Vedâ Hutbesi̇’Ndeki̇ Temel Prensi̇pler Ve Kur’Ânî Temelleri̇ (original) (raw)
Related papers
Medine Vesikası’ndaki Hukûkî Esaslar
Asrımızda halâ çoğulcu temele bağlı olarak insan hak ve özgürlüklerinin bir karara bağlanamadığı ve bunun da yazılı olarak tespit edilemediği bir çok İslam ülkesi vardır. Medine vesikası, bunlar için önemini korumaya devam etmektedir.
Kur’Ân Kissalarinda Ai̇levî İlke Ve Değerler
Tefsir Araştırmaları Dergisi
Bu makale, intihal.net yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir. Plagiarism: This article has been scanned by intihal.net. No plagiarism detected.
Abdulbârî Âdem Çelebi ve “Mu’înü’l Hıfz” Adlı Suverü’l Kur’ânı
Suverü'l-Kur'ânlar, klasik Türk şiirinde Kur'ân-ı Kerîm'deki sure isimlerinin daha kolay öğrenilmesi için yazılmış manzum bir türdür. Bu türde yazılan eserlerde, Kur'ân'daki sureler ve bunların sahip oldukları bazı özellikler beyitler hâlinde çeşitli anlam ilgileri de gözetilerek dile getirilir. İlk örneği 16. yüzyıl şairlerinden Latîfî tarafından kaleme alınan bu türdeki eser sayısı oldukça sınırlıdır. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda Şeyhülislam Yahyâ, Dâ'î, Senâyî, Seyyid Muhammed ve Şâkir Ahmet Paşa'nın da suverü'l-Kur'ân sahibi olduğu bilinmektedir. Yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde birçok türde olduğu gibi zamanla bu türdeki yazılmış bilinmeyen eserler de gün yüzüne çıkmaktadır. Yaptığımız eser taramaları neticesinde 18. yüzyıl şairlerinden Abdulbârî Âdem Çelebi'ye ait bilinmeyen bir suverü'l-Kur'ân metni tespit edilmiştir.
VEDA’Î’NİN DİVANINDAKİ BAZI DİNİ TERİM VE İMGELER
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018
VEDA’Î’NİN DİVANINDAKİ BAZI DİNİ TERİM VE İMGELER* SOME RELIGIOUS TERMS AND IMAGERIES IN DIWAN OF VEDA’I Osman ASLANOĞLU* Öz Veda’î, klasik dönem şairlerindendir. 1790’da şimdi Van’a bağlı olan Müküs’te dünyaya gelmiş ve 1850’lerde vefat etmiştir. Veda’î, Müküs’te yöneticilik yapan iki emirin yanında kâtiplik yapmıştır. Bu emirlerin ilki Şeyhî Beg, ikincisi de onun vefatından sonra yerine geçen Mahmud Han’dır. Bilgin bir kâtip ve şair olduğu için Kürtçenin yanı sıra Farsça, Arapça ve Türkçeyi de bilmekteydi. Veda’î kâtiplik yaptığı dönemde Kürtçe ve Farsça şiirlerden oluşan bir divan yazmıştır. Veda’î’nin divanında 37 Kürtçe ve 69 Farsça şiir vardır. Veda’î, şiirlerinde sade bir tarz kullanmıştır. Bazı şiirlerinde hikâyelendirme ve münazara yöntemini de kullanmıştır. Şiirlerinde daha çok aşk konusu üzerinde durur. Bunu, dini konular takip eder. Dinî terim ve imgeler, bu iki bağlamdan birinde kullanılmıştır. Yakın dönemde ortaya çıkarılmış bu klasik dönem şairinin, daha iyi anlaşılması için divanındaki dinî terim ve imgeler üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Veda’î, Weda’î, Divan, Dinî Terimler, Klasik Şiir, Kürtçe.
