İlahi̇yat Fakülteleri̇nde ‘Öteki̇’ İle İli̇şki̇leri̇n Sosyoloji̇si̇ (original) (raw)

‘Yapi-Fai̇l’ Bağlaminda İli̇şki̇sel Di̇n Sosyoloji̇si̇ Paradi̇gmasi Ve Sanal Di̇ni̇ Cemaatler

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2020

Bu çalışma sosyoloji tarihinde yapı-fail ilişkisinin tarihsel anlamda günümüze kadar geçirdiği süreci, din sosyolojisi disipliniyle bağlantılı olarak ele almaktadır. Ayrıca çalışma, özel sosyoloji disiplinleri arasında yer alan din sosyolojisi disiplininin artık, küreselleşme ve modernleşme süreçlerinin bir sonucu olarak yaşanan iletişimsel gelişmeler ışığında, toplumsal araştırmalarda karma teorilere yönelmesini ele almaktadır. Bu bağlamda çalışma karma teori olarak ifade edilen ilişkisel sosyoloji ile din arasındaki etkileşimi sanal dini cemaatler bağlamında konu edinmektedir. Çalışmanın amacı ilişkisel sosyolojinin teorik olarak toplumsal ilişkilerden yola çıkmasının, bir yapı olarak dini ve kurumlarını açıklamadaki yöntemini ele almak ve bu durumu yapı-fail ilişkisinin tam anlamıyla çözemediği toplumsal sorunlardan olan sanal bir ortamda kurulan cemaatler üzerinden anlamaktır. Makale tarihsel dokümantasyon yöntemiyle ele alınmış ve makro bakış açısıyla oluşturulmuştur.

Sosyoloji ve İlahiyat(çı) Açısından Anlamı

2017

Toplumun bilimi olan sosyoloji gecmise bakan yonuyle tarihte yasamis toplumlari anlamamiza yararken ayni zamanda icinde yasadigimiz cagin toplumlarini anlamak ve aciklamak konusunda da sosyal bilimler arasinda ilk siraya yerlestirilebilir. Sosyolojiyi anlarken bu bilimin bir gecmisi ve bilimler tasnifinde bir yeri oldugu akilda tutulmalidir. Sosyolojinin dilinden konusabilmek elbette ki bir donanimin ve elde edilmesi gereken bir tecrubenin sonucudur. Ilahiyat ogrenimi acisindan sosyolojinin bir bilim olarak anlami noktasinda ilahiyatcilar arasinda farkli degerlendirmeler bulunmaktadir. Ilahiyat alaninin ve ilahiyatcilarin sosyoloji bilimini kullanma ve bu ilmi sahiplenme noktasinda ki tutumlari farklilik gostermekle birlikte kanaatimizce cekingen bir tavir icinde olduklari soylenebilir. Bu farkli bakis acilarinin anlasilmasi noktasinda makalemiz sinirlari dâhilinde kucuk ama degerli olduguna inandigimiz bir adim atmak gayretinde olacagiz.

Farabi’de Müslüman Şehirleşmesinde “Öteki”ne Yer Açmanın Felsefi Referansları

Expressing the definition of philosophy as the knowledge of "obtaining happiness", Farabi has an important place in terms of constructing a civilization perspective with a unique imagination of Islamic Thought. This article will focus on the understanding of Muslim urbanization and the other, based on Farabi's work Medinetü'l Fazila. With his approach that can be read as the grammar of civilization, Farabi reveals the ideal of a virtuous society in the context of God-Universe-City-Society-Human "harmony" through the moral and political references of living together with the "other". Arguing that happiness can only be achieved with goodness/goodness, Farabi adds a philosophical expansion to the concept of religion/millet in this regard and turns it into a practice of living together with the other. Thus, it enables followers of different faiths to produce their own lifestyles within the system. This situation can be read as the result of the universal rules that he is after in the field of society and politics. In Farabi's thought, there is an attitude that categorically separates the "other" in terms of human-human relations, and an envelopment that makes it possible to live together in harmony rather than hegemony. As a matter of fact, the ideal of "great society" can be read as a reflection of this thought of him. Al-Farabi, who substituted four types of "others" as the ignorant city, the wicked city, the aberrant and the changed city, instead of a religious or ethnic group as the other of the virtuous city/state. its importance in today's world is increasing. In addition, it is hoped that Farabi, who reveals the codes of the conception of civilization through the relationship of morality and politics based on an epistemology based on metaphysical foundations, will be more understandable in this context and contribute to the possible solutions of the social, political and moral crises that arise as a result of today's relations with the "other".

Sosyoloji̇k Pozi̇ti̇vi̇zm Ve Teoloji̇ Arasinda Müphemleşen Di̇n Sosyoloji̇si̇

sbe.dpu.edu.tr

Bu makale de sosyolojinin en önemli alt bilim dallarından biri olan din sosyolojisinin problemleri üzerinde durulmaktadır. Sosyoloji din üzerinde iki temel yaklaşım çerçevesinde bazı problemler içermektedir. Birisi "sosyolojik din", diğeri de "dinsel sosyoloji"dir. Bu yaklaşımlar bazı ciddi bilimsel sorunlara yol açabilmektedir. Bu sorunların neler olduğu ve nasıl aşılabileceğini tartışmak, bu çalışmanın temel amacıdır. Bu bağlamda, sosyolojinin kendine özgün kuramlarını ve bakış açılarını kullanarak hareket etmesinin zorunlu olduğu ve sosyolojik yaklaşımları söylemleştirerek dinin yerine koymaktan da uzak durması gerektiği öne sürülecektir.

