Klasik Türk Edebiyatı Metin İncelemelerinde Müelliflerle İlgili Hususların Tespitinde Karinelerin Önemine Dair (original) (raw)

“Siyer Merviyatında Kussas Metinleri Üzerine”

ÖZET Kıssa anlatma geleneğinin kökenleri İslâm'ın en erken dönemlerine kadar gitmektedir. Başlangıçta iyi niyetle izin verilen bu sınıf, kısa süre içerisinde camiye ve dolayısıyla da halka hâkim olmuş, kendi çıkar ve beklentileri çerçevesinde yeni bir din dili geliştirmişlerdir. Bu din dilinin bütün İslâmî ilimleri bir şekilde etkilediğini kabul etmek durumundayız. Bununla beraber hadis, tefsir metinlerindeki kıssacıların katkısından ziyade İslâm Tarih metinlerindeki kussâsın tesiri gündeme getirilmiş, âdeta diğerleri görmezden gelinmiştir. Ancak ilgili disiplinlerin bu gerçekle yüzleşmek zorunda oldukları da açıktır. İşte biz, bu çalışmamızda siyer merviyâtında kıssacıların tesiri, bu tür metinlerin özellikleri ve siyer ilmi üzerindeki yansımalarını ele almaya çalışacağız.

Klasik Türk Edebiyatında Metin Şerhi, Metin Tahlili, Metin Tenkidi ve Üç Gazel Üzerinden Uygulamalı Bir Örneği

Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi

Edebî metinlerin nasıl incelenmesi gerektiği konusu öteden beri edebiyat araştırmacılarının üzerine en çok düşündükleri meselelerden biridir. Klasik Türk edebiyatı alanında metin incelemesinin ön şartı metin teşkilidir. Metin teşkilinin akabinde metin şerhi, metin tahlili ve metin tenkidi metin incelemesi yöntemleri olarak birbirini izler. Şerh ve tahlil metni izah eden açıklayıcı yöntemlerdir. Tenkit ise bir metnin estetik değerini yani edebî kıymetini ortaya koymayı amaçlar. Klasik Türk edebiyatı ürünleri verilmeye başlandığından beri bilinen en eski metin inceleme yöntemi metin şerhidir. Şerhte okuyucunun anlayamayacağı düşünülen kelime ve ibareler izah edilir. Metin şerhinde bütünü parçalamaya yönelik bir yöntem izlenirken metin tahlili bir metni bütüncül olarak yorumlama şeklinde gerçekleşir. Tahlilde metni izah edenin yorumu söz konusuyken şerhte yorum yoktur. Metin tenkidi ise edebî bir metni belirli kriterlere göre beğenip beğenmeme durumunu ifade eder. Bu çalışmada öncelikl...

Muhtasar Metinlerin Hanefî Literatürü İçindeki Yeri

2018

Islâm literatur alaninda fikih adina yapilan calismalar, ozellikle Hanefi mezhebi baglaminda hic de kucumsenmeyecek kadar buyuktur. Calisma konusu olan muhtasar eserler mezhep ici fikhi literaturun onemli kismini olusturmaktadir. Hanefi kulliyati icerisinde hicri IV. asrin ilk yarisinda telif edilmeye baslayan ilk muhtasar eserleri, mezhepte itibarli metinler anlamina gelen muteber metinler takip ederken, benzeri calismalar gunumuzde ilmihal eserler olarak istifadeye sunulmaktadir. Islâmi vecibeleri ozlu bir sekilde ele alarak ogreten soz konusu muhtasar eserler, âlimlerin birakmis oldugu paha bicilmez ilmi bir mirastir. Hanefi ulemasinin –ozellikle Muteahhirin fakihlerinin- yogun olarak mesaisini harcadigi sozu edilen telifler, muhtelif turde calismalara konu olmus, mezhebin en muteber kitaplari arasinda yer almistir. Bu metinler, asirlarca medreselerde okutulmus, kadilar tarafindan el kitabi olarak kullanilmis, Musluman cogunlugun gunluk dini vecibelerini kolayca ifa edebilmeleri ...