Yeryüzünün İlk Mabedinin Kâbe Olduğu Düşüncesini Kur’an’dan Temellendirebilme İmkânı
Yeryüzünün İlk Mabedinin Kâbe Olduğu Düşüncesini Kur’an’dan Temellendirebilme İmkânı
Öz Bu çalıĢmada Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini Kur"an"dan temellendirebilme imkânı araĢtırılmıĢtır. Kâbe"nin kutsiyeti hakkında olmasa da ne zaman ve kim tarafından yapıldığı hususunda Müslümanlar arasında bir ihtilafın olduğu görülmektedir. Bu konuda âlimlerin bir kısmı hatta büyük çoğunluğu Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini savunurken, bir kısmı da Kâbe"nin Hz. Ġbrahim zamanında, Hz. Ġbrahim tarafından yapıldığını savunmaktadır. "Kâbe"nin yeryüzünde yapılmıĢ ilk mabet" olduğu fikrinin Kur"an"a dayandığını savunan bir Müslümanın Kâbe"den önce yapılmıĢ herhangi bir mabedin olabileceği fikrini tasvip etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla çalıĢma neticesinde ulaĢılacak sonuca binaen böyle bir düĢünceyi dillendirmenin tefsir ilmi açısından mahzurlu olup olmayacağı cevap bulmuĢ olacaktır. Kâbe"nin ne zaman yapıldığı meselesinde daha çok Bakara Suresi 2/127, Âl-i Ġmrân Suresi 96, Ġbrâhîm Suresi 14/37, Hac Suresi 22/26, 29 ve 33. ayetler referans alınmaktadır. Ancak tartıĢma daha çok Âl-i Ġmrân Suresi"nin 96. ayeti üzerinden sürdürülmektedir. Bununla birlikte literal okuma yapıldığında ayetin zahirinin daha çok mutlak anlamda zamansal bir öncelliğe iĢaret ettiği görüldüğünden çalıĢmada önce ayrıntılı bir Ģekilde bu ayet daha sonra da diğer ayetler incelenmiĢtir. Kâbe"nin ne zaman yapıldığıyla ilgili nakledilen rivayetler inceleyeceğimiz ayetin anlaĢılmasında hayati öneme sahip olmaları nedeniyle öncelikle bu rivayetler tahlil edilmeye çalıĢılmıĢtır. Yapılan dokümantasyon çalıĢmasıyla da ilgili ayetin tefsir külliyatında nasıl anlaĢıldığı aktarılmaya ve olabildiğince analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır. Konuyla ilgili rivayetler, sebeb-i nüzul bilgisi, bağlam, filolojik izahlar, müfessirlerin konuyla ilgili farklı yorumları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu ayette Kâbe"nin Beyt-i Makdis"ten önceliğine ve üstünlüğüne vurgu yapıldığını söylemek mümkünken, ayetin kesin olarak "yeryüzünde yapılan ilk mabedin Kâbe olduğuna" iĢaret ettiğini söylemek mümkün değildir. Netice itibariyle konumuz olan ayetler ve ilgili rivayetler göz önünde bulundurulduğunda Kâbe"den önce yapılmıĢ çeĢitli mabetlerin olabileceğini dillendirmenin tefsir ilmi açısından sorun teĢkil etmeyeceği söylenebilir.
Mâtürîdî’Ni̇n Te’Vîlâtü’L-Kur’Ân’Da Bazi Tasavvufî Kavramlara Yaklaşimi
2020
Abū Manṣūr Muḥammad al-Māturīdī was a scholar who used the reason while evaluating Islamic tradition. His masterpiece Ta’wīlâtu’l-Qur’ân was also formed by this understanding. This caused the perception that alMāturīdī was standing at a distance from Sufism. This might stem from the inability to reconcile the concept of asceticism or Sufism and his rationalistic perspective. The fact that the symbolic / ishārī interpretations of verses by Sufis were not seen in al-Māturīdī strengthened this perception. Al-Māturīdī made an ishārī interpretation in his book for only one verse, but he reached that conclusion through the reason as well. On the other hand, he narrated some statements in his Ta’wīlât which were very similar to Sufi statements. For example, he mentioned some of the Sufi statements regarding being rich or poor, being patient or grateful, staying away from the evil in order to train the nafs and have an edge with the sultans. When compared to some scholars such as Qushayr (d...