Din Eğitimini Sosyoloji Gözüyle Okumak

Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2020

Öz Din eğitimi biliminin en dinamik ve en hassas konularından biri bu alanın 'temellendirilmesi' ile ilgilidir. Zira bu konuda geliştirilen görüşlerin makul, tutarlı ve sağlam argümanlara dayanması gerekir. Bu zorunluluk din eğitimi bilimine 'savunmacı' yaklaşımın ötesinde, disiplinler arası konumunu da destekleyen, 'anlayıcı-yorumlayıcı' niteliğini kazandırır. Yine bu zorunluluk 'insan doğası' ile ilgili fikirlerin gelişim seyrini de dikkate almayı gerektirir. Aksi durumda ortaya koyulan görüşler gerçeklikle tezat teşkil edecek, bu da uygulamada birtakım sıkıntılara yol açacaktır. İnsan doğası söz konusu olduğunda eğitimde temellendirmenin daha çok psikoloji bilimi çerçevesinde yapıldığı görülür. Böyle de olsa ortaya konulan fikirler insanın sosyal yönüyle yakından ilişkilidir. Nitekim psikolojinin gelişim çizgisi içinde 'pasif' noktadan 'aktif' bir noktaya doğru ilerleyen insan anlayışı, sosyolojik düşünce geleneğinde de 'toplumsal aktör' fikrine doğru gelişim göstermiştir. Bu gelişim, George Herbert Mead temsilinde sembolik etkileşimciliğin 'benlik', 'anlam', 'katılım', 'deneyim' gibi konular etrafındaki yaklaşımında daha net görülür. Bu makalede, özellikle 'yapı-özne' (structure-agency) ikiliğinin ortaya çıkardığı sorunlar karşısında bütünleştirici niteliği bakımından Anthony Giddens'ın 'sosyalleşme' tanımı doğrultusunda, sembolik etkileşimciliğin önce eğitimdeki yansımaları daha sonra da din eğitimindeki izdüşümleri ele alınmıştır. Bu şekilde günümüzde din eğitiminin uygulamada yüz yüze kaldığı sorunların çözümünde ihtiyaç duyulan gerçekçi zemine sosyolojik bakış açısının sunacağı katkı somut bir şekilde örneklendirilmiştir.

Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinde Din Felsefesi

Bu makalede Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinde Din Felsefesi araştırıldı. Darülfünun İlahiyat Fakültesi öncesinde Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde (1900-1925) bazı araştırmalar yazıldı. Bu araştırmalar, Mehmed Arif’in “Hikmet-i Edyan”, Memduh Suleyman’ın “Felsefe-i Edyan”, Mehmed Şevketi’nin “Din Felsefesinden” ve “Felsefe-i Din”, Mehmed Emin’in “Kant’ın Din Felsefesi”, Ferid Kam’ın “Dini Felsefi Sohbetler ve M. Hamdi Yazır’ın “Dibace” (Önsöz) adlı yazılarıdır. Darülfünun İlahiyat Fakültesi döneminde (1925-1933), Mustafa Şekib’in Felsefe-i Din ve onun Emmanuel Leroux’dan “Fransız Lisanıyle Konuşulan Memleketlerde 1914’den 1925’e Kadar Din Felsefesi” adlı çevirisi önemli araştırmalardır. Mehmet İzzet Höffding’in Din Felsefesi’ni çevirmeye başlamış, ancak bitirememiştir. 1933’ten 1976’ya kadar Türkiye’de din felsefesi dersi okutulmamıştır. Fakat M. Şekip Tunç “Din Yolu” vb. dergilerde yazılarını yayınlamıştır. O yazılarını “Din Felsefesi” adıyla yayınlamak istemiş, fakat yayınlayamamıştır. Onun ölümünde sonra eşi onun yazılarını 1959’da “Bir Din Felsefesine Doğru” adıyla yayınlamıştır. 1974 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, din felsefesine bir disiplin ve ders olarak programında yer vermiştir. 1976’da bu dersi okutan Mehmet S. Aydın, ilgili çalışmalarını “Din Felsefesi” adıyla yayınlamıştır. 1982 yılında “Yüksek İslam Enstitüsü”nün İlahiyat Fakültesi olarak öğretime devam etmesinden sonra bu fakültelerde de din felsefesi programlarda yer almıştır. 1990’dan sonra bu branşın elemanları ve araştırmacıları din felsefesinin pek çok değişik problemleri hakkında önemli yazılar ve araştırmalar ortaya koymaktadırlar. Din felsefesi Türkiye’de İlahiyat fakültelerinde ve bazı felsefe bölümlerinde lisans ve lisans üstü düzeyinde okutulmaktadır.

Nicholas of Cusa Düşüncesinde “Öteki”nin Konumu -Felsefi Bir İnceleme-

2022

This study was carried out to examine a different effort to understand the other in the Middle Ages, a period when political, social, cultural and religious conflicts were experienced both between different religions and especially within the great religions. This effort was put forward by Nicholas of Cusa, one of the important names of the early Renaissance. Cusa, who was influential both with her important duties within the papacy and with her academic studies during her lifetime, came to the fore as a humanist, reformist and reconciliation figure. This aspect of Cusa has been the subject of different studies in its theological and historical contexts. In this study, it will be evaluated in terms of its philosophical background. The main thesis of this study is that there is an intellectual accumulation behind the unifying attitude that emerged in Cusa's worldview. This accumulation takes its philosophical basis from Plato's philosophy and its dialectical method.