Klasik Türk Şiierinde Katiplere Yönelik Hiciv

SATIRES FOR CLERKS IN CLASSICAL TURKISH POETRY, 2019

KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE KÂTİPLERE YÖNELİK HİCİVLER Öz Matbaanın Osmanlı toplumunda kullanımının yaygınlaşmasından önce kitaplar el yazısıyla çoğaltılırdı. Bu işe istinsah ve bu işi yapanlara da müstensih, hattat veya kâtip denirdi. Kâtiplik esasen güzel yazı yazma yeteneğinden başka söz ve yazıya dair bazı incelikleri bilmeyi de gerektirmekteydi. Kimi şair ve yazarlar bazı kâtiplerin yeterli bilgi ve hüner sahibi olmadan bu işi yapmalarını eserlerinin niteliğini ve şiirlerinin kıymetini düşüreceği gerekçesiyle eleştirmişlerdir. Bazı müstensihlerin geçim kaygısıyla müellif elinden çıkan eserleri hızlı ve özensiz yazmaları ve eserin bazı kısımlarını okunmaz ve anlaşılmaz hale getirmeleri şairlerin hicvine yol açmıştır. Kâtiplere yönelik eleştirilerin sebepleri arasında şairin emeğinin heba olması kaygısı, şiirinin oldukça kıymetli olmasını vurgulamaya bahane araması, tefahür gösterme arzusu ve belirli bir kişi veya kesimi hicve bahane arama isteği de yer almaktadır. Konuyla ilgili şiirlere ve eleştirilere bilhassa mesnevilerin sebeb-i telif veya hâtime bölümlerinde, divanların dibacelerinde ve bazı hiciv eserlerinde rastlanmaktadır. Bu çalışmada belirli bir yüzyılla sınırlamadan, çok sayıda divan ve mesnevi taranmış, farklı asırlarda yazılmış eserlerden elde edilen bulgular hiciv ve eleştiri edebiyatı bağlamında incelenmiş, ayrıca şiirler içerik açısından değerlendirilmiştir. SATIRES FOR CLERKS IN CLASSICAL TURKISH POETRY Abstract Before the widespread use of the printing press in Ottoman society, the books were handwritten. This work was called as a resident, and those who did this work were called insensitive, calligrapher or clerk. The scribe essentially required to know some subtleties of words and writing other than the ability to write beautifully. Some poets and writers have criticized some clerks for doing this work without having sufficient knowledge and skill, because they will undermine the quality of their works and the value of their poems. The poets ‘satiries have led to some poetic poets’ quick and sloppy writing of some of the works produced by the author with the concern of subsistence and making some parts of the work unreadable and incomprehensible. The reasons for criticism against clerks include the concern that the poet's labor will be wasted, the excuse to emphasize that his poetry is very valuable, the desire to show contemplation and the desire to seek excuse for a particular person or segment. Poems and criticisms related to the subject are found especially in the chapters of “sebeb-i telif” (reason for writing) or final chapters of masnawies, in the forewords of the divans and in some satirical works. In this study, without limiting to a certain century, the findings of many divan and masnawi were searched and the findings obtained from works written in different centuries were examined within the context of satirical and critical literature and poems were evaluated in terms of content.

Peyami Safa’nın Romanlarında Klasik Türk Edebiyatı Tesiri Üzerine Bir İnceleme

Peyami Safa’nın Romanlarında Klasik Türk Edebiyatı Tesiri Üzerine Bir İnceleme, 2021

