MEMLÜK DÖNEMİ MÜFESSİRLERİNDEN İBN EBÜ'L-İZZ'İN TEFSİR ANLAYIŞI (original) (raw)
Related papers
BİR MÜFESSİR OLARAK İBNÜ’L-CEZERÎ
Sema ÇELEM-Zakir Aras, 2018
Büyük İslam âlimi İbnü’l-Cezerî kıraat ve hadis alanında pek çok eser vermiştir. Onun Kur’an ilimlerindeki yetkinliği tefsirde de kendini göstermiş, ancak bu alanda Kifâyetu’l-Elme‘ī Fî Âyeti Yâ Erdu’b-Leī‘ adlı risalesinden başka bir eser kaleme almamıştır. İbnü’l-Cezerî bu çalışmasında Hûd 11/44. ayeti esas alarak Kur’an’ın icazını öne çıkaran değerlendirmelerde bulunmuş, konuyla bağlantılı diğer ayetlerle birlikte Nuh kıssasını incelemiştir. Tebliğ adı geçen risale üzerinden İbnü’l-Cezerî’nin tefsir ilmindeki yöntemini ortaya çıkaran veriler sunmaktadır.
EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN MÜZEKKİ’N-NÜFÛSİSİMLİ ESERİNDE NEFS-İ EMMÂRE’NİNÖZELLİKLERİ VE ISLAHI
Tasavvufî eğitim olan seyr u sülûk, ruhun güçlendirilmesi veya nefsin tezkiye edilmesi üzerine odaklanmıştır. Nakşibendîlik gibi tarikatlar daha ziyade kalp, ruh, sır, hafi ve ahfâ şeklinde belirlenmiş olan letâifler yoluyla ruhun güçlendirilmesini; Kadirilik, Rıfailik ve Halvetîlik gibi tarikatlar ise nefsin terbiyesi ve tezkiyesi ile beşerin en düşük kişilik düzeyi olarak kabul edilebilecek nefs-i emmâre makamından nefs-i mutmainne makamına çıkmasını hedeflemiştir. Hacı Bayram-ı Velî'nin talebelerinden biri olan Eşrefoğlu Rûmî, Müzekki'n-nüfûs isimli eserinde, adından da anlaşılacağı üzere bu konuya ayrı bir önem vermiştir. Ona göre nefsin mertebeleri hususunda üçten başlayarak yediye kadar değişik sayılar ifade edilmekle birlikte esasında dörttür. Bunlar nefs-i emmâre, nefs-i levvâme, nefs-i mülhime ve nefs-i mutmainne'dir. Bu tebliğde Eşrefoğlu Rûmî'ye göre en alt seviye olan nefs-i emmâre'nin tanımı, özellikleri ve ıslahı üzerinde durulacaktır.
İBNÜ'L-MELÂHİMÎ el-HÂREZMÎ'NİN İMÂMET ANLAYIŞI
It has become unavoidable to have an antithesis by the other sects against the doctrine of Imāmate which was shapened firstly by S̲ h̲ īʿa and presented as a pillar of belief regarding Nubuwwa, during the history of Islamic knowledge. Some of those sects, that also included Muʿtazila, contributed to developments in the doctrine of Imāmate while being opposed to the idea, established by S̲ h̲ īʿa, but also forming unique systems. At that point, Ibn al-Malāḥimī, who is accepted as the most important follower of Ḥusaynī sect of Basra School, become an extensively contributed scholar to the doctrine of Imāmate. His account, which survied as a complete text, al-Fāʼiq, is a quite valuable source with its comprehensive part about Imāmate, regarding being the only data presented the idea of the Ḥusaynī sect. Ibn al-Malāḥimī systematically evaluated many issues related to the subject of Imāmate and he mainly targeted to Imāmiyya by his critics. In this study, we examined the doctrine of Imāmate which was indicated by Ibn al-Malāḥimī that he looked into with different approaches like being a Zaidi or Sunni but mainly a genuine Muʿtazilī.
