Atatürk Dönemi̇ Türk - Yunan Si̇yasi İli̇şki̇leri̇ (original) (raw)
Related papers
Atatürk Dönemi̇ Türki̇ye - Suri̇ye İli̇şki̇leri̇
Journal of International Social Research, 2017
'nın himayesinde Mandater devlet kurulması ile birlikte Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye arasında sınır meselesi, Suriye'de kalan Türklerin meseleleri, ekonomik ilişkilerin yanında Fransa'yla olan ilişkiler öne çıkmıştır. 1936 yılında Suriye'nin bağımsızlığını kazanması ile beraber Hatay meselesi gündeme gelmiştir. Suriye Hatay'ı kendisinin olduğunu iddia ederek kendisine bağlanması için mücadele ederken Atatürk'ün önderliğinde Türkiye'de kendisinin olması gerektiğini Cemiyet-i Akvam nezdinde ifade etmiştir. Bu çalışmada Atatürk Döneminde Türkiye-Suriye ilişkileri daha çok sınır problemlerinin halli, Suriye'de kalan Türklerin durumları, İskenderun ve Antakya Sancakları'nın içinde bulunduğu Hatay meselesi, ekonomik ilişkiler ve Fransa ile olan ilişkiler irdelenerek bir sonuca varılmaya çalışılmıştır.
Türk-Yunan İlişkilerinin Azınlıklara Yansıması (1923-1991)
Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021
Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye ve Yunanistan arasında sorunlar çözülmeye çalışılırken mübadele meselesi gündeme gelmiş ve Mübadele Protokolü imzalanmıştır. Diğer taraftan, protokol dışında kalanlara azınlık statüsü verilmiştir. Bu azınlıklar, Türkiye’de İstanbul Rumları, Yunanistan’da ise Batı Trakya Türkleri’dir. Lozan’dan sonra iki devlet arasında sorunlar çözülmemiş, 1930’da taraflar tekrar anlaşma yoluna giderek azınlıklar meselesini çözmeye çalışmıştır. Sonrasında ise, II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş döneminde iki devlet arasındaki ilişkiler yumuşamıştır. Bu süreçlerde, özellikle Soğuk Savaş döneminde, iki devlet arasında olumlu gelişmeler yaşanırken bu durum azınlıkları da etkilemiştir. Özellikle, iki devletin ABD’den yardım almaları ve NATO’ya girmeleri bu gelişmelerde oldukça etkili olmuştur. Ancak bu olumlu gelişmeler fazla uzun sürmemiş, 1950’lilerde Kıbrıs Meselesi gündeme gelmiştir. Özellikle Kıbrıs Meselesi’ne paralel olarak, iki devletin kendi ülkelerindeki azınlıklara uyguladıkları politikalarda değişiklik yaptıkları görülmektedir. Bu çalışmada; Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine, Türkiye’nin ise İstanbul Rumlarına uyguladığı politikalar arşiv belgeleri ve çağdaş gazetelere göre incelenmiş, Türk-Yunan ilişkilerinin azınlıklara yansıması eş zamanlı olarak değerlendirilmiştir.
Türk Yunan İlişkilerinin Değiş(e)meyenle
History studies, 2014
Denizcilik kültürüne ait gemiler dönemler itibariyle teknolojik gelişimlere göre tipolojik olarak değişikliğe uğramıştır. Askeri anlamda denizlerde yüzen birer kale görevi gördükleri gibi aynı zamanda deniz üstünde yüzen saraylar olarak da yorumlanabilir. Gemilerin toplumların refah düzeyini yansıtan zengin süslemelerle donatılması onları birbirinden farklı kılmıştır. Bu süslemeler aynı zamanda siyasi propaganda aracı olarak kullanıldığı gibi gemi sahibinin zenginliğini de yansıtmaktadır. Avrupa'da XVIII. yüzyılda özellikle belli merkezlerde modaya dönüşen Turquerie akımı gemi süslemeciliğinde de yer bulmuştur. Türk kıyafetleri içinde betimlenmiş Batı insanı Doğu'nun fantastik gösterişli hayatını kendisinde yansıtmaya çalışmış ve hatta bunu çeşitli sanat dallarıyla ölümsüzleştirmiştir. Hollanda denizciliğinin de XVII. yüzyılın başlarından itibaren gelişim göstermesi ve XVIII. yüzyılda daha da ilerleyerek denizlerde hâkimiyet kurması, deniz ticaret yolları ile limanlarında söz sahibi olması toplumsal zenginliğini arttırmıştır. Het Scheepvaartmuseum'da sergilenen dümen başı figürleri de bu düşüncenin bir başka görsel anlatımıdır. Bu çalışma 2018 yılında TÜBİTAK tarafından 2219 Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı kapsamında desteklenmiştir. Araştırma için Amsterdam Het Scheepvaartmuseum ve diğer ilgili deniz müzelerinden izinler alınmış, bu kapsamda eserlerin fotoğrafları yazar tarafındançekilmiş ve ayrıca çalışma literatür taramasıyla tamamlanmıştır.