Türk edebiyatında, muhtelif medeniyetlerin tesiri altında inşa edilen birçok dönem var olmuştur. Dönemler arası geçişlerde eserlerde değinilen konular bakımından çok keskin çizgiler oluşmamış, zaman zaman önceki dönemlerin tesirleri veya izleri edebî eserlerde yansımalarını göstermeye devam etmiştir. Bu durum, klasik Türk edebiyatı ile Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı arasında da vuku bulmuştur. Batı edebiyatına ait türler çerçevesinde gelişen Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı mahsulleri, her ne kadar şeklen yeni yahut yabancı olsa da, konu ve içerik bakımından bazı yazarlar köklerini maziye dayandırmaya devam etmiştir. İşte bu çalışmamızda bu cihete mühim bir örnek teşkil edeceğini düşündüğümüz; bilhassa roman türünde vücuda getirdiği eserleriyle tanınan, edebiyat tarihimize ismini hem konu hem üslup bakımından kuyumcu titizliğiyle kaleme aldığı çalışmalarıyla yazan Peyami Safa’ya değineceğiz. Edebî kabiliyetinin kan bağı ile geçtiği düşünülen, hatta babası İsmail Safa’nın “anadan doğma şair” olarak anıldığı bilinen Peyami Safa’nın eserlerinde, klasik Türk edebiyatıyla ilişki kurmaya müsait bir zemin olduğu görülmektedir. Çalışmamızda, Peyami Safa romanlarındaki klasik Türk edebiyatı etkisini hem üslup hem de içerik bakımından tespit etmeye çalışarak, farklı kültür dairelerinden mürekkep olan edebiyat devrimizin sanatçıda nasıl bir etki bıraktığına dikkat çekmeye gayret edeceğiz.

Gömülü Metinler Neden Döner?: Edebî Mülksüzleşme Bağlamında Harâbât Mukaddimesi, Tahrîb-i Harâbât ve Ta’kîb

Pegem Akademi, 2023

Tanpınar, Nâmık Kemâl’in Harâbât antolojisi sonrasında yazdığı Tahrîb-i Harâbât ve Ta’kîb’in, Ziyâ Paşa’ya hitaben “eskiyi hortlatıyorsun, onu beraber gömmeye azmetmiştik!” şeklinde hülâsa edilerek anlaşılma lüzumundan bahseder. Analizde söz konusu olan gömme, ihyâ, dirilme, hortlama gibi kelimeler etrafında beliren çağrışımlar, gömülen ve bir şekilde geri dönme çabası içine giren, insan hayatına tasallud eden metinleri anlamlandırma söz konusu olduğunda Lacan’ın ünlü cümlelerini biraz değiştirerek tartışmaya davet eder: “Ölü metinler neden geriye döner?” Cevap açıktır, “Usûlünce defnedilemedikleri için.” Gömülü Metinler Neden Döner?: Edebî Mülksüzleşme Bağlamında Harâbât Mukaddimesi, Tahrîb-i Harâbât ve Ta‘kîb, Osmanlı-Türk edebiyatının eski olandan ayrıştırılarak yeni bir edebiyat olarak konumlandırılması ve edebî metinlerden ziyâde siyasî/ideolojik yönelimlerle adlandırılmasında, edebî metinlerin usûlüyle gömülememesi ve mülksüzleştirilmesinden teşekkül eden bir dilin etkisini soruşturuyor. Nâmık Kemâl ve Ziyâ Paşa’nın birbirlerini tahrik, takip, tahrip ve tamir eden bu metinlerine; aktif unutma, hafıza, bastırma, susarak yokluğa mahkum etme, görünmez kılma, mülksüzleştirme, inşâ etme ve oturma gibi kavramlar açısından bakarak, edebî metinlerin ihmal edilmiş varlığına dönebilme farkındalığını oluşturmayı amaçlıyor. Türk edebiyatında edebiyat metinleriyle kurduğumuz ilişkinin tarihini yeniden tartışmaya açıyor.