ERZURUMLU MÜFESSİR LÜTFULLAH EFENDİ'DE NAZARÎ SUFÎ TEFSİR ÖRNEĞİ
ÖZ 18. asır âlimlerinden olan Erzurumlu Lütfullah Efendi, birçok dalda eserler telif etmiştir. Özellikle tefsiri ve " Meâricu'l-Envâr " adlı eseriyle dikkat çekmek-tedir. Müfessirimiz, " Risâletu'r-Retk ve'l-Fetk " isimli eserinde Enbiyâ, 30. ayetini, Felsefî Tasavvuf geleneği açısından ele almış ve kendisine özgü yorumlar yapmış-tır. Buna göre, " retk " kavramı (cism-i küll, akl-ı evvel), mevcûdâtın birliğini; " fetk " ise, bir bütün olan mevcûdâtın parçalara ayrılmasını ifade etmektedir. Anahtar Kelimeler: Evrenin yaratılışı, retk, fetk, felek-i azam, arş, hebâ, akl-ı evvel, cism-i küll, kalem-i a'la, sudur nazariyesi, insan-ı kâmil ABSTRACT Theoretical and Mystic Exegesis Sample in the Commentator Lütfullah Efendi from Erzurum 18 th century scholar Lütfullah Efendi from Erzurum has copyright works in many branches. In particular, draws attention with the interpretation and his work the " Meâricu'l-Anwar ". The interpreter, in his work named as " Risâletu'r-Retk ve'l-Fetk " was discussed the verse Anbiya, 30 in terms of the philosophical tradition of Sufism and has its own comments. Accordingly, the " Retk " concept (the object of universal, the first reason) refers to the unity of the creation and the " fetk " concept refers to dismantling of assets as a whole.
2006
Yusuf Efendi al-Iskilibi, who was born in Iskilip and brought up in Istanbul, was aneighteenth-century Ottoman scholar. Known as “Iskilibi logician (mantiqi) and sermon-giver (waiz)”, Yusuf Efendi worked as a professor (mudarris) in Suleymaniye andSahn Saman Madreses and a sermon-giver in Suleymaniye and Fatih Mosques. One ofhis important works is his exegetical work, titled as al-Mawhibat al-ilahiyya wa al-atiyyatas-subhaniyye. This work has not been published yet and comprised of 637 folios. Thisis not a complete tafsir work but deals only with the exegisis of the suras from az-Zilzalto an-Nas. Given the limited number of suras this work engages in, it is a voluminouswork. Yusuf Efendi pays a great attention to the linguistic analysis and literary aspectof given ayas, citations from early authorities and hadith literature. One of the factorsthat makes it a large work is its sermon character. This fact leads him usually to digressin his interpretations from the point in question an...
DİRAYET TEFSİRİNDE ESBÂB I NÜZÛLÜN YERİ; MEDÂRİKÜ’T TENZÎL ÖRNEĞİ
İlahiyat, 2019
Kur’ân’ın okunup içselleştirilmesi ve hayatın her alanında uygulanabilmesi için öncelikle doğru anlaşılması gereklidir. Kur’ân’ın doğru anlaşılması içinse yorumlama çalışmalarının temelini oluşturan Kur’ân ilimlerinin bilinmesi şarttır. Bu ilimler içinde mühim bir yere sahip olan esbâb-ı nüzûl ilmi, ilk tefsir çalışmalarının yapıldığı dönemlerden itibaren müfessirlerin eserlerinde kullandıkları yöntemlerden biri olmuştur. Sahâbe ve tâbiûndan gelen rivayetlerle olaylar ve sebepleri arasında ilişki kurarak, ayetlerden nüzûl maksadına en uygun hükmü çıkarmayı kolaylaştıran esbâb-ı nüzûl, rivayet tefsirlerinin neredeyse temelini oluşturmaktadır. İslam coğrafyasının genişlemesi neticesinde ortaya çıkan yeni meseleler ışığında, rivayetleri sonraki nesillere aktararak yapılan Kur’ân’ın anlaşılması faaliyeti dil, edebiyat, fen ve sosyal meselelere de tefsirlerde yer vermek suretiyle genişletilmiştir. Bu gelişmeler neticesinde müfessirler dirayet tefsirleri kategorisinde eserler vermeye başlamışlardır. Rivayet tefsirlerinde mühim bir yere sahip olan esbâb-ı nüzûl rivayetleri, dirayet tefsiri olarak yazılan eserlerde de gereken önemi görmüştür. Medâriküt-Tenzîl özelinde dirayet tefsirinde esbâb-ı nüzûle verilen yerin tespiti amaçlı bu çalışmada; esbâb-ı nüzûlün tanımı, önemi ve Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin, Medâriküt-Tenzîl isimli eserinde esbâb-ı nüzûle nasıl yaklaştığı, rivayetleri verirken hangi yöntemleri takip ettiği ve hangi ifadeleri kullandığı gibi hususlara açıklık getirilmiştir.