Atatürk Dönemi̇ Balkan Poli̇ti̇kasi Bağlaminda Türki̇ye-Yunani̇stan Ek Antlaşmasi
Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, 2021
İkinci Dünya Savaşı öncesi Balkanlarda revizyonist devletlere karşı alınan önlemler yetersizdi. Eksikliği gidermek isteyen Türkiye ve Yunanistan, 1930 Dostluk Antlaşması ve 1933 Samimi Anlaşma Paktı'ndan doğan iş birliğinin genişletilmesine ek olmak üzere 1938 yılında yeni bir antlaşma imzalamışlardır. Antlaşma siyasi ve askeri boyutları bulunan emniyet sistemi olarak Atatürk dönemi Türk-Yunan ilişkilerinin doruk noktasıydı. Mevcut düzenlemelere eklenen hükümlere göre bağıtlı iki devletten birine saldıran devletin askerlerini diğer devlet kendi topraklarından geçirmeyecek, icabında silahla karşı konularak tarafsız kalınacaktı. Böylece iki devlet Balkan ortalarından gelecek bir saldırıya karşı topraklarının güvenliğini sağlamlaştırmışlardır. Ayrıca kendi toprakları üzerinde birbirlerinin emniyetini bozacak veya hükümetini değiştirecek girişimleri de engelleyeceklerdi. Kurulan ittifak rejimi Balkan Antantı'nın ruhuna uygun olmanın yanında bu ruhun geliştirilmesini de amaçlamıştır. Samimi Anlaşma Paktı ve Balkan Antantı Türkiye'nin barışseverliği ve Atatürk'ün uzağı gören siyasetinin bir sonucuydu. 1938 Ek Antlaşması ise bu siyasetin bir uzantısı ve en ileri aşaması olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük oranda 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’a karşı yapılan bir savaş sonrasında kurulabilmiştir. 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’yla Atina ile Ankara aralarındaki savaşa bir son vermiş ve barışı tesis etmeye çalışmışlardır. Ancak bir antlaşma imzalanmış olmasına rağmen iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşmemiştir. Özellikle Lozan’da hükme bağlanan nüfus mübadelesinin uygulanmasından kaynaklanan sorunlardan dolayı iki ülke arasındaki ilişkiler gerilimli bir seyir takip etmiştir. Daha sonra özellikle iki devlet adamının, Türkiye adına Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Yunanistan adına Eleftherios Venizelos’un girişimleri sayesinde 1930 yılından itibaren Türkiye ile Yunanistan arasında iyi komşuluk ilişkileri kurulabilmiştir. Atatürk’ün 1938 yılındaki vefatına kadar Türkiye ile Yunanistan kalıcı dostluk tesis edilmesi adına çaba göstermişler ve aralarındaki barışı tüm Balkan coğrafyasına teşmil etmeye çalışmışlardır.
2014
Turkiye Cumhuriyeti’nin uluslasma surecini hizlandiran ve besleyen, cok sayida tarihi etken bulmak olanaklidir. Bu etkenlerin en guclulerinden birisi de, 30 Ocak 1923’te imzalanan ve bu tarihten sonra uygulanmasina baslanan zorunlu goc, mubadele oldugu soylenebilir. Kuskusuz bu gocun Turkiye’nin toplumsal, kulturel, siyasi ve iktisadi gelisme sureclerine etkisi cok daha kapsamli ve derindir. Bu calisma ile de amaclanan, Turk-Yunan Nufus Mubadelesi’nin. Turkiye’nin milli iktisat yaratmadaki etkilerini incelemek ve bu surece - olumlu, olumsuz- katkilarini ortaya koymaktir.
Mitsotakis Döneminde Türkiye-Yunanistan İlişkileri
Yörünge, 2019
İki tarafın birbirinden algıladığı tehdidin boyutu farklıysa dikkat etmek gerekir. Sürekli teyakkuzda olan, her an saldırı, işgal ve aynı zamanda fırsat bekleyen taraf, kendi tutumundan bağımsız şekilde geliştiğini düşünse de karşı tarafta yaydığı tehdit enerjisini küçümseyen ve diğerini “öteki” görse bile ciddi bir tehdit olarak görmeyen taraftan bir adım öndedir. Çünkü bütçesinde savunmaya öncelik verir, en kötü gününde dahi GSMH’nın yüzde 2,5’ni silahlanmaya ayırır (iyi gününde yüzde 5’tir) ve kişi başına düşen askeri harcamaya ilişkin dünya sıralamasında ilk 9’a, silahlanmada ilk 4’e girer; “öteki”nin teröristlerini besler, saklar, eğitir; “öteki”nin sorun yaşadığı kesimlerin düşmanlığını canlı tutar ve onları destekler; “öteki”ne karşı dostluk ve çıkar ilişkisi geliştirebileceği destekçi listesini geniş tutar; “öteki”nin dış politika tökezlemelerini, içteki sorunlarını derhal fırsata çevirecek planları da dünden hazırdır. Evet, aslında Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin dar özeti budur.
Türk-Yunan İli̇şki̇leri̇nde Bati Trakya’Da Di̇ni̇ Haklar Meselesi̇
2019
Turkiye ve Yunanistan arasinda imzalanan 1923 Lozan Baris Antlasmasiyla Bati Trakya Musluman Turkleri “azinlik” statusunu almistir. Taraf ulkelerin kendi anayasa ve yasalarinin uzerinde kabul edilen Lozan Antlasmasi’na gore: Bati Trakya Turklerinin can, mal, mulk guvenlikleri ile dini-kulturel haklarinin teminat altina alinmasi; azinlik fertlerinin Yunan yurttaslarla ayni siyasi ve medeni haklardan yararlanmasi hukumleri yer almistir. Yunanistan, tarihi surec icerisinde Bati Trakya Musluman Turk Azinligin dini inanc ve ozgurluk haklarini ihlal etmis, onlari sindirmek icin cesitli siyasi politikalar uygulamistir. Genel anlamda, azinligin dini haklarinin hicbir hukmunun kalmadigini soyleyebiliriz. Calismanin amaci, Yunanistan’daki Bati Trakya Musluman Turk Azinliginin dini haklarini elde etmek icin yasadiklari sorunlara cozum getirici oneriler gelistirmeye calismaktir.