Mevzû Hadislerin Tespit ve Tenkidinde Metin Bilgi ve Birikiminin Önemi

FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 2019

İlim ve sanatla uzun süre meşguliyet, sahibine özel bir "meleke" kazandırmakta, alan çalışmalarında süratle karar verebilme imkânı sağlamaktadır. Hadis metinleriyle uzun süre meşgul olma sonucu elde edilen metin bilgi ve birikimi sayesinde hadislerin orijinalliğini tespit etme bir "meleke" haline gelmekte, hadislerin güvenilirlik derecesi kolaylıkla belirlenmektedir. Hadis âlimleri tarafından hadisin güvenilirliğini test etme konusunda hadis râvilerinin tek tek detaylı bir şekilde incelenmesi anlamındaki sened tenkidi ile birlikte metin tenkidi için de objektif kriterler konulmuştur. Hadis metinlerinin tenkidinde Kur'an ve Sahih Sünnet gibi temel referanslara uygunluk yanında; hadisin selim akıl, tarihî gerçekler ve ilmî verilere aykırı olmaması temel esaslar olarak kabul edilmiştir. Hadis literatüründe özellikle mevzû hadislerin tenkidinde dikkate alınan bu meşhur temel esaslar dışında bazı önemli kriterlerin da zikredildiği görülmektedir. Münekkit hadis âlimlerinin hadis metinleri üzerinde tarih boyunca süren titiz ilmî çalışmaları sonunda tümevarım yoluyla vardıkları sonuçlar, ilim erbabı arasında "genel kabul" görmüştür. Bu makalede hadislerin tenkidinde metin bilgi ve birikiminin önemini gösteren ve ilim dünyasında genel kabul gören bu ilmî kriterler üzerinde durulmaktadır.

Klâsi̇k Türk Edebi̇yatinda Fasi̇hi̇ Mahlasli Şai̇rler Ve Hasan Fasi̇hi̇’Ye Atf Edi̇len Di̇van Üzeri̇nde Anali̇ti̇k Bi̇r İnceleme

Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, 2022

ÖZ Farklı, özgün olma endişesi ve tanınma uğraşılarına rağmen şairlere ait eserler, şiirler hatta hayat hikâyeleri birbirine karışabilmektedir. Mahlas, şair(ler) veya kaleme alınan eser (ler)de farklılık ve özgünlük bağlamında ayırıcı görev üstlenebilir. Klâsik Türk Edebiyatında şairlerin neredeyse tamamı mahlas/müstear isim kullanmışlardır. Ancak çeşitli sebeplerden ötürü bazı mahlasların daha önce başkaları tarafından da kullanılabildiği durumlar söz konusu olmuştur. Bu durum bir dizi karışıklığı da beraberinde getirmektedir. Bir diğer ifade ile aynı mahlas ile şiir yazma, şairlerin şiirlerinin karışmasına yol açabilmektedir. Biyografik eserlerde, tezkirelerde olduğu gibi birleştirilmiş eser ve/veya şiir seçkisi olan mecmularda aynı mahlası taşıyan şiirler/şairler bulunmaktadır. Şiirlerin varlığı edebiyata katkı bağlamında olumlu olmakla birlikte bazen hangi şaire ait olduğu noktasında karmaşaya da sebebiyet vermektedir. Kaynaklarda ve tezkirelerde belirtildiği kadarıyla, Klâsik Türk şiirinde, 15 veya 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar, eserlerinde ve şiirlerinde Fasîhî mahlasını kullanan bazı şairler bulunur. Bu şairlerden birine ait tespit edilen Türkçe Divan bulunmaktadır. Diğer şairlerden bazılarının ise divanları, henüz tespit edilmemiştir. Bir kısmının ise şiir mecmualarında şiirlerine rastlamak mümkündür. Ayırıcı bir özellik taşımadığı sürece mecmualardaki şiirlerin hangi Fasîhî'ye ait olduğunu belirlemek güçtür. Ancak karşılaştırmalı bir analiz sonucu, mümkün mertebe bazı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Çalışmamızda kaynaklarda ve akademik çalışmalarda tanıtılan Fasîhî mahlaslı şairler üzerinde durulacak ve Hasan Fasîhî'ye atfedilen Divan'ın değerlendirilmesi yapılacaktır. Elde edilen verilerin/bulguların kendi arasındaki, birbiriyle olan alakaları ve