NEBE’ SÛRESİ ÖZELİNDE İBNÜ’L-BEVVÂB VE YÂKÛT EL-MUSTA‘SIMÎ’DE REYHÂNÎ HAT
NEBE’ SÛRESİ ÖZELİNDE İBNÜ’L-BEVVÂB VE YÂKÛT EL-MUSTA‘SIMÎ’DE REYHÂNÎ HAT, 2023
Abbâsîler dönemi hat sanatı tarihi açısından önemli gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Devrin kültür ve sanat merkezi Bağdat’ta yetişen İbn Mukle, İbnü’l-Bevvâb ve Yâkût el-Musta‘sımî Arap yazısının gelişiminde ve sanat yazısı olma sürecinde önemli yere sahip simalardır. Şüphesiz, Kur’ân’ın ona yakışır sûrette yazılma arzusu, kitâbetin tekâmülünde hüsn-i hat sanatkârları için teşvik edici olmuştur. Dolayısıyla bu gelişimin seyri en iyi mushaflarda takip edilmektedir. Nokta ve daireyi esas alarak harfleri belli kâidelere bağlayan İbn Mukle, aklâm-ı sitte’nin temelini oluşturarak kûfî hattın mushaf yazımında kullanımını azaltmıştır. Ondan yarım asır sonra İbnü’l-Bevvâb, İbn Mukle’nin yazısına zarafet katarak mushaf yazısını daha estetik hâle getirmiştir. 7/13. yüzyılın sonunda Yâkût el-Musta‘sımî’nin kalem ağzı eğimini değiştirip, aklâm-ı sitte’yi yeniden ele almasıyla Kur’ân-ı Kerîm onun üslûbu ile yazılmaya başlanmıştır. Kûfî yazıdan sonra aklâm-ı sitte’den reyhânî ve nesih yazılar Kur’ân yazımında en çok tercih edilen iki yazı olmuştur. Nesih hattı Osmanlı mektebinde tekâmül etse de reyhânî yazı Yâkût’un elinde klasik hüviyetine kavuşmuştur. Yâkût, mânevi üstadı olan İbnü’l-Bevvâb’ın yazılarını titizlikle tetkik edip yazım kâidelerini geliştirmesiyle reyhânî yazı akıcı, canlı ve âhenkli hâle gelmiştir. Harf bünyeleri ve satır istifi daha muntazam görünüme kavuşmuştur. Bu nedenle yazının tekâmül sürecini anlayabilmek için aralarında asırlar olsa da hattatların çalışmalarını birbirlerinden bağımsız düşünmek mümkün değildir. İki üstadın günümüze ulaşan mushaflarından sadece bir bölümün mukayesesi dahi bu gelişimi ve değişimi anlamamıza yardımcı olacaktır. The reign of Abbasids is a period of important developments in the history of calligraphy. Ibn Muqla, Ibn al-Bawwāb and Yāqūt al-Mustaʿsımī, who grew up in Baghdad, which was the culture and art centre of the period, are the figures who occupy an important place in the evolution of Arabic script and in the process of becoming an artistic writing. Undoubtedly, the desire to write the Qur’ān in a form befitting it has been an encouragement for the calligraphy artists in the evolution of the script. Therefore, the course of this development is best followed in the Qur’āns. The use of Kufic calligraphy in the writing of the Qur’ān decreased, as Ibn Muqla, who connected the letters to certain rules based on the dot and circle, formed the basis of six pens. Half a century later, Ibn al-Bawwāb made the mushaf writing more aesthetic by adding elegance to Ibn Muqla’s writing. At the end of the 7/13th century, when Yāqūt al-Mustaʿsimī changed the angle of gradient of the pen tip and reconsidered six pens, the Qur’ān began to be written in his style. After the Kufic script, the rayhan and naskh scripts from six pens are the two most preferred scripts in the Qur’ānic writing. Although the naskh, line evolved in the Ottoman school, the rayhan script attained its classical identity in the hands of Yāqūt. His writing of rayhan became more fluent, lively and harmonious with the meticulous examination of the writings of Ibn al-Bawwāb, the spiritual master of Yāqūt, and his development of writing rules. Letter structures and line stacking have also gained a more regular appearance. For this reason, it is not possible to consider the works of these calligraphers independently of each other, even if there are centuries between them, to understand the evolution process of writing. Even a comparison of only a part of the Qur’āns of the two masters that have survived will help us understand this development and change.
