogy in the feminist historiography, in observing the difference as a certain historical performance that serves some purpose. Keywords: Feminist Historiography, Scott, Gender, Foucault, Genealogical Approach
WOMEN’S EDUCATION IN THE OTTOMAN EMPIRE (19th CENTURY and THEREAFTER)
There have been some changes in the status of women from the first ages of history to the present. Considering our geography, one of the arguments put forth is that in the Ottoman Empire, which lived on this territory for centuries, the women did not take place in education system. However, women were accepted as the actor of the change with modernization followed by the Ottoman Empire. With Ottoman modernization, particularly after the Second Constitution, the education rights of women were authorized. The Ottoman women gained her place in the education system even as teachers. The aim of this study, formed with descriptive method, is to dwell on the women’s education and women’s education rights in the Ottoman education system after the 19th century. Within this context, firstly some general information about the status of women in the Classical Ottoman Age and after the 19th century will be given. Then, the education system and the development of the education system will be evaluated by putting women into the center. The main focus point of this text, the rights of women in education system and the educational constitutions of women will be presented with examples in the last section of this study.
Historical Fiction In Pat Barker's Silence Of The Girls
PAT BARKER’IN KIZLARIN SUSKUNLUĞU ESERİNDE TARİHSEL KURGU, 2021
This study deals with the literary comparison of two important works based on historical fiction. In Silence of the Girls by the British novelist Pat Barker, who gained fame based on her genuine war experiences, the stories of the unnarrated women and children in the Iliad epic are included in a realistically and lively, disrupting the epic structure. By opposing Romanticism in her work, she made use of intertextuality with a realistic approach and touched upon the things left behind by the war, such as rape, slavery, death, tears, destruction, and the struggle for survival. She developed a new historical fiction with a different perspective to the fictions in the Iliad. With descriptions of collecting and bringing together the destroyed and shattered life stories, she depicted them with a fiction that is in stark contrast to mythology and epic heroism written with a male gaze and writing perspective. In this study, Silence of the Girls, which tells the background of the war experiences, will be analysed within the framework of Barker's form and method of creating historical fiction. In this direction, the related study suggests that the author did not apply the rules of historical fiction while writing her work.