Kelâbâzî’nin Bahru’l-Fevâid/Me‘âni’l Ahbâr İsimli Eserinde Temel Tasavvufî Kavramlar
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Özet Tasavvufî düşünce, pek çok mutasavvıfın eserleri ile teşekkül eder. Her bir mutasavvıf, kendi yüzyılının sûfî anlayışını yansıtan tasavvufî kavramlarla bu teşekkül sürecine katkıda bulunur. Tasavvufun klasik döneminde yaşamış Kelâbâzî (380/990)'nin günümüze ulaşan iki eseri bulunmaktadır: et-Ta'arruf li-mezhebi ehli't-tasavvuf ve Bahru'l-Fevâid/Me'âni'l-Ahbâr. Kelâbâzî'nin çalışmamıza konu olan eseri Bahru'l-Fevâid/Me'âni'l-Ahbar, hadisleri tasavvufî açıdan yorumlayan ilk çalışmalardan biri olması bakımından önem taşımaktadır. Bu eseri ile Kelâbâzî, işârî hadis şerhi geleneğini başlatmıştır. Bâzı tasavvuf kavramlarının hadisler bağlamında nasıl yorumlandığı, bu makale ile aktarılmaya çalışılacaktır.
Özellikleri ve İlkeleri Bağlamında Kur’ân’da Tenkit Üslûbu
KADER, 2022
Tenkit, hayatın tüm aşamalarında ve boyutlarında var olan bir olgudur. İnsanları bâtıldan hakka, dalâletten hidâyete yönlendirmek için gönderilmiş olan Kur’ân’ın bu maksadını gerçekleştirirken kullandığı anlatım üslûplarından biri olan tenkit üslûbu genel bir bakışla değerlendirildiğinde, bu üslûbun insanlara eksikliklerini giderme ve hatalarından arınma hususunda sürekli bir çaba göstermelerini sağlamayı amaçladığı görülmektedir. Tenkit üslûbu Kur’ân’da nasıl yer almaktadır? Muhatapları için nasıl bir önem arz etmektedir? Kur’ân’ın kullanmış olduğu tenkit üslûbundan bu üslûbun kullanımına dair birtakım ilkeler çıkarmak mümkün müdür? Bu ve benzeri soruların cevaplarının aranması, mevzubahis üslûbun metodunun tespitini ve bu üslûbun muhatap üzerinde oluşturmayı hedeflediği etkinin keyfiyetinin kavranmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda Kur’ân’ın muhataplarına yönelttiği eleştirilerin bazı ilkeler çerçevesinde gerçekleştiği söylenebilir. Kur’ân, muhatabını bazen yumuşak sözlerle ikaz ederek, bazen hikmet ve güzel öğütle uyararak, bazen de soru-cevapla düşündürerek tenkit etmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kur’ân’da yer alan tenkitlerin Kur’ân’ın insanları hidayete ulaştırma hedefini gerçekleştirmenin yanında tenkit üslûbuna dair insanlara bir metot sunduğu da görülmektedir. Kur’ân’ın tenkit üslûbunun ilkelerini ve özelliklerini tespit etmek, onun mesajının daha iyi anlaşılmasına ve aktarılmasına yardımcı olacaktır. Bu yönü itibariyle Kur’ân’ın tenkit üslûbunu bilmenin hem bireye hem de tefsir literatürüne önemli katkılar sağlayacağı aşikârdır. Kur’ân, insanlara bir hayat nizamı sunarken aynı zamanda insanın bunu pratik hayatına uygulamasını da emreder. Kur’ân’da insan için konulan ilkeler, sınırlar, hedefler ve ona gösterilen örnekler, pratik hayata aktarılmak için birer referans noktasıdır. Bunların göz ardı edilmesi, uygulanmaması yahut maksadından saptırılması durumunda ise Kur’ân insanları belli bir üslûpla tenkit eder. Bu bağlamda Kur’ân’da tenkit içeren pek çok âyet insanları Kur’ân’ın çizdiği hayat nizamına yönlendirme işlevi görmesinin yanı sıra tenkit üslûbunun nasıl olması gerektiğine dair evrensel bir takım ilkeler de sunmaktadır. Zira insanların sosyal hayatlarında birbirlerini tenkit ederken Kur’ân’ın tenkit üslûbunu model alması, tenkitin olumlu sonuçlar vermesine yardımcı olacaktır. Bu çalışmanın odak noktası Kur’ân’ın tenkit üslûbunun özellikleri ve ilkeleridir. Bu odak nokta çerçevesinde öncelikle kavramsal olarak üslûp ve tenkit kavramları tahlil edilecek, tenkit üslûbunun Kur’ân’daki yeri ve önemi üzerinde durulacak ve bu üslûbun genel özellikleri ve ilkeleri tespit edilmeye çalışılarak söz konusu ilkeler hakkında değerlendirmelerde bulunulacaktır.