İBNÜ'L-ARABÎ'NİN İŞÂRÎ TEFSİR ANLAYIŞININ FİKRÎ ARKA PLANI
An Intellectual Background of Muhyiddin Ibnu’l-‘Arabî’s Ishârî Exegesis, 2017
Bu makalede, ortaya koyduğu düşüncelerle Tasavvuf’un tarihî gelişim sürecine önemli etkileri bulunan Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin işârî tefsir anlayışının fikrî arka planı incelenmekte, onun Kur’ân yorumlarına ilişkin metoduna tesir eden ilkelerin tespiti amaçlanmaktadır. İbnü’l-Arabî düşüncesinde sûfînin şahsî tecrübesiyle ilişkilendirilen işârî tefsir, Kur’ân’ın bâtınî anlamlarıyla ilgili olup, teoride tekrarı mümkün olmayan yorumları içermektedir. Bu makalede İbnü’l-Arabî’nin işârî yorumlarına kaynaklık teşkil eden varlık, bilgi, insan ve Kur’ân anlayışından bir takım ilkeler tespit edilmektedir. Bu ilkeler çerçevesinde varlığı zâhir-bâtın şeklinde ayırmanın işârî tefsirin ortaya çıkışındaki en önemli ilkeyi oluşturduğu; zâhir-bâtın ilişkisinin bu yorum şeklinin niteliğini belirlediği; tecellî kavramının işârî tefsire dinamizim kattığı; İbnü’l-Arabî’nin insan ve Kur’ân konusundaki fikirlerinin hitap muhatap dengesini temin eden bir düzlemde ele alındığı; bilgi kaynakları üzerindeki düşüncelerinin varlık anlayışıyla uyumlu bir takım çıkış noktaları içerdiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kur’ân-ı Kerim, İbnü’l-Arabî, İşârî Tefsir, Te’vil, Tefsir. In this article, Muhyiddin Ibn al-Arabî's perception on the intellectual background of ishârî exegesis are examined, and the determination of principles of the method regarding the Quran exegesis of Ibn al-Arabi, who with the ideas he put forward had significant impacts on the historical development process of the Sufism, are aimed. Ishârî exegesis that is associated with sûfi's personal experience in the perception of Ibn al-Arabî relates to the inner meanings of Quran. Theorically, it contains interpretations that cannot be reproduced again. In this article, a number of principles have been identified from his understanding of being, knowledge, man and Quran that is the source of Ibn al-Arabi's interpretations. In frame of these principles, it is determined that the couple of zâhir and bâtın constitute the key principles that are related with the showing up of ishâri exegesis; and the relation of zâhir and bâtın with each other specifies the characteristic of this kind of exegesis; and the concept of manifestation adds dynamism to ishârî exegesis; and it is tackled Ibn al-Arabî's thoughts about man and Quran in the platform that supplies with the balance of speech and interlocutor; and his ideas about the sources of knowledge contain a number of starting points that accord with his ideas about the being. Keywords: Qur’an al-Karim, Ibn al-Arabi, Ishârî Exegesis, Ta’wil, Tafsir.