MUHÂSİBÎ’NİN KİTÂBU FEHMİ’L-KUR’ÂN VE ME‘ÂNÎHİ ADLI ESERİNDE KUR’ÂN TASAVVURU VE NESİH TARTIŞMALARI
Yüksek Lisans Tezi , 2024
Araştırmada Hâris el-Muhâsibî’nin (öl. 243/857) hayatı ve Fehmu’l-Kur’ân adlı eserinde ağırlıklı olarak ele aldığı nesih konusu incelenerek müellifin hem Kur’ân’a hem de nesih olgusuna bakışı gözlemlenmiştir. Muhâsibî'nin, Fehmu’l-Kur’ân adlı eserinde neshi on beş çeşide ayırması dikkatimizi çektiğinden bunlar arasında ne gibi farklar ve benzerlikler bulunduğu, Kur’ân’ı anlamaya nasıl bir bakış kazandırdığı problem edilmiştir. Çalışmada metnin içerik analizi yapılırken, yazıda birçok tutarsızlık fark edilmiştir. Buna rağmen Muhâsibî’nin nesih konusuna tebdîl, beyân, ref‘, izâle, nakil, tahsis ve istisna açısından çok geniş bir perspektif kazandırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca Muhâsibî'nin, haberlerde neshin caiz olmadığı ve Allah kelâmının değişmezliği görüşünü ısrarla vurguladığı ancak eser boyunca sistemli bir şekilde bu görüşlerin ilerlemediği de tespit edilmiştir.
On Temel Eser Örneğinde Dinî ve Ahlâkî Değerler
On Temel Eser Örneğinde Dinî ve Ahlâkî Değerler, 2021
Çocukluktan itibaren dinlenilen masallar ve ninniler, okunan hikâyeler ve romanlar ruh dünyamızı etkilemekle kalmayıp dinî ve ahlâkî gelişimimizi de etkilemektedir. Bu bağlamda araştırmada, 2005 yılında MEB tarafından tavsiye edilen 100 Temel Eser içinden öğrencilerin en çok okuduğu kitapların dinî ve ahlâkî gelişimlerini etkileyip etkilemediği, kitaplarda dinî ve ahlâkî değerlerin nasıl işlendiği incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmaya temel oluşturan problemleri şu şekilde özetlemek mümkündür: 100 Temel Eser içinden seçilen kitaplarda dinî ve ahlâkî değerler nasıl işlenmektedir? DKAB programlarında hangi değerlere yer verilmektedir? Dinî ve ahlâkî değerlerin öğretiminde edebi eserlerden faydalanılabilir mi? Bahsedilen eserler DKAB derslerinde kullanılabilir mi? Bahsedilen eserler öğrencilerin dinî ve ahlâkî eğitimini nasıl etkilemektedir? Bu problemlerin incelenmeye çalışıldığı araştırmada, betimsel alan araştırması yöntemi kullanılarak bazı dinî ve ahlâkî değerler tespit edilmiş ve bu değerlerle ilgili yorumlar yapılmıştır. Daha sonra bahsedilen kitaplar temel alınarak hazırlanan anketler farklı liselerin 1. sınıfında okuyan 200 öğrenciye uygulanmıştır. Uygulamadan sonra öğrenciler ve öğretmenlerle görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen bulgular SPSS programıyla analiz edilmiştir. Sonunda, bahsedilen kitaplarda dinî ve ahlâkî değerlerin yoğun olarak işlendiği, öğrencilerin 100 Temel Eserde yer verilen kitapları okuduğu ve etkilendiği ancak DKAB derslerinde kullanılması konusunda, kitapları sanat eseri olarak görmelerinden dolayı zihinsel karmaşıklık yaşadıkları görülmüştür. Bununla birlikte dinî ve ahlâkî değerleri belirli bir kesim ya da zamanla sınırlandırmayan, günümüzle bağlantı kurabilen, öğrencilerin ilgi ile ihtiyaçlarını dikkate alan ve gerçeklik algısına uyan eserlerin yazılmasına ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.